T. C. DİYanet iŞleri başkanliği eğİTİm hiZMETleri genel müDÜRLÜĞÜ Program Geliştirme Daire Başkanlığı



Yüklə 5 Mb.
səhifə268/740
tarix05.01.2022
ölçüsü5 Mb.
#63144
1   ...   264   265   266   267   268   269   270   271   ...   740
ll. ÜNİTE: AHLÂK

  1. Ahlâk Kavramı

Ahlâk Arapça'da "yaratılış, seciye, tabiat, huy" gibi mânalara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. Sözlüklerde çoğunlukla insanın fizikî yapısı için halk; manevî yapısı için hulk kelimelerinin kullanıldığı kaydedilir.

Başta hadisler olmak üzere İslâmî kaynaklarda hulk ve ahlâk terimleri genel anlamda iyi ve kötü huyları, fazilet ve reziletleri ifade etmek üzere kullanılmıştır. Özellikle iyi huylar ve faziletli davranışlar hüsnü'l-huluk, mehâsinü'1-ahlâk, mekârimü'l-ahlâk, el-ahlâku'l-hasene, el-ahlâku'l-hamîde terimleriyle, kötü huylar ve fena hareketler ise sûü'l-huluk, el-ahlâku's-seyyie, el-ahlâku'z-zemîme gibi terimlerle karşılanmıştır. Ayrıca ahlâk kavramı yanında, yeme, içme, sohbet, yolculuk gibi günlük hayatın çeşitli alanlarıyla ilgili davranış ve görgü kurallarına, takdire değer davranış biçimlerine, bunlara dair öğüt verici hikmetli sözlere ve bu sözlerin derlendiği eserlere edep (ç. âdâb) denilmiştir.

Ahlâk kelimesi terim olarak şöyle tanımlanmıştır:

Ahlâk, insan nefsinde yerleşen öyle bir meleke (yeti / kompleks yapı)dır ki, bütün fiil ve davranışlar, hiçbir fikrî zorlama olmaksızın, düşünüp taşınmadan, bu meleke sâyesinde kolaylıkla ortaya çıkar.

Bu tanıma göre;



  • Ahlâk, yalnızca “iyi huylar ve kābiliyetler” manâsına gelmez. Kelimenin asıl anlamı ile “iyi ve kötü huylar”ın hepsine birden “ahlâk” denir.

  • Ahlâk, insanda gelip geçici bir hâl olmayıp, onun mânevî yapısında yerleşen, bir meleke (kompleks yapı) hâlini alan istidât ve kabiliyetler bütünüdür.

İslâm dini yüksek ahlakî değerleriyle, aşiret ruhu, asabiyet duygusu, rekabet ve küçümseme gibi dışa dönük geçici hazlara düşkünlüğün doğurduğu kaba ve hoyrat geleneklerin yerine, insanın nefsini dizginlemesi, tabiatını kontrol altına alması, kendini öfke ve şiddetten koruması anlamına gelen hilm ve şefkati koymuştur. Bu suretle insana, kendi dışındaki varlıklara çevirdiği (çevireceği) mücadele enerjisini kendi hevasının kötü temayüllerine karşı yöneltmesini öğretmiştir.

Arap kabilelerinin hayat tarzları, örfleri, koyu ve anlamsız putperestlikleri, yüksek bir ahlâkın kurulmasına başlı başına bir engel teşkil ediyordu. Hz. Peygamber ise, bir olan Allah'a itaat temeline dayalı bir ahlâkî ve dini birlik sağlama görevini üstlenmişti (Âl-i İmrân 3/103). İslam’ın öğretilerinde, kabile ve nesep üstünlüğü anlayışı reddediliyor, Allah'a saygı (takva), ferdî ve sosyal planda yücelmenin ve değer kazanmanın ölçüsü kabul ediliyordu. Bu ölçüye uygun olarak, Allah'ın bütün yaratıklarına karşı merhametli olmak, beşerî ilişkilerde dürüstlük ve güvenilirlik, karşılık beklemeden sevgi ve fedakârlık, samimiyet ve iyi niyet, kötü eğilimlerin bastırılmasını ve daha birçok faziletler emrediliyordu.

İslâm ahlâkının kaynağı Kur'an ve onun ışığında oluşan sünnettir. Nitekim Hz. Âişe bir soru münasebetiyle Hz. Peygamberin ahlâkının Kur'an ahlâkı olduğunu belirtmiştir (Müslim, Müsafirin 139). Bu sebeple İslâm ahlâk düşüncesi Kur'an ve Sünnetle başlar. Bu iki kaynak dinî ve dünyevî hayatın genel çerçevesini çizmiş ve pratik hayata uygulanacak ilkelerin esasını belirlemiştir. Bunlar daha sonra fıkıhçılar, hadisçiler, kelâmcılar, mutasavvıflar, hatta filozoflar tarafından geliştirilecek olan ahlâk anlayışlarının temelini oluşturmuştur. Kur'ân-ı Kerîm, ihtiva ettiği diğer konular gibi ahlâk konularını da herhangi bir ahlâk kitabı gibi sistematik olarak ele almamakla birlikte, eksiksiz bir ahlâk sistemi oluşturacak zenginlikte nazarî prensipler ve amelî kurallar getirmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'de ahlâk kelimesi yer almaz. İki yerde hulk kelimesi geçer (Şuarâ 26/ 137; Kalem 68/4). Bunlardan biri "âdet ve gelenek", diğeri "ahlâk" mânasında kullanılmıştır. Pek çok âyette yer alan amel kelimesinin alanı ise ahlâkî davranışları da içine alacak şekilde geniştir. Bunun yanında birr, takva, hidâyet, sırât-ı müstakim, sıdk, amel-i sâlih, hayır, mâruf, ihsan, hasene ve istikamet kavramları iyi / güzel ahlâk anlamına dâhilken; ism, dalâl, fahşâ, münker, bağy, seyyie, hevâ, israf, fısk, fücur, hatîe, zulüm kavramları kötü ahlâk anlamına dâhildir. Aynı kavramsal çerçeve, (ahlâk kavramı da dahil olarak) hadisler için de geçerlidir.

İnsanı mükellef ve sorumlu varlık olarak takdim eden Kur'ân-ı Kerîm, onun ahlâkî mahiyeti konusuna özel bir önem vermiştir. Buna göre Allah insanı en güzel bir tabiatta yaratmış (Tîn 95/4), ona kendi ruhundan üflemiştir (Hicr 15/ 29). Ancak insanın üstün ruhî cephesi yanında bir de topraktan yaratılan beşerî cephesi vardır. İşte insandaki bu ikilik onun ahlâkî bakımdan çift kutuplu bir varlık olması sonucunu doğurmuştur.

"Allah insan nefsine hem kötülük yapabilmeyi (fucûr), hem de kötülükten sakınabilmeyi (takvâ) ilham etmiştir. Dolayısıyla nefsini (günahtan) arındıran kurtuluşa erecek, onu kirletip günahlara boğan ise hüsrana uğrayacaktır".251

İslam, hem insanın ahlâkî mahiyeti hakkında bu dengeli yaklaşımı benimsemekte, hem de onun ahlâkî hüküm ve tercihlerine müfakat ve ceza öngörmektedir. Diğer taraftan insanın özü itibariyle temiz olduğu ve temiz fıtratını muhafaza etmekle emrolunduğu da dinin öğretilerindendir.




  1. Yüklə 5 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   ...   264   265   266   267   268   269   270   271   ...   740




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin