Sovyet Sonrası Orta Asya


B. Etnik ve Demografik Yapı Bağımsız Özbekistan'da Göç ve Demografik Değişimler / Dr. Rafis Abazov [s.665-671]



Yüklə 14,49 Mb.
səhifə75/115
tarix17.11.2018
ölçüsü14,49 Mb.
#82891
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   115

B. Etnik ve Demografik Yapı

Bağımsız Özbekistan'da Göç ve Demografik Değişimler / Dr. Rafis Abazov [s.665-671]


Lab TRobe Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü / Avustralya

Bir gözlemci, Taşkent’in en büyük ve en renkli Çorsu Pazarını ilk ziyaret ettiğinde, Özbekistan nüfusunun ne kadar geniş bir çeşitliliğe sahip olduğunu görecektir. Binlerce müşteri arasında egzotik olarak giyinmiş Karakalpaklar ve Kazaklar, modaya uygun olarak giyinmiş Ruslar, Ukraynalılar, Almanlar ve zeki Koreliler ve Tatarlar ile karşılaşılabilir. Ancak bu gözlemci, göz alıcı çayhanelerden birinde bir bardak çay içerek dinlenmeye karar verirse, muhtemelen ak sakallı bir dede ona mahallesindeki tüm değişikliklerden bahsedecektir. Ak sakallı dede ayrıca Özbekistan’ın 10 yıllık bağımsızlık tarihinde yaşadığı büyük göç ve demografik değişimlerle ilgili hikayeler de anlatacaktır. Mahallesinde eskiye oranla daha az sayıda Rus ve Ukraynalı olduğunu, neredeyse tüm Almanların, Polonyalıların, Rumların ve Yahudilerin ortalıktan kaybolduğunu ve çok az sayıda Kırgız, Türkmen ve Gürcünün kendisinden alışveriş yaptığını anlatacaktır. Bununla birlikte, daha çok Türkün, Pakistanlının, Afganın, Hintlinin, İranlının ve hatta Amerikalının düzenli müşterisi haline geldiğini söyleyecektir.

Özbekistan 1 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan ettikten sonra egemenliğini barışçı yollarla elde etmiştir; bununla birlikte, Cumhurbaşkanı Kerimov önderliğindeki hükümetin ülkedeki çeşitli etnik kökenden gelen 21 milyon insanı bir araya getirip getiremeyeceği hususunda ciddi endişeler mevcuttu (Boris Rumer, 1993). İnsanlar 1989 ve 1999 yıllarında Fergana vadisinde meydana gelen kanlı çatışmaların (Abazov R., 1999: 62-90) ve Ocak 1992’de Taşkent’te meydana gelen ve neredeyse kontrolden çıkan öğrenci gösterilerinin istikrarı bozucu etkilerini hiç unutmamıştır. Dolayısıyla, Özbekistan hükümetinin 1991 sonrasında karşılaştığı ilk görevlerden birisi, yeni bir milliyetçilik politikası oluşturmaktı. Bu politikanın kapsamında; 4 milyon nüfuslu etnik azınlık gruplarına yönelik uzlaştırıcı bir yaklaşım, tüm Özbekistan vatandaşlarının sivil kimlikleri üzerinde yoğunlaşan bir devlet milliyetçiliğinin tesis edilmesi ve bölgesel farklılıkların ve husumetlerin bertaraf edilerek Özbeklerin tek bir millet şemsiyesi altında birleştirilmesi bulunmaktaydı.

Bu makale, 1991 yılında bağımsızlığın kazanılmasından sonra geçen on yıl içerisinde Özbekistan’da yaşanan temel ekonomik ve siyasi değişiklikleri incelemektedir ve bu dönüşümlerin demografik değişimler ve göç eğilimleri üzerindeki etkileri üzerinde durmaktadır.

Ekonomik Değişiklikler

1991 yılında Özbekistan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın ardından BDT’deki (nüfus bakımından) en büyük üçüncü devletti ve Orta Asya bölgesindeki nüfus yoğunluğunun en yoğun olduğu cumhuriyetlerden bir tanesiydi. Özbekistan, temel ekonomik göstergeler esasında bir ölçüm yapıldığında, kalkınmakta olan orta gelirli bir ülke olarak düşünülebilir. Özbekistan, 1980’lerin sonlarında 2390 Dolar düzeyinde bir kişi başına düşen milli gelire sahipti; bu düzey Güneydoğu Asya ülkelerindeki düzeye neredeyse denktir (UNDP, 1997).

Gelişmiş bir sınai imalat sektörü (1991 Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde 32.6’sı), pamuk ağırlıklı bir tarım sektörü (yüzde 31.1) ve büyük bir hizmetler sektörü (yüzde 36.3) olduğundan dolayı, ülkenin ekonomik yapısı yeni sanayileşen ülkelerin (örn.; Endonezya, Filipinler ve Malezya) ekonomik yapısına oldukça benzerdi (Dünya Bankası, 2001). Bağımsızlığın arifesinde, birçok yerel uzman ülkenin doğal kaynaklar (petrol, gaz, altın, vs.) bakımından zengin olmasına rağmen, bazı düzenlemeler yapılmasıyla birlikte ülkenin büyük tarım sektörünün uluslararası piyasada söz sahibi haline gelebileceğine inanmaktaydı (Kerimova G., 1995); öte yandan yabancı uzmanlar ise pek çok gelişmekte olan ülke gibi Özbekistan’ın önünde tek ürün (pamuk) kültürünün ve nispeten küçük sanayi altyapısının engel teşkil ettiğine dikkat çekmiştir (World Bank, 1993). Ancak, ülkeyi diğer birçok üçüncü dünya ülkesinden farklı kılan etken, oturmuş sosyal altyapısı, eğitim sistemi -üç aşamalı ücretsiz eğitim ile araştırma ve geliştirme olanakları- ve sağlık sistemi idi. Hem kadınlar hem de erkekler arasında yüzde 98’e ulaşan okur-yazarlık oranı, Asya’daki en yüksek oranlardan bir tanesiydi (UNDP, 1997). 1991 yılında, Özbekistan Birleşmiş Milletler Çalışma Programı Beşeri Kalkınma Endeksinde (HDI) 31. sırada yer alıyordu ve pek çok Asya ülkesini geride bırakıyordu. RBEC sıralamasında ise 4. sırada yer alıyordu.

Özbekistan, komşusu olduğu Orta Asya cumhuriyetleri ile olan birçok sosyal ve ekonomik benzerliklerine rağmen, ekonomik ve sosyal değişimleri ele alış bakımından büyük farklılıklar sergilemiştir. Cumhurbaşkanı Kerimov IMF’nin alışılmış köklü ekonomik değişimlerini reddetmiş ve ‘kademeli değişiklikler yoluyla topluma yönelik bir piyasa ekonomisinin’ tesis edilmesi amacıyla ‘kendi yenileşme ve ilerleme yöntemini’ ilan etmiştir (Kerimov, İslam, 1992). Cumhurbaşkanı Kerimov Çin’in deneyimlerinden yola çıkarak, ‘kendi modelini’ beş ilke halinde şöyle açıklamıştır: “Birinci olarak, ekonomi ideolojiden tamamen arındırılacaktır… İkinci olarak, devlet karmaşık geçiş sürecinde temel düzenleyici rolünü üstlenecektir… Üçüncü olarak, tüm yenileşme ve ilerleme süreci hukuki bir esasa dayandırılmalıdır… Dördüncü olarak, piyasa ekonomisine doğru dinamik bir ilerlemenin ve beraberinde de sosyal ve siyasi istikrarın korunmasının tek yolu etkin ve güçlü bir sosyal koruma ve güvence mekanizmasıdır… Beşinci olarak, yeni ekonomik piyasa ilişkileri kademeli bir şekilde uygulamaya konulmalıdır” (Kerimov, İslam, 1995).

Bu model, sömürgecilik sonrası dönemde Üçüncü Dünya ülkelerinde uygulanan ve 1960 ile 1970 arasında gelişmekte olan birçok ülke tarafından benimsenen İthalat İkameli Sanayileşme (İİS) unsurunu da barındıran devlet kontrolünde kalkınma politikasına oldukça benzemektedir. İİS’nin kuramsal mantığı, gerçek bağımsızlığın tesis edilebilmesi için güçlü bir sanayi altyapısının gerekli olduğu idi. Böylece ülkenin sanayileşmiş ülkelere bağımlılık oranı düşürülecekti ve ülkenin uluslararası arenadaki konumu güçlendirilecekti (Rapley, John, 1996: 27-44). John Rapley’in genel olarak gözlemlediği kadarıyla, İİS, mevcut tüm kaynakları harekete geçirebilme özelliğinden dolayı, merkezi olarak planlanmış ekonomilerde, ekonominin hızlı olarak kurulmasında etkili olabilirdi, ancak özellikle küreselleşme çağında uzun vadede etkili olamazdı.

Komşu olduğu Orta Asya cumhuriyetlerinde ve BDT başkentlerinde çeşitli ekonomik programlar ve büyük projeler kabul edilmekteydi. Burada Özbekistan’ı diğerlerinden yine farklı kılan husus ise, ekonomik politika gündemini uygulamada sergilediği tavizsiz tutarlılık ve gayretti. Devlet büyük işletmelerin büyük bir çoğunluğunu sıkı bir şekilde kontrolü altında tuttu, pamuk üretilen çiftlikler üzerinde dolaylı bir kontrol sağladı, enerji ve gıda bağımsızlığını sağlama yolunda büyük devlet yatırımları yaptı, ihracat ve doğal kaynaklar üzerindeki devlet kontrolünü korudu ve tüketim mallarının ithalatını sınırladı. Aynı dönemde, Özbekistan’daki üst düzey teknokrat kesim demografik ve etnik meselelerin, Cumhurbaşkanı Kerimov’un bahsettiği ‘her ne pahasına olursa olsun, siyasi istikrarın’ sağlanabilmesi için önemli olduğunu kavramıştı (Kerimov, İslam, 1992). Hükümet, (1980’ler ile karşılaştırıldığında çok daha küçük çaplı da olsa) temel sosyal hizmetler ile Özbekçe haricindeki dillerde eğitimin finansmanı da dahil olmak üzere eğitim alanında devlet sübvansiyonlarını devam ettirme girişiminde bulundu. Ayrıca, bağımsızlık ilan edildiği gün cumhuriyet topraklarında bulunan herkese otomatik olarak vatandaşlık hakkı veren oldukça liberal bir Vatandaşlık Kanunu’nu (1992) yürürlüğe koydu.

