attıkları mühimmatın kutularının üzerinde "Emniyet Genel Müdürlüğü" yazılarının
bulunduğunu, polisin bu mühimmatları atarken bu yazıları imha etmeyi gözden
kaçırdıklarını söylediğini, ErsinTe konuştuğu takdirde kendisine bir telefon vereceklerini,
kendisini bu telefonla arayacaklarını ve Başsavcıya götüreceklerini veya bir şekilde
kendini buluşturacaklarını söylediğini, ondan sonra yanından ayrıldığını, bunun üzerine
olay yerinden ayrıldığını ve evine döndüğünü, yapılan bu tekliften kendisinin rahatsız
olduğunu, diğer insanların haksız şekilde zarar göreceklerini, yapılan teklifin iftira
olduğunu düşündüğünü, kendinin zaten yapı itibariyle suçsuz insanlara iftira atma gibi
düşüncesinin olmasının mümkün olmadığını, Erzincan'daki polise karşı suçlayıcı ifadeler
vermesini istediklerini,
28 Ekim 2009 günü akşam saat 22.00 sıralarında kendisinin cep telefonundan Ersin
Üsteğmen"i aradığını, bu işlere kendisini kesinlikle karıştırmamalarını söylediğini,
kendisinin savcıya veya mahkemeye bu şekilde ifade vermek için gelmeyeceğini,
kendisinin bu işe kesinlikle karıştırmamalarını, bu olayın kapanmasını söylediğini, Ersin
üsteğmen'e bu anlattıklarını alay komutanına da söylemesini istediğini, Ersin Üsteğmenin
bunun üzerine kızgın bir sesle "Tamam tamam" diyerek telefonu kapattığını, bu
görüşmeden sonra kendisini hiç aramadıklarını, bu kişilerin kendisine yaptıkları teklifi
kabul etmediğini, Jandarma İstihbaratçıların niyetlerinin ciddi olduğunu, böyle bir haksız
suçlamayı kendisi kabul etmediğini, başka birilerini bulabileceklerini ve kendisine
yaptıkları teklifin aynısını onlara da yapabileceklerini, bu kişileri ikna edebileceklerini
düşündüğünü, kendisi Emniyetten tanıdığı ve güvendiği yetkili birisine konuyu açtığını, bu
kişi de kendisini Erzurum Savcısıyla görüştürebileceğini söylediğini, bu konuda ifade
vermesinin kendi geleceği açısından daha doğru olacağını, tekliflerini kabul etmediği için
kendisine karşı yanlış tavır içerisine girebileceklerini düşündüğünü, başından geçenleri
olduğu gibi anlatmak istediğini, polisin haksız şekilde suçlanmasına gönlünün razı
olmadığını" şeklinde beyanlarda bulunduğu görülmüştür.
h- "Kalem*" isimli gizli tanığın alınan ifadesinde özetle:
"Tanık Erzincan'ın kardeşi olduğunu, kardeşinin 2008-2009 öğretim yılının sonunda 2009
yılı yaz aylarında memlekete geldiğinde babasına Erzincan'da MİT mensubu iki kişinin
kendisine geldiklerini ve onlara yardımcı olmasını istediklerini söylediği, babasının da
bunun üzerine bu işlerle uğraşmaması gerektiğini söyleyerek onu uyardığını, kendisinin de
sanki bu hususların hakim-savcılara danışmış gibi onlara anlattığını ve bu işlerin tehlikeli
olduğunu söylediğini, kardeşinin hal ve tavırlarından çok korktuğunun belli olduğunu,
1390/2271
kardeşinin Erzincan'da gelişen olaylarla ilgili babasına detaylı bilgi verdiğini, hatta
kendisine Savcı Hüseyin olarak tanıtan kişinin Erzincan Başsavcısı olduğunu söylediğini,
televizyonda çıkan haberleri birlikte seyrettiklerinde ve bu hususları kardeşine sorduğunda
televizyonda çıkan haberlerin tamamının doğru olduğunu kendisine anlattığını" beyan
etmiştir.
ı- "TAHA" isimli gizli tanığın alınan ifadesinde özetle:
"Tanık Erzincan'ın kendisinin oğlu olduğunu, 2008-2009 öğretim yılı sonunda
memleketleri olan Adıyaman iline geldiğinde oğlunun çok tedirgin olduğu ve her eve
gelişinde kapıyı kilitlediğini, kendisinin "Neden kapıyı kilitliyor sunT' diye sorduğunda,
kendisine Erzincan'da 2 MİT mensubuyla tanıştığını, bu şahısların kendisini sürekli
sıkıştırdığını, onlardan kurtulmaya çalıştığını, ancak onların peşini bırakmadığını
söylediğini, bunun üzerine kendisinin oğlu Tanık Erzincan'ı bu işlerden kesinlikle uzak
durması gerektiğini söylediğini ve bu hususta diğer oğlu Tanık Kalem'e de kardeşinin
gözünü korkutarak bu işlerden uzak durmasını sağlamasını istediğini, bir süre sonra
televizyonda haber izlerken oğlu Erzincan'ın birden ayağa kalkarak kendisini MİT'çilerin
yanında gördüğü Savcı Hüseyin olarak tanıtan kişinin televizyonda fotoğrafı gösterilen
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisine "Oğlum,
bu işler örgüt işidir. Devletin, polisin işi olamaz. Bu işlerden uzak dur" diyerek kendisini
uyardığını" ifadesinde belirtmiştir.
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2009/976 sayılı soruşturma dosyasında ifadesi alınan
Erdal Zirek'in;"2010 yılı Ocak ayında halk arasında jandarmaya istihbarat topladığı bilinen
Ömer Baysan isimli şahsın yanına geldiğini, jandarmaya gitmeleri gerektiğini ve onları
istediği doğrultuda ifadelerini vermeleri halinde kendileri için iyi olacağını söylediğini,
hatta Ömer'in kendisine ifadesinin Erzincan Başsavcısı tarafından alınacağını, jandarmaya
çalışmayacaklarını belirttiğini, kendisini jandarma binasına götürdüklerini, bu sırada
alkollü olduğunu, savcının yanına geldiğini ve kendisinin başsavcı olduğunu söyleyerek
"Ömer Baysan bize ifade verdi, sen de aynı ifadeyi tekrarlayacaksın, İliç başsavcısıyla
önceden görüşmüştüm, biz sana silah, bomba, dinamit temin edeceğiz, bunları bayır bağı
olarak bilinen yere gömerek yanımıza geleceksin, bu malzemeleri sana İliç savcısının
verdiğini söyleyeceksin''' diyerek ifadesini yazdırdıklarını ve verdiği bu ifade nedeniyle
jandarmanın kendisine 500 TL verdiğini, bu parayla telefon aldığını, daha sonra Erzurum
Cumhuriyet Başsavcılığı'na müracaat ederek bu ifadenin asılsız olduğunu kendisine zorla
imzalatıldığını, ifadesini kabul etmediğini" beyan etmiştir.
Erzincan MİT Şube Müdürlüğünde görevli Sadri Barkın İnce ve Kıvılcım Üstel Erzurum
Cumhuriyet Başsavcılığımda şüpheli olarak alınan ifadelerinde; " A... isimli şahıs ile
kendi talebi doğrultusunda tanıştıklarını, bu şahsın MİT'in internet sitesine gönderdiği e-
mail'de PKK konusunda yardımcı olacağını bildirdiğini, kendisiyle görüşmeye
başladıklarını, daha sonra dini faaliyetler konusunda da bilgiler verebileceğini söylemesi
üzerine, bu hususta da ondan bilgi aldıklarını, yapılan işlemleri kurumun talimatıyla
gerçekleştirdiklerini, yaptıkları işin mahiyeti gereği içeriği ile ilgili açıklama
yapamayacaklarını, adı geçen şahsa cemaat evlerine silah veya örgütsel belge koymaları
yönünde herhangi bir telkinde bulunmadıklarını" beyan ederek haklarındaki iddiaları
reddetmişlerdir.
DEĞERLENDİRME:
1391 / 2271
Sanık Serdar Öztürk'ün avukatlık bürosunda 04.06.2009 tarihinde yapılan aramada Dursun
Çiçek imzalı "İlticayla Mücadele Eylem Planı'" başlıklı belgenin fotokopisi ele
geçirilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığımıza bilahare bir ihbar mektubu ekinde Dursun Çiçek imzalı
"İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgenin aslı gönderilmiştir. Söz konusu
belgenin 4. sayfasında Dursun Çiçek isminin üzerinde yer alan imzanın Dursun Çiçek'e ait
olup olmadığı hususunda inceleme yaptırılmış ve İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı
Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 19.10.2009 gün ve 250/16. 10. 2009-
57814- 9760/ 8014 sayılı, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı Dairesi
Başkanlığı'nın 13.11.2009 gün ve 2009/8354 sayılı, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı
Fizik İhtisas Dairesi'nin 04.02.2010 gün ve 250/26. 01. 2010- 5981- 1029/ 847 sayılı,
Jandarma Kriminal Laboratuvarı'nın 16.03.2010 tarih ve 2010/145 sayılı bilirkişi
raporlarında, "İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgenin 4. sayfasında yer alan
Dursun Çiçek ibaresinin üzerinde bulunan imzanın sanık Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğu
belirtilmiştir.
Sanık Dursun Çiçek ifadesinde, söz konusu belgede yer alan imzanın benzerini son 3 yıldır
kullanmadığını beyan etmiş ise de, savunmasının aksine müsnet suçlama ile ilgili
Genelkurmay Askeri Savcılığınca ifadesinin alındığı 12 Haziran 2009 tarihinden önce
bahse konu belgedeki imzanın aynısını kullandığı, hatta görev yaptığı birimde bunun
dışında hiçbir imza kullanmadığı tespit edilmiştir.
Sanığın sözkonusu belgeyi kendisinin hazırlamadığını ve altındaki imzanın kendisine ait
olmadığını savunmasına karşın imzasını değiştirme yönündeki davranışları altı özenle
çizilmesi gereken bir husustur. Yine sanığın Mart 2006 tarihli "Sivil Toplum Örgütleri'"
başlıklı ANDIÇı düzenlemiş olması da belgenin içeriği yönünden sanığın benzer
çalışmalar içinde olduğunu gösteren önemli bir delildir.
Bu konuda gönderilen ihbar mektubundaki hususları tamamen doğrulayacak biçimde
alınan tanık beyanlarından da anlaşılacağı gibi; söz konusu belgenin bir gazetede
yayımlanmasına müteakip Genelkurmay karargâhında sanığın görev yaptığı birimde acele
bir şekilde ve gece sabaha kadar sürecek çalışmalarla delil değerinde olabilecek tüm
belgelerin imha edilmesi ve bununla da yetinilmeyerek kullanılan bilgisayarların
tamamının hafızalarının silinmesi ve hatta bu konunun adeta bir seferberlik çalışması
içinde ve elbirliğiyle yapılması dikkat çekici bir husustur. Sanığın imzasını değiştirmesi ve
belgenin gazetede yayınlanmasından sonra yapılan delil imha işleminin işlediği suça ilişkin
delillerden kurtulma kastıyla yapıldığı açıktır.
Yukarıdaki delillerin dışında, söz konusu belgenin gerek önce ele geçen fotokopisi gerekse
sonradan ihbar mektubuyla gönderilen aslı üzerinde, bu tür imza incelemeleri konusunda
tüm savcılıklar, mahkemeler ve resmi kurumların raporlarını esas aldığı üç farklı kurumdan
alınan bilirkişi raporlarındaki, bu belgedeki imzanın sanık Dursun Çiçek'e ait olduğu
yönündeki tespitleri bahse konu belgenin sanık Dursun Çiçek tarafından hazırlandığını
tereddüte yer olmaksızın açıkça ortaya koymaktadır. Hatta en son sanık tarafından ısrarla
rapor alınması istenilen Jandarma Kriminal Laboratuarından alınan raporda da imzanın
sanığın elinin ürünü olduğunun saptanması tartışmalara ve itirazlara son noktayı koyacak
mahiyettedir.
1392 / 2271
Söz konusu belgenin ele geçirildiği sanık Serdar Öztürk emekli bir asker olup bir dönem
yine aynı soruşturmanın sanığı emekli asker sanık Mustafa Levent GöktaşTn müdafıliğini
üstlenmiştir.
Sanık Dursun Çiçek'in ifadesinde;"Mustafa Levent GöktaşT tanıdığını ve irtibatı olduğu"
şeklindeki beyanı ve sanıkla Abdullah isimli şahıs arasında geçen 21.06.2009 tarihli
görüşmede konuşulanlar, her iki sanık arasındaki irtibatı doğrulamaktadır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı mca Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yürütülen
soruşturma kapsamında örgütün deşifre edilerek üyelerinin önemli bir kısmının
yakalandığı ve haklarında yasal işlem yapıldığı herkesçe bilinen bir husustur. Ancak
yürütülen tüm soruşturma, ele geçen deliller doğrultusunda düzenlenen iddianameler ve
iddianameler sonucu halen Mahkemelerde devam eden yargılamalara rağmen örgütün
halen tam olarak çökertilemediği ve faaliyetlerine devam ettiği, bu faaliyetlerinin önemli
bir kısmının Ergenekon Terör Örgütüne karşı yürütülen soruşturmayı engellemek,
delillerin ortaya çıkmamasını sağlamak, bir kısmı hukuki görünümlü kılıflar altında çeşitli
yöntemlerle ele geçen deliller hakkında kamuoyunda kuşkular oluşturmak, soruşturmayı
yürüten Cumhuriyet Savcıları ve soruşturma sırasında görev yapan hakimler ve güvenlik
güçlerini çeşitli yöntemlerle görev yapamaz hale getirmek biçimde ortaya çıktığı
görülmektedir. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığımın Ergenekon Terör Örgütünün
Erzincan yapılanmasına karşı yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen 26.02.2010 gün
ve 2010/329-70-66 sayılı iddianamede sanık Dursun Çiçek tarafından örgütün amaçları
doğrultusunda hazırlanarak hayata geçirilmeye çalışılan bu plan ile bu konuda varılmak
istenen illegal amaç şu şekilde özetlenmiştir;
"Çatalarmut barajında bulunan ve el konulan mühimmatların Emniyet tarafından olaydan
önce oraya koydurulup, bilahare de yine anlaşma ile mühimmatlar emniyet tarafından
bulunmuş" gibi gerçeğe aykırı bir senaryo üretilerek, Ergenekon Terör Örgütü
soruşturması ve kovuşturmasında adli kolluk görevinin ağırlıkla emniyet teşkilatı
tarafından ifa edilmekte olması nedeniyle, İstanbul C. Başsavcılığınca yürütülen bu
soruşturmayı zayıflatmak, ele geçen yasal deliller hakkında kamuoyunda şüpheler
yaratmak ve emniyet teşkilatına gözdağı vermek amacıyla hareket edildiği
değerlendirilmiştir. Gerek İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesinde yargılanan gerekse
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamındaki sanıkların,
şüphelilerin ve avukatlarının basına yansıyan beyanlarında; çıkan mühimmatlarla bir
ilgilerinin bulunmadığı, bulunan ve el konulan mühimmatların emniyet görevlilerince
gömüldüğünü iddia etmeleri dikkate alındığında uygulanmaya çalışılan bu senaryonun
vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Bu illegal amacı gerçekleştirmek için şüpheliler var
güçleriyle çalışma yapmışlardır. Şüpheliler İlhan Cihaner, Ali Tapan, Ersin Ergut ve
Orhan Esir ger'in birlikte hareket ederek yalancı tanık bulma ve sun'i olarak delil
oluşturma şeklinde gelişen faaliyetleri tespit edilmiş, bu faaliyetlerin 3.Ordu komutanı
sıfatı taşıyan sanık Saldıray Berk'in himayesi ve koordinasyonunda gerçekleştirildiği
değerlendirilmiştir ".
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/976-6 sayılı yetkisizlik kararı ile İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığıma gönderilen soruşturma evrakı incelendiğinde; Ergenekon
Terör Örgütünün Erzincan ilinde kamu görevi yapan bazı üyelerinin, Dursun Çiçek
tarafından hazırlanan "İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgede yer alan planları
uygulamaya koydukları ve bu tahkikatın tarafımızca yürütülen soruşturma ile irtibatlı
1393 / 2271
olduğu tespit edilmiş, ancak şüphelilerin Erzincan ilinde bulunması ve eylemlerini
Erzincan ili ve çevresinde gerçekleştirmiş olmaları, bu nedenle soruşturmanın Erzurum
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin uygun olacağı değerlendirilerek, evrak
yetkisizlik kararı ile Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
Yine örgütün henüz deşifre edilemeyen üyeleri ve yapısının diğer taraftan örgütün amaçları
doğrultusunda faaliyetlerine devam ettikleri ve örgütün fınans kaynaklarının tam olarak
kurutulamadığı soruşturma sırasında ele geçen delillerden anlaşılmıştır. Bu hususlar
Ergenekon Terör örgütünün yapısının karmaşıklığını ve derinliğini ortaya koymakta,
ülkemizin bu terör örgütü nedeniyle maruz kaldığı tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne
sermektedir. Tüm bu hususların değerlendirilmesi sonucu sanık Dursun Çiçek"in
Ergenekon Terör Örgütünün mütalaamızın başlangıcında açıklanan amaçları doğrultusunda
hazırladığı "İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgenin bir suretini sanık Mustafa
Levent GöktaşTn da müdafii olan sanık Serdar Öztürk'e teslim ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Sanık Ufuk Akkaya'dan ele geçirilen "bilginotudursuncicek.doc" isimli belge içeriğinden,
sanık Dursun Çiçek'in sanık Ufuk Akkaya ile irtibatlı olduğu ve onlara soruşturma
kapsamında gözaltına alınması, tutuklanması, daha sonra Genelkurmay Başkanlığındaki
değerlendirmeler ve soruşturma savcılarının görevden alınmaları ile ilgili yürütülen
çalışmalar hakkında bilgi verdiği tespit edilmiştir.
2 Nolu ihbar mektubunun ekinde yer alan ve "kamuoyunu yönlendirmek maksadıyla yasa
dışı bir şekilde işletilen internet siteleri" olarak belirtilen sitelerden irtica.org, irtica.net,
turkatak.com, turkatak.net isimli sitelerde yer alan haberlerin içerik itibariyle "İrticayla
Mücadele Eylem Planı" nda yer alan hususlarla ilgili benzerlik gösterdiği, irtica.org isimli
internet sitesinde "turkatak" isimli siteye link açıldığı ve "irtica.org** ile "irtica.net" isimli
internet sitelerinin TR.NET Orta Doğu Yazılım Hizmetleri tarafından Milli Savunma
Bakanlığı'na yönlendirilen IP numarasıyla yayın yaptığı, sanık Hasan Ataman Yıldırım'dan
ele geçirilen (117) numaralı DVD içerisindeki "Hayhay" isimli belgede Mehmet Sarıkahya
isimli şahısla ilgili olarak "Yazılım link içerik yardımcı olunacak" ibarelerinin geçtiği ve
adı geçen şahıs ile sanık Dursun Çiçek arasında telefon irtibatının da bulunduğu gözönüne
alındığında, sanık Dursun Çiçek'in 29.06.2009 tarihli ihbar içeriğinde belirtilen şekilde
"irtica.org" ve "turkatak.com" isimli internet sitelerini yönlendirdiğini ortaya koymaktadır.
Söz konusu belge incelendiğinde, iktidardaki AKP hükümeti ve kamuoyunda "Fethullah
Gülen Cemaati" olarak isimlendirilen topluluğun hedef alındığı, AKP hükümetini
yıpratmak amacıyla özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda öğrenim gören
öğrencilerin ibadet görüntülerinin medyaya yansıtılması ve bazı parti mensuplarının lüks
yaşam tarzlarının medya tarafından gündeme getirilmek suretiyle halkta yürütme organına
karşı infial uyandırılması ve yine kara propaganda yolu ile halkın olumsuz yönde
etkilemeye çalışılması, böylece Türkiye Cumhuriyeti Hükümetimin güçsüz ve etkisiz
duruma düşürülerek çalışamaz hale getirilmesinin planlandığı anlaşılmıtır.
Ayrıca, kamuoyunda "Fethullah Gülen Cemaati" olarak adlandırılan topluluğa ait ev ve
yurtlara silah yerleştirip, bilahare buralarda yapılacak adli aramalar sonucunda bu grup ve
kişiler hakkında silahlı terör örgütü kapsamında işlem yapılması, böylece bu grubun silahlı
bir terör örgütü olarak ve grubun üyelerinin de silahlı terör örgütü üyesi olarak hukuken
tescillenmesinin sağlanması ve yine bu grubun okul ve yurtlarına PKK terör örgütünün
eylemde bulunmadıkları yönünde propaganda yapılmak suretiyle, anılan grubun sanki
1394 / 2271
PKK terör örgütü ile irtibatı varmış gibi kamuoyunda kanaat uyandırılmasının hedeflendiği
görülmektedir.
Sanık tarafından düzenlenen bu belgedeki ilkeler doğrultusunda ülkemizin değişik
yerlerinde çeşitli faaliyetlerin yürütülmekte olduğu gerek bu soruşturmada gerekse
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca Ergenekon Terör Örgütünün Erzincan yapılanmasına
karşı yürütülen soruşturma sırasında açıkça ortaya çıkmıştır. Bu soruşturmada Erzincan il
Jandarma Komutanlığı İstihbarat şubede görevli üsteğmen Ersin Ergut'un ajandasında
Gülen Cemaati olarak bilinen grubun silahlı terör örgütü kapsamına girmesinin sağlanması
yolunda kendi el yazısıyla tuttuğu notlar, "sol terör örgütü faaliyetleri arttırılacak" seklinde
el yazısı not ve soruşturma sonucunda düzenlenen 26.02.2010 gün ve 2010/329-70-66
sayılı iddianamede yapılan şu tespit oldukça önemlidir.
"Halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında Ergenekon Terör Örgütü
kapsamında devam eden soruşturma kapsamında bulunan Dursun Çiçek tarafından
imzalanmış bulunan İrticayla Mücadele Eylem Planı Erzincan ilinde hayata geçirilmek
istenmiş bu amaçla Ergenekon Terör Örgütüne bağlı olarak faaliyet gösteren sanık
Saldıray Berk liderliğindeki yasadışı oluşum faaliyetlerde bulunmuştur.
Bu çerçevede Gülen Cemaatinin Erzincan'daki evlerine ve/veya okullarına silah,
uyuşturucu vs. suç unsurları ile yasadışı illegal dokümanlar koydurularak sonrasında bu
yerlere eş zamanlı olarak operasyonlar yaptırılması ve böylece Gülen Cemaatinin silahlı
terör örgütleri kapsamına alınmasının sağlanmasının hedeflendiği ortaya çıkmıştır.
Dursun Çiçek imzalı bu belgedeki ifadeler ile Erzincan İl Jandarma Komutanlığı
İstihbarat şubesinde görevli üsteğmen sanık Ersin Ergut'un ajandasındaki birbiriyle
örtüşen el yazısı ifadeler bunun açık kanıtıdır. "
Ergenekon Terör Örgütünün temel hedeflerinden birinin de, siyasal iktidarları yönetmek
veya yönlendirmek olduğu, amaçları doğrultusunda yönlendiremedikleri iktidarları, ülkede
kaos ortamı oluşturmak ve sonucunda askeri darbeler veya müdahaleler yapmak yoluyla
yönetimden uzaklaştırmayı planladıkları bilinmektedir. Dava konusu iddianamelerde de,
örgütün askeri müdahaleye zemin oluşturmak için halkı sokağa dökmek suretiyle kaos
ortamı oluşturmayı planladığı detaylı olarak anlatılmıştır.
Nitekim, örgütün sanık Dursun Çiçek*e hazırlattığı bu eylem planı ile ülkede kargaşa ve
kaos ortamı oluşturmak suretiyle ülkeyi yönetilemez hale getirmeyi ve böylece hükümeti
zayıflatarak ortadan kaldırmayı amaçladığı anlaşılmıştır.
Ergenekon Terör Örgütünün amaçlarına ulaşabilmek için sanık Dursun Çiçek tarafından
hazırlanan ve TSK imkanları kullanılarak yaşama geçirilmeye çalışılan "İrticayla
Mücadele Eylem Planı'* başlıklı belgede yer alan planların uygulama alanı olarak, örgütün
kamu kurumlarına ve TSK'ya daha yoğun olarak sızdığı Erzincan ilini seçtiği, bu
kapsamda bu ilde bulunan bazı şahıslarla görüşmeler yapıldığı, MİT elemanı olarak çalışan
üniversite öğrencisi tanık Erzincan ile irtibata geçilerek bu şahsın kaldığı cemaat evlerine
silah veya örgütsel belge koyması amacıyla baskı yapıldığı, Ergenekon Terör Örgütü'ne
yönelik olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı mca yürütülen soruşturmaları şüpheli hale
getirmek ve akamete uğratmak amacıyla, Çatalarmut Barajı'nda bulunan mühimmatın
emniyet görevlileri tarafından konulduğu izlenimi uyandırmak için bu şahsa söz konusu
mühimmatların polis tarafından konulduğu yönünde ifade vermesi hususunda çeşitli maddi
1395 / 2271
vaatlerle gizli tanık X'e baskı yapılıp yönlendirmeye çalışıldığı, Erzurum Cumhuriyet
Başsavcılığının 2009/976 sayılı dosyasında yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi
alınan sanık Erdal Zirek'in Ömer Baysan isimli şahıs tarafından maddi menfaat karşılığında
ikna edilerek İliç Cumhuriyet Savcısı ile Erzurum Cumhuriyet Savcısı Osman Sanal
aleyhine gerçek dışı beyanda bulunmalarının sağlandığı tespit edilmiştir.
Sanık Dursun Çiçek'in örgütün amaçları ve talimatı doğrultusunda hazırlamış olduğu
"İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgede yer alan planların uygulamaya
konulması aşamasını denetlemek ve bu planları uygulayan şahıslarla görüşerek onları
yönlendirmek üzere Erzincan iline gittiği anlaşılmıştır.
Belge içeriği tüm detayları ile incelendiğinde, örgütün amaçlarına ulaşmak için çok vahim
nitelikte planlar ve eylemler yapabileceğini açıkça ortaya koymuştur.
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi alınan gizli tanık Erzincan'ın beyanında,
"Erzincan'da öğrenci olarak bulunduğu sırada Şahika isimli öğrenci yurdunda kaldığını,
burada bulunan bazı PKK sempatizanlarını bildirmek amacıyla Murat isimli MİT görevlisi
ile tanıştığını, bu sırada Kurtoğlu cemaati olarak bilinen grubun evinde kalmaya
başladığını, ancak MİT görevlisi Murat'ın kendisini Şahika isimli öğrenci yurdunda
kalmasını istediğini ve onun isteği üzerine kendisine sorduğunda Şahika yurduna ait
evlerde kaldığını söylediğini, Murat'ın aynı evde birlikte kaldığı Yıldırım isimli şahıs ile
ilgili bilgi istediğini ve Yıldırım'm bir subay olduğunu, onu takip ettiklerini söyleyerek,
onun çantasını veya odasına kendisine verecekleri silah ve illegal belgeleri koymasını,
ayrıca odasına kamera yerleştirilmesini istediklerini, Mit görevlisi olan Murat'ın bu evin
Fethullahçılara ait bir ev olarak bildiğini, ancak kendisinin bu teklifi kabul etmediğini"
belirtmiştir.
Gizli Tanık Munzur'un ifadesinde, Erzincan İlçe Jandarma Komutanlığında görev yapan
Şenol astsubayın, İliç Cumhuriyet Savcısını daha önceden ayarlanmış kadınlarla aynı ev
Dostları ilə paylaş: |