Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Mehmet Tolga Akalın : Birinci temel itirazımız yetki babına gelmeden önce çok kısa bir açıklama yapacağım,20.10.2008 tarihli celse ki bize göre bu celse değildir çünkü iddianamenin kabulü kararı okunmamıştır, bu anlamda bir davanın başlaması söz konusu olmadığı için ancak duruşma öncesi bir görüşme safahatı olarak nitelendirilebilir,CMK’nun 191. maddesi duruşmanın başlamasını düzenlemiş olup,sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı saptanarak duruşmaya başlanır, mahkeme başkanı veya hakim duruşmanın başladığını , iddianamenin kabulu kararını okuyarak açıklar, maddenin hükümet gerekçesinde iddianamenin kabulu kararı okunması olmaksızın duruşmanın hiçbir şekilde başlayamayacağı, bunun son düzenleme ile getirilmiş en önemli hükümlerden biri olduğu hükümet gerçekesinde 191. maddesinde ortaya koyuyor,bu kapsamda duruşmanın mahkeme gelen tutuklu ve tutuksuz sanıkların hangilerinin geldiğini tespit etmiş ancak gelen müdafiileri tespit ederek zapta geçecek şekilde belirleme yapmamıştır, 20.10.2008 tarihli celseden bahsediyorum,gelen müdafiilerin isimlerinin alınmaması ve belirlenmemesi CMK’nun 191/1 maddesine aykırıdır, Yargıtay müdafiinin isminin yazılmamış olmasını bozma sebebi olarak kabul etmiştir, yine iddianamenin kabulü kararı okuyarak açıklanır, mahkeme sadece gelen tutuklu ve tutuksuz sanıkları belirlemiş , iddianamenin kabulu kararını okumadan , katılım, hakimin Reddi ve bir kısım yetkiye ilişkin taleplerle duruşmanın söz konusu , sanığında yapılıp yapılamayacağı hususlarını değerlendirmiştir, iddianamenin kabulü kararı okunmadan duruşma başlayamaz, sanık ve müdafiilerinin usule uygun gelen adları ve soyadları belirlenir, iddianemin kabulu kararı okunur, sanık kimliklerinin kişisel ve ekonomik durumlarının tespitine karar verilir, bu belirlemeden sonra usule ilişkin katılım talepleri ile ilgili beyanlar alınır hatta bu arada hakim Ya da mahkeme heyetinin reddi konusunda bir talep var ise öncelikle CMK’nun 29’a göre ve CMK 27’ye göre karar verilmesi gerekmektedir, öncelikle CMK 191. maddeye göre duruşma açılmamış olduğundan bugüne kadar icra edilen bütün işlemlerin CMK’ca tanınmayacağından dolayı yok sayılmasını talep ediyoruz ayrıca duruşmanın aleniliği ilkesi ortadan kaldırılmıştır tedbir olduğu için bizde ilk itirazımızı 192/2 ‘ye göre yapıyoruz, nedir duruşmanın aleniliği ilkesi maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere duruşmanın açıklığının iki önemi vardır, bir açık adaletli bir yargılama sağlar, iki açık duruşmaya herkez katılabileceğinden adil bir yargılamanın yapılmasına tüm taraflar
Esas No: 2008/209 sayfa:9
özen gösterecektir, bir cezaevinde ne kadar bugün için nezi koşullar hazırlanabilme çabasının içerisinde olmuşsa da bir cezaevinde duruşma yapılması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 14.11.2000 tarihli Oliver Raypen Avusturya kararında belirtildiği üzere İnsan hakları mahkemesinin çeşitli içtihatlarında aynen duruşmanın cezaevi içinde yapılması adil yargılanma ilkesine hareketle halkın kolayca ulaşamayacağı bir yerde yapılmasının duruşmanın kamusal niteliğine engel teşkil ettiği belirtilmiştir, Anayasanın 90/5. maddesi gereğince Uluslar arası sözleşmeler ve bu mahkeme içtihatları hepimiz açısından bağlayıcı niteliktedir, bir başka durum mahkeme CMK 252/b maddesini yanlış uygulamıştır ne yazık ki şöyle mahkeme tutuklu sanıkların yargılanmasına devam ederek tutuksuz sanıkların yargılanmasını belirsiz bir tarihe ertelemesi CMK 252/b maddesi kapsamında değerlendirilemez,yasa birbiriyle ilgisi bulunmayan sanıkların bir kısmının yokluğunda duruşmanın yapılabileceğini belirtiyo, oysa bu davanın temelinde bir örgüt suçlaması olup, yargılanan sanıkların birbiriyle şu veya bu şekilde bağlantılı olduğu ileri sürülmektedir iddianame kapsamında, iddianame başından itibaren bunu iddia etmek için her türlü bize göre gerçek dışı delile başvurmuştur, müvekkilim tutuksuz sanıkların bir kısmını tanımakta ve ifadesi alınırken mutlaka bu kişilerinde olması gibi tutuksuz olan kişilerin dinlenmesi sırasında da müvekkilimin bulunması zaruridir, aksi halde adil bir yargılamadan bahsedilemeyeceği gibi savunma hakkkının önemsenmediği ve tamamen bir kenara bırakıldığı şeklinde bir yoruma sebebiyet verecek bir uygulama ortaya çıkar,yine müdafii sayısının sınırlandırılması ile ilgili CMK 149. maddenin 2. fıkrasında müdafii sayısının ancak soruşturma aşamasında üçle sınırlandırılabileceği beyan edilmiştir, bu kapsamda yasanın getirmediği bir sınırlamayı mahkemenin ara kararıyla yapmasını da usul hukukuna bir aykırılık olarak telakki ediyoruz ve takdirlerinize sunuyoruz, iddianamenin boyutu , ekindeki ikiyüzbine aşkın delil, davanın önem ve kapsamı dikkate alındığında bu davada müdafii kısıtlanmasına gitmek savunma hakkını engellemek ve adil yargılama hakkını ortadan kaldırmak anlamına gelecektir bize göre takdir mahkemenizdir, nitekim CMK’nun 189. maddesi bir çok avukatın aynı zamanda duruşmaya katılabileceklerini açıkça ve emredici nitelikte hükme bağlamıştır, davada CMK 150. maddede belirtilen zorunlu müdafiilik kuralıda uygulanmamıştır, bir önceki bize göre celse tabirini teknik anlamda kullanıyorum duruşmada, CMK 150 . maddesinin 3. fıkrasında üst sınırı en az 5 yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturmada ve kovuşturmada sanığın istemi aranmaksızın müdafiinin görevlendirileceği belirtilmiştir, her ne kadar bu duruşmada yapılıyor ise bir önceki duruşmada yapılmamıştır bu , bir başka nokta mahkeme CMK 177. maddesini dikkate alarak delillerimizi toplama gereği dahi duymamıştır, mağlumunuz olduğu üzere CMK177. Maddesinde sanık savunma delillerinin toplanmasını istediğinde bunlara ilişkin olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az 5 gün önce Mahkeme Başkanına verir, bu dilekçe üzerine verilecek karar kendisine derhal tebliğ edilir, tarafımızca toplanmasını istediğimiz deliller, duruşmadan tam 10 gün önce 177. madde gereği dosyaya sunulmuş ancak mahkeme bu konuda hiçbir karar vermediği gibi delillerimizi sunduğumuzun ilk celsede tespitinide yapmamıştır,bu uygulama da CMK 177/1’e aykırıdır, yine mahkeme CMK 24/3. Maddesini de ihlal etmiş, hükme katılacak hakimlerin listesini tarafımıza bildirmemiştir, bunun istenmesinin sebebi bir önceki bize göre celse olmayan bir ön görüşmede ortaya konulan Reddi hakimle ilgili daha ayrıntılı bir çalışma yapmak hangi hakimlerin celseye katılıp-katılmayacağının kliniliği önden bilgi sahibi olarak reddi hakim müessesine olgun bir şekilde karşınıza çıkarmak arzusundan kaynaklanmaktadır,tutuksuz sanıkların avukatlarınında duruşmadan çıkarılması CMK 197. maddeye mutlak suretle aykırıdır, sanık hazır bulunmasa dahi müdafii bütün hazır oturumlarda hazır bulundurulma yetkisine sahiptir, bu hüküm CMK 197. maddede emredici bir hüküm olarak tanzim edilmiştir, yine tutuksuz sanıkların duruşmalara
Esas No: 2008/209 sayfa:10
alınmaması CMK 216. maddeye aykırıdır, CMK 216. maddede delillerin davanın bütün tarafları huzurunda tartışılması ilkesi getirmiştir, yine en son olarak duruşma tutanaklarının bizlere verilmemesi CMK 219. maddeye aykırıdır, CMK 219. madde duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa geçirilerek mahkeme başkanı veya zabıt katibi tarafından imzalanır, 20.08.2008 tarihli celseden sonra halen huzurda bulunan müdafiilerin bildiğim kadarıyla hiçbirinde o celseye ait duruşma tutanakları da bulunmamaktadır, biz 192. maddeye göre itiraz yaparken esasen duruşma tutatanağını o celseye ait tutanağı inceleyip buna göre bir beyanda bulunmak istiyoduk ama bu celse tutanağından mahrum olarak bu beyanları hazırlamak durumunda kaldım, nihayetinde CMK 191. madde de belirtilen duruşmanın nasıl açılacağına ilişkin hüküme CMK 182. maddesinde belirtilen aleniyet ilkesine, CMK 252/c maddede belirtilen birbirbirleriyle ilgisi olmayan sanıkların yokluğunda ifadelerinin alınmasına ilişkin kurala CMK 149. maddede belirtilen Avukat sayısının sınırlanamayacağına ilişkin hükme, CMK 150. maddede yer alan zorunlu müdafiilik kuralına, CMK 188. maddede yer alan zorunlu müdafinin bulunması zorunluluğuna ilişkin hükme, CMK 177. maddede belirlenen delillerin toplanmasına ilişkin kurala, CMK 24 madde 3 fıkrasında davaya bakacak hakimlerin listesinin sunulmasına ilişkin düzenlemeye , CMK 197. maddede belirlenen sanık olmasa dahi zorunlu müdafiinin mutlaka duruşmada hazır olacağına ilişkin kurala, CMK 216. maddede yer alan delillerin mutlaka yüz yüze tartışması gerektiği kuralına, CMK 219. madde 1. fıkradaki duruşmanın beyanların derhal zapta dökülerek sanık ve müdafiilerine ilişkin düzenlemeye şuana kadar kanaatimizce takdir yüce mahkemede olmak üzere mahkemenizce aykırı davranılmıştır, mahkeme ilk celsede sadece kanaatimizce CMK’nun değil Anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hükümlerini de ihlal etmiştir, şöyle ki Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti kuralına , Anayasanın 10. maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesine, Anayasanın 12. maddesinde yer alan herkezin kişiliğine bağlı dokunulamaz, devredilemez ,vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğuna ilişkin kurala, Anayasanın 13. maddesinde yer alan Temel savunma ve hak aramanın Anayasada belirtilen tahditler dışında sınırlanamayacağına ilişkin düzenlemeye , Anayasanın 14. madesinde yer alan Anayasa hükümlerinin hiçbirinin Devlet ya da kişi tarafından Temel Hak ve Hürriyetleri ortadan kaldıracak şekilde yorumlanamayacağına, yargılama sanıklar, müdafiiler ve sanık yakınları için 20.10,2008 tarihli celsede eziyete dönüşmüş olup, bu sebeple kimseye eziyet edilemeyeceğine ilişkin Anayasanın 17. maddesine, tutuklama şartları tamamen ortadan kalkmış olmasına rağmen kişi hürriyetinin hukuk dışı gerekçelerle engellenmesine ilişkin Anayasanın 19. maddesine , Anayasanın 36. maddesini düzenleyen Adil yargılama hakkına, Anayasanın 38. maddesini düzenleyen masumiyet ilkesine, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma ilkesine, Anayasanın 90. maddesi yoluyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin cezaevinde yargılama yapılamayacağına ilişkin içtihatlarına aykırı davranılmıştır, duruşmanın CMK 191. maddesine uygun olarak açılmadığı , ilk celsede kanaatimizce yapılmış olan aşikar hukuk ihlali karşısında öncelikle bu yöndeki talebimizin yüce heyetiniz tarafından değerlendirilerek bu yönde bir karar tüm itirazlarımız ki lahiya olarak mahkemenize sunduk, tüm itirazlarımız yönünde bir karar verilmesini, bu karardan sonra eğer bu kararın akabinde tarafımıza yetki ve Non Bis İdem kuralı uyarınca,mahkemenizin 170/h bendine göre sayın savcılık ve iddianame yoluyla yollanan iki araç suç bakımından yani Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması noktaları itibariyle Yetkisini tartışmak için tarafımıza yeniden söz verilmesini önemle rica ediyoruz, durumu takdirlerinize saygıyla arz ediyoruz, dedi.