Şİrkten kaçinmak 2 Şirke Götüren Sebepler 3



Yüklə 189,78 Kb.
səhifə6/6
tarix17.01.2019
ölçüsü189,78 Kb.
#99629
1   2   3   4   5   6

Âfetlerin Sebepleri

Âyet ve hadislere baktığımızda âfetlerin sebepleri şu şekilde sıralanabilir.



1. Günahlardan Dolayı: Helâk olan kavimlerin, günahları yüzünden cezalandırıldıklarını yukarıda âyetlerle belirttik. Başa gelen musibetler günahlardan dolayı da olabilir.

2. Bir Uyarı ve İbret: Sadece seller, depremler değil; diğer musibetler ve üzücü olaylar da ibret için olabilir. “Bizim onlardan daha önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız kendilerini yola getirmedi mi Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır.” 119

İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden, karada ve denizde fesad belirdi, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” 120 Allah (c.c.) insanların yapmış oldukları kötülüklere karşı dünyada iken bir kısım musibetler vermekte, bu gafletten, kötü gidişattan vazgeçmeleri için bir ikaz, uyarı olsun. Olur ki kötü gidişattan dönerler. Bu uyarılara aldırmazlarsa asıl cezanın âhirette olacağını âyetten anlıyoruz.



3 İmtihan: Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:

Biz sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey peygamber!) Sen sabırlı davrananları müjdele” 121 Dünya hayatı bir imtihan yeri olduğundan, çeşitli şekillerde imtihana tâbi tutulmaktayız. Varlık, bolluk, sıhhat gibi çeşitli imkânlarla imtihan olduğumuz gibi, çeşitli musibetler, üzücü olaylarla da imtihan olmaktayız.

Sabredenler müjdeler olsun” buyrulmaktadır.



4) Keffâret: Günahı örten, gideren şey demektir. Hadis-i şerifte; Ebu Hureyre (r.a.)’dan Rasûlullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:

Müslümana fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, herhangi üzücü bir olay, sıkıntı oldumu, hatta vücuduna bir diken batsa Allah Teâlâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o müslümanın suçlarını ve günahlarını örter, giderir. (Günahlarına keffâret olur).” 122 Müslümanların başına gelen musibetlerin günahlara keffâret olabileceğini bu hadisten anlıyoruz. Yine bir hadis-i şerifte:

Mü’minin hali hayrete değer doğrusu; Zira her bir iş onun için hayırlıdır. Bu, mü’minden başka hiç kimsede yoktur. Kendisine varlık isâbet ederse şükreder; bu onun için hayır olur. Darlık isâbet ederse sabreder; bu da onun için hayır olur.” 123

Bir başka hadis-i şerifte Cabir bin Atik (r.a.)’dan şöyle rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.s.):

Siz hangi şeyi şehitlik sanıyorsunuz?” buyurdu. Ashâb:

“Allah yolunda ölümü şehitlik sayıyoruz.” dediler. Rasûlullah (s.a.s.):

Allah yolunda ölümden (yani öldürülenden) başka yedi şehitlik daha vardır:

1. Tâun (hastalığından)dan ölen şehittir,

2. Suda boğulan şehittir,

3. Zatürre hastalığından ölen şehittir,

4. Karın ağrısından ölen şehittir,

5. Yanarak ölen şehittir,

6. Yıkık altında (depremde) ölen şehittir,

7. Hâmile olarak ölen şehittir” buyurdu.124

Hadis-i şerifte görüldüğü gibi, depremden dolayı da ölen şehittir. Tâbiî ki mü’min olması şartıyla. “Kâfir olarak ölenlerin amelleri boşa gitmiştir.” 125

Müşrik, kâfir, hangi hal üzere ölürse ölsün gideceği yer cehennemdir.

Mü’min, muvahhid, müslüman olmak kaydıyla, insanın başına gelen, o anda çaresi ve tedavisi bulunmayan bir hastalık veya herhangi bir musibetten dolayı ölen kişi şehitlik mertebesine ulaşmış, Allah yolunda savaşıp şehit olan mü’min muvahhid mücâhidin ecri gibi bir ecre nâil olmuş olur... Yeter ki, iman noktasında sapasağlam olsun ve amel-i sâlihten yana hassas davransın!... Allah yolunda mücadele üzere olup, Allah’ın emirlerine göre davranarak Allah’ı kendisinden râzı etmiş olan mü’min muvahid bir kul, hangi halde ölürse ölsün, şehit sevabına nâil olarak vefat etmiş olur...

Ebu Malik el-Eş’ari (r.a.)’nın rivâyetiyle Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

Her kim Allah yolunda (savaşa) çıkar da (aldığı bir yarayla) ölürse, o kimse şehittir. Yahut da atı veya devesi onu (yere çarpıp) boynunu kırar veya zehirli bir hayvan onu sokar ya da yatağında ölürse, o kimse şehittir ve onun için cennet vardır.” 126

O mü’min muvahhid şehittir ve onun için cennet vardır. Çünkü o Allah yolundadır. 127

Bu tabiî âfetler (depremler) neden oluyor? 128 Âyet ve hadislerle bunu izaha çalıştık. “Her hangi bir yerde olan deprem veya başka felâketler sadece şu sebepten oluyor” diyemeyiz. Çünkü hangi sebepten dolayı olduğunu sadece Allah Teâlâ bilir. Fakat günahlardan, isyanlardan dolayı da bu felâketlerin ve üzücü olayların, meydana gelebileceğini unutmamalıyız.

Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

Şüphesiz insanlar kötü (İslâma aykırı) bir şeyi görüp de men etmedikleri zaman, Allah’ın onlara umumi bir ceza vermesi çabuklaşır (veya yakınlaşır).129 Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Kur’an’da önceki kavimlerin helâkı günahları yüzünden olmuştur. Allah’a ortak koşmalarından, peygamberin gösterdiği yoldan gitmedikleri, gidenlere karşı çıktıkları, insanlara baskı, zulüm yaptıkları haksızlık, ahlâksızlık, hırsızlık gibi fiilleri işledikleri için helâk edilmişlerdir. Allah’ın emirlerine göre değil de, kendi hevâ ve heveslerine göre hayat sürmelerinden, gayr-i İslâmî tutum ve davranışlarını sürdürmelerinden ötürü helâk olmuşlardır.

Günümüzde de bu sayılan hususlar ve bunları kolaylaştıran bâtıl icatlar, fazlasıyla olmaktadır. Bu kötü gidişata devam eden toplulukların başlarına her an bir musibet gelebilir.

Başımıza gelen âfetler (seller, depremler) musibetler günahlardan dolayı da olabilir. Dolayısıyla kendimize dikkat etmeliyiz. Bu âfetlerden veya herhangi musibet ve üzücü olaylardan ibret almalı, İslâm’a uygun olanı yapmalı, İslâm’a aykırı olan şeylerden ise sakınmalıyız. Çünkü, dünya ve âhirette huzur ve mutluluk yalnız İslâm’dadır.




1 Hüseyin K. Ece, İslâm’ın Temel Kavramları, s. 635

2 İslâmî Bilgiler Ansiklopedisi, Hikmet Neşriyat, c. 3, s. 157

3 Nisâ: 4/116

4 Kehf: 18/15

5 Lokman: 31/13

6 Zümer: 39/65

7 Kehf: 18/110

8 Yusuf el-Kardavi, Tevhidin Hakikati, Terc. Mustafa Özel, s. 39-40

9 Nisâ: 4/48

10 Hüseyin K. Ece, İslâm’ın Temel Kavramları, s. 635

11 Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, c. 1, s. 107

12 Ankebût: 29/61-63

13 Mehmet Alagaş, 20. yy’da Tevhid ve Şirk, s. 11-12

14 Elmalı H.Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yay., c. 2, s. 94-95

15 Prof. Dr. Hayreddin Karaman, vdğ., İlmihal, c. 1, s. 78.

16 Mehmet Alagaş, 20. Y.Y.’da Tevhid ve Şirk, s. 23-24

17 Cavit Yalçın, Şirk, s. 48-49

18 Tevbe: 9/6

19 Bakara: 2/171

20 Furkan: 25/43

21 Kasas: 28/50

22 Nâziât: 79/24

23 Zuhruf: 43/51

24 Ahmet Kalkan, İslâm Akaidi, s. 265

25 Bakara: 2/170

26 Mâide: 5/104

27 Tevbe: 9/24

28 Bakara: 2/165

29 Elmalı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yay. c. 1, s. 472

30 Adiyy b. Hatem (r.a.) anlatıyor: Boynumda altından bir haç olduğu halde Rasûlullah (s.a.s.)’e geldim, Rasûlullah (s.a.s.): “Ya Adiyy, bu putu üstünden at” buyurdu. Kendisinin Tevbe Sûresinden: “Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini (hocalarını) ve rahiplerini rabler (ilâhlar) edindiler.” (Tevbe: 9/31) âyetini okuduğunu işittim. Buyurdu ki “Gerçi onlar, bunlara ibâdet etmiyorlardı. Fakat bunlar, herhangi bir şeyi onlara helâl kıldıkları vakit onu helâl kabul ediyorlar ve herhangi bir şeyi haram kıldıkları vakit onu haram kabul ediyorlardı.” (S.Tirmizî, K. Tefsiru’l-Kur’an, B. 10, Hds. 329; İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri Terc. c. 7, s. 3456

31 Dilaver Selvi, Temel İnanç Esasları, s. 126-127.

32 Zümer: 39/3

33 Zuhruf: 43/23

34 Doç. Dr. A. Lütfi Kazancı, İslâm Akaidi, s. 55-57

35 İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri Terc. c. 8, s. 4148

36 A.g.e., c. 8, s. 4148

37 Tirmizî, Tefsir 19

38 Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, c. 7, s. 305

39 Nisâ: 4/142

40 S. Müslim, K. Zühd, B. 5, Hds. 46

41 İhlâs: 112/1-4

42 Hüseyin K. Ece, İslâm’n Temel Kavramları, s. 640-641.

43 Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 6, s. 349

44 Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, s. 373

45 Hasan Akay, İslâmî Terimler Sözlüğü, s. 260

46 Bkz. Nisâ: 4/116.

47 Yunus: 10/18

48 Zümer: 39/43-44

49 Enbiyâ: 21/26-28

50 “Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah dilediğine işittirir. Elbette sen kabirlerdekilere (ölülere) işittiremezsin.” (Fâtır: 35/22)

Ben (İsa) onlara ancak bana emrettiğini söyledim: benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin.” (Mâide: 5/117)



51 “Hiçbir şey O’nun dengi ( vb.) değildir.” (İhlâs: 112/4)

52 Muhammed Kutup, Tevhid, s. 149-151

53 Enbiyâ: 21/28

54 Bakara: 2/255

55 Elmalı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yay. c. 2, s. 155-156

56S. Müslim, K. İman B. 86, Hds. 338; S. Buhârî, K. Tevhid, B. 32, Hds. 100; S. Tirmizî, K. Daavat, B. 12, Hds. 3834; S. İbn Mâce, K. Zühd, B. 37, Hds. 4307

57 S. Tirmizî, K. Kıyame, B. 11, Hds. 2552; S. Ebû Dâvud, K. Sünnet, B. 23, Hds. 4310; S. İbn Mâce, K. Zühd, B. 37, Hds. 4310

58 İmam-ı Âzam’ın Beş Eseri, çev. Mustafa Öz, s. 58

59 Nisâ: 4/116

60 Sebe’: 34/40

61 Tevbe: 9/30-31

62 Kehf; 18/110

63 Buhârî, Enbiya 48; Darimî, Rikak 68; Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc. c. 9, s. 181

64 Nuh: 71/21-23

65 İbn Kesir Tefsiri, Çevr. B. Karlığa, B. Çetiner, c. 14, s. 8119; Bkz. Buhârî, Tefsir 1

66 Günümüzde insanların bazıları Allah’a iyi kul olmaya sebep olacağını düşünerek bir tarikata, şeyhe bağlanıyorlar. Fakat bazıları ise, bağlandığı o şeyhi (kişiyi) aşırı bir şekilde gözünde büyüterek onun sözlerini ve düşüncelerini tartışmasız kabul ederler. Söz ve davranışları, Kur’an ve sünnete aykırı olsa dahi, bir hikmeti vardır diye düşünürler. Bu şekilde düşünmeleri onların Allah’a yaklaşmasına değil, Allah’tan uzaklaşmasına sebep olur. Tevhidden uzaklaşıldığında Allah’a kulluk değil, şeytana kulluk yapılmış olur. Burada değerli âlimlerden, zatlardan istifade edilmez anlamı çıkmaz. Tabiî ki, bu sâlih insanların ilminden, nasihatlerinden ve kitaplarından istifade etmeli. Bizim söylemek istediğimiz, aşırıya gidilmemeli, şirke götüren aşırı yüceltme, tazimden sakınılmasıdır.

67 Bakara: 2/165

68 Ma’bûd; “Kendisine ibâdet edinilen, tapınılan varlık” demektir

69 Âl-i İmrân, 3/31

70 Elmalılı H. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yay., c. 1, s. 472-473

71 Meryem: 19/81

72 Doç. Dr. Nedim Macit, Şirk ve Müşrik Toplum, s. 86-87

73 Bkz. Nisa: 4/116

74 Enbiya: 21/52-71

75 Zuhruf: 43/19-20

76 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Mekke Devri, Şamil Yay., s. 146-147

77 İsra: 17/81

78 Sebe: 34/49

79 Sahih-i Buhari, K. Megazi, B. 50, Hds. 294; Sahih-i Müslüm, K. Cihad ve Siyer, B. 32, Hds. 87

80 En’âm: 6/151

81 M. Zahit Kotku, Ana- Baba Hakları, s. 3-4.

82 Mehmet Alagaş, 20. Y.Y’da Tevhid ve Şirk, s. 43-44

83 Kasas: 28/38

84 Şûrâ: 26/29

85Bkz. A’râf: 7/127

86 Ahmed Kalkan, Müslümanın Akaidi, s. 164

87 Doç. Dr. Nedim Macit, Şirk ve Müşrik Toplum, s. 100

88 Bu zâlimler insanlara nasıl zulmettiler ve sömürdüler? Geniş bilgi için bkz. Burhan Bozgeyik, Meşhur Zâlimler, Erhan Yay.; Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, Nasıl Sömürüldük?, Beyan Yay.; İhsan Işık, Sömürgeciliğin Çağdaş Boyutları, Beyan Yay.

89 A’râf: 7/44

90 Mâide: 5/45

91 Hûd: 11/113

92 Nisâ: 4/117

93 Afrodit: Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olarak adlandırılmıştır. Günümüzde bazı kadınlara ‘Afrodit’ yakıştırması yapmaktalar. Bir kadın televizyona çıkıyor, artist olduğunu söylüyor ve övünüp gururlanarak ‘Bana Afrodit diyorlar (güzellik tanrıçası) ne kadar mutlu oluyorum’ diyor. Tabiî ki, bununla sınırlı değil, bunu söyleyen erkekler ve söyleten kadınlar çok. Kadını ilâhlaştıran, “sana tapıyorum” diyen erkekler olduğu gibi, kendi câzibeli güzelliği ile erkekleri peşinden koşturan ve ‘bana tapıyorlar’ diye övünen bayanların olduğunu basından, tv.’den de görmekteyiz.

94 Doç. Dr. Nadim Macit, Şirk ve Müşrik Toplum, s. 98-99

95 .T.C. Anayasası 1982, Kurtiş Matbaası, İst.1 983, Madde, 28, s. 30-31

96 Sanat hakkında geniş bilgi için bkz. Ahmed Kalkan, Sanat Bilinci, DengeYay.

97 En’âm: 6/162

98 Bakara: 2/165

99 Nahl: 16/53-55

100 Mehmet Alagaş, 20. Y.Y.’da Tevhid ve Şirk, s. 49-52

101 Yunus: 10/107

102 En’âm: 6/17

103 Misâ: 4/79

104 Doç. Dr. Nadim Macit, Şirk ve Müşrik Toplum, s. 105-109

105 Fussilet: 41/37

106 Mehmet Emin Gerger, 17 Ağustos Büyük Marmara Depremi ve Alınması Gereken Tedbirler, s. 3-4

107 Nahl: 16/40

108 Nisâ: 4/79

109 Yunus: 10/44

110 Tevbe: 9/70

111 Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Diğerleri, Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli, s. 197

112 Ankebût: 29/40

113 Geniş bilgi için bkz. Cavit Yalçın, Kavimlerin Helâkı, Vural Yay.; M. Solmaz, İsmail Lütfü Çakan, Kur’ân-ı Kerime Göre Tevhid Mücadelesi c. 1; Kur’ân’da Peygamberler ve Peygamberimiz, Hayatlarından Hisseler, Dersler ve İbretler; Afif Abdülfettah Tabbara, Terc. Ali Rıza Temel-Yahya Alkın, Gonca Yay.

114 Yusuf: 12/111

115 Rum: 30/42

116 Kur’an Mesajı Meal Tefsir, Muhammed Esed, Çev. Cahit Koytak-Ahmet Ertürk, c. 2, s. 830

117 Rûm: 30/43-47

118 Cavit Yalçın, Kavimlerin Helâkı, s. 134.

119 Enbiyâ: 21/128

120 Rûm: 30/41

121 Bakara: 2/155

122 Sahih-i Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc. D.İ.B.Y., c. 12, s. 61

123 S. Müslim, K. Zühd ve’r-Rekaik, B. 13, Hds. 64; S. Dârimî, K. Rikak, B. 61, Hds. 2780

124 S. Ebû Dâvud, K. Cenâiz, B. 15, Hds. 3111; S. Buhârî, K. Ezan, B. 32, Hds. 48; S. Müslim, K. İmâre, B. 51, Hds. 164-165; S. İbn Mâce, K. Cihad, B. 17, Hds. 2803; S. Nesâî, K. Cihad, B. 36, Hds. 3149

125 Zümer: 39/65

126 Sünen-i Ebû Dâvud, Kitabu’l-Cihad, B. 14, Hds. 2499

127 Kul Sadi Yüksel, Kelime-i Tevhid Dâvâsı, s. 199-200

128 Depremin nasıl olduğunu jeoloji (yer bilimi) uzmanları izah etmekte; Geniş bilgi için bkz. Yeni Hayat Ansiklopedisi, c. 1, s. 1014; diğer ansiklopedilerin de deprem bölümlerine bakabilirsiniz.

129 İbn Mâce, Fiten 20; Ebû Dâvud, Melâhim 17

Yüklə 189,78 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin