Tafa İzzet Efendi'den hat dersleri almış



Yüklə 1,2 Mb.
səhifə3/28
tarix11.01.2019
ölçüsü1,2 Mb.
#94736
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   28

ni'î-cArabî, Kitâbü'n-Nahvi'î-(Arabîyi ve görevli olarak gezdiği Kuzey Afrika'da gördüğü anıt mezarların kitabelerinden derlediği bir eser daha kaleme almıştır {Description de l'Afrique, editörün önsö­zü, s. i. XXn-XXIII; Abdurrahman Ha-mîde, III |1404/!984|, s. 504-524).

Hasan el-Vezzân'ın hayatı ve seyahat­namesi son zamanlarda yeniden ilgi çek­meye başlamıştır. Amin Maalouf un 1986'da Leon l'Africain adıyla yayımla­dığı Fransızca eseri birçok dünya diliyle beraber Türkçe'ye de tercüme edilmiştir (trc. Sevim Raşa, Afrikalı Leo, İstanbul 1993).

BİBLİYOGRAFYA :

Hasan el-Vezzân, Vaşfü İfrîktyye, tercüme edenlerin mukaddimesi, 1, 5-23; M, 242; a.mlf.. Description de l'Afrique (ed. Ch. Sche-fer), Paris 1896, editörün önsözü, s. [-XXIII; H. Derenbourg, Catalogue des manuscdts ara­bes de t'Escorial, Paris 1884, I, 410; L Massİg-non, Le Maroc dans les premieres annees du XVF siecle, tableau geographique d'apres Leon l'Africain, Alger 1906, s. 4-10, 22-67; a.mlf., "Leon, Afrikalı", İA, VII, 32; H. deCas-tries. Les sources inedites de l'histoire du Ma­roc; archiue et bîbliotheque de France, Paris 1926, III, s. XII; Paris 1954, IV, s. VII; a.e.: Archiue d'Angleterre, Paris 1935, II, 271; III, 373; Brockelmann, GAL Suppt., II, 710; A. Codazzi, "DelS'unico manoscritto conosciuto deli' 'Cos-mografıa dell'Africa1 di Giovanni Leone l'Af-ricano", International Geographical Con-gress (Lisbon 1949). Comptes Rendus, Lis-bon 1952, IV, 225-226; a.mlf. "il trattato dell'arte metrica di Giovanni Leone Africa-no", Studi orientalistici in onore di Giorgio Leui delta Vida, Roma 1956, I, 180-198; I. Krachkovsky. Târihu'l-edebi'l-coğrâfiyyi'l-'Arabt (trc. Selâhaddin Osman Hâşim), Kahire 1963, 1, 450-455; Necîb el-Akiki, el-Müsteşri-kün, Kahire 1964,1, 136-137; Muhammed Hac­ri. et-Hareketü'l-fıkriyye bi'l-Mağrİb fi 'ahdi's-Sa'diyyîn, Rabat 1397-98/1977-78, I, 25-26; II, 348-349; Thomas F. Glick. "Leo The Afri-can", DSB, VIII, 190; Abdurrahman Hamîde. "el-Hasan b. Muhammed el-Vezzân ez-Zeyyâtî", Buhüşü'l-mü'temeri'l-coğrâftyyi'l-lslâmiyyi'l-euuel, Riyad 1404/1984, 111, 501-524; a.mlf., "Hasan b. Muhammed el-Vezzân", MeusCfa-tü'l-hadâreti'l-İslâmiyye, Amman 1989, s. 72-74; R. Brunschvig, "Leon l'Africain et l'em-bouchure du Chelif", RAfr., sy. 79 (1936), s. 599-604; R. Mauny, "Notes sur les 'Grandes voyages1 de Leon l'Africain", Hesperis, XLI, Paris 1954, s. 379-394; Cemâl Zekeriyyâ Kasım, "Kİtâbü Vaşfi İfrîkiyye ve târîhihâ İi'l-Hasan b. Muhammed el-Vezzân", Hauliyyâtü Külliy-yeti't-Âdâb, Câmİ'atü 'Ayni'ş-şems, II, Kahire 1968, s. 279-307; J. - C. Garcin. "Jean-Leon l'Africain et 'AydhatT, Alsl., XI (1972), s. 189-209; H. J. Fisher, "Leo Africanus and the Son-ghay Conquestof Hausaland", The Internation­al Journal of African Historical Studies, Xl/1, New York 1978, s. 86-112; Ed., "Leo Africanus",

£P(İng.).V, 723-724. |T|

İRİ Mustafa L. Bilge

HASAN b. ZEYD

Ebû Muhammed el-Hasen

b. Zeyd b. el-Hasen b. Alî b. Ebî Tâlib

el-Kureşî el-Hâşimî

(ö. 168/785}

Hz. Hasan'ın torunu,

Abbâsîler'İn Medine valilerinden.

L J


Muhtemelen 83 (702) yılında Medine'­de doğdu. Ali evlâdı içindeki ilk Abbasî taraftan olarak bilinir. Devrinde Hâşimo-ğullan'nın saygı duyulan isimlerinin ba­şında yer alıyordu. Fazileti, dürüstlüğü ve dindarlığı sayesinde Abbasî halifeleriy-le iyi münasebetler içinde olmuştur. Kızı Ümmü Külsûm, ilk Abbasî halifesi Ebü'I-Abbas es-Seffâh ile, diğer kızı Nefise es-Seyyide, Ca'fer es-Sâdık'ın oğlu İshak el-Mütemin ile evlendi. İkinci Abbasî halife­si Ebû Ca'fer el-Mansûr, Hasan b. Zeyd'i 149 Ramazanında (Ekim 766) Medine'ye vali tayin etti (Halîfe b. Hayyât, et-Târîh, s. 435). Ancak halife ISSte (772), muhte­melen, o sıralarda Medine'de zekât me­muru olarak görevlendirilen hadis hafızı Fûleyh b. Süleyman'ın kışkırtması sebe­biyle onu görevden aldı ve hapsettirip mallarına el koydurdu. Yerine Abdüssa-med b. Ali b. Abdullah b. Abbas'ı tayin et­ti. Mansur'un veliahdı olan oğlu Muham­med el-Mehdî ise valiye gizlice mektup göndererek ona iyi davranılm asını istedi. Ancak halifenin ölümüne kadar hapsedi­len Hasan b. Zeyd, Mehdî- Billâh tarafın­dan hapisten çıkarıldı; mallan ve itibarı İade edildi. Hatta Mehdî-Billâh, yanın­dan hiç ayırmadığı Hasan'la birlikte 168 (785) yılında hac içinyola çıktıysa da yol­da yeterli su bulunmadığı için bir süre son­ra geri döndü. Hasan b. Zeyd ise geri dön­meyi kabul etmeyerek yola devam etti, fakat Medine'nin doğusunda Hacir deni­len yerde vefat etti ve oraya defnedildi.

Hasan b. Zeyd babası Zeyd b. Hasan, Abdullah b. Abbas'ın kölesi İkrime el-Ber-berî, Abdullah b. Ebû Bekir b. Muham­med. Abdullah b. Hasan b. Hasan ve Mu-âviye b. Abdullah b. Ca'fer'den rivayette bulunmuş; İbn İshak. İbn Ebû Zi'b. Ab-durrahman b. Ebü'z-Zinâd. Mâlik b. Enes, Ebû Uveys ve oğlu İsmail b. Hasan da kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. İbn Sa'd, İbn HiDbân ve İbn Hacer el-As-kalânî tarafından "sika. sadûk"ve "fâzıl" olarak tavsif edilir. Muhammed, Kasım. Ali, İbrahim. Zeyd, îsâ, İsmail, İshak. Ab­dullah adlı dokuz oğlu ve iki kızı olmuştur (İbn Sa'd. s. 386).

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Sa'd. et-Tabakât: et-mütemmlm, s. 386-397; Halîfe b. Hayyât. et-Târîh fömerî). s. 435; a.mlf., et-Jabakât (Zekkâr). II, 681; Taberî, Tâ­rih (de Coeje), IH, 149, 258, 358-359, 377, 400 vd, 453-454; İbn Hibbân. eş-Şikât, VI, 160; Hatîb. Târîhu Bağdad, VII. 309-313; Zehebî, Mizânü'l-iHidal, I, 492; a.mlf.. Tarîhu'l-İslâm: sene 161-170, s. 129-131; İbn Hacer. Tehzı-bü't-Tehzîb, II, 279; Ziriklî. el-Aclâm, II, 205-206; A'yânü'ş-Şî'a. V, 75-80; Fr. Buhl. "Ha­san", İA, V/l, s. 313; a.mlf.. "al-Hasan b. Zayd", EP (İng). III, 244-245.

ıSS Ethem Ruhi Fiğlalı

HASAN b. ZİYÂD

Ebû Alî el-Hasen b. Ziyâd el-Ensârî el-Kûfî el-Lü'lüî

(ö. 204/819)

Ebû Hanîfe'nin

önde gelen talebelerinden

müctehid âlim.

L J


Doğum tarihi hakkında temel kaynak­larda bir kayda rastlanmamakla birlikte bazı araştırmacılar 116 (734) yılı dolayla­rında dünyaya geldiğini söylemektedir­ler (Sezgin, 1,433). Babası inci ticareti yap­tığı için Lü'lüî nisbesiyle anılır. Aslen Kû-feli olup daha sonra Bağdat'a yerleşti. Bir süre Ebû Hanîfe'nin derslerine devam et­ti; onun vefatından sonra talebeleri Zü-fer b. Hüzeyl ve Ebû Yûsuf ile Dâvûd et-Tâîve Ebû Hanîfe'nin oğlu Hammâd'dan fıkıh dersleri alarak Hanefî mezhebinde ictihad seviyesine ulaştı. Hadis dinledi­ği hocalar arasında İbn Cüreyc, Mâlik b. Miğvel. Vekî" b. Cerrah. Eyyûb b. Ukbe, Hasan b. Umâre, îsâ b. Ömer el-Hemdânî gibi âlimler bulunmaktadır. İbn Cüreyc'-den fıkhı konulara dair 12.000 hadis yaz­mıştır.

Çağdaşı birçok müctehid gibi İlim öğ­renme ve öğretme merakıyla temayüz eden Hasan b. Ziyâd. bazı âlimlerin res­mî görev aldıktan sonra talebe yetiştir­me işini aksatmalarını hoş karşılamamış, hatta bu yüzden Ebû Yûsuf'a sitemde bulunmuştur. Yetiştirdiği çok sayıda ta­lebe arasında İshak b. Behlûl et-Tenûhî. Muhammed b. Şücâ' es-Selcî, İbn Semâa. Şuayb b. Eyyûb, kardeşinin oğlu Velîd b. Hammâd el-Lü'lüî, İmam Ebû Hanîfe'nin torunu İsmail b. Hammâd, Halef b. Ey­yûb el-Belhî, İsmail e!-Fezârî, Muham­med b. Mukâtil er-Râzî, Hanefî imamı Hassâf in babası Amr (Ömer) b. Müheyr gibi âlimler sayılabilir. Halife Hârûnürre-şîd ve Me'mûn'un da Hasan b. Ziyâd'ın

HASAN b. ZİYÂD

ders ve sohbetlerine katıldıkları nakledil­mektedir.

Hasan b. Ziyâd 194 (810) yılında. Hafs b. Giyâs'ın vefatından sonra kısa bir süre Küfe kadılığı görevinde bulundu. Ancak fetva konusundaki aşırı hassasiyeti ve he­yecanı sebebiyle bu görevden affını iste­di; tekrar yoğun bir şekilde ders ve soh­betlerini sürdürdü. 204 (819) yılında ve­fat eden Hasan b. Ziyâd'ın ölüm tarihi ba­zı kaynaklarda 209 (824) olarak da gös­terilmektedir.

Kendi çağdaşları Hasan b. Ziyâd'ı çok hadis bilen ve yazan bir âlim olarak tanı­tırken sonraki dönemlerde yaşamış cerh ve ta'dîl ulemâsından bazıları onun hadis yönünden zayıf, hatta güvenilmez oldu­ğunu iieri sürmüşlerdir. Ebû Hanîfe ve diğer birçok Hanefî müctehidi hakkında da yapılan bu tür değerlendirmeler mez­hep taassubundan kaynaklanmıştır ve il­mî dayanağı yoktur. Zira kendisi hakkın­da değerlendirme yapan ve çoğu Hanefî mezhebinden olmayan âlimler onun iyi huylu, faziletli bir kişi olduğunu. Ebû Ha­nîfe ve talebelerinin görüşlerini ezbere bildiğini, ilmi yanında zühd ve takvâsıyla, ne pahasına olursa olsun gerçekleri söy­lemesiyle dikkati çektiğini vurgulamış­lardır. Nitekim devrin büyük âlimlerin­den kendisini yakından tanıyan Yahya b. Âdem, Hasan b. Ziyâd'ın Hafs b. Gıyâs'-tan sonra gördüğü en fakih kimse oldu­ğunu söylemektedir. Ayrıca talebeleri arasında dönemin muhaddislerinden İs­hak b. Behlûl de bulunmaktadır ki bu âlimin 50.000 civarında hadis rivayet et­tiği güvenilir kaynaklarda belirtilmekte­dir. Yine hem hadis hem fıkıh yönüyle ünlü Muhammed b. Şücâ'in da onun ta­lebeleri arasında yer alması, Hasan b. Zi­yâd'ın fıkıhta ve hadiste güvenilir bir imam olduğunu göstermektedir. M. Zâ-hid Kevserî, Hasan b. Ziyâd'ın ilmî mer­tebesi hakkındaki asılsız iddiaları cevap­landırırken Ebû Avâne'nin eş-Şahîhu'î-müsned'öe, Hâkim'in el-Müstedrek'te ondan tahricde bulunduklarını ve İbn Ce-rir et-Taberfnin İhtilâfü'l-fukahâ' adlı eserinde İmam Ahmed b. Hanbel başta olmak üzere birçok müctehid imamın görüşlerine yer vermezken Hasan b. Zi­yâd'ın görüşlerine yer verdiğini söyler (Te'rûbü'l-Hatîb, s. 273; ayrıca bk. Sezgin, I, 433).

İbnü'l-Cezeri. Gâyetü'n-nihâye fî ta-baköti'l-kurrâ3 adlı eserinde Hasan b. Ziyâd'ın Ebû Hanîfe'den, oğlu Muham-

361


HASAN b. ZİYÂD

med'in de kendisinden kıraat rivayet et­tiğini belirtmekteyse de Zâhid Kevserî, konuyla ilgili olarak yaptığı araştırma so­nunda Ebû Hanîfe'ye farklı bir kıraat is­nat etmenin doğru olmadığını. İbnü'1-Ce-zerî'nin bu rivayeti araştırmadan kaydet­tiğini, Ebû Hanîfe'nin kıraatinin Âsim kı­raati olduğunu belirtmektedir.

Eserleri. Hasan b. Ziyâd'ın birçok eser yazdığı kaynaklarda zikredilmekle birlik­te bunların çoğu zamanımıza kadar gel­memiştir. Günümüze kısmen intikal eden Önemli eserleri şunlardır: 1. Kitâbü'l-Mücerred. Hasan b. Ziyâd'ın Ebû Hanî-fe'den duyduğu fıkha dair bilgileri kap­sayan bu eser Muhammed b. Şücâ' tara­fından rivayet edilmiştir. İmam Muham-med'İn el-Aşl adlı kitabını rivayet eden fakihler, bazı hususları şerh ve ikmal maksadıyla Kitâbü'l-Mücerred'den na­killerde bulundukları gibi (el-Aşl, II, 264-266, 277) daha sonraki Hanefî fıkıh ki­taplarında da bu eserden alıntılar yapıl­mıştır (M. Zâhid Kevserî, el-lmtâ\ s. 70). 2. ei-Müsned. Hasan b. Zİyâd'ın bu ismi taşıyan bir eseri bulunduğu güvenilir kaynaklarda belirtilmektedir. Kâtib Çe­lebi, Ebû Hanîfe'den rivayet edilen hadis­lerden oluşan ve Müsnedü'l-İmâmi'l-Aızam diye bilinen eserden bahseder­ken bunu Ebû Hanîfe'den Hasan b. Zi-yâd'ın rivayet ettiğini söyler ve Hârizmf-nin CâmFu'l-mesânîd'üe topladığı Ebû Hanîfe'ye ait on beş müsned arasında bu eseri ayrıca saymaz {Keşfü'z-zunûn, II, 1680-1681). Ancak Hârizmî. Câmfu'l-mesânîd'ın ihtiva ettiği müsnedler ara­sında Hasan b. Ziyâd'ın rivayetini yedinci sırada kaydetmektedir {Câmi'u'l-mesâ-nîd, 1,5). Bu rivayete ait bir nüsha günü­müze ulaşmıştır (Sezgin, 1,415). Hasan b. Ziyâd'ın müsnediKifâbü7-Müceired"in hadislerini ihtiva etmekte olup bu hadis­leri, eseri Hasan b. Ziyâd'ın talebesi Mu­hammed b. Şücâ'dan dinleyip nakleden Muhammed b. İbrahim b. Hubeyş el-Be-gavî ayrı bir kitap haline getirmiştir (M. Zâhid Kevserî. et-lmtâ', s. 14, 18, 35, 54).

Hasan b. Ziyâd'ın kaynaklarda adları geçen ve müstakil birer kitap olabilecek­leri gibi bir fıkıh kitabının bölümleri de olabilecek diğer eserleri şunlardır: Kitâ-bü Edebi'1-ködî, Kitâbü'l-Hişâl, Kitâ-bü Me'âni'l-eymân, Kitâbü'n-Nafa-kât, Kitâbü'I-Harâc, Kitâbü'l-Ferâ3iz, Kitâbü'l-Veşâyâ, Kitâbü'l-Makâlât, Ki-tâbü't-Tühme, Kitâbü'l-İcâre, Kitâ-bü'ş-Şarf, el-Emâlî.

362

BİBLİYOGRAFYA :



VekT, Ahbârü'l-kudât. '». 188-189; İbn Ebû Hatim, el-Cerh ue'Ma'dîl, III, 15; Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, el-Aşl (nşr. Ebül-Vefâ ei-Efgânî), Beyrut 1410/1990, 11, 264-266, 277; Hüseyin b. Ali es-Saymerî. Ahbâru Ebl Hanîfe ue aşhabih, Haydarâbâd 1394/1974, s. 131-133; Hatib, Târihu Bağdâd, VII, 314-317; Şîrâzî, fabakâtü'l-fukahâ', Bağdad 1356, s. 115; İbnü'1-Esîr, el-Kâmît, VI, 359; VII, 337; a.mlf.. el-Lübâb, 111, 136; Muhammed b. Mahmûd el-Hârizmî, Câmİ'u'l-mesântd, Bey­rut, ts. [Dârül-Kütübil-ilmiyyel. 1, 5; II, 433-434; Zehebî, Mlzânü'l-i'tldâl, I, 491; a.mlf., A'lâmü'n-nübelâ'. IX, 543-545; İbn Kesîr. el-Bidâye, X, 255; Kureşî, et-Ceuâh.irü'1-mudtu-ye, II, 56-57; Bezzazı. Menâkıbü Ebl Hanîfe, Beyrut 1401/1981, II, 487-490; İbnü'l-Cezerî, Gayetü'n-nİhaye, I, 213; İbn Hacer. Lisânü'l-M'ızân, II, 208-209; İbn Kutluboğa. Tâcil't-terâ-cim (nşr. İbrahim Salih], Beyrut 1412/1992, s. 81; Taşköprizâde. Miftâtıu's-sa'âde, II, 256-257; Keşfü 'z-zunûn, II, 1680-1681; Temîmî, et-Jabakâtü's-seniyye, III, 59-61; Leknevî, el-Feuâ'idü'l-behîyye, s. 60-61; M. Zâhid Kevse­rî. et-lmtâ* bi-streti'l-imâmeyn et-Hasan b. Zi-yâdveşâhibih Muhammed b. Şücâc, Kahire 1368; a.mlf.. Te'nıbü'l-Hatlb, Beyrut 1401/ 1981, s. 43-44, 273-276; Ziriklî. el-A'tâm, II, 205; Hediyyetü'l-Cârirtn, I, 266; Sezgin, GAS, 1, 415, 433; Mustafa eş-Şek'a. el-lmâmû'l-A'zam Ebû Hanîfe en-Nu'mân, Kahire 1403/ 1983, s. 233-234; Ahmet Özel. Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 25.

İAİ BEŞİR GÖZÜBENLİ

F HASANBEY "

MELİKZÂDE ZERDÂBÎ

(1842-1907)

Rusya'da ilk Türkçe gazeteyi çıkaran Azerbaycanlı gazeteci-yazar.

Şamahı'nın (günümüzde Baku'nun) Gök-çay kazasının Zerdâb köyünde doğdu. Ba­bası Selimbey, evinde şair ve müzisyen­leri toplayıp sohbetler düzenleyen kültür­lü bir insandı. Hasanbey Melikzâde ilk öğ­renimine Zerdâb Medresesi'nde başladı. 1852'de girdiği Şamahı Rus-Tatar mek­tebini üstün başarı ile bitirdikten sonra Tiflis'teki 1. Tiflis Jimnası'nın giriş imti­hanlarını kazandı ve burslu olarak bu oku­lun beşinci sınıfına kaydedildi (1858). Moskova Üniversitesi Fizik-Matematik Fakültesi'nden mezun olduktan sonra (1865) bir süre Tiflis civarında Türkler'in yoğun olarak yaşadığı Borçalı kazasında Mejevoya Palata (toprak komisyonu) İda-resi'nde çalıştı. Daha sonra Küba şehri mahkemesinde kâtiplik yaptı. Bu sırada köylülerin haklarını koruduğu ve etrafı­na hürriyetçi düşünceler telkin ettiği için görevinden alındı (1868). İşsiz kaldığı sü­re içinde gayri resmî olarak Şamahı'da

halk mahkemesinde dava vekilliği yaptı. 1869'daBakü'deki liseye tabiat tarihi mu­allimi tayin edildi. 1872'de yoksul öğren­cilere yardım etmek ve çeşitli sosyal faa­liyetlerde bulunmak amacıyla Cem'iyyet-i Hayriyye adlı bir dernek kurdu; Azerbay­can'ın birçok yerini gezerek derneğe üye kaydetti ve yardım topladı. 22 Mart 1873'-te talebesi Necefbey Vezirof'la (Veztrli) birlikte Mirza Feth Ali Ahundzâde'nin Sergüzeşt-i Vezîr-i Hân-ı Lenkeran adlı komedisini sahneye koyarak Azerbay­can tiyatrosunun temelini atmış oldu.

Ruslar'ın Kafkasya ve Azerbaycan'daki sömürgeci siyasetini anlatmak, halkı ce­haletten ve geri kalmışlıktan kurtarmak için bir gazete çıkarmaya teşebbüs etti (1872); ancak birçok engeile karşılaştı. 1874 yılında İstanbul'a gidip hurufat al­dıktan sonra 3 Ağustos 1875'te (eski ta­rihle 22 Temmuz 1875) Rusya'da neşredi­len ilk Türkçe gazete olan Ekinçi'yi çıkar­mayı başardı. Ayda iki defa yayımlanan ve 400 adet kadar basılan gazete, 1877-1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında Türki­ye lehine yayın yaptığı için 11 Ekim 1877'-de kapatıldı. İlk yıl on iki, ikinci yıl yirmi dört ve son yıl yirmi sayı olmak üzere top­lam elli altı sayı çıkabilen Ekinci, düşük tirajına rağmen bütün Rusya Türklüğü tarafından büyük bir ilgiyle takip edildi; sadece Kafkasya'da değil Kırım ve İdi! -Ural bölgelerinde de etkili oldu. Azerbay­can kültür tarihinde önemli bir yeri olan EMnçi'deki yazıların önemli bir kısmı, bu teşebbüsüyle Azerbaycan basınının da kurucusu sayılan Hasanbey Melİkzâde'ye aittir. Gazetede ayrıca Necefbey Vezirof, Mirza Feth Ali Ahundzâde, Seyyid Azim Şirvânî gibi tanınmış kişilerin yazıları çık­mıştır. Hasanbey, Ekinçrnin kapatılma­sından sonra Rus hükümeti tarafından sürekli olarak gözetim altında tutuldu, çeşitli baskılara mâruz kaldı. Azerbay­can'dan ve öğrencilerinden uzaklaştırıl­mak için Kırım yakınlarındaki Yekateri-nodar (Krasnodar) Lisesi'ne tayin edildi (1878). Ancak Hasanbey istifa edip Azer­baycan'da kalmayı tercih etti. Bir yıl ka­dar Bakü'de işsiz olarak yaşadıktan son­ra ailesiyle birlikte doğum yeri olan Zer­dâb köyüne dönmek zorunda kaldı. Köy­de bir okul açmak için uğraştıysa da izin alamadı. Bir ara Ucar'a gidip dava vekil­liği yaptı. Bu yıllarda, Tiflis'te çıkan Kav-kaz, Novoye Obozreniye, Ziya, Ziya­yı Kavkaz ve Bakü'de yayımlanan Kaspi gibi gazete ve dergilerde ziraat, tabiat, köy işleri, insan ve hayvan sağlığı, sosyal meseleler hakkında çeşitli makaleler ya-

yımladı. Yazılarında köylülerin haklarını savunduğu için hükümet tarafından beş defa mahkemeye verildi. Bu mahkeme-ierdeki savunmalarında çar memurları­nın halka zulmettiğini ve halkın sömürül­düğünü söylemekten çekinmedi.

1896 yılında Bakü'ye dönen Hasanbey sosyal amaçlı bazı derneklerde görev al­dı. Yazılarını. Kafkasya Türklüğü'nün bu yıllarda Rusça neşredilen en önemli ya­yın organı olan Kaspi gazetesinde yayım­lamaya başladı ve öiene kadar yazı yaz­mayı sürdürdü. Baku şehir meclisine üye seçildi. Bu görevi yürüttüğü yedi yıl için­de Baku ve civarındaki köy okullarının yö­netimini üstlendi. Neriman Nerimanof'la birlikte 1906'da Bakü'de toplanmasında büyük rol oynadığı Azerbaycan Muallim­leri I. Kurultayfnın başkanlığına seçildi. 28 Kasım 1907'de bir felç geçirdikten sonra vefat eden Hasanbey büyük bir tö­renle defnedildi. Mezarı daha sonra Ba­kü'de kurulan Fahrî Hıyâbân'a nakledil­miştir.

Türk dünyasının ortak bir edebî dili ve tek bir gayesi olması gerektiğine inanan. bunun gerçekleşmemesi halinde Türk dünyasının parçalanacağını söyleyen, Azerbaycan ve Kafkasya Türklüğü'nün esaret ve bilgisizlikten kurtarılması için ömrü boyunca çalışan Hasanbey'in Azer­baycan Türk kültür tarihinde önemli bir yeri vardır. Bazı yazıları ölümünden son­ra Kiev'de okuyan Azerbaycanlı öğrenci­ler tarafından Toprak Su ve Hava {Bakı 1912) ve Bedeni Salamat Sahlamak Düstûrü'l-amelîdir (Bakı 1912| adlı İki küçük kitapta toplanmıştır. Daha sonra Ziyâeddin Göyüşov, onun çeşitli konular­daki makalelerini geniş bir giriş yazısıy­la birlikte Hesen Bey Zerdabî: Seçil­miş Eserleri adıyla yayımlamıştır (Bakı 1960).

Ekincinin neşrinin ellinci yıl dönümü münasebetiyle yayımlanan Azerbaycan Matbuatının Elli İlliyi: Ekinci 1875-1925 (Bakı 1926) adlı eserde Şarklı'nın (Ferhad Ağazâde) "Hesen Bey Melİkof Zerdabi'nİn Tercüme-i Hali" başlıklı bir makalesi yer almaktadır. Bu kitapta. Ha­sanbey'in Ekinci gazetesi hakkında Ha­yat gazetesinde çıkan "Rusya'da Evve-limci Türk Gazetesi" başlıklı yazısı da bu­lunmaktadır. Gazetenin bibliyografyası Sadık Hüseyinov (Ekinci Gazetesinin İzah­tı Bibliografyası, Bakı 1963, 1977} ve Kiril alfabesiyle tam metni Turan Hasanzâde tarafından {Ekinci 1875-1877, Bakı 1970) neşredilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Veli Memmedov. Ekinci Cazeti, Bakı 1976; Nazım Ahundov. Azerbaycan Mülİ Döur-İ Met-buattntn Yaranması ve Ekinci Gazeli: Sened-lerin Diti ite. Bakı 1980, s. 82-113; Esmira Ca-vadova. Setirlerde Döğünen Örek, Bakı 1988; Feyzulla Gasımzâde, "Hesenbey Melİkov Zer-dabi", XIX. Esrin İkinci Yarısında Edebiyyat. Azerbaycan Edebİyyatı Tarihi, Bakı 1960, II, 138-146; "Zerdabi, Hesen Bey (Melikovj", Azerbaycan Souet Ensiktopediyası, Bakı 1980, IV, 323; Yavuz Akpınar. "Hasanbey Melikzâde Zerdâbî", TDEA, IV, 128-129.

İKİ Yavuz Akpınar

HASANBEYZÂDE AHMED PAŞA

(Ö. 1046/1636-37)

Osmanlı devlet adamı ve tarihçi.

L J


Küçük lakabıyla anılan Reîsülküttâb Ha­san Bey'in oğludur. Medrese tahsilini ta­mamladıktan sonra gelirinin azlığı dola­yısıyla ilmiye sınıfından ayrılarak Dal Meh-med Efendi'nin ilk reîsülküttâblığı sıra­sında (1590-1591) Dîvân-ı Hümâyun hiz­metine girdi. Divan kâtipliği görevi esna­sında teslimatı vazifesiyle 111. Mehmed'in Eğri Seferi'ne (1596) katılanlar arasında yer aldı (Topçular Kâtibi Abdülkadir, s. 93); aynı zamanda bu seferde Sadrazam Damad İbrahim Paşa'nın tezkireciüği hiz­metinde de bulundu. Serdar Satırcı Meh-med Paşa'nın Varat Seferi'ne (1598) ka­tıldıktan sonra İstanbul'a dönüşte tek­rar İbrahim Paşa'nın tezkireciüği hizme­tine getirildi. Sadrazam ve Serdar Da­mad İbrahim Paşa'nın 20 Şevval 1007'de (16 Mayıs 1599) Uyvar Seferi'ne çıkması ile bu sefere de ikinci tezkireci olarak iş­tirak etti; seferde ordunun 1008 Muhar­remi sonlarında (Ağustos 1599) Ösek (Es­sek) sahrasına varmasından önce konak­ladığı Vulkvar'da baştezkireciliğe tayin edildi (a.g.e., s 211). İbrahim Paşa'nın Kanije Seferi'ne de (1600) baştezkireci olarak katılan Hasanbeyzâde, Reîsülküt­tâb Yaycızâde Hamza Efendi'nin Ösek ya­kınında Kariha menzilinden İstanbul'a gönderilmesi üzerine bir müddet vekâ­leten reîsülküttâbhk hizmetinde bulundu (Mehmed b. Mehmed Edirnevî, s. 203-204; Hasanbeyzâde Ahmed, 1, 8-9). Yeni Sadrazam ve Serdar Yemişçi Hasan Pa­şa'nın İstolni Belgrad'ı geri almasında ve Peşte muhasarasında da (1011/1602) baş­tezkireci olarak serdarın yanında yer al­dı. Yavuz Ali Paşa'nın 30 Aralık 1603'te İs­tanbul'a gelerek sadâret makamına geç­mesinden sonra aynı mevkii muhafaza ettiyse de vezîriâzam Macaristan Seferİ'-

HASANBEYZÂDE AHMED PASA

ne çıktığında bu görevden azledildi (Top­çular Kâtibi Abdülkadir, s. 323); ancak Sadâret Kaymakamı Hafız Ahmed Paşa'­nın tezkireciliği hizmetinde bırakıldı (Ha­sanbeyzâde Ahmed, II, 291-292). Nisan 1604te gedikli kâtipler arasında yer alıp beratı yenilenen Hasanbeyzâde 1604 Ey­lülünde defter-i hâkânî emini kaymaka­mı. Ocak 1605'te defter emini oldu {Eme-cen, XXXV j!994|, s. 140, 144). Bundan sonra maliye hizmetine geçti ve 23 Ekim 1605'te Anadolu'daki eşkıya üzerine ser­dar tayin edilen Kara Dâvud Paşa'nın se­fer mühimmatını defterdar olarak ta­mamladığı gibi. Aydın ve Saruhan taraf­larında isyan ettiği için 14 Eylül 1609'da Sadrazam Kuyucu Murad Paşa tarafından öldürtülen Yûsuf Paşa'nın muhallefâtını Anadolu defterdarı olarak yazıp deftere kaydederek Başdefterdar Ekmekçizâ-de Ahmed Paşa'ya teslim etti (Hasanbey­zâde Ahmed, II, 315-317; Topçular Kâtibi Abdülkadir, s. 448-449). Hasanbeyzâ-de'nin bundan sonra mükerreren Tuna. Karaman ve Halep defterdarlıklarında bu­lunduğu. Karaman ve Kefe beylerbeyi-likleri vazifelerini de ifa ettiği anlaşılmak­tadır. 18 Zilkade 1018(12 Şubat 1610) ta­rihli arşiv vesikasına göre (BA, MD, nr. 78, s 782) Tuna defterdarı olduğu anlaşılan Hasanbeyzâde görevi esnasında Erdel ve Eflak seferlerine de katıldı. Bu vazifesin­den ayrıldıktan sonra Kefe beylerbeyiliği-ne tayin edildi ve Karadeniz'de Özi suyu munsabında olan Kılburun Kalesi'nin ta-miriyle uğraştı, ancak hizmetleri beğe-nilmediği için beylerbeyilikten azledildi. Mâzul olarak Varna sahiline geldiğinde Varna'yı almak isteyen Kazaklar'a karşı kalenin korunmasında görev alarak kur­tarılmasını sağladığı için Karaman def­terdarlığına getirildi, ardından Halepte Emvâl-i Sultanî defterdarlığında bulun­du. Bir müddet sonra da Halep eyaleti defterdarlığına tayin edildi. Arkasından Karaman defterdarı olarak kısa bir müd­det vazife gördü, emekliye sevkedildikten sonra tekrar Tuna defterdarı oldu. Kazak-lar'la anlaşan Lehliler üzerine yürümek için Boğdan'da toplanarak 1 Zilkade 1029'-da (28 Eylül 1620) Özi ve Rumeli beyler-beyilerinin kumandasında harekete ge­çen ordunun sefer masraflarını mîrî hazi­neden karşılamakla görevlendirildi. Kısa bir müddet sonra bu görevden aynldı. Onun bundan sonra uzun mâzuliyet devreleri ge­çirdiği, buna da çok defa Başdefterdar Ba­kî Paşa'nın sebep olduğu, bu zatın ikinci başdefterdarlığında (17 Eylül 1621 -19 Ma­yıs 1622), hatta 8 Nisan 1625'teki vefatı

363


sırasında da mâzul durumda bulunduğu anlaşılmaktadır. Nihayet IV. Murad'ın Re­van Seferi'ne(9 Mart-26 Aralık 1635) ka­tılarak sefer vukuatının yakın bir şahidi olmakla beraber ne gibi bir görevle sefer­de bulunduğunu belirtmeyen Hasanbey-zâde'nin sefer dönüşünden kısa bir süre sonra vefat ettiği sanılmaktadır. Ölüm tarihini kaynaklar 1046 (1636-37) olarak gösterirler (Sefînetü'r-rüesâ, Millet Ktp., Tarih, nr. 720, vr. 19^'de derkenar). Gümüş­süyü Kabristanı'nda medfun olduğu bil-dirilmekteyse de {Osmanlı Müellifleri, III, 46) günümüzde bunu tahkike imkân yok­tur.

Eserleri. 1. Târih. İki ciltten meydana gelen eserin ilk cildi olan Telhîs-i Tâcü't-tevârih, Hoca Sâdeddin Efendi'nin Tâ-cü't-tevârih'inın özeti mahiyetinde olup muhteva bakımından dîbâce ve telhis ol­mak üzere iki kısımdır. Telhîs-i Töcü't-tevârîh'ln son kısmı, kaynağının kısaltıl­mış ve sadeleştirilmiş bir şekli olduğun­dan orijinal bir mahiyet arzetmemekte-dir. Eserin II. cildi olan Zeyl-i Tâcü't-tevârîh'e gelince, büyük kısmı Hasan-beyzâde'nin müşahedelerine dayanan. Kanunî Sultan Süleyman'dan başlayarak IV. Murad devrinin büyük bir bölümünü içine almak üzere çeşitli olayları ihtiva eden ve bilhassa III. Mehmed dönemin­den itibaren tamamen orijinal olan bir eser niteliğindedir. Bu cilt. muhteva ba­kımından iki bölüme ayrılmakta olup bi­rincisi kaynaklara ve babasından naklen verdiği bilgilere dayanmaktadır. Hasan-beyzâde Kanunî devrini Kemalpaşazâde, Matrakçı Nasuh, Celâlzâde Mustafa Çe­lebi. Ramazanzâde Küçük Nişancı Meh­med Paşa. Hocazâde Mehmed Efendi ve Mehmed Mecdî'nin eserlerinden istifade ederek hazırlamış; II. Selim ve III. Murad


Yüklə 1,2 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin