T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


-ATATÜRK VE LAİK CUMHURİYET ALEYHİNDEKİ SÖYLEMLERİ



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə154/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   150   151   152   153   154   155   156   157   ...   178

-ATATÜRK VE LAİK CUMHURİYET ALEYHİNDEKİ SÖYLEMLERİ

1996-1997 yıllarında basın ve yayın organlarında çıkan haberlerin yer aldığı



-ORDU-SİYASİ İSLAM İLİŞKİLERİ

1996-1997 yıllarında basın ve yayın organlarında çıkan haberlerin yer aldığı



-SİYASİ İSLAMLA MÜCADELE

*Mücadelenin Nihai Hedefi Ne Olmalıdır?

Refah Partisinin oylarının ilk genel seçimde bir iki puan dahi olsa düşmesinin son derece önemli olduğu, yakın bir hedef olarak RP oyları önce %20 nin altına, bilahare %15 in altına ve son aşamada tekli rakamlara indirilerek RP nin marjinal bir parti haline gelmesi, Türk demokrasisinin bir süsü olarak demokratik sistem içindeki yerini almalıdır.

RP nin seçimlerden 1 nci parti olarak çıkması 21.8 oranında oy alması tamamen diğer seçmenlerin sandık başına gitmemesi sonucu meydana gelmiştir. Bu sebeple seçmenin sandık başına gitmesinin sağlanması nihai hedefe ulaşmada ilk basamağı teşkil edecektir.

*Mücadelenin Ana Stratejiler

İç barış tehlikededir, devletin temel nitelikleri tehlikededir,Laik düzen tehlikededir. Demokrasi tehlikededir. Laik güçler organize olmalıdır. Siyasi islami hareket bölünmelidir. Siyasi islamla mücadele,merkezi olarak planlanmalı ve yürütülmelidir.

Mücadele çok ciddi bir şekilde ve kesintisiz olarak yapılmalıdır.

Bu mücadele ince uzun bir yoldur ve en az 10-15 yıllıksüreci gerektirir.

Bu mücadelede TSK dahil, parlamento, yargı, hükümet, eğitim-öğretim kurumları, sendikalar, medya ve diğer sivil toplum örgütlerinin, neleri, ne zaman yapacakları bir takvime bağlanmalıdır.

Temel esas, bu tehdidi demokratik mücadele ile bertaraf etmektir. Anayasal ve yasal çizgide kalmak çok önemlidir. Ancay siyasi İslam bilinçli bir şekilde mevcut demokratik ortamdan istifade ederek, başka bir deyimle, oyunu kuralların dışına çıkarak oynamakta, ancak bizden oyunun kuralları içinde kalmamızı istemektedir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Biz de gerektiğinde BASKI, ZORLAMA, SİNDİRME, PASİFİZASYON, YALAN, İFTİRA, İNKAR (Hakaret ve küfür hariç) gibi onların yöntemleri ile mücadele etmeliyis.

Mücadele savunmadan çok taarruz şeklinde olmalı, karşı taraf savunmada bırakılmalıdır.

Yaşanılan krizde, milli güç unsurlarından sadece askeri güç unsuru, oda kısıtlı olarak kullanılmıştır. Bu cidi tehditte askeri güç, en son olarak kullanılması gerekirken…

..TSK ve MGK geri planda kalarak, organize etme, takip etme, baskı yapma, zorlama ve ısrarcı olma şeklideki tavırlarına devam etmelidir.

*Siyasi İslamın Yumuşak Karnı

*Organizasyon

*Alınması Gerekli Öncelikli Tedbirler

*Alınması Gerekli Tedbirler

MİT Müsteşarlığı görevi geçmişte olduğu gibi asker kökenli şahıslara verilmelidir.

Hasan Celal GÜZEL’in çok fazla hakaret edici tavırla konuşması engellenmelidir.

RP li belediye başkanlarının söz ve eylemleri garnizon komutanlıkları tarafından izlenmeli, gerekirse tecrit edilmelidir.

Çiller ailesinin hakkındaki iddialar ciddiyetle ve ivedilikle soruşturulmalıdır….Ancak iddiaların varit alması halinde Siyasi İslam veya RP hareketi bundan son derece olumsuz etkilenir. Bu nedenle bu konunun sonuna kadar gidilmelidir.

Kuran’ın Türkçe okunması, tesettür, dinde zorlama olmaması, şeriat, cami, oruç, namaz, kuran, gibi günümüzde tartışma konusu yapılan ana hususlar tek tek ortaya konmalı,..

RP oylarının dağılışı çok iyi analiz edilmelidir…

Faik BULUT, İsmail NACAR gibi laik felsefeye inanmış yazarlarla tanışılmalı, kitaplarının bastırılmasına yardımcı olunmalı bu ve bunun gibi insanlar örgütlenmelidir.

Silahlı Kuvvetlerin tüm personeli ve aileleri, bu bilgi üst makamlarda vardır, yoktur demeden, haber toplama vasıtası olmalıdır. Bu konu organize edilmelidir.

BATI ÇALIŞMA GRUBU kaldırılmamalı, çok mecbur kalınırsa başka ad ve organizasyon şeklinde aynı fonksiyonları icra etmeye devam etmelidir.

Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, en kısa zamanda RP li belediye başkanlarından kurtulma yolları bulunmalıdır…

..MEDYA MUTLAKA VE MUTLAKA ORGANİZE EDİLMELİ VE KULLANILMALIDIR.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ ISLAHI



*Eğitim-Öğretim kurumlarında Alınacak Tedbirler



Yükseköğretim Kurumları

El-Ezher ve benzeri üniversite/fakülte mezunları Milli Eğitim Bakanlığı camiasındaki görevlerinden bir süreç için uzaklaştırılmalıdır.

El-Ezler ve benzeri üniversite/fakülte mezunları, çok ihtiyaç olsa dahi orta öğretim kurumlarında öğretmen olarak istihdam edilmemelidir.

Daha önceden istihdan edilmiş EL-EZHER meznu öğretmenler bu görevlerinden uzaklaştırılmalıdır.

Yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından Türkiye’deki ilahiyat fakültesine yatay geçiş imkanı kaldırılmalıdır.



Ortaöğretim Kurumları

*İstismar Tedbirleri

RP, REFAHYOL iktidarında imam hatip okulları hariç, Türk eğitiminin hiçbir sorunu ile ilgilenmemiştir. Onlar için var mı yokmu İmam Hatip eğitimi,

Çiller’in RP ve ERBAKAN hakkında söylediği sözlerve RP ve ERBAKAN’ın ÇİLLER hakkında söylediği çirkin sözler ve bilahare hiçbirşey olmamış gibi koalisyon yapmaları, devamlı istismar edilmelidir.

Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere siyasi İslam taraftarı belediye başkanlarının yandaşlarına, akrabalarına ve RP’lilere sundukları avantajlar, basında tefrika edilmelidir. Bu yayın bir günle sınırlı kalmamalı, sıra ile ANKARA, İSTANBUL, KAYSERİ, KÜTAHYA vb.RP.li belediyelerden başlayarak diğerlerine gelinmelidir. 19 Ağustos 1997 tarihli Sabah gazetesinin bu konuda yayını güzel bir örnek olabilir.



-SİYASİ İSLAMIN KUVVETLİ ARGÜMANLARI

“Batı Çalışma Grubu kaldırılmalıdır. Demokrasilerde böyle kurumlar olmaz. Eğer ülkede bir irtica tehdidi varsa, esas itibariyle bunun değerlendirilmesi ve gereklerinin yapılması Genelkurmay’ın değil hükümetin işidir.”

Karşı Cevap: Batı Çalışma Grubu Genelkurmay’ın bir iç tasarrufudur. Genelkurmay istediği zaman istediği çalışma grubunu kurar veya kaldırı. Bu onun bileceği bir iştir. Geçmişte de ve halihazırda da birçok çalışma grubu kurulmuş,işi bitince kaldırılmıştır. Batı Çalışma Grubunun kurulmasında da Genelkurmay, irtica tehdidini birinci öncelikli bir tehdit olarak değerlendirmiş ve böyle bir çalışma grubu kurmuştur. Hükümet bu tehdidi yeterince algılayamadığı için Genelkurmayda durumdan vazife çıkararak böyle bir girişimde bulunmuştur. Silahlı kuvvetlerin durumdan vazife çıkarmasını gerektirecek durum ortadan kalkınca, Batı Çalışma Grubu’da doğal olarak kaldırılacaktır.

Refah Partisinin kapatılmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nde devam eden davanın iddianamesini, başsavcı değil askerler hazırladı ve ona verdi (Abdullah GÜL)



-LAİK CEPHENİN KUVVETLİ ARGÜMANLARI VE SLOGANLAR

-SİYASİ İSLAM BUNDAN SONRA NE YAPABİLİR?

İktidardan, TSK, MGK, BÇG veya dayatmacı, demokrasi dışı kuvvetlerin etkisiyle ayrıldığını savunarak, daha çok demokrasi istiyoruz, Avrupa’daki kadar, ABD deki kadar insan hakları istiyoruz diyerek mağdur rolünü başarıyla oynayabilir.

R.Tayyip ERDOĞAN’ın söylediği gibi bıkmadan, usanmadan, “kaldığımız yerden, ev-eve, bire-bir mücadelemize devam edeceğiz” sözlerini büyük ölçüde hayata geçirebilirler.

-SONUÇ

..Temel amaç, belirtilen tedbirleri uygulamak suretiyle siyasi islamı kabul edilebilir bir seviyeye indirerek, onun marjinal bir siyasi felsefe haline gelmesini sağlamaktır.



-DİZİN

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI TARAFINDAN YÖK BAŞKANI ŞÜPHELİ KEMAL GÜRÜZ’E HİTABEN YAZILAN BELGE

- Genelkurmay antetli CD den elde edilen belgeler arasında bulunan özetle;



Sayın Başkan Kemal GÜRÜZ,

Yüksek öğrenim başkanı olarak “TÜRBAN” konusundaki kararlılığınızı takdirle karşılıyoruz. Özellikle rektörlerin bu konudaki farklı uygulamalarını netleştirdiniz ve tartışmalarda son verdiniz. ayrıca öğrenci disiplin yönetmeliğine, bu konuda getirmiş olduğunuz bazı tedbirlerle, rektörlerin yetkilerini artırdığınızı öğrendim. Ayrıca rektörlerin söz konusu kararlılığı devam ettirmesi gerekiyor.

8 yıllık zorunlu eğitim yasası nedeniyle 9 ncu sınıftan itibaren öğrenci almaya başlayan imam hatip liselerinin, üniversitelere girişte uygulanacak tek basamaklı sınav sistemi ve türbanla ilgili alınan müeyyideler nedeniyle artık ilgi görmediği, imam hatip liselerine müracaatların % 15’lere düştüğü ve bu öğrencilerin büyük bölümünün meslek-teknik liselerine kayıt olmaları sevindirici bir gelişme…

Türbanın çıkarılması konusunda “ikna” yönteminin çok başarılı olduğunu müşahade ediyorum. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin devreye sokulması menfi faktörleri elimine etmiştir.

Bu çevrelerin üniversitelerde kadrolaşması çok tehlikeli, ancak, Çanakkale 18 Mart üniversitesi rektörü Abdurrahman GÜZEL ile Denizli Pamukkale Üniversitesi Rektörü Mehmet Arif AKŞİD’in görevlerinden istifa ettiklerini öğrendim. Mutlaka sizlerin baskısı olduğunu değerlendiriyorum.

Hakkında soruşturma yürütülen Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahabettin YİĞİTBAŞ’ın YÖK tarafından istifaya zorlandığını da basından öğrenmiş bulunuyorum.

Üniversite sınavlarının tek basamaklı sisteme dönüşmesi, dershanelerin işlevlerini büyük ölçüde azalttı. Dolayısıyla bu durumun, irticayı destekleyen finans kaynaklarının kesilmesini sağladığını düşünüyorum. Bu önemli bir sonuç.

İrticai faaliyetler nedeniyle ilişiği kesilen öğrenim üyelerinin mahkemeye başvurarak geri gelmesi, haylice sıkıntılı. Yargı sıkıntılı…

“İyi kanunlar yoktur, iyi yargıçlar vardır.” İlkesi eğitimde de geçerlidir.

Üniversitelerimizin Atatürkçü, Demokratik ve Laik hukuk düzenine yönelen her türlü tehdidi bertaraf etmek için almaları gereken tedbirleri kendilerinin tespit ederek uygulamalarının, gerçekçi bir yöntem olduğunu değerlendiriyorum.

Önümüzde ders yılı için YÖK başkanlığı’nca bu konuda alınmakta olan tedbirler memnuniyetle karşılanmakta olup Genelkurmay Başkanlığı olarak dileğimiz bundan böyle Üniversitelerimizde;

-Öncelikle Tarikatçı ve dinci kesimlere taviz veren öğretim üyelerinin süratle temizlenmesi ve yeniden yuvalanmalarına imkân vermeyecek şekilde tedbir alınması,

-Çağdışı kıyafetlerin boy göstermemesi,

-Yasadışı, irticai faaliyetler ve izinsiz gösterilerin tekrarlanmaması ve,

-İrticai görüşlü şahısları kayırmak maksadıyla yetkilerin kötüye kullanılmasına son verilmesidir.

Genelkurmay antetli CD’den elde edilen

YÖK BAŞKANI TARAFINDAN SN.GENELKURMAY BAŞKANINA

ARZ EDİLEN HUSUSLARA İLİŞKİN BİLGİ NOTU

Başlıklı, 2 sayfadan oluşan belgede; YÖK Başkanı dosyamız şüphelisi Kemal GÜRÜZ’ün Genelkurmay Başkanına arz ettiği hususlara ilişkin bilgi notu olduğu tespit edilmiştir. (23.Kls, S:230-231) (Bu belge iddianamenin YÖK’e ilişkin kısmında detaylı olarak belirtilmiştir.)



Şüpheli Muhittin Erdal ŞENEL (Genelkurmay Adli Müşaviri) 09.05.2012 tarihinde Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifadesinde özetle;

04 Nisan 1997 tarihli Batı Çalışma Grubunun Oluşturulmasına ilişkin belge ile ilgili olarak ifadesinde; Belgenin 4 ncü maddesinde ülke genelinde kitle örgütleri ile iletişim kurmaktan bahsedilmesi ile ilgili olarak, laiklik karşıtı davranışlarda bulunduğu düşünülen üniversitelere ilişkin YÖK Başkanlığı ile irtibata geçildiğini, zaten Genelkurmay temsilcisinin aynı zamanda YÖK Denetleme Kurulu Üyesi olduğunu, kitle örgütleri ile Genelkurmay arasında bir koordinasyon bulunduğunu, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler ve işadamları ile kamuoyunun yönlendirilmesi amacıyla görüşüldüğünü, o dönemde durumdan vazife çıkaran sivil toplum kuruluşları ve gazeteciler, işadamlarının üye oldukları derneklerin Genelkurmay Genel Sekreterinden randevu alıp Genelkurmay Başkanı veya II.Başkanıyla görüşmek istediklerini duyduğunu, o dönem gazetecilerin, sivil toplum örgütlerinin Genelkurmay Başkanlığına irticai tehdidi kastederek “Niçin Harekete Geçmiyorsunuz, Daha Etkin Önlemler Alın” dediklerini duyduğunu, 28 Şubat döneminde TSK’nin Sivil Toplum Kuruluşlarını devreye sokarak yani silahsız kuvvetleri aracı kılarak yürütmenin aklını başına toplamasını sağlamaya çalıştığını,

28 Şubat döneminde TSK nın darbe yapma niyetinde olmadığını, bu dönemde silahsız kuvvetler dediği sivil toplum kuruluşları ve medya aracılığı ile mevcut yönetimin görevden ayrılmak zorunda bırakılmasını sağladığını düşündüğünü belirtmiştir.

ŞÜPHELİ HALİL KEMAL GÜRÜZ 25.06.2012 TARİHİNDE CUMHURİYET SAVCILIĞINA VERDİĞİ İFADESİNDE ÖZETLE (Kls. 87);

05 Aralık 1995-Aralık 2003 tarihleri arasında YÖK Başkanlığı yaptığını ve buradan emekli olduğunu,

Anayasada değişiklik yapılmadan önce 1997 tarihinde YÖK’te bir askeri temsilcinin üye olarak bulunduğunu, o tarihte bu kapsamda Erdoğan ÖZNAL’ın YÖK’te görevlendirildiğini, Sedat ARITÜRK’ün ise önce Dicle Üniversitesi Rektörlüğünü yaptığını, görevi sona erdikten sonra YÖK Denetleme Kurulu Üyeliğine seçildiğini, daha sonra da Denetleme Kurulu Başkanlığına getirildiğini, Batı Çalışma Grubu Kriz Masasında YÖK.Bşk.lığına gönderilecek evrakların elden kurye ile (a.Prof.Dr.Sedat ARITÜRK YÖK.Dnt.Krl.Bşk.na, b.E.Korg.Erdogan ÖNAL YÖK üyesi) gönderileceği belirtilmiş ise de; kurye ile gönderilmiş herhangi bir belge ve belgeyi getiren bir kurye bulunmadığını, bu kapsamda Batı Çalışma Grubunun direktifleri ile YÖK’te herhangi bir faaliyet yürütmediğini,

27 Mayıs 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu Batı Eylem Planının 1 nolu faaliyet planının (c bendinde) “Cumhuriyetin temel nitelikleri olan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olma özelliklerini muhafaza ve devam ettirmek maksadıyla;

(1) Siyasi Partiler,

(2) Üniversiteler,

(3) Sendikalar,

(4) Demokratik kitle örgütleri,

(5) Kadın ve gençlik teşekkülleri,

(6) Medya vasıtasıyla kamuoyunun olumlu yönlendirilmesini sağlamak ve her düzeyde yapılacak bilimsel toplantılar (Panel, sempozyum, açık oturum, konferans vb.) gösteri ve mitinglerle halkın tepkisini sağlamak" ifadeleri yer almaktadır.

Bu ifadelerden halka karşı psikolojik harekât uygulandığı ve seçilmiş hükümete karşı sokakların hareketlendirileceği anlaşılacağı belirtilerek sorulan soruya şüpheli ifadesinde; Kendi döneminde Batı Çalışma Grubunun amaçları kapsamında herhangi bir çalışma yürütülmediğini,

27 Mayıs 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu Batı Eylem Planının 18.No’lu faaliyet planında

a. Üniversitelerdeki irticai faaliyetleri tespit etmek,



b. Suç unsuru tespit edilen militan konumundaki öğrenciler hakkında işlem yapılmasını sağlamak.” İfadeleri kapsamında icra edilen faaliyetler ile ilgili sorulan soruya şüpheli ifadesinde; Batı Çalışma Grubunun faaliyetleri ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığını, ancak zaman zaman değişik kurumlardan ve bu arada Milli Güvenlik Kurulundan ve bazı üniversitelerden irticai faaliyetlerle ilgili yazıların geldiğini, kendisinin de bu yazıları ilgili üniversitelerde değerlendirilmek üzere gönderdiğini,

06 Mayıs 1997 Tarihli Batı Çalışma Grubu Batı Harekât Konsepti Konulu Belge’nin Batı Harekât konseptinin Mücadele Esaslarının 9.sayfasında 2-k bendinde basın yayın organları da dahil olmak üzere üniversite öğretim üyeleri, aydın din adamları ve halk arasında itibar sağlamış değerli şahsiyetlerle samimi ilişkiler içerisinde bulunulmalı ve onlardan yararlanma yolları araştırılmalıdır. Bu kapsamda BÇG’nin YÖK bünyesindeki öğretim üyelerinden kimlerle ne amaçla irtibat kurarak ne tür çalışmalar yürütüldüğü sorusuna şüpheli ifadesinde; YÖK bünyesinde Batı Çalışma Grubunun bu şekilde bir çalışma yapmadığını,

06 Mayıs 1997 Tarihli Batı Çalışma Grubu Batı Harekât Konsepti Konulu Belge’nin Batı Harekât konseptinin Mücadele Esaslarının anlatıldığı (2ab) bendinde “Batı çalışma grubu oluşturulan her kademede irticai olay ve faaliyetlerle ilgili bir bilgi bankası oluşturulmalıdır. Bu bilgi bankalarını oluşturmak ve cari faaliyetleri takip etmek maksadıyla, çok iyi bir istihbarat ağı kurulmalı ve bu sistemde görev yapacak personel irtica yanlılarının ve irtica karşıtı güçlerin desinformasyon faaliyetlerine karşı eğitilmelidir.” ifadeleri yer almaktadır.

YÖK'ten temin edilen yeşil ve mavi kaplı fıhristlerde üniversite öğretim görevlilerinin, personelin ve üniversite öğrencilerinin fişlendiğine dair belge ve araştırma tutanakları bulunduğu YÖK’ün bu kişiler hakkında bilgi toplayarak fişlemesi bilgi bankası oluşturması yetkisi olup olmadığı ve hangi yasal mevzuata dayanılarak yapıldığı sorusuna şüpheli ifadesinde;

Kendisine gösterilen fıhrist20 yazan yeşil renkli ve dilek inşaat yazan mavi renkli ajandaları ilk kez gördüğünü, kendi YÖK Başkanlığı döneminde bu konuda herhangi bir talimatı, yönlendirmesi olmadığını. YÖK Başkanlığının kişilerin durumları ile ilgili böyle bir istihbarat toplama ve bilgi biriktirme görevi bulunmadığını, ancak sicil amirlerinin kanaat edinmek için bilgi toplayabildiklerini, fakat bu şekilde bir arşivleme yapılmadığını, kendi zamanında da bu şekilde bir çalışma yapıldığını bilmediğini,

YÖK Başkanlığı tarafından verilen belge ve dökümanlar içerisinde bulunan yeşil ve lacivert (mavi) renkli fıhrist ajandaların içerisinde üniversite öğretim görevlilerinin, üniversite personellerinin ve üniversite öğrencilerinin fişlendiği tespit edilmiş olup, Bu fişlemelerin gereği için bu kişilerle ilgili olarak belli makam ve mevkilere getirilmemesi, disiplin soruşturması açılması, yer değiştirme ve atılmaları için üniversitelere bildirildiği, yeşil renkli fıhrist ajanda ile ilgili 69 sayfadan oluşan araştırma tutanağı, mavi renkli fıhrist ajanda ile ilgili 13 sayfadan oluşan araştırma tutanakları gösterilerek bu faaliyeti Batı Çalışma Grubunun faaliyeti kapsamında mı yaptığı sorusuna şüpheli ifadesinde;

YÖK'ün böyle bir görevi olmadığını, ancak resmi kanaldan gelen yazıları yine resmi yazılarla üniversitelere bildirdiğini, bu çalışmadan haberinin olmadığını, bu ajandaları ilk kez gördüğünü, Batı Çalışma Grubuyla ilgisinin olup olmadığını bilemediğini, bilgisi dahilinde olmadığını, muttali olsaydı bunu yapanı cezalandıracağını,

1997-1999 yıllarında burslu yurtdışına gönderilen üniversite öğrencilerinin ve öğretim görevlilerinin Başkanlığını yaptığı YÖK tarafından geri çağrıldığı, bununla ilgili tarafınca üniversitelere yazılan yazılarda bu kişilerin çağrılma gerekçeleri olarak Devletin güvenlik makamlarından alınan bilgilerden bu kişilerin ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden bölücü veya aşırı akımlarla ilişkileri olduğu, bu kişilerin yurtdışında eğitimlerine devam etmelerinin sakıncalı olduğu, yüksek lisans derecelerini tamamlayıp henüz doktora eğitimine başlamamış veya yüksek lisans eğitimine devam etmekte olanların bu eğitimlerini tamamlamalarını takiben yurda geri çağrılmaları ve kalan eğitimlerini ülkemizde tamamlamalarının gerekli görüldüğü belirtilerek bu kişilerin yurda dönüşlerinde mutlaka gözetim altında bulundurularak her türlü faaliyetlerin takip edilmesi, yeterli delil elde edildiği takdirde de haklarında idari ve adli soruşturma açılmasının istendiği, (Şüpheliye 26/08/1996 tarihli Balıkesir Üniversitesine hitaben yazmış olduğu yazı ile ilgili belgeler gösterildi)

Elde edilen bu dökümanlara göre yurtdışından çağrılan bu kişiler hakkında somut bir delil bulunmadan varsayıma dayalı olarak geri çağrılarak yurtdışı eğitimlerinden mahrum bırakılarak mağdur edildikleri anlaşıldığından, Bu kişilerin ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden hangi bölücü ve aşırı akımlarla ilişkili oldukları, hangi somut verilere dayanılarak tespit edildiğine ilişkin soruya şüpheli ifadesinde;

Kendisine gösterilen 26/08/1996 tarihli Balıkesir Üniversitesine hitaben yazılmış yazı altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, 1993-1995 yıllarında üniversitelerde yurtdışına çok sayıda öğrenci gönderildiğini, bunların bir kısmı da sınav yapılmakla birlikte klavuzdaki baraj puanlarına uyulmadan yurtdışına gönderildiğini, bu öğrencilerle ilgili devletin bazı Milli Güvenlik Kurumlarından ihbarlar aldıklarını, bunlarla ilgili değerlendirmeler yaptıklarını, bir kurul oluşturduklarını, bir yönetmelik çıkardıklarını, Resmi Gazetede yayınladıklarını, Öğretim Üyesi Yetiştirme Kurulu adındaki bu kurulun çalışmalarıyla yurtdışındaki bu öğrencileri geri çağırdıklarını, durumlarını tek tek incelendiklerini, bunların meslekten çıkarılmaması için gayret gösterdiklerini,

Bu öğrencilerin ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden bölücü veya aşırı akımlarla ilişkileri olduğu hususlarıyla ilgili soruşturma yapılmamasının nedeninin devletin güvenlik kurumlarından gelen yazılara bu aşamada tam itibar etmesinin ve üniversitelere de yazının sonunda belirttiği gibi takip edilen durumların tespit edildiği takdirde haklarında idari ve adli işlem yapılmasını istediklerini,



Burslu yurtdışına gönderilen üniversite öğrencilerinin ve öğretim görevlilerinin geri çağrılması olayını Batı Çalışma Grubu faaliyeti kapsamında mı gerçekleştirdiği sorusuna şüpheli ifadesinde; öğrencilerin ve öğretim üyelerinin geri çağrılmasının Batı Çalışma Grubuyla ilgisi bulunmadığını,

1997-1999 yıllarında YÖK tarafından yurtdışı diploma denkliği ve öğretmenlik müracaat kabulü ve sonrası iptal edilmesi sebebi ile ilgili belgeler gösterilerek sorulan soruya şüpheli ifadesinde;

Kendisine gösterilen 30/03/2000 tarihli, 6343 sayılı, daha önceden verilen lisans denklik belgelerinin önlisans denklik belgelerine dönüştürülmesiyle ilgili yazının doğru olduğunu, yurtdışında okuyan özelllikle Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan, Ürdün gibi ülkelerdeki İlahiyat Fakültesinin denk olması için verilen lisans diplomalarının YÖK bünyesinde kurulan İlahiyat Milli Komitesi tarafından değerlendirme yapılarak önlisans denkliğine çevrildiğini,



YÖK tarafından yurtdışı diploma denkliği ve öğretmenlik müracaat kabulü ve sonrası iptal edilme olayını Batı Çalışma Grubu faaliyeti kapsamında mı gerçekleştirdikleri sorusuna şüpheli ifadesinde;

Bu çalışmaların Batı Çalışma Grubuyla ilgisi olmadığını,

Bu işlerin daha derli toplu yapılmasının güvenliğin sağlanması amacıyla kendi döneminde Toplumsal Faaliyet Birimi adı altında bir birimin kurulduğunu,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250 Madde ile görevli) göndermiş olduğu, kamuoyunda Balyoz soruşturması olarak bilinen soruşturmada ele geçirilen "Yavuz Psikolojik Harekât Planı" başlıklı dökümanın (EK F/LAHİKA 13) sayfasında "YÖK BAŞKANLIĞININ GÖREVLERİ" başlıklı bir buçuk sayfadan ibaret belge gösterilerek sorulan soruya şüpheli ifadesinde;Bu şekilde bir belge görmediğini, Yavuz Psikolojik Harekât Planı diye bir plandan da haberinin olmadığını,

YÖK Başkanlığı tarafından verilen belge ve dökümanlar içerisinde bulunan (71) numaralı disket içerisinden "Yavuz PH Planı 1998 yılı Yükseköğretim Kurulu Faaliyet Programı" başlıklı döküman ile "Yavuz PH Planı Çerçevesinde 1997 yılında gerçekleştirilen faaliyetler hakkında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca hazırlanan rapor" başlıklı belgelerden YÖK Başkanlığı tarafından "Yavuz Psikolojik Harekât Planının" uygulandığı anlaşılmış olup,

Söz konusu Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca 12 Mayıs 1998 tarihinde hazırlanan Yavuz Psikolojik Harekât Planı çerçevesinde 1997 yılında gerçekleştirilen faaliyetler hakkında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca hazırlanan 6 başlıktan oluşan 6 sayfalık rapor ve ekindeki 4 sayfadan oluşan Yavuz PH (Psikoloji Harekât) Planı 1998 yılı Yükseköğretim Kurulu Faaliyet Programına ilişkin belge gösterilerek sorulan soruya şüpheli ifadesinde;Bu belgeyi daha önce görmediğini, Yavuz PH Planı adı altında bir plan da daha önce duymadığını, kendisine gösterilen rapor ve eki ile ilgili bilgisi olmadığını,

Genelkurmay Başkanlığı Harekât Başkanlığı Sekreterliği İGHD. Koor. Şubesine ait dosya fıhristinde Batı Çalışma Grubuna ait evrak kayıtları ile,

Gênelkurmay antetli CD içerisinde elde edilen Batı Çalışma Grubuna ait belgeler ile,

YÖK'te yapılan aramalarda ve YÖK'ün göndermiş olduğu belgeler üzerinde araştırmalar ile ilgili tanzim edilen 11.06.2012 tarihli araştırma tutanağı ve ekleri şüpheliye gösterilerek Söz konusu belgelerin YÖK'te çıkan belgelerle uyuştuğu ve YÖK'le ilgili olması sebebiyle sorulan soruya şüpheli ifadesinde; Kendisine gösterilen 14 Temmuz 1998 tarihli Genelkurmay Başkanlığı tarafından Yükseköğretim Kurumu Başkanlığına yazılan yazıyı hatırladığını, kendisi göreve geldikten sonra 1996 yılında Yükseköğretime Giriş Sınavı ile ilgili çalışmalara başladıklarını, yaptığı araştırmadan Yükseköğretim Giriş sınavlarının ortaöğretimi etkisiz kıldığını, adeta öldürdüğünü tespit ettiklerini, eğitim dönemi içerisinde öğretmenlerce verilen notların Avrupa'da yükseköğrenime girişte %100, Amerika'da %80 etki ettiğini, hatta Amerika'da başka bir sınav yapılıp onun da yükseköğrenimde %12 etki ettiğini tespit etmeleri üzerine ortaöğretimde verilen notların etkinliğinin arttırılması, 2 aşamalı yükseköğrenime giriş sınavının teke indirilmesi, ayrıca bu yükseköğrenim sınavlarında bilgiden çok muhakeme yeteneğinin öne çıkarılması için çalışmalar yaptıklarını, çalışmaların Nisan 1998'de tamamlandığını, 30 Temmuz'da toplantı yapacaklarının Mayıs ayında basına sızdığını, bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı tarafından söz konusu 14 Temmuz 1998 tarihli yazının YÖK Başkanlığına Çevik BİR tarafından yazıldığını, yazıda kendi çalışmalarının aksine ortaöğretim başarı puanlarının etkisinin daha da azaltılmasının istendiğini, kendisinin bizzat gidip Çevik BİR paşayla görüşerek, bu yaptıklarının yanlış olduğunu, kendi yapmak istedikleri hususların bunun tam aksi bir şey olduğunu kendisine söylediğini,

Genelkurmay antetli CD içerisindeki CD5/Bornova/BaskınALB Sayın Başkan Kemal Gürüz ibaresi ile başlayan 3 sayfalık belgenin kendisine kim tarafından gönderildiği sorusuna şüpheli ifadesinde; Belgeyi hatırlamadığını, belgenin gelmiş olabileceğini gelmemiş de olabileceğini, bu şekilde YÖK'e fikir beyan etmek amacıyla belge gönderenin çok olduğunu,

YÖK Başkanlığında yapılan aramada ele geçen Yüksek Disiplin Kurulu Kararları Defterinde Kemal GÜRÜZ isim ve imzalı, Van'da yapılan türban yasağıyla ilgili gösteriye katılmak, ideolojik amaçla kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık kıyafetine dair yönetmelik hükümlerine uymamak, üniversitede kökten dinci kadrolaşma (Batı Çalışma Grubu Batı Eylem Planı 26/d maddesinde belirtildiği şekilde kullanıldığı) faaliyetinde bulunmak gerekçeleri ile meslekten çıkarma kararları verildiği anlaşılmıştır. Bu kararlar 27 Mayıs 1997 tarihli Batı Eylem Planının 18 numaralı konu faaliyet maddesinin alt bendlerinde yer alan üniversitelerdeki irticai faaliyetleri tespit etmek, suç unsuru tespit edilen militan konumundaki öğrenciler hakkında işlem yapılmasını sağlamak şeklindeki Batı Çalışma Grubunun amaçları doğrultusunda alınmış kararlar olup olmadığı sorusuna şüpheli ifadesinde; Bu kararların YÖK'ün kendi yetki ve iç işleyişi ile ilgili verilen disiplin kararları olduğunu, çoğunlukla da YÖK Başkanının katılmadığını, yargı denetimine tabi kararlar olduğunu, Batı Çalışma Grubuyla ilgisi olmadığını,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/1756 (Ergenekon) sayılı soruşturması kapsamında 07/01/2008 günü evinde yapılan aramada ele geçen Siyasal İslamla Mücadele Yöntemleri başlıklı, Eylül 1997 tarihli, Gizli ibareli ve o tarihte YÖK üyesi olan Erdoğan ÖZNAL tarafından yazılan üst yazı bulunan belge ile ilgili olarak ifadesinde; bu belgeyi kendisine Erdoğan ÖZNAL’ın gönderdiğini, onun yazıp çizmeyi seven bir kişi olduğunu, bu belgeyi onun hazırlayıp hazırlamadığını da bilmediğini, kitapçık şeklinde bir doküman olduğunu.

07/01/2008 günü evinde yapılan aramada ele geçen bir kısım vakıflar, dernekler, özel okullar, şirketler, dersaneler, öğrenci yurtları, dergiler, yurtdışı okulları ile ilgili bilgilerin yer aldığı dökümanın kendisine kim tarafından gönderildiğini hatırlamadığını, kendisinin de bu belgelerin bir kısmını arama esnasında gördüğünü, emekli olduktan sonra ofisindeki belgeleri evine taşıdığını, içinde bunların da gelmiş olabileceğini, Batı Çalışma Grubu ile ilgisinin olmadığını belirterek suçlamaları kabul etmemiştir.


Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   150   151   152   153   154   155   156   157   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin