Ne yararı olur senin için dökülen kanımın,
Ölüm çukuruna inersem?
Toprak sana övgüler sunar mı,
Senin sadakatini ilan eder mi?
Bu tür bir yaklaşım bizim için fazla önemli olmayabilir. Aslında öğretiş açısından bu ifade büyük ölçüde eksik gibi görünmektedir. Ama Eski Antlaşma kutsallarına fazla yüklenmemeye özen göstermeliyiz. Onlar pek çok şeyi açıkça göremiyorlardı. Bu konuda mezmurda iki örnek verilmiştir.
5’inci ayette Davut, hastalığını Tanrı’nın öfkesinin bir belirtisi olarak yorumlar. Tanrı’nın terbiyesinin, öfkesinin değil, sevgisinin bir işareti olduğunu biliriz (İbr.12:6). Ancak bizler bile sık sık, hastalık ve sıkıntının Tanrı’nın hoşnutsuzluğunun işaretleri olduğu gibi yanlış bir düşünceye kapılırız.
9’uncu ayette Davut, ölen bir imanlının övgüsünün sona ereceğini söyler. Yeryüzündeyken övgü ve tanıklıktan söz etmek elbette doğrudur. Ama bizler, Yeni Antlaşma öğretişinden, bir imanlı öldüğünde bedeninin mezara, ruhunun ise Mesih’in yanına gittiğini biliriz (2Ko.5:8; Flp.1:23). İmanlı, Rab’bin huzurundadır ve yeryüzünde asla tapınamayacağı bir biçimde O’na tapınır. Eski Antlaşma kutsalları bunu bilemezlerdi. Mesih, Müjde aracılığıyla yaşamı ve ölümsüzlüğü ışığa çıkarmıştır (2Ti.1:10).
Burada önemli olan şudur: Pek çok konuda bize göre daha sınırlı bilgileriyle, Eski Antlaşma kutsallarının çoğu, bizi iman, dua, gayret ve adanma konularında geçmiş gibidirler!
30:11 Şimdi Davut’a dönelim. 9 ve 10’uncu ayetler bize, hastalığın sancıları içindeyken Tanrı’ya ettiği duayı aktarır. Yanıtı ise 10 ve 11’inci ayetlerde buluruz; Rab tarafından iyileştirilir. Mezmurun son iki ayeti bu iyileşmeyi kutlar. Davut için aradaki fark, bir cenazenin yasıyla bir düğünün sevinci arasındaki farka benziyordu. Başka bir değişle, yeni bir takım elbise gibiydi. Tanrı, Davut’un çulunu çıkartmış ve onu sevinç giysileriyle donatmıştı.
Dostları ilə paylaş: |