Tefsir Görüşlerinin Özellikleri
Tefsir ekolü meçhuldür ve bu konuda ondan herhangi bir söz ulaşmış değildir. Bu sebeple onun tefsir ekolünü bütünüyle tanımak mümkün değildir. Çünkü tüm tefsir görüşleri ve muhtelif ayetleri tefsir ederken kullandığı metod elimizde yoktur. Fakat tefsir yönteminin bazı özelliklerini ona ait tefsir rivayetlerinden çıkartabiliriz. Aşağıda bunlardan bir kısmına değineceğiz.
- Kur’an’ı Kur’an’la Tefsir
“فَتَلَقَّى آدَمُ مِن رَّبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ”998 ayetindeki “كَلِمَاتٍ” kelimesini tefsir ederken “رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا”999 ayetine istinad etmiş ve “كَلِمَاتٍ”tan muradın zikredilen cümle olduğunu belirtmiştir.1000 Yine “وَأَوْفُواْ بِعَهْدِي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ”1001 ayetindeki “ahd”dan muradı, “وَلَقَدْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ”1002 ayetinde zikredilen sözleşme kabul etmiştir.1003
Her ne kadar Kur’an’ı Kur’an’la tefsir etmek makbul ve tasvip görmüş bir uygulamaysa da ve Kur’an ayetlerini tefsir yollarından birinin diğer ayetlere başvurmak olması kendi içinde tutarlıysa da her ayet, diğer ayetleri tefsirde kullanılamaz. Mesela Araf suresinin yirmiyedinci ayetin Bakara suresinin otuzyedinci ayetindeki “kelimat”ı açıkladığı varsayımının üzerinde düşünmek gerekir.1004
- Kur’an’ı Sünnetle Tefsir
“حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى”1005 ayetindeki “والصَّلاَةِ الْوُسْطَى”yı tefsir ederken “Salat-ı vusta, ikindi namazıdır.” demiş ve bir vasıtayla Peygamber’den (s.a.a) “salat-ı vusta”yı ikindi namazı olarak tefsir ettiğine dair bir rivayet nakletmiştir.1006
Yine “أَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ”1007 ayetinin izahında Peygamber’den (s.a.a) naklettiği rivayette “Rabbin ayetleri”; güneşin batıdan doğması, deccal, dabbetu’l-arz vs. kabilinden konularla tefsir edilmiştir.1008
- Kur’an’ı Sahabenin Sözleriyle Tefsir
Hasan Basri “فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنبِتُ الأَرْضُ مِن بَقْلِهَا وَقِثَّآئِهَا وَفُومِهَا”1009 ayetindeki “وَفُومِهَا” ifadesini tefsir ederken İbn Abbas’tan “fûm”un, “sevm” (sarımsak) manasına geldiğini nakletmiştir. Gerçi “fûm”un “hinta” (buğday) anlamına geldiğine dair ondan başka bir görüş de ulaşmıştır.1010 Yine:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالأُنثَى بِالأُنثَى 1011
ayetini tefsir ederken şöyle demiştir:
[İmam] Ali (a.s), hanımı öldürülmüş bir adam hakkında şöyle dedi: “[Kadının velileri] onu öldürmek ister ve [adamın] diyetinin yarısını tazminat verirse.”1012
- Peygamberlerin Masumluğuyla Bağdaşmayan Olayların Nakli
Birtakım ayetlerin tefsirinde Hasan Basri’den nakledilmiş konular arasında peygamberlerin ismetiyle bağdaşmayan kimi olaylar yeralmaktadır. Bunun bir örneği, Taberi’nin Sad suresi 42. ayetin izahında Hasan’dan naklettiği1013 Hz. Davud (a.s) ve Uriya’nın karısıyla ilgili hikayedir. Her ne kadar böyle bir hikayenin onun tarafından bu nakille zikredilmesi olayı onayladığı anlamına gelmese de böyle bir hikayeyi dile getirebilmesi onun tefsir görüşleri ve malumatındaki zayıf nokta kabul edilebilir. Çünkü bu hikaye Hz. Davud aleyhisselamın rabbani şahsiyetiyle bağdaşmaz ve bu büyük peygamberin mukaddes hayatına yakışıksız bir töhmettir.
Dostları ilə paylaş: |