Lozan Antlaşmasının 13. md.yle silahtan arındırılmış olan “Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya”
Lozan Antlaşmasının 13. md.yle silahtan arındırılmış olan “Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya”
1947 Paris Barış Ant.’nın 14. md.’de askerden arındırılmış olarak kalmaları öngörülerek egemenlikleri İtalya’dan Yun.’a geçen Onikiada.
Yun., Montreux Boğazlar Söz.’nin Lozan Boğazlar Söz.’ni ortadan kaldırdığını ileri sürerken Boğazönü adalarını silahlandırabileceğini savunmaktaydı.
TC ise, Lozan Ant.’nın TC’nin güvenliğini sağlamak amaçlı olduğunu ve Lozan’ın Montö ile çelişmeyen hükümlerinin ortadan kalmadığını ileri sürmekteydi.
Kıbrıs Konusunda Yaşanan Gelişmeler (1975-1980)
Kıbrıs Konusunda Yaşanan Gelişmeler (1975-1980)
II. Kıbrıs Barış Harekatından sonra TC, uluslararası planda giderek yalnızlaştı.
13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe devleti (KTFD) ilan edildi.
Denktaş, nihai amaçlarının iki kesimli bir federasyon çerçevesinde Kıbrıs Rum toplumuyla birleşmek olduğunu söyledi.
BM, durumu görüşmek üzere toplumlar arası görüşmeler başlattı.
BM, durumu görüşmek üzere toplumlar arası görüşmeler başlattı.
Denktaş-Makarios Dört İlke Antlaşması (12 Şubat 1977): Antlaşmaya göre;
Bağımsız, bağlantısız, iki toplumlu bir Federal Cum. Kurulması esastır.
Her iki toplumun yönetiminde olacak topraklar, ekonomik yeterlilik veya verimlilik ve toprak mülkiyeti ışığında müzakere edilmelidir.
Dolaşım özgürlüğü, yerleşim özgürlüğü ve mülkiyet hakkı gibi ilke sorunları ve öbür özellikli konular görüşülmeye açık olacaktır.
Dolaşım özgürlüğü, yerleşim özgürlüğü ve mülkiyet hakkı gibi ilke sorunları ve öbür özellikli konular görüşülmeye açık olacaktır.
Merkezi Federal Hükümetin yetkileri ve işlevleri, ülkenin birliğini, devletin iki toplumlu özelliğini dikkate alarak koruyacak biçimde düzenlenecektir.
Ada için bir Anayasa taslağı hazırlıkları başladı.
Denktaş-Kipriyanu On Nokta Anlaşması (18-19 Mayıs 1979):
Temelinde BM kararları ve dört ilke Antlaşması yer almaktaydı. (Gelişme sağlanamamıştır)
Fakat iki toplumlu, iki bölgeli bir federal devlet yapısı, altı bölgede sınır düzenlemeleri, Maraş’ın açılması gibi konuları kapsayan Türk önerileri 1978’de Rumlar tarafından reddedildi.
Fakat iki toplumlu, iki bölgeli bir federal devlet yapısı, altı bölgede sınır düzenlemeleri, Maraş’ın açılması gibi konuları kapsayan Türk önerileri 1978’de Rumlar tarafından reddedildi.
1974-1977 arasında : Türk tarafı görüşmelerden ve çözümden kaçıyordu.
1978-günümüze: Rum tarafı görüşmelerden kaçıyor.
SSCB’yle İlişkiler:
SSCB’yle İlişkiler:
İlişkileri Etkileyen Unsurlar;
Küba bunalımı
TC’ye ABD’nin yerleştirdiği Jupiter füzelerinin TC’nin fikri alınmadan ABD tarafından kaldırılması kararı TC-SSCB ilişkilerinin önünü açtı.
NATO’daki gelişmeler
Krom sorunu: SSCB, krom fiyatında indirim yapınca ABD, TC yerine SSCB’den krom aldı.
Kıbrıs:
Yumuşama gelişmeleri (1970’lerde):
TC’deki sosyo-ekonomik gelişmeler
TC’deki sosyo-ekonomik gelişmeler
SSCB’nin 1979’daki Afganistan müdahalesi: TC-ABD ilişkilerinin gelişmesini sağladı.
TC, artık SSCB’nin tüm önerilerini geri çevirmekten ve üst düzey ikili görüşmelerden kaçınan tutumunu bırakmıştır.
TC-SSCB arasında yaşanan iyi ilişkiler CENTO belgeleri bunalımı” gibi sorunlarla da karşılaşıyordu.
CENTO bunalımı: 1958’de Irak’taki darbenin ardından CENTO belgelerinin (savaş planları ve nükleer çatışmada alınacak önlemleri içeriyordu) SSCB tarafından yayınlanmasıdır.
CENTO bunalımı: 1958’de Irak’taki darbenin ardından CENTO belgelerinin (savaş planları ve nükleer çatışmada alınacak önlemleri içeriyordu) SSCB tarafından yayınlanmasıdır.
TC’yle arasının bozulmasının nedeni ise, TC’ye yönelik belgelerin TC’de tanıtılması ve TC’nin ters tepki göstermesidir.
1965-1980 arasında SSCB-TC arasında üst düzey ziyaretler,
1972’de İyi Komşuluk İlkeleri Bildirgesi,
1978’de İyi Komşuluk ve Dostça İşbirliği Siyasal Belgesi ve
1978’de İyi Komşuluk ve Dostça İşbirliği Siyasal Belgesi ve
TC’nin SSCB’den aldığı ekonomik yardımlarla tam bir “işbirliği” gerçekleşmiştir.
Arap devletlerinde de yapısal değişim yaşanmıştır.
Arap devletlerinde de yapısal değişim yaşanmıştır.
TC, Arap devletleriyle eşitlik ve karşılıklı saygı çerçevesinde ikili ilişkiler geliştirmeye başlamıştır.
TC’deki 27 Mayıs iktidarı Bağlantısızlar ve üçüncü dünya ülkeleriyle ilişkilerini yeni bir zemine oturtmak istiyordu.
TC, Cezayir’in Frs.’ya açtığı savaşı destekledi.
Hem OD. İle iyi ilişki kurmak hem de Batıcı bir pol. İzlemek TC için hayli zor oldu.
Çünkü, NATO üyesi müttefiki Frs.’yla karşı karşıya gelmesi ortak pazara girememesi ve bir çok sorunu beraberinde getiriyordu.
Çünkü, NATO üyesi müttefiki Frs.’yla karşı karşıya gelmesi ortak pazara girememesi ve bir çok sorunu beraberinde getiriyordu.
1961’de BM’de yapılan oylamada TC, her şeye rağmen Cezayir’de self-determinasyon uygulansın diyerek oy kullandı.
TC, 1961’deki Suriye darbesi sonrası, Mısır’la birlikte 1958’de kurmuş oldukları Birleşik Arap Cum.’den ayrılma talebini Suriye’nin iç meselesi olarak değerlendirdi ve
Ürdün’den sonra Şam yönetimini tanıyan ikinci ülke oldu.
TC, Irak darbesine ise temkinli yaklaşıyordu.
TC, Irak darbesine ise temkinli yaklaşıyordu.
Çünkü, Irak’taki Kürtler Molla Mustafa Barzani liderliğinde 1962-1975 arasında ayaklandılar.
Sorun TC’ye yansımadığı için Ankara uzaktan izlemekle yetindi.
Fakat Bağdat’ta ayaklanan Kürtleri bastırma harekatı sırasında yaşanan sınır olayları iki ülke ilişkilerini gerginleştirdi.
1965-1971 yılları arasındaki Demirel hükümeti, O.D. İle iyi ilişkiler geliştirmeyi hedeflediğini açıkladı ve karşılıklı ziyaretlerde bulunuldu.
1965-1971 yılları arasındaki Demirel hükümeti, O.D. İle iyi ilişkiler geliştirmeyi hedeflediğini açıkladı ve karşılıklı ziyaretlerde bulunuldu.
1967 Arap-İsrail savaşında TC’nin izlediği Arap politikası 3 ilkeye bağlandı:
Tüm Arap ülkeleriyle ikili ilişkileri her alanda geliştirmeye çalışmak,
Arapların kendi aralarındaki anlaşmazlıklara karışmamak ve taraf tutmamak,
Arapları bölecek paktlara ve bölge anlaşmalarına katılmamak.
21 Ağustos 1969’da Kudüs’ün İsrail işgali sonrası İslam Konferansı zirvesi toplandı, TC de davet edildi.
21 Ağustos 1969’da Kudüs’ün İsrail işgali sonrası İslam Konferansı zirvesi toplandı, TC de davet edildi.
TC Cumhurbaşkanı, hükümetin yetkili olacağını belirtmiş, hükümet de ordunun tepkisini alacak olan zirveye katılmıştır.
1970’de TC, 1965’den beri izlediği, Arap ülkeleriyle yakınlaşma politikasının meyvelerini topladı.
Bağlantısızların Lusaka toplantısında Arap ülkeleri Makarios’un Kıbrıs’a ilişkin kararlarını kabul etmediler ve
Kıbrıs Türk halkının haklarının korunması gerektiğini dile getirdiler.
Kıbrıs Türk halkının haklarının korunması gerektiğini dile getirdiler.
12 Mart 1971 darbesi sonrasında yaşanan ara dönemde TC’nin Arap ve İslam ülkeleriyle 1965’ten beri geliştirdiği ilişkilere kısa süre için de olsa mesafe konmuştur.
12 Mart hükümeti 1973 seçimlerinde değişince Arap ülkeleriyle sıcak ilişkiler yeniden gelişmeye başladı.
Bu dönem 1979 İran İslam Devrimine kadar sürdü.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile TC’nin Batı’yla ilişkilerinin bozulması O.D ve Araplarla ilişkilerinin gelişiminde önemli rol oynamıştır.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile TC’nin Batı’yla ilişkilerinin bozulması O.D ve Araplarla ilişkilerinin gelişiminde önemli rol oynamıştır.
TC’nin Araplarla ilişkilerinin gelişmesinde ikinci önemli faktör ekonomik nedenlerdir.
OPEC ülkelerinin 1973’den sonra petrol ambargosu uygulayarak petrol fiyatlarını yükseltmeleri, TC ekonomisini olumsuz etkilemiştir.
Hükümet, Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirerek hem petrol sıkıntısını azaltmayı hem de ticareti geliştirmeyi hedefliyordu.
Hükümet, Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirerek hem petrol sıkıntısını azaltmayı hem de ticareti geliştirmeyi hedefliyordu.
1973 IV. Arap-İsrail savaşında İsrail’e yardım için İncirlik üssünü kullanmak isteyen ABD’ye izin verilmemiş,
Araplara yardım götüren Sovyet uçaklarına TC hava sahası açılmıştır.
TC, 1975 BM Genel Kurulu’nun Siyonizmi ırkçılığın bir türü olarak kabul eden kararına olumlu oy vererek Arap-İsrail sorununda Araplardan yana tavır aldığını göstermiştir.
TC, 1975 BM Genel Kurulu’nun Siyonizmi ırkçılığın bir türü olarak kabul eden kararına olumlu oy vererek Arap-İsrail sorununda Araplardan yana tavır aldığını göstermiştir.
ÖNEMLİ: Araplar ve FKÖ ile bu dönemdeki sıcak ilişkilere rağmen TC, dış politikasında hiçbir zaman büyük ödünler vermemiş, hiçbir dönemde İsrail’le ilişkilerini kesmemiştir.
1977 Camp David Antlaşması’nda da tüm Arap dünyası, Mısır’la ilişkilerini askıya aldığında TC, barışı desteklediğini açıklamıştır.
1977 Camp David Antlaşması’nda da tüm Arap dünyası, Mısır’la ilişkilerini askıya aldığında TC, barışı desteklediğini açıklamıştır.
1979 İran İslam Devrimi gerçekleşip O.D’daki siyasal dengeler değişince ABD TC, Mısır ve İsrail’e dayanarak O.D’daki çıkarlarını korumayı hedeflemiştir.
1980’den itibaren TC Mısır, Su.Arb. ve Körfez ülkeleriyle yakın ilişkiler kurarken, Irak ve Suriye’yle olan ilişkileri giderek bozulmuştur.
Arap Olmayan Ülkelerle İlişkiler:
Arap Olmayan Ülkelerle İlişkiler:
1967 Arap-İsrail Savaşı’nda Arap yanlısı tavırlarının nedenleri:
Kıbrıs konusunda yaşanan gelişmelerde Batı’nın olumsuz tavrı
TC’deki bazı partilerin iç politikada çıkar sağlamak düşüncesiyle Arap ülkeleriyle yakınlaşmaya önem vermesi
1970’lerin başından itibaren TC’nin Arap ülkelerinden eko. beklentilerinin artması (petrol bunalımında)
1970’lerin başından itibaren TC’nin Arap ülkelerinden eko. beklentilerinin artması (petrol bunalımında)
TC’deki yükselişe geçen sol grupların da ABD’nin tartışmasız müttefiki olan İsrail’e antipati duymaları ve bu yaklaşımın toplumdan destek görmesi
Dönemin özelliği: 1) 1967 Savaşı İsrail-TC ilişkilerinde bir durgunluğa yol açtıysa da iki ülkenin birbirlerine karşı ilişkilerinde radikal değişiklikler olmadı.
Dönemin özelliği: 1) 1967 Savaşı İsrail-TC ilişkilerinde bir durgunluğa yol açtıysa da iki ülkenin birbirlerine karşı ilişkilerinde radikal değişiklikler olmadı.
2) 1967 savaşı, TC-İsrail ilişkilerinin kötü bir sürece girmesinden çok, TC-Arap ilişkilerinin yükselişe geçtiği bir dönem olmuştur.
1973 Arap-İsrail Savaşı’nda TC, Arap yanlısı tavrını sürdürmüştür.
1973 Arap-İsrail Savaşı’nda TC, Arap yanlısı tavrını sürdürmüştür.
İsrail’le ilişkileri durgunlaşsa da daha önce belirttiğimiz gibi radikal değişiklikler olmamıştır.
1970’lerde İsrail’le ilişkilerin bozulmasında TC’nin FKÖ ile yakın ilişkiler kurması etkili olmuştur.
İran’la İlişkiler genelde olumlu olmuştur.
İran’la İlişkiler genelde olumlu olmuştur.
Hem TC hem İran anti-komünist taraftaydılar.
TC-İran İlişkilerinde 5 temel sorun mevcuttu:
İran’ın Irak’taki muhalif Kürt grupları desteklemesi
İran’ın bölge jandarmalığını üstlenmesi
CENTO’nun SSCB tehdidine karşı yetersiz kaldığı inancı
Demokrasi-Monarşi uyuşmazlığı
Ekonomik işbirliği çabalarının sonuçsuz kalması
İran’daki rejimin değişmesiyle Cum. olması, TC’nin 13 Şubat 1979’da Tahran’ı tanımasıyla sonuçlanmıştır.
İran’daki rejimin değişmesiyle Cum. olması, TC’nin 13 Şubat 1979’da Tahran’ı tanımasıyla sonuçlanmıştır.
AET’le İlişkiler:
II. Dünya Savaşı sonrası yıkılan Avrupa’nın yeniden imarı,
Avr. Devletleri arasındaki düşmanlığın giderilmesi ve
Avr.’da yayılan komünist yönetimlerin tehdidine karşı tek bir bütün olabilmek için Avrupa bütünleşmesine ihtiyaç vardı.
Avr.’da yayılan komünist yönetimlerin tehdidine karşı tek bir bütün olabilmek için Avrupa bütünleşmesine ihtiyaç vardı.
Bu amaçlarla 7 Mayıs 1948’de Batı Avrupalı delegelerden oluşan bir Avrupa Kongresi toplandı.
5 Mayıs 1949’da Avrupa Konseyi adlı siyasal bir örgüt kuruldu.
Aynı yıl Marshall yardımlarının Avr.’da eşit dağıtılabilmesi için Avr. Eko. İşbirliği Örgütü (OEEC) kuruldu.
Daha sonra Schuman Deklarasyonu çerçevesinde Frs.-Alm. arasındaki kan davası sona erdirildi.
Daha sonra Schuman Deklarasyonu çerçevesinde Frs.-Alm. arasındaki kan davası sona erdirildi.
Bu günkü AB’in çekirdeğini oluşturan örgütlerden biri olan AKÇT 18 Nisan 1951’de Frs., Federal Alm., Belç., Hollanda, İta. ve Lüxemburg arasında imzalanan bir antlaşmayla oluşturuldu.
Daha sonra AET ve EUROTOM adlı iki örgüt kuruldu.
AKÇT, AET ve EUROTOM’un yönetsel organları 1958 Roma ve Temmuz 1967’deki Füzyon Antlaşmalarıyla iki kademede birleştirildi ve bu üç örgüte birden Avrupa Toplulukları (AT) adı verildi.
TC, 1959’dan itibaren AET’le yakın ilişkiler kurma çabasına girdi.
TC, 1959’dan itibaren AET’le yakın ilişkiler kurma çabasına girdi.
TR’nin AET’e ilk başvurusu 31 Temmuz 1959’da gerçekleşmiştir.
Başvuru, 12 Eylül 1963’te imzalanan Ankara Antlaşması ile hukuksal zemin kazanmıştır.
TR’nin, hem siyasi, ideolojik ve tarihsel olarak yüzünü Batı’ya dönmesi hem de ekonomik olarak AET’i kurtarıcı görmesi nedenleriyle AET üyesi olmak istemiştir.
Günümüzde de bu çaba AB üyeliği konusunda devam etmektedir.
Günümüzde de bu çaba AB üyeliği konusunda devam etmektedir.
Fakat TDP açısından AET’e giriş süreci TC-Yun. çekişmesine sahne olmuştur.
Günümüzde de devam eden bu çekişme, TC’nin AB üyelik sürecinde Yun’ın Kıbrıs’ı engel olarak öne sürmeleriyle tekrar gündeme taşınmıştır.
15 Temmuz 1959’da Yun. AET’e üyelik için başvurmuş ve TC’yi de başvuru için harekete geçirmiştir.
15 Temmuz 1959’da Yun. AET’e üyelik için başvurmuş ve TC’yi de başvuru için harekete geçirmiştir.
Yun. 1981’de AT’ye tam üye olmuştur.
Kültürel ve dinsel farklılık, TC ekonomisinin istikrarsız ve zayıf olmasının yanında siyasal olarak yönünü Batı’ya dönmesi AET’in TC’ye bakışında olumlu bir faktördü.
12 Eylül 1963 Ortaklık Antlaşması’nın imzalanmasına kadar geçen sürede ilişkilerin gidişatını etkileyen olumlu ve olumsuz bazı gelişmeler şunlardır:
12 Eylül 1963 Ortaklık Antlaşması’nın imzalanmasına kadar geçen sürede ilişkilerin gidişatını etkileyen olumlu ve olumsuz bazı gelişmeler şunlardır:
Olumsuz gelişmeler;
9 Temmuz 1961’de Yun ile AET arasında Ortaklık An. imzalanması, TC’nin Yun’ın gerisinde kaldığına yönelik olumsuz bir hava yarattı.
Temmuz 1961’de EFTA üyelerinden İrlanda AET’ye başvururken İng. de başvuru kararı aldı.
Temmuz 1961’de EFTA üyelerinden İrlanda AET’ye başvururken İng. de başvuru kararı aldı.
Bu, TC’nin imzalamayı düşündüğü An.’nın AET tarafından daha ileri bir tarihe atılarak TC’nin geri plana itilmesine neden olabilecekti.
TC’deki MBK’nın 1961’deki idam kararları ve uygulamaları, başta Frs. ve AET ülkelerinin çoğunda büyük tepkiyle karşılandı.
Olumlu gelişmeler; TC, AET’den beklentilerini derli toplu bir belge olarak sundu ve Güm. Bir.’ne giden ilk aşama oldu.
Olumlu gelişmeler; TC, AET’den beklentilerini derli toplu bir belge olarak sundu ve Güm. Bir.’ne giden ilk aşama oldu.
Ankara Anlaşması (1963): 33 maddelik bir ana metin, ek bir Geçici Protokol, bir Mali Protokol ve bir Son Senet ile dört İyi Niyet ve Yorum Bildirisiyle bir Mektup’tan oluşmaktadır.
Anlaşma Çerçevesinde Yaratılan Kurumlar;
Ortaklık Konseyi
Ortaklık Komitesi
Karma Parlamento Komisyonu
1960-1980 döneminde AET-TC ilişkilerinde Hazırlık dönemi ve Geçiş dönemi olurken 1995’de TC ile Gümrük Birliği An. imzalanmış ve günümüzde de süren tam üyelik müzakerelerine 2006 yılında başlanmıştır.
1960-1980 döneminde AET-TC ilişkilerinde Hazırlık dönemi ve Geçiş dönemi olurken 1995’de TC ile Gümrük Birliği An. imzalanmış ve günümüzde de süren tam üyelik müzakerelerine 2006 yılında başlanmıştır.
Geçiş döneminde TC-AET ilişkilerinin gerginleşmesinin nedenleri:
TC’nin 1974’de Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunması
Tamamlayıcı Protokolle TC’ye sağlanan ticari esneklik TC’yi tatmin etmemişti.
Türk işçilerinin serbest dolaşımı konusundaki belirsizlik
Türk işçilerinin serbest dolaşımı konusundaki belirsizlik
Dış eko. koşullar ve Katma Protokolün kısıtlayıcı maddeleri nedeniyle zor durumda olan TC ihracatı, 1975’te İng.’nin TC’den yaptığı pamuk ithalatına ek kısıtlamalar koymasıyla bir darbe daha yedi.
1975’te Yun.’ın tam üye olma isteğini açıklaması TC’yi olumsuz etkiledi.
28 Aralık 1978’de TC, AET’ten beklentilerinin karşılığını alamayınca Ecevit hükümeti zamanında ilişkilerini askıya almış,
28 Aralık 1978’de TC, AET’ten beklentilerinin karşılığını alamayınca Ecevit hükümeti zamanında ilişkilerini askıya almış,
12 Eylül 1980 darbesiyle de kesintiye uğramıştır.
TC’de iç ve dış politika birbirinden etkilenmekte asla bağımsız olamamaktadır. Bu süreç tüm ülkelerde aynı şekilde işlemektedir.