Kureyş Heyeti Ebu Talib'in Yanında:
Boykot andlaşmasının kalkmasından sonra durum yine aynı gerginlik haline döndü. Ancak aradan bir iki ay geçmişti ki Ebu Talib hastalandı. Hastalığı gittikçe artıyordu. Yaşı da 80’i geçmiş bulunuyordu. Kureyş O’nun bu hastalıktan kalkamayacağını anladı. Aralarında konuşarak:
“Ebu Talib’e gidip bizim ile kardeşi oğlunun arasını bulmasını söyleyelim. O ölüp gittikten sonra, Arapların bizi ayıplayıp “Ebu Talib sağ iken yeğenine bir şey yapamadılar, öldükten sonra acısını çıkardılar” demelerinden korkarız” dediler. Ebu Talib’e gelip Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’i çağırıp Kureyşliler’in “O bize ilişmesin, biz de ona ilişmeyelim” şeklindeki tekliflerini arzetti.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu.
“Ey amcacığım ben onlardan yalnızca bir tek söz istiyorum. O sözü verirlerse Araplar onlara tabi olur, Acemler onların dinine bağlanır.”
Müşrikler heyacanlanıp
“tek bir kelime mi ?“ diye sordular. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-:
“Allah’tan başka ilah yoktur, deyin ve Allah’tan başka taptıklarınızı söküp atın” buyurdu.
Müşrikler bu sözden hiç hoşlanmadılar. Kızgın bir halde toparlanıp ordan ayrıldılar. Şöyle diyorlardı:
“İlahları, tek bir ilah mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir” (Sa’d, 38/5)
Hüzün Yılı Ebu Talib'in Vefatı:
Ebu Talib’in hastalığı şiddetlenmişti. Ölmek üzereyken Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- yanına gelip:
“Ey amcacığım; La ilahe illallah, de ki yarın onunla Allah katında sana şefaatçi olayım” dedi. O sırada Ebu Talib’in başucunda bulunan Ebu Cehil ve Abdullah bin Ebi Ümeyye ise
“Ey Ebu Talib, Abdulmuttalib’in dininden yüz mü çevireceksin?” dediler. O’nun kelimeyi tevhidi söylememesi için direttiler. Ebu Talib’inde son sözü
“Abdulmuttalibin dini üzere” olmuştur.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- bu duruma çok üzüldüler ve
“Nehy olunmadığım sürece senin için istiğfar edeceğim” dedi. Bunun üzerine Allah şu ayeti kerimeleri inzal etti.
“Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar müşrikler için af dilemek ne Peygambere yakışır ne de inananlara” (Tevbe, 9/113)
“Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin” (Kasas, 28/56)
Ebu Talib’in vefatı Nübüvvetin 10. yılı Recep veya Ramazan ayında, boykot sona ermesinden altı ay sonra olmuştur.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- için şefkatli bir hami, İslam daveti için de O’nu her türlü saldırılarlardan koruyan bir kale idi. Bununla beraber dedelerinin şirk dini üzerine kalmış, ve tam bir kurtuluşa erememiştir.
Bir gün Abbas-radıyallahu anh- Peygamber-sallallahu aleyhi vesellem-’e sordu: “Amcana ne faydan oldu.O seni korur ve himaye ederdi?” Rasûlullah-sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu: “O şimdi ateşin yüzeyindedir. Ben olmasaydım cehennemin dibinde olurdu.”
Hatice Allah'ın Rahmetine Kavuşuyor:
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in Ebu Talib’in vefatıyla açılan yarası kurumadan mü’minlerin annesi Hatice vefat etmiştir. Ebu Talib’in vefatından 3 gün veya iki ay sonra, nübüvvetin 10. yılı Ramazan ayında. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in sevgili eşi artık yoktu. İslam davetinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e hayırlı bir vezir oldu. Risaletin tebliğinde O’na yardım etti. Canı ve malıyla O’nu destekledi. Acı ve işkencelere beraber göğüs gerdiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nun için şöyle buyurmuştur.
“İnsanlar beni inkar ettiğinde, o bana iman etti, insanlar beni yalanladığında o tasdik etti, insanlar beni engellediklerinde o beni malına ortak etti. Allah başkasının değil O’nun çocuğuyla beni rızıklandırmıştır.”
Faziletleri hakkında bir çok rivayetten bir tanesine göre Cibril Rasûlullah-sallallahu aleyhi vesellem-’a gelerek şöyle demiştir.
“Ey Allah’ın Elçisi! Şu gelen Hatice’dir. Yanındaki kapta yiyecek ve içecek var. Geldiği zaman O’na Rabbinin selamını oku ve O’na cennette de kendisi için hazırlanmış içinde ne bir gürültünün ne de yorgunluğun olmadığı köşk ile müjdele”
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nun aziz hatırasını unutmamış, daima hatırlamıştır. Allah Rasulu O’nu her anışında cidden duygulanır, acıma ve sevgi duyguları ile dolardı. Koyun keser Hatice -Radıyallahu Anha-’nin arkadaşlarına gönderirdi. Hatice-Radıyallahu Anha-’nin bir çok menkıbe ve faziletleri vardır.
Acıların Birbirini İzlemesi:
Amcası Ebu Talib ve eşi Hz. Hatice’nin vefatlarından sonra, Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- kavminden daha şiddetli bela çekmeye başladı. Kureyş’in eziyetleri artık Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’a daha çok dokunuyor ve olup bitenler O’nu son derece üzüyordu. Artık en küçük şey bile O’nu müteessir eder olmuştu. Bir gün sokaktan geçerken habisin biri O’nun başına toprak atmıştı. Peygamber efendimiz -sallallahu aleyhi vesellem- o halde evine girerek kızlarından birine başını temizlettirdi. Kızı O’nu bu halde görünce içi sızlamış ve ağlamıştı.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- kızının ağlamasından müteessir olup:
“Ağlama yavrum”, dedi
“Allah, babanı koruyacak.” O anda hamisi Ebu Talib’i hatırladı:
“Ebu Talib ölünceye kadar Kureyş, bana pek dokunamadı” dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’ın Sevde, Sonra da Aişe ile Evlenmesi:
Hatice radıyallahu anha’ın vefatından bir ay sonra Şevval ayında Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Sevde binti Zema ile evlenmiştir. Sevde -radıyallahu anha- daha önce amcası oğlu Sekran bin Amr ile evliydi. Her ikisi de ilk müslüman olanlardandır. Habeş’e hicret edip sonra Mekke’ye geri döndüler. Sekran’ın vefatından sonra dul kalan Sevde ile Rasûlullah evlendi. Yıllar sonra kendi nöbetini Aişe’ye devretmiştir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in Aişe -radıyallahu anha- ile evlilikleri de yine şevval ayında ancak Sevde’den evlendikten bir yıl sonra gerçekleşmiştir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nu Mekke de iken nikah altına aldı. Evine alması ise Medine’de hicretin ilk yılı şevval ayında gerçekleşmiştir ki Aişe o zaman 9 yaşındaydı. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’ın en sevgili ve din konusunda en fakih hanımıydı. Birçok menkıbe ve faziletleri vardır.
Dostları ilə paylaş: |