Başbakan: 12 Eylül çifte bayram olsun


İSTANBUL'DA "CENNETİN KAPILARI"



Yüklə 198,26 Kb.
səhifə2/4
tarix07.05.2018
ölçüsü198,26 Kb.
#50138
1   2   3   4

İSTANBUL'DA "CENNETİN KAPILARI"

Dünyanın en önemli mimari yapıtları arasında kabul edilen Divriği Külliyesi'nin yok olma tehlikesine karşı bir kamusal duyarlılık oluşturmak amacıyla düzenlenen ''Cennetin Kapıları'' adlı anıtsal fotoğraf sergisi, bugün İstanbul'da açılacak.


Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, ''Cennetin Kapıları'' adlı sergi, Prof. DR. Doğan Kuban'ın danışmanlığında, yüksek mimar Basri Hamulu ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi Dekanlığı tarafından düzenlendi.

İTÜ'nün Taşkışla'daki Mimarlık Fakültesi Mimar Sinan Holü'nde sanatseverlerle buluşacak serginin fotoğraflarını mimar Cemal Emden çekti.
DİVRİĞİ'DE ASYA TARİHİ MÜZESİ

Divriği Ulu Camisi 'Cennetin Kapıları' adlı fotoğraf sergisiyle İTÜ Taşkışla binası Mimar Sinan Holü'nde sergileniyor 

Sergide fotoğraflar, külliyenin detaylarındaki ihtişamı göz önüne sermek için bir insan boyunda ebatlarla sanatseverlere sunuluyor. Tarihî yapının tüm ihtişamını gösteren sergi, 'külliyenin taç kapılarının yok olma tehlikesine karşı bir kamusal duyarlık oluşturmak' amacıyla düzenleniyor.


Evliya Çelebi, Divriği'ne gittiğinde Ulu Camisinin gözü gönlü mest eden taş bezemelerini görünce "Üstad mimar bu camiye öyle emek sarf edip kapı ve duvarları öyle nakş-ı bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır" demiş. Koca Evliya'ya hak vermemek elde değil.

Dantel dantel, nakış nakış taşa işlenmiş bu rüyanın karşısında hayran kalmayan yok gibi. Bu eşsiz külliyeyi görmek için Sivas'a kadar yollara düşmenize birkaç haftalığına gerek yok. Taşkışla'daki İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde açılan 'Cennetin Kapıları' adlı fotoğraf sergisi, Divriği Külliyesi'ni İstanbul'a taşımış. Fotoğraflarını Mimar Cemal Emden'in çektiği sergi, 1965 yılından beri Divriği Külliyesi hakkında kitaplar ve yazılar yayımlayan Prof. Doğan Kuban'ın danışmanlığında Yüksek Mimar Basri Hamulu tarafından gerçekleştiriliyor. UNESCO'nun dünya mimari anıtları listesindeki tek Türk anıtını konu eden sergi, 'külliyenin taç kapılarının yok olma tehlikesine karşı bir kamusal duyarlık oluşturmak' amacıyla düzenleniyor.

Üç mimarın himayesinde açılan sergide, fotoğraflar külliyenin detaylarındaki ihtişamı göz önüne sermek maksadıyla bir insan boyunda sanatseverlere sunuluyor. Kırk dört fotoğraflık sergide eserler, özel tekniklerle ışıklandırılmış ve ayaklı platformlara yerleştirilmiş. Fotoğrafların önünde durup bakınca başka bir zamanın eşiğinde olduğunuz an be an hissedebiliyor. Cami ve şifahanenin taç kapılarındaki üç boyutlu göğe tırmanan hayat ağaçları, motifler, taştan solmayacak bir bahçeyi andırıyor. Üç boyutlu detaylı geometrik stiller ve bitkisel bezemeler sanat tarihçileri ve mimarlar kadar sanatseverleri alıkoyuyor. Kapı ve duvarlara işlenen tüm motifler asimetrik. Her karede binlerce taş işlemeli motif var. Kısacası bu sekiz yüz yıllık yapı karşısında yapacağınız tek şey aranıza bir göz mesafe koyup dakikalarca o bezemelerin derinliklerinde kaybolmak.

Yıllardır yapılan yanlış restorasyonlardan dolayı eriyen bu muazzam Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Selçuklu döneminde Mengücekoğulları'ndan Ahmet Şah ve Melike Turan tarafından 1228'de yaptırılır. Selçuklu mimarisinin en önemli yapılarından olan caminin yapımında mimar ve sanatkar olarak Ahlatlı Hürremşah ve Tiflisli Ahmet çalışır. Sergiye ev sahipliği yapan Taşkışla ise fotoğraf sergisiyle taşın taşa şefkatinin bir örneği. Osmanlı döneminde 1846-1852 yılları arasında rönesans üslubu kullanılarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (Askeri Tıbbiye) için hastane olarak tasarlanan yapı günümüzde Taşkışla İTÜ Mimarlık Fakültesi olarak kullanılıyor. Binada taş içinde taşın görülmesi gereken bir yolculuğu var.
Ömrünü bu külliye için adayan, kimi zaman da küstürülen Prof. Dr. Doğan Kuban serginin kataloğunda bakın ne diyor: "Divriği'de taşı bir dantelâ gibi, büyük bir tutkuyla yontan sanatçının, bir coşkun sufi gibi Tanrı'ya kavuşmak isteğiyle yanan bir ruh sahibi olduğuna inanmak yanlış olmaz." Kuban, külliyenin üzerinin cam konstrüksiyonla kapatılarak bir heykel gibi korunmasından yana. Yazar Necdet Sakaoğlu ise katalogdaki Korkulu Ağıtsı Sonsöz başlıklı yazısıyla biraz hayıflanarak, "Külliyenin bütün zamanların en ağır tahribatını son 50 yılda yaşadığı da inkar edilemez. Korkumuz; eski eserlerimizin korunması konusunda 21. yüzyıla umut bağlamanın da hayal kırıklığıyla noktalanacaktır." diyor.

Enine boyuna yeni önlemler alınmadığı takdirde, yanlış restorasyonlar, ihmaller... derken gittikçe eriyen bu eşsiz yapının ardından tarihi mümkün olmayan bir hayıflanma kalabilir. Bu sessiz, iç burkan gidişata bir nebze olsun dikkat çekmek isteyen sergiyi görmek istiyorsanız son gün 29 Mayıs

ANADOLU MUCİZESİ" İSTANBUL`DA - OKTAY EKİNCİ

Oktay EKİNCİ 07 Mayıs 2009 Cumhuriyet

“Üstat, mimar, bu camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakş bukalemun eylemiş ki methinde diller kısır, kalem kırıktır...”

Bu tanımlama Evliya Çelebi’ye (1611-1683) ait... Anadolu’da Selçuklu mimarlığının “mucizevi” şaheseri “Divriği Ulu Camisi”ni 1649’da ziyaret etmiş...

Mengücükoğlu Ahmet Şah’ın karısı Behram Şah ile kızı Turan Melik’in 1228’de yaptırdıkları külliyede ruh hastalarının su sesi ve “musiki”yle iyileştirildikleri Şifahane de var.

Evliya, ziyaret ettiğinde, Ahlatlı mimar Hürremşah’ın yönetimindeki Selçuklu ustalarınca “nakş” (nakış) işlercesine yaratılan “heykelsi” bezemeler henüz 420 yıllıktı.. Şimdi, 780 yıl sonra bile, yorgun ve yıpranmış olmalarına rağmen her göreni en az Evliya kadar etkiliyor; “tanımlanamaz” bir beceri ve estetik düzeyiyle “ortaçağ” Anadolu’sunun dünyayı şaşırtan uygarlığını belgeliyorlar...

Restorasyon kaygıları

Divriği Külliyesi, işte bu nedenle UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde “çok özel” bir insanlık değeri olarak yerini aldı. Bakımı, ömrünün uzatılması ve daha yüzlerce yıl insan aklının ve yaratıcılığının büyüklüğünü gelecek kuşaklara gösterebilmesi için de nice projeler geliştirildi; girişimlerde bulunuldu...

Ne var ki günümüzün onca gelişkin inşaat teknolojisine ve restorasyon alanındaki bilimsel ilerlemelere rağmen, “onarım kaygıları”ndan kurtulamadı. Her yönüyle “eşi olmayan” dünya mirasının, yine tüm ayrıntılarıyla “özgün”lüğüne zarar gelmesini istemeyenler, “aman!” diyorlar; “restorasyon adına işlenen kültür katliamlarından biri daha, hiç değilse bu başyapıtta yaşanmasın...”

Bu yaygın endişenin temelinde koruma uygulamalarında izlenen ihale yöntemlerindeki “yanlışlara ve beceriksizliklere ortam hazırlayan” bilim dışı kurallar ile bunlar sonucunda ortaya çıkan sayısız olumsuz sonuç yatıyor... Birçok anıtsal yapımız, restore edildikten sonra, eskisini “andıran” yepyeni ve “ruhsuz” binalara dönüşüyor. Bu nedenle “Vakıflar Genel Müdürlüğü”nün kurallarıyla onarıldığında, son yıllarda artan “restorasyonla tahribat”lardan biri daha olmasından korkuluyor...

Bu “uygarlık zaafı”nın giderilmesinde ilk önemli adımı oluşturacak “anıtlar için ayrı ihale yasası” hazırlığı, yıllardır sonuçlanmadı. Dahası, hiç değilse UNESCO listesindeki Divriği Külliyesi’nin sanat tarihi değerini gözeten bir mimari restorasyona olanak sağlayacak “özel yasa” önerileri, siyasilerin gündemine girme şansını bulamıyor...

İşte böylesi bir süreçte, 28 Nisan’da İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin tarihi Taşkışla binasındaki “Mimar Sinan Salonu”nda açılan “Cennetin Kapıları” fotoğraf sergisi, sadece duyarlılık yüklü bir belgeleme değil... Belki daha önemlisi, ülkemizin nasıl bir hazineye sahip olduğunu bir kez daha “fark ettirmek” için mükemmel bir çalışma...

Hürremşah'ın heykeli

Sergi duyurusundaki vurgulamayla; “sıradan bir taş oyma bezemenin çok üstünde heykelsi yontularının sadece İslam sanatı içinde değil dünya sanat tarihinde de başka bir benzerinin olmadığı”nı göstermekle kalmıyor; onarım için en güvenilir yöntemin bulunmasını “yaşamsal” görenlerin “hassasiyetlerini ve haklılıklarını” da kanıtlıyor. Çalışmanın danışmanı Prof. Doğan Kuban’ın, “Hürremşah’ın Heykeli” nitelemesiyle birlikte “adeta dokunulmadan müzeye kaldırılması, Kutsal Emanetler gibi saklanması gereken bir sanat ürünü” demesindeki “gerçekçi”liği de gözler önüne seriyor...

Fotoğrafları kutlanacak bir özen ve ustalıkla çeken Mimar Cemal Emden ile sergiyi tasarlayan ve gerçekleştiren mimar Basri Hamulu, özellikle “yok olma” tehlikesini taşıyan “taç kapı”lara şöyle dikkat çekiyorlar.

“Bu külliyeyi olağanüstü kılan taç kapıları. Çünkü taşlar geleneksel yöntemle tek tek işlenip üst üste dizilmemiş; bir heykel gibi yekpare taştan oyulmuş. Bu yöntem külliyeye aynı zamanda 800 yıldır ayakta kalacak bir sağlamlık da kazandırmış...”

‘Vakıf Haftası'ndayız

Taşkışla’da 29 Mayıs’a kadar görülebilecek serginin açılışına, “Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü”nden katılan yoktu.. Oysa tam da bugünlerde ‘Vakıf Haftası’ (04-10 Mayıs 2009) kutlanıyor ve Ankara’daki toplantılarda eski eserlerimizin korunması” ele alınıyor!

Davet edildikleri halde, yaşatılmasından sorumlu oldukları bu dünya şaheserinin “mutlu gün”üne gelmeyen ve “çok özel bir koruma yöntemi”ne gereksinimi olduğunu kanıtlayanlara “teşekkür” bile etmeyen Vakıflar yönetimine bilmem ki ne demeli... Üstelik, Vakıflar Haftası’nın davetiyesinde de Divriği Ulu Camisi Taç Kapısı’nın fotoğrafını kullanmalarına rağmen...

Cennetin Kapıları dünyayı da dolaşmalı. Öncekiler bir yana, “sonra”kiler arasında bile ustalık ve yaratıcılıkta “yegâne”liğini koruyan mimarlık hazinemizin “evrensel”liği kanıtlanmalı...




DİVRİĞİ KÜLLİYESİ-CENNETİN KAPILARI

KENT KÜLTÜRÜ

Kanal B ekranlarında yayınlanan, Oktay Ekinci'nin hazırladığı "kent kültürü" programı İmar Dosyası'nın, 16 Mayıs 2009 Cumartesi günü ekrana gelecek bölümünde Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi konuşulacak.

UNESCO'nun Dünya Mirası listesinde yer alan "Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesi"nin eşsiz "heykelsi" taş oyma bezemeleri ve aynı şaşırtıcı hünerle yekpare taştan yapılmış taç kapıları ile iç mekan çözümlemeleri, mimar ve fotoğraf sanatçısı Cemal Enden'in objektifinden İstanbul'da sergileniyor.

İTÜ Mimarlık Fakültesi'nin Taşkışla'daki Mimar Sinan Salonu'nda Divriğili Mimar Basri Hamulu'nun çaba ve katkılarıyla gerçekleşen "Cennetin Kapıları" adlı çalışmanın danışmanlığını, 1960'lardan bu yana "Divriği Mucizesi" ile yakından ilgilenen Prof. Doğan Kuban yapıyor.

Ortaçağ Anadolusu'ndaki Selçuklu uygarlığının ürünü olan ve Mengücekoğulları'nın sanat tarihine armağanı olarak, Ahlatlı Mimar Hürremşah'ın imzasını taşıyan eşsiz yapı, son yıllarda "onarım" adına tahrip edilmesi tehlikesini de taşıyor. Çünkü  anıtsal yapıların restorasyonunda gözlenen yanlış ve özgünlüğü bozucu uygulamaların, tıpkı yine Divriği'deki Kale Camisi'nin başına geldiği şekilde, bu dünya mirasında da yinelenmesinden korkuluyor.

Taşkışla'daki sergi, işte bu riskin nasıl bir mirasta yaşandığını da açıkça ve çarpıcı olarak gözler önüne sermesi bakımından önem taşıyor. Koruma uygulamasının hangi anlayışta olması gerektiğini de Doğan Kuban şöyle özetliyor: "Bir antik heykelin müzede korunması gibi..."

Çalışmanın tarih danışmanı Necdet Sakaoğlu ile birlikte Cemal Emden, Basri Hamulu ve Doğan Kuban, İmar Dosyası'nın konukları... "Hürremşah'ın Heykeli"nin hayranlık uyandıran şaşırtıcı görüntüleri ise program süresince izleyicilerle paylaşılıyor.


DİVRİĞİ'DE ASYA TARİHİ MÜZESİ

Divriği Ulu Camisi 'Cennetin Kapıları' adlı fotoğraf sergisiyle İTÜ Taşkışla binası Mimar Sinan Holü'nde sergileniyor

Sergide fotoğraflar, külliyenin detaylarındaki ihtişamı göz önüne sermek için bir insan boyunda ebatlarla sanatseverlere sunuluyor. Tarihî yapının tüm ihtişamını gösteren sergi, 'külliyenin taç kapılarının yok olma tehlikesine karşı bir kamusal duyarlık oluşturmak' amacıyla düzenleniyor.

Evliya Çelebi, Divriği'ne gittiğinde Ulu Camisinin gözü gönlü mest eden taş bezemelerini görünce "Üstad mimar bu camiye öyle emek sarf edip kapı ve duvarları öyle nakş-ı bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır" demiş. Koca Evliya'ya hak vermemek elde değil.

Dantel dantel, nakış nakış taşa işlenmiş bu rüyanın karşısında hayran kalmayan yok gibi. Bu eşsiz külliyeyi görmek için Sivas'a kadar yollara düşmenize birkaç haftalığına gerek yok. Taşkışla'daki İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde açılan 'Cennetin Kapıları' adlı fotoğraf sergisi, Divriği Külliyesi'ni İstanbul'a taşımış. Fotoğraflarını Mimar Cemal Emden'in çektiği sergi, 1965 yılından beri Divriği Külliyesi hakkında kitaplar ve yazılar yayımlayan Prof. Doğan Kuban'ın danışmanlığında Yüksek Mimar Basri Hamulu tarafından gerçekleştiriliyor. UNESCO'nun dünya mimari anıtları listesindeki tek Türk anıtını konu eden sergi, 'külliyenin taç kapılarının yok olma tehlikesine karşı bir kamusal duyarlık oluşturmak' amacıyla düzenleniyor.

Üç mimarın himayesinde açılan sergide, fotoğraflar külliyenin detaylarındaki ihtişamı göz önüne sermek maksadıyla bir insan boyunda sanatseverlere sunuluyor. Kırk dört fotoğraflık sergide eserler, özel tekniklerle ışıklandırılmış ve ayaklı platformlara yerleştirilmiş. Fotoğrafların önünde durup bakınca başka bir zamanın eşiğinde olduğunuz an be an hissedebiliyor. Cami ve şifahanenin taç kapılarındaki üç boyutlu göğe tırmanan hayat ağaçları, motifler, taştan solmayacak bir bahçeyi andırıyor. Üç boyutlu detaylı geometrik stiller ve bitkisel bezemeler sanat tarihçileri ve mimarlar kadar sanatseverleri alıkoyuyor. Kapı ve duvarlara işlenen tüm motifler asimetrik. Her karede binlerce taş işlemeli motif var. Kısacası bu sekiz yüz yıllık yapı karşısında yapacağınız tek şey aranıza bir göz mesafe koyup dakikalarca o bezemelerin derinliklerinde kaybolmak.

Yıllardır yapılan yanlış restorasyonlardan dolayı eriyen bu muazzam Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Selçuklu döneminde Mengücekoğulları'ndan Ahmet Şah ve Melike Turan tarafından 1228'de yaptırılır. Selçuklu mimarisinin en önemli yapılarından olan caminin yapımında mimar ve sanatkar olarak Ahlatlı Hürremşah ve Tiflisli Ahmet çalışır. Sergiye ev sahipliği yapan Taşkışla ise fotoğraf sergisiyle taşın taşa şefkatinin bir örneği. Osmanlı döneminde 1846-1852 yılları arasında rönesans üslubu kullanılarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (Askeri Tıbbiye) için hastane olarak tasarlanan yapı günümüzde Taşkışla İTÜ Mimarlık Fakültesi olarak kullanılıyor. Binada taş içinde taşın görülmesi gereken bir yolculuğu var.

Ömrünü bu külliye için adayan, kimi zaman da küstürülen Prof. Dr. Doğan Kuban serginin kataloğunda bakın ne diyor: "Divriği'de taşı bir dantelâ gibi, büyük bir tutkuyla yontan sanatçının, bir coşkun sufi gibi Tanrı'ya kavuşmak isteğiyle yanan bir ruh sahibi olduğuna inanmak yanlış olmaz." Kuban, külliyenin üzerinin cam konstrüksiyonla kapatılarak bir heykel gibi korunmasından yana. Yazar Necdet Sakaoğlu ise katalogdaki Korkulu Ağıtsı Sonsöz başlıklı yazısıyla biraz hayıflanarak, "Külliyenin bütün zamanların en ağır tahribatını son 50 yılda yaşadığı da inkar edilemez. Korkumuz; eski eserlerimizin korunması konusunda 21. yüzyıla umut bağlamanın da hayal kırıklığıyla noktalanacaktır." diyor.

Enine boyuna yeni önlemler alınmadığı takdirde, yanlış restorasyonlar, ihmaller... derken gittikçe eriyen bu eşsiz yapının ardından tarihi mümkün olmayan bir hayıflanma kalabilir. Bu sessiz, iç burkan gidişata bir nebze olsun dikkat çekmek isteyen sergiyi görmek istiyorsanız son gün 29 Mayıs

 










 




 




 


BAŞBAKAN ERDOĞAN, UNESCO'NUN DÜNYA MİRAS LİSTESİ'NDEKİ TEK TÜRK ANITI OLAN DİVRİĞİ ULU CAMİSİ VE ŞİFAHANESİ'NİN FOTOĞRAFLARINDAN OLUŞAN ''CENNETİN KAPILARI'' ADLI SERGİYİ GEZDİ
Cumartesi, Kasım 7, 2009, 6:39

İSTANBUL – Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’ndeki tek Türk anıtı olan Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesi’nin fotoğraflarından oluşan ”Cennetin Kapıları” adlı sergiyi gezdi.


     İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasındaki sergiyi, eşi Emine Erdoğan ile gezen Başbakan Erdoğan’a, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve sergiyi hazırlayan Yüksek Mimar Hasan Basri Hamulu, sergi hakkında bilgi verdi.
     Başbakan Erdoğan ile İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve Divriği Kaymakamı Önder Bakan da sergiyi gezdi.
     Yüksek Mimar Hamulu, hazırladığı Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesi’nin proje maketini Başbakan Erdoğan’a sundu.
     Hamulu, Başbakan Erdoğan’a ayrıca, Prof. Dr. Doğan Kuban’ın ”Divriği Mucizesi” ve Necdet Sakaoğlu’nun ”Türk Anadolu’da Mengücekoğulları” kitapları ile Divriği Ulu Camisi’nin kuzey taç kapısının fotoğrafını hediye etti.
     Prof. Dr. Doğan Kuban ve fotoğraf sanatçısı Cemal Emden ile ortak çalışmaları olan sergi hakkında basın mensuplarına bilgi veren Yüksek Mimar Hamulu, Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesi’nin dünya Ortaçağ sanatının en önemli yapıtlarından biri olduğunu söyledi.
     Hamulu, ”Sizin elinizde Anadolu’nun ücra bir köşesinde taklit etmemiş ve edilmemiş bir eser varsa, olağanüstü bir eserle karşı karşıyasınız demektir” şeklinde konuştu.
     Camiyi, Mengücek Beyliği Hükümdarı Ahmet Şah’ın 1228′de yaptırdığını belirten Hamulu, mimar Hürremşah’ın da cenneti hayal ederek caminin kıble kapısını inşa ettiğini anlattı.
     Sergiyi, camiye ilgiyi artırmak ve gerekli koruma çalışmalarını yapabilmek için açtıklarını belirten Hamulu, Başbakan Erdoğan’a, eserin korunması için uluslararası bir yarışma açılması önerisini getirdiklerini söyledi.
     Caminin statik açıdan ayakta durdurulmasında zorluk yaşandığını ifade eden Hamulu, en azından kapıların geçici bir süre ayakta durdurulması için tedbir alınması gerektiğini aktardı.
     Hamulu, caminin en son 1967 yılında restorasyon gördüğünü kaydederek, bu dünya mirası esere sahip çıkılması gerektiğini vurguladı.
     Serginin 28 Nisan’da açıldığını ve 10 bini aşkın kişi tarafından ziyaret edildiğini belirten Hamulu, yıl sonuna kadar açık kalacak serginin daha sonra Ankara’da izlenime sunulacağını bildirdi.
     Hamulu, serginin UNESCO’nun merkezi Paris’te de açılmasını istediklerini ifade ederek, bu konuda da Başbakan Erdoğan’dan yardım talep ettiklerini kaydetti.







CENNETİN KAPILARI PARİS'TE AÇILACAK
Mimarların Kur'an'daki cennet tasvirinden yola çıkarak inşa ettikleri Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesinin Cennet Kapıları fotoğrafları sergisi Paris'te açılacak.


Külliyeyi dönemin Mengücek Beyliği Hükümdarı Ahmet Şah'ın 1228'de yaptırdığı külliyenin kapısı din adamlarının Kur'andaki cennet tarafinden yola çıkarak anlattıkları tasvirlerden yola çıkılarak inşa edildi. Ancak kapılar tamamlanamadı.



İSTANBUL (A.A)
UNESCO'nun Dünya Mimari Anıtları Listesi'ndeki tek Türk anıtı olan Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesinin fotoğraflarından oluşan 'Cennetin Kapıları' adlı sergi mart ayında Paris'e taşınacak. Serginin küratörü ve tasarımcısı, çocukluğu eserin çevresinde geçen Divriğili yüksek mimar Hasan Basri Hamulu, dünyanın en önemli mimari yapıtları arasında kabul edilen Divriği Külliyesinin yok olma tehlikesine karşı bir kamusal duyarlılık oluşturmak amacıyla düzenlenen 'Cennetin Kapıları' adlı anıtsal fotoğraf sergisinin ilk kez geçen yıl İstanbul Teknik Üniversitesi'nde açıldığını belirtti. Serginin fotoğraflarını mimar Cemal Emden'in çektiğini ve danışmanlığını Prof. Dr. Doğan Kuban'ın yaptığını anlatan Hamulu, 'Son 50 yıldır restorasyonzedeye dönen cami ve şifahane, fotoğraflarla sesini duyurmaya devam ediyor' dedi.

BU KAPILARIN EŞİ BULUNMUYOR

Divriği Ulu Cami ve şifahanesinin dünya Ortaçağ sanatının önemli yapıtlarından birisi olduğunu anlatan Hamulu, eserin ne Türk, ne İslam sanatında, ne de başka dönem ve ülkelerin mimarilerinde eşi bulunmayan bir yontu sanatı başyapıtı olduğunu söyledi.



'CENNETİN KAPILARI' AVRUPA YOLUNDA

Divriği Ulucami ve Şifahanesi'nin fotoğraflarından oluşan 'Cennetin Kapıları' sergisi mart ayında Paris'te açılacak.

Divriği Ulucami ve Şifahanesi'nin fotoğraflarından oluşan 'Cennetin Kapıları' sergisi, 'Fransa'da Türkiye Mevsimi' etkinlikleri çerçevesinde mart ayında Paris'e taşınıyor.

Mimar Cemal Emden'in fotoğraflarından oluşan sergi, UNESCO'nun Dünya Mimari Anıtları Listesi'ndeki tek Türk anıtı olan Divriği Ulucami'nin yok olmaması için kamusal duyarlılık oluşturmak amacıyla geçtiğimiz nisan ayında İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla binasında açılmıştı. Ulucami yapılırken Mengücek Beyliği hükümdarı Ahmet Şah, din adamlarından külliyenin mimarı Hürrem Şah'a Kur'an-ı Kerim'deki cenneti anlatmalarını istemiş. Hürrem Şah da kendisine anlatılanlara mimari bir yorum getirerek, kuzey taç kapısını yapmış. Söz konusu kapıya 'Cennet Kapısı' deniliyor. Serginin adı da buradan geliyor. Serginin küratörü Yüksek Mimar Hasan Basri Hamulu, sergiyi düzenlemekteki amaçlarına ulaşmaya başladıklarını, cami çevresinde istimlak çalışmalarının başladığını belirtiyor. 'Cennetin Kapıları', Paris'e gitmeden önce bir müddet Ankara'da da konaklayacak.

İSTANBUL AA ZAMAN



''CENNETİN KAPILARI'' PARİS'TE
UNESCO'nun Dünya Mimari Anıtları Listesi'ndeki tek Türk anıtı olan Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesinin fotoğraflarından oluşan 'Cennetin Kapıları' adlı sergi mart ayında Paris'e taşınacak

Cuma 01.01.2010 - 12:00


Serginin küratörü ve tasarımcısı, çocukluğu eserin çevresinde geçen Divriğili yüksek mimar Hasan Basri Hamulu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın en önemli mimari yapıtları arasında kabul edilen Divriği Külliyesinin yok olma tehlikesine karşı bir kamusal duyarlılık oluşturmak amacıyla düzenlenen 'Cennetin Kapıları' adlı anıtsal fotoğraf sergisinin 28 Nisan 2009'da İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasında açıldığını belirtti.

Serginin fotoğraflarını mimar Cemal Emden'in çektiğini ve danışmanlığını Prof. Dr. Doğan Kuban'ın yaptığını anlatan Hamulu, 'Son 50 yıldır restorasyonzedeye dönen cami ve şifahane, fotoğraflarla sesini duyurmaya devam ediyor' dedi.

Divriği Ulu Cami ve şifahanesinin dünya Ortaçağ sanatının önemli yapıtlarından birisi olduğunu anlatan Hamulu, eserin ne Türk, ne İslam sanatında, ne de başka dönem ve ülkelerin mimarilerinde eşi bulunan bir yontu sanatı başyapıtı olduğunu söyledi.



DİN ADAMLARI CENNETİ ANLATTI, HÜRREM ŞAH YAPTI

Külliyeyi dönemin Mengücek Beyliği Hükümdarı Ahmet Şah'ın 1228'de yaptırdığını belirten Hamulu, şu bilgileri verdi:

'Dönemin Mengücek Beyliği Hükümdarı Ahmet Şah, din adamlarını toplayıp, külliyenin mimarı Hürrem Şah'a Kur'an-ı Kerim'deki cenneti anlatmalarını istiyor. Hürrem Şah da kendisine anlatılan cennete mimari bir yorum getirerek, Kuzey Taç Kapısı'nı yapıyor. Bu nedenle o kapıya 'Cennet Kapısı' diyoruz. Serginin de adı bu nedenle 'Cennetin kapıları' olarak belirlendi.'

Külliyede bulunan iki taç kapısında da bazı bezemelerin eksik kaldığını belirten Hamulu, 'Kapıların eksik kalmasının nedeni bilinmiyor. Eksiklik olduğu kesin ama tamamlanamadığı ile ilgili tarihi bir bilgi yok. Mengücek Beyliğinin 1228-1243 arası (Kösedağ Savaşı) dönemine ilişkin yeterli bilgiye sahip değiliz' diye konuştu.



Yüklə 198,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin