T. C. DİYanet iŞleri başkanliği eğİTİm hiZMETleri genel müDÜRLÜĞÜ Program Geliştirme Daire Başkanlığı



Yüklə 5 Mb.
səhifə445/740
tarix05.01.2022
ölçüsü5 Mb.
#63144
1   ...   441   442   443   444   445   446   447   448   ...   740
SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM

C. HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.V.) ÖRNEKLİĞİ

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآَخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا

"Allah'a ve âhirete umut bağlayan, Allah'ı dilinden ve şuurundan düşürmeyenler için Resûlullah'ta, elbette güzel bir örneklik vardır" (Ahzâb: 33/21).



Örnek gösteren Allah, örnek olan O'nun elçisi, Son Peygamberidir. Örnek alacak olanlar ise müminler, ama sıradan müminler değil, umudunu Allah'a ve ahiret (ebedî hayat) mutluluğuna, dünyada ve ahirette Allah'ın lütfuna bağlamış olan, O'nu gönül, şuur ve dilinden düşürmeyen, O'nunla var olan, her işin önünde, içinde ve sonunda O'nunla olan, olmak isteyen müminlerdir. İşte bunlar için, bizzat Allah'ın, Kitabı'nda gösterdiği örnek Muhammed Mustafâ'dır (s.a.v.).

Üç unsur: 1. Örnek gösteren 2. Örnek gösterilen 3. Örnek Alacaklar

Hz. Peygambere iman eden sahabe O’nu ilk olarak örnek edinen guruptu. Onlar Efendimizi çok seviyorlardı. Bu sevgi ve itaatlarını ifade etmesi bakımından onlar tarafından söylenen şu ifade kalıpları gerçekten çok manidardır: “Ale’r-ra’si ve’l-Ayn(Başım gözüm üstüne)”, “Fedâke ümmî ve ebî (Anam babam feda olsun sana Ya Rasulallah)”. Bunun yanında O, tevazuunu koruyor ve şu manidar sözleri söylüyordu: “ Ben ne bir kralım ne de zorbayım. Bilakis kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.”

O, kendindeki bu örneklik durumunu bir öğretim metodu olarak değerlendiriyordu. Bir defasında şöyle buyurmuştu: “ Ey insanlar, minber üzerinde durup size imamlık yapmamın sebebi, bana uymanızı sağlamak ve nasıl namaz kıldığımı öğrenmenizi kolaylaştırmak istedim.” Hatta Onun örnekliğinin izlerini Peygamberlikten önceki hayatında arama faaliyeti bile anlamlıdır. Hılfu’l-fudûl içerisinde yer alması, el-Emin vasfını taşıyor olması bunun en önemli örneklerinden bir kaçıdır. Bu arada örnek alma ile taklit arasındaki farka işaret etmemiz gerekir. Örnek almak, bilinçli bir faaliyettir. Örnek alan kişi, örnek alacağı obje ya da davranışı niçin örnek alması gerektiği bilinciyle hareket eder. Onda örnek alınması gerekli olan nitelikler bulunduğunu ve bunları benimsemesi hâlinde kendisi için faydalı olacağını düşünür. Taklit ise; genellikle bilinçsiz bir davranıştır. Kişi çoğu kez taklit ettiği şeyi ya da kimseyi, niçin taklit ettiğinin farkında değildir. Örnek almak, insanın kişilik ve davranışlarında ciddî ve kalıcı değişimlere yol açar. Taklit ise kişinin sadece davranışlarında yüzeysel ve biçimsel bir değişim doğurur.

İnsan önce hedefini belirleyecek, sonra da bu hedefe ulaşabilmek için gerekli tedbirlere başvuracaktır; tedbirler içinde en işe yarar olanı birikmiş tecrübelerden yararlanmaktır. En iyi yol bilinen yoldur, daha önce denenmiş ve hedefe ulaştırdığı sabit olmuş tedbir ve yöntemlerdir. Fânî dünya hayatında kendilerine bir hedef seçenler, bu hedefi daha önce yakalamış kimseleri örnek alırlar. Fânî dünya hayatını, ebedî mutluluğun bir aracı, bir köprüsü, bir müsveddesi olarak görenler hedeflerine ulaşabilmek için bu dünya hayatını nasıl yaşamaları gerektiğini bilmek ihtiyacındadırlar. Katıksız, katışıksız, ebedî ve gerçek mutluluğun yolcuları, bu yolu kat ederek hedefe ulaştığı bilinen birini bilir ve bulurlarsa, onun gibi yaşar ve yürürlerse elbette maksutlarına ereceklerdir.

Bilinen bir gerçektir ki, bir toplumu değiştirmek için sadece teorik eğitimle yetinilemez. Toplumu değiştirmenin tabiî şekli, onların izleyecekleri yolu uygulamalı örneklerle göstermektir. İşte yaşayan bir Kuran olarak Hz. Peygamber, yaşadığı topluma öyle bir örneklik sunmuştur ki: insanlar sözünden daha çok yaşantısından etkilenmişlerdir. Dini tebliğ etmekle görevli olanlar Efendimizin bu örnekliğinden alacakları çok şey var. Nasıl ki Hz. Muhammed(sav) yaşadığı toplumda haliyle örnek olup onlar üzerinde bir etki oluşturdu, onlar da yaşadıkları toplum içerisinde böyle bir örnekliği sergilemek durumundadırlar. Aynı zamanda bu örnekliği ile Efendimiz, Kuran-ı Kerim’in, insan için nasıl yaşanabileceğinin, hayata ne şekilde dahil edilebileceğinin canlı ve dinamik bir örneği idi. (Hz. Aişe: “O’nun ahlakı Kuran’dı” der)

Şu da bir gerçek ki; Yüce Allah’ın insanlığa örnek olarak sunduğu Hz. Peygamberin hayatı bütün ayrıntısı ile önümüzde durmaktadır. Dünya tarihinde, yaşadığı hayatı teferruatlı bir şekilde kayıt altına alınan O’nun gibi bir başka beşer yoktur. Hayatın hemen hemen her noktasında bizim için örneklik teşkil eden sözleri ve davranışları, sağlam bir şekilde bize ulaşmıştır. Sabah uykudan uyanınca ne yapılır, yemek nasıl yenir, su nasıl içilir, namaz ne şekilde kılınır, abdest nasıl alınır, ticaret nasıl yapılır, eşlere çocuklara nasıl muamele edilir, yatmadan önce ne yapılır, bir Müslümanın gece hayatı nasıl olmalı, bütün bunlarla ilgili O’nun örneklikleri karşımızda durmaktadır. Öyleyse gidip bu örnekliklerden dünya ve ahiret huzur ve kurtuluşumuz için istifade etmek gerekmektedir.

Bütün insanlık âleminde hayatı ve hayat yolu bilinen, örnek alınması mümkün bulunan, örnek alındığı takdirde "seven ve sevilen, hoşnut olan ve ilâhî hoşnutluk devletine eren" birisi olarak yaşayıp ebedî âleme geçme şansı veren tek insan Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.). O insanlığın bir nevi hülasası, zübde-i alemdir. O'nun kemâlinin ve yolunun test edilmeye ihtiyacı yoktur, ondan başka kim varsa hepsinin yol ve yönteminin test edilmeye ihtiyacı vardır; test aracı, mihenk taşı, iyiyi kötüden, sahteyi sahihten, işe yarayanı yaramayandan ayıracak ölçüt, O'nun aklı, yaptıkları ve öğrettikleridir.

O bir peygamberdir, güzel kişilik, ahlâk ve hayat örneğidir. Ama aynı zamanda bir beşerdir. Bütün insanların yaratıldığı asıldan, özden yaratılmıştır. Bütün insanlar için ortak olan nitelikleri vardır; acıkır, susar, bazı yiyecek ve içecekleri sever, bazılarını sevmez, hastalanır, tedavi görür, acı çeker, korkar, sevinir, eşi, çoluk çocuğu olur. Vahyin gelmediği konularda ve zamanlarda kendi re'yi (düşünce ve içtihadı) ile hareket eder. O'nun örnekliği beşerî hayatı ve tercihleri ile değil, Allah rızasına götüren yolu, davranış ve sözleri ile ilgilidir. Bir mümin, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) beşerî olarak sevmediği bir yemeği, rengi, kokuyu, tipi sevse O'nun örnekliğinden ayrılmış olmaz, ama Allah rızâsı ile ilgili bir konuda O'nun yapmadığını yapsa, yaptığını yapmasa örnekliğini terketmiş, yolundan ayrılmış olur.

Şu hâlde O'nun örnekliğinden istifâde ederek hedefe ulaşabilmek için müminlerin önünde iki mesele vardır:

1. O'nun örnekliğinin bilgi kaynağı Kur'an ve Sünnet (yaptıkları ve söyledikleri) olduğuna göre bu kaynakları defalarca okuyarak bilgi edinmek. (Önce bilgi)

2. Örnek olan davranışlarını böyle olmayanlardan ayırmak ve örnek olanlarını kendine rehber, hayat yolu ve tarzı edinmek. Burada Hadislerdeki ilke ve esasları belirlemek büyük önem arz etmektedir. (Sonra Uygulama)

Öyleyse hadisleri iyi tetkik edip, örneklik teşkil edenler ile etmeyenler arasını ayırmak ve neyin sünnet olup olmadığını da iyi tespit etmek; gerek birey olarak gerekse toplum olarak hepimizin üzerine düşen önemli bir görevdir. Bunu gerçekleştirebilmek için de önce hadis ilmini ana hatlarıyla bilmemiz gerekmektedir.




1   ...   441   442   443   444   445   446   447   448   ...   740




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin