T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 431,32 Kb.
səhifə2/5
tarix23.12.2017
ölçüsü431,32 Kb.
#35721
1   2   3   4   5

Alınmaması gereken dokümanlardır. Nitekim devletin başbakanı olan sayın başbakan, genelkurmay başkanları, milli istihbarat teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı bu dokümanları inceleyen savcılar bunlara hiçbir değer vermemiştir. Verilmemesi gerektiğini de ifade etmişlerdir. Tekrar ediyoruz. Bu doküman ve belgelerle ilgili İstanbul özel yetkili savcılığınca takipsizlik kararı verilmiştir. Ve bu karar kesinleşmiştir. Tuncay Güneyin beyanları kendisi tarafından yalanlanmıştır ifadesinin işkence altında alındığı ortaya konulmuştur. Kaldı ki bu ortaya konmasa bile zaten somut soruşturmayla ilgili alınmadan hukuk dışı beyan ve delillerdir. Beyanların kendi içerisinde çeliştiği açıklanacaktır, açıklanmıştır. Ama örneğin MİT Müsteşarı, Tuncay Güney’in ifadelerini içeren dokümanlar kendisine ulaştırıldığında “komik” ve “saçma” bulmasına rağmen görevi gereği Başbakanlığa ve Genelkurmay Başkanlığına ilettiğini kamuoyuna açıklamıştır. Bunlara mı itibar edeceğiz şimdi. Yine tekrar özetlemek gerekir, tekrar tekrar iddianamede yer verildiği için. Kaç yıllıktı bu örgüt? 80 yıllık NATO yan kuruluşu, savcılar öyle iddia ediyor. 1965 yılına kadar hazırlık aşamasını bitirmiş. Devletin her kurumuna el atmış. Çok tecrübeli çok güçlü hücre tipi yapılanmış. Ama o kadar akılsızlar ki, 2001 yılında ele geçmiş 1999 tarihli bu uyduruk belgelere dayanarak yapılanmalarına devam ediyorlar. Polisin eline geçtiğini de biliyorlar. Kaldı ki sağa sola mektupla da gönderiliyor. Bunu düşünmüyorlar ama bu belgelere dayanarak örgütlenmelerine devam ediyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? iddianame devam ediyor, Hem Tuncay GÜNEY' in beyanlarına hem de ele geçirilen belgelere bakıldığında örgütün sadece stratejisi ile ilgili aldığı prensip kararlarını teorik olarak bırakmayıp gerçekte de uygulamaya geçirmek için birçok alanda örgütlenme faaliyetlerini sürdürüp örgütün hem maddi hem de manevi olarak gelişmesini ve istenilen düzeyde güç olarak gizli faaliyetlerini sürdürmesini sağladıkları yönündeki değerlendirmeler üzerine yapılan teknik takip ve fiziki takipler neticesinde. Şimdi Ortada olmayan bir örgüt, olmayan elemanları ve olmayan belgelerden bahsedilmektedir. Gene Savcıların bu iddia ve suçlamalarını dayandırdıkları hiçbir yasal delil yoktur. Ne diyor Tuncay Güneyin beyanları, Tuncay Güney hakkında daha önce söyledik ben, Hahamım diyor Hahamlar itiraz ediyor. Yok böyle bir şey diye. Tuncay Güney kişiliği psikolojisi tartışmalı ortada. Tuncay Güneyin beyanlarına ilişkin soruşturma başlatılması bile bunların sadece soruşturma başlangıcı kabul edilmesi bir kere hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Devam ediyor iddianame, Öncelikle dokümanlarda ve Tuncay GÜNEY' in beyanlarında geçen konular ve isimler üzerinde yapılan çalışmalarda; Şüpheli Veli KÜÇÜK 'ün MAFİANIN Yeniden Yapılanması (reorganizasyonu) dokümanındaki örgütsel yapılanmaya uygun olarak Türkiye’de yer altı dünyasının ünlü isimleriyle bağlantılarının bulunduğu, yapılan araştırmalarda kelebek operasyonu olarak bilinen ve Reis kod adını kullanan Sedat PEKER ve adamlarına yönelik olarak yapılan soruşturmaya esas teşkil eden İstanbul 9 Ağır Ceza Mahkemesi’nce hakkında mahkumiyet kararı verilen şüpheli Sedat PEKER' in söz konusu dosyadaki iletişim tespit tutanaklarında Veli KÜÇÜK' ün organize suç örgütü yöneticilerinden REİS (kod) Sedat PEKER, Arnavut Sami (kod) Sami HOŞTAN ve susurluk davasının sanıklarıyla sıkı irtibatlarının bulunduğu, Reis(kod) Sedat PEKER in Veli KÜÇÜK e telefonda "VELİ ABİ" diye hitap ettiği ve her zaman emrinde olduğunu, söylediği Veli KÜÇÜK 'ün de yine Amerika dan çağırdılar gidiyorum şeklinde yurtdışına gidiş gelişlerini REİS (kod) Sedat PEKER anlattığı, aralarındaki görüşmelerden Veli KÜÇÜK' ün REİS (kod) Sedat PEKER' e Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinde örgütlenmeye ilişkin görevler verdiği REİS(kod) Sedat PEKER inde bu görev gereği yurtdışında örgütlenme faaliyetlerini sürdürdüğü değişik ülkelerde bu amaçla faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Şüpheli Veli KÜÇÜK 'ün şoförünün maaşını REİS (kod) Sedat PEKER’ in ödediği. Telefon görüşmesinde REİS (kod) Sedat PEKER Veli KÜÇÜK' e "her zaman emrindeyim abi senin her dediğin benim için emirdir" Şeklinde bağlılığını bildirdiği tespit edilmiştir. İddianame böyle diyor. Şimdi Veli Küçük bir kısım yargılaması devam eden şahısları veya mahkum olan şahıslarla irtibatlı olması onlarla arasında emir komuta ilişkisini ortaya koymadığı gibi Sedat Peker’in yargılandığı mahkeme dosyasında dinleme tutanakları olduğuna göre davaya bakan 9. Ağır Ceza Mahkemesindeki davaya bakan yada soruşturmasını yapan savcılar uyumuşlar mı? Mahkeme uyuyor mu? Burada ortaya konulan bağı orada niye ortaya koymamışlar? Eğer iddia edildiği gibi böyle bir örgütsel bağı varsa Veli Küçük’ün hakkında dava açılmasına ne engel varmış orada? oradaki savcılar bağ görmüyorlar mahkemede bağ görmüyor soruşturma açmaya yargılamaya gerek görülmüyor iddianame tanzim edilmiyor suç duyurusu yapılmıyor yani iddianame savcılarının bakınız sayın başkan yurt içinde yurt dışında talimat verdiği vs. hem de bu Ergenekon mafya….. ne demiş Veli abi demiş. Sedat Peker kaç yaşında Veli Küçük kaç yaşında kardeşim mi diyecekti? Bizim Türk örf ve âdetinde hitabet şekli nasıldır? Sonra bu kod isimlerinin hiçbir şekilde anlam ifade etmediğini daha önce izah etmiştik. Reis kod, Sedat Peker’miş. O telefon konuşmalarına baskınlar sayın başkan, 9. Ağır Ceza Mahkemesindeki davaya aynen Reis diye bahsettiklerini görecekler. Hangi terör örgütünün kendi elemanına zaten bilinen kamuoyunun bildiği lakabını kod adı verdiği görülmüştür. Sedat Peker ve iddia edilen suç örgütü grubu polisin ve adliyenin yakın takibinde olan gruplardır. Sedat Peker de kimliğini gizleyen biri değildir. Hem medyada hem kollukta Reis olarak tanındığını ifade etmektedir. Yine Arnavut Sami, Sami Hoştan’ın lakabıdır. Yıllar önce yargılaması yapılan dosyalarda da böyledir. Yine burada bu kod adlara değinmek gerekiyor, kod adı kullanılması örgüt üyeliğini ifade eder. Yargıtay içtihatları böyledir. Onu bilen savcılar sanki sanıkların lakapları göbek isimleri kod adıymış gibi ortaya konularak bir örgütsel kod adı yaratılmaya çalışıldıkları görülmektedir. Bunun hukuksal değeri yoktur. Nezaketen bildirilen saygı ve bağlılık sözünün fiili ve örgütsel bağ ve delilleri ortaya konulmadan aralarında organik bağ var şeklindeki değerlendirme savcılarının kişisel görüşlerinden öteye gidemez. Yukarıda da söylendiği gibi Sedat Peker ve grubunu yargılayan İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerlendirme dışı bıraktığı yine soruşturma savcılarının değerlendirme dışı bıraktığı Veli Küçük ile Sedat Peker arasındaki kişisel basit bir irtibatın örgütsel irtibat gibi değerlendirilmesine ilişkin kararların yargı makamları tarafından reddedildiği unutulmamalıdır. Yargı kararı varken yargı kararının üstüne hiçbir değişiklik olmadan hangi sebeple suç gibi takdim etme girişiminde bulunduğunu ben anlayamadım. İddianame devam ediyor. Yine aynı dosyada mevcut görüşme tutanaklarından yeraltı dünyasının mafya babaları olarak bilinip birçok defa yargılandıkları bilinen Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN Yakup Kürşat YILMAZ, Ayhan ÇARKIN, Ziya BANDIRMALIOĞLU ile REİS (kod) Sedat PEKER in görüşmelerinin bulunduğu, aralarında işbirliği ve gizli bir hiyerarşik yapının olduğu, iddianame böyle diyor savcıların değerlendirmesi böyle. İsmi geçen şahıslar arasındaki işbirliği ve gizli hiyerarşik yapıyı ortaya koyan nedir? Bu şahısların ucube Ergenekon örgütü ile bağını ortaya koyan nedir? Bunların hiç birinin cevabı yoktur. Yukarıdaki açıklamaların ışığında, toplumda suç örgütü veya mafya olarak tanınan bazı isimleri yan yana konularak, bunlar arasında da somut örgüt bağı kurulmasını gerektirir delilleri ortaya konulmadan, sadece aralarında nezaketen yapılan görüşme ve irtibatların veya haberleşmelerin, örgütsel bağ olarak nitelenmesi büyük bir hukuki yanlışlığı ortaya koymaktadır. Daha önce de değinildiği gibi; Sami Hoştan Arnavutluğu tüm kamuoyunca bilinen ve kendisinin de inkar etmediği bir vakadır. Lakapla kod adı karıştırılarak kod adı var gibi yaklaşımlarda bulunmak kabul edilemez. Bilindiği üzere; bizim ülkemizde özellikle bazı etnik bazı yaklaşımlarda tanımlama bulunarak Laz Hasan, Kürt Ali; Gürcü Mehmet, Göçmen Mustafa gibi isimler konulmuştur. Bu onların kod adı değildir sayın başkan Türk örf âdetimize göre mahalli yapılanmamıza göre mahalli halk ağzına göre hitap şeklidir. Bunlar kod adı kabul edilebilir mi? iddianame devam ediyor, Yine aynı dosyadaki görüşmelerde REİS (kod) Sedat PEKER şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile yaptıkları görüşmede: gizli toplantıda ülkede karışıklık çıkarma kararının alındığı bu aşamada olayın basında yer alması üzerine REİS (kod) Sedat PEKER’ in şu an kaosa ihtiyaç yok ülkenin durumu iyiye gidiyor şeklinde görüşmeler yaptıkları bu görüşmeleri REİS (kod) Sedat PEKER in birçok şahısla tekrarladığı, bunu da muhtemelen telefonlarının dinlendiğini bildiği için dezenformasyon amaçlı olarak yaptığı anlaşılmaktadır. Savcılarımızın değerlendirmesi böyle, yani ismi geçen şahıs ya, Türkiye’nin durumu iyi diyor Türkiye’de kaosa ihtiyaç yok diyor. Sayın savcılarımı diyor ki onlar dinlendiklerini biliyorlar bunu dezenformasyon için yapıyorlar. Canım hepsi dinlendiklerini biliyorsa diğer konuşmaları niye suç sayıyorsunuz. Ve ters çeviriyorlar bu beyanı suç işlediğinin delili gibi göstermeye çalışıyorlar. Şimdi somut davanın en önemli iddiası ne? İsmi geçen sanık ve grupların el birliği yaparak iş birliği yaparak mevcut hükümete karşı ihtilal yapılıp düşürülmesine sebebiyet vermek. Sedat Peker ne diyor, Türkiye’nin durumu iyi iyiye gidiyor kaosa ihtiyaç yok. Buna rağmen bu laf eğrilip çevrilip terör örgütü faaliyeti gibi gösterilmeye çalışılıyor anlaşılmak mümkün değildir. Anlamak mümkün değildir. Savcıların görevi, tekrar hatırlatırız sayın başkan, Sanıkların lehine ve aleyhine tüm delilleri tarafsız ve hukuka uygun olarak toplamaktır. Kişisel görüş ve kanaatlerini bir yana bırakmaktır. Ama bu lehe olan delilleri bile ters çevirip aleyhe yorumlama değerlendirme gayretlerini anlamak mümkün değildir. bu da onlardan biridir. Hangi gizli toplantı? Yukarıda bahsetmiş gizli toplantı hangi dezenformasyon? Burada bu yapılan iddianamede tek dezenformasyon gözüken iddianame savcılarının kelimeleri ve delilleri ters çevirmeleridir. İddianame devam ediyor, Yine Cumhuriyet Başsavcılığımızda yürütülen Semih Tufan GÜLALTAY’ la alakalı yürütülen ve davası halen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden 2007/367 Esas sayılı dava dosyasının iletişim tespit tutanaklarına bakıldığında, Muzaffer TEKİN' i tanıdığı, Muzaffer TEKİN' in Veli KÜÇÜK ile irtibatının bulunduğu gibi Semih Tufan GÜLALTAY ile de irtibatının bulunduğu, Semih Tufan GÜLALTAY’ın da diğer birçok örgüt üyesi gibi Türk Ortodoks Kilisesindeki ayinlere de katıldığı anlaşılmaktadır. Sayın başkan bir hususu tespit edelim burada. Sayın savcılarımız iki mahkeme dosyasından bahsediyorlar. Bir 9 Ağır ceza bir 12 Ağır ceza oradaki soruşturma dinleme izleme işlemleri başka bir suç için yapılmış. Başka suçlar için yapılmış yasaldır yasal değildir. ancak, ancak dinlemelerle ilgili 135 ve takip edilen maddelere bakıldığında bir suç için elde edilmiş bir delilin başka bir suç için özellikle dinlemeler, kullanılamayacağı ön görülmektedir. Doğrudur yanlıştır kanun böyle yazmış. Kabul edersiniz etmeye bilirsiniz. Ama bu usule aykırılık bir yana insanların bir birini tanıması hal hatır sorması zaman zaman çeşitli ortamlarda bulunması bunların örgütsel bağ içinde bulunduğunu göstermez. Yerleşik Yargıtay içtihatları da böyledir. Ancak eğer böyle bir bağ olsaydı şimdi sayın başkan, Ergenekon üst şemsiyesi adı altında öyle de böyle de olsa o devam eden mahkeme davalarında yada karara çıkmış mahkeme davalarında bu bunlar gözüküyor zaten. Oradaki savcı işlem yapmıyor. Oradaki mahkemeler işlem yapmıyor. Suç gibi görmüyor. Veli Küçük yada ismi geçen şahısları bu orada yargılama konusu yapılan örgütün içine koymuyor hiçbir engel yok. Ama burada ortaya çıkartılan tabloya göre bir suç gibi suç faaliyeti gibi takdim edilmeye çalışılıyor. Yargıtay içtihatlarına da aykırı olarak şimdi iddianame savcılarının ortaya koyduğu genel tabloya göre bu dedikodu örgütü sanıkları hem Müslüman, hem Hıristiyan hem diğer dini cemaatlerdendir. Her kalıba girmektedirler. Ama bunlarla bağdaşmayacak şekilde ulusalcıdırlar. Bu karmakarışık mesnetsiz yakıştırmalarla, kafa karıştırılmaya çalışılması hukuka uygun değildir. Bir başka yapılmaya çalışılan şey ise; büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde, sanıkların kiliseye gitmeleri küçük düşürücü bir davranış gibi takdim edilmeye çalışılarak başka bir hukuka aykırı yöntem izlenmeye gayret edildiği görülmektedir. İddianamede kişilerin dinsel tercih ve yaklaşımlarının öne çıkarılarak ayırımcılık yapılması, onlar üzerinde toplum genelinde kin ve nefret duyulmasına sebebiyet verilmesi, Anayasamızın 10. maddesindeki kanun önünde eşitlik hükümlerine, 24. maddesindeki din ve vicdan hürriyetine, taraftar olduğumuz uluslar arası anlaşmalardaki ayrımcılık yasağına aykırı olduğu gibi; TCK’nun 216. maddesindeki suçu oluşturur. Bunu da Sayın Mahkemenin dikkatine bırakırız. İddianame sayfa 233 Mafya gruplarının tümüyle gözden geçirilmesi denetim ve kontrol altına alınması; Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ERGENEKON terör örgütünün bu yöntemi gerçekleştirebilmek için öncelikle MAFİA dokümanını hazırladığı, bu doküman ile ülkemizde faaliyet gösteren MAFİA gruplarının nasıl ve ne şekilde kontrol ve denetim altına alacağını belirlediği, devamında da ülkemizde ulusal ve uluslar arası düzeyde faaliyet gösteren ve liderliğini Sami HOŞTAN, Sedat PEKER, Semih Tufan GÜLALTAY, Ali YASAK' ın yaptığı çıkar amaçlı suç örgütlerini bizzat denetim ve kontrol altına aldığı, gerektiğinde anılan suç örgütlerini amaçları ve hedefleri doğrultusunda kullandığı anlaşılmıştır. Yapılan bu tespitler sırasıyla delilleri ile birlikte anlatılacaktır. Bizde sırası geldiğinde söyleyeceğiz ama şunu söylememiz lazım, Yine genel bir yakıştırma, delilsiz suçlama yapılmaktadır. Diğer suçlamalara bakalım; Başbakana suikast girişimi, adamın tabancası yok yalvarıyor internette istihbari faaliyet olarak değerlendirilecek bir istihbarat faaliyeti bakımından takip edilmesi gereken bir şey ceza hukuku normu olarak dosyaya konulmaya çalışılıyor. Yani hem büyük bir organizasyondan bahsedilmektedir 80 yıllık örgüt 65 yılına kadar hazırlık aşamasını tamamlamış NATO’nun yan kuruluşu çok gizli hücre tipi yapılanmış devletin her kurum ve kuruluşuna erişmiş ama 99 yılına gelinceye kadar yada bu telefon tapeleri dinleninceye kadar daha mafyalara hakim olmamış. Bu nasıl bir iş 80 yıllık NATO destekli örgüt 80 yılda mafyalarda etkin olamadıysa bundan sonra mı olacakmış? Yine yukarıdaki değerlendirmelerin hangi delili var? Yok hakim oldu denetledi öyle yaptı böyle yaptı. Bunların delili nerede? Delil yok. Delil yok. Zorla terör örgütü yaratmaya kalkarsanız olmayan delilleri yaratmaya kalkarsanız sanıkların lehine olan delilleri bile ters yüz ederek aleyhe çevirmeye kalkarsanız karşılaşacağınız böyle bir hukuki açmaz yada açmazlar olacaktır. İddianame devam ediyor, "ERGENEKON" dokümanında "21. yüzyılda yepyeni bir yapılanma ile değerli TSK mensuplarının yanı sıra sivillerden de sonuna değin yararlanılması gerektiği" ayrıca "illegal çevrelerden seçilecek elemanların teknik ve siyasal ideoloji açısından örgüt ideolojisi ve amaçlarına en yakın uygunluk gösterenlerin tercih edilmesi gerektiği belirtilmiştir. "ERGENEKON" dokümanın hedef ve amaçları doğrultusunda hazırlanan "LOBİ" dokümanında ise MAFYA gruplarının tümüyle yeniden gözden geçirilmesi, deneyimli mevcut grupların karşısına yeni ve güçlü bir grup oluşturularak denetim ve kontrol altına alınmasının sağlanması gerektiği belirtilmiştir. "ERGENEKON" terör örgütü bu yöntemini gerçekleştirebilmek için "MAFİA" isimli dokümanı hazırladığı, sonrasında da planladığı ve tasarladığı birçok MAFİA grubunu denetim ve kontrol altına aldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle öncelikle MAFİA dokümanının kısa özeti belirtilecek, devamında da örgütün MAFYA gruplarını nasıl ve ne şekilde denetim ve kontrol altına aldığı anlatılacaktır. Biz yeri geldiğinde anlatacağız. Cevaplarını sunacağız. Şimdi bu Ergenekon mafya dokümanlarının kimin tarafından hazırlandığı belli olmadığı gibi, kullanıldığı veya hayata geçirildiği yönündeki yakıştırma ve suçlamaların da hiçbir somut delili yoktur. Türkiye’nin Emniyeti, MİT’i ve askeri istihbaratı bu zamana kadar uyumuşlar mı? Bu sayılan grup veya kişiler arasındaki somut bağı ortaya koymamışlar? Ya da yargılamalarına konu iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcıları veya geçmiş yargılamalarını yapan Mahkemeler de mi uyumuşlar veya ilgisiz kalmışlar? Onlar mı çok beceriksiz veya ilgisizlik içinde de bu iddianameyi hazırlayan savcılar mı becerikli hemen bağ kurmuşlar? Böyle afaki suç veya delillere; yukarıda bahsi geçen o davaları açan iddianame savcılarının veya yargılamalarını yapan, hüküm veren mahkemelerin itibar etmedikleri apaçık ortadadır. Aksi yöndeki iddianame savcılarının yargı kararlarına rağmen değerlendirme ve tespitlerine veya suçlamalarına itibar etmek mümkün değildir. iddianamede başlık Mafya isimli doküman; MAFİA isimli doküman şüpheliler Veli KÜÇÜK, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ve Ümit OĞUZTAN' dan ele geçirilmiş olup (30) sayfadan oluşmaktadır. Dokümanın yapılan incelemesinde özetle; Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın bütün ülkelerindeki organize suç örgütlerindeki sayısal patlamaların birçok bağımsız araştırma komisyonlarının araştırmasına konu olduğu ve bu araştırmalar sonucunda ortaya konan bilimsel ve krımınal raporlarında sonuç olarak; Tüm ülkelerdeki organize suç örgütlerinin "state organized erime" yani devletçe örgütlenmiş suç örgütleri olarak anılması gerektiği belirtilmiştir. Bu tür suç örgütlerin ortaya çıkış sebepleri olarak sosyal, ekonomik, siyasal, toplumsal vb. sebeplerin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı, bu sebepler arasında en önemli etkenin ülkelerin sahip oldukları farklı etnik grupların varlığı olarak gösterildiği, mafyanın yani organize suç örgütlerinin finansal kaynağını ise NARKO/EKONOMİ/POLİTİK unsurun oluşturduğu belirtilmiştir. Nerde belirtilmiş suç örgütüyle ilgili raporda. Ayrıca iddianame devam ediyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli sorununun MAFİA oluşumlarının kökünün kazınması olmadığı, asıl sorunun emperyalizm karşısında Kurtuluş Savaşıyla başlayan ve halen sürmekte olan "entrika savaşları" olduğu, bu savaşı sürdürürken Türkiye'deki mevcut tüm oluşumların teker teker ele alınarak yeniden değerlendirilmesi, deneyimli grup ve liderlerinin tasfiye edilirken onlardan "azami ölçüde yararlanılması narko ekonomi/politik yapının 21. yüzyıla uygun ve sağlıklı bir biçimde yeniden yapılandırılarak şifrelendirilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Dünya üzerindeki ilk mafya’nın Sicilya'da ezilen yerel halkın uğramış oldukları sosyo ekonomik baskı, adaletsizlik ve otorite boşluğu sonucu ortaya çıktığı, Devamında bu yapının diğer dünya ülkelerine yayılması, gelişimi ve zaman içerisinde devletçe örgütlenmesine ayrıntılı olarak değinildiği, özellikle ABD'nin etnik gruplardan oluşan yapısına dikkat çekilerek mafya’nın bu ülkedeki gelişiminin anlatıldığı, Amerikan mafya'nın İtalyanlar, Fransız'larınkini Korsikalılar gibi horlanmış ve ezilmiş etnik grupların oluşturduğu, ABD'ye göç eden Sicilyalıların "Kara El", İrlandalıların "Beyaz El" isimli MAFİA gruplarını oluşturduğu, ABD'ye göç eden ve dünyanın en çok aşağılanan ırkı Yahudilerin ise mafya’nın cinayet şirketini oluşturduğu, bu gruplar içersinde İtalya’nın Sicilya bölgesinden Amerika'ya göç eden Salvatore Luciano liderliğindeki suç örgütünün 10 yıl içersinde binden fazla ipucu bırakmayan cinayet işlediği belirtilmiştir. Türkiye'de ise MAFİA gruplarının Laz, Arnavut ve Arap gibi etnik gruplardan oluştuğu, Kürt Salih, Arnavut Sami, Büyük Recep, Arap Sadri ve Oflu İsmail gibi isimlerin Türk MAFİA' sının efsaneleşmiş örnekleri arasında yer aldığı, Bu gün Türkiye Cumhuriyeti mevcut rejimi ve Kemalist ideoloji, etnik ve fundamentalist terör örgütleriyle çepeçevre sarmalanmış ise bunun nedenleri arasında Türk MAFİA yapılaşmasının önemli bir faktör olduğu belirtilmiştir. Pentagon'un mafya’nın şifresini çözdüğü, bir yandan mafya’yı çökertip yok etmek için çaba gösterirken, diğer taraftan da kendi elleriyle yepyeni bir MAFİA lideri oluşturduğu ve ulusal çapta örgütlediği, özellikle 2. Dünya Savaşında bu MAFİA örgütünden her alanda büyük ve sayısız yararlar elde ettiği belirtilmiştir. Pentagon’un Komünizme karşı giriştiği savaşta NATO şemsiyesi altında yer alan tüm ülkelerde bulunan ve adına "GLADİO" denilen yapılardan çok iyi bir şekilde yararlandığı belirtilmiştir. MAFYA’NIN şifresini çözen Pentagon'un, etnik terör örgütlenmesinin temellerini Amerikan Mafya’sıyla attığı, tüm dünya ülkelerinde MAFYA oluşumları içinde yer alan üyelerin etnik gruplardan seçildiği, süreç içinde güçlenen MAFYA liderinin mensubu bulunduğu etnik yapının efsanevi halk kahramanına dönüştüğü ve MAFYA grubunun bir anda etnik terör örgütüne dönüştüğü belirtilmiştir. Yahudi MAFYA liderlerinin, Arap Filistin toprakları üzerinde kurmaya çalıştıkları İsrail devletini koruyabilmek için Filistin Halk Kurtuluş Ordusu lideri Yaser ARAFAT ile uzun süreli bir danışıklı dövüş oyunu kurdukları ve etnik terörün yeşertilebilmesi için gerilla kamplarının kapılarını etnik gruplara açarak destek verdikleri belirtilmiştir. "Globalleşme" olarak ifade edilen "Yeni Dünya Düzeni'nin Masonik Bilderberg grubunun ortaya attığı ve tüm ülkelerin, bağlı olacağı "Dünya Hükümeti" eli ile yönetilmesi planı olduğu, bu planın temellerinin Pentagon'un Amerikan Mafya’sını oluşturmasıyla atıldığı belirtilmiştir. Sovyet Rusya karşısında Amerikan rüyasını üstün kılan unsurun ne uzay yarışında öne geçişi ne de teknolojik başarıların olduğu, en önemli unsurun Pentagon'un kurduğu Amerikan MAFYA’SI olduğu belirtilmiştir. Şu halde Türk Mafya’sının çökertilmesi, yok edilmesi yerine re-organize edilebilmesinin Türkiye'nin çıkarları için gerekli olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle öncelikle bir zamanlar Pentagon'un yaptığı gibi Türk Genelkurmayı’nın denetiminde yepyeni bir MAFİA örgütlenmesinin yapılması gerektiği belirtilmiştir. Türkiye'de MAFYA’NIN yeniden yapılandırılmasının mutlaka askeri bir girişim olarak ele alınması gerektiği, Türk Mafya’sının dağılan Sovyet Rusya örneğinde görüldüğü gibi istihbaratçılardan oluşturulmasının Türkiye'ye zarar vereceği, Türkiye'de istihbarat birimlerince kurulan tüm örgütlerin başarısız olduğu belirtilmiş İddianame sayfa 235, Türkiye'de doğrudan sözde "Genelkurmay"a bağlı "sivil bir kurul" tarafından MAFYA yapılanmasının oluşturulması gerektiği, bu "sivil kurul" üyelerine yasalar önünde kaldırılması olanaksız bir dokunulmazlık zırhı verilmesi gerektiği, oluşturulacak "sivil kurul" üye sayısının 3 kişi olması gerektiği, bu üyelerden birisinin "kurye", birisinin "teorisyen", diğerinin ise "ulusal mafya liderliği" rolünü üstlenecek kişi olması gerektiği, bu kişinin kısa zamanda uluslararası MAFYA ailesinde yer alabilmesi gerektiği belirtilmiştir. İddianamede böyle diyor. Şimdi sayın başkan, yukarıda doküman bir taslak çalışma olup olmadığı belli değildir. Bunun yanında kimin tarafından yazıldığı hazırlandığı da belli değildir. Resmi istihbarat yada strateji kurumlarımızın fikir jimnastiği çalışmasından olup olmadığı da belli değildir. Ancak bu çalışmanın; hayata geçtiği, geçirildiği iddiaları, mevcut deliller ve Türkiye’deki diğer örgütsel faaliyetler ve kolluk birimlerinin arşiv kayıtları karşısında, hayali bir değerlendirme belgesi ve suçlama belgesi olmaktan öteye gitmediği de açıktır. MİT raporunda da açıklandığı üzere, bu yöndeki iddialar dedikodudan öteye gitmediğinden, bu dokümanlar ismi verilenler yada faaliyeti olarak gösterilenler MİT ve Emniyet arşivlerine alınmamıştır. MİT Müsteşarı tarafından da üst makamlara rapor edilirken de tebessümle karşılanmıştır, karşılanmalıdır. Zaten ciddiye alınacak hiçbir yanı da yoktur. Kısaca bahsedeyim, tarif edilen şudur; yeri geldikçe söyleyeceğiz. Mafyalaşmış bir Genelkurmay mafyalaşmış bir devlet yada tam tersi böyle bir devlet biçimi dünyanın neresinde var olabilir. Nerede yürüyebilir. Bunu demokrasiyle bağdaştırmak nerde mümkündür. Bakınız tespitlere bakınız amerikanın kalkınmasının tek sebebi bu uyduruk dokümana göre tabi tebessüm ettiren dokümana göre öyle teknolojisi falan değil, ekonomisi de değil ya ne si? Amerika’nın kurduğu mafyasıymış. Demek mi Amerika’nın mafyasını çekip alırsanız Amerika iyot gibi açıkta kalacak yıkılacak. Langır lüngür gidiyor. Bu mantalitede hazırlanmış bir doküman 80 yıllık NATO destekli örgütün dokümanı diye ortaya konmaya çalışılıyor. Ya doküman bu kadar uyduruk bir doküman bu örgütle ilgili değildir hayali örgütle ilgili değildir. ya da bu örgüt çok beceriksiz böyle uyduruk belgelere itibar etmektedir. Devam ediyor iddianame MAFİA dokümanı Veli KÜÇÜK, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ve Ümit OĞUZTAN’dan ele geçirilmiştir. Veli KÜÇÜK' ten ele geçirilen MAFİA belgesinin üzerinde el yazısı ile " Yazdığı görülmüştür. Boş bırakmışlar Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK den ele geçirilen MAFİA belgesinin üzerinde de el yazısı ile yazdığı ve her iki yazı karakterinin aynı yazı karakteri olduğu görülmüş ve birbirinin fotokopileri olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ten ele geçirilen MAFİA belgesinin Veli KÜÇÜK ten fotokopi çekilmek suretiyle çoğaltıldığı anlaşılmıştır. Bu durum da şahısların aynı amaç doğrultusunda birlikteliğini ortaya koymaktadır. Savcılarımız iddianamede böyle değerlendiriyorlar. Şimdi iddianamedeki diğer değerlendirmeler neydi, bu örgüt hayali örgüt bu ucube örgüt çok güçlü çok zeki tecrübeli askeri kolluk görevlisi gazeteci yazar ve öğretim üyelerinden oluştuğu iddia edilen örgüt. Yani bu 30 sayfalık değerli gözüken dokümanı aklında tutamamış mı? fotokopi yoluyla bir birine vermiş. Ne büyük beceriksizlik. Hücre tipi çalışmayı akıl ettiği söylenen bu dedikodu örgütü veya yakıştırma mensupları onca yıllık gizli operasyon istihbarat ve istihbarata karşı koyma yasal görevleri veya tecrübeleri sırasında bu kadar kıymetli örgütsel dokümanları ev ve iş yerlerinde veya bilgisayarlarında bulundurmamayı veya imha etmeyi öğrenememişler mi? Hem Jitem gibi Jandarma İstihbarat birimini kurmakla suçlanacaksınız ve hem yurt dışında ve içinde örgütlendiğiniz ileri sürülecek, ayrıca devlet içi her kuruma ulaşacak gücünüz olacak, bu arada dinlenip izlendiğinizi ve hakkınızda böyle bir soruşturma yapıldığını, her zaman ev veya işyerlerinizin aranacağını bileceksiniz ve hem de bu örgütsel delil diye sayılan şeyi gelin kardeşim bulun der gibi ortalıkta masa üstünde bilgisayarınızda bulunduracaksınız. Ne büyük çelişki, bu hayali örgütü ve yakıştırma mensuplarını hem neredeyse Cumhuriyet tarihinden beri yasal veya gayri yasal her fiilden sorumlu tutulacaksınız, neredeyse Türkiye’deki bütün terör ve mafya örgütlerini yönetecek kadar becerikli ve zeki olduğunuz ileri sürülecek, bütün faili meçhul cinayetleri de organize ettiğiniz ileri sürülecek, ama siz bu kadar uyduruk bir belgeyi bile aklınızda tutamayıp, gizli toplantılarınızda konuşmayıp ortalıkta bırakacaksınız. Bu ne büyük yanlışlık. Kim inanır böyle mesnetsiz bir iddiaya? Ayrıca bu örgütlenme sadece ve sadece Genelkurmay Başkanlığının kesin kontrolünde olacak Burada yıpratılmak istenen ismi verilen şahıslar mı yoksa şanlı ordumuz ve Genelkurmay Başkanlığı mı? Bunu da takdirlere bırakıyorum. Ayrıca; kimin nerden temin ettiği konusunda nasıl bir kesin sonuç ortaya konuluyor? Kimin kimden fotokopi aldığı konusunda nasıl bir kanaat oluşturuyorlar? Mit yazmış 2002 yılında bize postayla geldi. Aksine belge var mı mitin yazısından başka? Yok. Postayla mite geliyorsa mite niye gitmesin? Emniyet teşkilatında Tuncay Güneyle ilgili ifadeleri alan şahısların elinde olan belgelerin çoğaltılıp birilerine gönderilmediği yada ilgisini çekip inceleme fırsatını bulup ne diyor bu adamlar demek için alıp almadığını nerden bilelim. Bu dokümanların iyi niyetle bir inceleme konusu için alınıp alınmadığının aksine ne var dosyada? Bunların hiçbir yok. Ama bunların hiç biri yok. Onlarca devlet memurunun elinde dağıtımında olan posta ile gönderildiği anlaşılan internette yayınlandığı anlaşılan bu uyduruk dokümanların delil diye karşımıza sunulması da anlaşılır gibi değildir. İddianame devam ediyor, MAFYA kelimesinin hukuki çevrelerdeki karşılığı çıkar amaçlı suç örgütüdür. Ülkemizde faaliyet gösteren çıkar amaçlı suç örgütlerine bakıldığında, bölgesel, ulusal ve uluslar arası düzeyde faaliyet gösterenler olarak üçe ayrılırlar. Bu suç örgütlerinin bir kısmı çek-senet tahsilatı, haraç, adam öldürme, adam yaralama ve benzeri faaliyetler gösterirken bir kısmı da uyuşturucu kaçakçılığı, İnsan Ticareti, Mazot kaçakçılığı ve diğer kaçakçılık faaliyetlerini yürütürler. Suç örgütlerinin oluşum şekli ise genel olarak, Aile tipi mafya, hemşericilik tipi mafya, cezaevi arkadaşlığı mafyası, olarak üçe ayrılırlar. Ülkemizde faaliyet gösteren çıkar amaçlı suç örgütleri hakkında, bu güne kadar defalarca işlem yapılmış ve yapılan işlemler sonucu bir kısmının yargılaması sonuçlanıp hüküm giyerken bir kısmının da tutuklu olarak yargılanmalarına devam edilmiştir. Yapılan bu işlemler sırasında, bir kısım MAFYA gruplarının ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ yöneticileri ile ilişki içersinde olduğu, fakat bu ilişkilerin gizli ve şifreli olması nedeniyle içeriklerinin anlaşılamadığı görülmüştür. Şifreli konuşmuş abi demişler. Yani demek bu soruşturma yapılıncaya kadar mit fark etmemiş. Neredeyse 200 bini bulan personeliyle Emniyet Genel Müdürlüğü fark etmemiş, yüzlerce cumhuriyet savcısı ve mahkeme fark etmemiş, ama iddianame savcıları hemen fark etmişler. Bak irtibatları var diyorlar ortaya koymuşlar. Bu iddia en azından halen ve öncesinde görev yapan devlet görevlilerine savcı ve hakimlere haksızlıktır insafsızlıktır. Bunların birbirleriyle bağ ve organizasyonlarını, şifreli ilişkilerini, hayali ve ucube Ergenekon örgütü içerisinde yer aldıklarını ortaya koyan hiçbir somut delil yoktur. Uyduruk bir “dokümandan” bu kadar suç üretmek, bilim kurgu romanlarını geçen bir kabiliyet ve hayal gerektirir. Ancak; mahkemeler hayaller üzerine değil somut olay ve delilleri üzerine karar verirler. Bunu da unutmamak gerekir. İddianame devam ediyor, Bu ilişkiler "ERGENEKON" terör örgütüne yönelik yapılan soruşturma kapsamında değerlendirildiğinde, birçok suç örgütünün ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNE bağlı ve örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket eden birer yapılanma içersinde oldukları anlaşılmıştır. Nerden anladılar sayın savcılarımız bunu nerden anladılar. Gene delil yok yine hayali bir suçlama var yuvarlak bir suçlama zaman mekan kavramı yok. İddianame devam ediyor, ERGENEKON terör örgütünün yönetici kadrosu, genelde emekli askerlerden oluşmaktadır. Örgüt bu durumdan istifade ederek kendisini Türk Silahlı Kuvvetleri içersinde bir yapılanma imiş gibi lanse etmektedir. Böylelikle bir taraftan sözde devlet adına hareket ediyor imajı verip örgütü güçlü göstermeye çalışırken diğer taraftan da değerli Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kamuoyu nezdinde yıpranmasına ve yanlış algılanmasına sebebiyet vermektedirler. Bu hususiyetlerini de DERİN DEVLET olarak adlandırıp örgütü gizemli kılmaya ve yaptıkları kanunsuzlukları perdelemeye çalışırken diğer taraftan da eylem yaptırdıkları tetikçi şahıslara devlet adına yaptıklarına inandırarak hunharca ve canice yaptıkları eylemleri masumane göstermeye çalışmaktadırlar. İddianamedeki yorum tespit bu. Şimdi Bireysel suçların neredeyse birçok emekli subay ve emniyet görevlilerini kapsayacak şekilde hepsini suçlayacak şekilde suçlama yapılması gösterilmesi elbette yanlıştır. ama Hem bunu bireysel suç işleyenler bakımından yanlıştır. Ama savcılar bakımından da yanlıştır. Şunu sormak gerekir, bireysel suç işleyen görevde veya emekli asker ve kolluk mensuplarının halen görevde hiç mi arkadaşı yoktur. Hiç mi dostu yoktur. Genelkurmay başkanlığı tarafından uyduruk dedikodu Ergenekon örgütü ile ilgilerinin bulunmadığı ve bu yapılanmadan haberdar olmadıkları konusundaki yazıları nedeniyle, iddianame savcılarının bu açıklamaları yönünde bir yol izledikleri görülmüştür. Hem iddianamenin birçok yerinde 28 Şubat sürecine değineceksiniz ve bütün Türk Ordusunu suçlayan yorum ve tespitlerde bulunacaksınız hem de arkadan kendilerini devlet görevlisi gibi gösteriyorlar diye yorum ve tespit yapacaksınız. Bu nasıl çelişkidir? Ayrıca haklarında soruşturma yapılan, dava açılan ve yönetici olarak adı verilen şahısların mesleki kökenlerine bakıldığında, yukarıdaki iddianın aksine, çoğunluğunun sivil kökenli şahıslar olduğu, azınlıkta kalan kısmının asker kökenli şahıslar olduğu açıktır. Savcıların bu kendi iddianameleri ile açıkça çelişen iddialarına itibar etmek mümkün değildir. Kaldı ki, kaldı ki, iddianame yukarıda atfedilen hangi cinayet ve suçlar ismine yer verilen bu şüpheli veya sanık gösterilen kişi veya kişilerce işlenmiştir? Buna cevap vermemektedir. Birçok vahşice cinayet işlendiği söyleniyor ama hangi cinayetlerin olduğu yazılmıyor. Nerde kaldı anayasanın 38. maddesi nerde kaldı CMK’nun lafsı ve ruhu, nerde kaldı CMK’nun 170. maddesi, nerde kaldı İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi, mahkemelerin fail ve fiil hakkında yargılama yapabileceği, iddianamede gösterilen fail ve fiil hakkında hüküm kurabileceği şeklinde açık emredici hükümler. Yani birçok cinayeti işlemişlerdir gibi bir suçlama olabilir mi? göstersinler bakalım sayın savcılar burada hangi cinayeti işlemiş bu insanlar bu örgüt bağlantısı nedir? Bunlar yoktur. Sayın başkan ara verelim mi devam edelim mi?

Mahkeme Başkanı :” efendim şey koyun “



Yüklə 431,32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin