bulundular mı? Şayet böyle bir talepte bulunulduysa ayrıntıları ile anlatınız." şeklindeki
soruya"; "Türk Silahlı Kuvvetlerinin temsilcisi olduğundan zaman zaman birçok konuda
kendisine teklifler, endişeler, arzların geldiğini, bunları zaman zamanda müzakere
ettiklerini. Türk Silahlı Kuvvetlerinin hassasiyeti olan konuların kendisine iletildiği zaman
kendisinin de doğrudan kamuoyu ile paylaşmak yerine bizzat Başbakana gidip "böyle
böyle endişeler var kaygılar var" şeklinde ilettiğini, her zaman kurumlar arasında
düşmanlığı değil birlik ve beraberliğin ön plana çıkması için çalıştığını, bu manada
kendisinin çekilmesi veya kendilerinin de çekileceği yönünde herhangi bir bilgi
gelmediğini,
Ayrıca, "Genelkurmay başkanlığı yaptığım dönemde bana çeşitli duyumlar içerisinde
Kuvvet Komutanlarının bir araya geldikleri, toplandıkları yönünde bilgiler geliyordu.
Ancak doğrudan soruşturma yapılması gerektirecek mahiyette bilgiler elimde
bulunmadığından bu konuda herhangi bir yasal işlem başlatmadım. Zaten kuvvet
komutaları her zaman toplanabilir, bunda bir sıkıntı yoktur, ben idareci olarak
komutanlarımın ve ordumun sürekli güçlü ve koordinasyon içinde bulunmaları konusunda
elimden gelen gayreti göstermeye çalıştım. Yine, "Tarafıma birçok kez ihbar, mektup, CD
ve benzer bilgiler ulaşıyordu, ben zaman zaman toplantılarda bu konuları açıkça gündeme
getirmeksizin üstü kapalı mesajlarla bu hususları dile getiriyordum". Şeklinde beyanlarda
bulunmuştur.
1023/2271
"Ayışığı" kod adlı darbe planında, "l.Ordu Komutanı Yaşar Büyükanıt ve 2. Ordu
Komutanı Fevzi Türkeri'nin altında sağlam adamlar bulunması ya da oldu bitti ile bunların
hareketsiz ve yetkisiz bırakılması" gerektiği belirtilmiştir.
Sanıklar Mehmet Şener Eruygur ve Ahmet Hurşit Tolon'dan ele geçirilen dijital verilerde
de. Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a ait sağlık raporları, kullandığı ilaçlar, ailevi bilgiler,
dostlarıyla ilgili kişisel bilgiler, kardeşi Mednan BüyükanıtTn öldürülmesi ile ilgili
soruşturma ve kovuşturma evrakları, kooperatif bilgileri ve bazı kişisel bilgiler olduğu
görülmüştür.
Ayrıca Özden Ömek'e ait olduğu anlaşılan günlüklerde "10 Ekim 2004" başlıklı not
içerisinde "Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı geldi. Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Şener Eruygur'un bir şeyler karıştırıp durduğunu anlatan Aytaç Paşanın neler
söylemek istediğini şimdi daha iyi anladım. Yaşar'ı zehirlemeye kadar varan planlar
hazırlanmış. " ifadesinin yer aldığı belirlenmiştir.
Sizin dönemin 1. Ordu komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a yönelik yapılan
çalışmalardan ve hazırlanan eylem planlarından haberiniz oldu mu? Bu planları kimlerin
nasıl yaptığını biliyor musunuz?" şeklindeki soruya;
"2004 yılı bahar aylarında gelen ve "Ayışığı" ve "Yakamoz" olarak isimlendirilen
planlarda Yaşar Büyükanıt la ilgili değerlendirmeleri gördüğünü, günlüklerdeki konu ile
ilgili bilgisinin olmadığını, herhangi bir değerlendirmede yapamayacağını,
"Özden örnek'e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin "30 Eylül 2003" başlığı altında;
"Kara Kuvvetleri Komutanı ile yaptığı görüşmede "özel çalışma'nın Genelkurmay
Başkanına verildiğini ve dört noktada itiraz olduğunu söyleyerek "Adamların şeriat
devletini kurmak istediğine inanmıyormuş.......diğer gerekçeleri de önemli ama en önemlisi
budur. Yani esasdan aramızda fark var. Tedbirler ile genelde hemfikir olmuş." diyerek
Kara Kuvvetleri Komutanının anlattıklarını aktardığı, kendisinin bu konuyla ilgili Kara
Kuvvetleri Komutanına "bu çalışmayı kendisine vermek dahi önemliydi. Bence iyi yaptınız.
Hemfikir olmak veya olmamak onun bileceği şey.. " şeklinde yazdığı görülmüştür. Kara
Kuvvetleri Komutanı bahsedilen çalışmayı size verdi mi? Verdiyse bahsedilen çalışmanın
içeriği «eyc//?"şeklindeki soruya: "Kuvvet komutanları ile zaman zaman görüş alış
verişinde bulunduklarını, spesifik olarak bu olayı hatırlamamakla birlikte kendisinin
birçok yerde o dönemdeki hükümetin şeriatı getireceğine inanmadığını açıkça söylediğini,
bu konuda daha önce görüşlerini belirttiğini, " beyan etmiştir.
"Özden Örnek 'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler " in "7 Ekim 2003 " başlığı altında;
Genelkurmay Başkanı ve diğerleriyle birlikte Ege Ordu Komutanlığına giderek, Org
Hurşit Tolon 'u ziyaret ettiklerini yazdığı.
"8 Ekim 2003" başlığı altında; İmam Hatip Liseleriyle ilgili çıkan yasayla ilgili
konuştuklarını. Karargâhlarına bu konuyla ilgili ayrı ayrı çalışma yapmaları talimatı
verilmesi için karar aldıklarını, kahvaltı sırasında Hurşit paşanın İHL lerle ilgili
gazetelerde çıkan haberleri, bilerek ve planlı bir şekilde Genelkurmay Başkanına açtığını
anlatarak. "Genlkurmay Başkanını konuşturmaya başladık. Her taraftan sıkıştırmaya
başladık. Kahvaltıdan sonra hemen karargahı aradım ve talimat verdim. Diğer taraftan da
Kocaeli Üniv. Rektörünü aradım ve önada rektörler olarak bu işi hemen ve sert bir şekilde
1024/2271
protesto etmelerini arkalarında olduğumuzu söyledim. " şeklinde yazdığı ve Genelkurmay
Başkanının cesur bir kişi olmadığını. AKP Hükümetine karşı zaman kazanmak için
kendilerini oyaladığını. Hükümet ile gizli bir anlaşması varmış gibi davrandığını anlatarak
"... Kara Kuvvetleri K. sonunda işin başına kalacağını biliyor. Bu nedenle çok dikkatli ve
her olayı takip ediyor. Yaptığı her hareketin duyulmasını ve anayasal kurumları yalnız
olmadığı intibaını vermek istiyor. Çok dürüst ve güvenilir insan. JANGKK tam bir şahin
genkur hakkında bir kanaate sahip olmuş ve o kanaat kendisinde bir saplantı haline
gelmiş.. Genkur. ne yaparsa yapsın şüphe ile karşılıyor. " diyerek konuştuklarını aktardığı
tespit edilmiştir.
Ahmet Hurşit Tolon ve diğerleriyle bahsedildiği şekilde kahvaltı yapıldı mı? Bu kahvaltıda
ne konuşuldu? Sizi sıkıştırmalarının sebebi nedir? ve talepleri ne oldu?" şeklindeki
soruya; "Ordu komutanlıklarında denetlemelerde zaman zaman kahvaltı yaptıklarını, bu
kahvaltılarda çok değişik konuların konuşulduğunu, ancak böyle bir konunun
konuşulduğunu hatırlamadığını, fakat imam hatipler konusunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin
hassasiyeti bulunduğu için böyle bir konunun konuşulmuş olabileceğini" beyan etmiştir.
"Özden Örnek'e ait olduğu değerlendirilen 'günlüklerin "1 Aralık 2003" başlığı altında;
Genelkurmay Başkanlığına gittiklerini, AKP Hükümeti, Laiklik konularından bahsederek,
herkese söz verildiğini, Kara Kuvvetleri Komutanının" Ben çok rahatsızım ve devlet elden
gidiyor. Biran önce bir sıkıyönetim içersine girilmeli" dediğini, kendisinin ise "Mademki
hepimiz Bu hükümetin anayasaya aykırı hareket ettiğine eminiz o halde 35.inci madde
gereğinde anayasayı da korumak bizim görevimizdir. Eğer bir eylem planı yapılacaksa bu
planın ne maksatla yapıldığının bilinmesi lazım bu nedenle burada bir karar vermemiz
gerekiyor" dediğini, bu söz üzerine Genelkurmay Başkanının "Her ikinizde açıkça
konuşmadınız ama söylemek istediğiniz şey olamaz ve bize çok zemin kaybettirir.
Yapacağımız başka şeyler var" dediğini, kendisinin de "Doğru söylüyorsunuz o telaffuz
etmek istediğimiz şeyden başka da şeyler olabilir mesela Bu hükümete bir alternatif
yaratmak gibi.." dediğini, ancak Genelkurmay Başkanının bunu kabul etmediğini.
Genelkurmay Başkanının niyetinin bir şey yapıyor görünüp, kendilerini oyalamak
olduğunu anladığını, kendisinden sonra Org. Şener ve Fırtınamın konuşarak aynı ifadeleri
kullandıklarını, bu şekilde kararlılık gösterdiklerini, bu duruma Genelkurmay Başkanının
rahatsız olduğunu" yazdığı görülmüştür.
Bahsedildiği şekilde bir toplantı yaptınız mı? Kimler katıldı? Sizden istekleri ne oldu?
Sizin buna tepkiniz ne oldu?" şeklindeki soruya; "Kuvvet komutanları ile sık sık toplantı
yaptıklarını fakat burada geçen hususları hatırlamadığını, fakat kendi aralarında bu tür
görüşmeleri yapmışlarsa bu konudan bilgisinin olmadığını,
"Özden ÛRNEK'e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin "03 Aralık 2003" başlığı
altında; Genelkurmaya gittiklerini, Genelkurmay 'ın kendilerine Pazartesi günü yaptığı
takdimin aynısını yaptığını daha sonra Genelkurmay Başkanının herkese söz verdiğini,
konuşmalarda;
Faruk Cömert'in; "AKP yerel seçim/eri kazanırsa TSK'ne karşı daha da küstahlaşabilir.
Bu hükümet amacına ulaşabilmek için batıya daha fazla taviz verebilir, dolayısile
haklarımızı da kaybedebiliriz. "
1025/2271
Yener Karahanoğlu 'mm; "Pozitif eylem için neredeyiz. Acaba geçmi kalıyoruz?
İcraatlarının izlenerek sonuçlarına göre karar vereceksek, geç kalabiliriz. Onlar nasıl tam
demokrasiyi kullanıyorlarsa bizde onlara tam demokrasi ile mukabele etmeliyiz. Yani
azınlık olarak çoğunluğa hükmedemeyeceklerini anlatmalıyız.. Bir yol olarak AKP
dışındaki tüm partiler bir cephede birleştir ilmelidirler. Kadrolaşma benim olduğum
bölgede % 90 oranında gerçekleşmiştir. Daha başka kadrolaşma beklemeye gerek yoktur. "
Orhan Yöney'in; "AKP'nin iktidar olmasına rağmen muktedir olamadığı halka
gösterilmelidir. Bu yönde eylemler yapılmalıdır. Zaman geçtikçe karşımızdaki kitle
büyümektedir. Bunlar kadrolaştıkça genişliyorlar. Dolayısıyla zaman lehimize çalışmıyor.
Bu nedenle ileride bir eylem yapmaya gidersek, alacağımız tedbirler çok sancılı olabilir.
Eylemlerimiz aralık 2004 dönemine kalmamalıdır. O tarihlerde AB, AKP'nin isteklerini
yapacak bu ise bizim aleyhimize olacaktır. Bu nedenle eskalasyonu hızlandırmalıyız. Halka
bazı şeyleri açıkça anlatmalıyız. Yazarlar ve önemli kişiler ile temasa geçerek "eğer
demokrasiyi korumak işiyorsanız biz sizinleyiz" diye mesaj vermemiz lazım. Yargı
bitmiştir. Yargıdan medet ummamalıyız.-Ama yargıyı eski rayına oturtmak için destek
vermeliyiz. Doğal müttefiklerimiz, üniversiteler ve sendikalardır. Bu kurumlar bizlerden
işaret beklemektedirler. Halkdan uzaklaşmışız, Halka daha çok yaklaşmalı ve şeffaf
olmalıyız. AKP 'nin hassas taraflarından birde milletvekili dokunulmazlığıdır. Bu konuyu
işlememiz gereklidir. Siyasete bulaşmayacak şekilde derneklere üye olalım. Böylelikle
kendimizi daha iyi tanıtır ve fikirlerimizi etrafa daha iyi yayabiliriz. Muhalafet partisinin
üzerine daha çok gitmeliyiz. Birgün müdahale etmek zorunda kalırsak sizde hesap
vereceksiniz mesajını onlara verelim. Emniyete çok güveniyorlar ve bizim karşımızda
onları seçenek olarak görüyorlar. Memurları iki kategoriye ayırmışlar. Alnı secdeye
değenler ve alnı secdeye değmeyenler. Eskalasyonun Başbakana bu takdimi yapmakla
etkili olacağını zannetmiyorum. Biz AKP 'ye gücümüzü göstermek zorundayız. Bizi hafife
alıyorlar."
Şükrü Sarıışık 'ın; Bizim çok fazla zamanımız kalmadı. Onların icraatlarının demokrasi ile
önlenmesi mümkün değil. Alternatif lazım. Kamuoyunun bizden beklentisi var. Çoğunluğun
hakkını gasp ediyorlar. Erbakan kararı onları rahatlatmıştır. (Bugün yargıtay Erbakanın
sahtecilik verilmiş olan iki buçuk yıla yakın hapis cezasını onadı). "
Fethi Tuncel'in; "Takdimde belirtilen hassas taraflarından hiçbirini istismar edemeyiz.
Alaternatif olarak karşılarına bir siyasi alternatif çıkaramayız. Basının desteğini alamayız.
Eylem planını biran önce tesbit ederek icraata geçmeliyiz. "
Fevzi Türkeri 'nin; "Devletin bütünlüğü tehlikededir. Bu takdimi seçimden sonra
Başbakana anlatmanın bir yararı yok. Doğu ve güneydoğu Anadolu 'da bölücülük hız
kazanmıştır. Ülkemiz süratle bölünmeye gitmektedir. Şimdiden tedbir alınmalıdır. Basın.
TÜSİAD, sermaye sahiplerini toplayıp bu iktidarın yaptıklarını anlatalım. Onları
tarafımıza çekmeye çalışalım. Eylem planında çok zorluklar ile karşılaşacağız. Toplum
iktidarın yaptıklarına pembe gözlükler ile bakmaktadır. Yerel seçimlerden önce başbakana
bu işlerin böyle gitmeyeceğini anlatalım. "
II Başkan; "Tablo kötü ama umutsuz olmaya gerek yok Mart ayındaki seçimler önemli.
Stratejimizin büyük kısmı yerel seçimlerden önce yapılmalı. Aksi halde işimiz
zorlaşacaktır. Eylem planımızın tek zorluğu acaba toplum bu konuyu ne kadar biliyor? En
önemli nokta bu. Acaba ne kadar insan bu durumun bu kadar vahim olduğunun farkında ?
1026 / 2271
Durum tesbitini kamuoyuna yansıtmalıyız. Halkın desteğini almaksızın bir eylem planı
yapmak önemli değil. (Soru :Durum tesbitini kamuoyuna nasıl yansıtacağız.) Çeşitli kişiler
ile görüşüyoruz. Ama adamlarımızı iyi seçmeliyiz. 28 Şubat konjonktürü farklıydı. Halk
daha hazır değil. "
Oktar Ataman; "Kötü bir tablo bedbin olmamak lazım. Doğu ve güneydoğu Anadolu'da
bölücülük ve irtica iç içe beraberce hareket ediyorlar. Hızla bölünme noktasına gidiyoruz.
Bu iktidar güvenliğimize ve anayasamıza bir tehdittir. Bertaraf etmek için her şey
yapılmaktadır. Kamu oyunun kazanılması gerekir. Medya patronları önemli. Bu kişiler,
birebir konuşularak tarafımıza kazanılmalıdırlar. Eylem planını süratle geliştirerek
icraata koymalıyız. "
Hurşit Tolon; "Bu iktidar ne olduğunu ortaya koydu. Ancak takiyyeye başvuruyor.
Arkasında ABD, AB var. Bunlar ortadoğuyu 1915'de yaptıkları gibi şekillendirme
istiyorlar. Bu hükümetten öncelikli tehdit bölücülük, sonra irticadır. İrtica bunların devlet
yapısı içersindeki kinin ifadesidir. Seçimden önce ikaz etmezsem önümüze aşamayacağımız
bir engel çıkacaktır. Halk bize sırtını çevirmez. Bu hükümet ulusal onurumuz ile
oynamaktadır. Onur kırıcı bir durumdayıt Üniter yapımıza zarar verilmektedir. Bu
iktidarın alternatifi var mı? Şu anda yok gibi görünüyor. Muhalefete bu konu
anlatılmalıdır. Dünya kamuoyuna açıklanan konular onurumuzu kırmaktadır. (Pek çok
örnek verebiliriz. Bir örnek dil konusunda yaşananlardır.) Uyum paketi altında
hazırlananlar sadece bölünmemizi kolaylaştıracaktır. Ruhban okulu ve ekumelik sıfatı ile
yapılanlar bu ülkeyi parçalayacak adımlardır. "
Şener Eruygur; Söylenecekler söylendi. Sadece bir iki konu ilave etmek istiyorum. Her sey
elden gidiyor. Örneğin Emniyet teşkilatı Jandarma ile yarışıyor ve onu kötülüyerek
yükselmeye çalışıyor. Ayrıca WEB sayfası açmışlar ve başbakanı destekliyorlar. Suriyeli
aracılar son olayda Emniyete daha sıcak ve yakın davrandılar. Bizden bilgi saklıyorlar. "
Yaşar Büyükanıt; "Ortaya konan stratejinin bazı gerekli parametrelerin ilavesi ile gözden
geçirilmesi uygundur. Vahim bir tablo. Jeopolitik açıdan ABD ve AB ülkemize ortadoğuda
yeni bir rol biçmeye çalışmaktadır. Yeni model bir Türkiye yaratmaya çalışmaktadırlar.
Başbakan Recep Tayyıp Erdoğan, ABD 'ne gittiğinde Fetullah Gülen ile buluştular. Ak ismi
bilinerek ve kasıtlı olarak Bedüüzamanın yazılarından alınmıştır. ABD, AB ve Türkiyeyi
manipule etmektedir. Direnmenin başladığı yerde ekonomi bir silah olarak
kullanılmaktadır. Pozitif davranmalıyız. Acaba zamanımı geçti. Bence geçti. Dead line
seçimlerdir. Eylem planında tedbirleri sıralamak kolay ama uygulanabilir olmalıdırlar.
Kamuoyu desteği için en önemli kaldıraç basın yayındır. Bunu kullanmalıyız. "
İbrahim Fırtına; "Eylem planın amacı anayasayı korumaktır. Takdimde TSK'nın eylem
planını tekbaşına yapamıyacağını belirtmek bir zafıyetir. Bu cümleler kayıtlardan
çıkarılmalıdır. Cumhurbaşkanı ile müşterek hareket şart. Parlamento Cumhurbaşkanı
tarafından fesh edilmelidir. Yeniden anayasa yapılmalı ve bu Anayasaya kendini
koruyacak her türlü imkan konulmalıdır. AİJM 10. md. Hiçbir anayasa kendini koruma
hakkından mahrum olamaz der. Ayrıca ABD, Fransız anayasalarında da benzer maddeler
var. Bu hükümetle olmaz, hukuki şartlar müsaittir. Gereken yapılmalıdır.
Cumhurbaşkanı 'nın yetkileri vardır. "
1027/2271
Özden Örnek; "Takdimde yapılan durum teshili dışında bende bir durum tesbiti yaptım.
Burada bulunan herkes aynı fikirde. Bu bence en önemli konuydu. TSK zaman ile zemin
kaybetmektedir. Bu ifadeyi halk desteği anlamında söylüyorum. İkinci teskereden sonra ve
bilhassa Ağustos 2004 ayındaki MGK yasasını çıkmasından sonra halkın TSK'ne karşı
olan inancı zayıflamıştır. Ilımlı islam diye bir şey Türkiye için mevzubahis değildir. Biz
halkının çoğunluğu müslüman olan bir toplumuz ve idare tarzımızda cumhuriyettir.
Sakınmamız gereken en önemli konu bundan sonra aleyhimizde "dinsizler
"propagandasının yapılmasıdır. Böyle bir tutum ile karşılaşırsak süratle ve kararlı bir
şekilde cevap vermeliyiz. Eğer elimizde NATO tatbikatlarında olduğu gibi ikaz
indikalörlerini gösteren bir ışık levhamız olsaydı şimdi hepsi kırmızı olacaktı. Askerin
söylediği yapılır ama bunun nedeni vardır. Zira askerin elinde silahı vardır ve bu silah
askere bazı manevra yetenekleri verir. Silahımız bizim caydırıcılığımızda. Bu nedenle
"ben silahımı kullanmayacağım " diye açıklama yapmamalıyız. AKP nin attığı her adıma
aynı şiddete ama çok kararlı olarak cevap vermeliyiz. Ben bunların bölüneceğine
inanmıyorum ve bundan sonraki seçimide kazanacaklardır. O zaman geç olacaktır.
Bölücülük ve bugünkü vehameti, bu durum teshilinde bütün şiddeti ile vurgulanmalıdır. "
Aytaç Yalman; "Söylenecekler söylendi. Kendimi suçlu hissediyorum (Genelkurmay
Başkanı bu söz üzerine neden kendini yanlız sorumlu hissediyordun diye sordu) Yanlız
kendim değil sizde benim kadar sorumlusunuz. Buradaki diğer arkadaşların sorumluluğu
bizden sonra gelir. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem
planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz. "
Genelkurmay Başkanı; "Teşekkür ederim herkesin aynı fikirde olması güzel, ben yüzde
sekseni ile aynı fikirdeyim. Ama katılmadığım noktalar var. Açık konuştuğunuz için
hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükümet gitmelidir.
Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz birçok şeyin olduğuna da
inanıyorum." şeklinde yapılan görüşmeleri yazdığı, tarihi bir toplantı olduğunu.
Genelkurmay Başkanına, onunla aynı fikirde olmadıklarının gösterildiğini, onunda yalnız
kaldığını anladığını, görüntüye rağmen direnmekte devam ettiğini söyleyerek "Ama artık
çok geç Zira yasal olarak böyle bir toplantı yapmakla kendiside geri dönemiyecek bir yola
girdi." diyerek yaptıklarının suç olduğunu anlattığı görülmüştür.
Belirtilen tarihte ve belirtilen isimlerle toplantı yaptınızmı? Bu toplantının yapılmasını kim
talep etti? Komutanlar belirtilen konuşmaları yaptımı? Toplantının yapılmasındaki amaç
neydi? Neticesi ne oldu? şeklindeki soruya,
"Şura öncesi bütün Orgenerallerin katıldığı bir toplantı yaptık. Bu toplantıda özellikle
Şurada görüşülmesi gereken hususlarla birlikte genel konuları görüştük, ancak burada
bahsi geçen komutanların muhtıra verilmesi gibi bir talepleri olmadı, fakat bazı hareket
tarzlarında öneride bulunmuş olabilirler, ancak bu toplantıda ben yukarıda da belirttiğim
şekilde toplantıya katılanların bazılarının, bazı görüşlerine katılmadığımı belirtmiştim"
şeklinde beyanda bulunmuştur.
"Özden Ömek'e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin "16 Mart 2004" başlığı altında;
Genelkurmay Başkanını görmeye gittiğini anlatarak "Bizim yaptığımız bazı girişimler ve
bilhassa Jandarma Genel Komutanının girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı.
Jandarma Genel Komutanı 'nı nedense hedef olarak almıştı ve bütün belgeler elimde,
bunları devletin arşivlerine geçireceğim, bu tarihi bir görevdir. Şener'in yaptıkları
1028/2271
yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerinde eski meclis başkanı ve rektörler ile görüşme yapmış
Bunları nasıl yapar. " diyerek Şener Eruygur 'un yaptıklarını kendisine anlattığını, daha
sonra fişleme olaylarından bahsettiğini, bu tür olayların TSK yı küçük düşürmekten başka
bir işe yaramadığını anlattığı tespit edilmiştir.
Özden Örnek ile bu şekilde bir toplantı yaptınız mı? Bahsedildiği gibi Mehmet Şener
Eruygur'un "DARBE'' faaliyetleriyle ilgili herhangi bir girişimde bulundunuz mu?
Arşivlerde bu konuyla ilgili belge var mı? " şeklindeki soruya;"Yukarda belirttiği gibi eski
Meclis Başkanı ile Ordu Karargahında bir toplantı yaptıklarından bilgisinin olmadığını,
yukarıda da belirttiği gibi bilahare Şener Eruygur 'un bizzat kendisine bazı duyumlarının
olduğunu söyleyerek uyarıda bulunduğunu, zira kendisinin o dönem en önemli prensip ve
görevlerinden birinin de muhtemel olayları vuku bulmadan önlemek olduğunu, " beyan
etmiştir.
ÖZDEN ÖRNEK'İN GÜNLÜKLERİ KONUSUNDA DURUŞMADA:
Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen 22 Eylül 2003 tarihli günlük notuna ilişkin savcdık
ifadesi okunduğunda:
"Ona şunu ilave edebilirim, orada da belirttiğim gibi bu gibi çalışmaların yapılması
normaldir. Hoş olmayabilir bazen, yani eğer bilgi verilmez, toplantı yapılır da bilgi
verilmezse o iş olmayabilir ama komutanlar bazen sosyal maksatlarla, bazen de kendilerini
ilgilendiren bir konuda toplanabilirler. Çünkü Genelkurmay Başkanı hariç aşağıdaki her
rütbeli iki kişinin bir asker komutanı vardır. Ama Genelkurmay Başkanının asker komutanı
yoktur, bağlı olduğu anayasalara göre Başbakan vardır. Dolayısıyla onun konumuyla
kuvvet komutanlarının konumu, Milli Güvenlik Kuruluna girmelerine rağmen çok
farklıdır. Güvenlik politikaları yönünden de Genelkurmay Başkanına düşen görevler
vardır, bu görevlerin yerine getirir ama genellikle Kuvvet Komutanı askeri işlerle baş başa
bırakma yoluna gider. Dolayısıyla böyle bir toplantı yapıldığı, ben orada ifade ettiğim gibi
duymadım ama zaman zaman toplantılar yapıldığını, bunu şey ediyorum, duyuyorum
bazen." Şeklinde,
Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen 01 Ocak 2004 tarihli günlük notuna ilişkin savcılık
ifadesi okunduğunda; "Evet, bir şunu ilave edebilirim, efendim Genelkurmay Başkanına
Kuvvet Komutanlarının konumlarının farklı olduğunu belirtmiştim. Çünkü onların
meselelere yaklaşım tarzı kendi görevleriyle, kendi bilgileriyle sınırlıdır. Genelkurmay
Başkanınınki de öyledir, kendi bilgileriyle ve kendi görev sahasıyla ilgilidir. Genelkurmay
Başkanının tabi verdiği teklifler, yaptığı işler devletin bütün mekanizmalarını etkiler ama
kuvvet komutanlarının ki Milli Güvenlik Kurulunda söyledikleri hariç onu ayrı tutuyorum
orada çünkü üye üyedirler ondan sonra (bir kelime anlaşılamadı) silahlı kuvvetler
ilgilendirir ve sonunda bir komutanları vardır en yukarıda o komutan onu en uygun tarzda
şey edebilir törpüleyebilir veya aynen şey edebilir. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanının
hareket tarzının devlet mekanizmasındaki etkisiyle kuvvet komutanlarının ki çok
birbirinden farklıdır. Dolayısıyla onların bu şekilde zaman zaman konuşması hoş
karşılanır. Askerliğin üze... bu vardır. Edebali'nin de meşhur Osman Bey'e şeyi vardır
biliyorsunuz o nasihati orada bunu açıkça dile getirir arz ederim efendim. " Şeklinde
açıklama getirmiştir.
1029/2271
Duruşma savcısının "Bunu söyleyen Sayın Şenkal Atasagun'un kendisi olarak atfediliyor.
Size soru olarak yöneltildi, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu
iddia edilen günlüklerin 7 Ekim. 8 Ekim 2003 tarihli başlığında 7 Ekim'de Ege ordu
komutanlığına giderek Orgeneral Hurşit lolon'u ziyaret ettikleri yazıyor. 8 Ekim gününde
de şöyle diyor, sabah Ufuk beni erkenden kaldırdı, kara kuvvetleri komutanı bizlerle
Dostları ilə paylaş: |