Tartişma türleri


Jürinin, değerlendirmede dikkat edeceği özellikler



Yüklə 181,59 Kb.
səhifə2/3
tarix06.09.2018
ölçüsü181,59 Kb.
#78394
1   2   3

Jürinin, değerlendirmede dikkat edeceği özellikler:


a)Türkçeyi kullanma gücü. (Diksiyon, vurgu, tonlama, kelime hazinesi, cümle kurma vb.)
b) El, kol ve yüz hareketlerini yerinde kullanma.
c) Savunmada inandırıcı olma. (Belgeler, istatistikî bilgiler, resimler, gazete ve dergi haberleri, güncel olaylarla örnekleme vb.)
ç) Konuşmacıların fizikî özellikleri. (Temiz ve düzenli kıyafet, saç, sakal tıraşı vb.)
MÜNAZARA KONULARI
Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı?
İlk insanlar mı daha mutludur, günümüz insanı mı?
Savaşta bilgi mi üstündür, kılıç mı ?
Toplumun ilerlemesinde kadın mı, erkek mi daha önemlidir?
Başarıda çalışmak mı, şans mı önemlidir? 
Kalkınmada köyden mi, kentten mi başlamalı?
İklim; insanın kişiliğini değiştirir mi, değiştirmez mi?
Turizmin gelişmesinde para mı önemli, eğitim mi?
Uygarlığın gelişmesinde sanat mı, bilim mi önemlidir?
Ormanların korunmasında yasalar mı, çevre bilinci mi etkili olur?
Çocuk eğitiminde aile mi, okul mu etkilidir?
Başarıya ulaşmak için zekâ mı, çalışmak mı önemlidir?
Para; her kapıyı açar mı, açmaz mı?
Çocuk eğitiminde anne mi, baba mı daha önemlidir?
Ülkenin kalkınmasında tarım mı, sanayi mi önde tutulmalıdır?
Ailede kadın çalışmalı mı, çalışmamalı mı?
İnsan mı doğaya, doğa mı insana hâkimdir?
İnsana suç işleten kendisi midir, toplum mu?
Ülkeyi kalkındıracak olan para mıdır, eğitim midir?
Ülkenin hızlı kalkınmasını sağlayan kamu sektörü müdür, özel sektör mü?
Çocuk eğitiminde çevre mi, aile mi etkilidir?
Atomun bulunması insanlık için yararlı mı, zararlı mı olmuştur?
Bir toplumun gelişmesinde sinema mı, tiyatro mu etkilidir?
Savaşlar yapıcı mıdır, yıkıcı mıdır?

SEMPOZYUM
Belli bir konuyu aydınlatmak amacıyla, bilim adamı ve araştırmacıların bir araya geldikleri ve konuşmacıların konunun belirli bölümlerini sundukları, tartışmalı toplantılardır. Bir başka deyişle; ortaya konan konu hakkında aynı oturumda, çeşitli kişilerin yaptıkları açıklamalı konuşma türüdür. 

Bildiri sahiplerine ayrılan zaman oldukça kısadır. On dakikalık bir sürede 1500-2000 kelime kullanma şansı vardır. Buna göre, hazırlanacak bildiri, dört sayfayı geçmemelidir. Cümleler, kolay anlaşılır biçimde düzenlenmelidir. Metni yazmadan önce ana başlıklar vurgulanmalıdır. Sunulabilecek yansı sayısı da 5-6 civarında olmalıdır. Ayrıca, bildiri metni, yayımlanmaya uygun biçimde hazırlanmalıdır.

Sempozyumda her konuşma, ayrı bir hazırlıktır, fakat birbirini tamamlayıcı söyleşi ve içtenlik havası vardır. Konuşmalardan sonra konuşmacılar, birbirlerine konu ile ilgili sorular sorabilirler. Böylece sempozyumdan "panel" e geçilir. Daha sonra da tartışmalara seyirciler de katılırsa panelden "forum" a geçilmiş olur.
Bildiri metni, şu bölümlerden oluşmalıdır :


(a) Giriş: Araştırılan sorunun tanıtılması ve neden bu konunun ele alındığı, çalışmanın diğer çalışmalar arasındaki yeri. (yarım sayfa) 

(b) Deney: Malzeme ve yöntemin tanıtımı. (bir sayfa) 

(c) Bulgular: Bildirinin en önemli bölümüdür. Dinleyiciler tarafından beklenen yeni bilgi, belge ve önerilerin açıklanması ve tartışılması.

Bildiri, konferans ile büyük ölçüde bir benzerlik gösterir. Bildiri, öncelikle bilimsel bir yazı türüdür. Oysa konferansta, bilimsellik yanında popüler bir hava söz konusudur. 

Bildiride her şeyden önce aranan özellik, bilimsel bir yenilik getirmiş olması ve orijinal bir konuyu ele almış bulunmasıdır. Bunun yanında bildiri, bilinen bir konuya yenilik getirme, değişik görüş ve düşüncelerle yeni tezler ortaya koyma, bu tezleri bilimsel delillerle doğrulama ya da bir önceki tezi çürütme gibi özellikleri de bünyesinde taşır.

Bu değerlendirmeye göre, bildiriyi kısaca bilimsel bir konuda yenilik getirmek, orijinal bir buluş ortaya koymak amacıyla kaleme alınmış bir yazı türü olarak tanımlamak yerinde olacaktır.

Bildiri de konferans gibi bir dinleyici topluluğu önünde okunur. Ancak bildirinin sunulduğu topluluk, o konuda az çok uzmanlaşmış kişilerden oluşur.

Ayrıca, bildiride de konferans gibi konuşma ve hitap etme becerisi gözetmek gerekir. Konferansta zaman zaman hazırlanan metinden uzaklaşma söz konusu olabilirken bildiride metne bağlı kalma esastır.

Konferansta sözünü ettiğimiz konuşmanın bitiminde yer alan soru ve cevap bölümü, bildiride konu çerçevesinde tartışma olarak ayrı bir özellik gösterir. 
Bildiriler, genellikle yayımlanan bir yazı türüdür. Bazen yabancı dillerde de yayımlanabilir.

Bildiriler hazırlanırken kullanılan dil, uzmanlık dalının gerektirdiği terimler ve ifade yapısı ile de konferanstan büyük ölçüde farklılık gösterir.

Son olarak, bildiride varılan sonuçlar ve ana noktalar özetlenerek ana düşünce bir kez daha vurgulanmalıdır.

Üzerinde çalışılan metin; aralıklarla gözden geçirilmeli ve gerekli düzeltmeler yapılmalı, konuya hakimiyet sağlanmalıdır. Metnin, kartlara aktarılması daha yararlıdır.


NUTUK (SÖYLEV)
Nutuk, kelime anlamı olarak, "söz, lakırdı; söyleyiş, söylemek kuvveti" demektir. Türkçede bu kelime daha çok "bir topluluğa karşı söylenilen söz, hitabet" karşılığında kullanılmaktadır.

Dinleyenleri coşturmak ve belli bir amaca yöneltmek; onlara bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği, bir ülküyü aşılamak; önemli açıklamalarda bulunmak için yapılan etkili, coşkulu konuşmalara Söylev (Nutuk) denir.

Söylevler; dinleyenlerin zekâ durumlarına, hayal güçlerine, duygularına, ilgilerine göre hazırlanır. Dinleyenleri düşündürür, onlarda ilgi uyandırır, onları coşturur, onlara beklenen davranışı yaptırır.

Söylevde; konuşmacıyı ve dinleyenleri yanılgıya düşürmemek için aceleye getirmeden düşünerek konuşmak, dinleyenlere karşı iyi niyet beslemek, dinleyenlerin inanmasını sağlayacak biçimde dürüst konuşmak, dinleyicilere karşı yaşının verdiği olgunluk içinde konuşmak, dinleyenleri kıracak biçimde konuşmamak, gerekirse kendini dinleyicilerin yerine koymasını bilmek, basmakalıp sözler kullanmamak, abartarak konuşmamak gibi ahlâk ölçülerine önem verilmeli, özen gösterilmelidir.

Söylev (Nutuk), aslında bir sözlü kompozisyon ürünüdür. Yalnız nutuk, yazıya geçmişse ve kitabî özelliği varsa aynı zamanda yazılı kompozisyon ürünü olarak da kabul görür. Türk edebiyatının en güçlü söylev (nutuk = hitabet) örneği Atatürk' ün "Büyük Nutku"dur.
SÖYLEV (NUTUK, HİTABE):
Bir konuşmacı tarafından bir yerde toplanmış topluluğa, bir düşünceyi coşkulu bir diile anlatmaya denir. Bunlara, "yaşatıcı yazılar" da diyebiliriz. Öyküleme anlatım biçiminin ağırlıklı kullanıldığı, okuyucunun bilgisini artırmaktan çok hayal dünyasını zenginleştirmeyi amaçlayan yazı türleridir:

Bir gerçeğe inanan bir insanın toplumu bu gerçeğe inandırmak için özünün bütünü ile yaptığı telkin sürecine hitabet; bir fikri, bir davayı karşısındaki insanlara dil ustalığı ile açıklamaya hitabet sanatı; toplum önünde bu konuşmayı yapana hatip; bir insan topluluğuna bir fikri vermek bir ülküyü aşılamak amacıyla söylenen sözlere ise nutuk veya söylev denir. Hatiplik sanatı, insanlık geçmişinin en eski ve en köklü sanatlarındandır. Bu sanatla peygamberler ve din adamları insanları doğru yola davet etmişler; padişahlar, krallar ve kumandanlar ordularına bu sanatla hükmetmiş ve savaşlar kazanmıştır. Hatip olmak isteyen kişi iyi düşünen, çok okuyan, çok tecrübeli, gözlemi kuvvetli, içerisinde bulunduğu toplumu çok iyi bilen, bilgili, ileri görüşlü, söz kurallarına gerektiği kadar önem veren kişi olmalıdır. Hatip, gür sesli, özgür yaratılışlı, sevimli ve cana yakın olmalıdır. Derin hissilik, canlı hayat, sağlam yapılı bulunmak, inanç ve fikirlerde içtenlik, gür bir anlatım şekli hatibin belirgin özellikleridir.



Hatibin dört temel amacı vardır.
1. Bir fikri veya bir meseleyi açık bir şekilde anlatmak 
2. Dinleyiciler üzerinde bir iz bırakarak onları ikna etmek 
3. Dinleyicileri harekete geçirmek
4. Dinleyicileri eğlendirmek

Hitabet aslında bir hazırlık konuşmasıdır. Zaten yukarıda tanımladığımız üzere hatip önceden hazırlanan nutku okuyan kişidir. O yüzden öncelikle bir nutuk hazırlanırken dikkat edilecek hususları ele almalıyız.


1)ANLATIM:

Herhangi bir konu üzerinde konuşurken veya bir konu üzerine yazarken,belli bir gayeyi gerçekleştirmek isteriz.Bu gaye,bizi dinlemekte veya okumakta olanlara bilgi vermek,onların da bizim gibi düşünmelerini,belli bir olay içinde yaşamalarını sağlamak olabilir.Duygu ve düşüncelerimizi maksadına uygun olarak dil ve anlatım kuralları içerisinde ifade etmeye “ anlatım “denir.

 

2)Anlatıma Hazırlık:

Neyi ,niçin ve nasıl anlatmak gerektiği üzerinde düşünmeden konuşmak ve yazmak tutarlı olmaz.Kişi hem konuşurken hem de yazarken düşünerek hareket etmek zorundadır.Aksi halde konudan uzaklaşabilir, amacını dışına çıkabilir ve konuyla anlatım biçimi birbirine ters düşebilir.Bu da sözlü ve yazılı anlatımda ki başarıyı engeller.

    Dipnot Koyma:Yazıda geçen herhangi bir söz yada sözcükle ilgili olarak sayfa altına koyan aydınlatıcı, ek bilgiler içeren yada kaynak belirten açıklamaya dipnot denir.Yazımızı yazarken kendi birikimlerimizle birlikte başka kaynaklardan da yararlanırız.Bu kaynakları sayfaların altında dipnot olarak belirtiriz.Bu dipnotlar yazının rasgele değil, kaynaklardan yararlanarak bir emek sonucu hazırlandığını gösterir.

    Dipnot Koymanın Amaçları:



  • Yazıda savunulan görüş ve düşüncelerin doğrulunu desteklemek

  • Bilgilerin kaynağını göstererek,yazanı n katkısını ortaya koymak,

  • Bilgilerin doğruluk ve güvenirliği ile ilgili olarak okuyucuya deneyim imkanı vermek,

  • İlgili konularda yazmak isteyenlere başvuru imkanı sağlamak.


Metinde yapı:Her yazı kendi düzeni ,teması ve ifade biçimiyle kendi içinde anlamı olan organik bir birliktir.

      Metinde yer alan kelimeler, kelime grupları ve cümleler anlatım bütünlüğünün oluşmasını sağlayan ögelerdir.Bu ögeler anlamlı bir bütün olarak paragrafları oluşturmuş ve paragraflarda metinde anlamlı bir bütün sağlayacak şekilde bir araya getirilmiştir.

       Seçilen sözcükler, kullanılan ifadeler ,hedef kitleye ve metnin yazılış amacına uygun olmak durumundadır. Toplanan bilgiler ve kişisel deneyimler de yine hedef kitleye ve metnin yazılış amacına göre düzenlenmelidir.

      Metinlerde özelden genele gidilebileceği gibi genelden özele de gidilebilir. Ancak tutarlı bir sıra ve derecelendirmenin bulunması gerekir.Ana düşünce etrafında birleşen yardımcı düşünce, bilgi deneyim ve örnekler  sebep-sonuç ilişkisine göre düzenlenmelidir.

     Gözlem:Ayrıntıları fark etmeyi sağlar.İyi bir gözlemci olan yazar, bu ayrıntıları okuyucuya da hissettirir.

    Gözlemlerin etkin olduğu anlatımlarda görsel ögeler öne çıkarılarak betimlemeler yapılır, akla ve düşünceye hitap eden anlatımlarda ise açıklamalı ve tartışmacı bir anlatım yapılır.

    Özet Çıkarma:Bir yazıyı ya da yapıtı anlamını yitirmeden belli bir oranda daraltıp küçültmeye denir.

   Özetleme, okunan bir yapıtın bellekte rasgele kalan ayrıntıları olmadığı gibi ,yapıtın kimi yerlerinden gelişigüzel alınmış cümleler topluluğuda değildir.Özetleme önemliyi önemsizden alıp özetleme işidir.

   Not:Anlatıma hazırlık aşamasında bilgi toplamak , deneyimlerimizi topladığımız bilgilerle zenginleştirmek, düşüncelerimizi gruplandırmak, anlatımı türünün okuyucu ve dinleyici üzerindeki etkisini belirlemek gerekir.bilgi toplamak için okumak ,araştırmak,not almak,özet çıkarmak,alıntı yapmak gerekir.
3)Anlatımda Tema ve Konu:

   Konu:Her yapıtın bir temeli her fikrin bir dayanağı varsa ,her yazınında mutlaka bir konusu vardır.Yazı yazmaya karar veren kişi için ,her varlık,her olay,her düşünce,her mesele kısacası her şey kompozisyon konusu olabilir.

   Üzerinde söz söylenilen ,fikir yürütülen yazı yazılan herhangi bir olay ,düşünce veya duruma denir.

   Tema:Şiirde meydana getirilen duygu,düşünce ve hayale denir.Konudan hareketle yansıtılmak istenen duygu hali şiirin bütününe sindirilir.

   Ana Fikir:Okuyucuya iletilmek istenen düşüncedir.Yazarı n, bir konuyu okuyucuya aktarma amacıyla yazmış olduğu yazının omurgasıdır.

   Başlık:Yazı başlığı o yazıda işlenilmesi düşünülen ana fikrin aynasıdır.Yazı başlığı  okuyanların ilgisini çekmeli,onlara tesir etmelidir.Okuyucu başlığa bakınca yazının nelerden söz edebileceğini kestirebilmelidir.


  Tema ve Konu arasındaki ilişki:

  • Tema ,sınırlandırılıp somutlaştırılarak “konu” haline getirilir.

  • Tema daha genel, konu ise daha özel ve somuttur.

  • Konu görmek ve izlemekle algılanabilirken tema daha çok kavranılır.

Not:Anlatım türü(şiir ,hikaye ,fıkra,makale… .) ,dil ve konu işlenecek temaya göre düzenlenir.
4)Anlatımda Sınırlandırma:

Anlatıcını tavrı ve amacı ,temanın sırlandırılmasında etkilidir.Yazar, soyut temaları kişi,zaman, ifade ,anlatım biçimi,mekan, bağlam gibi yollarla somut hale getirir.Yani anlatılan olay,kişiler ,zaman ve anlatılanlarla sınırlandırılır.

 

 

 



Örnek:    

                 Anadolu’da dini-tasavvufi Türk Edebiyatı

                                          

               Anadolu’da dini-tasavvufi Türk Edebiyatının belli başlı mutasavvıfları

                                         

                 13.YY’ın belli başlı mutasavvıfları

                                        

                                 Yunus Emre

                                         

                 Yunus Emre’nin şiirlerinde hoşgörü

 

5)Anlatımın ve Anlatıcının Amacı:  
 Üslup:İfade tarzı.Sanatçının duyuş.düşünüş ayrılığı.Her şair ve yazarın kendine göre bir üslubu vardır.

 

          Anlatımda üslup, amaca ve muhataba göre değiştirilir; çünkü iletişim kurulan kişi yani alıcının durumuna göre ve göndericinin amacına göre iletişim kanalında değişiklik yapılabilir.



         Bir konu herhangi bir amaçla yazılmışsa anlatım biçimi de bu amaca göre şekillenir.

Örnek:Su iki hidrojen bir oksijenden oluşur.Maddenin üç halinden biridir.(bilimsel)

            Su insan hayatının vazgeçilmezlerinden biridir.İnsan hayatında deyimlerin içine kadar bile girmiş olan bu madde hayatın kaynağı kabul edilir.(sanatsal)

           İstanbul un en büyük sorunlarından biri olan su sorunu son yıllarda yapılan çalışmalarla çözüme kavuşturuldu. (günlük hayat9

NoT:İletiyi gönderene gönderici,iletiyi alana alıcı,göndericinin vermek istediği mesaja ileti,iletiyi gönderme şekline kanal,iletişimin gerçekleştiği ortama bağlam,alıcının iletiyi algılayarak verdiği cevaba dönüt denir.
6)Anlatımda Anlatıcının Tavrı:
Aynı temada ortaya konulan metinlerin farklı olmasının sebebi,her sanatçının bakış açısının ve ifade tarzının farklı olmasıdır.Ayrıca değişen zaman ve mekan ,insanların düşüncelerinin farklılaşması,aynı temanın farklı tarzlarda yorumlanmasını da beraberinde getirir.

·        Yazarlar eserlerinde kişiden kişiye değişmeyen,kanıtlanabilen nesnel yargılar kullanabileceği gibi ; kişisel düşüncelerini ve duygularının ifade edeceği öznel yargılara başvurabilir.

     İstanbul Türkiye’nin en güzel şehridir.(Öznel anlatım)

     İstanbul Türkiye’nin en kalabalık şehridir.(Nesnel anlatım)

·        Yazarın başkasından öğrendiklerini, duyduklarını ifade etmek amacıyla gerçekleştirdiği anlatım dolaylı anlatım,kendi gözlemlerini ve deneyimlerini dile getirdiği her düzeydeki anlatım ise doğrudan anlatımdır.

   Ahmet Haşim in şiirlerini çok seviyorum.(Doğrudan)

   Ahmet Haşim Suriye de doğmuş(Dolaylı)

·        Yazarın metinde somut veya soyut kelimeler kullanması anlatımda somut veya soyut olması bakımından anlatımı etkiler.Somut anlatım daha çok bilimsel,soyut anlatım ise daha çok felsefi metinlerde kullanılır.

   “sevgi” konusu ele alınan bir metinde konunun ele alınış biçimi soyuttur.

  “televizyon” konusu ele alınan bir metinde konunun ele alınış biçimi somuttur.

Anlatıcının duyu organlarıyla anlatımı  somut anlatım özelliği kazanır, bunların dışında ki anlatıcının başkalarından işittiği veya deneyimlerini ifade ettiği anlatım ise soyut anlatım özelliği kazanır.

Not:İletişimde anlatıcı ile anlatılan nesne veya konu arasında ki ilişki anlatımım öznel veya nesnel,doğrudan veya dolaylı,somut veya soyut olması bakımından anlatımı etkiler.
7)Anlatımın Özellikleri:
   Duygu ve düşüncelerin açık ve net bir şekilde anlatılması gerekir.Anlatılacak hal ve olay ,betimleyecek görüş ve sezgi,dile getirilecek duygu ve düşünce anlatıcının zihninde açık ve net biçimde belirlenmelidir. Anlatılacak ,betimlenecek hususlar,dilin bilinen ve kabul edilen kurallarına uyularak düzenlenmek zorundadır.

·        Akıcı bir metinde cümleler ,gereksiz ve anlaşılması güç ifadelerden arındığı için metnin anlaşılması daha kolaydır.

·        Yalın bir metinde ifadenin sade, gösterişsiz ,kısa ve kesin olması metni okuyan herkesin anlamasını sağlar.

NoT:Söylenişi zor seslerin kullanılması,ses düzeyinde,arka arkaya sert ve yumuşak hecelerden meydana gelmiş sözcüklerin kullanılması  sözcük düzeyinde;sözcü k tekrarları ve aynı anlama gelen sözcüklerin bir arda kullanılması, cümle düzeyinde;cümlelerin dil ve düşünüş yönünden sağlam bir bütünlük oluşturması paragraf düzeyinde akıcılığı bozar.Açık olmayan yazılarda anlatım kapalıdır.
ANLATIM BOZUKLUKLARI
Anlatım bozukluklarının türlerini şöyle gruplandırabiliriz:
1. Gereksiz Sözcük Kullanılması:
İyi bir cümlede yeterli sayıda sözcük kullanılır. Başka bir deyişle gereksiz sözcüklere yer verilmez. Çünkü, gereksiz sözcük kullanımı cümlenin duruluğunu bozar ve anlatım bozukluğu yaratır. 
Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, anlatımında bozulma olmuyorsa ise gereksizdir. 
Mecburen karakola gitmek zorunda kaldım.
Araba şu anda yola çıkmak üzere.
Gitmeden önce bir daha ara.

2. Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı: “Etmek, olmak, eylemek, kılmak” gibi yardımcı eylemlerin görevi; kendisinden önce gelen isim soylu sözcüğü yüklemleştirmek, ona iş, oluş, hareket ve kılış anlamları katmaktır. İsim soylu sözcük, bir ekle aynı anlamı verecekse; yardımcı eylemin kullanımı gereksizdir.
Sanırım ondan kuşku ettiğimizi anladı.
Sanırım ondan kuşkulandığımızı anladı.
Bizi arayacağını umut etmiştim.
Bizi arayacağını ummuştum.

3. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması: Dilimizde bazı sözcükler, anlam inceliklerine dikkat edilmeden kullanılır. Sözcükleri kendi anlamını yansıtacak şekilde kullanmamak veya uygun olmayan yerde kullanmak anlatım bozukluğuna yol açar. Böyle bir yanlışa düşmemek için hangi sözcüğün nerede kullanılıp nerede kullanılmayacağını çok iyi bilmek zorundayız.
Ülkenin bunalıma girmesini sağlayan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.
Ülkenin bunalıma girmesine neden olan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.
Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine neden olacak.
Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine katkıda bulunacak.

Uyarı: “Sağlamak” ya da “katkıda bulunmak” elde edilmesi istenen olumlu bir sonuca ulaşmaktır. İstenmeyen sonuçlar ortaya çıktığında “neden olmak” kullanılır.


4. Birbiriyle Karıştırılan Sözcüklerin Kullanılması: Kimi sözcükler aynı kökten türediği için yazılış ve okunuş olarak birbirine benzer; ancak bunların anlamları farklıdır. Bu sözcükler karıştırılıp birbirinin yerine kullanılırsa, anlatım bozukluğu ortaya çıkar. 

Bu kadar çekimser olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.


Bu kadar çekingen olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.
Bunca yağmura karşılık barajlarda yeterince su birikmemiş.
Bunca yağmura karşın barajlarda yeterince su birikmemiş.
Bu iki olay arasındaki ayrıntıyı kimse hesaba katmıyor.
Bu iki olay arasındaki ayrımı kimse hesaba katmıyor.

5. Kelimelerin Yanlış Yerde Kullanılması: Bir cümlede her sözcüğün yerli yerinde, başka bir deyişle her sözcüğün kullanılması gereken yerde olması gerekir. Cümle içindeki bir tek sözcüğün bile yerini değiştirmek farklı anlamlar, farklı yorumlar ve yargılar oluşturur. Kimi zaman da mantıksal tutarsızlıklara yol açar. İyi bir cümlede kelimelerin cümlenin akışına ve anlamına uygun yerlerde kullanılması gerekir. Yoksa ifade değişir, anlatılmak istenen tam söylenemez. 

Ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış ülkemizin belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.


Ülkemizin ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.
Okulu bitirince doktor olarak doğduğu kasabada çalışmaya başladı.
Okulu bitirince doğduğu kasabada doktor olarak çalışmaya başladı.

6. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması: Anlamca cümlenin yargısıyla uyuşmayan, cümlede iletilen yargıyla çelişen ya da karşıtlık yaratan sözlerin bir arada kullanılması önemli bir anlatım kusurudur. Anlamları birbirine ters sözcüklerin aynı cümlede kullanılmasıdır. Cümlenin anlamında çelişki, genellikle “kesinlik” ve “olabilirlik” anlamı taşıyan sözlerin bir arada kullanılmasından kaynaklanır.

Kapının önünde tamı tamına üç beş nöbetçi vardı.


Kapının önünde üç beş nöbetçi vardı.
Aşağı yukarı tam üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.
Üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.

7. Mantıksal Tutarsızlık: Bir cümlede, iletilmek istenen anlamın eksiksiz olabilmesi için düşünce ve mantık son derece önemlidir. İyi bir anlatımda sağlam bir düşünme ve mantık yürütme temel koşuldur. Mantıksal hataları ve tutarsızlıkları içeren cümleler, dil bilgisi kurallarına uygun olsalar bile anlamı ve yargıyı eksiksiz iletmezler. Bu tür yanlışlar genellikle dikkatsizlik sonucu ortaya çıkar.

Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.


Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere tanıtmaya çalıştık.
Önlem alınmazsa bu hastalık ölüme, hatta kısmi felce neden olabilir.
Önlem alınmazsa bu hastalık kısmi felce, hatta ölüme neden olabilir.

8. Atasözü ve Deyimlerin Yanlış Kullanılması: Deyim ve atasözleriyle ilgili iki tür yanlışlık yapılabilir:
a) Deyimler ve atasözleri, kalıplaşmış söz gruplarıdır. Bu kalıpların bozulması ve bir sözün yerine eş anlamlısının getirilmesi anlatım bozukluğu yaratır.
b) Bir deyimin ilettiği anlamla, cümlenin taşıdığı anlam arasında bir uyumsuzluğun olması anlatım bozukluğuna neden olur. 
Bir koyundan iki deri çıkmaz.
Bir koyundan iki post çıkmaz.
Haydi bakalım seç pirincin taşını.
Haydi bakalım ayıkla pirincin taşını.
Tüm itirazlara göz yummuştu.
Tüm itirazlara kulak tıkamıştı.

Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; başım açıktır.


Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; alnım açıktır.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri tutuşmuştu.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri zil çalmıştı.

9. Noktalama Yanlışları: Noktalama işaretlerinin eksik ya da yanlış yerde kullanılması; cümleleri bir anlam belirsizliğine sürükleyebileceği gibi cümleden birden fazla anlam çıkmasına da yol açabilir. Bu nedenle noktalama işaretlerinin anlama etkileri ve kullanıldığı yerler iyi bilinmelidir. Yanlış kullanımlar ortaya çıkarsa amaçlanan anlama ulaşmak mümkün olmaz. Bu durumlar da cümlede bir anlatım bozukluğu yaratır.
Yabancı dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Yabancı, dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Misafir odasına doğru yürüdü.
Misafir, odasına doğru yürüdü.

Yüklə 181,59 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin