T. C. Başbakanlik diyanet iŞleri Başkanliği trabzon akçaabat darica eğİTİm merkezi



Yüklə 486,7 Kb.
səhifə3/6
tarix06.03.2018
ölçüsü486,7 Kb.
#44420
1   2   3   4   5   6

2- ORUÇTA EHL-İ KİTAB’A MUHALEFET

2.1. SAHURA KALKMA


Sahur oruca başlamadan, fecirden önce oruca yardımcı olması için bir şeyler yemektir. Hıristiyan ve Yahudiler oruç tuttuklarında akşam uyduktan sonra yemek, içmek v.b. fiiller kendilerine haram olurdu. Oruç başlamış olur ve sahur yapmazlardı. İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman’lar için de durum aynıydı. Daha sonra Allah (c.c.) Müslüman’lara fecr doğuncaya kadar yeme, içme ve cinsi temasa müsaade etmiştir. Hatta sahur yemeğini teşvik etmiştir.

2.1.1. Hadislerin Sened Değerlendirmesi


2.1.1.1. Müslim’in Birinci Rivayeti

Müslim’in Amr b. el-As’dan rivayet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v.) sahur yemeğinin Ehl-i Kitab ile Müslüman’ların arasındaki sınır olduğun belirterek teşvik etmiştir.

Müslim; Kuteybe b. Said, Leys, Musa b. Uley, babası (Uley) ve Ebu Kays (Mevla Amr b. el-As) tarikiyle Amr b. el-As’dan rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (s.a.v.): “Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab’ın orucu arasındaki fark sahur yemeğidir.” buyurmuşlardır132.Hadisin ravileri ve hakkındaki tahriçler şu şekildedir.



2.1.1.1.a. Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif es-Sekafi Ebu Reca el Bağlani (240). İbni Hacer “sika ve sebttir” dedi133. Yahya İbni Main, Ebu Hatim Nesai “sika”dır dedi. Ayrıca Nesai “saduk”tur diye ilavede bulundu134.

2.1.1.1.b. Leys b. Sa’d b. Abdurrahman el Fehmi Ebul Haris, el Mısri (175) İbni Sa’d “çok sika olup hadiside sahihtir” dedi135. İbni Hacer’de sika, sebt ve fakih olduğunu söyledi136.

2.1.1.1.c. Uley b. Rebah b. Kasir el Lahmi, Ebu Abdurrahman el Basri(163). İbni Hacer “saduk, muhtemelen hadisleri karıştırdı, ihtilaf etti” dedi137. Ahmet b. Hanbel ve İshak bin Mansur “sikadır” dedi. İbni Hıbban “Sıkat”ında zikretti138.

2.1.1.1.d. Uley b. Rebah b. Kasir el Lahmi, Ebu Abdullah el Basri (114 veya 117). İbni Hacer “sikadır” dedi139.

2.1.1.1.e. Ebu Kays; Abdurrahman b. Sabit, Mevla Amr b. el As(54). Ebu Hatim “Hadisinde bir beis yoktur” dedi. İbni Hıbban’da “Sıkat”ında zikretti140. İbni Hıbban “Tabii’nin sıkatında” onu zikretti141.

2.1.1.1.f. Amr b. el As b. Vail Ebu Abdullah(43) sahabedir142.
2.1.1.2. Müslim’in İkinci Rivayeti

Müslim; Bize Yahya b. Yahya ile Ebu Bekir b. Ebu Şeybe hep birden Veki’den rivayet ettiler. Lafız birinci hadisle aynıdır. Farklı raviler ve haklarındaki değerlendirme şu şekildedir.

2.1.1.2.a. Yahya b. Yahya b. Bekir et- Temimi en Neysaburi, Ebu Zekeriyya(226). Nesai “sika ve sebtir” dedi. Ahmed b. Seyyer el- Mezveri “sikadır” dedi. Nesai başka bir mevzuda Yahya b. Main’in “sika ve güvenilir” olduğunu söyledi143.

2.1.1.2.b. Ebu Bekir b. Ebi Şeybe; Abdullah b. Muhammed b. Ebi Şeybe, İbrahim b. Osman el Vasiti el- Asl, el- Küfi(23). İbni Hacer “sika olup, musannef sahibidir” dedi144. Icli, Ebu Hatim, İbni Hiras “sikadır” dedi145.

2.1.1.2.c. Veki b. Cerrah b. Melih er- Ruvasi, Ebu Süfyan el- Küfi(196–7). İbni Hacer “sika hafız ve abiddir” dedi146.İbni Hıbban “Veki’den daha efdalini görmedim” dedi. İbni Abbas Veki İbni Ebi Zaid’ten daha esbettir” dedi. İcli, “sika, abid, salih, edip ve hafızdır dedi147.
2.1.1.3. Müslim’in Üçüncü Rivayeti

Müslim, bu hadisi bana Ebu’t-Tahir ile İbn-u Vehb, Musa b. Uley’den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır dedi.

2.1.1.3.a. Ebu Tahir; Ahmed b. Amr. b. Abdullah b. Amr el Emevi (249) Nesai “sikadır”,148 Ebu Said “fakih güvenilir ve salihlerdendir” dedi. Ebu Hatim de “onda bir beis yoktur” dedi149.

2.1.1.3.b. İbnü Vehb; Abdullah b. Vehb b. Müslim el-Kuraşi, Ebu Muhammed el Mısri (197). Ebu Zür’a ve Ebu Hatim “bir beis yoktur”, Nesai “sikadır” dedi. İbni Main de “sikadır” dedi150.ibni Hacer de “sika, hafız ve abiddir” dedi151.

Müslim’in “ihbar” “tahdis” ve “an’ane” sigalarıyla nakledilmiştir. Bu üç hadisin senedi muttasıl olup ravileri sikadır. Hadisler sahihtir.


2.1.1.4. Hadisin Tirmizi ve Nesai Rivayeti

Tirmizi ve Nesai’de bu hadisi aynı lafızla Müslim’in hocası Kuteybe b.Said’den rivayet etmiştir152.Tirmizi bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir153.
1.2.1.5. Hadisin Ebu Davud Rivayeti

Ebu Davud hadisi Müsedded ve Abdullah b. Mübarek vasıtasıyla Musa b.Uleh b. Rabah’dan aynı isnad ve lafızla rivayet etmiştir154. Hadisin yukarıda geçen hadislerdeki ravilerden farklı olan ricali şunlardır.

2.1.1.5.a. Müsedded b. Müserhed b.Müserbel el-Esedi el Hafız, Ebul Hasan(228). İbni Main, Nesai ve Icli “sikadır” dedi. Buhari 228 yılında öldüğünü söyledi155.

2.1.1.5.b. Abdullah b. Mübarek b. Vadih Ebu Abdurrahman el Hazneli(181) Abdullah ibni Cüned “sika, âlim ve hadisi sahih olanlardandır” dedi. Muhammed ibni Sad “sika, ğüvenilir, imam ve huccettir” dedi156.

Hadis adil ve zabıt raviler tarafından rivayet edilmiş olup, senedi muttasıl ve sahihtir.


2.1.1.6. Hadisin Darimi Rivayeti

Darimi hadisi, Vehb b. Cerir vasıtasıyla Musa b. Uley’den aynı sened ve lafızla rivayet etmiştir157.Yukarıda geçen hadislerdeki ravilerden farklı olan ravi şudur.

2.1.1.6.a. Vehb b, Cerir b. Hazım b. Zeyd; b. Abdullah el- Ezdi el Basri(206). Darimi “sika “Nesai “onda bir beis yoktur” dedi. Icli, “Basra’lıdır sikadır” dedi. İbni Hıbban’da “Sıkat”ında zikretti158.

Darimi hadisinin ravileri sika olup senedi muttasıldır. Hadis sahihtir.

Yukarıda sahur yapmanın Ehl-i Kitab ile Müslüman’lar arasında bir sınır olduğunu belirten, yedi tane farklı versiyonlarda hadis zikrettik. Bu hadislerin hepsi sahihtir. Sahur yemeği Müslüman’lar ile Ehli Kitab’ın orucu arasındaki farktır. Ehli Kitab sahur yapmadıkları için Müslüman’ların onlara benzemeleri yasaklanmıştır. Onlara muhalefet ederek bir lokma ile bile olsa sahur yapmaları tavsiye ve teşvik edilmiştir.

2.1.2. Hadislerin Metin Değerlendirilmesi


Sahurun fazileti ile ilgili pek çok hadis vardır. Ancak bunlarda Ehl-i Kitab lafzı geçmemektedir. Âlimler bunun tevatür derecesine ulaştığını söylerler.

Enes b. Malik (r.a)dan dedi ki; Pegamber(s.a.v.): “Sahur yapınız. Çünkü sahurda bereket vardır159” buyurdular. Bu hadis İbni Mace hariç Kütüb’ü Sitte tarafından rivayet edilmiştir. Sahabe’den Ebu Hureyre, İbni Mesut ve Ebu Said el-Hudri rivayet etmişlerdir. Tirmizi bu hadisin sahih olduğunu belirtti160.

Âlimler, Rasulullah(s.a.v.)ın sahur yeme emrini nedbe hamlederek, mendub olduğunu ifade etmişlerdir.161 Nevevi, Kadı Iyaz ve İbni Münzir’den bu emrin vacib olmayıp mendup olduğu hususunda fakihlerin icmaı olduğu rivayet edilmiştir.

Âlimleri bu görüşe sevk eden en büyük etmenlerden biri; Hz. Peygamber(s.a.v.) ve Sahabe-i Kiramın zaman zaman visal orucu tutmasıdır. Visal orucu tutan kimse sahura kalkmayarak sahuru terk ederdi. Sahur yemeğine teşvik edilmesinin Ehl-i Kitab’a muhalefet yanında bazı hikmetleri de vardır. Rasulullah(s.a.v.) sahurun berekete vesile olacağını belirtmiştir. Ayrıca sahur seher vaktinde uyanık kalınarak ilahi feyizlerden istifadeye sebep olmaktadır. Oruca başlarken yenilen yemek gün boyu açlığa katlanmakta kolaylık sağlar. Böylece Müslüman’ların oruç ibadetinden kaçınmalarına engel olunur162.

Sonuç olarak Müslüman’ların Peygamber(s.a.v.)in bu emrine uyarak sahura kalkmaları neticesinde hem Ehl-i Kitab’a muhalefet etmiş olacaklar hem de yenilen şeyler ertesi günü tutulacak oruca yardımcı olacaktır.

    1. AŞURA ORUCU TUTMA

Aşura; Arapçadaki on manasına gelen “aşr” kelimesinden türemiştir. Muharrem ayının onuncu günüdür163. Bazıları dokuzuncu gün olduğunu söylemişse de muteber değildir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Muharrem’in onuncu günü oruç tutmuştur. Ömrünün sonunda dokuzuncu günü ilave etmeyi azmetmiş fakat vefat etmelerinden dolayı nasib olmamıştır.

Sahabi ve Tabiun’un büyük çoğunluğu ile İmam Malik, Şafi ve Ahmed b. Hanbel’e göre aşure günü Muharrem’in onuncu günüdür. Aşure arapçada on manasına gelen “aşara” kelimesinden alınmıştır. Bu durumda gün geçmiş geceye izafe edilmiş olur164.

Cahiliyye devrinde H.z. Peygamber(s.a.v.) ve Kureyş’liler bu günde oruç tutmuşlardır. Kureyş’lilerin o günde oruç tutmaları H.z. İbrahim ve H.z. İsmail gibi eski peygamberlerin şeriatlarından kendilerine gelen haberlerden dolayı olsa gerekir. Bu hususu H.z. Aişe validemiz şöyle anlatıyor:

“ Cahiliyye devrinde Kureyş aşura günü oruç tutardı. Onu Rasulullah (s.a.v.) Medine’ye hicret edince (gelince Buhari) bu orucu yine tuttu ve tutulmasını emir buyurdu. Ramazan Orucu farz kılınınca Aşura Orucu’nu terk ederek;

“ Aşura Orucu’nu isteyen tutar isteyen terk eder buyurdular165.

Tirmizi, ehl-i ilim H.z. Aişe hadisi ile amel etmiştir. Bu hadis sahihtir. Âlimler Aşura Orucu’nu vacib görmemişlerdir”166 dedi.

Peygamber (s.a.v.) Medineye hicret edince burada yaşayan Yahudi’lerin Aşura Orucu tutuklarını gördü ve bunun sebebini sordu. Daha sonra kendisi bu orucu tutarak sahabeye de tutmalarını emir buyurdu.

Bu olayı İbni Abbas (r.a.) şöyle anlatıyor:

“ Peygamber (s.a.v.) Medine’ye gelmişti. Yahudi’leri oruç tutarken bulmuş ve onlara:

“- Oruç tutuğunuz bu gün nedir? Diye sormuş Yahudiler:

“ Bu çok büyük bir gündür. Bu günde Allah Musa ile kavmini kurtardı da Firavun ile kavmini (suda) garketti. Musa’da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bu günün orucunu tutuyoruz.” demişler. Bunun üzerine Rasulullah:

“- Öyle ise biz Musa’ya sizden daha yakın ve daha evlayız” buyurmuştur. Ondan sonra o gün Rasulullah (s.a.v.) hem kendisi oruç tutmuş hem de tutulmasını emir buyurmuştur”167.

İbni Abbas (r.a.) ın rivayet ettiği bir hadiste Yahudi’ler:

“- Bu gün Allah’ın Musa ile Beni İsrail’i Firavun’a muzaffer kıldığı gündür. İşte biz onu tazim için oruç tutuyoruz.” dediler168.

Peygamber (s.a.v.) Medine’ye hicret ettikten sonra Aşura gününe kadar burada kaldı. Yahudi’lerin o günde oruç tuttuklarını görünce onlara bunun sebebini sordu. Hz. Musa’nın Firavun’dan kurtuluşu olduğu söylenince de: “ Biz ona sizden daha yakınız buyurarak kendisi oruç tutmuş ve sahabilerine de tutmalarını emretmiştir. Çünkü Yahudi’ler Musa’nın dinini ve getirdiği Tevrat’ı tahrif etmişlerdi. Dinin asılları itibariyle Hz. Musa’nın dini ile bizim dinimiz arasında fark yoktur. Ayrıca bizler Tevrat başta olmak üzere bütün peygamberlerin getirdiği kitapların aslına inanmaktayız.

Peygamber (s.a.v.) İslam’ın ilk yıllarında kendisine vahiy gelmediği hususlarda Ehl-i Kitab’a uyar, onların yaptıklarını yapardı. İslam kemale erdikçe bilhassa Mekke’nin fethinden sonra Peygamber(s.a.v.) Efendimiz Ehli Kitab’a benzemekten kaçınmış ve muhalefeti emretmiştir. Sahabe-i Kiram’ da bu konuda hassasiyetle davranmışlardı. Peygamber(s.a.v.) Aşura günü oruç tutmayı emir buyurunca Sahabe; “- Ya Rasulallah bu Ehl-i Kitab’ın tazim ettiği bir gündür” dedi. Bunun üzerine Rasulullah(s.a.v.) “Bir gün önce veya sonra ilave ederek Ehl-i Kitab’a muhalefeti emretmiştir”.

İbn-i Abbas(r.a) şöyle anlatıyor:

— Ya Rasulallah; şüphesiz ki bugün Yahudi’lerle, Hıristiyan’ların tazim ettikleri bir gün dediler.

Bunun üzerine Rasulullah(s.a.v.):

“-Gelecek seneye inşallah dokuzuncu günde tutarız” buyurdular. İbni Abbas: “fakat gelecek sene gelmeden Rasulullah(s.a.v.) vefat etti” dedi169.

Hadis; Müslim, Ebu Davud ve Beyhaki tarafından nakledilmiştir. Hadisin ikinci kısmı yine Müslim, İbni Mace ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde rivayet edilmiştir170.

Bu hadiste muhalefet lafzı geçmemekle birlikte konumuza ışık tutan birkaç nokta bulunmaktadır. Birinci olarak; Sahabe bugün Yahudi ve Hırıstiyan’ların tazim ettikleri bir gündür” diyerek cevap verdiler. Demek ki Sahabe, Peygamber(s.a.v.)in genel manada Yahudi ve Hırıstiyan’lara muhalefeti emrettiğini bildiği için bu soruyu yöneltmişlerdir.

İkinci olarak Peygamber’imiz; “gelecek sene dokuzuncu günde tutarız” buyurmasıyla iki gün tutarak Yahudi’lere muhalefeti arzulamıştı.

Üçüncü olarak ta bu olay Hz. Peygamber(s.a.v.)’in ömrünün sonlarında olmuş İbni Abbas’ın belirttiği gibi ertesi yıla ulaşamadan vefat etmiştir.

Asıl konumuzla alakalı içerisinde Yahudi’lere muhalefeti emreden lafızlarında bulunduğu hadisi farklı tarikiyle rivayetini bir şekil halinde şu şekilde gösterebiliriz.


2.2.1. Hadisin Sened Değerlendirmesi




2.2.1.1. Hadisin Ahmed b. Hanbel ve Beyhaki Rivayeti


Ahmed b. Hanbel; Huşeym, İbni Ebi Leyla, Davud b, Ali ve babası tarikiyle İbni Abbas’dan rivayet ettiği hadiste; Peygamber(s.a.v.):

“-Aşura günü oruç tutunuz. Aşura’dan bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmak suretiyle bunda Yahudi’lere muhalefet ediniz”171 buyurdular. Bu hadisi Ahmed b. Hanbel’den başka Beyhaki de rivayet etmiştir. Beyhaki hadisi Ahmed b. Hanbel’in hocası Huşeym vasıtasıyla rivayet etmiştir.

Ahmed b. Hanbel ve Beyhaki’nin ravileri ve haklarındaki bilgiler şöyledir.

2.2.1.1.a. Huşeym b. Beşir b. Kasım, Ebu Muaviye el- Vasiti(198). İbni Sa’d; “O sika olup çok sayıda hadis rivayet etmiştir. Sebttir. Tedlisi çok yapardı. “Ahberane” cezm sigasıyla rivayet ederse o hadis huccettir. Eğer bu lafız yoksa “bir şey deildir” dedi172. İbni Hıbban “Sıkat”ında zikretmiştir173.

2.2.1.1.b. İbni Ebi Leyla; Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Leyla el- Ensari el Küfi(148)dir. Ahmed b. Hanbel “zayıftır” dedi, Nesai “kuvvetli değildir” dedi. Ebu Hatim “hıfzı kötü idi” dedi. Buhari de “148de vefat etti” dedi174.

2.2.1.1.c. Davud b. Ali b. Abdullah b. Abbas el-Haşimi (133). İbni Hıbban “ Sıkat’ında zikretti ve “hata yapıyordu” dedi, Yakub İbni Süfyan “133 yılında Medine’de vali iken öldü” dedi175. Mizan’da “Huccet değildir” denilmektedir176. İbni Hacer de “makbuldür dedi177.

2.2.1.1.d. Ali b. Abdulah b. Abbas el-Haşimi, Ebu Muhammed (118). İbni Sad “sika” az sayıda hadis rivayet etmiştir178. İbni Hacer “sika ve abiddir”179 dedi.

2.2.1.1.e. Abdullah b. Abbas b. Abdul Muttalib b. Haşim (68). Sahabidir. Peygamberimizin amcasının oğludur. Muksirundan olup kendisinden 1660 hadis rivayet edilmiştir180.

Hadis “tahdis” ve “an’ane” sigalarıyla ve südasi bir senedle rivayet edilmiştir. Sened muttasıldır. Ravilerden Huşeym tedlis yaptığı yukarıda ifade edilmiştir. Burada “tahdis” cezm sigasıyla naklettiği için tedlis söz konusu değildir. Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Leyla’nın sika olmakla beraber hafızasının zayıflığı konusunda bir takım tenkitler olmuştur. Bundan dolayı hadisin hasen olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.


2.2.1.2. Hadisin Abdürrezzak Rivayeti

Abdürrezzak İbni Cüreyc ve Ata tarikiyle İbni Abbas’tan rivayet ettiği bir hadiste İbni Abbas Aşura günü hakkında:

“- Yahudi’lere muhalefet edin. Dokuzuncu ve onuncu gün oruç tutunuz dedi181.

Abdürrezzak’ın ravileri ve hakkındaki değerlendirmeler şu şekildedir.

2.2.1.2.a. İbni Cüreyc; Abdül Melik b. Abdül Aziz b. Cüreyc, Ebu’l Velid (150) dir. İbni Sa’d “sikadır, çok sayıda hadis rivayet etmiştir” dedi182.

2.2.1.2.b. Ata b. Ebi Rabah Eslem, Ebu Muhammed el- Mekki (144–5) Abbas ed-Devri; Ata için “mülaim ve küttabdır” dedi183. Tabakat’ta “sika, fakih, âlim ve çok hadis rivayet etmiştir” denilmektedir184. İbni Hacer de “ sika ve fakihtir ancak mürsel rivayeti çoktur” dedi185.

2.2.1.2.c. Abdullah b. Abbas İbni Abdil Muttalip İbni Haşim İbni Abdi Menaftır(68). Rasulullah’ın amcasının oğludur. Sahabidir 186.

Abdürrezzak’ın ravileri sikadır. Senedi de muttasıl olup hadis sahihtir. Ancak bu hadis Abdullah b. Abbas’ın sözüdür mevkuf hadistir.


2.2.1.3. Hadisin Tirmizi Rivayeti

Tirmizi bu hadisi Abdurrezzak’ın rivayeti gibi rivayet etmiş fakat “ruviye” meçhul sigasıyla hadisi naklederek sened zikretmemiştir. İmam-ı Şafii; Ahmed b Hanbel ve İshak bu hadisle amel etmişlerdir dedi.187

Aşura orucunda bir gün önce veya sonra tutarak Yahudi’lere muhalefeti emreden dört tane hadis vardır. Bunlardan zikredilen ilk iki tanesi merfu muttasıl olup hasendir. Son iki tanesi ise mevkuf hadis olup sahihtir. Abdullah b. Abbas’ın sözüdür. Bununla birlikte Peygamber(s.a.v.)in Aşura’dan bir gün önce tutmayı arzulaması konu ile ilgili hadisleri desteklemektedir.


2.2.2. Hadisin Metin Değerlendirmesi


Peygamber(s.a.v.)in Aşura orucunu onuncu gün tutmuş, benzeme durumu meydana gelince de bir gün önce tutmayı arzulaması ile ilgili İbni Hacer şu mütaalayı yürütüyor.

“Bu Rasulullah(s.a.v.)ın son zamanlarda verdiği bir emirdir. Aleyhisselatu vesselam; Vahiy gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitab’a muhalefet etmeyi severdi. Bu, bilhassa putperestlere muhalefet eden hususlarda böyleydi. Ne zaman ki Mekke fethedildi İslam dini her yerde şöhret ve üstünlük elde etti, derhal Ehl-i Kitab’a muhalefeti emretti. Bu mesele de şöyle oldu; Önce “Biz Musa’ya sizden daha layık ve ehakkız” diyerek onlara benzemeyi tercih etti. Sonra onlara muhalefeti uygun buldu. Aşureye bir gün önceden veya bir günde sonra ilave yapılmasını emretti.188

Aşure Orucu’nun hükmüne gelince; Âlimler Ramazan Orucu farz kılınmadan önceki durumu hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bazı âlimler Aşure Orucu önceleri farz idi. Ramazan Orucu farz kılınınca nesh edildi dediler. İmam-ı Azam ve Şafiilerden bazıları bu görüştedir. Bazı Şafiiler ise Aşure Orucu’nun başlangıcından itibaren sünnet olduğunu, ancak Ramazan Orucu farz kılınmadan önce müekked sünnet olduğu halde Ramazan’ın farz kılınışından sonra müstehab hale geldiğini söylerler.189 Aşure Orucunun önceleri faz iken Ramazan Orucu’nun farz kılınması ile neshedildiği şeklindeki görüş daha kuvvetlidir. Çünkü bu fikri destekleyen birçok hadis mevcuttur. Bunlardan birkaçının anlamı şöyledir.

Hz. Aişe(r.anha) şöyle anlatıyor:

“-Ramazan Orucu farz kılınmadan önce Aşura Orucu’nu emrederdi. Ramazan Orucu farz kılınınca artık aşura günü isteyen oruç tutar isteyen tutmaz oldu”.190Konunun başında zikrettiğimiz Hz. Aişe hadisi de daha geniş ve açıktır.

Diğer bir hadiste de Humeyd b.Abdurrahman b. Avf’tan; dedi ki Muaviye(r.a) Medine’de hicret ettiği sene aşure günü minber üzerinde hutbe irad edip şöyle dedi:

“-Ey Medine’liler! Âlimleriniz nerede? Ben bugün için Rasulullah(s.a.v.)ın şöyle buyurduğunu işittim:

“-Bugün aşura günüdür. Allah bugünün orucunu size farz kılmadı. Ama ben oruçluyum. Şimdi sizden kim oruç tutmak isterse tutsun, kim tutmak istemezse oda tutmasın”.191

Bu hadisten ortaya çıkan hususlardan biri de Aşura Orucu’nun devamlı olarak farz kılınmadığıdır. Çünkü Hz. Muaviye’de Mekke’nin fethi yılında Müslüman olmuştur. O zaman Aşura Orucu farz değil müstehaptır. Ramazan Orucu hicretin ikinci senesinde faz kılınmıştır. Aşura Orucu bu zamana kadar farzdır. Ramazan’ın farziyetinden sonra nesh olmuş, Müslüman’lar serbest bırakılmış ve müstehap olarak kalmıştır.

“Aşura Orucu önceleri müekked sünnetti, mensuh oldu ve müstehap olarak kaldı” şeklindeki anlayış zayıftır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi önce farz olup daha sonra nesh edilip kuvvetli sünnet olarak hükmü devam etmektedir. Bunun en büyük delili de: Hz. Peygamber(s.a.v.)’in vefatından bir yıl önce bu orucu tutup seneye de dokuzuncu günü tutmayı arzulamasıdır.

Aşura Orucu faziletli ibadetlerden biri olup Peygamber(s.a.v.) vefatına kadar bu orucu ihmal etmemiştir. Son arzularından biri de Aşura’ya bir gün önce veya sonra ilave ederek Yahudi’lere muhalefet etmektir. Ancak buna ömrü vefa etmemiştir. Müslüman’lar Aşura Orucu’na bir gün ilave ederek hem Hz. Peygamber’in son arzularından birini gerçekleştirmiş olacaklar hem de Yahudi’lere muhalefet etmiş olacaklardır.

Hz.Peygamber(s.a.v.)’in Ehl-i Kitab’tan olan Yahudi’lere muhalefet etmek için Aşura gününe bir gün önce veya sonra ilave ederek tutulması arzu ve emirleri neticesi bazı âlimler Aşura Orucu’nu bir gün tutmayı Yahudi’lere benzemek olacağı için doğru görmemiş, bunun yanında bir gün önce veya ilave ederek oruçlu geçirilmesini tavsiye etmişlerdir.192Mendub olanda budur.




2.3.CUMARTESİ PAZAR ORUCU

Allahu Teala yeryüzüne gönderdiği ümmetlere belirli günleri ve ayları mübarek kılmıştır. Bunlardan biriside Cuma günüdür. Bu gün Müslüman’lara mübarek kılındığı gibi diğer ümmetlere de mübarek kılınmıştır. Ancak dinlerini tağyir edip kitaplarını tahrif eden Ehl-i Kitab, önemli olan bu günüde değiştirmişlerdir. Yahudi’ler cumartesi gününü Hıristiyanlar da pazar gününü bayram edinmişlerdir193.Tazim ettikleri bu günlerde havra ve kiliselerine giderek ibadetlerini bu günlere has kılmışlardır.

Peygamber(s.a.v.) İslam’ın ilk yılarında cumartesi günü oruç tutmayı yasaklamış, ancak farz ve vacip olanların tutulmasına izin vermiştir. Daha sonra bu günlerin Yahudi’lerin önemli günleri olması nedeniyle onlara muhalefet için en fazla bu günlerde oruç tutmuştur.

Konu ile ilgili Abdullah b. Büsr es-Sülemi kız kardeşi (Yezid’in rivayetine göre) Samma’dan Rasululah(s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Cumartesi günü size farz kılınanın dışında oruç tutmayınız. Sizden biriniz (oruç bozmak için) üzüm çubuğu kabuğu veya bir ağaç dalından başka bir şey bulamazsa onu çiğnesin (orucunu bozsun)”194. Ebu Davud bu hadis nesh edilmiştir dedi.

Lafız Ebu Davud’undur. Tirmizi hadisi aynı sened ve lafızla rivayet ederek sahih olduğunu belirtti195. Hâkim, “Buhari ve Müslim’in şartı üzere sahih olmakla beraber tahriç etmediler. Bu hadis muarızdır” dedi196 ve İnbü’s-Seken197 hadisin sahih olduğunu belittiler. İbni Şihab ise bu hadis zayıf (hımsi) bir hadistir”dedi198. İmam-ı Malik “bu yalandır” Nesai de “bu hadisler muzdaripdir”199dedi.

Samma’nın asıl adı: Behime ve Büheyme ya da Nüheyme’dir. Sahabiye olup Samama onun lakabıdır200.

Bu hadisi şerifin zahiri, cumartesi günü nafile oruç tutmanın caiz olmadığını ifade etmektedir. Ramazan, kefaret ve nezir oruçları müstesnadır.

Bununla beraber Hz. Peygamber(s.a.v.)in bu günlerde oruç tuttuğu ve bunu Ehl-i Kitab’a muhalefet için yaptığı belirtilmektedir. Peygamber’imiz en fazla bu günlerde oruç tutmuştur.

2.3.1.Hadisin Sened Değerlendirmesi


Cumartesi Pazar orucu ile alakalı hadisi farklı tarikleriyle rivayetini bir şekil halinde şu şekilde gösterebiliriz.




2.3.1.1.Hadisin Ahmed b. Hanbel Rivayeti

Ahmed b. Hanbel’in; Attab b. Ziyad, Abdullah b. Mübarek, Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali, babası ve Kureyb tarikiyle rivayet ettiği hadiste Ümmü Seleme(r.anha) şöyle dedi;

“-Rasulullah(s.a.v.)in en fazla oruç tutuğu günler cumartesi ve pazar günleri idi. Ve “bunlar müşriklerin bayram günleridir. Ben de onlara muhalefet etmek isterim” dedi201.

Ahmed b. Hanbel’in ravilerini tetkik edecek olursak;



2.3.1.1.a. Attab b. Ziyad el- Mervezi(212)dir. Ahmed b. Hanbel’in hocasıdır. İbn-i Sa’d “sikadır”dedi202. Ebu Davud “onda bir beis yoktur” dedi ve Ebu Hatim “sika” dedi203.

2.3.1.1.b. Abdullah b. Mübarek b. Vadih, Ebu Abdurrahman(181). Ebu Hatim “fakih, âlim ve abiddir”dedi. Ahmed b. Hanbel “İbnü Mübarek’in zamanında onun kadar ilim taleb eden yoktu” dedi204. İbn-i Hacer “sika, sebt ve fakihtir”205dedi.

2.3.1.1.c. Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali b. Ebu Talib. Nesai “sika” dedi, Daregutni “sika ve hıfzı kuvvetlidir dedi206.

2.3.1.1.d. Muhammed b. Ömer b. Ali b. Ebu Talib. Ebu Abdullah el-Haşimi, Muhammed b. Sa’d onu bir yerde üçüncü tabakadan bir yerde de dördüncü tabakada zikretti. İbn-i Hıbban’da “Sıkat”ında zikretti.207

2.3.1.1.e. Kureyb bi Ebu Müslim el-Haşimi Ebu Rüşdin Mevla İbn-i Abbas(98)dır dır. İbn-i Sa’d “inşallah sikadır. Hadisi hasendir” dedi208.

2.3.1.1.f. Ümmü Seleme; Hind Binti Ebi Ümeyye(59)dir. Peygamber(s.a.v.)in zevcelerindendir. Peygamberimizle hicretin dördüncü senesinde evlenmiştir209.

Ahmed b. Hambel’in hadisi “tahdis” ,“an’ane”ve “sema” sigalarıyla ve südasi bir senetle rivayet etmiştir. Raviler sika olup sened muttasıldır. Ancak Muhammed b. Ömer hakkında söz söylenmiştir.

Zehebi de hadisin sika olduğunu söylemiştir. Bu hadis sahihtir.

Bu hadis bazı hadis kitaplarında daha uzun rivayet edilmiştir. Küreyb şöyle dedi :“Ashab’tan bazıları Hz. Peygamber(s.a.v.)in en çok oruç tuttukları günü sorması için Küreyb(beni) Ümmü Seleme(r.anha)ya gönderdiler. Ümmü Seleme, Küreyb’in sorusuna: “Cumartesi ve Pazar günleri” karşılığını verir. Küreyb hadiseyi naklederek şöyle devam etti. “Ben beni gönderenlerin yanına döndüm. Sonraki söylediğimi beğenmediler ve hepsi birden kalkıp Ümmü Seleme’ye varıp sordular: O da Küreyb doğru söylemiş, Hz.Peygamber: “Ogünler müşriklerin bayram günleridir. Ben onlara muhalefet etmek istiyorum” buyurdu dedi.210


2.3.1.2.Hadisin Hâkim ve Beyhaki Rivayeti

Hâkim yukarıdaki hadisi Abdullah b. Mübarek vasıtasıyla rivayet etmiştir. Beyhaki de aynı hadisi hocası Hâkim’den aynı senedle hadisin bir mislini rivayet etmiştir. Hâkim, bu hadis muarız ve senedi sahihtir dedi. Zehebi de muvafakat etmiştir211.

Peygamber (s.a.v.)in cumartesi ve pazar günü oruç tutarak Ehl-i Kitab’a muhalefeti arzu ettiği ile ilgili üç tane hadis zikrettik. Bu üç hadisin senedleri muttasıl olup ravileri de sikadır. Hadisler sahihtir.

2.3.2. Hadislerin Metin Değerlendirmesi


Hz. Aişe validemizin rivayet ettiği bir hadiste “Peygamber(s.a.v.)in bir ay cumartesi pazar ve pazartesi, diğer ayda salı, çarşamba ve perşembe günleri oruç tuttuğunu rivayet etmiştir”212.Tirmizi bu hasisin hasen olduğunu belirtmiştir. Bu hadisi sadece Tirmizi rivayet etmiştir.

Hz. Peygamber(s.a.v.) yukarıda ilk olarak zikrettiğimiz hadiste cumartesi orucunu yasaklamıştır. Zikrettiğimiz diğer hadislerde de kendisi cumartesi orucunu tutmuş ve adeta ümmetine tavsiye etmiştir. Bu iki grup hadisin ikisi de sahih olup aralarını te’lif etmek mümkün değildir. Bu görüşte olan Ebu Davud başta olmak üzere birçok âlim birinci zikrettiğimiz “Abdullah b. Büsr” hadisinin mensuh olduğunu söylemiştir.

Âlimlerin çoğunluğu ise neshin; birbirine muhalif iki delil arasında tercih söz konusu olmadığında başvurulacak bir yol olduğunu belirterek, burada iki rivayetin arasını cemetmek mümkündür” demişlerdir.

Tirmizi; “Abdullah b. Büsr” hadisi için “burada varid olan kerahatin manası; kişinin sadece cumartesi günü oruç tutmasıdır. Çünkü Yahudi’ler cumartesi gününü tazim ederlerdi” dedi213.

Bedrü’l- Münir’de: Hz. Peygamber(s.a.v.) cumartesi günü oruç tutmayı nehyettiğini gösteren hadis ile kendisinin o gün oruç tuttuğunu ifade eden hadisler arasında bir tezat yoktur. Çünkü: Hz. Peygamber(s.a.v.) cumartesi günüleri bir gün sonrası olan pazar günüyle birlikte oruç tutmuş, sadece cumartesi günü oruç tutmayı ise menetmiştir. Yine cuma günü oruç tutana cumartesi günü tutma şartıyla izin vermesi bunu desteklemektedir. Eğer hadislerin arasını cemetme imkânı varsa bu nesihten daha evladır214.

İmam-ı Malik ve bir grup âlim; cumartesi günü başka gün eklemeden de oruç tutmanın mekruh olmadığı görüşündedirler. Bazıları Abdullah b. Büsr hadisi mensuhtur dediler. Bazıları da; Eğer nesih yok ise bu hadis zayıftır ve delil olmaz dediler. Buna sebep olarak hadisin bir rivayetinde Abdullah b. Büsr kız kardeşi vasıtasıyla Hz. Peygamber’den; başka bir rivayette Abdullah babası Büsr’den diğer bir rivayette de Abdullah kız kardeşi vasıtasıyla Hz.Aişe’den rivayet etmesi sebebiyle muzdarip olduğunu söylerler. İbn-i Hacer “Bu geçerli bir sebep değildir. Çünkü onların hepsi sahabidir” dedi215. Sahabe’nin hepside abiddir.

İmam-ı Ebu Hanife, Şafii ve Ahmed b. Hanbel; Abdullah b. Büsr” hadisini delil alarak sadece cumartesi günü oruç tutmanın mekruh olduğu görüşüne vardılar. Sadece cumartesi günü oruç tutmanın yasaklanmasının hikmetine gelince “Yahudi’ler bayram edinmek suretiyle tazim ediyorlardı. Hz. Peygamber(s.a.v.) onlara muhalefet etmek istedi” dediler216.

İbn-i Hacer, Ebu Davud’un “bu hadis mensuhtur” sözü ile ilgili olarak “Bu hadisteki nesih yönü açık değildir”.Ebu Davud’un nesih görüşüne varışı, Hz. Peygamber(s.a.v.) Ehl-i Kitab’a önce muhalefet etmeyi sevdiğini sonra ise onlara muhalefet edin” buyurmuş olmasından olabilir. Hz. Peygamber (s.a.v.)in cumartesi günü orucunu nehyetmesi ilk hale, o günde oruç tutması da sonraki hale uygun olur. İşte nesih yönü bu olabilir217.

Sonuç itibariyle Yahudi ve Hıristiyan’lara muhalefet etmek için cumartesi ve pazar günleri birlikte oruç tutmak müstehaptır. Sadece cumartesi günü oruç tutmak mekruh iken Yahudi’lerin tazim ettiği gibi tazim maksadıyla tutmak haramdır.


Yüklə 486,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin