Rasûlullah’ın Şefaati
Şâyet: Sen Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem’ın şefaatini inkar ediyor ve böyle bir şeyin olmadığını mı söylüyorsun? dersen, sen de: Hayır ben onu inkar etmiyor ve onunla ilişkimin olmadığını söylemiyorum. Aksine o yüce Peygamber şefaat edilecektir, şefaati kabul edilecek olandır. Onun şefaatine nail olacağımı da ümit ederim, fakat şefaat bütünüyle Allah’ındır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Bütün şefaat Allah’ındır.” (ez-Zümer, 39/44)
Müellif: “Eğer... dese” sözleri ile şunu kastetmektedir: Sana: Sen Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’in şefaatini inkar ediyor musun? diyecek olsa... demektir. O bu sözlerini kendisine dua ettiğin takdirde Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’in Allah nezdinde sana şefaat etmesini ummak ümidiyle dua etmenin caiz olduğunu kabul ettirsin diye söyler. Sen de ona şöyle de: Ben bu şefaati inkar etmiyorum, onunla ilişkimin olmadığını da söylemiyorum. Ancak ben şunu söylüyorum: Şefaat Allah’ındır ve bütün hususlarıyla O’nun elindedir. Dilediği vakit ve dilediği kimseler için bu hususta izin verecek olan da O’dur. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
”De ki: Bütün şefaat Allah’ındır. Göklerle yerin mülkü yalnız O’nundur.” (ez-Zümer, 39/44)
Şefaat yüce Allah’ın: “Onun izni olmaksızın nezdinde kim şefaat edebilir?” (el-Bakara, 2/255) buyruğunda belirtildiği gibi Allah izin vermedikçe gerçekleşmez. Herhangi bir kimse hakkında da yine Allah onun için izin vermedikçe şefaat olunmaz. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler.” (el-Enbiya, 21/28)
Yüce Allah da tevhidden başkasına razı değildir. Nitekim O şöyle buyuruyor:
“Kim İslam’dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul olunmaz.” (Al-i İmran, 3/85)
“Şefaat... Allah izin vermedikçe olmaz.” ifadeleriyle müellif şefaatin gerçekleşmesinin ancak iki şart ile mümkün olacağını açıklamaktadır.
Birinci şart yüce Allah’ın şefaate dair izin vermesidir. Bunun gerekçesi de: ”Onun izni olmadan nezdinde kim şefaat edebilir?” (el-Bakara, 2/255) buyruğudur.
İkinci şart ise yüce Allah’ın hem şefaat edecek olandan, hem kendisine şefaat edilecek olandan razı olmasıdır. Buna sebeb de yüce Allah’ın şu buyruklarıdır:
“O günde rahmanın izin vereceği ve sözünden razı olacağı kimseninki müstesna şefaatin hiçbir faydası olmayacaktır.” (Taha, 20/109)
”Onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler. Onlar korkusundan titrerler.” (el-Enbiya, 21/28)
Bilindiği gibi yüce Allah ise bir kimseden ancak tevhid ile razı olabilir, onun küfre razı olmasına imkân yoktur. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Eğer kâfir olursanız, şüphesiz Allah size muhtaç değildir. Bununla birlikte o kullarının kâfir olmalarına razı olmaz. Eğer şükür ederseniz, faydanız için ondan razı olur.” (ez-Zümer, 39/7)
Yüce Allah küfre razı olmadığına göre kâfire şefaat edilmesine de izin vermeyecektir.
Şefaat bütünüyle Allah’ın olduğuna, O izin vermeden gerçekleşmeyeceğine, Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’in da, başkasının da o kimse hakkında izin vermedikçe kimseye şefaat etmeyeceklerine, yüce Allah da ancak tevhid ehli olan kimselere şefaat yapılmasına izin vereceğine göre açıkça şu anlaşılmaktadır. Şefaat bütünüyle Allah’a aittir, o halde şefaati O’ndan istemelidir. O bakımdan (mesela) ben şöyle derim: Allah’ım beni onun şefaatinden mahrum etme, Allah’ım onu bana şefaatçi kıl ve benzeri ifadeler kullanılır.
“Şefaat tümü ile Allah’ın olduğuna göre...” sözleriyle müellif Allah ona rahmet etsin şunu anlatmak istemektedir: Şefaat tümüyle Allah’a ait olduğuna, O’nun izni olmadan gerçekleşmeyeceğine, ancak O’nun razı olacağı kimselere yapılacağına, tevhidden başkasına da Allah rıza göstermediğine göre şefaatin peygamberden değil de Allah’tan başkasından istenmemesi gerekir. O bakımdan şefaati dileyen kimse: Allah’ım peygamberini bana şefaatçi kıl, Allah’ım beni şefaatinden mahrum bırakma ve benzeri sözlerle dua eder.
Eğer: Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’e şefaat verilmiş, ben de ondan Allah’ın verdiğinden istiyorum diyecek olursa, şöyle cevab verilir:
Allah şefaati peygamberine vermiş, bununla birlikte sana böyle bir istekte bulunmayı yasaklayarak: “Onun için Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua etmeyin.” (el-Cin, 72/18) diye buyurmaktadır. Eğer sen peygamberinin sana şefaatçi kılması için ona dua edecek olursan, yüce Allah’a: “Onun için Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua etmeyin” buyruğunda itaat etmeniz. Çünkü şefaat Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’dan başkasına da verilmiştir. Meleklerin şefaatçi olacaklarını, evliyanın şefaat edecekleri, küçük yaşta ölen çocukların şefaat edecekleri sahih rivayetlerle sabittir. Sen: Allah onlara şefaati vermiştir, ben de onlardan istiyorum diyor musun?
Eğer böyle bir şey söylüyor isen şüphesiz ki yüce Allah’ın kitabında sözünü ettiği salihlere ibadete dönmüş oluyorsun. Şâyet hayır diyorsan, o vakit “Allah ona şefaat etmeyi vermiştir ve ben o şefaati ondan Allah’ın ona verdiğinden istiyorum” şeklindeki görüşün de çürütülmüş olmaktadır.
Eğer Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem’a dua eden müşrik kimse: Allah Muhammed sallallahü aleyhi vesellem’e şefaatte bulunmayı vermiştir. Ben de şefaati ondan istiyorum diyecek olursa, ona üç türlü cevab verilebilir:
1- Yüce Allah ona şefaat etmeyi vermiş fakat sana da Allah’a dua ederken O’na şirk koşmayı yasaklayarak: ”Onun için Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua etmeyin.” (el-Cin, 72/18) diye buyurmaktadır.
2- Yüce Allah ona şefaatte bulunmayı vermiş olmakla birlikte o sallallahü aleyhi vesellem Allah izin vermedikçe şefaat de etmez, Allah’ın razı olacağı kimselerden başkasına da şefaat etmez. Müşrik olan bir kimseden ise elbetteki Allah razı olmaz ve yüce Allah’ın buyurduğu gibi ona şefaatte de bulunulmaz yahut kendileri de şefaat edemezler: ”Onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler.” (el-Enbiya, 21/28)
3- Yüce Allah Muhammed sallallahü aleyhi vesellem’den başkasına da şefaat etme imkanını vermiştir. Melekler şefaat edecekler, küçük yaşta ölen çocuklar şefaat edecekler, evliya şefaat edeceklerdir. Böyle diyen kimseye sen de: Peki bütün bunlardan şefaatçi olmalarını istiyor musun? diye sor. Şâyet hayır diyecek olursa, böylelikle delili çürütülmüş, iddiası ortadan kalkmış olur. Şâyet evet diyecek olursa, o takdirde o salihlere ibadet edileceği görüşünü kabule dönmüş olur.
Diğer taraftan bu şekilde şüpheci müşrik aslında Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem’tan kendisine şefaat etmesini istememektedir. Eğer bu böyle bir şeyi istemiş olsaydı: Allah’ın, peygamberin ve rasûlün olan Muhammed sallallahü aleyhi vesellem’i hakkımda şefaatçi kıl demeliydi. Fakat o doğrudan doğruya Allah Rasûlüne dua etmektedir. Allah’tan başkasına dua etmek ise kişiyi dinden çıkartan büyük şirktir. Peki Allah ile birlikte başkasına dua eden böyle bir kimse nasıl olur da Allah’ın yanında herhangi bir kimsenin kendisine şefaatçi olmasını isteyebilir.
Müellif “melekler şefaat edecektir, evliya şefaat edecektir” şeklindeki sözlerinin dayanağına gelince, Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh. Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’den belirttiğine göre -Müslim’in uzunca rivayet ettiği hadiste- yüce Allah’ın şöyle buyuracağı kaydedilmektedir:
“Melekler şefaat etti, peygamberler şefaat etti ve müminler şefaat etti...”14
Müellifin “küçük yaşta ölen çocuklar da şefaat ederler” sözlerinde geçen “el-efrad: küçük yaşta ölen çocuklar” ergenlik yaşına ulaşmadan önce ölen çocuklar demektir. Bu görüşün dayanağı da Ebu Hureyre radıyallahu anh.’ın Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’den rivayet ettiği şu hadistir:
“Üç tane çocuğu ölen hiçbir müslüman -(yüce Allah’ın bu husustaki) kasemi gereği müstesna- asla cehenneme girmez.”
Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir. Yine Buhari’de gerek Ebu Hureyre’den gerek Ebu Said el-Hudri’den gelen bir başka rivayette: “Henüz ergenlik yaşına ulaşmamış...” ifadesi de yer almaktadır.
Dostları ilə paylaş: |