Собрание сочинений: в 30 томах. Том 14. Стихотворения и статьи на турецком



Yüklə 0,63 Mb.
səhifə8/8
tarix03.01.2019
ölçüsü0,63 Mb.
#88914
1   2   3   4   5   6   7   8
> deyip, böylelikle Malkar’ı kurutuyorlar. Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti’nde <> deyip, böylelikle Karaçayı kurutuyorlar. Yerlerinden sürgün edilip göçürülen milletler ile sürgün edilemeyen milletlere Rus Yönetimi farklı gözle baktığı için Karaçayı ve Malkarı bugün dahi doğrularını bulamadan, azap çekerek duruyorlar. Karaçay bu durumdan kurtulmak istediği gibi Malkar da Kabardey’den ayrılmak istiyor. Gel gör ki, Karaçay-Malkar Halkını yağmalayıp, haklarını yemesini öğrenenler, ayrılmaya bırakmıyorlar. Kaçan (her zaman) dahi bizim halkımızı yenip, yurdumuza sahip olmak isteyenler, hor niyetlerini bugün de bırakmıyor, emellerine ise yavaş-yavaş yaklaşıyorlar.

1926 senesinde de, ayrılma işi kolay değil idi. Öyleyse de, yurdunu seven adam Gürcü oğlu Kurman, bir taraftan Ali oğlu Ömer’in yanlışını da düzeltip, Karaçay’ı Çerkez’den ayırıp, ayrı bölge (oblast) yapdı. Ali oğlu Ömer bu işe doğru kanaatler sonucunda ulaşıldığını o dönemde yazmıştı. Bu her iki kişiyi (gerçek halk liderleri), 1937’li senelerde milliyetçilere yaptıkları gibi, Stalinci yönetim yok etti. Onlardan sonra halk için, hak için canlarını feda edecek tamata-önder kişi Karaçayda çıkmadı. Onların ardından gelen fikir adamı ve yöneticiler, halklarını-yurlarını değil, kendilerini, yöneticiliklerini (makam koltuklarını) korumaya çalıştılar. Zorluk işte burdadır.

Satılmış casuslar kendi itliklerin gizlemek için ne yapmadılar ne etmediler! <>. Hayır, bu satılmışlar kendi haklarını mı yedirecekler! Kendi haklarının bir kısmından feragat etmeyi bir tarafa bırakın, (onlar) düşmanlarla bir olup, kendi halkını ve yurdunu gasp edip uğraşıyorlar!

<> -derse Karça;

<> -derse Tatarkan;

<> -derse Açemez;

<> derse Kara Mussa;

<> -derse Cattay;

<> -derse Ali oğlu Ömer;

<> -derse Gürcü ulu Kurman –

2.                  …nasıl olurdu? Bizim çöp kadar dahi olsa; bir asaletimiz, bir adamlığımız, bir halk olgumuz kalır mıydı? Kalmaz idi!

Böyle adamlarımız olmasından dolayıdır, yüzyıllardan buyana halkımızın ve yurdumuzun korunup, krallığımızın var olup, başımızı yukarı grurla kaldırıp yürümemiz. Şimdi ise?...

1990’lı yıllarda Karaçay, Çerkezden ayrılıp, bölge ( oblast) olmadan kalmış ise, bunun en büyük günahı Karaçay Çerkez Cumuhuriyeti’nin başkanı Hubiy oğlu Viladimir’indir.

Bir şey geliyor hatırıma. 1980’li yıllarda, Karaçay Gazatesinde çalıştığım sıralarda, Arhız’a yolum düştü. Köylüler şöyle söylemişlerdi: <>.

Gazeteye dönüp, görüp-duyduğumdan haber yazıp, Arhız’lılara söz verdiğim gibi, gazetede yayınlamak istiyorum. Gazetemin baş (zamestitel) redüktörü Hubiy oğlu Abu-Hasan bir diyip iki demiyor: <<(Sanki) Bir tek sen biliyorsun bu problemi. O şekildeki, Karaçay köyünü koruma bölgesinden (doğal koruma bölgesi - krort zona) çıkartmak (tahliye etmek) çok önceden alınmış bir karar. Bizim herhangi bir şey yapmaya gücümüz yok. Bu konu hakkındaki materyalleri gazetede yayınlamaya da müsaede yok!>>.

- Peki Abu-Hasan! Köyün yurdun için sen uğraşmazsan, ben uğraşmazsam, kim uğraşacak?

- Bırak Allah için! Senin öğretmenliğine ihtiyacımız yok! Uğraş verip kral’ı yenecek değiliz, sadece kendi işimizden oluruz. Sen gençsin henüz, ola gelen işleri iyi anlamıyorsun. Durma niyetin yok ise, git de Hubiy oğlu Vladimir İslamoviç ile buluş. Karaçayda en üst makam sahibi O. Kendi de Arhız’lı!

Gidip buluşuyorum. Onun söylediği:

- Ne var o dağ eteğinde sıkışıp durmakta! Ovalara düzlüklere sarksınlar da yaşamı görsünler.

- Vladimir İslamoviç! Doğduğunuz köyü niçin dağıtmak istiyorsunuz? O bölgeler bizim eski yerleşim yerlerimiz. Madem halkı oradan göçürmek istiyorsunuz, aşağı bölgelerde yer verip niçin yardımcı olmuyorsunuz? Kral (rus yönetimi - kremlin) Dağlıları yine göç ettirmek istiyor ise, açıkça niye söylemiyor! Göstersenize kremlinde alınan böyle bir karar var idiyse!>>.

Başkan Hubiy oğlu doğduğu yeri korumaya, önceden alınmış olan kararlara karşı durmak istemiyordu. Ne için derseniz: hemen O’nu işinden çıkaracaklardı. Koltuğunu korumak için O sağır ve dilsiz, doğduğu köy mahzun ve toz duman halde, dağılıyor… Dağlılar sürgünden döndükten sonra, Onları dağlara göndermemek için uğraş veriliyor, buna rağmen dağlık bölge ve köylere gidenlere hiçbir kolaylık sunulmuyor, sözüm ona en başta alınan karar gereği kendi istekleri ile gitmeleri sağlanmaya çalışılıyordu. Aslen karar nerden çıkmış olursa olsun, elinin-yurdunun-halkının yanında yer almayan kişinin, halk adına karar merciinde durma hakkı yoktur… Halkımız işte böyle kişilerin getirdikleri zorluklardan dolayı müzdaripdir.

Arhızda doğmuş, MGU’da çalışan, ekonomi bilimleri doktoru, Profesör Hubiy oğlu Kaysın da Arhız’lıdır. O’nun da kendi köyü için uğraş verdiği söylenemez. <> dediği sözleri aklımdan gitmiyor. Nasıl ekonomik rehabilitasyon arıyorsun, köyünü yerle bir ederlerken!... Hubiyoğullarından bu üç kişiyi anmamın sebebi, onlar “yok edilmekte olan Arhız”lı oldukları içindir. Diğer taraftan; biri devlet adamı, ikincisi bilim adamı, üçüncüsü gazeteci; –yapıyoruz deseler, çok şey yapacaklar idi…

Söylediğim gibi, Dağlıları dağlarından ayırıp, onları düzlüklere göç etdirtmek, rus ve başka milletler ile karıştırıp, sürü edip, yok etmek: -Rus İmparatorluğu’nun Kuzey Kafkasya’yı kılıç zoru ile kendine katdığı zamanlardan günümüze gelen bir politikasıdır. Halkları doğdukları yurtlarından göç ettirmek bu politakanın ana hedefidir. Halklar sürgünden geri yerlerine dönecekleri zamanda da, onları dağlarına, dağ yurlarına göndermeme gayreti de bu politikanın bir uygulamasıdır.



<< Tokaoğlu Seyit-Umar (eski Karaçay Oblast’ın başkanı, 1943 senesinde bütün halkı Asya’ya sürdükleri zaman, nedendir bilinmez O’nu sürgün etmeden bırakdılar. –L.B.) 1957 senesinde sürgünden dönen Karaçay halkının büyük bir kısmını dağlara göndermeyerek, Çerkezlerin etrafında güzel, düzlük arazilere yerleştirdi>> diye, onu onere edip, övgüler dizmek doğru değildir. O Karaçay Oblast’ı yeniden kurup, halkı dağ köylüklerine yerleştirip, kremlinden gelen paraları başkalarına yedirmeden, halkına ulaştırsa idi, -işte o zaman onere edilmeye layık olurdu… Yoksa, üst makamlardan gelen gizli ödenekleri saklayarak, halkı ve yurdu için kullanmayıp, halkı düz arazilere yerleştirmek; -bu; halka iyilik yapmak değildir.

Bu politika sadece bizde değil, Çeçenistan’da, İnguşetya’da da süregelmiş. Onlarıda eski dağ köylerine bırakmadan, düzlük bölgelere yerleştirmeye çalıştılar. Malkarlıların ise 80 tane dağ köyü geri kuruldı; evlerin temel taşları anıt mezarlar gibi görünüyor bugün. Küçük dağ halklarını yüzyıllar boyu tehlikelerden koruyup duran, olağanüstü “dağlık” bölgelerde kurmuş oldukları dağlık arazilerdeki köyleri idi. Dağlılar düzlüklere şehirlere toplandığında, büyük halkların içinde adetlerini, dillerini de unutup, yutulup, yok olmaya başlıyorlar. <> dediğimiz atasözümüzün (nart söz) doğruluğuna her geçen gün şahit oluyoruz.



Halkın kendi köyünü, yurdunu düzenleyip, rahat yaşatmak bir tarafa, <> diye, halkı köyünden, yurdundan ayırmak –bu kralın (kremlinin) pis politikasıdır, bu politikanın uygulamısına yardımcı olanlar ise içimizdeki hainlerdir. Dağ etekleri yaşam için zor diye, bizi o bölgelerden kovuyorlar da, dünya kadar bir para harcayarak, o bölgeleri koruma altına alıp(!), turistik dinlenme tesileri yapıp, niçin dünyayı bu bölgeye çağırıyorlar! Doğrusu böyledir. Halk kendi Ata Yurdunu hiç kimseye vermemesi gerekir, -bizim yurdumuz bir cennettir, onun için uğraşıyorlar bu cennet yurdumuzu elimizden sıyırmaya, yakınımızdakiler de, uzakdakiler de! Ata yurdumuzu korumadan, Ani dilimizi korumadan, köylerimizi korumadan, -biz halk olgumuzu koruyamayız.

Orijinal Metin: Bilal Laypan
Türkçe Çeviri: Hidayet Bahçe www.AfyonKaracay.com

Yüklə 0,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin