Rolünü benimseme
Yeteri kadar benimsenmemiş de olsa, bir kısım meslekler şöyle veya böyle yürütülebilir. Ancak din hizmeti için böyle bir şey söz konusu olamaz. Çünkü din hizmeti; bu hizmeti sevmemiş, benimseyememiş, özümseyememiş elemanlarla yürütülebilecek nitelikte bir hizmet değildir. Din hizmetlileri de, rol icabı kılıktan kılığa giren, benimsemediği rolleri de üstlenebilen aktörler değillerdir. Din hizmeti, mesleğini aşk derecesinde severek benimseyenlerin yürütebileceği bir iştir.
Eğer din görevliliğini bir meslek olarak göreceksek, o her şeyden önce peygamberlerin mesleğidir. Dünyayı ve ahreti birlikte kazandıran kutlu bir meslektir. Belki birçoğumuz mesleğin içerisinde olduğumuz için bu durumun farkında değiliz fakat dışarıdan birisine sorulduğu zaman bu çok net görülecektir. Gönlü ve gözü başka mesleklerde veya başka yerlerde olan kişilerin, bu hizmeti bihakkın yerine getirmesi düşünülemez. Dolayısıyla bir din görevlisi her şeyden önce bulunduğu konumun değerini bilmeli, hizmeti ilke edinmeli, mesleğini sevmeli ve en hayırlı işi yaptığının farkında olmalıdır. Bulunduğu ortamlarda din görevlisi olduğunu saklayan, mesleğini söylemekten utanan bir görevli, hiçbir zaman ideal anlamda kendisinden beklenen din hizmetini sunamaz. Peygamber mesleğini devam ettirenler olarak; peygamberler gibi sevgi temelli, inanarak, isteyerek ve severek görev yapmalıyız.
Mesleklerini icrada isteksiz ve din hizmetinde hasbi gayret gösteremeyen din görevlileri toplumda “memur tipi din adamı” olarak nitelendirilmektedir. Halkın bu tip din hizmetlilerinden gerekli ve yeterli din hizmetini alamayacağı kuşkusuzdur.
Aynı şekilde hizmet merkezimiz olan cami, Kur’an Kursu vb. yerler, bütün aksamı ile (mihrabı, minberi, minaresi, mahfilleri, hat yazıları, lukata ve sadaka taşları, tarihi, külliyesi, yetiştirdiği önemli hocalar ve talebeler vs.) tanınmalı ve tanıtılmalıdır. Bizim bu gayret ve çabalarımız bu mesleğin saygınlık ve etkinliğini artırarak bize de güven kazandıracaktır.
-
Dostları ilə paylaş: |