Başbakan: 12 Eylül çifte bayram olsun



Yüklə 198,26 Kb.
səhifə1/4
tarix07.05.2018
ölçüsü198,26 Kb.
#50138
  1   2   3   4

Başbakan: 12 Eylül çifte bayram olsun




 




24 Ağustos 2010 Salı 17:30




 






Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Ulu Cami ve Darüşşifası'nda kızıyla hatıra fotoğrafı çektirdi.




























DİVRİĞİ -AA- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, UNESCO'nun "Dünya Kültür Mirası" listesinde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nda incelemede bulundu.
Otobüsle konvoy eşliğinde tarihi camiye gelen Erdoğan'ı burada çok sayıda vatandaş, sevgi gösterileri ve alkışlarla karşıladı. Vatandaşları selamlayan Başbakan Erdoğan, daha sonra kızı Sümeyye Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile diğer ilgililerle birlikte eseri gezdi.
Başbakan Erdoğan, tarihi yapı ve burada yapılması planlanan çalışmalar hakkında uzmanlardan bilgi aldı. Erdoğan ve beraberindekiler daha sonra caminin bezemeli kapısının önünde basın mensuplarına poz verdi.
Başbakan Erdoğan, tarihi eserin batı kısmında camiye girişi sağlayan "Taç Kapı"da, ikindi namazı vaktinde güneşin etkisiyle ortaya çıkan namaz kılan insan figürüne de baktı.
Erdoğan, tarihi yapıda basın mensuplarının "Eseri nasıl buldunuz" sorusu üzerine şunları söyledi: "Maalesef bir ihmali bulduk. Bu arada tabii bazı müdahaleler oldu ama bunlar yeterli değil. Şimdi bunun için bir ihale sürecine gireceğiz. Bu ihaleyle birlikte de tepeden tırnağa inşallah bu eserimizi yeniden kazanmak için bir gayret içerisinde olacağız. Bildiğiniz gibi 100'ü aşkın vakıf eseri zaten Sivas'ta restore ettik. Şimdi de inşallah Divriği Ulu Camii ile ilgili bu adımı Kültür ve Turizm Bakanlığımız olarak inşallah atacağız. Öyle zannediyorum ki 2011 programı içine almak suretiyle bunu başlatırız."
Kamulaştırma çalışmalarının da devam ettiğini ifade eden Erdoğan, Divriği Kalesi ile burayı bütünleştirmenin gerekli olduğuna inandıklarını belirterek, "Ki, Divriği bir çekim merkezi haline gelsin. Aynı zamanda Divriği'nin Erzincan ile, Divriği'nin Sivas ile olan ulaşımını da daha da rahatlatacak çalışmaları da Ulaştırma Bakanlığımız ayrıca yapıyor" diye konuştu.
Erdoğan, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nı gezdikten sonra eserin avlu girişi önünde toplanan vatandaşlara hitap etti.
Daha önce İstanbul'da Divriği Ulu Camii ile kendilerine bir brifing verildiğini anımsatan Erdoğan, "Ve gördüklerim, dinlediklerim gerçekten beni ve arkadaşlarımı da şok etmişti. İnşallah ilk Sivas ziyaretimde Divriği'ye geleceğim demiştim" şeklinde konuştu.
Bugün Divriği'de gerçekten böyle bir değerin, asla paha biçilmez olan bir eserin ne hale getirildiğini, ihmaller neticesinde nereye getirildiğini görünce tabii ki sorumluluklarının biraz daha arttığını gördüğünü ifade eden Erdo ğan, şöyle konuştu: "Biz Sivas'ta şu 7.5 yılı aşkın sürede 100'ü aş kın tarihi eseri aslında yeniledik, restore ettik. Ama Sivas bir medeniyet şehri, Selçuklu'dan al Osmanlı'ya bir medeniyet şehri. Bir tarih şehri. Nereye bakarsan oradan bir şeyler çıkıyor. Tabii Divriği Sivas gibi bir cazibe merkezi haline getirilebilir. Yani Divriği artık gerek dünyada, gerek ülkemizdeki tüm insanların gelip gezdiği, dolaştığı bir yer haline gelebilir ve gelecek. Bunun için adımlarımızı attık, atıyoruz. İnşallah 2011 yılı bu konuda yoğunlaşacağımız bir y ıl olacak. Tabii burada benim de Divriğili kardeşlerimden isteklerim var. El ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz bunu başaracağız."
Artık yüz binlerce insanın gelip geçtiği bir Sivas Havaalanı olduğunu ifade eden Erdoğan, havaalanının adına da Divriğili olan Nuri Demirağ'ın adını verdiklerini söyledi.
Bu yolculuklarına kararlılıkla devam edeceklerini ifade eden Erdoğan, Divriği'nin su sorunuyla alakalı da Devlet Su İşleri ile görüşme yapacağını , ilgili bakana da bugün döndükten sonra gerekli talimatı vereceğini ifade etti.
Erdoğan, konuşmasını, "Günümüz kutlu olsun diyorum, Ramazan- ı Şerif'iniz mübarek olsun diyorum, 12 Eylül çifte bayram olsun diyorum, sizleri Allah'a emanet ediyorum" diyerek tamamladı.
Havadan bir polis helikopterinin de sürekli uçuş yaptığı Erdoğan'ın ilçe ziyareti sırasında yoğun güvenlik önlemleri alındı.






 Kapat 






"Cennetin Kapıları Korunmalı"

 




 

Haber :

 

mimarizm.com / Filiz YAVUZ

29.04.2009 / 1 Yorum




 

 

UNESCO’nun dünya mimari anıtlar listesindeki tek Türk anıtı Divriği Külliyesi, İstanbul’da geldi!




Anadolu Selçuklu döneminden kalan “en görkemli yapı” Divriği Külliyesi, “Cennetin Kapıları” isimli fotoğraf sergisi aracılığıyla dün (28 Nisan 2009) İstanbullularla buluştu. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi Taşkışla binasındaki, yapının ihtişamını vurgulamak için devasa fotoğraflardan oluşan serginin açılışına ilgi büyüktü.

Yapının taçkapılarının yok olma tehlikesine karşı kamusal bir duyarlılık oluşturmak amacıyla düzenlenen serginin küratörü Yüksek Mimar Basri Hamullu. Fotoğrafları Mimar Cemal Emden tarafından çekilen serginin danışmanlığını üstlenen isim ise 1965’ten beri Divriği Külliyesi üzerine çalışan Prof. Dr. Doğan Kuban.




“Kapalı müzeden başka çare yok!”

Serginin açılışında konuşan Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz, UNESCO listesinde olmasından gurur duydukları bu eser için sadece Kültür Bakanlığı’nın bir şey yapmasının yeterli olmayacağını, önemli olanın Külliye’ye tüm Türkiye’nin ve dünyanın sahip çıkması olduğunu vurguladı.

Müsteşar’ın, devletin bu Külliye için şimdiye kadar her türlü yardımı yaptığını ve “eğer bilim adamları proje geliştirirlerse” bundan sonra da yardım yapmaya hazır olduğu yolundaki sözleri üzerine, konuşma sırası geldiğinde Doğan Kuban “Yapının bütün özelliği dışında, kapılarda. Bunlar bugüne kadar ayakta kalmışlar, ama artık sonları geliyor. Yapıyı suya, yağmura karşı korumak için proje mi lazım? Mühim olan yapıya sahip çıkmak. Sayın Müsteşar proje istiyor, alın size proje: Külliye’nin kapalı müze koşullarında korunmasından başka çare yok! Devlete başka türlü bir çarenin olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Üzerinden kavga etmeye gerek yok. Bunları korumak gerek!” dedi. Sıradan bir restorasyon projesi ile Külliye’nin korunamayacağını anlatan Kuban, fotoğraflardaki Külliye’ye sonradan eklenmiş saçakları işaret ederek “Bunlarla Külliye’yi koruyamazsınız” şeklinde konuştu.




UNESCO dünya mimari anıtlar listesindeki tek Türk anıtı

Kuban, yapının ne bir İslam dekorasyonu ne de bir Selçuklu dekorasyonu olduğunu söyleyerek şunları dedi:

“Yapı, Divriği’nin insanlık ve dünya sanat tarihine bir katkısı. Asya kültürünün, göçerlerle arasındaki fırtınalı kaynaşmalarının bir sonucu.”

Mengücekoğulları’ndan Ahmet Şah ve eşi Turan Melik tarafından Sivas’ta 1228 – 1229 tarihleri arasında yaptırılan Divriği Külliyesi cami, türbe ve şifahaneden oluşuyor.  Külliye aynı zamanda UNESCO’nun dünya mimari anıtlar listesindeki tek Türk anıtı olma özelliğini taşıyor. Külliye, İslam mimarisinde başka eşi olmayan bir üslupta yapılmış.

Sergi, 29 Mayıs’a kadar İTÜ Taşkışla Binası Mimar Sinan Holü’nde görülebilir.



Fotoğrafları için lütfen ilerleyiniz.



DİVRİĞİ’DE BİR ASYA TARİHİ MÜZESİ


12 mayıs 2009
Divriği Ulu Cami, Prof. Doğan Kuban’a göre bir yapı olmanın ötesinde, bir heykel. ‘Dünyada böyle bir şey yok,’ diyen Kuban, camiyi ‘Bir Asya tarihi müzesi’ olarak tanımlıyor. Divriği’yi tanıtmak için çekilen özel fotoğraflar, ‘Cennetin Kapıları’ başlığıyla İTÜ Taşkışla binası Mimar Sinan Holü’nde sergileniyor.

Bundan yaklaşık 900 yıl önce ‘bir adam’ ne o zamana kadar, ne o zamandan sonra eşi benzeri görülmeyen, ne tam olarak dönemin mimarisi, ne İran, ne Suriye, ne Ermenistan… Pek çok sanatın etkisini taşısa da üzerinde, tek başına hiçbir kategoriye girmeyen… 13 metrelik bir yapı inşa etti, üzerinde eşsiz heykeller… Ulu Cami ve Darüşşifası, Sivas Divriği’de yüzyıllardır bölgeyi bekliyor. Dünyanın en önemli mimari yapıtları arasında kabul edilen, UNESCO’nun dünya mimari anıtları listesinde Türkiye’den tek anıt olan yaklaşık 900 yıllık Divriği Küllüyesi’nin üzerindeki heykeller doğa koşulları ve yanlış restorasyonlar nedeniyle her geçen gün yok oluyor. Bu yapının taçkapılarının heykel niteliğinde yapıldığını ve bu nedenle tıpkı heykel gibi müze koşullarında korunması gerektiğini anlatmak için bir araya gelip ‘Cennetin Kapıları’ fotoğraf sergisini açan Prof. Dr. Doğan Kuban, yüksek mimar Basri Hamulu ve mimar Cemal Emden’le konuştuk.



Dünyada benzeri yok’
Prof. Dr. Doğan Kuban 44 yıldır Türkiye’de “Türk tarihinin en eski ve en erken yapısı” dediği Külliye’nin koruma altına alınması için mücadele verdiğini anlatarak başlıyor sözlerine. Yapının korunması için çeşitli restorasyon müdahaleleri yapıldığını ve bu müdahalelerin yapının niteliğini bozduğunu söylüyor. Oysa ki üzerindeki heykeller ona göre, bu yapının tamamının müze şartlarında korunmasını gerektiriyor. Kuban, Divriği Külliyesi’nin sıradan bir yapı gibi korunamayacağını ısrarla anlatmaya çalışıyor. “Bu adam bunu heykel olarak tasarladığı için duvarı dümdüz yapmamış, taş çıkarmış. Baştan kapıyı heykel olarak tasarlamış, bunu anlatmak zor” diyerek Külliye’nin fotoğraflarını gösteriyor.

“1965’ten beri bu yapının korunması için çalışıyorum. Avrupalı sanat tarihçilerini çağırdık buraya, onlara da anlattık. 1967’de ABD’de doktora dersi verdim bununla ilgili. İki kitap yazdım. Ancak koruma farklı bir şey. En üst düzeyde koruma gerekiyor” diyor. Kuban’ın Divriği külliyesi’nin eşsizliğini anlatırken heyecanı gözlerinden okunuyor. “Asya sanatından ilham alan bir müze bu, bir Asya tarihi müzesi. Hitit de var içinde, Mezopotamya da var, Mısır da var, Hindistan da var, Orta Asya da var, her şey var. Bak şunun güzelliğine bak, dünyada böyle bir şey var mı yahu? Bu adamın romanını yazacaksın, onu tasavvur edemiyorum ben, Harzemşah’la beraber dolaşmış bir adam olabilir diye düşündüm ama… Bu kompozisyon olağanüstü heykel ve mimari birleşimi gotikte yok, ortaçağda yok, İran, Suriye, Ermenistan’da yok…. Bir adam.. adı dışında bildiğimiz hiçbir şey yok. Bir adam, büyük bir sanatçı gelmiş orada koskoca bir heykel yapmış. Hürremşah’ın heykeli diyorum ben ona.”Kuban, yıllardır üzerinde çalıştığı bu yapı için duyduğu heyecanı saklamıyor. Yapının fotoğraflarını bize gösterirken anlatmaya devam ediyor: “Açıkhavada taş eskir, erezyona uğrar. Heykeli bırakın yapının kendisinin ortaçağ karakteri var. Üzerindeki dekorasyon çok değerli ve nazik. Su giriyor diye üzerine saçak yapmışlar. Tabii etrafında yaşayan insanlar zengin değil koruma için güçleri yok. İçinde çok güzel Ortaçağ kilimleri vardı, çalındı…”

Prof. Doğan Kuban son olarak “İnsanlar” diyor “Şu üç şeyi çok iyi öğrenmeli: Birincisi, bu bina, laf değil gerçekten dünyada tek. İkincisi, bu binanın üzerinde heykeller var. 800-900 senedir don, kar her şeye maruz kalmış. Bu müzelik bir heykel. Üçüncüsü, 13 Metrelik bir heykelden bahsediyoruz. O zaman onu bina ile birlikte örtmek lazım”

Dünyada eşi benzeri olmayan bir teknikle örülmüş Divriği Külliyesi şimdilerde İTÜ Taşkışla Binası Mimarlık Fakültesi’nde açılan Prof Dr. Doğan Kuban danışmanlığında mimar Cemal Emden’in fotoğrafları ve yüksek mimar Basri Hamulu’nun küratörlüğünde oluşmuş ‘Cennetin Kapıları’ adlı sergide eşsiz güzelliğini bizlerle paylaşıyor.

Çocukluğunu ve ilkgençlik yıllarını Sivas Divriği’de geçiren Basri Hamulu, yaklaşık bir buçuk yıl önce üniversite yıllarında hocası olan Doğan Kuban’ın kapısını çalmış ve bu yapı için ‘bir şeyler yapalım’ demiş. Hamulu bu süreci şu sözlerle anlatıyor: “Divriği’ne gittiğimizde orada çocukluğumuzdakinden daha fazla bir bozulma görüyoruz. 1965’ten beri hocam oraya geliyor gidiyor. Hocalar geliyor buraya, hocalar bakar gibi bir bilgiyle büyüdük. 2007’de gidince birden şok olduk. Yağmur suları için yapılan borular, yerdeki ana taşıyıcı bantları patlatmış. Onu niye oraya koyuyorsun. Ben mimarım o orada olmaması gereken bir şeydi. Bunun üzerine hocama geldim. Ve böyle bir çalışma başlattık”

Özel çekim yapıldı
Divriği Külliyesi’nin değerinin Türkiye tarafından yeterince anlaşılmaması nedeniyle korunamadığını düşünen ekip bu değeri korumak için önce dokümantasyon toplamaları gerektiğine karar verip daha önce hiç yapılmamış şekilde, binanın çevresine iskele kurarak yapı üzerindeki heykelleri 90 derecelik açıyla özel bir ışıklandırma yardımıyla fotoğraflamış. Fotoğrafları çeken Cemal Emden, “Beni çok etkileyen nokta o heykelsi yapıyı yapay bir aydınlatmayla aydınlatıp farklı kotlardan ona bakmaktı. Bir ara fotoğraf çekmeyi bırakıp onu seyrettik gece 02.00’da, ne kadar etkileyici diye. Bir vinç yangın sepeti bulduk yanımda da bir operatör vardı. Dört gece çalıştık” diyor ve ekliyor: “Son 50 senede yapılan bu restorasyon çalışmaları yapının ölümüne yol açıyor”

Ekip bu teknikle çektikleri fotoğrafların bu konu üzerinde çalışan tarihçilere bile, “Yahu bunlar var mıymış?” diye sordurduğunu da söylemeden edemiyor ve bu Sergiyi oluşturan ihtişamlı fotoğraflarınbir kitapta toplanacağının müjdesini veriyor. Sergi 29 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilir.



Kaynak: Radikal

Yüklə 198,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin