İngiliz yönetimi XIX. Yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunan bir politika izledi. Zira en önemli sömürgesi olan Hindistan yolunu bu şekilde güvence altında tutabilirdi. Fransa’nın 1798’de Mısır’a saldırısı, Rusya’nın Boğazlara hakim olma arzusu, İngiltere’yi Osmanlı Devleti’ne daha da yaklaştırdı. Fakat 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nı Osmanlı kuvvetlerinin kaybetmesi üzerine İngiltere, Osmanlı Devleti’ne yönelik politikasını yeniden gözden geçirdi ve Osmanlı Devleti’nin kendi bağımsızlığını koruyamayacağına hükmederek, Kıbrıs ile Mısır’ı işgal etti. Bu şekilde Hindistan yolunu güvence altına almaya çalıştı. Rusya’nın kışkırtmasıyla Balkanlar’da çıkan isyanları O da destekledi. İngiltere, zaman zaman Fransa ile işbirliği yaparak, Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne hakim olmasını önlemeye çalıştı.
İngiliz yönetimi XIX. Yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunan bir politika izledi. Zira en önemli sömürgesi olan Hindistan yolunu bu şekilde güvence altında tutabilirdi. Fransa’nın 1798’de Mısır’a saldırısı, Rusya’nın Boğazlara hakim olma arzusu, İngiltere’yi Osmanlı Devleti’ne daha da yaklaştırdı. Fakat 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nı Osmanlı kuvvetlerinin kaybetmesi üzerine İngiltere, Osmanlı Devleti’ne yönelik politikasını yeniden gözden geçirdi ve Osmanlı Devleti’nin kendi bağımsızlığını koruyamayacağına hükmederek, Kıbrıs ile Mısır’ı işgal etti. Bu şekilde Hindistan yolunu güvence altına almaya çalıştı. Rusya’nın kışkırtmasıyla Balkanlar’da çıkan isyanları O da destekledi. İngiltere, zaman zaman Fransa ile işbirliği yaparak, Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne hakim olmasını önlemeye çalıştı.
Osmanlı-Fransız diplomatik ilişkileri 1525 yılından sonra doğmuştur. I.François’in annesi Kanuni’ye yazdığı tarihi mektupla Almanya’da esir olan oğlunun kurtarılmasını istiyordu. Kanuni’nin Almanya üzerine baskıları sonucu I.François esaretten kurtarıldı. Takip edilen yıllarda Fransa ile iyi ilişkiler geliştirildi. Daha önce hiçbir Avrupa ülkesine tanınmayan geniş ayrıcalıklar verildi. Fransa’ya karşı bu davranışın sebepleri şöyle açıklanabilir:
Osmanlı-Fransız diplomatik ilişkileri 1525 yılından sonra doğmuştur. I.François’in annesi Kanuni’ye yazdığı tarihi mektupla Almanya’da esir olan oğlunun kurtarılmasını istiyordu. Kanuni’nin Almanya üzerine baskıları sonucu I.François esaretten kurtarıldı. Takip edilen yıllarda Fransa ile iyi ilişkiler geliştirildi. Daha önce hiçbir Avrupa ülkesine tanınmayan geniş ayrıcalıklar verildi. Fransa’ya karşı bu davranışın sebepleri şöyle açıklanabilir:
Fransa’yı kendi tarafına çekerek Haçlı birliğini parçalamak,
Fransa’yı kendi tarafına çekerek Haçlı birliğini parçalamak,
Cihan Devleti olmanın gereği olarak Fransa’yı Almanya’ya karşı korumak,
Osmanlı Devleti’nin Akdeniz ticaretini canlı tutmak istemesi,
Osmanlı Devletinin Fransa’ya karşı müspet tutumuna rağmen, Fransa düşmanca bir tutum sergilemiştir. 1798’de Mısır’ı işgal etmiş, 1830’da Cezayir’i işgal etmiş, daha sonra Tunus ve Fas’ı işgal etmişlerdir. Bunun yanında Lübnan ve Suriye’ye de yerleşme amacı gütmüşlerdir.
Bütün bu örneklerden görüldüğü gibi Fransa’nın tarihteki Osmanlı politikası hep Türklerin aleyhine olmuştur. Fransa pek çok olayda Osmanlı Devleti’ni kendi menfaatleri için kullanacağı bir paravan gibi görmüş, fırsatını bulunca amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktan çekinmemiştir.
XVI. asra kadar knezlikler (şehir devletcikleri) şeklinde varlığını sürdüren Ruslar 1547 yılından itibaren Rus Çarlığı adıyla merkezi bir devlet hüviyeti kazandı. XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batılı devletlerle yakın ilişki kurarak çağdaş teknolojiyi transfer eden ve uygulayan Rusya, güçlenmeye başladı ve Avrupa siyasetine girdi. Bunda özellikle Romanof hanedanından Çar I.Petro’nun büyük payı vardı. Petro, devletinin dış siyasetinde ilk defa denizlere ulaşma politikası izledi. Çok geçmeden de 1696’da Azak Denizi’ne, 1703’te Fin Körfezine ulaştı. 1711’de Prut Savaşından sonra Karadeniz kıyısını terk etmek zorunda kalan Ruslar; 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşlarını kazanıyor, bilahare Kırım’ı topraklarına katarak Kafkasya’ya doğru ilerliyordu.
XVI. asra kadar knezlikler (şehir devletcikleri) şeklinde varlığını sürdüren Ruslar 1547 yılından itibaren Rus Çarlığı adıyla merkezi bir devlet hüviyeti kazandı. XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batılı devletlerle yakın ilişki kurarak çağdaş teknolojiyi transfer eden ve uygulayan Rusya, güçlenmeye başladı ve Avrupa siyasetine girdi. Bunda özellikle Romanof hanedanından Çar I.Petro’nun büyük payı vardı. Petro, devletinin dış siyasetinde ilk defa denizlere ulaşma politikası izledi. Çok geçmeden de 1696’da Azak Denizi’ne, 1703’te Fin Körfezine ulaştı. 1711’de Prut Savaşından sonra Karadeniz kıyısını terk etmek zorunda kalan Ruslar; 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşlarını kazanıyor, bilahare Kırım’ı topraklarına katarak Kafkasya’ya doğru ilerliyordu.
Rus çarları içinde belki de en büyük Türk düşmanı Çar I.Nikola idi. Osmanlı Devletine karşı 1827-28 ve 1853-55 yıllarında iki defa savaş açmıştır. Birincisinde başarılı olarak Edirne Antlaşması’nı ağır şartlarla kabul ettirmiştir. Fakat Kırım Savaşında Türk-İngiliz-Fransız-Piyemonte ortak ittifakı önünde yenilmiştir. Osmanlı Devleti’ne ilk defa “hasta adam” benzetmesini kullanan da bu çardır.
Ruslar, 1877’de dünya şartlarının kendileri için uygun görüp, Osmanlı Devleti’ni tek başına yıkmak için harekete geçtiler. Savaşın sonunda önce şartları ağır Ayastefanos, sonra Almanya, İngiltere ve Avusturya’nın işe karışmasıyla Berlin antlaşması imzalandı.
Ruslar, 1877’de dünya şartlarının kendileri için uygun görüp, Osmanlı Devleti’ni tek başına yıkmak için harekete geçtiler. Savaşın sonunda önce şartları ağır Ayastefanos, sonra Almanya, İngiltere ve Avusturya’nın işe karışmasıyla Berlin antlaşması imzalandı.