Bununla birlikte, uygulanan ekonomik politikalar 1990’larda bölgesel ve sosyal eşitliklerde, işsizlik oranında ve ‘beyin göçünde’ meydana gelen büyük artışın önüne geçemedi. Kalkınmakta olan pekçok ülkede olduğu gibi, Özbekistan’da da iş faaliyetleri ve yatırımlar Taşkent gibi şehir merkezlerinde yoğunlaşmaktaydı ve özellikle ülkenin güneyindeki ve batısındaki küçük kasabalar ve köyler olmak üzere diğer bölgeler derin bir ekonomik küçülme yaşıyordu (bkz. Tablo 4). Birçok sanayi kuruluşu, hükümetin ucuz yabancı malların ülkeye girişini durdurmak için bazı ticari engeller uyguladığından dolayı, herhangi bir büyük yeniden yapılanma gerçekleştirmeden çalışmaya devam etmektedir. Bu durum, ülkedeki ortalama maaşı yaklaşık 7.833 Som (resmi döviz kuruna göre 66 Dolar) düzeylerinde tutmaktadır.

Bununla birlikte, kademeli reform politikası ulusal ekonominin yeniden yapılanmasına ve orta derecede bir ekonomik büyümenin sağlanmasına katkıda bulunmuştur. 1991 ile 1996 arasında geçen 5 yılda, Özbekistan ekonomisi yıllık ortalama yüzde 1 oranında küçülmüştür. 1997 ve 1998 yıllarındaki Asya ve Rusya mali bunalımlarına rağmen, ekonomi 1996 yılından bu yana yıllık ortalama yüzde 4 gibi orta dereceli bir düzeyde büyümüştür. Bu süre zarfında, Özbekistan otomobil montaj sanayiinde yabancı yatırımcıları ülkeye çekmeyi başarmıştır ve Güney Koreli Daewoo şirketi ile birlikte ulusal ve bölgesel pazarlar için araba üretmeye başlamıştır. Özbekistan, şu anda bölgede ticari sivil uçak üreten üç ülkeden biri (Rusya ve Ukrayna ile birlikte) konumundadır.

2000 ve 2001 yıllarında Özbekistan’ın GSYH’sı, hükümetin tahminlerine göre, yıllık ortalama yüzde 4.0 oranında artmıştır. Özbekistan’ın sanayi sektör üretimi; (aynı zamanda en büyük taze para kaynağı olan) altın, doğal gaz, madeni gübre, tekstil, makine ve pamuk-lif üretimindeki artışlara bağlı olarak 2000 yılında yüzde 1.9 oranında artmıştır. Bu arada, tarım üretimi de yüzde 3.2 oranında artmıştır. Özbek ekonomisinin, toplam işgücünün yüzde 44’üne istihdam sağlayan bu önemli sektöründe, pamuk hâlâ tek önemli üretim ve ana ihracat kalemini teşkil etmektedir. Genel olarak, 2001 ve 2002 yılları esas alındığında, Özbekistan Orta Asya bölgesinde GSYH’si 1991 yılındaki düzeyden daha yüksek olan tek ülkedir.

IMF’nin ‘Özbek ekonomik büyüme bulmacası’ olarak nitelediği durumun tatmin edici bir açıklaması bulunmamaktadır (IMF, 1998). Uluslararası uzmanlara göre, Özbekistan, ekonomisinde köklü reformlar uygulamadığından ve IMF’nin rehber ilkelerini takip etmeyi reddettiğinden dolayı, bu şekilde bir büyüme normal olarak meydana gelmemeliydi; 1996 yılında IMF cumhuriyete sağladığı kredileri fiili olarak tamamen askıya almıştır. Bazı sorunlar Özbekistan ekonomisinin yabancı yatırımcılar için çekiciliğini olumsuz olarak etkilemektedir; bunların arasında telif haklarına saygı gösterilmemesi, bürokrasi ve yolsuzluk yer almaktadır. 2002 yılında, Heritage Foundation 10 temel puanlama faktörünü (telif hakları, düzenleme, kayıt dışı ekonomi, vs.) göz önüne alarak hazırladığı Ekonomik Özgürlük Endeksi’nde Özbekistan’ı 161 ülkelik listede Türkmenistan dışındaki tüm BDT ülkelerinin gerisinde bırakarak 148. sıraya yerleştirmiştir. Söz konusu kuruluşun uzmanları, Bankacılık ve Finans sektörlerindeki yüksek sınırlama düzeylerini ve hükümet sınırlamalarındaki yüksek seviyeyi büyük bir sorun olarak görmüştür. Yatırımcıları kaçıran bir başka sorun ise yabancı yatırımın ve para dönüştürülebilirliğinin önündeki hem resmi hem de gayrıresmi engellerdir. 2000 yılında, Özbekistan UNDP Beşeri Kalkınma Endeksi’ne göre yapılan 162 ülkelik sıralamada Tacikistan haricindeki tüm BDT ülkelerinin gerisinde, 99. sırada yer almıştır (UNDP, 2000).

Çalışma Piyasasında ve Göçte Meydana Gelen Değişiklikler ve Son Demografik Eğilimler

Makroekonomik yeniden yapılanma ve yavaş ancak tutarlı reformlar Özbekistan ekonomisine 1990’lı yıllarda önemli değişiklikler getirmiştir. Bu siyasi ve sosyal değişiklikler de cumhuriyetteki çalışma piyasasını, demografik göstergeleri ve göç eğilimlerini etkilemiştir. Bu değişikliklerden bazıları oldukça belirgin nitelikte olmuştur; çok sayıda insan işlerini değiştirmiştir ve bir vilayetten bir başkasına göç etmiştir ya da değişik sebeplerden dolayı ülkeyi terk etmeyi bile kararlaştırmıştır. Daha belirgin olan diğer değişiklikler ise ancak istatistiksel verilerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkarılabilmektedir; ancak bu değişikliklerin uzun soluklu etkileri bulunmaktadır. Bu bağlamda, Özbekistan’ın Sovyet sonrası dönemdeki deneyimleri, bir bütün olarak Orta Asya bölgesinde meydana gelen demografik gelişmeler ve ekonomik göç ile ilgili bazı önemli eğilimleri ortaya koymaktadır. Aşağıdaki bölümde, Sovyet sonrası çalışma piyasasındaki ve dış göç alanındaki mevcut eğilimleri değerlendirilmektedir.

Sovyet Sonrası Çalışma Piyasasındaki Mevcut Eğilimler

1970’lerden bu yana, Özbekistan -çalışan yaş nüfusu da dahil olmak üzere- nüfusunda hızlı bir artış yaşamaktadır. 1990’larda, ülke nüfusu çok genç olduğundan dolayı bu eğilim ekonomik kalkınmayı etkilemeye başladı; 2000 yılında ülke nüfusunun yüzde 36.32’si 14 yaş altındaydı. Nüfus artış oranı 1993’teki 2.3 düzeyinden 2001 yılında 1.6 düzeyine düşmüş olmasına rağmen, toplam nüfus 1989’daki 19.81 milyondan 2000 yılında 24.487’ye yükselmiştir. Nüfusun 2050 yılında katlanarak 50 milyona yükselmesi beklenmektedir. Bu arada, toplam çalışan nüfus ise 1993’teki 10,7 milyon düzeyinden 1999 yılında 12,556 düzeyine yükselmiştir (IMF, 2000: 56). Bu dönemde, çalışma piyasasında bazı yapısal değişiklikler meydana gelmiştir.

Bunların en önemlileri, kamu-özel sektörde istihdam açısından meydana gelmiştir. 1991 ve hatta 1992 yılına kadar, işgücünün oldukça büyük bir kısmı kamu sektöründe ya da devlet tarafından yönetilen işletmelerde (kolhozi -büyük çiftlikler- gibi) istihdam edilmekteydi. 1992 yılından bu yana ise, Özbekistan piyasasının özel girişime açılmasından ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin özelleştirilmesinden dolayı [1992 ile 1998 yılları arasında toplam olarak yaklaşık 53.429 işletme özelleştirilmiştir (IMF, 2000: 54)], eskiden kamu sektöründe çalışan çok sayıda işçi özel sektöre geçmiştir.

Özbekistan’ın adım adım ekonomik reformlara yaklaşması, komşuları Kazakistan ve Kırgızistan ile karşılaştırıldığında, çalışma piyasasında yapısal değişikliklerin daha yavaş bir şekilde ilerlemesine yol açmıştır (bkz. Tablo 3). Devletin tarıma verdiği sübvansiyonların artmasına bağlı olarak, tarım sektöründeki istihdam az miktarda düşüşe uğramıştır. Sanayi sektöründeki (imalat, madencilik ve inşaat) istihdam ise 1993 ve 1994 yılları arasında büyük oranda düşüşe uğramıştır, ancak 1994 ile 2000 yılları arasında istikrara kavuşmuştur; geçici işten çıkarmalar ve işyeri kapanmaları ile ilgili güvenilir istatistikler bulunmamaktadır. Resmi verilere göre, hizmetler sektörü (özellikle ticari hizmetler ve bankacılık hizmetleri) hem çalışan nüfustaki payı hem de toplam üretimindeki artış bakımından büyük bir artış yaşamıştır. Bununla birlikte, birçok küçük işletmeci vergiden ve bürokrasiden kaçınmak amacıyla işyerlerini kayıt ettirmediğinden dolayı, bu sektördeki reel istihdam oranının olduğundan biraz düşük görünmesi muhtemeldir.

Yeni ekonomik gerçeklikler beraberinde bir başka önemli sosyal değişikliği de getirmiştir-işsizlik ve yetersiz istihdam. Sovyet döneminde, Özbekistan’da 1989 yılında çalışma yaşındaki nüfusun yüzde 22.8’inin işsiz olduğu yada eksik istihdam edildiği yönünde bir raporun bulunmasına rağmen, resmi rakamlar ulusal ekonominin tüm sektörlerinde tam istihdam olduğunu göstermiştir (Anderson, J., 1997: 60). Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, işsizlik ve eksik istihdam ile ilgili durum eski Sovyet cumhuriyetlerinde büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır; bununla birlikte, Özbekistan’ın istatistikleri yüzde bir gibi (örn.; 1999 yılında yaklaşık 55.400 kayıtlı işsiz mevcuttu) oldukça düşük işsizlik oranları ortaya koymaya devam etmiştir. Ancak, Polonya ve Bulgaristan gibi Doğu Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, bu oranın suni olarak düşük tutulduğu görülmektedir. Aslında, bağımsız uzmanlara göre, (hem geçici hem de kalıcı olmak üzere) işsizlik 1990’ların sonlarında yüzde 11 ile 21 arasında değişmiştir (Topilin A., 2000: 181-182); bu oran yaklaşık olarak bir milyondan fazla kişiye tekabül etmektedir. Diğer tüm Orta Asya ve BDT ülkelerinde olduğu gibi, işsizlik ve eksik istihdam oranları, cumhuriyetin kentsel ve kırsal bölgelerinde, hem yetişmiş hem de yetişmemiş işçiler arasında oldukça yüksekti.

Mevcut Göç Eğilimleri

Göç meselesi, hem Özbekistan’ın iç politikası bağlamında hem de bölgesel bağlamda siyasi açıdan hassastır. Özbekistan Orta Asya bölgesindeki (nüfus açısından) en büyük cumhuriyet olmakla birlikte, Özbekler Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan’daki en büyük azınlık grubunu, Kazakistan’da da (Ruslardan sonra) ikinci büyük azınlık grubunu teşkil etmektedir. Bu Özbekler Orta Asya’nın kentsel bölgelerinde ve vahalarında yüzyıllardır yaşamıştır ve 1924 yılında Orta Asya’da devlet sınırlarının kaldırılmasının ardından Özbekistan’a yerleşme yoluna gitmemiştir.

Sovyet döneminde ise, cumhuriyet içerisinde 1950’lerde ve 1960’lardaki göç oranı hızlı şehirleşme sebebiyle nispeten yüksek olmasına rağmen, Özbekler nispeten daha az bir göç hareketliliği sergilemiştir ve sadece küçük bir kısımları SSCB’nin diğer bölgelerine göç etmiştir.

1990’lı yıllarda genel olarak üç farklı göç şekli ortaya çıkmıştır. İlk olarak, Özbekistan’dan Rusya Federasyonu’na, diğer OECD ülkelerine ve İsrail’e nispeten yüksek oranda bir kesin göç meydana gelmiştir. İkinci olarak, geçici istihdam amacıyla diğer BDT ülkelerine ve başka ülkelere geçici göçler yaşanmıştır. Üçüncü olarak ise, kırsal ve geri kalmış vilayetlerden büyük şehir merkezlerine iç göç meydana gelmiştir.

Komşu olduğu Orta Asya cumhuriyetlerindeki duruma benzer şekilde, Özbekistan dışına yapılan kesin göçlerin büyük bir kısmı 1990 ile 1996 yılları arasında meydana gelmiştir. Bu göç dalgası temel olarak yetişmiş şehirli çalışanlardan oluşmuştur ve bu ‘beyin göçü’ hükümeti telaşlandırsa da hükümet bunun önüne büyük ölçüde geçememiştir. Bu dönem zarfında, çeşitli tahminlere göre neredeyse bir milyon kişi cumhuriyeti kesin olarak terk etmiştir (resmi rakamlara göre sadece 1990 yılında 186.912 kişi ülkeyi terk etmiştir); ancak bu göç hareketini kısmen de olsa tetikleyen etken, Özbeklerin ve SSCB’nin başka bölgelerinden etnik grupların Özbekistan’a göç etmesi olmuştur (bkz. Tablo 2). Resmi istatistiklere göre, 1990’ların tümü boyunca yaşanan net göç oranı eksi olmuştur; 1990’daki 87.000 ile 1996’daki 21.700 arasında dalgalanmıştır. Özbekistan’daki işgücünün özelliklerine ve bazı ekonomik, sosyal ve siyasi sebeplere bağlı olarak, göç edenlerin büyük bir kısmı İslav kökenliydi ve genellikle Rusya Federasyonu’na ve Ukrayna’ya göç etmişlerdi (bkz. Tablo 1). Resmi verilere göre, bu göç dalgasında Ruslar, Ukraynalılar ve Tatarlar başı çekmiştir.



Tablo 2: Orta Asya Cumhuriyetlerinde Yıllık Net Göç (10.000 kişi başına)

Ülke 1990 1991 1992 1993 1995 1996

Özbekistan -87.5 -45.8 -34.8 -24.6 -39.1 -21.7

Kazakistan -78.2 -29.0 -105.6 -119.8 -146.5 -129.3

Kırgızistan -93.1 -82.2 -172.3 -269.1 -41.9 -25.6

Tacikistan -113.7 34.8 -255.4 -3.9 -55.0 —

Türkmenistan -19.9 -12.8 850.1 18.1 — -37.8

Toplam -392.4 -135.0 282 -399.3 -282 -214.4

Kaynak: Sodruzhestvo Nezavisimikh Gosudarstv v 1996 godu: Statisticheskii ezhegodnik (Bağımsız Devletler Topluluğu 1996: İstatistiksel Yıllık) Moskova, CIS stat, 1997. s. 16 Rafis Abazov

OECD ülkelerine yapılan göç oranları, Kazakistan ve Kırgızistan ile karşılaştırıldığında Özbekistan’da nispeten daha düşük olmuştur. Bunun sebebi, Özbekistan’daki Almanların nüfusun daha az bir kısmını oluşturmalarıdır. 1992 yılında yapılan kesin göçlerde BDT ülkeleri haricindeki göç istikameti olarak İsrail listenin başında gelmekteydi (6.567 göç); İsrail’i ABD (4.548 göç) ve Almanya (4.015 göç) izlemekteydi. Bazı kanıtlar, bu özelliklerin 1990’lar boyunca değişmediğini göstermektedir.

Oldukça yetişmiş bir işgücünün mevcudiyetine rağmen, Özbekistan’dan ne BDT ülkelerine ne de başka ülkelere önemli derecede bir geçici göç meydana gelmemiştir. 1990’larda BDT liderleri Topluluğun ortak çalışma piyasasının korunması ve BDT ülkeleri arasında işgücünün ya da insanların serbest dolaşımının önündeki engellerin kaldırılması yönündeki düşünceyi desteklemiştir. Bununla birlikte, resmi verilere göre, Özbekistan’dan Rusya’ya gerçekleşen geçici göç çok düşük düzeylerde kalmıştır: 1998 yılında 3.000 kişi ve 1999 yılında 3.400 kişi (Topilin A., 2000: 183-184). Ancak, birçok uzman geçici göç yapan kişilerin vergi ve bürokrasi sorunlarından dolayı kayıt yaptırmayı tercih etmediğine, gerçek rakamın 10 kat daha fazla, yani yaklaşık 30.000-40.000 kişi, olduğuna inanmaktadır. Öte yandan, büyük bir girişim ile, BDT ülkeleri vatandaşları için uyguladıkları vizesiz rejimi iptal etmişlerdir; bu insanların ülkeler arasındaki dolaşımını oldukça etkilemiştir. Özbekistan Çalışma Bakanlığı; Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye ve Güney Kore ile çalışma hayatının düzenlenmesi konusunda anlaşmalar imzalamıştır. 2001 yılına gelindiğinde bu üç ülke Özbekistan’dan işçi alan başlıca ülkeler olmuştur. Çalışma Bakanlığı tahminlerine göre, bu ülkelere 1997 yılında 2.500 kişi, 1998 yılında da 3.500 kişi gitmiştir.

Cumhuriyet bağımsızlığını kazandığından bu yana, kırsal kesimlerden kentsel kesimlere gerçekleşen iç göç, (özellikle Çin, Vietnam ve Endonezya gibi Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinde kısa bir zaman önce kırsal kesimlerden kentsel kesimlere gerçekleşen büyük ölçekli göç hareketi dikkate alındığında) beklendiğinden çok daha düşük bir orana sahip olmuştur. Aslında Özbekistan’daki kentsel nüfus 1995 ile 1999 yılında çok az bir artış sergilemiş ve 8.8 milyondan 9.2 milyona yükselmiştir. Sovyet sonrası dönemde, kırsal kesimden kentsel kesimlere kesin göç hareketlerine yönelik kısıtlamalarda önemli derecede bir serbestleşme olmasına rağmen, Cumhuriyet’in toplam nüfusuna oranı göz önüne alındığında kırsal nüfusta hafif bir yükselme dahi olmuştur (bkz. Tablo 4). Bu durum, temel olarak kırsal kesimden kentsel alanlara göç hareketinin kalkınmakta olan ülkelerde daha hızlı bir şekilde meydana gelmesi gerektiğini ileri süren ‘Todaro’nun göç modeli’ gibi klasik göç kuramlarına ters düşmektedir (Todaro, Michael, 1997: 278-287). Özbekistan’daki bu duruma yol açan birkaç faktör olabilir. İlk olarak, 1990’lı yıllarda imalat, inşaat, ulaştırma, iletişim vb. sektörlerde yeni istihdam olanakları oluşmamıştı (bkz. Tablo 3). Aynı dönemde, hükümet tarım sektörünün yeniden yapılandırılmasına yönelik hiçbir girişimde bulunmadı, istihdam sayısı neredeyse aynı düzeylerde kaldı: 1993’teki 3,688 milyon düzeyinden 1999 yılında 3,09 milyon düzeyine geriledi (bkz. Tablo 3). Öte yandan, devlet sübvansiyonlarından dolayı, kırsal ve kentsel alanlardaki gelir düzeyi de neredeyse aynı kaldı; yoksulluk Özbekistan’daki hem kırsal hem de kentsel nüfusu vurdu (bkz. Tablo 4). Ayrıca, (Sovyet Kültür Devrimi sayesinde kırsal kesimde dahi gelişmiş durumda olan) sosyal ve kültürel altyapı da korundu

Sonuç

1990’lı yıllarda, Özbekistan Orta Asya’daki en büyük ve ekonomik olarak en istikrarlı ülke olarak öne çıktı. Hükümetin kademeli yaklaşımının işe yaradığı görünmektedir; ekonomisi Asya ve Rusya mali krizlerinin zorlu çalkantılarından zarar görmeden çıkmayı başarmıştır. Özbekistan temel olarak köklü aile işletmesi geleneklerinden yararlanan küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteğine güvenmiştir (Abazov R., 1997: 431-447). Ülke şu anda bölgedeki önemli bir güç merkezi olma konumunu ve sadece sanayi altyapısını korumakla kalmayıp araba ve elektronik eşya montajı gibi yeni sanayilere açılmayı da başaran tek ülke olma konumunu korumaktadır (Pomfred, R., 1995). Ülke genç ve yetişmiş bir işgücüne sahiptir; ülke daha fazla yatırım çekebilirse ve ekonomik büyümede başarıyı yakalayabilirse, bu avantajı oldukça değer kazanacaktır. Bununla birlikte, ekonomik ve siyasi bir düşüş olması durumunda ise, ülke varlığını sürdürmede çok ciddi zorluklarla karşılaşabilir (Freadam House 2001). En azından şu andaki hayat standardını devam ettirebilmesi için, önümüzdeki 30 ya da 40 yıl içerisinde iki katına çıkabilecek nüfus daha fazla doğal kaynağa, daha fazla istihdama, daha fazla tarım alanına ihtiyaç duyacaktır. Özbekistan hükümeti; iyi yönetim, insan hakları ve siyasi özgürlük konularından oldukça zayıf bir karneye sahiptir.



Ülke, göç alma ve göç verme özelliklerinde de önemli değişiklikler yaşamaktadır. Tablo 2’ye bakıldığında, dışarı göç verme ve beyin göçünün Cumhuriyet’in önündeki en önemli meseleler olduğu görülmektedir. Bu dışarı göç dalgası 1990 yılında zirveye ulaşmıştır; bu yılda eksi net göç oranı 87.500’e ulaşmıştır. 1995 yılında ise 39.100’e ulaşmıştır (bkz. Tablo 2). Diğer Orta Asya ülkelerinde olduğu gibi, Özbekistan’daki bu dışarı göç durumu temel olarak etnik bir özelliğe sahipti; ülkedeki Ruslar, Almanlar, Yahudiler ve diğer etnik gruplar diğer BDT ve OECD ülkelerine gitmiştir.

1990’ların ikinci yarısında, ekonomik sıkıntılar, hayat standardındaki sabit düşüş ve giderek artan işsizlik, çok sayıdaki insan grubunun ülke içinde ve ülke dışına göç hareketinin temel itici gücü olmuştur. Ekonomik yeniden yapılanmanın sonuçlarından bir tanesi, işsizliğin ve eksik istihdamın giderek artması olmuştur. Bununla birlikte, uygulanan özel ekonomik kalkınma modeli ve çalışma piyasasının çeşitli başka sorunlar göz önüne alınarak oluşturulmuş olması sebebiyle, yerel çalışma piyasası bundan pek etkilenmemiştir. Göç, bazı yerleşmiş özellikleri takip etmiştir; Özbekistan Orta Doğu ve Güney Kore’ye yetişmemiş işgücünü ihraç etmeye başlasa da göç temel olarak Sovyetler Birliği sınırları içerisinde yoğunlaşmıştır. Giderek artan sayıda genç nüfus büyük şehirlere göçmeye başlasa da, kırsal alanlardan kentsel alanlara gerçekleşen büyük ölçekli ekonomik göç hareketi söz konusu değildir. Orta Asya bölgesi içerisinde büyük ölçekli bir göç şu anda söz konusu değildir ve bölgesel bir çalışma piyasası henüz oluşmuş değildir.

Geçici ve kesin göçün tam olarak bir istikrar kazandığı hususunda bir şeyler söylemek için henüz çok erkendir. Özellikle Güney Asya ülkeleri olmak üzere, Üçüncü Dünya Ülkelerinin deneyimleri, ekonomik büyümenin yavaş ilerlemesi durumunda göç hareketliliğinin hız kazanabileceğini göstermektedir. Ekonomik kalkınmanın yavaş ilerlemesi halinde, Özbekistan’ın sahip olduğu göç özellikleri Üçüncü Dünya Ülkelerinde görülen özellikleri takip edebilir ve başlıca üç farklı doğrultuyu izler: (a) ekonomik esaslı kırsal-kentsel göç; (b) Orta Asya ya da BDT içerisinde devletlerarası ekonomik göç; (c) OECD ülkelerine kesin ve geçici göç.

Abazov R., “Central Asia’s Conflicting Legacy and Ethnic Policies: Revisiting a Crisis Zone of the Former USSR”, Nationalism and Ethnic Politics, Cilt 5, No. 2, 1999.

Abazov R., “Formation of the Non-state Sector and Privatisation in Kazakhstan and Uzbekistan”, Communist Economies and Economic Transformation, Cilt 9, No. 4, 1997.

Allworth, Edward, Central Asia: 130 Years of Russian Dominance. A Historical Overview, London, Duke Univ. Press, 1994.

Anderson, John, The International Politics of Central Asia, Manchester and New York, Manchester University Press, 1997.

Adshead S., Central Asia in World History, Londra, Macmillan, 1993.

Beatrice F. Manz (ed. ), Central Asia in Historical Perspective, Boulder, Westview Press, 1993.

EIU, Uzbekistan: Country Report, London, The Economist Intelligence Unit. (çeşitli yıllar).

Gleason, Gr., The Central Asian States: Discovering Independence, Boulder, CO: Westview Press, 1997.

Gulyamov S. ve Bakhtior Islamov, Economic Reforms and Private Sector Development in Uzbekistan: Preconditions, Peculiarities and Methods, Sapporo, Slavic Research Center, 1997.

Hiro, Dilip, Between Marx and Muhammad: The Changing Face of Central Asia, London: Harper Collins Publisher, 1995.

Özgürlük Evi, Nations in Transit, 1999-2000, Civil Society, Democracy and Market, Washington, DC, Freedom House, 2001.

IMF, Republic of Uzbekistan. Recent Economic Development, Series: IMF Staff Country Report No. 00/36. Washington DC, IMF, 2000.

IMF, The Uzbek Growth Puzzle, Series: Working Paper WP/98/133. Washington DC, IMF, 1998.

Karimov, Islam, Uzbekistan-svoi put’ obnovleniya i progressa, Taşkent: Özbekistan, 1992.

Karimov, Islam, Tashkentskaya Pravda, 19 Temmuz 1994.

Karimova G., Politiko-Ekonomicheskie Reformi v Uzbekistane, Taşkent: Özbekistan, 1995.

Karimov, I., Na Puti Uglublinia Ekonomicheskih Reform (Along the Road of Deepening Economic Reforms), Taşkent: Özbekistan, 1995. s. 10-11.

Komatsu Hisao, Obiya Chika and John Schoberlein (editors), Migration in Central Asia: Its History and Current Problems, Osaka, Japan Center for Area Studies, 2000.

Khazanov, A., After the USSR: Ethnicity, Nationalism and Politics in the Commonwealth of Independent States, Madison, Wisconsin: University of Wisconsin Press, 1996.



Konstitutsia Respubliki Uzbekistan, Taşkent, Özbekistan, 1992.

Olkott, M., Central Asia’s New States: Independence, Foreign Policy, and Regional Security, Washington DC, USIPP, 1996.

Pomfret, R., The Economies of Central Asia, Princeton, Princeton University Press, 1995.

Rapley, John, Understanding Development: Theory and Practice in the Third World, Boulder: Lynne Rienner Pub, 1996.

Rumer, B., “The Gathering Storm in Central Asia”, Orbis, No. 37 (Kış, 1993).

Rumer, Boris (ed. ), Central Asia in Transition: Dilemmas of Political and Economic Development, New York, M. E. Sharpe, 1996.

Schoeberlein-Engel, John. “Conflict in Tajikistan and Central Asia: the Myth of Ethnic Animosity, ” Harvard Middle Eastern and Islamic Review 1, no. 2 (1994): 1-55.

Todaro, Michael, Economic Development, sixth edition, Reading, MA: Addison-Wesley Publishing Company, 1997.

Topilin, A., “Transcaucasus and Central Asia: Demographic Potential in the Context of the CIS Common Labor Market”, Central Asia and Caucasus, No. 3 (9), 2000 (Rusça ve İngilizce).

UNDP, Uzbekistan. National Human Development Report, Taşkent, UNDP, 2000.

UNDP, Human Development under Transition: Europe and CIS, New York, UNDP, 1997.

World Bank, Uzbekistan, Washington DC, World Bank, 1993.

World Bank, Uzbekistan at a Glance, Washington DC, World Bank, 2001.


Yüklə 14,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   115




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin