BİBLİYOGRAFYA :
Sâî. Tezkiretü 'l-ebniye, s. 43, 119; Orhan Boz-kurt. Koca Sinan'ın Köprüleri, İstanbul 1952, s. 12-19, İv. 1-5; Cevdet Çulpan, Türk Taş Köprüleri, Ankara 1975, s. 148, nr. 88; Gülgün Tunç, Taş Köprülerimiz, Ankara 1978, s. 93-95; M. GojkoviC, Stari karneni mostoui, Beograd 1989, s. 187-188 (nr. 5, 49), 228; Ali Sâim Olgen, Mimar Sinan Eserleri, Ankara, ts., İv. 249(rölöve-si). rrı
İKİ Semavi Eyice
HARAR
Doğu Afrika'da kurutmuş eski bir İslâm devleti;
bugün Etiyopya'da
aynı adı taşıyan eyalet
ve bu eyaletin merkezi olan şehir.
Etiyopya'nın on iki eyaletinden en büyüğü ve etnik kökene dayalı dört özerk bölgesinden biri olan Harar'ın (Hararge) yüzölçümü 272.636 kmz. nüfusu 7.000.000'-dur (1996); başlıca şehirlerini Diredava, Harar, Jijiga ve Ginir teşkil eder. Cibuti'den Adisababa'ya giden demiryolu buradan geçer. Bölge kuzeye ve batıya doğru dağlıktır; güneydoğuda muz, mandalina, kayısı gibi meyveler, mısır, kahve ve boyacılıkta kullanılan vars ile uyuşturucu usâreli katın yetiştirildiği bereketli bir ova yer alır. 63.000 nüfuslu Harar şehri başkent Adisababa'nın 340 km. doğusunda, Çerçer dağlarının üzerinde ve deniz seviyesinden 1800 m. yükseklikte kurulmuştur.
HARAR
Harar bölgesine İslâmiyet, X. yüzyılın sonlarına doğru Yemen'in Aden kıyılarından tüccar ve emirlerin gelmesiyle yerleşti. Bölgedeki Sâmî ve Kûşî dilleri konuşan insanlar kısa zamanda Müslümanlığı benimsediler. XIII. yüzyıla ait Arapça kitabelerden bu bölgede gelişmiş bir İslâm medeniyeti olduğu anlaşılmaktadır; burada kurulan ilk müslüman devlet Ev-fât Emirliği'dir (1285-1415). XIV. yüzyılın ikinci çeyreğine ait bir Habeş tarihinden, negus (necâşî) Amda Sion'un (Gabra Mas-kal, 1312-1344) 1332 yılında müslüman-lara saldırarak Zeyla' ve Evfât topraklarının büyük bir kısmını ele geçirdiği öğrenilmektedir. Evfât Emirliği'nin yıkılmasından sonra bölgede kurulan ve Adel Emirliği adıyla da anılan Zeyla1 Emirliği müslüman halkı devamlı surette cihada teşvik ediyordu. Ancak 1471 'de Muham-med b. Bedlây'ın ardından tahta çıkan Emir Osman ve onun ölümünden sonra yerine geçen Emîr Mahfûz'un sürdürdükleri yayılma hareketi Lebna Dengel (II. David. 1508-1540) tarafından durduruldu. Daha bu tarihlerde Zeyla' emîrle-ri. Osmanlı Devleti'nden Habeş melikine karşı askerî yardım almaya başlamışlardı. Harar'ın müstakil bir devlet olarak ortaya çıkması, Zeyla" Emirliği başşehrinin Zeyla'dan Valasma hanedanı sultanı Ebû Bekir b. Muhammed b. Ezhereddin tarafından 926'da (1520) Harar'a taşınması ve Denkalî, Somali halklarının desteğini sağlamasından sonradır. Fakat kumandanlarından Ahmed el-Mücâhid Sultan Ebû Bekir'e karşı ayaklandı ve onu öldürüp devletin yönetimine el koydu. Habeş
HARAR
Meliki Lebna Dengel'e vergi vermeyi reddeden Ahmed el-Mücâhid hıristiyanlara karşı cihad başlattı ve kendisini Habeş hâkimi olarak tanıyan Osmanlı Devleti'nin de yardımıyla Habeşistan'ın büyük bir kısmını ele geçirdi; ancak yaptığı son savaşta şehid düştü (1543) Onun ölümüyle İslâm'ın Habeşistan'daki ilerleyişi büyük bir darbe yemiştir.
Emîr Mahfûz'un kızı olan Ahmed el-Mü-câhid'in dul eşi Bati Del Vanbara, onun yeğeni Nûr b. Vezîr el-Mücâhid'i büyük imam olarak tanıdı ve onunla evlendi. Sâhibü'I-Feth es-Sânî unvanını alan Nûr kısa zamanda orduyu tekrar toparladı ve muhtemelen Türk elemanlardan da faydalanarak devleti yeniden teşkilâtlandırdı; bu arada Harar'ın yıkılan surlarını tamir ettirdi. Ancak verdiği ilk savaş yenilgiyle sona erdiği gibi Harar da 1550"de Habeş melikinin baskınına uğradı. 1S54'te yeniden başlattığı cihad neticesinde kaybettiği yerleri geri aldı; 1SS9'da Fatagar'a saldırarak Melik Galavvdeos'un (Claudius) ölümüyle sonuçlanan büyük bir zafer elde etti. Emîr Nûr. Habeşistan genelinde on iki yıl süren cihadını tamamlayıp başşehri Harar'a döndüğünde iç karışıklıklar ve Oromolar'ın (Gallalar) yağmalanyla şehrin düzeni tamamen bozulmuştu. 1567'-de yeniden başlayan Oromo akınlarını engellemek için bir yıl sonra tekrar sefere çıktı. Harar'a geri geldiğinde bu defa tifüs salgınının müslümanlan kırdığını gördü ve kendisi de bu hastalığa yakalanarak öldü. Harar Emirliği'nin bu ikinci büyük İmamı âdil ve çeşitli meziyetlere sahip bir insandı; kabri halen ziyaret edilen yerler arasındadır. Onun ölümünden sonra Oromolar'ın Harar'a yaptığı baskınlar neticesinde emirlik zayıflarken uzun süredir devam eden müslüman-hıristiyan mücadelesinde de bir duraklama dönemi başladı.
Emîr Nûr'dan sonra yerine Oromolar'-la anlaşan eski azatlısı Osman, Vezir Ab-bas'ın oğlu Talha (1569) ve Muhammed b. Nasır Harar emîri oldular. Emîr Muhammed zamanında Habeş Meliki Şartsa Den-gel bir taraftan, 12 Nisan 1557'de Kızıl-deniz sahilindeki Masavva'ı alarak yaklaşık dört asır sürecek bir hâkimiyet alanı oluşturup Habeş meliklerinin Avrupalılardan silâh ve insan yardımı temin etmelerini, özellikle de Ortodoks, Katolik ve Cizvit papazlarının burada yerli halk arasında Hıristiyanlığı yaymalarını engelleyen kuzeydeki Osmanlılarla, bir taraftan da kendi muhalifleriyle uğraşıyordu. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Emîr Mu-
108
hammed hıristiyanlara karşı cihad ilân etti; fakat 1577'de Webi nehri kıyılarında yaptığı savaşta yenildi ve kendisiyle birlikte Harar Emirliği'nin bütün ileri gelenleri öldürüldü.
Muhammed b. Nâsır'm yerine geçen Ahmed b. İsmail, diğer emirlerin aksine hem Yemen'de Sünnî Osmanlılar'dan rahatsız olan Zeydî imamla, hem de kuzeydeki Habeş Beylerbeyiliği'ne karşı mücadeleye teşvik ettiği hıristiyan Habeş me-likiyle iş birliği yaptı. Ancak Emîr Ahmed ve Habeş kralı Türkler'e karşı başlattıkları saldırılarda yenildiler. Bundan sonra kimin Harar emîri olduğu bilinmediği gibi devletin merkezinin Harar'dan Denka-lî çölündeki Aussa'ya taşınmasıyla burası sadece bir şehir devletine dönüştü. 1647'-de Ali b. Dâvûd Aussa imamı olunca Oro-molar'ın idaresindeki toprakların ortasında yer alan Harar tekrar bağımsız bir emirlik haline geldi ve 1887yılında Ha-beşler tarafından işgal edilinceye kadar varlığını sürdürdü. Bu süre zarfında, eski düzeyde askerî ve siyasî gücü kalmayan Harar Emirliği silâhlı mücadele yerine İslâm'ı çevredeki etnik gruplara tebliğ yoluyla yaymayı tercih etti. Özellikle Oromolar'ın çoğunluğu müslüman olunca İslâm dini XVII ve XVIII. yüzyıllarda bölgede daha fazla yayılma imkânı buldu.
Emîr Muhammed Abdüşşekûr, Oromo-lar'ın desteğiyle 1856'da Harar'ı Nûr hanedanının son temsilcisi olan Ahmed b. Ebû Bekir'den aldığında devlet sadece şehir merkeziyle çevresinden ibaretti. Muhammed Abdüşşekûr çabalarıyla Harar'ı tekrar ticarî canlılığına kavuştururken bastırdığı paraların dolaşımından da yeni gelirler elde etti. Ancak bir süre sonra aşın derecede servete düşkünlüğü yüzünden tebaasının bağlılığını kaybetmeye başladı ve 1875 yılında Mısır Hidivi İsmail Paşa'ya ait ordunun Osmanlılar'ın güney siyasetinin yeni mümessili olarak Habeşistan'a ilerlediği günlerde Harar şehri halk tarafından Muhammed Rauf Paşa'ya teslim edildi (11 Ekim); emîr, birkaç gün sonra Mısırlı bir asker tarafından namaz kılarken öldürüldü. Harar'da on yıl kalan Mısırlılar, buranın gelirinin giderini karşılamaması ve denize uzaklığı gibi sebeplerle, 20 Mayıs 1885tarihinde Emîr Muhammed'in oğlu Abdullah Ali Abdüşşekûr'ü Harar emîri tayin edip ellerindeki silâhlan ve bazı görevlileri ona devrederek geri çekildiler. Emîr Abdullah Harar'ı dış dünyadan tecrit etti ve Mısırlıların başlattığı ıslah faaliyetlerini durdurdu. Babası gibi o da gümüş para
bastırdı ve dışarıdan girişleri sınırlandırdı. Bu arada henüz müslüman olmayan bazı Oromolar'ı müslümanlaştırdı ve kendisine rakip gördüğü bazı Oromo gruplarıyla da savaştı. O sırada Cİldessa'da bulunan İtalyan birliğine yapılan saldırıda bazı askerlerin öldürülmesi ve Habeşistan'ın merkezi olan Şava'daki (Adisababa) İtalyan danışmanın meliki Harar'ı işgal etmesi hususunda kışkırtması sonucunda Habeş ordusu 20.000 askerle şehrin üzerine yürüdü (Kasım 1886]. Cihad ilân eden Emîr Abdullah 5000 kişiyle 7 Ocak 1887 günü Habeşler'i Şeleneko'da karşıladı; ancak yenileceğini anlayınca güney Harar'da bulunan Ogaden bölgesine kaçtı. Böylece Harar'ı ele geçiren Habeşler Abdullah'ı sığındığı Ogaden'in Gire şehrinden alarak birkaç yıllığına Adisababa'-nın kuzeydoğusundaki Ankober'e sürgüne gönderdiler. Daha sonra Harar'a dönmesine müsaade edilen Abdullah'a maaş bağlandı ve 1930 yılında vefatına kadar kendini dinî hayata verdi.
1911 'de Osmanlı Devleti ile Habeşistan arasındaki daimî siyasî ilişkiler kurulduktan sonra Harar'da Osmanlı maslahatgüzarlığı açıldı. Maslahatgüzar Necib Hâc Efendi'nin ilk işi Habeşistan'daki Osmanlı tebaasını tesbite başlamak oldu. Burada bulunan tebaanın çoğunun iç karışıklıklar sebebiyle Yemen'den geldiği anlaşıldı. Osmanlı uyruklular kayıt altına alınarak îngüizler'in bunlar üzerindeki hak iddiaları ortadan kaldırıldı. Yine Harar maslahatgüzarlığı sadece Habeşistan'ın değil aynı zamanda Yemen, Aden ve Had-ramut'un meseleleriyle de ilgilendi. Fakat bu kadar önemli konuların Harar'dan takibinin zorluğu göz önünde tutularak Necib Hâc Efendi'nin yerine tayin edilen Ahmed Mazhar Bey'le birlikte temsilcilik Adisababa'ya nakledildi (1913). Osmanlı tebaasının hukukunu korurken Habeşistan müslümanlanyla da ilgilenen Mazhar Bey özellikle genç veliaht Lidj Yassou
ile yakın dostluk kurdu ve onun İslâmiyet'i benimsemesinde etkili oldu. Lidj Yassou sıksıKve uzun sürelerle Harar'da kalmaya başladı; hıristiyan eşini boşaya-rak müslüman bir hanımla evlendi ve Harar'ayeni camiler inşa ettirdi. Mazhar Bey, Harar'da kaldığı sırada Harar ve Cibuti müslümanlannı Osmanlı donanmasına yardım kampanyasına teşvik etmiş ve toplanan paralar Donanma Cemiyeti'-ne ulaştırılmıştır.
1936-1941 yıllarını İtalyan. 1941-1948 yıllarını İngiliz işgali altında geçiren Harar, 1977'de, bağımsızlığını 1960yılında kazanan Somali Devleti tarafından ilhak edildi. Ancak Somali'nin din, dil ve soy bakımından aynı değerleri paylaştığı için üzerinde hak iddia ettiği Ogaden bölgesinin de içinde bulunduğu Harar'ın bu beraberliği uzun sürmedi ve ertesi yıl Sovyetler Birliği ile Küba'nın yardımlarıyla Etiyopya Devleti bölgeyi geri aldı. XX. yüzyılın başlarından itibaren Harar eyaleti içinde yer alan ve nüfusu Somali etnik grubundan oluşan Ogaden'e 199 i'de Özerk bölge statüsü verildi. Bu tarihten itibaren Etiyopya Devleti'nin baskısı altında kalan Ogaden müslümanlan bu devlete karşı bağımsızlık mücadelelerini sürdürmektedirler.
Hararı dili Sâmî diller grubundan olup resmî dil Amharaca'ya yakındır; Arapça'nın büyük etkisi altında kalmıştır ve Arap alfabesiyle yazılır. Fakat Harar'ın Etiyopya'nın idaresi altına girmesinden sonra Amharaca etkisinin arttığı görülür. Haran literatürü ise bazı şarkılar ve klasik İslâm hukuku ile sınırlıdır. Hararlılar, sosyoekonomik alanlarda iş birliği yaptıkları Oromolar ve Somalililerde uyum içerisinde yaşamaktadırlar. Geleneklerine aşırı derecede bağlı kalarak kendi kültürlerini korumuşlardır. Irkî yargıları din bağından Önde gelir. Hararlı olmayanlarla evlenmedikleri için kültürel değişime uğramamışlardır. Harar toplumunun çekirdeğini, aileden sonra "afocha" denilen ve bir akrabalık-dostluk karışımı olan komşuluk ve yardımlaşma örgütleri teşkil eder. Bu aile birlikleri, düğün ve cenaze merasimlerini beraber yapmak ve masrafları ortaklaşa karşılamak üzere kurulmuştur. Yalnız evlilerin katılabildiği ve erkek kadın ayırımının uygulandığı afocha-ların üye sayısı elli -yetmiş beş kişi arasında değişir. 1975'te Harar şehrinde yirmi dört erkek, on dört kadın afochası bulunuyordu.
Hararlılar Şâfıî mezhebine mensuptur; Doğu Afrika'da en güçlü tarikat olan Kâ-diriyye özellikle Harar'da etkilidir. Şehir. İslâm'ın buradaki ilk yıllarından beri Doğu Afrika'nın en önemli tebliğ ve İslâmî öğretim merkezi olarak ün yapmıştır. Bu sebeple Arabistan ve Mısır'la münasebet içindedir ve bugün de komşu bölgelerde İslâm'ın yayılmasına yardım etmektedir. Genellikle her afochanın bir mescidi bulunmakla birlikte iki minareli camiler topluluğun dinî merkezlerini teşkil eder. Bunların en büyükleri. Harar'ın manevî hâmisi Şeyh Abâdir'in adını taşıyan cami ile Ömerüddin Camii'dir. İkisi sonradan eklenmiş yedi kapılı bir surla çevrili olan tarihî şehirde Hararlılar'ın "awach" (ermiş) dedikleri müslüman evliyalara ait türbelerin bolluğu dikkat çeker ve bu sebeple burası evliya şehri diye bilinir. Sayısı surların içinde ve dışında 150'yi geçen bu türbelerin en önemlisi XV. yüzyılın başlarında Hadramut'tan Somali'ye, oradan da Harar'a geüp yerleşerek İslâm'ı yaymaya çalışan Şeyh İbrahim Ebû Zarbay'ın (ö. U30)türbesidir.
Şehir bugün dışarıdan bakıldığında beyaz binalarıyla çevresinden ayrılır ve güzel bir görüntü verir. XIX. yüzyılda buraya gelen ilk Batılı seyyah Sir Richard Fran-cis Burton ve diğer seyyahlar ise binaların kırmızı olduğunu söylemektedirler. Bağımsız bir emirlik olarak kendi parasını basan ve Doğu Afrika'nın en önemli İslâm kültür merkezlerinden birini teşkil eden Harar'da tüccarlar hac farîzası için Mekke'ye, alışveriş yapmak için de Mısır'dan Hindistan'a kadar çok geniş bir coğrafyaya seyahat ediyorlardı. Harar müslümanlan diğer müslüman Afrika toplumlarından farklı biçimde tek evliliğe önem vermekte ve burada boşanma son derece az olmaktadır. Günümüzde Harar tarihî yapısı ve kendine özgü güzellikleriyle modern Etiyopya'nın en Önemli turizm merkezleri arasında yer alır. Personelinin çoğunu Hintli subayların oluşturduğu bir askerî akademiyle çeşitli tarım kolejlerinin ve ülkenin en büyük dört hava limanından birinin bulunduğu şehirde nüfusun üçte birini Hararîler, gerisini Oromolar ve Somalililer'le hıristiyan Habeş-ler ve Avrupalılar teşkil eder.
BİBLİYOGRAFYA :
BA, İrade-Hariciye, 15 Rebîülevvel 1330, nr. 15; 2 Cemâziyelevvel 1332, nr. 2; BA. YEE, 39/2130, 129/118; J. S.Trimingham, İslam in Et-hiopia, London 1952,5.91-92,95-97, 120-121, 205-206, 225, 226-227. 279-280; a.mlf., "Ah-mad Grân", El2 (İng.], I, 286-287; a.mlf.. "Ha-basJı, Habasha", a.e., 111, 5-6; J. P. Froelich, Les
HARAR
musulmans d'Afrique noire, Paris 1962; Fethi Gays. el-İstâm oe'l-Habeşe'abre't-târih, Kahire, ts. (Mektebetü'n-Nehdati'l-Mısriyye), tür.yer.; E. Ullendorff, The Ethiopİans, New York 1973, tür.yer.; a.mlf.. "Harar", El2 (İng.). II!, 176; Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu'nun Güney Siyaseti: Habeş Eyaleti, İstanbul 1974, s. 20, 23-24, 44, 53, 60, 69-72, 78, 137, 150, 153. 155, 166, 169, 170-176; S. Rubenson. TheSur-üiüalof Ethiopian Independence, London 1976, tür.yer.; An Atlas of African History [ed. ]. D. Fage - M. Verity), London 1978, s. 68; G. Nico-las. Dynamique de l'lslam au sud du Sahara, Paris 1981, s. 221; J. Cuoq. L'lslamen Ethio-phie des origines au XVIesiecle, Paris 1981; M. Abdullah en-Nakire, İntisârü'l-İslâm fi şarkey Af-rikıye ve münâhedati'l-ğarbi leh, Riyad 1402/ 1982, s. 226-237; Hasan İbrahim. İntişâra'l-ls-lâm ft'l-kârretİ'l-Afrİkıye, Kahire 1984, s. 238-239; Mahmûd Şâkir. Eritrİyâ ue'i-Habeşe, Beyrut 1408/1988, s. 26-37, 46-47, 70, 113-114; M. R. Lipschutz - R. K. Rasmussen, Ahmad Ibn İbrahim ai-Ghazi, London 1989, s. 9; R. V. We-eks, Müslüman Halklar Ansiklopedisi (trc. Deniz Diker v.dğr.), İstanbul 1990-91. I. 391-397; Ivan Hrbek, "Etapes du developpement de l'lslam et de sa diffusion en Afrigue", Histoire generale de l'Afrique, Paris 1990,111, 110-111,623; M. B. Akpan, "Le liberia et l'Ethiopie, 1880-1914: la survie de deuxetats africains", a.e., Vll, 292-293; Bahru Zewde. A History of Modern Ethiopia 1855-1974, AddisAbaba 1991, s. 19-20, 63-64, 163-165; Atlas historique de l'Afri-que, Paris 1992, s. 71, 92-93, 110-111, 123, 132-133, 139; A. A.. "Habeşistan Mektupları: Habeşistan-Harar", SR, X[[/299 (1330), s. 240-242; XII/301 (1330). s. 274; Georges Perrot. "L'lslamisme chez les Gallas dans la province du Harrar". Renseignements coloniaıvc: l'Af-rique française, XXIII, Paris 1913, s. 121-124; "Habeşistan'da Mühim Hadiseler", SR, X1V/ 361 (1334). s. 206-208; "Habeşistan Ahvâli: Seyyâh-ı Şehir Şeyh Tevfik Efendi Hazretleriyle Mülakat", a.e., XXI/530-531 (1339), s. 78-80; Mehmed Reşad, "Habeşistan Mektupları: Adisababa'da Kurban Bayramı ve Müslüman Meserretleri", a.e.,XXII/567-568 (1339), s. 171-172; YeniŞafak. İstanbul 26.08.1996, s. 16; E. Littmann. "Adal", El2 (İng.). I, 176; a.mlf.. "Harar", /A, V/l, s. 225-226; i.Guidi."Habeşistan\ a.e., V/l, s. 7-8; A. Grohmann, "Zeylâ", a.e., XIII, 552; Richard Pankhurst, "Ethiopia-A His-torical Introduction", The Encyclopaedia Afri-cana Dictionary of African Biography, Ethi-opia-Ghana 1977, V/l, s. 24, 26; J. S. Triming-ham, "Ahmad b. ibrahim", a.e.. I, 46-47; a.mlf.. "Del VVanbara", a.e., I, 62; Keith Irvine- Robert L Hess, "Galawdewas", a.e., I, 72; Sergew Hab-le Selassie. "Haile Selassie I", a.e., I. 78-83; Sta-nislaw Chojnacki. "Muhammad Abd Es-Sha-kur", a.e.. I, 114; a.mlf.. "Abdullah Ali Abd Es-Shakur". a.e.,!, 43; Harvel Sebasüan, "Nur Ibn Mujahid", a.e., I. 118; The lllıtstrated Encyc-lopedia ofMankind, London 1978, VI, 792-795; A. Rouaud. "Dgaden", EF(Fr), VIII, 164; Yusuf Halaçoğlu, "Ahmed el-Mücâhid", DlA, II, 109; Mehmet Aykaç. "Cimmâ". a.e., VIII, 3; a.mlf., "Evfât", a.e., XI, 517-518; Davut Dursun - Levent Öztürk, "Etiyopya", a.e., XI, 489-490, 493-494. pi
İSİİ Ahmet Kavas
109
HARASI Muhammed b. Abdullah
HARAŞÎ, Muhammed b. Abdullah
Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh
b. Alî el-Haraşî el-Mâlikî
(ö. 1101/1690)
İlk Ezher şeyhi.
1010 (1601) yılında Mısır'ın Buhayre bölgesindeki Ebûharaş köyünde doğan Haraşî (Hırşî) temel eğitimini babasından aldı. Daha sonra Ezher'e girerek İbrahim b. İbrahim el-Lekânî ve Nûreddin el-Uchûrî gibi âlimlerden tefsir, hadis, fıkıh, sîret. mantık ve nahiv okudu. Mâlikî mezhebinde devrinin fıkıh otoritelerinden biri oldu. Halîl b. İshak el-Cündfnin Mâlikî fıkhına dair el-Muhtaşar adlı eserine yazdığı şerh ile tanındı. Ayrıca hadis, akaid, mantık, nahiv ilimlerinde müstakil eserler kaleme aldı ve bu sahalardaki bazı temel kaynaklara şerh veya haşiyeler yazdı. Akboğa Medresesi'nde Cün-dî'nin el-Muhtaşaf\ ile kendisinin eş-Şerhu'ş-şağir'ıyanında hadis, akaid. nahiv, ferâiz ve matematikle ilgili dersler okuttu. Aralarında Ebû Salim el-Ayyâşî ve Muhammed b. Abdülbâki ez-Zürkânî gibi meşhur kişilerin de bulunduğu pek çok öğrenci yetiştirdi ve XVII. yüzyılda ihdas edilen Ezher şeyhliğine getirilen ilk âlim oldu. İslâm dünyasının her tarafından birçok talebe, âlim ve devlet adamı ile çeşitli düzeylerde irtibatları bulunan Haraşî 27 Zilhicce 1101'de (1 Ekim 1690) Kahire'de vefat etti.
Eserleri. 1. eş-Şerhu'ş-şağir hlâ Muhtasarı Halîl. Halîl b. İshak el-Cündî'nin el-Muhtaşafmm özet halinde bir şerhidir (yazma nüshası için bk. Muhammed el-Âbid el-Fâsî. i, 419). Daha çok Mağrib bölgesinde meşhur olan eser üzerine Ali b. Ahmed el-Adevîve Muhammed b. Muhammed el-Attâr ez-Zimâmî gibi âlimler tarafından haşiyeler yazılmıştır. Z. eş-Şerhu'l-kebîr hlâ Muhtasarı Halîl. el-Muhtaşar'a daha geniş kapsamlı bir şerh yazması yönündeki umumi istek üzerine hazırladığı bir başka şerhtir. Eser hem müstakil olarak (I-V, Kahire 1306) hem de Adevî hâşiyesiyle birlikte (I-V1II, Bulak 1299, 1318, 1319) basılmıştır. 3. Risale İi'1-hulüvvât. Harap vakıfların hisse karşılığı imarına dair bazı hükümleri ihtiva eden bir risale olup Kemâl Yûsuf el-Hût'un tahkikiyle neşredilmiştir (Beyrut 1410/1990). 4. Müntehe'r-rağbe ü halli elfâzî'n-Nuhbe. İbn Hacer el-Askalâ-nî'nin hadis usulüne dair Nuhbetü'1-fi-/ter'inin şerhidir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 664). 5. Şerhu'l-Mukaddimeti'l-ÂcurrûmİYye. İbn Âcurrûm'un nahve dair el-Âcurrûmiyye adlı eserinin şerhidir (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1288). 6. Haşiye hlâ îsâğücî. tsâğücf-nin Esîrüddin el-Ebherî'ye ait Arapça versiyonu üzerine Zekeriyyâ el-Ensârî'-nin yazdığı el-Muttatac adlı şerhin hâşi-yesidir (bu eserlerin yazma nüshaları için ayrıca bk. Brockeimann, GAL, I, 610; II, 102, !03, 416; SuppL, \. 612; II, 97, 98, 334). Haraşî. Ebû Abdullah Muhammed b. Yûsuf es-Senûsî'nin 'Akidetü ehii't-
tevhîd eş-şuğrâ (ümmü'l-berâhîn, es-Senûsiyye, el-cAkldetü'ş-şuğrâ) adlı eserine de bir şerh yazmış olup bu kitabını Fas Sultanı İsmail b. Şerife ithaf ve takdim etmiştir (Kâdirî, III, 18). BİBLİYOGRAFYA :
Ayyâşî, er-Ritıletü'l-cAyyâşiyye, Rabat 1397/ 1977,11, 359; Kâdirî, Neşrü'l-meşânî, III, 18-23; Adevî. Haşiyetü'ş-Şeyh 'Alt et-'Adeoî, Bulak 1318 -> Beyrut, ts. (Dâru Sâdır), I, 2-3; Murâdî. Sİlkü'd-dürer, IV, 63; Cebertî. V\câ7i)ü7-âşâr, I, 113-114; Serkîs. Mu'cem, I, 810; Mahlûf. Şece-retü'n-nûr, s. 317; Brockelmann. GAL, I, 610; II, 102. 103, 414, 416; Suppt., I, 612; II. 97, 98, 334, 438; îzâhu'l-meknün, II, 182; Hediyye-tü 'I-'arifin, II, 302; Karatay. Arapça Basmalar, II, 359; Ziriklî. el-A'lâm, VII, 118; Kehhâle. Muc-cemü7-mü'e/((/în, IX. 278; X, 210-211; a.mlf.. el-Müstedrek, Beyrut 1406/1985, s. 687; Muhammed el-Âbid el-Fâsî, Fihrisü mah(ûtâti hi-zânetİ't-Karauiyyîn, Dârülbeyzâ 1979-83,!, 418-421; II, 532; III, 172-176,245-246; Âyide İbrahim Nusayr, el-Kütübü'l-cArabİyye ellet! nüşiret /î Mışrbeyne'âmey 1926-1940, Kahire 1980, s. 166; Abdülvehhâb İbrahim Ebû Süleyman. Kitâ-betü'l-bafyşVmmi, Cidde 1403/1983, s. 352-353; et-£zherü'ş-şeriffîctdihi'l-elfi. Kahire 1403/ 1983, s. 238; Ahmet özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 206; Şüyû/ıu7-Ez/ıer(n5r. Vezâretü'1-I'iâm), Kahire, ts., s. 14; ef-KâmüsüV-
İslâmt, II, 227. İTİ
Iflîl Cengiz Kallek
HARAŞÎ, Saîd b. Amr
Saîd b. Amr el-Haraşî (ö. 117/735'ten sonra)
Emevîler devri vali ve kumandanlarından.
L J
Kays Aylan kabilesinin kollarından Ha-rîş b. Kâ'b'a mensuptur. Aslen Kınnes-rinii olup İrmîniye'de doğduğu, annesinin Habeşli olduğu nakledilmektedir. Kaynaklarda hayatıyla ilgili ilk bilgiler, Şevzeb adlı bir Hâricî'nin çıkardığı İsyanı bastırmasıyla ilgilidir.
102 (720) yılında Küfe Valisi Abdurrah-man b. Abdullah'ın. Şevzeb'in çıkardığı isyanı bastırmak üzere Muhammed b. Ce-rîr kumandasında gönderdiği ordu mağlûp olmuştu. Haricîler, daha sonra Eme-vî Halifesi 11. Yezîd"in gönderdiği iki orduyu da yenilgiye uğratmışlardı. Bu arada Kûfe'ye gelen halifenin kardeşi Mes-leme b. Abdülmelik. halkın şikâyetçi olması üzerine Saîd b. Amr el-Haraşî'yi Şevzeb'in isyanını bastırmakla görevlendirdi. Yapılan savaşta Haraşî kumandasındaki ordu Hâricîler'i mağlûp etti, Şevzeb de Öldürüldü. Haraşî bu başarısından dolayı Horasan valiliğine tayin edildi (103/
721-22).
Horasan'da öncelikle birtakım idarî ve askerî düzenlemeler yapan Haraşfnin buradaki en önemli başarısı Soğdlular karşısında kazandığı zaferdir. Onun Hâricî-ler'İ yenmesi ve hemen ardından Horasan valiliğine tayin edilmesi, önceki vali zamanında cizye ve haraç vergiierini ödemeyen ve valiye karşı Türkler'le iş birliği yapan Soğdlular'ı endişeye düşürdü. Soğdlular, melikleri Gûrek'in kabul etmemesine rağmen yurtlarını terkederek Fer-gana hükümdarından sığınma talebinde bulundular. Ancak Haraşî. henüz Ferga-na melikinin himayesi altına girmeden Hucend yolunda onları yakalayıp birçoğunu kılıçtan geçirdi; bir kısmını da esir alarak mallarını müsadere etti. Bu arada Hucend güzergâhında bulunan Oşrû-sene'yi ele geçirip halkı ile bir anlaşma yaptı.
Haraşî. Soğd meselesini büyük ölçüde hallettikten sonra Süleyman b. Ebü's-Sürrfyi Soğd vadisinde yaşayan Dihkan Deyuştî'nin üzerine gönderdi. Süleyman, Deyuştî'yi yenilgiye uğrattı ve sığındıkları kalede muhasara altına aldı. Kale halkı çocuklarına dokunulmaması şartıyla teslim olmayı kabul edince Haraşî Deyuş-tryi tutuklayarak Irak Valisi Ömer b. Hü-beyre'ye gönderdi.
Haraşî daha sonra Mâverâün nehir'deki Kiş şehrine (Şehr-i Sebz) âmil tayin ettiği Süleyman b. Ebü's-SürrVyi Nesefin fethiyle görevlendirdi. Süleyman'a mukavemet edemeyeceğini anlayan Nesef hâkimi Subuğrâ teslim oldu. Fakat Haraşî, emanla teslim aldığı Subuğrâ'yı verdiği sözü tutmayıp Öldürttü (104/722-23). Onun bu davranışı, ayrıca Irak'a yeteri kadar vergi göndermemesi ve birçok konuda bağımsız hareket etmesi bölge valisi Ömer b. Hübeyre'yi kızdırdı. İbn Hübeyre, Haraşî'yi azlederek yerine Müslim b. Saîd el-Kilâbryi tayin etti. Haraşî zincire vurularak Merv'den Kûfe'ye gönderildiyse de bazı nüfuzlu kişilerin ricası üzerine serbest bırakıldı.
Dostları ilə paylaş: |