T. C. İStanbul



Yüklə 368,89 Kb.
səhifə3/6
tarix15.01.2018
ölçüsü368,89 Kb.
#37941
1   2   3   4   5   6

Mahkeme Başkanı: “lütfen duruşma salonunda olduğumuzu unutmayalım”

Sanık Kemal Kerinçsiz :” Sayın başkanım burada az önce bahsetti”



Mahkeme Başkanı: “ burası bir stat değil, bu tür hareketlerden kaçınalım “

Sanık Kemal Kerinçsiz :” değerli başkanım az önce benim yapmış olduğum hukuk mücadelesinin bireysel mücadele olduğunu zaten görüyorsunuz bütün davalarımla beraber bireysel mücadelemi tutuklandığım 2008 in 22,1,2008 tarihinden itibaren de zor ve sıkıntılı şartlar altında cezaevinde devam ettiriyorum ki, bu yapmış olduğum faaliyetler iddianamede önüme suç olarak getirilmiştir. Ben bu faaliyetlerime devam ettiğimden iddia makamından talepte bulunuyorum hali hazırda cezaevindeyim bu faaliyetlerime devam ediyorum bu konuda lütfen soruşturma yapsınlar bu konuda ek iddianame tanzim etsinler. Eğer gerçekten inanıyorlarsa bu bireysel faaliyetlerime bu yapmış olduğum dava çalışmalarıma tamamen kendi inancıma kendi inançlarıma yönelik yapmış olduğum bu çalışmalardan ötürü aynı şekilde soruşturma yapmaları gerektiği kanaatindeyim ha, belki esas hakkında mütalaalarında bu çalışmalarımı göz önüne alacaklar üst sınırdan belki de ceza isteyebileceklerdir. Değerli başkanım ben bu konuda şunu söylüyorum şu yapmış olduğum çalışmaları eğer sizler hali hazırda bir suç kavramı içerisinde değerlendiriyorsanız hala her celsede kuvvetli suç şüphesi olarak algılayıp da burada tutukluluk halimizi devam ettiriyorsanız iddia makamıyla bu güne kadar çok farklı düşünmediğiniz inancı yerleşmek üzeredir. Bu şahsım adına söylüyorum. Fakat bunun ilelebet gitmemesi gerekir. Çünkü yine şahsım burada 17 aydan buyana tutukludur 17 aydan buyana tarafıma 12 gün boyunca sorguya dahil oldum. Bütün suallere cevaplar verdim. Kafanızda bir şüphe ve tereddüt olabilir devam edebilir ama bu şüphe ve tereddüdün sağlıklı ve hukuka uygun olmadığı kanaatindeyim ve yine bu şüphe ve tereddüt devam ediyorsa iddia makamıyla aynı tarz ve seviyede yargılamanın devam ettiği kanaatindeyim bu noktada mahkemeniz bir yol ayrımındadır. Ya bir noktada rahmetli şehidimiz kaymakam Kemal beyi yargılayan nemrut Mustafa divanı haline gelecektir bu yargılama o divana doğru hızla gitmektedir veya ikinci bir yol ayırımı olarak bakın efendim itham değil sadece yol ayrımından bahsediyorum mahkemenin yapacağı tercihlerdir diyorum. Şudur demiyorum sakın ola ki bunu itham olarak değerlendirmeyin seçenekler olarak önünüze koyuyorum ya da 12 Mart faşizmin en katı uygulayıcısı olan o dönemin karagözlüklü dediğimiz İstanbul sıkı yönetim komutanı Faik Türünün fes ettiği bir numaralı sıkı yönetim mahkemesi şanlı direnişini hukuk mücadelesini bir örnek olarak kendisine algılayacaktır. Çünkü o mahkeme inanınız ki bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi bomba davasının başladığı 11 Mayıs 1972 tarihinden bir gün önce fes edilmiştir. Ve arkasından 3 numaralı sıkıyönetim mahkemesi kurulmuştur. Gerekçesi de kurulma gerekçesi de iş yoğunluğudur. Ama 1 numaralı sıkıyönetim mahkemesinin kapatılma gerekçesi de iş azlığıdır işte sıkıyönetim hukuku bu, lütfen mahkemeniz bu sıkıyönetim hukukunu uygulamasın bize 1 numaralı sıkıyönetim mahkemesini aratmasın. Ama bugüne kadar ki uygulamada biz maalesef o 1 numaralı sıkıyönetim mahkemesinin uygulamasını aratır hale geldiniz. Lütfen bundan dönünüz diyorum efendim. Sayın başkanın 7.5.2009 tarihli celsede burada huzurunuzda tutuksuz sanıklardan Hayrullah Mahmut Özgür bu kişiye Sayın üye Hakimimiz Sedat Sami Haşıloğlu tarafından bir soru yöneltilmişti. Soruyu şu şekilde sizlere izah etmek isteyeceğim efendim. Hepimiz zaten o soruyu duyduk dediler ki siz samimi olan beyanlarınızda bu örgütü Ergenekon örgütünü devletin içerisinde yuvalanmış bir çıkar çetesi olarak görüyorsunuz yine bu samimi beyanlarınızı dikkate alarak diye devam eden bir sual tevcih ettiler. Doğru mu efendim yanlış söylemiyorum her halde, zabıtlara baktım aynen sorunuz buydu. Yani burada öncelikle kendileri bir örgüt yapılanmasını gördüğünü bu örgüt yapılanmasının aynen Mahmut Hayrullah Özgür’ün o dönemde ifade ettiğinin benzerinin de kendisine ait olduğunu bir ihsası rey olarak getirdi. Şimdi böyle bir ihsası reyde bulunan bir yargıca ben nasıl güvenebilirim değerli başkanım biraz empati yapın lütfen siz orada oturduğunuz yerden gelin şuradaki sanık sandalyesinden şu heyete bir bakın ve o heyetin içerisindeki bir üyenin de sizin şu yargılandığınız muhtelif yerlerden toplanıp getirilen insanlara devletin içerisindeki bir çıkar çetesi beyanını samimi olarak algıladığını ifade edip sanığa bu şekilde sorular tevcih ettiğini düşünün. Siz bu kişinin üyenin üye hakimin tarafsızlığına nasıl güvenirsiniz. “

Mahkeme Başkanı: “ kemal bey yargılama devam etmektedir şu anda her hangi bir örgüt olup olmadığı belli değildir yani bu her hangi bir mahkemede verilmiş bir karar da mevcut değildir. siz ……….buna da dahil usul hukuki hükümleri geçerlidir, ne ise onu gerekli itirazlarda bulunabilirsiniz. “

Sanık Kemal Kerinçsiz :” Sayın başkanım üye hakim buna samimi beyan derse, siz ne dersiniz. Diyor ki, çıkar çetesine “

Mahkeme Başkanı: “ zabıtlar henüz yazılmadı, onu da hatırlatmak istiyorum. Evet, zabıtlar henüz “

Sanık Kemal Kerinçsiz :” tabi ama ben efendim, bunu algılıyorum. Ben bir hukukçuyum, 25 yıllık avukatım, Sayın üye hakimin oradan ne dediğini derhal notunu alıyorum. Yani merak etmeyin, takip ediyoruz, herkes takip ediyor. Sizler bizi burada nelerden yargılıyorsunuz. Bakınız yargıladığınız suçlara bir bakınız lütfen, yani o kadar ciddi suçlarla karşımıza karşı karşıyayız ki hükümete isyana silahlı tahrik yargıladığınız avukattır, 25 yıllık avukattır. Eline silah almamış olan insanı silahlı isyana tahrikten yargılıyorsunuz. Silahlı örgüt üyeliğinden yargılıyorsunuz “

Mahkeme Başkanı: “ onlar iddia makamının iddiaları, yani daha sonuçlanmadı, yargılama devam ediyor. “

Sanık Kemal Kerinçsiz : “ İddia, ama ben 17 aydan beri buradayım değerli başkanım. 17 aydan beri siz o kuvvetli suç şüphesini yenemediniz. Ben yaptıklarımı size gösterdim anlattım. Sualler sordunuz eğer hala 17 ayda aşamamışsanız benim buradaki beni yargılayan üye hakim bu derin çete uygulamasına samimi beyan olarak görüyorsa mahkeme bir karar vermiştir artık ben bunu böyle bakarım. “

Mahkeme Başkanı: “ kemal bey o samimi beyan yargılamaya yönelik bir şey değil yani davanın örgütün varlığıyla ilgili olan bir şey değil yargılama devam ediyor ve daha sonuçlanmadı örgüt olmadığı daha belli değil. “

Sanık Kemal Kerinçsiz: “ peki başkanım siz diye bilir misiniz buna bakınız bırakalım Sedat beyi bir kenara siz başkan sıfatıyla bir sanığa böyle bir suali sorabilir misiniz sormadınız bu güne kadar. Neden siz onun ihsası rey olduğunu bilirsiniz. Biz bilmeyiz mi efendim. Yani bir başkan veya üye diyecek ki siz samimi beyanda bulunuyorsunuz, bu örgüt olayıyla çıkar çetesi demekle ama o ihsası rey olmayacak düşüncelerini ifade etmiş olmayacak, olmaz efendim. Yani bunu kabullenmek mümkün değildir. Biz ne kadar gerçeklerin üzerine şal örtersek sadece kendimizi kandırmış oluruz. Biz hazır olan her türlü kılıf içinde yargılanmaya tabi kurbanlar olarak bekliyoruz. Buradaki düşüncemiz ve zihniyetimiz maalesef bu şekilde oluşturuldu. Siz bu oyunu bozmanız gerekirdi. Bozmadınız ve bu oyun hali hazırda Sayın mahkeme tarafından devam ettiriliyor. “

Mahkeme Başkanı: “ ben de diyorum ki mahkeme devam ediyor, her hangi bir örgüt olup olmadığı belli değil. Bu yargılama sonucu ortaya çıkacak olan bir şey. Buyurun devam edin. “

Sanık Kemal Kerinçsiz :” Sayın başkanım ben az önce geçen celsede söyledim sizden çekinme veya ret konusunda bir talepte bulunmuyorum. Çünkü bunun bir çözüm olduğuna inanmıyorum bu konuda bütün umutlarımı da yitirdiğimi söylüyorum. Bir sanığın bu konuda yargıya olan umutlarının yitirilmesinin ne olduğunu oradan anlayamazsınız. Buraya geldiğinizde anlayacaksınız. Yani ben adil bir mahkeme tarafından yargılanmadığıma inanıyorum. Bu bir sanık için en büyük handikaptır. En büyük talihsizliktir. İnşallah sizin başınıza bu gelmesin değerli başkanım gelmesini umut etmiyorum. “

Mahkeme Başkanı: “ kimsenin gelmesin “

Sanık Kemal Kerinçsiz : “ Sayın başkanım az önce söyledim yine çekilme ve ret talebinde bulunmuyorum. Başından beri biz üye hakimin buradan çekilmesi halinde hepimizin rahatlatacağını ifade etmiştim. Bakın sizler hakkında talepte bulunmuyoruz. Neden, her şeyin bir gerekçesi vardır. Eğer siz bu tutuklamaların %40’na yakını tam sabit bir rakam veremiyorum. Hepsinin altında imzanız varsa bütün tedbirlerin reddine ve gerekçeleri de son derece sığ ve hukuk dışı gerekçelerle imzanız var ise özellikle tutuklamalar Sedat Sami beyin nöbetine rastlatılmışsa sürekli olarak onun tarafından verilmişse onun bakış ve anlayışı kovuşturma aşamasında devam etmişse artık bizim o yargıca şahsım adına hiçbir güvenim kalmamıştır. Bakınız en kötü olanı hukuk devletinde budur. Yargıya olan itimatsızlık ve güvensizliktir. Ben sizin için onu söylemiyorum. Bakın neden demiyorum değerli başkanım ve ikiniz kıdemli üye olarak ve diğer yedek üye olarak, çünkü belki sizde aynı düşünceye sahip olabilirsiniz o ayrı bir mesele ama buna ihsası rey yapmadınız. Bunu belli etmediniz. Başından vermiş olduğunuz kararlarla açık bir şekilde bana suçlu olduğumu hissettirmediniz. Bunu ancak hükmün sonucunda sonunda ortaya çıkabileceğini ifade ettiniz. Ben onu sizden algıladım. Ama diğer üye hakimden bunu algılayamadım. Ve heyette bunun üzerinde durmadı ve durmak istemiyor. Bu doğru değil lütfen şu yargılamayı rahatlatın bizde rahat edelim sizlerde rahat edin. Yok mu hakim 45 tane hakimimiz var her biri bir birinden değerli ne olur üye Sedat Bey, bu yargılamaya katılmazsa ne olur çekilirse “

Mahkeme Başkanı: “ kemal bey bu konuda daha önce daha önce defalarca karar verdik yeni bir talebiniz olursa onu değerlendiririz. “

Sanık Kemal Kerinçsiz :” efendim yok bu konuda bir talebim yok. Az önce söyledim bu konuda hiçbir umudum yok. O yüzden ne kendisinin çekilmesini talep ediyorum. Ne de reddediyorum tamamen kendi vicdanlarınıza bırakıyorum. Başka diyeceğim bu konuda yoktur değerli başkanım. Sayın başkanım az önce bahsettiğim asistlerle alakalı olarak hakim kişisel düşüncelerini yargısına ve adaletine yansıtamaz. Eğer bir savcı yada yargıç yargılama sırasında insanların geçmişlerini yaşam biçimlerini kusurlarını dünya görüşlerini inançlarını değerlendirmeye yada bunların etkisiyle karar vermeye kalkışırsa yansızlığını yitirir. Bu nedenle ideolojisini inancını yargıya karıştıran biri ne savcılık yapabilir ne de hakimlik yapabilir. Mesleki yeterlilikten de yoksundur. Eski Yargıtay başkanımız Mehmet Sami Selçuk’un bu konuda çok güzel bir sözü var, benim sözüm değil. Kitabının kesitler isimli kitabının 53. sayfasında böyle bir savcının diyor, yani yansızlığını yitirmiş ideolojik davranan bir savcının veya yargıcın yakasına yapışılır ve yapışılmalıdır da diyor hukuk devleti içinde “

Mahkeme Başkanı: “ Kemal bey bu konuda daha önce ara kararlarımız var vermiştik. Yeni bir talebiniz varsa onu değerlendirelim. Talepte bulunmayacağınızı söylemiştiniz. Tekrar tekrar aynı konuları söylemenin bir gereği olduğunu zannetmiyorum. “

Sanık Kemal Kerinçsiz .”efendim var, yok efendim aynı konuları söylemiyorum, efendim birkaç hususu belirtiyorum. Belki bunlardan bir kar suyu kaçar diye bunlardan bir şey alırız diye bunlar benim söylediğim hadiseler değil hukuk uygulamasından ve süzgecinden gelmiş kıymetli sözler”

Mahkeme Başkanı: “ her söylediğini her söylediğinizi değerlendiriyoruz. “

Sanık Kemal Kerinçsiz : “ değerli başkanım maalesef sanıklar bağımsızlığına inanmadığı bir mahkeme heyetinin yargılanmasına tabi bırakılmışlardır. Duruşma salonunun cezaevinin ortasında inşa edilmesi mahkemenin yargılamayı bu salonda yapması yargılamanın başlamasından kısa bir süre sonra yargılama sürecinin spor salonunda yürütülmek üzere bu konudaki ara karar tesisi bu dünyada görülmemiş bir şeydir. Yani şöyle diyor mahkeme açıkça tercümesi bu, siz gelecek olanlarla beraber burası yeterli değildir. Ben sizlere daha geniş bir spor salonu inşa ettiriyorum. Bu konudaki idari tedbirleri alıyorum. Sizleri orada yargılayacağım diye ara karar var spor salonunda yargılanmasına ilişkin bu emin olunuz ki dünyada görülmemiş bir hadisedir. Hiçbir mahkemenin verebileceği bir karar değildir. Bunun da mahkemenin baştan itibaren bağımsızlığını tümden yitirdiğini tarafsızlık demiyorum sizler için efendim Sedat beyin haricinde bağımsızlığını tümden yitirdiğini açık bir ifadesidir. Bir noktada cezaevini içerisinde bu yargılamayı yapmakla yine cezaevi içerisinde spor salonu inşa ederek orada yüzlerce sanığın yargılanmasının yolunun açılmasıyla davayı görmek konusunda başından itibaren hatta iddianame kendisine geldikten hemen sonra yetkili olduğuna karar vermiştir. Bizim yapmış olduğumuz bütün yetki itirazları beyhudedir ve boşa çıkmıştır. Çünkü mahkeme peşin hükümlüdür. İddianamenin kabulü prosedürü bu noktada baştan savma bir prosedüre dönüşmüştür. Nitekim iddianameyi 12. günde kabul etmeniz okumadan, okumadan kabul edildiğinin bizce göstergesidir. Çünkü fizik ve maddi kurallar ortadadır. 2500 sayfalık bir iddianameyi 12 günde okuma şansınız asla yoktur. Danıştay cinayetinin “

Mahkeme Başkanı: “ Kemal bey bu tür bu tür şeyleri kabul etmiyoruz yani iddianame okunarak kabul edildi. “

Sanık Kemal Kerinçsiz : “ ben aksi düşüncedeyim efendim. Danıştay cinayeti davasının 11 ağır ceza mahkemesinin elinden alınması için iktidar tarafından düğmeye basılmış yürütmeye tabi emir kulu savcıların tertip delilleriyle birleştirmenin yolu açılmıştır. Ve nitekim bu birleştirme bu tertip yollarıyla tertip yoluyla yeşil yargı yoluyla yapılmıştır. Yargıtay 9. ceza dairesine yapılan iktidar müdahalesiyle karar bozulmuş inşaat süreciyle başlatılan birleşme yolunda önemli bir adım atılmış ve sonuca gidilmiştir. Bilahare birleşmeye evet demek zorunda bırakılan Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin kararı arkasından mahkemenizin verdiği birleşmeye muvafakat ve davanın İstanbul da görülmesi kararları davanın başından itibaren yazılan senaryonun bir parçası haline geldi. Maalesef Türkiye cumhuriyetini teslim almış küreselci güçler kendisine tabi yargı gücünü de oluşturmuşlardır. Devlete hakim olan güç nasıl yapay Ergenekon örgütünü yaratmışsa yargılama sürecine de detaylı bir şekilde müdahale etmiş ve programlamıştır. Baştan verilen kararların aynen infazı bağımsız mahkemenin ve hakimlerin yapacağı iş değildir. 80’in üzerinde celse yaparak buradaki tüm sanıkları en iyi şekilde sorgulayan tanıyan delillerle yüz yüze gelen tüm yapılan tertiplerin bizzat beş duyusu ile görgüsüne duygusuna bilgisine sunulan heyet Danıştay cinayetinin azmettiricilerini bu sanıklar arasında aramaya karar vermişse hukukçu olarak diyeceğim hiçbir şey yoktur ve olamazda. Danıştay katillerini buradaki masum sanıklarla bir araya getirerek iktidarın ve güç odaklarının istedikleri büyük boy fotoğrafı onların hizmetine sunmak mahkeme heyeti için büyük bir vebaldir. Bu vebali taşıyacaksınız. Maalesef iktidarın tarikatla yapmış olduğu iş birliği sonucunda hazırladığı tertip başarıya da ulaşmıştır. Bir yargıcın bu çirkin tertibin içinde bulunacağına asla inanmıyorum. Mahkeme heyetinin bir üye haricinin iyi niyetli olması yeterli değildir. Asıl olan iktidara tabi olmamak hukukçu kimliğini ve bağımsızlığını koruyarak siyasetin kirliliğinden kendini koruyabilmektir. Bu davanın son derece sıcak bir ortam içerisinde yürütüldüğü de doğrudur. Mahkemenin soğumayan sıcak bir ortam içerisinde verdiği kararların hukukiliği mutlak suretle tartışılabilir. Nitekim mahkeme yargılamanın başından itibaren onarılmaz hatalar yapmıştır. Öncelikle iktidara tabi yargı görüntüsü vermiş tutuklu sanıkları hükümete ödenen kefaretin bedeli olarak tahliye etmemekle hukukun dışına taşarak direnç göstermiştir. “

Mahkeme Başkanı: “Kemal bey bu tür sözlerinizi kabul etmiyoruz. Mahkememiz bağımsız tarafsız ve adil bir şekilde yargılamayı yürütmektedir. “

Sanık Kemal Kerinçsiz : “ önemli olan icraatlarınızdır. “

Mahkeme Başkanı: “ her hangi bir ön yargının ve tertibin içerisinde değildir bunu hatırlatmak istiyorum. “



Sanık Kemal Kerinçsiz : “ efendim önemli olan icraatlarınızdır. Bu güne kadar hep sözlerle geldik. Ama yapmış olduklarınız o sözlerin doğru olmadığını ortaya koymuştur. Bizim inancımızda bu yöndedir. Şahsım adına söylüyorum. Şahsımın inançları bu yöndedir. Kovuşturma sürecine rağmen soruşturmayı savcıların keyfi tutumlarına terk ederek tertip delillerin yaratılmasına imkân ve cesaret vermiştir. Az önce ifade ettim. Bir savcı kovuşturma sırasında hangi hak ve hukukla sizin bilginizin dışında delil toplaya bilir. Böyle bir savcılık makamı bugüne kadar var mıdır böyle bir şey olabilir mi, siz söyleyin efendim. Siz söyleyin deyin ki nasıl hangi hakla bunu yapabiliyorsunuz diye bunu deyin ki biz size inanalım güvenelim. Ama bugüne kadar yapmış olduğumuz tüm müracaatlarda bir tek savcının yapmış olduğu suçtan ötürü adalet bakanlığında soruşturma için müracaat ettiniz mi. Osmancık olayında açıkça tertip olduğu belliyken zabıtlar bunu gösterirken yapmış oldukları tahrifatlar ortadayken hangi işlemlere müracaat ettiniz ki biz mahkemenin adil ve bağımsız olduğuna inanabilelim bize bunları söyleten sizlerin tasarruflarıdır. Sizlerin uygulamalarıdır. Sadece sözlerle bağımsız olduğunuzu ifade etmek tarafsızlığınızı ilan etmek bir şey ifade etmez. Ve bize bunu asla inandıramazsınız. En büyük sıkıntıda budur. Buradaki sanığın yargılama makamına inanmamasıdır. Bakın biz onlara alışığız onlar görevlerini yapıyorlar. İddia makamı tarafsız olmaya bilir her türlü suiistimalin içerisinde olabilir onlar gün gelir hukuk içerisinde hesabını verirler. Ama sizin böyle bir şansınız yok. Dedik ki peygamber postunda oturuyorsunuz değerli yargıcım değerli başkanım o kadar önemli yerdesiniz ki biz size bakıyoruz biz gözlerimizi açıyoruz sabahtan itibaren üçünüzü takip ediyoruz dördünüzü takip ediyoruz. Ama maalesef bugüne kadar 80–87 celsedir bu bakışlarımız hep boşa gitti. Umutlarımız gün geçtikçe sönüyor, farkında mısınız? Burada haksız ve masum insanları yıllardır yatırma durumuna getirdiniz. Neyin hangi kefaretin bedeli olarak kalıyoruz biz. Savcılık makamı ile adeta bütünleşmiş bir yargılama makamı bize burada yaşatılıyor. Bir kovuşturma süreci yaşatılıyor. Emniyet ve savcıların her türlü yasa dışılıklarına yerinde ve zamanında müdahale etmeyerek binlerce insanın mağduriyetine ve ülkenin rejim değişikliğine çanak tutmuştur bu mahkeme. Hepimizin ailesinde birer ikişer ölü vardır. Daha yakınımı yeni kaybettim. Dursun Koç denilen kişi maalesef iddia makamının yanlış işlemleri sonucunda rahatsızlanmasına yol açılmıştır. Hepimizin ailesinde bir iki ölü vardır bu şekilde hasta vardır. Bunların hesabını kim verecektir. Kuddusi Okkır cinayettir. 83. madde kapsamına girer. Onu tahliye etmeyen bütün yargıçlar sorumludur. Bütün iddia makamı sorumludur. 83 ten ve cinayetten yargılanmaları gerekir. Ama konjüktür müsait değil. Fakat istikbalde yargılanacaklardır. Davaya yön verici olmaktan çıkmış yürütmenin etkisindeki iddia makamına maalesef yargılama tabi olmuştur. Danıştay davasının İstanbul’a taşınması ve burada yargılanan insanlara bulaştırılması operasyonunda yer alarak zincirin bir halkası olması mahkemeyi affedilmeyecek tarihi bir yanılgının içine itmiştir. Bu talihsiz kararı vererek şahsımın ismini bu katillerle birlikte geçirterek yargılamanın yolunu açan bu heyete ne bu dünyada ne de ahirette hakkımı helal etmiyorum. Buradaki masum insanların veballerini bir ömür boyu taşıyacaksınız. Bırakınız bu süreçle ölen insanları bir insanın adaletsizliğe uğramasına bile tahammülsüz olan hukuk karşısında sizi asla hesabını veremeyeceğiniz vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Danıştay cinayeti konusunda verdiğiniz bu birleşme kararı sizleri bir ömür boyu takip edecek vicdanınızı rahatsız edecek ve yüreğinizi mutlak suretle sızlatacaktır. Çünkü o insanlarla beni burada yargılayamazsınız. Bu kararı vermek emin olunuz ki o vebali ömür boyu yaşayacaksınız. Bu soruşturma ve tertibin başından itibaren şahsıma ve masum insanlara yapılan adaletsizlikleri önce bir gün mutlak adaletin gerçekleşeceğine dair yitirmediğim mücadeleci hukukçu şahsiyetime yetemediğim ölçüde inancımdan ötürü ilahi adalete havale ediyorum. Ancak şunu unutmayınız ki bir sanık için adaletine güvenmediği yargıçlar tarafından yargılanmak kadar yaşamda daha büyük bir acı ve talihsizlik yoktur. Umarım siz değerli heyet bu acıyı hiç yaşamayın. Savcılara söyleyecek tek bir sözümüz yok. Gerçekten yok onlar başından itibaren görevlerini yapıyorlar. Ama siz ya değerli heyet siz ne yapıyorsunuz asıl sorunun cevabı bu az önce söylediğim gibi değerli başkanım bu konuda hiçbir çekilme tekrar söylüyorum çekilme ve ret talebim yok sizlerin vicdanlarına bırakıyorum. Sayın başkanım mahkeme sanık savunmalarının naklen yayınlanması konusunda gösterdiği titizliği maalesef delillerin değerlendirilmesinde gösterememiştir. Sanıklar mahkemenin yapmış olduğu yanlış tercihler sonucunda suçsuzluklarını duyuramamışlardır. Şehir merkezinin uzağında cezaevinin ortasında ki duruşma salonu icrası aleniyet ilkesine uygun bulmak mümkün değildir. Hep başından itibaren söyledim. Bu yargılamanın Beşiktaş ta yapılması gerekirdi. Kamuoyunun önünde yapılması gerekirdi. Kamuoyundan gizlendi saklandı. Adeta bizim sesimiz Trakya ovalarında yankı buluyor. Başka bir yerde yankı bulmuyor. Burada tarikat basınına teslim olduk. Başka hiçbir basın yok. Zaten istenilen de buydu. Kıyıda köşede uzaklaştırılmış bir yargılama, kamuoyundan uzak bunun aleni ve doğru olduğuna inanmak mümkün değildir. Bir de siz bunu lütfen şu yargılama bitiminde düşününüz bakalım burada yapılan bir yargılamanın ne kadar aleni ne kadar adil olabileceğini lütfen düşününüz ki, burada defalarca yayın talepleri vardı. Evet, yasanın 183. maddesinin lafsına baktığımızda belki doğrudur diyebilirsiniz ki yayın talebini kabullenmek mümkün değildir. Ama burada o yayın talebi sanığın lehine getirilen bir hükümse eğer burada yayın sanık lehine olabilecekse bunun zorlanması gerekirdi. Ben o inançtayım. Fakat Sayın mahkeme 183. maddeyi yayın konusundaki titizlikle uygularken bakınız 183. maddenin son fıkrasını asla uygulamadı. Devam eden soruşturma boyunca Ankara da poyraz köyde ve muhtelif yerlerde bomba kazı çalışmaları yapıldı. Peki Sayın yargıcım bu bomba kazı çalışmaları açıkça savcılar tarafından basının davet edilerek kuyuların içine inilerek kuyuların içinde çekimler yapılarak o dozerlerin çalışmaları bizzati defalarca görüntüler şeklinde savcının da sizlerin de bilgisi dahilinde basına sızdırılması ve gösterilmesi doğru mudur? Yasanın açık hükmü var yayın hakkının 183. maddeyi bize söylüyorsunuz hatırlıyorum. Peki 183. maddenin son cümlesi aynen şöyledir. Ses ve görüntü yasağı adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer tüm adli işlemlerin tamamında uygulanır der. Oradaki kazı çalışması adli bir işlem değil midir? Önce bunu koyalım ortaya. Kazı çalışması bir adli işlemdir. Adliye binasının dışında da ister soruşturma aşamasında olsun ister kovuşturma aşamasında peki sizler bunu televizyonlarda gördünüz basından gördünüz bunu 183. maddenin son fıkrasına uygun olmadığını gayet iyi biliyorsunuz. Mahkeme olarak neden müdahale etmediniz. Müdahale hakkınız var. Biz size buralardan efendim suç ihbarları getiriyoruz önünüze şikâyetlerimizi getiriyoruz. Pek hala bu konuda suç duyurusunda buluna bilirdiniz görevliler hakkında çünkü o kazı çalışmalarının başında poyraz köyde iki tane sözde Ergenekon savcısı hazır bulundu. Hazır bulunduğunu hep beraber gördük. Peki, bunların yaptığı yasalara aykırılıklar değil mi. yani yasaları hem sanıkların hem savcıların hatta tüm kamu görevlilerine uygulanırken eşit ve adaletli şekilde uygulayalım. O kazı çalışmalarının toplumda nasıl bir psikolojik etki yarattığının farkında mısınız? Bu kimin zararına buradaki sanıkların zararına değil mi bunun farkına varmamak mümkün değil. Bir davranış bilimi, Sayın başkanım burada bu soruşturma kapsamında başta Ankara ve poyraz köyde olmak üzere savcıların denetiminde ceza muhakemelerinin 183. maddesinin son fıkrasına aykırı olarak naklen yayın yapılan kazılar için görevli savcılar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etmekteyim. Açıkça bu hükmü ihlal etmişlerdir. 183 son fıkra ancak savcıların sadece adalet bakanlığının korumasında değil maalesef mahkemenin koruması altında da bulunduğundan bu talebimin de bir netice vermeyeceğine inanıyorum. Yine değerli başkanım soruşturma gizliliği savcılar tarafından bizzat ihlal edilmiştir. Bu davanın soruşturması başından itibaren başından itibaren yazılı ve görsel medyaya aynen aktarılmıştır. Neden sanık ve şüphelilerin şikâyetleri sonucunda bir kısım medya hakkında TCK’nun 285. maddesinden dava açılırken maalesef soruşturma savcılarının ve kolluk görevlilerinin hakkında tek bir soruşturma yoktur. Efendim ifadeler Sayın savcılıkta o zaman bu ifadeleri veren kim olabilir. Ya savcı ya kolluk, peki yürüyen ceza davalarına baktığınızda adalet bakanlığı birkaç defa yayınlamıştı istatistik çalışmalarını 400 küsur dava yürüyor demişti. O 400 küsur dava nedir biliyor musunuz değerli başkanım sanıkların ve bizzat savcıların yapmış olduğu basın yayın organları hakkındaki şikâyetler ve açılan davalar. Peki, basın yayın organlarına bu evrakları kim verdi. Savcılar vermedi mi veya kolluk vermedi mi. ya kolluk verdi ya savcı verdi. Savcının bizzat benim ifademi Sayın Mehmet Ali Pekgüzel verdi. Ama ertesi gün benim ifadem basında yer aldı. Peki, ben kimi suçlayacağım. Tabi sizi suçlayacağım. Mehmet Ali Pekgüzel’i suçlayacağım. Kolluk almadı ki beni. Siz niye verdiniz. Peki, niye hakkınızda tahkikat açılmadı, niye mahkeme şikâyet etmedi, bizim burada suç ihbarlarımızı dikkate alarak savcı hakkında gerekli olan işlemleri yapmadı. Ama maalesef savcılar da bu konuda mahkemenin koruması altında olduğunu görüyoruz. Olayı sadece basın yayın organlarına atmak veya kolluğa atmak çözüm değildir. Efendim başından beri ifade ettiğimiz gibi hiçbir şekilde riayet edilmeyen bir olay vardır. Ceza muhakemeleri kanunun 250–251. maddesi 250–251.maddesinde derki söz konusu bütün işlemlerin savcılıkça yerine getirilmesi gerekir. Peki, bu güne kadar yürütülen işlemlerde savcılıkça mı yerine getirildi. Sayın başkanım dosyanız huzurunuzda alınan ifadeler kimler tarafından alınmıştır. Ben sadece bunu avukatlar hakkında demiyorum. Diğer tüm sanıklar hakkında diyorum. 250–251–252 niye uygulamadınız. Açıkça yasa hükmü ama tüm soruşturma başından itibaren ki, devlet aleyhine cürümlerde soruşturmanın başından sonuna kadar ifadelerde almak üzere savcılık tarafından yapılması gerekir. Ama bu soruşturmada bu soruşturmanın %95’i kolluk tarafından yürütülmüştür. Delillerin toplanmasından tutun disketlerin çözümüne kadar bilgisayarların çözümüne evrakların belgelerin okunmasına kadar tamamı telefon dinleme tapelerinin çözümüne kadar hatta gizli belgelerin değerlendirilmesi kolluk tarafından yapılmıştır. Peki, siz 251 ve 252’yi hiç uygulamayı düşünmediniz mi ne zaman uygulanacak. Eğer uygulanamazsa neden bu hükümler konulmuş oraya. Gereksiz hükümler midir? O zaman olduğu gibi bütün soruşturmayı kolluğa verelim. Yasada da böyle bir değişiklik yapılsın. Maalesef Sayın başkanım usul yasası bu soruşturmada tarumar edilmiştir. Oysa usul özün dış kabuğudur. Siz dış kabuğu çatırdatırsanız çatlarsa özü koruyamazsınız. Fakat burada usul hükümlerine lüks olarak bakılmaktadır. Bütün usul hükümlerine ama zaman içerisinde özü de ortadan esası da ortadan kaldırdığı ortadadır. Usul ve esas bir birini tamamlayan kopmayan parçalardır. Bunlardan birini savsamak bütünü ve adaleti örseler. Bütün bunlar doğru hukuk ve adalet içindir. Ve hukukun yargıya olan söylemidir. Usulün bu kadar hoyratça çiğnendiği bir davada esas anlamda adil bir karar veremezsiniz. Mahkeme usulün çiğnenmesine baştan itibaren seyirci kalmıştır. Bakın buna çok açık bir iki örnek vermek istiyorum. Duruşmada iddianamenin kabulü kararı okunarak açıklanması gerekirken açılması gerekirken kabul kararı okunmamıştır. Bakınız çok açık bir usul hükmü bizim bunu size hatırlatmamıza gerek var mıydı? Bir davanın açılması açık bir şekilde iddianamenin kabulüne ilişkin kararın okunmasıyla başlar. Siz ne zaman okudunuz değerli başkanım bütün yetki itirazlarını usulü itirazları hallettikten sonra tuttunuz iddianamenin kabulüne ilişkin kararı okudunuz. Bakın usul hükümlerine ne kadar riayetsizlik olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Bunu da bizim itirazımız üzerine okuyorsunuz. Önce itirazımızı reddediyorsunuz sonra da okumak zorunda kalıyorsunuz. Biliyorsunuz ki yarın öbür gün bu bozulacak diye, ikincisi iddianamenin özetlenerek okunması, bu konuda birçok tartışma çıktı 191/3b ne der, iddianame okunur der. Özeti okunmaz der. Peki, şunu da sormak lazım siz hangi iddianamenin özetini okuttunuz okudunuz Sayın değerli başkanım, hangi iddianamenin kime göre özet bu özet bana göre farklı size göre farklı iddia makamına göre özet farklıdır. Ama maalesef okuttuğunuz özetin ne olduğunuzun farkında değiliz. Usul hükümleri pazarlık kaldırmaz ve siz pazarlıkla burada iddianamenin usul hükümlerini okuttunuz uygulattınız. Olmaz böyle bir şey ceza usul hükümleri kamu düzenindendir sanıklarla savcılık ve yargılama makamı arasında pazarlık konusu olmuştur. Ve bu pazarlıkla iddianamenin savcıya göre olan özeti okunmuştur. Bu bir aşikâr hukuk ihlalidir. Görülmemiş bir hukuk skandalıdır. Maalesef hep beraber buna seyirci kaldık. Buna en azından ikinci davada 20 Temmuzdan sonra yapmayınız diye söylüyorum. Çünkü az önce söyledim çok önemli bir kural usul hükümleri asla pazarlık kaldırmaz. Ama yapıldı.”

Mahkeme Başkanı: “kemal bey iddianamenin kabul kararından önce bir takım talepleriniz oldu, önce o talepler konusunda karar verdik, daha sonra iddianamenin kabul kararını okuduk. “


Yüklə 368,89 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin