Personel konusuna genel olarak bakıldığında ;
Balyoz Harekat Planının hazırlık, uygulama ve sonrası aşamalarında ihtiyaç duyulacak olan personele yönelik ciddi çalışmaların yapıldığı görülmekle birlikte, belirlenen asker kişilerin rütbeli olmaları itibariyle yönetici konumda oldukları ve çok büyük bir kitleyi harekete geçirme salahiyetini ellerinde bulundurdukları, ayrıca belirtilen sayıların sadece elde edilen deliller kapsamında tespit edilebilen sayılar olduğu da dikkate alındığında bu sayıların daha fazla olacağı,
Balyoz Harekât planı kapsamında görev alacak personelin komutasında olacak birliklerin iskan ve iaşelerinin de hesaplandığı, konunun seminerde ele alındığı ve birliklerin nerelerde konuşlanacağının masaya yatırıldığı, bu konuda özellikle 15nci kolordu komutanlığı ve ast birlik temsilcilerinin fikir beyan ettikleri, seminerde birliklerin konuşlanacağı yerler olarak belirtilen yerler ile ilgili olarak 15nci kolordu komutanlığına bağlı ast birlik gibi çalışan jandarma unsurlarının kampus, hastane, okul gibi 13 büyük yapıyı belirlediği ve bunların bir kısmının seminerde 15nci kolordu ve ast birlik temsilcileri tarafından dile getirildiği,
Balyoz Harekat Planının askeri müdahale ve hemen sonrasındaki kısmında gereken personelin belirlenmesinin yanı sıra, hem askeri müdahale ile iktidardan uzaklaştırılması planlanan Türkiye Cumhuriyetinin yürütme organının yerine oluşturulması düşünülen yapay yürütme organının başbakanı ve kabinesi olmak üzere 25 kişinin belirlendiği hem de harekatın askeri kısmı bittikten sonra devletin bürokratik kadrolarının yeniden düzenlenmesinde kullanılacak personelin de belirlendiği değerlendirilmiştir.
b) 05-07 Mart 2003 Tarihlerinde Gerçekleşen Plan Seminerine Ait Ses Kayıtlarının Balyoz Harekat Planı Ve Diğer Verilerle Birlikte İncelenmesi :
Soruşturma kapsamında incelenen veriler arasında 05-07 Mart 2003 tarihinde 1nci Ordu Komutanlığında düzenlenen seminere ait olduğu anlaşılan ses kayıtları da yer almaktadır. Yapılan incelemelerde seminer ses kayıtları ile Balyoz Harekat Planı, ekleri ve diğer deliller arasında birçok benzer/aynı hususun bulunduğu görülmüştür. Benzer/aynı yönler incelenmeden önce plan seminerine giden süreçte yapılan yazışmalara kısaca değinilecektir.
1 nci Ordu Komutanlığı tarafından düzenlenen PLAN SEMİNERİ’ne ilişkin yapılan yazışmalara bakıldığında ilk olarak; “KKK.lığının 06 AĞUSTOS 2002 gün ve Hrk.: 1700-259-02/Eğt.Ve Ok.D.Tatb.Ş.(203) sayılı “2003 YILI TATBİKAT PLANLAMA FAALİYETLERİ EMRİ”ne istinaden 1nci Ordu Komutanlığı tarafından 4-6 Mart tarihlerinde bir plan semineri yapılmasının planlandığı,
1 nci Ordu Komutanlığı ast birliklerine gönderdiği (14/1430) B KASIM 2002 tarih, 1700-227-02/PL.HRK.Ş. (560) (1784) sayılı “KOR./TUG./A.PLAN TATBİKATLARI” konulu mesaj emri ile yapılan plan doğrultusunda 4-6 Mart 2003 tarihinde Plan Semineri icra edileceğini, 2003 yılında harp oyunu icra edilmeyeceği, 5nci ve 15nci Kor.K.lıklarının plan tatbikatı icra edeceğini, 2nci ve 3ncü Kor.K.lıklarının plan tatbikatı icra etmeyeceğini, bu Kolorduların ana ast K.lıklarından 52nci Zh.Tüm.K.lığı, 4ncü Mknz.P.Tug.K.lığı ve 95nci Zh.Tug.K.lığı plan tatbikatı icra edeceğini, plan tatbikatlarının Kor.K.lıkları tarafından 01 Ocak’tan sonra başlayıp 15 Şubat 2003 tarihinde tamamlanacak şekilde planlanacağını ve icra tarihlerinin 20 Kasım 2002 tarihine kadar Or.K.lığına gönderileceğini belirtilmiştir.
Plan tatbikatlarının Kor.k.lıkları tarafından, 01 Ocak’tan sonra başlayıp 15 Şubat 2003 tarihinde tamamlanacak şekilde planlanacağı ve icra tarihlerinin 20 Kasım 2002 tarihine kadar Or.K.lığına gönderileceği şeklinde verdiği talimata binaen bağlı bulunan komutanlıklar tarafından plan tatbikatlarını hangi tarihlerde tamamlayacakları hususundaki bilgileri 18-19 KASIM 2002 tarihlerinde 1nci Ordu Komutanlığı’na bildirmişlerdir.
1nci Ordu Komutanlığının (15/1900) B Kasım 2002 tarih 1700-23-02/Pl. Hrk.Ş (570) (1810) sayılı “ordu plan semineri inceleme konuları” konulu mesaj emrinin; “incelenmesinde fayda mütalaa edilen konuların 20 Kasım 2002 tarihine kadar Ordu Komutanlığına gönderilmesi” talimatı doğrultusunda, “2nci Kolordu Komutanlığının (20 Kasım 2002), 52nci Zırhlı Tümen Komutanlığının (18 Kasım 2002) ve 5nci Kolordu Komutanlığının (21 Kasım 2002)” 1nci Ordu Komutanlığına gönderdikleri yazılarda “incelenmesinde fayda mütalaa edilen” hususları belirttikleri görülmektedir.
1nci Ordu Komutanlığının (11/1430) B ARALIK 2002 tarih Hrk. 1700- 249-02 PL.HRK. Ş.(615) (1962) sayılı “KOR/TUG PLAN ÇALIŞMALARI” konulu mesaj emrinde; Kor/Tug.K.lıklarınca icra edilecek plan çalışması tarihlerinin; 15nci Kor.K.lığının 14–15 Ocak 2003, 5nci Kor.K.lığının 29–30 Ocak 2003, 95nci Zh.Tug.K.lığının 27–28 Ocak 2003, 4ncü Mknz.P.Tug.K.lığının 03–04 Şubat 2003, 52nci Zh.Tüm.K.lığının 05–06 Şubat 2003 olacak şekilde belirlendiği görülmektedir. Ayrıca icra edilecek plan çalışmaları ile ilgili olarak 16 Aralık 2002 tarihinde saat 10.00’da Kolordu Harekat Eğitim Şube Müdürleri ve 52nci Zh.Tüm K.lığının Harekat Eğitim Şube Müdürünün katılımıyla 1nci Ordu Harekat Başkanlığında toplantı düzenleneceği belirtilmiştir.
1nci Ordu Komutanlığının (17/1650) B ARALIK 2002 tarih1700-254-02/Pl.Hrk.Ş (626) (1988) sayılı “SENARYO UYGULAMA EMRİ” konulu mesaj emrinde; 16 Aralık 2002 günü, Kolordu Hrk.ve Eğt.Ş.Md.lerinin katılımı ile 04–06 Mart 2003 tarihinde icra edilecek 1nci Ordu K.lığı Plan seminerine yönelik bir toplantı yapıldığı, söz konusu toplantı sonunda toplantıya katılan Kor.Hrk.ve Eğt.Ş.Md.lerine, 12 ARALIK 2002 tarihli 1700-253-02/Pl.Hrk.Ş.(625)(1983) sayılı, Ordu/Kor./Tug. Plan Çalışması Uygulama Esasları konulu çalışmalarına esas teşkil edecek uygulama emri ve “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun” elden teslim edildiği belirtilmiştir. Ayrıca bu yazının KKK.na da iletildiği görülmektedir.
Bu yazıya cevaben KKK.lığı 03 Ocak 2003 tarih ve HRK..:1700-2-03/Eğt. ve Ok.D.Tatb.Ş.(2) sayılı 1nci Ordu Plan semineri icra esasları konulu mesaj emri ile Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun anılan plan seminerinde kullanılmamasını, sonradan belirlenecek bir tarihte yapılacak başka bir plan çalışmasında kullanılmasını emrettiği görülmektedir.
KKK.lığından yayınlanan 03 Ocak 2003 tarihli emre rağmen 1nci Ordu Komutanlığının 09 Ocak 2003 tarih ve HRK.:1700-8-03/Pl.Hrk.Ş(18) (43) sayılı mesaj emrinde Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun kullanılmaya devam edildiği görülmektedir.
1nci Ordu Komutanlığının 31 OCAK 2003 tarihli HRK.:1700-30-03/Pl.Hrk.Ş.(75)(209)58145 sayılı “1NCİ ORDU PLAN SEMİNERİ- 2003” konulu yazısında plan semineri ile ilgili genel esaslar düzenlenerek bu esaslar doğrultusunda seminerin gerçekleşeceği bağlı komutanlıklara bildirilmiştir.
1nci Ordu Komutanlığının (21/1845) B ŞUBAT 2003 tarih 1700-41-03/Pl.Hrk.Ş. (98) (282) sayılı “1NCİ OR PLAN SEMİNERİ–2003” konulu mesaj emarinde; 04 – 06 Mart 2003 tarihlerinde yapılması planlanan 1nci Ordu K.lığı Plan Semineri - 2003'ün, 05 – 07 Mart 2003 tarihlerinde icra edileceği belirtilerek plan semineri tarihi 5-7 Mart tarihine alınmıştır.
1nci Ordu Komutanlığının (11/1045) B MART 2003 tarih 1700-54-03/Pl.Hrk.Ş.(125)(392) sayılı “PLAN SEMİNERİ İLE İLGİLİ BİLGİLERİN ARŞİVLENEREK KOZMİK’TE SAKLANMASI” konulu mesaj emrinde bahse konu plan seminerinin 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında düzenlendiği belirtilmiştir.
1nci Ordu Askeri Savcılığı tarafından hazırlattırılan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere KKK.lığının Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun plan seminerinde kullanılmamasını emretmesine rağmen 1nci Ordu Komutanlığının 31 Ocak 2003 tarihli ve 1nci Ordu Plan Semineri-2003 konulu yazısına kadar konunun KKK.lığından gizlendiği anlaşılmıştır.
Konu ile ilgili olarak süpheli Süha TANYERİ savcılık ifadesinde; Her ne kadar seminer dış tehdite yönelik olsa da geri bölge emniyeti planı ve sıkıyönetim planı eki bakımından iç tehdite bakan yönleri, veçheleri olmaktadır. Buna ilişkin konuşmalar yapıldı, OEYTS oynandı, her ne kadar sizinde söylediğiniz gibi K.Kuvvetleri Kom.'da 1nci orduya 2003 yılı için plan seminerinde OEYTS oynanmamasına ilişkin bir talimat gelmişse de, sayın Komutan Çetin DOĞAN, bizlere "Ben meramımı anlatamamışım bu işin bir de Irak boyutu var, bunun yanında geri bölge boyutu dolayısıyla iç tehdit boyutu var, buralara kuvvet ayırmam gerekir, bu şekilde bu planı nasıl uygularım.." şeklinde sözler söyleyerek biz bunu bu şekilde oynayacağız dedi, normal şartlar altında üst komutanlığın talimatlarına aykırı davranması askeri hiyerarşiye uygun değildir, ancak komutanın kendi kişiliği ve takdiri bu konuda karar almasına neden olmuş olabilir, bunu ben bilemem. Plan Seminerinde ben kimin ne konuşacağını bilemem, ancak normal şartlarda özel kişi ve yer isimleri kullanılmaz. O Plan Seminerinde, o tip şeyler kullanılıp kullanılmadığını hatırlamıyorum.
O tarihte, seminer salonu haricinde ben herhangi bir özel grubun düzenlediği bir toplantıya iştirak etmedim, böyle bir şeyin olduğuna da iştirak etmedim.
Seminer öncesinde Kurmay Yarbaşkanı M. Korkut ÖZARSLAN, Kara Kuvvetlerinin OEYTS oynamayacaksınız mealindeki emriyle ilgili olarak; "Bunu bu şekilde yazarsak, Kuvvet Komutanı ile Ordu Komutanın arası açılabilir, o yüzden biz de, ast birliklere OEYTS'nin oynanacağına dair bir yazı yazalım, Kara Kuvvetlerine ise, bunu belirtmeyen bir Cereyan Tarzı Planı gönderelim" dedi, ben bu konuda itirazlarımı söyledim, ancak ordu komutanına yine iki ayrı yazıyı arz ettik, fakat ordu komutanı bunu kabul etmedi, ve tüm birliklere aynı Cereyan Tarzı Planı gönderildi.“ Şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Soruşturma kapsamında incelenen 3 nolu CD içerisinde yer alan PLAN SEMİNERİ_2003\PLAN SEMİNERİ EMİR VE CEREYAN TARZI PLANI isimli klasörler içerisinde KKK.LIĞINA GÖNDERİLECEK OLAN ve KOR.K.LIKLARINA GÖNDERİLECEK OLAN isimli ayrı ayrı iki klasörün yer aldığı, bu klasörlerde yer alan üst yazı ve cereyan tarzı örneklerinin birbirinden farklı olduğu, KKK.lığa gönderilecek olanlar içerisinde Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo ile ilgili herhangi bir bilginin yer almadığı anlaşılmıştır. Bu husus seminer esaslarını belirten 31 Ocak 2003 tarihli yazıya kadar Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun sadece ast birlikler ile yapılan yazışmalarda kullanıldığını göstermektedir. Bu belgelerin de sivil memurlara ait kullanıcı isimli bilgisayarlarda son kez kaydedildikleri görülmüştür.
aa ) Balyoz Harekat Planı Kapsamında Seminerin Ele Alınması :
Balyoz Harekat Planı içerisinde; “Buna paralel olarak BALYOZ Güvenlik Harekat Planı, “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo” isimli jenerik bir plan şeklinde, “GİZLİ” gizlilik derecesinde ve özel seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek…”
“…İktidardan düşürülecek olan AKP Hükümetinin yerine planlanan Hükümet ve bürokratik kadroların görevi devralması sağlanacaktır. DP iktidarından beri devam ettirilen takiyye geleneğine dayalı muhafazakâr iktidarların devlete sızan ve devlet bürokrasisine sinen bütün çağdışı anlayış ve izlerinin silinebilmesi için, ekli programı uygulayacak uzun süreli bir milli mutabakat hükümetinin oluşturulması temin edilecek…” şeklinde ibareler yer almaktadır.
Bu ibarelere göre, Balyoz Harekat Planının, bir nevi prova şeklinde bir plan seminerinde sınırlı sayıda personelin katılımı ile deneneceği ve müzakere edileceği, ayrıca milli Mutabakat Hükümeti adı altında yeni bir hükümet oluşturulacağının belirtildiği görülmektedir.
Bu ibarelere paralel olarak;
Soruşturma kapsamında incelenen ve 05-07 Mart 2003 tarihlerinde 1nci Ordu Komutanlığında icra edilen plan seminerine ait olduğu anlaşılan ses kayıtlarının yapılan çözümlerinde, Süha TANYERİ’nin Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryoyu arz etmesinin hemen ardından Çetin DOĞAN’ın;
“Şimdi arkadaşlar, bu bir jenerik senaryo ama günümüzdeki gelişmelerle bir paralellik taşıyor…” şeklinde ifadelerinin yer aldığı,
Seminerin ilerleyen bölümlerinde ise “…şimdi arkadaşlar zaten aslında biz bunu, bu planı örtülü olarak sadece iç güvenliğe yönelik hazırladık. Yani bir de usulen alışılmamış bir şey yapmayalım. Bari şey olarak geçelim. İkinci gün de işte belli ölçüde dış tehdide yönelik planlama yapalım dedik. Yarın da daha sağlıklı şekilde biraz İstanbul’u inceleme bakımından yarın da bir süre daha iç güvenlikle ilgili bazı şeyleri gündeme getireceğiz….”
“…Özetle işte güçte olmanın gereğini vurguladık ve evveli halkın birlik ve bütünlüğünün şey yapılması halka evet bugünkü zamanımızdaki savaşların topyekûn savaş olduğunu düşüncesiyle bütün Türk Ulusunu arkasından sürükleyecek bir milli mutabakat hükümeti ve bu mutabakata dayalı olarak da yapılacak askeri tedbirlerin genel çerçevesini hep birlikte tezekkür ettik ve bazı sonuçlara vardık…” şeklinde beyanlarının olduğu görülmektedir.
Seminerde dile getirilmiş olan şüpheli Çetin DOĞAN’a ait bu ifadelere göre; 05-07 Mart 2003 tarihinde gerçekleşen seminerde ele alınan olasılığı en yüksek tehlikeli senaryonun jenerik senaryo şeklinde olduğu vurgulanmakta, yine seminerde Milli Mutabakat Hükümeti ve buna dayalı olarak yapılacak askeri tedbirlerin genel çerçevesinin görüşüldüğü şahsın ifadelerinden net bir şekilde anlaşılmaktadır. Ve bu haliyle seminerde görüşüldüğü belirtilen milli mutabakat hükümeti ve buna dayalı olarak alınacak askeri tedbirlerin, Balyoz Harekat Planında detaylı bir şekilde anlatılan askeri müdahale ve sonrasında oluşturulması düşünülen Milli Mutabakat Hükümeti olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bölümde seminer katılımcılarına ait beyanların Balyoz Harekat Planı ve bu plan kapsamında yapıldığı anlaşılan çalışmalarda yer alan hususlar ile benzer veya birebir örtüşen yönleri incelenecektir. Seminerdeki konuşma sırasına büyük oranda riayet edilmiş sadece bazı benzer bölümler konu bütünlüğü adına bir arada verilmiştir.
Balyoz Harekat Planı’nda Durum başlığı altında; “Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden bu yana en sıkıntılı ve en tehlikeli dönemini yaşamaktadır. Henüz tam olarak dünya devletlerince tanınmadığı ve iç isyanlar ile boğuştuğu bir dönemde dahi bu kadar büyük bir tehlike içerisinde olmamışken, bugün, hortlatılmak istenen Sevr, başta irticai faaliyetler olmak üzere iç ve dış tehditler kötü yönetimle birleşmiş ve bugünkü tehlikeli safhaya gelinmiştir. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını tümüyle ortadan kaldırmaya yönelik çabalar, yerli işbirlikçilerin gönüllü katkılarıyla, ülke içinde yıkıcı güç odaklarının aynı noktada buluşmasına neden olmuş ve zirve noktasına ulaşmıştır.” Şeklinde ibareler yer almaktadır. Bu ibarelere paralel olarak,
Çetin DOĞAN açılış konuşmasında özetle;
“…Aslında günümüzdeki gelişmeleri dikkate aldığımız zaman birinci öncelikli ele almamız gereken iç tehdidi bu seminerde öne alıyoruz.”
“İçinde yaşadığımız koşulları hepiniz biliyorsunuz yaşadığımız durumları ve gelişmeleri hepiniz biliyorsunuz ve olası en kötü senaryo derken o kötü senaryodan daha kötü senaryo ….yor aslında. Gelişmeler bir yönüyle ……. Bundan bir kaç ay evvel öngördüğümüz senaryodan daha kötüsüne mi gidecek bilmiyorum. Öyle bazı endişe verici bazı gelişmelerde var.”
“...Ama bizim başımıza gelebilecekler olası planlarımız içerisinde yer alması gereken konular daha geniş kapsamlı hatta yönetimin bir bölümünü de içine alan silahlı kuvvetlere Türkiye’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin laik demokratik yapısını bozma girişiminde daha ciddi kalkışmalar olabileceği olayları da göz ardı etmememiz lazım. Bunu göz ardı etmemek içinde evvela her EMASYA komutanı kendi bölgesinde kendi sorumluluğu olduğu alanlardaki gelişmeleri yakından takip etmesi potansiyel olarak böyle bir olayları yaratacak insanları bölge içerisinde istihbari çalışmayla bulması gerekmektedir.”
Kapanış konuşmasında ise özetle;
“Arkadaşlar bu plan seminerini, plan çalışmasını KASITLI OLARAK belli bir çerçeveye koyduğumuzu, günün şartlarımıza günün konjüktürel gelişmelerine göre dikkatlerimizi nerelerde yoğunlaştırmamız gerektiğini ortaya koymak için yaptığımı herhalde hepiniz ANLAMIŞSINIZDIR. Yani buradaki Yunanistan meselesi tali bir meseledir; Yunanistan eee.. Meselesi böyle bir ortam içerisinde zaten olasılığı en uzak bir senaryodur. Aslında içinde yaşadığımız senaryo bu senaryonun neler getirip neler götüreceği konusu önem arz etmektedir. Bunun için ben sizlere evele iç güvenlik ve Kuzey Irak hakkında son gelişmeler ve buradaki yapılan çalışmalar sonucunda nelerin üzerinde daha fazla durmamız gerektiği konusundaki düşüncelerimi aktaracağım. Sesim duyuluyor değil mi? Daha fazla yaklaştırmayayım herhalde değil mi? Rahatlıkla duyuluyor. Gerçekten de şu anda ülkenin içinde bulunduğu durum bütün yurttaşlarımız tarafından endişeyle takip ediliyor.”
Şeklinde beyanları olduğu, beyanların Balyoz Harekat Planı giriş bölümünde belirtilen durum ve devamında anlatılanlar ile benzerlik taşıdığı görülmektedir.
Seminerde ele alınan Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo İçerisinde;
“…Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarması ve bu durumun Türkiye tarafından kabul edilmemesi nedeniyle oluşan belirsizlik Ege Denizinde ve hava sahasında her iki devletin de kendisine ait kabul ettiği alanlarda çatışmalara sebep olmuştur. Bu olaylar sonucunda Yunanistan tarafından bir Türk F-16 savaş uçağı Ege Denizi açıklarında düşürülmüş. Sakız Adası 8 mil açığında Deniz Kuvvetlerimize ait bir hücumbota Yunan Savaş Uçaklarınca taciz atışı açılmıştır. Yunanistan Özel Kuvvetlerine ait bir Tim Kardak Kayalıklarına çıkmıştır. Karaağaç bölgesinde sınırda görevli bulunan devriye timine Yunanistan Hudut Birliklerince açılan taciz ateşi sonucunda iki erimiz şehit olmuş olay üzerine ateşin açıldığı Yunan Karakoluna sınır birliklerimizce karşılık verilmiş. Bu gelişme ile Türk Yunan hududu boyunca gerginlik hat safhaya ulaşmıştır. Bu gelişmeler üzerine Bakanlar Kurulu tarafından Milli Güvenlik Kurulunun teklifi üzerine 1. ve 2. Ordu bölgelerini kapsayacak şekilde; 2 Şubat 2003 tarihinden geçerli olmak üzere KISMİ SEFERBERLİK İLANINA KARAR verilmiştir. Karar resmi gazetede yayımlanmış ve TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.” Şeklinde ibareler yer almaktadır. Senaryoda yer alan bu ibarelere paralel olarak;
Oraj Hava Harekat Planı içerisinde vazife başlığı altında;
Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan edilmesini sağlamak ve Sıkıyönetim Komutanlıklarının faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını sağlamak maksadıyla; Yunanistan’la gerginliği artıracak ve irtica yanlılarını tahrik ederek TSK aleyhine faaliyetlere başlamalarını sağlayacağı, envanterindeki mevcut silah sistemlerini kullanarak psikolojik etki yaratarak hükümet ve TBMM üzerinde baskı kuracağı, personel görevlendirmesi yaparak Sıkıyönetim Komutanlıklarına destek vereceğinin belirtildiği,
Harekat Tasarısı başlığı altında ise;
“Mümkünse bir uçağımızın Yunan Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesinin sağlanacağı, AKP Hükümetinin bu konudaki acizliğinin ortaya konulacağının ifade edildiği görülmektedir.
Suga Harekat Planında Vazife başlığı altında;
“…SUGA Komutanlığı tarafından, Sıkıyönetim Kanunu’nda belirtilen yetkileri kullanarak iç tehditle mücadeleyi kolaylaştırmak üzere KISMİ SEFERBERLİK İLAN EDİLMESİ maksadıyla; EGAYDAAK’larda Yunanistan’ın Türkiye aleyhine fiili uygulamaların engelleneceği, Ege Denizi’nde icra edilen tatbikatlarda Yunanistan ile çatışmaya varmayan gerginliği tırmandırıcı durumların oluşturulacağı, Yunan Adalarının 6-12 mili arasında sancak/varlık gösterileceği, Emredildiğinde Yunan unsurlarına karşı Ege ve Doğu Akdeniz’de caydırıcı ve zorlayıcı tedbirler alarak krizin tırmandırılmasına yönelik faaliyetler icra edileceği ifade edilmektedir.
Oraj ve Suga isimli eylem planlarında amacın Ege’de kıta sahanlığı ve hava sahası konularında gerginlik oluşturarak sıkıyönetimi kolaylaştırmak olduğu hatta bir uçağımızın Yunan unsurlarınca düşürülmesinin sağlanmasının amaçlandığı, bu gerçekleşmediği takdirde ise kendimize ait bir uçağın birlikte uçtuğu yanındaki uçağı düşürmesinin planlandığı, olasılığı en yüksek tehlikeli senaryoda da ülkemize ait bir F-16 uçağının düşürülmesi ve Ege’de yaşanan gerginlik neticesinde sıkıyönetim ilan edilmesinden bahsedilmektedir. Bu haliyle adı geçen eylem planlarında geçen hususlar ile olasılığı en yüksek tehlikeli senaryoda yer alan hususların benzerlik göstermekte ve üzerinde durulan esas konunun muhtemel olayların neticesinde yaşanacağı belirtilen gerginlik olduğu görülmektedir.
Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryoda;
“İstanbul Fatih’te 28 Şubat 2002 tarihinde aşırı dinciler tarafından Atatürkçü Düşünceyi savunan dernek binalarına yapılan saldırı sonucunda çıkan çatışmalarda çok sayıda bina ve işyeri tahrip edilmiş. Olayların İstanbul genelinde yayılması sonucu 30 un üstünde insan ölmüştür. Kentteki pek çok mağaza ve ev yağmalanmıştır. Can derdine düşen halk orduya ait kışla ve jandarma karakollarına sığınmıştır.”
Şeklinde ibareler yer almaktadır. Buna paralel olarak;
Sakal Eylem Planı incelendiğinde; 28 Şubat 2003 tarihinde Fatihde tedhiş eylemiyle ilgili olduğu görülmüştür.
Suga Harekat Planında; “Harekâtın maksadının; Ege Denizi’nde Yunanistan ile çatışmaya varmayan faaliyetler ve küçük çaplı çatışmalarla krizi tırmandırmak ve kısmi seferberlik ilan edilmesi için gerekli ortamı oluşturmak” olarak belirtildiği görülmektedir.
Oraj Hava Harekat Planında; “Vazifenin; Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan edilmesini sağlamak ve Sıkıyönetim Komutanlıklarının faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını sağlamak maksadıyla; Yunanistan’la gerginliği artıracak ve irtica yanlılarını tahrik ederek TSK aleyhine faaliyetlere başlamalarını sağlayacağı, envanterindeki mevcut silah sistemlerini kullanarak psikolojik etki yaratarak hükümet ve TBMM üzerinde baskı kuracağı, personel görevlendirmesi yaparak Sıkıyönetim Komutanlıklarına destek vereceği” olarak belirlendiği görülmektedir. Bu bilgilere paralel olarak;
1nci Zırhlı Tugay Komutanı Yurdaer OLCAN’ın; “O nedenle iç tehdidin birinci öncelikli hal edilmesi gereken bir tehdit olduğunu düşünmekle birlikte bence komutanım iç tehdidin çözülmesi ülke içerisinde özellikle vatandaşlar arasında birlik beraberlik dayanışma duygusunun da artırması bakımından küçük çaplı düşük yoğunluklu çatışmalarla Yunanistan’ın psikolojik destek sağlaması amaçlı yoksa oradaki mil kararının çözülmesi zor bir konu büyük bir çaplı harekat veya siyasi çalışmalar gerektiriyor. Bu nedenle komutanım hava kuvvetleri ve deniz kuvvetlerinden hatta sınırda küçük çaplı olayların gerekirse basını da kullanarak halkın bir amaç birliği etrafında toplanmasının sağlanmasına fayda sağlayacağını siyasi tedbirleri de alarak iç tehdidin öncelikle ve yurt sathında giderilmesini sağlanmasını müteakiben uzun vadede komutanım güneydoğu Kuzey Irak meselesinin halledilmesinin uygun olacağını düşünüyorum. Arz ederim…” şeklinde ifadelerinin olduğu görülmektedir
Balyoz Harekat Planı içerisinde İCRA/Yeniden yapılandırma safhasında; “…Potansiyel tehdit teşkil eden unsurların belirlenmesi ve bunların ele geçirilmesi veya kontrol altına alınması; eldeki arşivin incelenmesi yanında, kim, nerelerde, hangi evlerde barınıyor bunların planlanması; kritik alanların tespiti ve başlangıçtan itibaren kontrol altına alınması doğru ve gerçekçi istihbarat akışını gerekli kıldığından askerden arındırılan Milli İstihbarat Teşkilatı (M.İ.T.) yeniden yapılandırılarak müzahir personel kilit görevlere getirilerek (EK-C) başına muvazzaf bir general atanacak…” şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmektedir. Bu bilgilere paralel olarak;
Tümgeneral Behzat BALTA’nın; “…bu boyuttaki irticai ve bölücü örgütlerin biz geçmişte bi 12 Eylül Harekatında listelerini elimizde hazır bulduk. Bunların liderlerinin o listeleri de hazır bulmamızın altında yatan neden istihbarat kuruluşlarının ki, bunların başında gelen milli istihbarat teşkilatının başında askerin bulunmasından kaynaklanıyordu. İçinde bulunduğumuz ortamda bu listeleri sağlıklı bulup bulamama konusunda ben şahsen endişe taşıyorum. Bu bakımdan Kara Kuvvetleri Komutanı da Milli Güvenlik Kurulu üyesi Genel Kurmay Başkanına bu kanunlarda her türlü teklifi yapabilecek makam Ankara’daki toplantıda bu atmosferde MİT’in başındaki yetkilinin de asker kökenli olmasının hatta Kara Kuvvetlerinde bir sınıf halinde teşkilatlanan ancak şu anda pek fonksiyonel olmadığı konusunda hem fikir olduğumuz istihbarat sınıfının da geçmişte olduğu gibi MİT içerisinde belli bir yüzde içerisinde belli bir süre daha yer almasının uygun olacağını değerlendiriyorum. Arz ederim.” Şeklinde ifadelerinin olduğu görülmektedir.
Balyoz Harekat Planı içerisinde; Balyoz Harekat Planında sıkı yönetim tali bölge komutanlıklarının sorumluluk alanları ile ilgili olarak; “İcra edecekleri harekatın başlangıcından itibaren gözaltına alacakları kişiler, faaliyetlerine son verilecek vakıf, dernek ve basın yayın organları ile ilgili tüm listeler güncel tutulacak,…” şeklinde ibareler yer almaktadır.
Balyoz Harekat Planı kapsamında İstanbul’da bulunan vakıflar, dernekler, sinagoglar, kiliseler vb birçok yer ile ilgili detaylı bilgilerin toplanması faaliyetlerine paralel olarak,
Seminerde X1 şahıs ile Çetin DOĞAN arasında geçen diyalogda;
X1 Şahsın; Yani fırınlarından pastanelerine kadar hepsini çıkardık. Listelerimiz hazır örgütlerin nerelerde olduğu, vakıflar nerelerde, sinegoglar kiliseler, nereleri korunacak , yeterli bir çalışma yaptığımızı sanıyorum. Gelişmeye muhtaç yalnız komutanım. Çünkü bazı noktalarda gelip tıkanıyorsunuz karşı tarafta muhatap olduğunuz kişiler neden acaba bu bilgiyi istiyor diye soru işareti ile size geldiğinde o zaman şu çalışmamızın gizlilik derecesi ifşa olma durumuna geldiği için emir verdik. Kolordu komutanımızda aynı şekilde emir verdileri orada durduk.
Çetin DOĞAN’ın; “Yo yo durmayın yani bu konuda”
X1 Şahsın; “Vermiyo karşı taraf vermiyo”
Çetin DOĞAN’ın; “Bilgi sahibi olmamızın bazılarının bazı faaliyetlerde caydırmada etkisi olur. Yani Silahlı Kuvvetler olarak bazı bilgiler istenilmesi bazı şeyleri şey yapılması insanların bilgi alması bu adamaların cüret ve cesaretlerini kırma bakımından şeyler olur bizim duruşumuzu biliyorlar zaten bizim duruşumuzu tutumumuzu biliyorlar ve bu durumda da Silahlı Kuvvetlerin boş durmadığını herhangi bir duruma karşıda tepki göstereceğini bilmeleri gerekir…” şeklinde beyanlarının olduğu görülmektedir.
Balyoz Harekat Planı içerisinde; Ebedi Başkomutan Atatürk’ün “Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır” veciz sözü ile emrettiği üzere; iç tehdit bertaraf edilmeden dış tehdit bertaraf edilemez gerçeğinden hareketle…” şeklinde ibareler yer almakta olup,buna paralel olarak,
Hava kuvvetleri Gözlemcisi Tuğgeneral C.K.’ın; “…öncelikle Atatürk’ün o söylediği söz efendim yurt içi sulhunu sağladıktan sonra, bunu iç güvenlik kuvvetleriyle sağladıktan sonra…” şeklinde beyanlarının olduğu görülmektedir.
A ŞAHSIN; “…Buna silahlı kuvvetler müdahale mi edecek yoksa teşvik mi edecek yani bu oluşum içerisinde ülkenin yüzde oy potansiyeline baktığımızda ortaya çıkan irticai tablonun karşısında da %80’e yakın bir rakam var. Yani bunların da örgütlenmesi halinde organize olması halinde irticai unsurlara karşı yapılabilecek karşı bir harekâtın da olabileceğini göz ardı etmemek lazım. 1. Tugay komutanımızın söylediği konu aslında 12 Eylül öncesinde ülke yangın yerine dönmüş her gün 50 tane insan ölüyordu. Sağ sol birbirine girmişti. Ama bir 12 Eylül Darbesi bütün bunların hepsini ortadan kaldırdı. O ülke süt liman haline geldi. E şimdi böyle bir tehdidin ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani kuvvetleri sağa sola göndermenin bana göre yapılacak en kolay harekat tarzı bir 12 Eylül gibi harekatın baştan itibaren organize edilmek suretiyle bir anda söndürülmesi imkan sağlar diye düşünüyorum. Burda tabi burda söylemek istemedik ama sonunda bunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bundan sonraki konuşmalarda da dikkate alın…” şeklinde beyanlarda bulunduğu ve doğrudan 12 Eylül benzeri bir askeri darbe yapılmasının gerektiğini, fazla uğraşmaya gerek olmadığını, söylediklerini o ortamda söylemek istemediğini ancak esas vurgulamak istediklerinin de bu olduğunu açıkça ifade ettiği görülmektedir.
Balyoz Harekat Planı içerisinde; “Önceki bölümlerde de belirtildiği üzere; “Buna paralel olarak BALYOZ Güvenlik Harekat Planı, “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo” isimli jenerik bir plan şeklinde, “GİZLİ” gizlilik derecesinde ve özel seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek…….…ekli programı uygulayacak uzun süreli bir milli mutabakat hükümetinin oluşturulması temin edilecek…” şeklinde,
BALYOZ Harekat Planı EK-J’sinde; “MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ PROGRAMI” şeklinde bir programın olduğu, programın girişinde “Türk Silahlı Kuvvetleri mevcut aynasal sistemin ve İç Hizmet Kanununun kendisine verdiği Türkiye Cumhuriyetini koruma ve kollama görevini yerine getirerek (… tarihinde) Laik Cumhuriyetin kazanımlarının korunması amacıyla Devlet yönetimini devralmış bulunmaktadır. Bu tarihten itibaren yasama ve yürütme görev ve yetkisi, Milli Güvenlik Konseyi tarafından Türk Milleti adına kullanılmıştır.” Şeklinde ibareler yer almaktadır. Özetle Balyoz Harekat Planının bir plan seminerinde görüşüleceği belirtilmekte, Balyoz Harekat Planının da genel olarak kurulması planlanan Milli Mutabakat Hükümetini ve öncesinde yapılacak bir askeri müdahaleyi konu aldığı görülmektedir.
Bu ibarelere paralel olarak;
Şüpheli Çetin DOĞAN’ın; “…Evet içteki birlik bütünlüğü nasıl sağlayacağız arkadaşlarımız bu konuyu işte gündeme getirdiler milli birliğin ve beraberliğin oluşmasında evvela inandırıcı milli birliğin sağlayıcı bir hükümetin varlığı ile olur. dini öne çıkartan ümmet anlayışını öne çıkartan bir anlayışla milli birliğimiz hiçbir zaman sağlanmaz. İnsanların dini inançları farklı farklıdır. Bu eski ümmet Osmanlı döneminde din adına, gaza yapma adına savaşlar vardı eski dönemlerde bütün ulusları işte 7 yıl 40 yıl 100 yıl savaşlarına falan soktular ama şimdiki dönemde ulusal çıkarlarımız ulus devlet olmanın özelliğinden dolayı ulusal birliğimizde ilk Atatürk’ün o sözü ulusal birliğimizi öne çıkartır. Bunun içinde her şeyden önce evet hükümetin ve meclisin kendisine çekidüzen verdirici ben onu söyleyeceğim şeyde Genelkurmay Başkanına, Kuvvet komutanına diyeceğim ki siz meclisi ve hükümeti uyarıcı bu gidişe dur deyici bir ültimatom verin gerekirse. Gerekirse çağırın bu işin sonu b..ktur işte sonunuz böyledir. Bu konuda gerekli tertip ve tedbirleri alın. Evvela ulusal birliğimizin evvela inandırıcı bir milli mutabakat, buraya öyle yazmışım. Milli Mutabakat Hükümeti kurulması sureti ile halkın tasvip edeceği tarafsız bağımsız daha tek. Edeceği bu kadar gaile içinde ülkeyi daha sonra bütün bu gailelerden sonra seçime götürecek bir hükümetin kurulması en önemli birinci ……(anlaşılmıyor) bu tabi, bu öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir çözüm tarzı hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok yanlışta anlamayın. bizim yaptığımız tekliflerimiz vardır. O teklifleri de şimdi sizlerle paylaşmak istemem…
… tabi bu hareketin inandırıcı ve güvendirici milli menfaatleri koruyucu ve kollayıcı bir hükümetin varlığı bir şeyin …(anlaşılmıyor) zaten bu sağlayabilir. Yoksa dışa yönelik bir harekatla bunu sağlamak dediğim gibi zor. Çünkü başlangıçta sağlıyor görürsün başarı şeyin düşük olursa bu sefer her şeyi mahvedersin. Bakın riskli devletin kaderini riske atmamak gerekir diye düşünüyorum. Evet şeyde tabi alınacak alarm tedbirleri ilgili konu çok önemli bunlar mutlaka falan alınması gereken bir konu olarak görüyorum. yapılacak tedbirler askeri tedbirler içerisinde zaten sistemin içerisinde var. Demek ki evvela ana konu doğrudan doğruya iç güvenlikte pekiştirici sağlamlaştırıcı güven verici bir hükümetin olması duruma mukayyet olması Silahlı Kuvvetlerin bu hükümetle birlikte hareket etmesi ve bunun ötesinde de tehditlerde sıraya göre bir düzen konulması iç gelişmeyi 1. olarak ortaya koyması gerekir. İç cephesi düzenlemeden herhangi bir şey yapma olasılığını da zayıf olduğunu düşünüyorum evet…
“…Şimdi Arkadaşlar sabahleyin genel olarak bu gerek Türkiye’nin içerisinde gerekse Kuzey Irak’ta ve aynı zamanda komşumuz Yunanistan ile meydana gelebilecek bir olumsuz gelişmeler karşısında tabi Silahlı Kuvvetlerin alacağı tertip ve tedbirleri müzakere etmek için sayın kuvvet komutanı ordu komutanlarını işte çağırdığı varsayılarak ordu komutanı ve sizlerin görüş ve düşünceleriyle bir sentez yapıp kendilerine işte ulaşmak ulaştığı zaman söylenecek konuları belirledik yani. Özetle işte güçte olmanın gereğini vurguladık ve evveli halkın birlik ve bütünlüğünün şey yapılması halka evet bugünkü zamanımızdaki savaşların topyekûn savaş olduğunu düşüncesiyle bütün Türk Ulusunu arkasından sürükleyecek bir milli mutabakat hükümeti ve bu mutabakata dayalı olarak da yapılacak askeri tedbirlerin genel çerçevesini hep birlikte tezekkür ettik ve bazı sonuçlara vardık. Dış tehdit öncelikli değil, öncelikli birinci tehdit Kuzey Irak ta yapılacak hazırlık ve tedbirlerin nerde bulunması gerektiğini ve hangi dıştan hangi desteklerin varlığı konusundaki düşüncelerimizi oluşturduk.
Tabi içerde de şimdi alacağımız tedbirler çerçevesinde evvela bünyeyi güçlendirmek için yapacağımız şeylerin ayrıntılarını şu anda görüşmeye başlayacağız. Görüşeceğimiz konu belli İstanbul İli ve ordunun geri bölgesinde özellikle Sakarya’da, Adapazarı’nda, Kocaeli’nde meydana gelen olayların boyutu efendim olayların boyutu ve bu olayların alacağımız tertip ve tedbirleri kuracağımız teşkilatlanmayı ki sıkıyönetimin ilan edildiğini varsaydık. Buna göre tedbir ve tedbirleri kuvvet ihtiyaçlarını, kuvvet zafiyeti var mı bu kuvveti nasıl kullanabiliriz? Tabi bölgede jandarma kuvvetleri de var. Jandarmanın da kuvvetleri var. Mevcut istihbaratı değerlendirerek bu konuların tezekkürünü yapacağız…” şeklinde beyanlarda bulunduğu görülmektedir.
Şüpheli Çetin DOĞAN’ın konuşmasının bu bölümünde; O ana kadar konuşulan konuların Milli Mutabakat Hükümeti ve buna dayalı olarak yapılacak askeri tedbirlerin genel hatlarının işlendiğini, o andan sonra konunun ayrıntılarını ele alacaklarını söylediği görülmektedir.
Balyoz Harekat Planı içerisinde; “…Potansiyel tehdit teşkil eden unsurların belirlenmesi ve bunların ele geçirilmesi veya kontrol altına alınması; eldeki arşivin incelenmesi yanında, kim, nerelerde, hangi evlerde barınıyor bunların planlanması; kritik alanların tespiti ve başlangıçtan itibaren kontrol altına alınması doğru ve gerçekçi istihbarat akışını gerekli kıldığından askerden arındırılan Milli İstihbarat Teşkilatı (M.İ.T.) yeniden yapılandırılarak müzahir personel kilit görevlere getirilerek (EK-C) başına muvazzaf bir general atanacak…” şeklinde ibareler yer almakta olup,buna paralel olarak,
Şüpheli Çetin DOĞAN’ın; “Evet sıkı yönetim yeterli mi meselesi tabi ayrı bir konu sıkıyönetim konusunda ben mevcut düzen içerisinde olabilecek hani çalışmaları bütün zorluklara rağmen yapılması gerekir, eee asker kişi olması yönünde biliyorsunuz arkadaşlarımızın hepside bilsinler zaten yasal mevzu, gerçekten de önemli MİT’in başında bir asker kişinin olması önemli asker kişi önemli asker kişi nasıl oluyor. Onları hep birlikte bilelim. Milli Güvenlik Kuruluda atama kararlaştırılır. Alınması ve yerine adam konması MİT’in Milli Güvenlik Kurulunda yapılır. Milli Milli Güvenlik Kurulunda da mevcut işte hükümet budur. Bu mevcut hükümetin efendim Silahlı Kuvvetlerin işine gelecek bir adamı şey yapacak kendisine bu konuda tarafsız doğru bilgiler verecek kimseyi getirmesi de söz konusu değil. Kendilerine yakın sandıkları bazı askeri kişileri de gündeme getirmişlerdir. Tabi bu sorun yaratacağı düşüncesiyle de bu da kabul edilmemiştir yani yani bu konu Cumhurbaşkanı yahut şu bu kimseler tarafından bazı adamlar…..(anlaşılmıyor) uyanmıştır.
Dostları ilə paylaş: |