Söyleyenin Diğer Sözlerine Bakarak Manayı Anlamak
Ulemanın sözün manasını anlama ve yorumlama metodu şöyledir: Eğer söyleyenin sözünün medlulu bir yönden kapalı ve belirsiz ise bu kapalılık onun diğer sözlerinden yardım alarak bertaraf edilir. Eğer söyleyen, bir mevzu hakkındaki konularını bir defada beyan etmeyen ve tedricen açıklayan kimselerdense sözünde kasdettiği şeyi anlamak için onun diğer sözlerine yönelmek ve onları araştırmak gerekli görülmüştür. Gerçek müfessirlerden nakledilen tefsir rivayetlerinde de Kur’an tefsirinde böyle bir metodun kullanıldığı sıklıkla görülmektedir. Ayetlerin mana ve maksadını izah ederken muhtelif suretlerde diğer ayetlerden yararlanılmıştır.
- Bazen bir ayetin gerçek ve harici manalarını belirlemek için başka bir ayetten yardım alınmıştır. Misal olarak İmam Hasan Askeri’den (a.s) ve Müminlerin Emiri’nden (a.s) “صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ”319 ayetini tefsirine dair şöyle nakledilmiştir:
ای قولو اهدنا صراط الذین انعمت علیهم باتوفیق لدینک و طاعتک و هم الذین قال الله عز و جل و من یطع الله و الرسول الله فاولئک مع الذین انعم الله علیهم من النبیین و الصدیقین و الشهداء و الصالحین و حسن اولئک رفیقا 320
Bu hadiste “işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir” cümlesinden, “الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ” ifadesinin gerçek manasının peygamber, sıddıklar, şehitler ve salihler olduğu anlaşılmaktadır.
“وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ”321 ayetini tefsir ederken İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Şahit Muhammed’dir (s.a.a), şahit olunan ise kıyamet günüdür. Sübhan olan Allah’ın “يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا”322 buyurduğunu; yine “ذَلِكَ يَوْمٌ مَّجْمُوعٌ لَّهُ النَّاسُ وَذَلِكَ يَوْمٌ مَّشْهُودٌ”323 buyurduğunu işitmediniz mi?324
- Kimi zaman çok sayıda anlamı ve kullanımı olan kelimenin mana ve maksadı başka bir ayetin yardımıyla açıklanıp belirlenir. Mesela
“وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلِ الْعَفْوَ”325 cümle-i kerimesinde geçen “afv” kelimesi, fazlalık ve çokluk,326 terk [ceza],327 gayrısı328 gibi birçok anlamda kullanılmıştır. Bu ayet-i şerif tefsir edilirken dört görüş -ailenin harcamalarından fazlası, yıllık giderin fazlası, en temiz ve en iyi mal, israf ile iktarın ortası329- zikredilmiştir.330 İmam Sadık’tan (a.s) nakledilmiş bir rivayette, ayette geçen “afv” kelimesi “Onlar infakta bulunurken ne israf, ne de cimrilik ederler. Bu ikisi arasında orta yolu tutarlar.”331 ayetine istinaden vasat (israf ve iktar arasındaki orta nokta) kelimesiyle tefsir edilmiştir.332
Yine “Sizden hayra çağıran, marufu emredip kötülükten sakındıran bir ümmet olsun”333 ayetinde “sizden” kelimesindeki “min”334 edatı acaba içlerinden bir kısmını ifade etmek için335 midir ve iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek vacib-i kifaye midir, yoksa açıklamaya dönük “min” edatı336 mıdır ve iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek vacib-i ayni midir?337 İmam Sadık’dan (a.s) nakledilmiş bir rivayette, “وَمِن قَوْمِ مُوسَى أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ”338
ayetinde “min” edatının teb’iz, yani içlerinden bir kısmını ifade etmek için olduğuna dayanarak yukarıdaki ayette de “min”e teb’iz manası verilmiştir ve ayetin hükmü Müslümanların bir kesimine (hepsine değil) özgü hale gelerek iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın ümmetin tamamına vacip olmadığına, emrine uyulan ve iyiliği kötülükten ayırt edebilen güçlü bireye vacip olduğuna delil oluşturduğu belirtilmiştir.339
Bazen bir ayette beyan edilmiş meseleyi bulup çıkarmak ve onun manasını izah etmek için başka bir ayetten yardım alınmıştır. Mesela İmam Rıza’dan (a.s) nakledilmiş “Allah kalplerini mühürlemiştir...”340 ayetini açıklayan rivayette, neden kalplerine mühür vurulduğu ve kalplere mühür vurmakla neyin kasdedildiği beyan edilirken “Bilakis Allah küfürleri nedeniyle onları mühürlemiştir. Pek azı hariç inanmazlar.”341 ayetinden yardım alınmıştır.342
Yine İmam Sadık’tan (a.s) nakledilmiş;
“الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءهُمُ ”343 ayetini tefsir eden rivayette, onların Son Peygamber’i (s.a.a) nereden oğulları gibi tanıdıklarını beyan etmek için;
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ 344
ayetinden yararlanılmıştır.345
Kimi zaman da bir ayetin içeriğinden çıkan soruya cevap vermek için başka bir ayetin yardımına başvurulmuştur. Örnek olarak, zâhirine bakıldığında Nebiy-yi Ekrem’in (s.a.a) kendinden önceki peygamberlere sormasının emredildiği;
وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رُّسُلِنَا أَجَعَلْنَا مِن دُونِ الرَّحْمَنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ 346
ayetinden, Hazret’in onların çağında bulunmadığı ve en sonuncuları olan Hz. İsa (a.s) ile arasında beşyüz yıl bulunduğu gözönünde bulundurulursa Hazret’in onlara sormasının niteliğinin ne olduğu sorusun ortaya çıkmaktadır. Eğer bunun cevabı verilmezse ayetin zâhirinden anlaşılan mana kapalılık ve tereddüdün konusu olacaktır. İmam Bâkır’dan (a.s) nakledilmiş bir rivayette;
سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا 347
ayetinden istifade edilerek ve gösterilen ayetlerden birinin de önceki peygamberlerin Hazret’in yanında toplanması olduğu beyan edilerek bu sorunun cevabı verilmiştir.348 Her ne kadar bu rivayette beyan edilen manada zikredilmiş ayetin tefsir şekli rivayetin senedinin sahih olmasına bağlıysa da Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) miracına dair çok sayıda ve tekrarlanmış rivayetlerden çıkan sonuç349 dikkate alındığında bu rivayette beyan edilen mana uzak ihtimal değildir ve ayette bu anlamın murat edilmiş olma ihtimali reddedilemez.
Bazen ayet için beyan edilmiş manadan uzaklaşmayı gidermek için onun benzeri başka bir ayete bakılmaktadır. Mesela;
وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَقْصُرُواْ مِنَ الصَّلاَةِ إِنْ خِفْتُمْ أَن يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُواْ 350
ayetini tefsir ederken İmam Bâkır’dan (a.s) nakledilmiş bir rivayette, “günah yoktur” ifadesinin namazı kısaltmanın vacip olmasına aykırılık oluşturmadığını ve bu anlamdan uzak olmadığını beyan için;
“إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِن شَعَآئِرِ اللّهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ أَن يَطَّوَّفَ بِهِمَا”351
ayetine istinat edilmiştir.352
Kimi zaman da mücmel olan hükmün mevzusunu açıklığa kavuşturmak için başka bir ayetten yardım alınmıştır. Şu örnekte olduğu gibi: İmam Cevad’dan (a.s), “وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُواْ أَيْدِيَهُمَا”353 ayetini izah ederken hırsızın elinin dirsekten ve bilekten değil, dipten itibaren dört parmak yukarıdan kesilmesi gerektiğini açıklamak için
“وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا”354 ayetine istinat ettiği ve şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Mescitler’den kasıt, üzerine secde edilen yedi organdır ve Allah’a için olan bir şey kesilmemelidir.355
Bu tür rivayetlerin sayısı çoktur. Fakat daha fazlasını zikredecek fırsatımız olmadığından ulaştığımız diğer rivayetlerin yerlerine dipnotta değinmekle yetineceğiz.356
Bu bölümde sözü, Nehcu’l-Belağa’dan, genel kural olarak bazı ayetleri başka ayetlerin yardımıyla yorumlamak gerektiğini teyit eden bir cümle zikrederek sona erdireceğiz:
“Allah’ın kitabı... bazısı diğer bazısı aracılığıyla konuşur, bazısı diğer bazısına delil oluşturur.”357
Dostları ilə paylaş: |