T. C. Yargitay hukuk dairesi



Yüklə 189,03 Kb.
səhifə3/4
tarix28.11.2017
ölçüsü189,03 Kb.
#33188
1   2   3   4

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/1949

K. 2010/9008

T. 15.6.2010

 

ORTAK YERLER ( Apartman Yöneticisinin Çatı Katına Kat Maliklerinin Çıkışını Engelleyecek Biçimde Kilitli Kapı Yapamayacağı – Yapıldığında İsteyen Kat Malikine Anahtarı Vermek Zorunda Bulunduğu )



• APARTMAN YÖNETİCİSİ ( Çatı Katına Kat Maliklerinin Çıkışını Engelleyecek Biçimde Kilitli Kapı Yapamayacağı/Yapıldığında İsteyen Kat Malikine Anahtarı Vermek Zorunda Bulunduğu – Ortak Alanlardan Yararlanma Hak ve Yetkisi )

• ÇATI KATINA KİLİTLİ KAPI YAPILMASI ( Ortak Yer/İsteyen Kat Malikinin Anahtar Alabileceği – Apartman Yöneticisinin Kapı Yapmak Ya da Mevcut Kapıyı Kilitleme Yetkisi Olmadığı )

• KAT MALİKLERİNİN ORTAK YERLERDEKİ HAKLARI ( Apartman Yöneticisinin Çatı Katına Kat Maliklerinin Çıkışını Engelleyecek Biçimde Kilitli Kapı Yapamayacağı – Yapıldığında İsteyen Kat Malikine Anahtarı Vermek Zorunda Bulunduğu )

 

634/m. 4, 16



 

ÖZET : Apartman yöneticisi çatı katına kat maliklerinin giriş çıkışını engellemek için bu bölüme kilitli kapı yapmak veya mevcut kapıyı kilitleme yetkisine sahip değildir. Güvenlik nedeniyle de olsa kapının kilitlenmesi durumunda anahtarın bir tanesinin isteyen kat maliklerine verilmesi zorunludur.

 

DAVA : Dava dilekçesinde ortak yer çatıya çanak anten kurulmasına engel olunmasının engellenmesi ve muarazanın giderilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın konusuz kalması nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.



 

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:



 

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı yöneticinin apartmanın çatıya çıkış kapısını kilitli tutmak suretiyle çatıya çıkışını engellediğini ileri sürerek yöneticinin söz konusu müdahalesinin önlenmesi ve muarazanın giderilmesini istemiş, mahkemece yargılama sırasında apartman tarafından tüm kat maliklerinin yararlanabileceği şekilde çatıya ortak anten tesisatı kurulduğu anlaşıldığından konusuz kalan davanın reddine karar verilmiştir.

 

Kat Mülkiyeti Yasasının 16.maddesine göre kat malikleri anataşınmazın bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar. Öte yandan aynı Yasanın 4.maddesi uyarınca çatılar Kat Mülkiyeti Yasasına göre ortak yer sayılmaktadır. Yukarıda değinilen Yasa hükümleri uyarınca tüm kat malikleri ortak alanlardan yararlanma bu yerlere girip çıkabilme hak ve yetkisine sahiptirler. Somut olayda olduğu gibi yönetici çatı katına kat maliklerinin giriş çıkışını engellemek için bu bölüme kilitli kapı yapmak veya mevcut kapıyı kilitleme yetkisine sahip değildir. Güvenlik nedeniyle de olsa kapının kilitlenmesi durumunda anahtarın bir tanesinin isteyen kat maliklerine verilmesi zorunludur.



 

Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davanın kabulüne ve muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.



 

 

 



 

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/20945

K. 2009/654

T. 26.1.2009

 

APARTMAN YÖNETİCİSİNDEN TAZMİNAT TALEBİ



( Çatı Tamirinde Yönetim Kurulu Kararına Uymayarak Yükleniciye İşin Karşılığından Fazla Ödeme Yapması – Yönetici ve Yüklenicinin Davacıya Zincirleme Sorumluluğu Bulunup Öncelik Sözkonusu Olmadığı )

• TAZMİNAT TALEBİ ( Yöneticinin Çatı Tamirinde Yönetim Kurulu Kararına Uymayarak Yükleniciye İşin Karşılığından Fazla Ödeme Yapması – Zarar Görenin Zararını Yönetici ve Yükleniciden Ayrı Ayrı Veya Birlikte İsteyebileceği Gibi Sadece Birisinden de İsteyebileceği )

• ZİNCİRLEME SORUMLULUK ( Aynı Zararın Birden Fazla Kişinin Eylemlerinden ve Farklı Hukuki Nedenlerden Oluşması/Zarar Görenin Zararını Ayrı Ayrı Veya Birlikte İsteyebileceği Gibi Sadece Birisinden de İsteyebileceği/Öncelik Sözkonusu Olmadığı )

• ZARARIN BİRDEN FAZLA KİŞİNİN EYLEMLERİNDEN VE FARKLI HUKUKİ NEDENLERDEN OLUŞMASI ( Öncelik Sözkonusu Olmadan Zarar Görenin Zararını Ayrı Ayrı Veya Birlikte İsteyebileceği Gibi Sadece Birisinden de İsteyebileceği – Zincirleme Sorumluluk )

 

818/m. 50, 51



 

ÖZET : Dava, apartman yöneticisi olan davalının çatı onarımı işinde basiretsizliği nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davalı, yönetim kurulu kararına ve apartman çıkarlarına aykırı olarak ilk iki ay içinde yapılan işin karşılığından fazla tutarda yükleniciye ödeme yaparak özensiz ve basiretsiz davrandığı için davacıya karşı sorumludur. Yüklenici de yaptığı sözleşme dolayısıyla davacıya karşı başka hukuki nedenle sorumlu bulunmaktadır. BK. nun 50. ve 51. maddesindeki düzenlemeler gözetildiğinde davalı ve yüklenicinin davacıya karşı zincirleme sorumluluğu bulunmaktadır. Aynı zararın birden fazla kişinin eylemlerinden ve farklı hukuki nedenlerden oluşması durumunda zarar gören, zararını ayrı ayrı veya birlikte isteyebileceği gibi sadece birisinden de isteyebilir. Zincirleme sorumlular arasında sorumluluk önceliği sözkonusu değildir.

 

DAVA : Dava dilekçesinde 4727 YTL tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.



 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

KARAR : Dava, apartman yöneticisi olan davalının çatı onarımı işinde basiretsizliği nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davalı en ucuz teklif verenle sözleşme yapıldığını, yüklenicinin işi yarım bırakması nedeniyle hukuki yollara başvurulduğunu, yükleniciye yapılan iş kadar ödeme yaptığını savunmuştur. Mahkemece, uğranılan zararın öncelikle yükleniciden alınması gerektiği belirtilerek dava reddedilmiştir.



 

Çatı onarımı için alınan yönetim kurulu kararında, yükleniciye başlangıçta %25 avans verileceği, iş görülürken %25 daha ödeme yapılacağı , kalan %50 nin ise işin bitiminde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalının ihale bedelinin yarısından ve yapılan iş miktarından fazla tutarda yükleniciye ödeme yaptığı bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Davalı, yönetim kurulu kararına ve apartman çıkarlarına aykırı olarak ilk iki ay içinde yapılan işin karşılığından fazla tutarda yükleniciye ödeme yaparak özensiz ve basiretsiz davrandığı için davacıya karşı sorumludur. Yüklenici de yaptığı sözleşme dolayısıyla davacıya karşı başka hukuki nedenle sorumlu bulunmaktadır. BK. nun 50. ve 51. maddesindeki düzenlemeler gözetildiğinde davalı ve yüklenicinin davacıya karşı zincirleme sorumluluğu bulunmaktadır. Aynı zararın birden fazla kişinin eylemlerinden ve farklı hukuki nedenlerden oluşması durumunda zarar gören, zararını ayrı ayrı veya birlikte isteyebileceği gibi sadece birisinden de isteyebilir. Zincirleme sorumlular arasında sorumluluk önceliği sözkonusu değildir. Tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmemek kaydıyla davacının zararını davalıdan da istemesi olanaklıdır.

 

Davacı, yükleniciye yapılan tüm ödemelerden davalının yaptığı kısmi ödemeyi indirerek arta kalanı istemektedir. Bilirkişi raporunda davalının yükleniciye 1650 YTL fazla ödeme yaptığı belirlenmiştir. Bu miktardan davalının yaptığı 823,00 YTL ödeme indirilmek suretiyle kalan zarar miktarı olan 827,00 YTL’nin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, mahkemece davanın reddedilmesi doğru görülmemiştir.



 

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.01.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 



T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2000/11-183

K. 2000/183

T. 10.10.2000

 

APARTMAN YÖNETİCİSİNİN HİZMET NEDENİYLE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMASI



• SUÇ

• SUÇ KASTI

 

765/m.508, 510



 

ÖZET : Her ne kadar hukuk mahkemesinde sanığın apartman yönetimine borçlu olduğuna karar verilmiş ve bu hüküm kesinleşmiş ise de; sanığın yönetici olduğu dönemde kat malikleri ile yönetim tarzı konusunda anlaşmazlıkları bulunduğu, sanığın apartmana borçlu olduğu saptanan miktarı kendisine haksız menfaat sağlamak için değil, borçlu olmadığı düşüncesi ile hesapta bulundurmadığı, borçlu olduğunun bildirilmesi üzerine ketim veya inkar yoluna gitmeyip yasal faizi ile birlikte apartman hesabına yatırdığı anlaşılmakla olay hukuki nitelikte olup güveni kötüye kullanma suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı sonucuna varılmıştır.

 

DAVA VE KARAR : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçundan sanık Mehmet Demirtaş’ın TCY. nın 510, 522, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4/1, 6. maddeleri uyarınca 3.300.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin Ankara 11. Asliye Ceza ,Mahkemesince verilen 27.10.1998 gün ve 717/1041 sayılı hüküm sanık vekillerinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen



 

Yargıtay 11. Ceza Dairesince 3.12.1999 gün ve 5711/8400 sayı ile;

 

“Apartman maliklerinin yönetici sanıktan 45.977.356 lira alacaklı olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, sanığın bu meblağı suç işleme kastı ile mal edindiğine ilişkin açık ve kesin deliller gösterilip tartışılmadan mahkumiyetine hükmolunması” isabetsizliğinden bozulmuştur.



 

Yerel Mahkeme ise 31.5.2000 gün ve 123/539 sayı ile:

 

“Sulh Hukuk Mahkemesi dosyası ve içindeki diğer delillerle, sanığın apartman maliklerine 45.977.356 TL. borçlu olduğu kuşkusuzdur. Bu meblağ kendisine emanet olarak verilmiştir, sanık kendisine tevdii edilen bu parayı usulüne uygun olarak harcayıp belgelendirmek zorundadır. Kullanması veya mal edinmesinin suç olduğunu bilmesi gereken sanık bu parayı mal edinmiştir, mal edinme emniyeti suistimal kastı dışında bir nedenle olamayacağından, sanığın eylemi sübuta ermiştir.” Gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.



 

 

Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından istenildiğinden dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 7.9.2000 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.



 

YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:

 

Sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıkta suç kastının bulunup bulunmadığı, diğer bir anlatılma yüklenen suçun manevi öğesi itibariyle oluşup oluşmadığına ilişkindir.



 

Katılan ve sanığın da oturdukları binanın 5.6.1994 günü yapılan kat malikleri toplantısında alınan karar uyarınca, denetçi seçilen katılan Ahmet M. K’nun 1993/1994 dönemine ilişkin olarak hazırladığı 10.6.1994 tarihli denetim raporunda, apartman yöneticisi olan sanığın kat maliklerinden toplanan paralarla ilgili olarak banka hesabı açacağı yerde, paraları kişisel hesabında tuttuğu, deftere mükerrer harcamaları işlediği ve belgesiz harcama yaptığı, kırtasiye ve telefon harcamalarının fahiş olduğu, ayrıca önceki dönemlerde yöneticiye ücret tayin edilmediği halde yöneticinin kendine ücret tayin ettiği, hesaplar arasında 33.536.260 lira farkın bulunduğu belirtilmiştir.

 

30.1.1995 tarihinde sanığın yöneticilikten istifa etmesi üzerine, katılan denetçi Ahmet M. Kılıçoğlu’nun 4.2.1995 tarihli daveti üzerine 20.5.1995 tarihinde çoğunluk sağlanamadığından 21.5.1995 günü toplanan kat malikleri kurulunda; “eski yöneticinin kesin hesap raporu ve bankadaki durumu bildirmemiş olması nedeniyle ibranın bu durum aydınlanıncaya kadar ertelenmesi,” kat maliki olmayan Muammer Çelen’in yönetici, katılanın ise denetçi seçilmesine karar verilmiş, toplantıda çoğunluğun kendisinde olduğunun savunan sanıktan vekaletname istenmesi üzerine toplantıyı terkettiği, incelenen karar defterinden anlaşılmıştır.



 

Sanık tarafından 21.2.1995 tarihli olağanüstü kat malikleri kurulunda alınan kararlar ve seçilen yöneticinin yaptığı işlemlerin iptali istemiyle 23.2.1995 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesine dava açılmış; mahkemece 28.12.1995 gün ve 279/1294 sayı ile kararın yönetici seçimine ilişkin bendinin iptaline hükmedilmiş, davalılar tarafından açılan karşılık dava da ise, eski yönetici ( sanıktan ) yöneticilik döneminden kalan 55.036.360 liranın yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi istenilmiş, istemin 21.090.300 liralık kısmının kabulüne ilişkin hükmün Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 15.6.1996 gün ve 4225/4719 sayılı ilamı ile bozulması üzerine, bozma doğrultusunda araştırma yapılarak, 16.7.1998 gün ve 1020/738 sayılı karar ile 45.977.356 liranın 30.5.1994 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş, olup bu hüküm kesinleşmiştir.

 

Sanık ilk kararla hüküm altına alınmış olan 21.090.300 lirayı faiziyle birlikte, dava lehine sonuçlandığı takdirde tahsil etmek koşuluyla 36.130.000 olarak apartman ortak hesabına yatırmıştır.



 

Mülkiyetin korunması amacıyla kabul edilen ve Türk Ceza Yasasının 508. maddesinde yer alan güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, faile geri verilmek veya muayyen bir biçimde kullanılmak koşuluyla tevdi veya teslim edilen taşınır bir malın, fail tarafından, kendisi veya başkası yararına satılması, rehnedilmesi, kullanılmak suretiyle miktarı ve değerinin azaltılması, malın teslim veya tevdii edildiğinin inkarı, alınan mal yerine daha değersiz bir mal verilmesi veya bir bölümünün alınıp yerine daha değersiz bir şey katılarak aynı miktar veya hacimde geri verilmesi, failde suç kastının bulunması suçun kendisi veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi gerekmektedir.

 

Mal ya da şey, faile; meslek ve sanat, ticaret, hizmet nedeniyle ya da emanet olarak veyahut idare etmek üzere tevdi edilmişse veya teminat olarak teslim edilmişse, TCY.nın 508. maddesi ile değil suçun nitelikli halinin düzenlendiği 510. madde ile uygulama yapılacaktır.



 

Ceza Hukukunda cezalandırılabilir bir eylemin varlığından, başka bir söylemle “suçtan” söz edebilmek için, isnat yeteneğine sahip bir kişinin kusurlu iradesinin yarattığı icrai veya ihmali bir hareketin meydana getirdiği, yasada yazılı tipe uygun, hukuka aykırı ve yaptırım olarak bir cezanın uygulanmasını öngören bir eylem gerekmektedir, öğreti ve uygulamada; kısaca kanunilik ( tipiklik ), hukuka aykırılık, maddi ve manevi öğe olarak adlandırılan bu dört öğeden birinin eksikliği halinde suçtan bahsedilemez.

 

Somut olay bu belirlemeler ışığında ele alınıp değerlendirildiğinde, her ne kadar hukuk mahkemesinde sanığın apartman yönetimine 45.977.356 lira borçlu olduğuna karar verilmiş ve bu hüküm kesinleşmiş ise de; sanığın yönetici olduğu dönemde kat maliklerinden bir kısmı ile aralarında yönetim tarzı konusunda anlaşmazlıkları bulunduğu, bir kısım alacakları ancak yargı kararı ile tahsil edebildiği, bir kısım harcamaların ise belgelendirilmesinin mümkün olmadığı, sanığın apartmana borçlu olduğu saptanan miktarı kendisine haksız menfaat sağlamak için değil, borçlu olmadığı düşüncesiyle hesapta bulundurmadığı, borçlu olduğunun bildirilmesi üzerine katim veya inkar yoluna gitmeyip yasal faizi ile birlikte apartman hesabına yatırdığı anlaşılmakla olay hukuki nitelikte olup güveni kötüye kullanma suçunun yasal öğeleri itibariyle oluşmadığı sonucuna varılmıştır.



 

Bu itibarla Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, ilk hükümde direnilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.

 

 



 

 

 



 

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/6918

K. 2008/11718

T. 10.11.2008

 

KAT MALİKLERİ KURULUNCA YÖNETİCİ ATANMASI



( Anataşınmaza Yapılan Kat Malikleri Kurulu Toplantısında Yasal Yönetici Seçildiğinden Mahkemece Davalı Yöneticinin Sözü Edilen Borçları Yatırmamakta Herhangi Bir Kusuru Bulunup Bulunmadığının Araştırılması Gerektiği )

• YÖNETİCİNİN KUSURLU BULUNUP BULUNMAMASI ( Kat Malikleri Kurulu Toplantısında Yasal Yönetici Seçildiğinden Mahkemece Davalı Yöneticinin Sözü Edilen Borçları Yatırmamakta Herhangi Bir Kusuru Bulunup Bulunmadığının Araştırılması Gerektiği )

• APARTMAN YÖNETİCİSİNİN SORUMLULUĞU ( Anataşınmaza Yapılan Kat Malikleri Kurulu Toplantısında Yasal Yönetici Seçildiğinden Mahkemece Davalı Yöneticinin Sözü Edilen Borçları Yatırmamakta Herhangi Bir Kusuru Bulunup Bulunmadığının Araştırılması Gerektiği )

• YÖNETİCİ ATANMASI ( Kat Maliklerinin Hem Sayı Hem de Arsa Payı Bakımından Çoğunluğu Tarafından Atanacağı )

 

634/m.34


 

ÖZET : Kat Mülkiyeti Yasasının 34. maddesine göre yönetici, kat maliklerinin hem sayı hem de arsa payı bakımından çoğunluğu tarafından atanır. Yasanın bu buyurucu hükmü dikkate alındığında anataşınmaza, yapılan kat malikleri kurulu toplantısında yasal yönetici seçildiğinden mahkemece davalı yöneticinin sözü edilen borçları yatırmamakta herhangi bir kusuru bulunup bulunmadığının araştırılması bakımından işin esasına girilerek toplanacak delillere ve oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmesi gerekir.

 

DAVA : Dava dilekçesinde davalının yönetici olduğu dönemde ödenmeyen SSK prim borçları ve su paraları nedeniyle oluşan 5.750 YTL.lik zararın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:



 

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı İbrahim Uygur’un yöneticilik yaptığı dönemde 2004 yılı Şubat-Aralık, 2005 Ocak-Şubat dönemine ait aidatları düzenli olarak topladığı halde bu döneme ait olan SSK prim borçlarını ve İz-Su’ya olan su borçlarını ödememesi nedeniyle kat maliklerinin 3.959 YTL SSK prim borcu ile gecikme faizleri, 1.791 YTL su borcu ile bunun faizi ödemelerine neden olduğunu ileri sürerek bu miktar alacağın tahsilini istemiş, mahkemece davalının yeni yönetici seçilmesine ilişkin kat malikleri kurulu kararı bulunmadığından bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.

 

Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, özellikle 11.1.2004 günü alınan ve kat malikleri karar defterine yazılmış bulunan karar içeriğinden; 26 bağımsız bölümden oluşan anataşınmazın 23 kat maliki ile alınan kararda yönetimin yeni yönetici İbrahim Uygur’a devredildiği anlaşılmaktadır.



 

634 Sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 34. maddesinin dördüncü fıkrasına göre yönetici, kat maliklerinin hem sayı hem de arsa payı bakımından çoğunluğu tarafından atanır. Yasanın bu buyurucu hükmü dikkate alındığında anataşınmaza, yukarıda değinilen tarihte yapılan kat malikleri kurulu toplantısında yasal yönetici seçildiğinden mahkemece davalı yöneticinin sözü edilen borçları yatırmamakta herhangi bir kusuru bulunup bulunmadığının araştırılması bakımından işin esasına girilerek toplanacak delillere ve oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.


MADDE :

T.C.
Yargıtay
18. Hukuk Dairesi



Esas No:2015/3119
Karar No:2015/17454
K. Tarihi:30.11.2015 
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Dava dilekçesinde, 13.04.2013 ve 19.04.2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantılarının iptali talep edilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:


Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
Davacı dilekçesinde, 13.04.2013 tarihli ...kat malikleri olağan üstü genel kurulunda 2012-2013 döneminin onaylandığı kesin hesaplarına ilişkin 7. maddenin, 2013-2014 dönemi apartman aidat avans ödemelerine ilişkin 9. maddenin, kanuna ve yönetim planına ayrkırı alınan kararların iptalini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 20. maddesine göre kat maliklerinden herbiri anataşınmazın ortak gider ve aidatlarına ve bu giderler için toplanacak avansa aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça arsa payı oranında katılmakla yükümlüdürler. Ayrıca kat malikleri kendi bağımsız bölümlerinin durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz. 
Yönetim planının 7. maddesinin a, b, c bentlerinde KMK'nın yukarıda bahsedilen 20. maddesine paralel düzenlemeler bulunmasının yanı sıra, bodrum ve zemin kattaki bağımsız bölüm maliklerinin asansörle ilgili hiçbir masrafa katılmayacağı da düzenlenmiştir. 
Bilirkişi raporunda; bodrum ve zemin katlardaki 1-2-3 nolu bağımsız bölümlerin maliki olan davacının 2012-2013 dönemine ilişkin ödemesi gereken ortak gider avansının 9.634,56 TL olmasına rağmen fiilen ödenen miktarın 19.000 TL olduğu, buna göre 9.365,44 TL fazla ödeme yapılmış olduğu, 12.05.2012 tarihli kat malikleri kurulu kararı ile işletme projesinin itirazsız onaylandığı, kesin hesabın onaylanmasına ilişkin 13.04.2013 tarihli kat malikleri kurulunun 7 no'lu 

kararının ise davacının muhalefet şerhine rağmen onaylandığı, tespit edilmiş olup, kesinleşmiş 2012-2013 dönemi işletme projesi kapsamında toplanan 1.500 TL'nin kesin hesabın onaylanması aşamasında iptalinin talep edilemeyeceği gerekçesiyle davacının fazla ödemeye ilişkin talep hakkının olmadığı belirtilmiş, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Davacının ödemesi gereken ortak giderden fazla ödemede bulunmasının yasa ve yönetim planına aykırı olması nedeniyle, mahkemece yasanın yukarıda değinilen hükmü ve yönetim planı dikkate alınıp, davacının süresinde açtığı davasının bu yönden kabulü ile 13.04.2013 tarihli kat malikleri kurulunun 7 no'lu kararının iptaline ve fazla ödemenin iadesine karar vermek gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.


Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi. 




Yüklə 189,03 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin