métaphore: istiare: iğretileme
métonymie: mecaz-ı mürsel, addeğişi
mètre: vezin: tartı: 1. eski yunan nazmında iki adımdan ibaret ölçü birimi. 2. genel olarak bir dizede adımların veya hecelerin sayısı ile sıralanma şekli (TARTI VURGUSU, accent métrique).
métrique, prosodie: evzan ilmi: tartıbilim: 1. yunan nazım sanatı. 2. genel olarak nazım sanatı.
mirache: tansık dram: orta çağda azizlerin hayatından tansıklı bazı olgular gösterilerek meydana getirilen bir sahne oyunu.
molosse: üçüz uzun adım:Y.L.t, arka arkaya gelen üç uzun heceden ibaret tartı adımı.
monologue intérieur: iç söyleniş: İnsanın hatırına, kendi kendine gelen ve aralarında en çoğu ancak çağrışım bağlantısı bulunan bilinçli veya bilinçaltı düşünceler ki yirminci yüzyıl başlarında bazı romancılar tarafından kahramanlarının konuşmalarına katılmıştır.
monologue: söyleniş: sahnede yalnız başına bulunan bir kişinin kendi kendine söylediıği sözler.
monorime: musarra veya müselsel: bütün dizeleri aynı uyakta olan koşuk.
moralité de la fable: masalın dersi: bir masaldan çıkarılan ibret dersi.
moralité: ibret oyunu: kişileri temsilî istiarelerden ibaret bulunan ve ahlâkı yükseltmeğe hizmet maksadıyla yazılan, orta çağ sahne oyunu.
motif: konuluk: konu olarak alınan fikir.
mystére: yalvaçlar dramı: onbeşinci yüzyılda, konusu yalvaçlar tarihinden alınarak yazılan sahne eseri.
mythe: üstüre: tarih öncesi ve kahramanların efsaneli maceralarını anlatan ve bir topluluğun inanışlarını, duygularını, eğitim ve özlenimlerin gösteren hikâye. ÜSTÜRELER, ÜSTÜRECİLİK,esatir, mythologue; ÜSTÜRE YAZARI, mythographe.
narration: tahkiye: hikâyeleme: edebiyat bakımından olayların anlatılma işi.
naturalisme: doğalcılık.
négligence: özensizlik: dikkatsizlik yüzünden yapılan ufak tefek üslûp yanlışları.
néo- symbolisme: yeni simgecilik: simgecilik çığırının yeniden canlanma hareketi.
néo-classicisme: yeni kalasikçilik: ondokuzuncu yüzyılın sonunda, klâsik zevk üslûbunu yeniden ortaya çıkarmak amaciyle hareket geçen çığır.
néo-impressionnisme: yeni izlenimcilik: izlenimciliğin NOKTACILIK pointillisme ve BÖLÜMCÜLÜK divisionnisme gibi yöntemlerle kurallandırılmış şekli.
néologisme: yenicil deyim veya yenicilik: yeni olarak meydana getirilen veya yeni bir anlamda kullanılan kelime yahut deyim.
néo-plasticisme: yeni biçimleyicilik: sade kelimeler ve somut fikirlerle basit bir çatı içinde sanat yapmak çığırı ki yirminci yüzyılın başlarında Hollanda'da ana renklerle ve basit çizgilerle yapılan ve de stijl (de stayl Okunur) adını taşıyan resim çığırının edebiyata uygulanmasından ibarettir.
néo-réalisme: yeni gerçekçilik: gerçekçilik çığrının yeniden canlanma hareketi.
newsreel style: (ing.) parçalı tarz: büyük bir topluluğun, geniş bir bütünün çeşitli ve en canlı parçalarını alıp yan yana dizmek suretiyle o bütünü anlatan yazı tarzı.
nœud: düğüm: Bir romanda veya sahne eserinde olaydaki dolantıların meydana getirdiği tıkanıklık.
norito: (japonca): Eski japon edebiyatında, âyinlerde kullanılan ilkel nesir.
notice: bilgilik: 1. Bir eser ve onu yazan hakkında bilgi vermek için yazılan önsöz. 2. Bir eser veya konu hakkında kısaca bilgi veren yazı.
nouvelle: hikâye: hayalde tasarlanan bir takım olayları anlatarak okuyanda heyecan veya zevk uyandıran ve çoğu ancak birkaç sayfa tutan yazı.
nouvelliste: hikâyeci
nuance: ayırtı. Anlamdaş gibi görünen kelimelerin anlamları arasında bulunan ince fark.
obscurisme: kapalıcılık: yirminci yüzyıl başlarında çıkan ve karşısındakinin hayalini işletecek tarzda kapalı anlatış araçları kullanan öncü sanat çığırı.
ode: od: 1. eski Yunan ve Lâtin edebiyatında ezgilenmek üzere yazılan her koşuk çeşidi. 2. (şimdiki batı edebiyatında) dizelerinin ölçüsü ve sayısı eşit olan dönülerden meydana gelmiş koşuk.
onirisme: düşçülük: Yirminci yüzyıl başlarında çıkan ve konuları düşte görülür gibi silik, karışık ve fantezili bir şekilde anlatan öncü sanat çığırı.
opéra, drame lyrique: opera: orkestranın refakatiyle oynanan şarkılı, nazımlı yüksek sahne eseri, ki lirik dram da denir.
opéra-comique: komedili opera: Hem şarkılı, hem konuşmalı olan ve böylece opera ile komedi arasında yer alan sahne eseri.
opérette: operet: eğlenceli ve hafif küçük opera.
opposition: içtima-ı zıddeyn: karşınlık: görünürde birbirini çelen iki fikrin bir kavramda toplanması hali. Yaşıyan ölüler gibi ki gerçekte, gönlümüzden çıkarmadığımız ölüler demektir. Buna karşıtlar Bağdaşımı (alliance de mots) da denir.
Orphisme: orfecilik: yirminci yüzyıl başlarında beliren ve aynı adı taşıyan eski gizli mezhepten ilhâm alan öncü çığır.
orthoépie: tecvid, sağdeyi, prosodie /Yunanca için/: Kelimelerin söylenişinde seslerin hakkını verme, tonlama, hecelerin vurgusu, uzunluğu, kısalığı gibi özelliklere dikkat etme işi.
palindrome: çevriklenir: harf harf ters okunduğu zaman ya aynı ifadeyi veya anlamı olan başka bir ifadeyi veren (kelime, cümle yahut dize)
pamphlet: yergelik: çoğu politika üzerine olmak üzere yazılan, şiddetle yerici kısa yazı.
panégyrique: övgü söylevi: Birini övmek üzere verilen söylev.
parabole: mesel: (S.S.) İbret almağa meydan verme yoliyle insana bir ahlâk veya davranış kuralı telkin eden orunlama.
paralipse: (yahut prétérition): ilişmezcelik: söylenmiyen kısmın önemli olduğunu telkin edecek şekilde bir konuya hafifçe temas ederek geçme.
paraphrase: açma
paraphraser: açmak, bir metni daha iyi anlaşılacak surette genişletmek
paraphraste: açmacı
parnassianisme: Parnasçılık
parnassiens: 1866 yılına doğru Fransa'da "Parnasse Contemporain" adlı bir dergide eserlerini yayımlıyan şairlere verilen ad.
parodie: yansılama ciddi bir eserin, bir şiirin alaylı bir şekilde yazılan benzeri YANSILAMAK, parodier.
paronomase: benzeşleme: Ses bakımından birbirine benziyen kelimeleri yanyana veya birbirine pek yakın kullanma. Hoş beş, az gitti uz gitti, gibi.
passatisme: geçmişçilik: (Gelecekçilerin telâkkisince) sanatta geçmişin değerlerine ve geleneğine bağlı bulunma hali, ve bu halde bulunan okulların topu.
pastiche: nazire, benzek
pastoral: Çoban ve kır hayatını anlatan (sanat eseri).
pastorale: Kır hayatını ve özellikle, çobanların aşk ve yaşayışlarını gösteren edebiyat eseri.
péjoratif: kemleyici: kötü anlam verici veya kötü anlamda kullanılan.
période: müselsel bent, dönem: Ancak topu birden tam bir fikir vermek üzere, birkaç tümceden meydana getirilen cümle.
périodique: dönemli
périphrase: ıtnab-ı makbul: Süslü ve sanatlı bir dolamlama (edeb-i kelâm). Ankara yerine "Türkiye'nin kalbi" veya Paris yerine "Işık Beldesi" demek gibi.
périphrastique: dolaylamalı
périssologie: haşiv, haşv-i kabih, artıklama: Aynı fikri başka başka deyimlerle tekrarlama.
péroraison: Bir söylevin sonunda, ya ileri sürülmüş bulunan kanıtları özetlemek veya dinleyicilerin duygularını okşamak maksadiyle eklenen söz.
philologie: betikbilim
phraséologie: Bir dilin veya bir yazarın kendine göre olan cümle kurma tarzı.
pi: Çin edebiyatında mesellere ve iğretilemelere dayanan şiir türü.
pièce de théatre: (ou Piéce): Sahne eseri. Dramın başka bir adı.
pied pur: temel adım:bir dizenin temeli niteliğinde olup onun belli yerlerinde bulunması gereken adım.
pied: adım, cüzü
pittoresque: resimsi: zihinde resim gibi bir hayal uyandıran (söz, yazı).
plagiaire: intihalci, aşırmacı.
plagiat: intihal, aşırma
plagier: intihal etmek, aşırmak: Başkasının eserinden parçalar alıp kendinin imiş gibi göstermek.
plaidoyer: müdafaa. Bir avukatın mahkemede bir davayı savunmak için verdiği söylev.
pléonasme: haşv-i melih, artımlama: Söze kuvvet vermek için, bir fikri gereksiz gibi görünen kelimelerle tekrar etme. Kulağımla duydum. Gözümle gördüm gibi.
pléonastique: artımlamalı
poésie lyrique: lirik koşuk: 1. (Eski Yunanlılarda) Lir çalarak okunan koşuk. 2. (Şimdi) Ditiramb, od ve koronun ortak adı. 3. Kişinin kendi duygularını coşkun bir dille anlatan koşuk.
poésie mélique: ezgi koşuğu, lirik koşuk ve özellikle koro koşuğu.
poésie: nazım: hecelerin sayısı, vurgusu, uzunluk veya kısalığı gibi her hangi bir bakımdan taylam (rythme) meydana getirecek şekilde kelimeleri düzenli olarak dize, beyit ve koşuk şekillerinde görülen deyi kılığı. (Nazımlama, versification, nazımlamak, versifier, nazımcı, versificateur).
poésie: şiir, deyiş: seslerde, taylamlarda ve uyumlarda gösterdiği güzel bağdaşmalarla ve taşıdığıhayal, duygu ve fikir buluşlariyle bizde canlı duygulanmalar, izlenimler ve heyecanlar uyandırannazım veya nesir halindeki edebiyat türü.
poète: şair, ozan: şiir yazan veya söyliyen sanatçı.
polémique: kalem savaşı: mücadele-i kalemiye: gazete veya dergilerde bir konu üzerine yazı ile yapılan şiddetli, kavgalı tartışma.
populisme: halkçılık: Yirminci yüzyıl başlarında Fransız yazarlarından A. Thérive ve L. Lemonnier tarafından açılmış bir çığır, ki romantikliğe, aşırı duygululuğa, hele Zola'nın karamsarlıklarına sapmadan, hiç bir özelliği olmayan, halk içinde sıradan bir takım tipleri anlatan sadeleştirilmiş bir gerçekçilikten ibarettir.
postface: artlık: Bir eserin sonuna konulan bildiri.
post-impressionisme: izlenimcilik sonrası: izlenimciliğin konu olarak dış âlemi almasına karşı bir tepki olarak iç âlemin ifadesini ele alan ve az çok farklarla birçok memleketlerde beliren yirminci yüzyıl sanat akımı.
préambule: giriş, methal
préambule: karar başı: bir kanunun, bir kararın, bir emrin gerekçesini meydana getirmek üzere baş tarafına eklenen kısım.
préciosité: özenticilik: Onyedinci yüzyıl başlarında Fransa'da meydan alan özentili, şatafatlı, mecazlarla fazla yüklü ve süslü üslûp.
précis: sarih, belgin. Fikri titizcesine bir tamlıkla anlatan (söz, ifade)
précision: sarahat, belginlik:
prédication: vaız: bir din konusu üzerine ögüt şeklinde yapılan konuşma.
préface: önsöz: mukaddime: Bir eserin amacını belirtmek üzere onun baş tarafına eklenen, fakat ondan bir parça sayılmayan kısım.
prétérition: (yahut paralipse): ilişmezcelik: söylenmiyen kısmın önemli olduğunu telkin edecek şekilde bir konuya hafifçe temas ederek geçme.
procéleusmatique: dördüz kısa adım: arka arkaya gelen dört kısa heceden ibaret tartı adımı.
prodrome : giriş, methal
prolégomènes: bir eserin iyi anlaşılması için yazılan uzun giriş.
prolepse: önceleme: sual-i mukaddere cevap: Antéoccupation, Anticipation ou préoccupation: (S.S.) Hasımdan gelebilecek takışmaları ondan önce gözönüne alıp karşılama. (öncelemeli, proleptique).
prolixe: uzatıcı: sözü boşuna uzatan (kimse) uzatıcılık, prolixé.
prolixité: ıtnap, ıtnabı mümil, tatvil: uzatı, uzatılılık: (s.s.) sözün boşuna uzanması hali Uzatılı. ıtnaplı prolixe.
prologue: öndem: Bir romanda veya bir sahne eserinde asıl konu olarak ele alınan olaylardan önce geçmiş bir takım başka olguları anlatan ilk kısım.
prône: pazar va'zı
prosateur: nâsir: sanatını nesirde gösteren edebiyatçı.
prose: nesir: genel olarak, tartı, ölçü ve uyak gibi kayıtlara bağlı olmayan deyi kılığı (nesir yazmak, proser; nesre çevirmek, prossaïser; tartılı nesir, prose métrique; uyaklı nesir, secili nesir, prose perlée).
prosodiaque: prozodyak: Alaylarda okunan şarkılar için kullanılan eski bir Yunan dize tartısı.
prosopopée: teşhis ve intak, canlılaştırma
proverbe: darb-ı mesel, atalar sözü.
provincialisme: köylü ağzı
purisme: tasfiyecilik, arıtçılık
puriste: tasfiyeci
pyrrique ( pariambe yahut hégémon ) : Çiftkısa adım: İki kısa heceden ibaret tartı adımı.
quatrain: kıta, dörtlü: dört dizeli kesek veya dönü.
quatrième épitrite: (monogène) : Dördüncü epitrit: Dördüncüsü kısa, öbür üçü hep uzun olan dört heceli tartı adımı.
quatrième peon: dördüncü peon: Dördüncüsü uzun, öbür üçü hep kısa olan dört heceli tartı birimi.
quintain: Beşli. Beş dizeli dönü veya kesek.
quiproquo: yanılmaca: birini başkası veya bir şeyi başka bir şey sanmaktan doğan yanlışlık, ki bir takım eserlerin konularına girer.
réalisme: gerçekçilik: Tabiatı ve gerçeği olduğu gibi veya görünüşte sanıldığı gibi çirkinlikleri ve bayağılıklarıyle birlikte göstermek yolunu tutan ve ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısında başlıyan sanat çığırı.
réaliste: gerçekçi
rébus: bulmaca
rédacteur: kaleme alan
rédaction: kaleme alma
redondance: iksar: taşırılık: (s. s.)sözdeki kelime ve süslerin fazla ve aşırı olması hali (TAŞIRI, REDONDANT).
refrain: nakarat, bağlama
répétition: tekrar(*) yineleme:(s.s.) bir cümle içinde veya arka arkaya gelen cümlelerde bir kelime veya bir parçanın tekrarlanması. çal sevdiğim çal güzelim.
repos: (pause), vakfe: durgu: Okumada, deyitlemede anlamın, kelimeler arasında gerektirdiği duraklama.
réquisitoire: iddianâme,
réversion (yahut régression): akis: Önce geçen kelimelerin sırasını, değişik veya karşıt bir anlam verecek şekilde, tersine çevirerek onları tekrarlama. Her yokuşun bir inişi, her inişin bir yokuşu vardır gibi.
rhétorique: belâgat: söz sanatı: sözün veya yazının ifade temizliğini, güzelliğini, etkenliğini sağlamak için baş vurulan yolları inceleyip kurallara bağlayan sanat.
rimailler: koşuksamak, teşaür etmek: Kötü koşuklar yazmak veya söylemek (koşuksama: rimaille; koşuksar: rimailleur).
rime riche: zengin uyak: bir sesliden başka, onun başında veya sonunda bir sessiz bulunan uyak.
rime commune ou suffisante: yeterce uyak: bir sesli ile ondan sonra gelen bir sessizden ibaret olan uyak.
rime féminine: açık uyak
rime intérieure ou médiane: ortada uyak: iki yarımlı dizelerde birinci yarım dizelerin uyağı.
rime masculine: kapalı uyak: sonu sessiz ile biten uyak.
rime pauvre ou de goret: yoksul uyak: sadece bir sesliden ibaret bulunan uyak.
rime proprement dite ou rime finale: kafiye: uyak: iki veya ikiden fazla dizenin sonunda bulunan ündeş kelimelerdeki aynı ses öbeği UYAK MERAKLISI, rimeur; ALMAŞIK U., R, altérnées; başta U., rime initiale; DÜZ U., R.annexée; İKİRCİL U., R, équivoquée; ORTADA U., R, intérieure ou médiane; ÖRÜŞÜK U., R, enlaccées;SONDA U., R,terminale; ÜÇ KEZLİ UYAK, R,emperière; ZİNCİRLİ U., R, enchaînée.
rime trés riche, millionnaire ou superflue: Birden fazla hecesi olan kafiye.
rimer: takfîye etmek: uyaklamak: bir kelimeye uyak olacak başka kelime getirmek UYAKLI, mukaffa, rimé; UYAKLI NESİR, secili nesir.
rimes croisées: çapraz uyaklama.
rimes embrassées: kucaklı uyaklama: Birinci dizeyi dördüncüsü ile, ve kinciyi üçüncüsü ile (ve sonuna kadar böylece) uyaklı kılma şeklindeki uyak düzeni.
rimes mêlées: karışık uyaklama: sıralanması serbest olan uyak düzeni.
rimes redoublées: bir dizenin içinde birbiriyle uyaklı olan iki kelimenin kullanılması.
Roman artiste: sanatçı romanı. Beden zevklerini konu edinerek onları bir sanatçı gözü ve kalemiyle görüp anlatan roman.
Roman comique: komik roman: güldürücü olaylar üzerine kurulmuş roman.
Roman d'aventures: macera romanı: Hayalin ve fantezinin coğrafya ve bilim konulariyle ustaca karıştırılmış olduğu meraklı gezi ve bilinmeyen diyarlar yolculuğu romanı.
roman de cape et d'épée: silâhşorluk romanı: kahramanları eski şövalyeleri andıran roman.
roman de caractère: ıra romanı
Roman de cuisinier: Sanatdışı roman. Sanat iddiası olmayıp kültürü zayıf olanlara hoş vakit geçirtmek amacıyla yazılmış roman.
roman de la destinée: ( Roman-fleuve, Roman-cycle): Gelişimli roman: Bir kişinin, bir ailenin veya bir topluluğun belli bir zaman çevresi içindeki hayat safhalarının bütün gelişimlerini ciltler dolusu anlatan roman türü.
roman de terreur: korkulu roman: içinde cin, hayalet, hortlak gibi korkunç şeyler anlatılan ve romantik öncesi devrinde sürüm bulmuş olan roman türü.
roman des mœurs: töre romanı: olguları geleneklere , göreneklere, alışkılara dayanan roman.
roman didactique: öğretimli roman: okuyuculara her hangi bir bilgi vermek üzere yazılmış roman.
roman d'incident: olgu romanı: roman d'incident: ruh ve duygu çözümlemesine girişmeyip yalnız olaylar anlatan roman türü.
roman épistolaire: mektuplu roman: Olguların, kişilerin birbirine yazdıkları mektuplarla anlatıldığı roman.
roman gothique: Olayları şövalye devrinde şatolarda geçen korkulu roman.
roman historique: tarihsel roman: başlıca kişileri ve olayları tarihten alınan roman.
roman humoristique: nekreli roman: Aslında heyecan verecek nitelikte olmayan olgular içinde dokunacak ince ve tuhaf taraflar bulup belirten roman.
roman intime: tutku romanı: insanın iç âlemini, tutkularını konu olarak alan roman.
roman lyrique: lirik roman: Konusu özlük duygulara dayanan ve coşkun bir dille yazılan roman.
roman pastoral: kır romanı: konusunu kır ve çoban hayatından alan roman.
roman picaresque: serseri romanı, yeni çağın başlarında İspanya'da doğan ve kahramanları maceracı, serseri tiplerden seçilen roman.
roman policier: polis romanı: konuları polisi ilgilendiren olaylardan ibaret olan roman.
roman populaire: (roman-feuilleton): halk romanı: sanat düşüncesinden çok topluluğun merakını çekmesi gözetilerek yazılan ve çoğu gazetelerde bölün halinde yayımlanan roman.
roman psychanalytique: Bilincaltı romanı. Bilincaltı durumlarını belirten roman.
roman psychologique ou d'analyse: çözümleme romanı.
roman régionaliste: bölge romanı.
roman rustique: köy romanı: konusu köy havası ve özellikleri içinde gelişen roman.
roman satirique: yergili roman: çevreyi ve çevredeki olguları anlatırken zamanın töresine yeren roman.
romance: romans
rondeau: rondo: Fransız koşuk şekillerinden biri. On üç dizeden ibaret bulunursa yalın (simple), yirmi dizeli olursa ikilemeli (redoublé ou parfait) sıfatiyle anılır.
rusticisme: sokak ağzı
rythme binaire: çift terimli taylam: İki çeşit hece öbeğinin tekrarlanmasiyle olan taylam.
rythme complexe: aralıkları eşit olmayıp çeşitli olarak tekrarlanmadan doğan taylam.
rythme qualitatif: nitel taylam: hecelerin ses yüksekliğine dayanan taylam.
rythme quantitatif: nicel taylam: hecelerin süre farkına dayanan taylam.
rythme ternaire: üç terimli taylam: üç çeşit hece öbeğinin tekrarlanmasiyle olan taylam.
rythme: taylam: hecelerdeki vurgu, uzunluk, yükseklik gibi ses özelliklerinin ve durakların düzenli bir şekilde tekrarlanmasından doğan ses olayı (TAYLAM VURGUSU, accent rythmique).
rythmique: taylambilim: nazma ve nesre uygulanmış taylamları inçeliyen bilim.
saga: eski İskandinav hikâye ve efsânelerine verilen genel ad.
saphique: safik: Eski Yunan kadın ozanı Safo'nun çıkardığı söylenilen bir tartı çeşidi.
sarcasme: saraka, tehekküm: acı ve batıcı alay. (sarakalı: sarcastique)
satire: hiciv, hicviye: yergi: birinin veya bir şeyin kusurlu tarafını acı, batıcı ve alaycı bir dille anlatan yazı YERGİLİ, satirique; YERGİ SÖYLEVİ, ınvective.
Saynète: saynet. Konusu suya sabuna dokunmayan ve pek az kişi tarafından oynanan, bir veya bir kaç sahneli küçük sahne eseri.
scansion: kesimleme, takti
sens figuré: mecazî mâna, mecaz anlam.
sens littéral: harfi harfine anlam.
sens propre: öz anlam
sens: mâna, anlam: Bir kelimenin, veya kelimelerden meydana gelmesi dolayısiyle, bir cümle veya sözün anlattığı fikir.
sentence: hikmet, sağsöz: ifade sanatlarına bürünmüş uzsöz. Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz gibi (sağsözlü, hikmetli, sentencieux).
sentencieux: hikmetli
sermon: mevize: Özenle hazırlanmış ve çoğu yazıya geçmiş vaız.
Sextin: (sextine, sixtine): Altışar dizeli altı tam dönüden ve üç dizeli yarım bir dönüden ibaret eski bir fransız koşuk şekli.
signification: delâlet.
simultanéisme: zamandaşçılık: sahnede aynı zamanda iki olayın gösterilmesi veya kişilerin açık konuşmalarından başka, gizli düşüncelerini de ayrı bir tarzda anlatmaları temeline dayanan yeni tekniğe göre eser yazma çığırı.
simultanéisme: zamandaşçılık: sahnede aynı zamanda iki olayın gösterilmesi veya kişilerin açık konuşmalarından başka, gizli düşüncelerini de ayrı bir tarzda anlatmaları temeline dayanan yeni tekniğe göre eser yazma çığırı.
Sixain: Altılı: Altı dizeli dönü veya kesek.
sobre: münakkah, soğumlu. (s.s.) Hiç bir fazlalığı, hiç bir süsü olmıyan (söz).
sobriété: münakkahiyet, soğumluluk.
sonnet: sone:başta iki dörtlü ve sonra iki üçlüden ibaret ondört dizeli bir batı koşuk şekli.
spenserian stanza: spenser keseği: onaltıncı yüzyıl ingiliz şairlerinden E. Spenser'in kullanmağa başladığı, on heceli sekiz hecelidize ile bir aleksandrindenibaret kesek şekli.
spondée: çiftuzun adım: İki uzun heceden ibaret tartı adımı.
stance: kıta: kesek: belli bir uyak düzenine bağlı olup bütün bir fikri içine alan, en azı dört ve en çoğu on diziden ibaret koşuk.
stream -of- consciousness novel: Bilinç akışı romanı.
strophe: bend, dönü: Birçok keseklerden meydana gelen bir koşuğun her keseğine denir.
structuralisme: kuruluşçuluk: Yirminci yüzyıl başlarında çıkan ve sanatta bir şeyin parçalarından ziyade bütününün kuruluşuna önem veren öncü hareket.
style: üslûp:1. her yazarın, her sözenin (hatibin) fikrini, duygularını anlatmak için kullandığı özel anlatış tarzı. 2. bir sanatçının, bir sanat türünün veya bir sanat devrinin özel tarzı, BAYAĞI ÜSLûP, style bas ou routier; ÇOCUKSU ÜS., mièvre; ÖZENSİZ ÜS., S. négligé; SÜSLÜ ÜS., S. simple; YÜCE ÜS., style sublime; YÜKSEK ÜS.,S. élevè; ZENGİN ÜS.,S. abondant.
stylistique: maâni: deyibilim.
subjection: sorulu inceleme: (s. s.) hasmın ne düşündüğünü tahmin ederek ona kendimiz için-ister istemez uyguncevaplar verdirecek şekilde sorular sorma.
surréalisme: üst gerçekçilik: yirminci yüzyıl başlarında Fransa'da A. breton tarafından Freud'un görüşyerine dayanılarak açılan ve bilnçaltı gerçeğini rüyada olduğu gibi parçaları birbirini tutmaz bir ifade halinde anlatmağa çalışan çığır.
suspension (ou interruption): beklenmezlik, terdid: Sözü, muhatabı merakta bırakacak ve ilerisinin ne olacağını ona sonuna kadar sezdirmeyecek surette kullanarak kendisini beklenmedik bir sonuç karşısında bırakma.
syllepse: istihdam: kapsama: 1) birden artık isme bağlanan bir sıfatın veya birden çok öznesi yahut nesnesi olan bir fiilin gramerce bunlardan ancak biriyle uyumlaştığı halde öbürleriyle de uyumlaşmış sayılması. Biz de siz de bunu biliriz gibi. 2) bir kelimenin aynı zamanda hem öz hem de mecaz anlamda kullanılması. Onun gemisiyle beraber ticareti de battı gibi.
symbolisme: simgecilik: Doğrudan doğruya sözle anlatılamıyan derin duygu ve heyecanları simgeli (symbolique) ifadelerle ve bu ifadelerde kullanılan kelimelerin müziğiyle telkin etmeğe çalışan sanat çığırı.
synecdoque: zikr-i kül irade-i cüzü ve aksi: kapsamlama:
synonymie: anlamdaşlık
système: dizge. Eski Yunan tartıbiliminde, sayısı sınırlanmamış olan ve üye denilen birçok parçalardan ibaret bulunan uzun dize.
tautologie: geneleme: Tekrar veya kesret-i tekrar: Aynı şeyi, söze ağırlık verecek şekilde tekrar etme.
tautologie: haşiv, haşv-i kabih, artıklama: Aynı fikri başka başka deyimlerle tekrarlama.
tercet: üçlü: üç dizeden ibaret keserek veya dönü.
terza rima: örüşük üçlü: Dante'nin Divina Commedia'da kullandığı koşuk şekli ki uyakları birbiriyle örüşük üçlülerden meydana gelir.
tétralogie: dördüzleme: Eski Yunan edebiyatında üçü trajedi, sonuncusu satir dramı olmak üzere dört sahne eserinden meydana gelen bütün.
texte: metin: Bir eserin, bir yazının öz ibaresi; ileri sürülen fikri anlatmak için kullanılmış bulunan kelimelerin topu.
textuellement: metince.
théatre de silence: susmalı tiyatro: duyguların susmakla anlatıldığı yeni bir tiyatro çeşidi.
théatre: tiyatro: sahne eseri, bu gibi eserlerin oynanması sanatı ve bunların oynandığı yer.
Tirade: sere. Bir eserde ve özellikle bir sahne eserinde uzunca süren ve hep bir fikir etrafında dönen kesiksiz deyi parçası.
Tough-novel (ing.): sert roman: Birinci Dünya Savaşından sonra Amerikalılarda ve özellikle ordudan dönenlerde, dünyanın gidişi hakkında uğranılan hayal kırıklığı yüzünden türeyen sert, hoyrat ve maddîliğe düşkün tipleri olduğu gibi özel bir üslupla anlatan Amerikan roman türü.
tournure: Bir cümledeki kelimeleri, maksada göre sıralama tarzı.
tragédie: facia: trajedi: konusunu efsanelerden veya tarihten alan heyacan verici sahne koşuğu ki insan oğlunun hırslarını ve kavgalarını gösterir ve çoğu felâketli sonuçlarla bağlanır.
traité: bilimlik: Bir bilim veya sanat konusunu uzun uzun açıklayan kitap.
triade: triad: eski yunan şairi pindaros'un odlarını meydana getiren üç çeşit böleğin bütününe verilen ad.
trilogie: üçüzleme: konuları birbirinin sonrası olmak üzere ayrı ayrı gösterilen üç sahne eserinin bütünü.
triolet: triyole: birinci, dördüncü ve sekizinci dizeleri aynı olan sekizer heceli sekiz dizeden ibaret bir koşuk şekli.
trochée: uzun-kısa: Y.L.t, uzun bir heceden sonra gelen bir kısadan ibaret tartı adımı.
troisième épitrite: üçücü epitrit: Y.L.t, üçüncüsü kısa, öbür üçü hep uzun olan dört heceli tartı adımı.
troisième péon, didyme, eurétique: Y.L.t, üçüncüsü uzun, öbür üçü hep kısa olan dört heceli tartı adımı.
tropes: mecazlar: (S.S.) kelime yanaçlarının bir kolu ki öz anlamları dışında kullanılan kelime veya deyimlerden ibarettir.
troubadour: turubadur: yedi sekiz yüzyıl önce deyişlerini Fransa'nın güneyinde konuşulan diyelekle söyliyen ozanlara verilen ad.
trouvère: truver: yedi sekiz yüzyıl önce deyişlerini Fransa'nın kuzeyinde konuşulan diyelekle söyliyen ozan.
ts'eu: çince: bir çeşit kısa çin koşuğu ki hecelerdeki tonların düzeninden dolayı söylenirken bir müzik etkisi yapar.
ultraïsme: aşırılıkçılık: İzlenimcilik sonrasının İspanya'daki şekillerinden biri.
unanimisme: tekruhçuluk: yirminci yüzyılın başında jules romains tarafından kurulan ve bireylere değer vermiyerek topluluğu meydana getirentek ruhu konu olarak alan edebiyat çığırı.
unité d'action: olgu birliği: eski Yunanlılara göre, bir sahne eserinin başlıca bir olguyu yürütmesi ve başka olguların ikinci derecede kalarak buna bağlı olmaları gerektiğini saptıyan tiyatro kuralı.
unité de lieu: yer birliği: bir sahne eserinde olguların aynı yerde veya hiç olmazsa aynıs şehirde olmasını gerekli gösteren eski yunan tiyatro kuralı.
unité de temps: zaman birliği: bir sahne eserinde olguların bir gün içinde olmasını gerekli gösteren eski tiyatro kuralı.
unité de temps: zaman birliği: bir sahne eserinde olguların bir gün içinde olmasını gerekli gösteren eski tiyatro kuralı.
urbanisme: şehirli ağzı
uta: japonca: eski japon edebiyatında ilkel türkülerin adı.
variante: değişki: Esas olarak kabul edilen bir metnin başkaca değişik şekli.
vaudeville: vodvil: tanıma yanlışlarına ve olguların tuhaflığına dayanan hafif komedi (VODVİLCİ, vaudevilliste.
vayang: cava dilinden: cavalıların, karagöz oyununa benzer bir gölge oyunları ve bunda oynatılmak üzere yazılan eser.
verbeux: lâfçı: lâf kalabalığı yapan.
verbiage (verbosité): lâfçılık: Boşuna söylenen lâf kalabalığı ve bu tarzda lâf söyleme huyu.
vérisme: Sanatta, edebiyatta çirkin ve bayağının da estetik bir değer olarak yer alması gerektiğini savunan ve ondokuzuncu yüzyılın sonunda kurulan bir italyan çığırı.
Verlibrisme: özgür nazımcılık.
vers alexandrin ou héroïque: Aleksandrin dizesi: Orta çağda Fransa'da Büyük İskender hakkında yazılan destanda kullanılmış altı kısa-uzun adımdan ibaret dize şekli.
vers amorphe (yahut vers libre moderne): şekilsiz dize, şekilsiz mısra.
vers blanc: uyaksız dizeler,
vers libres: özgür nazım: serbest nazım: Ölçü, tartı, uyak gibi kayıtlara bağlı olmadan yapılan nazım şekli.
vers macaroniques: Mülemma: Birden artık dil kullanılarak yazılan koşuk şekli.
vers: mısra
versification métrique: tartı nazmı:hecelerin uzunluğuna kısalığına dayanan nazım şekli.
versification rytmique: taylamlı nazım: kelimelerin hece vurgusuna dayanan nazım tartısı.
versification syllabique: hece nazmı: hece tartısına dayanan nazım.
version: eviriş: 1. yabancı bir dilden öz dile yapılan çevirme. 2. tarihsel bir olayın veya bir hikâyenin anlatılan türlü şekillerinden her biri.
vilanelle: vilanel: onaltıncı yüzyılda Fransızların kır veya halk türkülerine verilen ad.
virelai: viröle: (fransız ed.) ilk ikisi öbür böleklerde tekrarlanmak üzere, dört dize ile başlıyan kısa bir koşuk çeşidi.
vulgarisme: aşağılık ağız
Whodunit (ing) : kim yaptı romanı: Önem verilen bir olgunun yapanını gizli tutarak birçok tahminlere yol açan ve sonunda bunun çok defa umulmadık biri olduğunu meydana çıkaran roman.
ya: çince: çin mandarinlerinin veya aydınlarının yazdığı şiirlere verilen ad.
yo-fu: çince: çalgı çalınarak okunan bir çeşit Çin koşuğu.
zénithisme: zenitçilik: izlenimcilik sonrasının Yugoslavya'daki şekli.
Dostları ilə paylaş: |