Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı



Yüklə 2,23 Mb.
səhifə26/48
tarix03.11.2017
ölçüsü2,23 Mb.
#28943
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   48

ŞENOYMAK Melike İmge


Danışman : Yrd. Doç. Dr. Dilek Özmen

Anabilim Dalı : Kimya Mühendisliği

Programı : Temel İşlemler ve Termodinamik

Mezuniyet Yılı : 2009

Tez Savunma Jürisi : Yrd. Doç. Dr. Dilek ÖZMEN

Prof. Dr. İsmail KIRBAŞLAR

Doç. Dr. Süheyla ÇEHRELİ

Doç. Dr. Mehmet BİLGİN

Doç. Dr. Mehmet MAHRAMANLIOĞLU

Su – Karboksilik Asit – Çözücü Karışımı Dörtlü Sistemlerinin Sıvı – Sıvı Denge Verilerinin İncelenmesi

Bu çalışmada Su – Karboksilik Asit – Çözücü (Dipropil eter + Diisopropil eter) karışımı dörtlü sistemlerinin 298.2 K’deki sıvı-sıvı denge verileri deneysel olarak belirlenmiştir. Karboksilik asit olarak asetik asit kullanılmıştır. Çözücü karışımları, % 90 Dipropil eter (DPE) + % 10 Diisopropil eter (DIPE); % 70 DPE + % 30 DIPE; % 50 DPE + % 50 DIPE; % 30 DPE + % 70 DIPE ve % 10 DPE + % 90 DIPE şeklindedir.

Her bir çözücü karışımının asetik asit ile oluşturduğu dörtlü sistemlere ait denge verileri, çözünürlük eğrileri ve bağlantı doğrularının deneysel olarak belirlenmesi ile tespit edilmiştir. Bulunan denge verilerinin güvenilirliği ise Othmer – Tobias ve Hand korelasyonları ile test edilmiştir. Ayrıca üzerinde çalışılan her bir dörtlü sisteme ait dağılma katsayısı ve ayırma faktörleri hesaplanmış, seçimlilik grafikleri çizilmiştir.
  

Investigation of Liquid – Liquid Equilibria of Water – Carboxylic Acid – Solvent Mixture Quaternary System

In this study, liquid – liquid equilibrium (LLE) data of water – carboxylic acid – solvent (Dipropyl ether + Diisopropyl ether) mixture at 298.2 K were determined experimentally. Acetic acid was used as carboxylic acid. Diisopropyl ether and dipropyl ether at specific proportions were used as solvent mixtures. These proportions were; % 90 Dipropyl ether (DPE) + % 10 Diisopropyl ether (DIPE); % 70 DPE + % 30 DIPE; % 50 DPE + % 50 DIPE; % 30 DPE + % 70 DIPE and % 10 DPE + % 90 DIPE.

Liquid – liquid equilibrium data of water – carboxylic acid – solvent mixture quaternary systems were determined by defining the solubility curves and tie-lines experimentally. The reliability of experimental data were ascertained by Othmer – Tobias and Hand correlations. Additionally, the distribution coefficient and separation factors of each studied quaternary system were calculated and the selectivity graphs were drawn.

JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

ÖZGÜLÜK Yıldız
Danışman :Doç. Dr. Timur USTAÖMER

Anabilim Dalı : Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Timur USTAÖMER

Prof. Dr. Sinan ÖNGEN

Prof. Dr. Hüseyin ÖZTÜRK

Prof. Dr. Fahri ESENLİ

Doç. Dr. Hayrettin KORAL



Gölova Masifi Doğu Kesiminin Petrojenezi

Gölova Masifi, Doğu Pontid’lerin güney zonunda, İzmir-Ankara-Erzincan kenet kuşağının kuzey kenarında yer alan ve başlıca bazik mağmatik kayaçlardan oluşan metamorfik bir kaya topluluğudur. Stratigrafik benzerlikleri nedeniyle Gölova Masifi, Batı Anadolu’daki Karakaya Kompleksi’nin bir bileşeni olan Nilüfer Birimi ile deneştirilmiştir. Gölova Masifi tabanda bazik volkanojenik kayaçlar ve bunlar ile ara katkılı karbonat ve çörtlerden oluşur. İstifin görünür en üst bölümünde kalın kireçtaşları yer alır. Bu istif tronjemitik bir intrüzyon ve çok sayıda dasitik dayk ve sil ile kesilmiş ve daha sonraki bir aşamada tüm birimler metamorfizma ve deformasyona uğramıştır. Metamorfikler Eosen döneminde kuvars-diyoritik bileşimli bir plüton ve dasitik sil ve dayklar ile kesilmiştir. Masif kuzeyden ve doğudan Paleosen yaşlı ofiyolitik kökenli kırıntılı sedimenter kayaçlar (Taşdemir Formasyonu) ile tektonik ilişkilidir.

Orta-Üst Eosen yaşlı Mendemebaşı Formasyonu hem metamorfik kayaçları hem de Taşdemir Formasyonu’nu uyumsuz olarak örten en yaşlı birimdir. O nedenle Masifin Orta Eosen öncesi yüzeylediği ve Taşdemir Formasyonu ile bir araya geldiği söylenebilir. Pliyosen yaşlı göl çökelleri (Kırantepe Formasyonu) inceleme alanında geniş bir yer tutar. Bu birim kendinden yaşlı tüm birimler üzerine açısal uyumsuzlukla oturur.

Gölova Masifi BKB-DKD gidişli bir eksen boyunca kıvrımlanmış, bu sünek deformasyon sırasında foliasyon ve uzama lineasyonu gibi mesoskopik yapılar da meydana gelmiştir. Masifin en son yüzeylemesi Kuzey Anadolu Fay Zonunun oluşumundan sonra gerçekleşmiş, bunun sonucunda yükselmeyle birlikte çok sayıda doğrultu atımlı fay da Masifi kesmiştir. İnceleme alanındaki fay zonları üzerinde yerel olarak travertenler de oluşmuştur. Hızla yükselime bir tepki olarak yatağını derine doğru kesen akarsu ve derelerde alüvyonlar ve alüvyal yelpaze çökelleri birikmiş, yerel olarak alüvyal taraçalar da vadi yamaçlarında korunmuştur.

Ada yayı ve levha içi volkanizmasının ürünü olan Gölova Masifi’nin bazaltik kayaları toleyitik ve alkali bileşimlidirler. Metabazitleri kesen metatronjemit kalkalkali bileşimli olup yay mağmatizması özellikleri taşır. Metabazitlerin yay karakteristiği, Gölova Masifi’nin Batı Anadolu’daki Nilüfer Birimi’nden çok farklı olduğunu ve onunla deneştirilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

Gölova Masifi’nde farklı bileşimdeki iki volkanik ürünün aralarında herhangi bir uyumsuzluk olmadan bir arada görülmesi ve kalk-alkali mağmatiklerin bu istife sokulması, Gölova Masifi stratigrafisinin bir litosferik gerilme alanında oluştuğunu düşündürmektedir. Böylesine gerilmeli bir ortamda önce litosferik mantonun kısmi ergimesi ile yay tipi volkanikler, gerilmenin artmasıyla zaman içinde astenosfer kökenli levha içi tipi lavlar derin denizel bir ortamda püskürmüştür. Bu litosferik gerilmenin, varlığı Orta ve Doğu Pontid’lerde yapılan çalışmalar ile son zamanlarda ortaya konan ve Pontid’lerin güney kenarı boyunca oluşan Üst Kretase yaşlı, yeşilşist fasiyesinde metamorfizmaya uğramış bir mağmatik yayın riftleşmesi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.


  

Petrogenesis of The Eastern Part of Gölova Massif

Gölova Massif is a metamorphic rock association, comprising dominantly basic magmatic rocks and is located at the S margin of E Pontides, to the N of the İzmir-Ankara-Erzincan Suture Zone. Gölova Massif is commonly considered to be the equivalents of Nilüfer Unit of the Karakaya Complex of W Anatolia, regarding their stratigraphic similarities. Gölova Massif is made up of basic volcanogenic rocks and interbedded limestones and cherts at the base. Thic bedded limestones form the upper most part of the Massif. This sequence is cut by a trondjhemitic intrusion and by a number of dacitic dykes and sills and were then subject to metamorphism and deformation. The metamorphics was invaded by dacitic sills and dykes and, a quartz-diorite pluton. The Massif is in tectonic contact with the Palaeocene ophiolite derived clastics (Taşdemir Formation) to the north and east.

The oldest unit that unconformably overlies both the Gölova Massif and the Taşdemir Formation is the Mendemebaşı formation of Mid to Upper Eocene age, suggesting that the Massif was exhumed and came to a contact with the Taşdemir Formation by the Mid-Eocene. Pliocene lake deposits (KıranTepe formation) covers a large area in the region. This unit unconformably overlies all the units decribed above.

Gölova Massif was folded along a WNW-ESE axis, accomponied by formation of mesoscopic structures such as foliation and stretching lineations. Final exhumation of the Massif took place after the formation of the North Anatolian Fault Zone and as a result a number of strike-slip faults dissected the study area. Travertines occur locally along the fault zones of the study area. The rivers cut deep into their valleys in response to rapid uplift and deposited alluviums and alluvial fan deposits. Alluvial terraces are locally preserved on the valley slopes.

Islan arc- and within plate-type basaltic rocks of the Gölova Massif are tholeiitic to alkaline in composition. The cross-cutting metatrondjhemite is of calc-alkaline in composition and suggests arc-type setting of formation. The arc-type nature of the metabasites is completely different and rules out any correlation with the Nilüfer Unit of W Anatolia.

Presence of two contrasting volcanic unit in the Massif without any detectable unconformity in between and intrusion of calc-alkaline magmatics suggest that the stratigraphy of Gölova Massif was formed in an environment of litospheric stretching. In such extensional settings, first volcanic products are commonly of arc-type, derived from partial melting of lithospheric mantle. The arc-type volcanics are replaced with within plate-type volcanics with the gradual influence of astenospheric melts with progressive extension. This extension is thought to related to rifting of an Upper Cretaceous arc located at the S margin of Pontides, as documented recently in the studies of Central and Eastern Pontides.



YAVAŞ Ferhat

Danışman : Prof. Dr. Süleyman DALGIÇ

Anabilim Dalı : Jeoloji Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Süleyman DALGIÇ

Prof. Dr. Atiye TUĞRUL

Doç. Dr. Ali Malik GÖZÜBOL

Doç. Dr. Hayrettin KORAL

Yard. Doç. Dr. Özkan CORUK

Tünel Açma Makinesi Kullanılarak Kazılan Otogar – Kirazlı Tünelinde Karşılaşılan Jeoteknik Sorunlar

Otogar – Kirazlı tüneli, Aksaray – Havalimanı arasında çalışan hafif metro hattının Otogar – Esenler arasında mevcut olan kısmını Bağcılar Kirazlı’ya kadar uzatmakta olan projedir. Özellikle bölgenin yerüstü trafik yükünü hafifletmesi bakımından proje büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, tünel kazısı boyunca özellikle km 2+000 civarında meydana gelen kabul edilebilir seviyenin üzerindeki deformasyonlar ve bunların nedenleri ele alınmıştır ve bu deformasyonlar kabul edilebilir değerlerle kıyaslanmıştır.

5 km’ yi aşkın uzunluğa sahip olan projede örtü kalınlığı yaklaşık olarak 15 m ile 55 m arasında değişkenlik göstermektedir. Ayrıca tünel güzergahının mühendislik özelliklerinin belirlenmesi maksadı ile yapılan 35 adet sondaj çalışmasında SPT ve presiyometre deneylerinin yanı sıra bu sondajlardan alınan numuneler yardımı ile yapılan laboratuvar deneyleri ile güzergahın mühendislik özellikleri ortaya konulmuştur.

Yine açılan bu araştıma sondajlarından elde edilen verilere dayanılarak tünel güzergahının önemli bir kısmı, özellikle büyük kısmının killerden oluştuğu, zemin ortamında açılmakta olduğu görülmektedir.

Tünel Açma Makinesi kullanımının gerçekleştirildiği projede bu türden ortamlara uygun olan EPB – TBM tercih edilmiştir. Tünel Açma Makinesinin kullanımı kazıların geleneksel tünel açma yöntemlerine kıyasla daha hızlı ve daha güvenli gerçekleştirilmesine olanak tanımasına karşılık, zemin içersinde mevcut olan tespit edilemeyen keson kuyu gibi yeraltı yapıları çalışmaların güvenliğini riske eden unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Otogar – Kirazlı tüneli projesinde km 2+000 kadar binalardan alınan BMP okumalarının projede aşmaması beklenen düşeydeki 25 mm’lik deformasyon değerinin altında gerçekleşen deformasyonlar km 2+000 civarında örtü kalınlığının yaklaşık olarak 17 m seviyelerine düştüğü bölgede yer içerisinde tespit edilemeyen bir kuyuya rastlanılması sonucunda buradaki bir binada 76 mm’ye kadar ulaşmasına sebep olmuştur. Benzer şekilde binalarda en fazla olması beklenen açısal bozulma değeri olan 1/500 değerininde üstüne çıkarak 1/200’ e varan değerler ölçülmüştür.

Deformasyonlara ilişkin yaşanan problenim ardından bölgede kuyuların tespit edilmesi ve doldurulmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Özellikle projenin yoğun şehirleşmenin gerçekleştiği bölgede inşa ediliyor olması göz önünde bulundurulduğunda bu gibi durumların sığ örtü kalınlığının bulunduğu bölgelerde yaşanması ihtimali yüksektir. Bu nedenle km 2+000 civarı ile benzer şartlar sağlayan km 4+200 civarında da benzer problemlerin yaşanmasını engellemek amacıyla bu bölgede de enjeksiyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir.

 


The Encountered Geotechnical Problems at Tunnel of Otogar – Kirazlı Which Excavating With Tunnel Boring Machine Using

Otogar – Kirazlı Tunnel is the continuation project of the light rail train system line between Aksaray and the Airport, which extends the current railway between Otogar –Esenler to Bağcılar Kirazlı. The project is very significant in its role to help reduce the traffic load. This study evaluates the deformations formed over the acceptable limit during the tunnel excavation especially at the km 2+000 area, their reasons and comparison with acceptable values.

The project is more than 5 km in length and the overburden varies between 15 to 55 m. The engineering characteristics were determined through the 35 boreholes drilled, SPT and pressuremeter experiments conducted and laboratory experiments held with materials taken from these boreholes.

According to data gained from these boreholes, it is evident that an important section of the excavated tunnel soil largely consists of clay, opened at soil condition.

At this project which used a Tunnel Boring Machine, EPB – TBM was chosen due to its suitability for this kind of ground conditions. Although using a Tunnel Boring Machine is faster and safer than conventional tunnel construction methods, foreign objects in ground like undetected wells are increasing the risks, which reduce the safety of the tunnel construction. At Otogar – Kirazlı tunnel project, although BMP measurements taken from the buildings until km 2+000 were lower than 25 mm, the acceptable value for this project, on a building at the 2+000 km where the overburden decreased to nearly 17 m, the deformations increased to 76 mm due to an undetected hole. Similarly, the angle deformations increased to 1/200, which is over the accepted angle deformation value of 1/500.

Following the problems related to deformation, many works were undertaken to detect and fill the existing holes in the area. The probability of encountering such problems is very high at areas with shallow overburden, especially considering the fact that the project was constructed at a very crowded residential area. For this reason, treatment works were undertaken at the km 4+200 area which shows the same conditions with km 2+000, to prevent similar problems.



AÇIKGÖZOĞLU Recep
Danışman : Prof. Dr. Süleyman DALGIÇ

Anabilim Dalı : Jeoloji Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Süleyman DALGIÇ

Prof. Dr. Atiye TUĞRUL

Doç. Dr. Ali Malik GÖZÜBOL

Doç. Dr. Hayrettin KORAL

Y. Doç. Dr. Turgay COŞKUN



Bursa-Uluabat Kuvvet Tüneli’nin Jeoteknik İncelemesi

Emet-Orhaneli Projesi kapsamında; Orhaneli Çayı üzerindeki Çınarcık Barajı’ndaki su yükü ile +2 m. kotuna inşaa edilecek Hidroelektrik Santrali (HES)’de 328 m.’lik bir düşü ile enerji üretilmesi hedeflenmektedir. Baraj ile HES arasındaki su iletimi yaklaşık 11.465 km.’lik Uluabat Kuvvet Tüneli ve yaklaşık 1150 m. boyunda açıkta cebri boru ile sağlanacaktır. Bu tez çalışması Uluabat Kuvvet Tüneli’nin jeolojik ve jeoteknik açıdan incelenmesini ve karşılaşılan sıkışma koşullarını kapsamaktadır.

Bu çalışma kapsamında kuvvet tüneli ile çevresini de içine alan bölgenin, genel jeoloji ve mühendislik jeolojisi haritaları yapılmıştır. Tünel hattı Triyas yaşlı Karakaya Formasyonu, Jura-Kretase yaşlı Akçakoyun Formasyonu ve Jura yaşlı Karakoca Formasyonları içinde açılacağı belirlenmiştir. Tünel hattı üzerinde 8 adet karotlu sondaj yapılmış, sondaj karotlarından elde edilen örneklerin gerekli fiziksel ve mekanik özelliklerini belirlemeye yönelik laboratuvar deneyleri gerçekleştirilmiştir. RQD, süreksizlik ve laboratuvar verileri birlikte değerlendirilerek, RMR ve Q (Barton) ya göre tünelin içinden geçeceği kaya kütlesinin normal koşullar için sınıflandırmaları yapılmıştır.

Buna göre tünel hattı kaya kütlelerinin RMR ve Q sınıflandırma sistemlerine göre normal koşullar için çok zayıf-zayıf (Karakaya Formasyonu) ve zayıf-iyi kaya (Akçakoyun Formasyonu) sınıfında yer aldıkları belirlenmiştir. Tünelin 513.5 m’lik kesimi konvansiyonel yöntemle, tünel çıkış noktasından başlayarak ~3+100 km.lik kesimi TBM ile açılmıştır. Çalışmayı iki bölüme ayırmak mümkündür. Birinci bölümde tünel güzergahının mühendislik jeolojisi ve jeoteknik özellikleri belirlenmiş, ikinci bölümde ise tünel güzergahının konvansiyonel yöntemle yapılan kazı çalışmalarında yaşanan jeoteknik sorunlar ile TBM’deki kazı çalışmalarında yaşanan jeoteknik sorunlar değerlendirilmiştir. Kaya kütlesi sınıflama sistemleri ve laboratuvar verilerinden elde edilen sonuçlarla ilksel gerilmeler belirlenmiş, kaya sıkıştırmasının tanımı yapılarak sıkışmanın tespiti ve sınıflandırılması için Jethwa vd. (1984) ile Singh vd. (1992)’nin yapmış oldukları yaklaşım hesaplarından yararlanılmıştır. Daha sonra klasik yöntemde karşılaşılan deformasyonlarla, TBM’de karşılaşılan deformasyonlar birlikte değerlendirilerek hangi yöntemin daha avantajlı olduğu belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Bursa-Uluabat Kuvvet Tüneli, TBM (Tünel Açma Makinası), ilksel gerilme, Kaya kütlesi sınıflaması (RMR ve Q), kaya sıkıştırması ve tanımı.
   

Geotechnical Investigation of The Bursa-Uluabat Power Tunnel

In the range of Emet-Orhaneli Project, over the Orhaneli river of Çınarcık Barrage which has been built the high of +2 m. Hydroelectric Power Plant (HEPP) to 328 m trough down to product the electricity. The water is transported the Uluabat Power Tunnel which is 11.465 km, and forced pipe which is 1150 m. which is moved from barrage to the HEPP. This thesis is included the geological and geotechnical inverstigation of Uluabat Power Plant and the squeezing of conditions.

In the scope of this project, general geological and engineering geological maps were done in the areas and near enviroment the tunnel is to pass through and the surrounding area. It was determined that the tunnel excavated through the Triassic aged Karakaya Formation, the Jura-Cretase aged Akçakoyun Formation and the jura aged Karakoca Formation.

Eight core drills were done on the tunnel area and laboratory experiments were done to identify the necessary physical and mechanical characteristics of the samples obtained from the core drills. On evaluating the laboratory data and RQD, the joint measurements, the rock mass of the area the tunnel will pass through was classified normal conditions according to RMR, Q (Barton).

According to this, it was determined that the rock masses of the tunnel area, for normal conditions according to the RMR and Q classification system, occurred in the very weak-weak (Karakaya Formation) and good and weak (Akçakoyun Formation) groups.

The region of the 513.5 m. to the tunnel is excavated the conventional method, As from the point of exit the tunnel is excavated by TBM which is over 3+100 km. The study is divided by two parts. In the first part, it was determined the tunnel routing of engineering geology and geotechnical properties, if in the second part, it was determined the geotechnical problems of the conventional method and the TBM excavation works to live the geotechnical problems. Evaluation of the rock quality classification systems and laboratory datum results are determined the primary stress, and the definition of the rock squeezing conditions by Jethwa and oth. (1984) and Singh and oth. (1992) to take advantage of the calculations. And then, the deformations of the conventional method is compared the deformation of the TBM methods, which method is most useful were determined.

Key Words: Bursa-Uluabat Power Tunnel, TBM (Tunnel Boring Machine), primary stres, Rock mass classification (RMR and Q), Rock squeezing and definition.

ÜNER Burcu
Danışman : Prof.Dr.İzver ÖZKAR ÖNGEN

Anabilim Dalı : Jeoloji Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr.İzver ÖZKAR ÖNGEN

Prof.Dr.Hayrettin KORAL

Prof.Dr.GülşenTİMUR

Prof.Dr.Mehmet SAKINÇ

Doç.Dr.Ali Malik GÖZÜBOL



Küçükçekmece (İstanbul) Sarmasiyen (Miyosen) Faunası Ve Balık Otolith’lerinin İncelenmesi

Çalışma alanı Küçükçekmece Gölü batı kıyısı ile Avcılar sahil kesiminde geniş yüzlekler veren Çekmece Grubu’nun Çukurçeşme ve Bakırköy Formasyonlarını içermekte olup, Geç Miyosen yaşlı bu sedimenter istifler acısu fasiyesinde (lagün) gelişmiştir. Paratetis’in güneydoğu kolunun bir uzantısı olan, Geç Miyosen (Sarmasiyen) yaşlı sedimenterler zengin biyotasıyla bölgede lito-biyo fasiyesi ile ayrı bir özelliktedir. Paratetis’in yaygın olduğu orta Avrupa ve batı Asya’nın tüm havzalarına benzer olarak çalışma bölgesindeki birimler Sarmasiyen’i simgeleyen benzer marker fosilleri içermektedir: Pelecypodlardan; Congeria ornitopsis Brusina 1892, Mactra bulgarica Toula, Loripes (Lucina) dentatus (Basterot) (Emd. Papp 1974), mikrofosillerden; Quinqueloculina sarmatica Karrer 1877 (foraminifer), ostracodlardan; Miocyprideis sarmatica (Zalanyı 1913) ve Fabaeformiscandona balotonica (Daday 1894) ile nannofloraya ait çeşitli cins ve türler bu fosillerin içinde en başlıcalarıdandır. Çalışmada yıkama-eleme ve ayıklama yöntemi ile saptanan 16 familya ve 24 balık cinsine ait otolith bulguları bölge Sarmasiyen’i için yenilenen iyi bir kanıttır. Küçükçekmece kıyısından alınan ikişer kilogramlık yedi adet örnek içerisinde 8 familya, Kalinoraburnu (Avcılar)’dan alınan üç adet ikişer kilogramlık örnekler içerisinde de 9 familyaya ait balık otolithleri saptanmıştır. Her iki bölgede ortak bulunan Clupeidae familyası dışında Küçükçekmece Gölü (N 40º 59′ 25,4″-E 028º 44′ 09,1″)’nde Clupeidarum, Oligopus, Sparidarum otolith cinsleri ve beş adet otolit türü ile Kalinora burnunda (N 40º 58′ 22,1″- E 28º 44′ 10,1″) Sciaenidarum, Trachinus, Gobiidarum, Pomatoschistus otolith cinsleri ve oniki adet otolith türü belirlenmiştir. Saptanan örnekler SEM ile fotoğraflandırılmış, örnekler içinden Gobiidae familyasına ve diğer familyalara ait otolithlerin biyomineral bileşimi (aragonit) XRD Kırınım Deseni deneyi ile ortaya konmuştur.

İnceleme bölgesinin temelini İstanbul Paleozoyik’ine ait Karbonifer yaşlı kireçtaşları oluşturmaktadır. Temelin üzerine kireçtaşı ve kumtaşından oluşan, Geç Eosen yaşlı Ceylan Formasyonu uyumsuz olarak gelmektedir. Ceylan Formasyonu’nun üzerini ise; yer yer kumtaşı ve çakıltaşı katmanlı kiltaşından oluşan, Oligosen yaşlı Gürpınar Formasyon’u uyumsuz olarak üzerlemektedir. Çekmece Grubu olarak adlandırılan (Siyako,2006) Geç Miyosen yaşlı sedimentler Gürpınar Formasyonu’nu uyumsuz olarak örtmektedir. Çekmece Grubu’nu sırası ile killi seviyeler içeren kumtaşı ve çakıltaşından oluşan Çukurçeşme Formasyonu, kumtaşı arakatmanlı kiltaşıyla temsil edilen Güngören Formasyonu ile kireçtaşlarından oluşan Bakırköy Formasyonları izlemektedir. İstifin en üstünde ise; tüm birimleri uyumsuzlukla örten Alüvyon çökelleri yer almaktadır.

  

 




Investigation of Küçükçekmece (İstanbul) Sarmatian (Miocene) Fauna and Fish Otoliths
The study area is consist of Çukurçeşme and Bakırköy formations which were deposited in a brackish facies setting during Late Miocene, exposed around Western shoreline of Küçükçekmece lake and Avcılar coastline. Late Miocene (Sarmatian) sedimentary units on the extension of southeastern branch of Paratethys, represents a different lito-bio facies with its rich biota. As similar with the all of the basins from Central Europe and Western Asia where the higher prevalence of Paratethys recorded, sedimentary units in the study area comprise of Sarmatian marker fossils, such as: Pelecypods - Congeria ornitopsis Brusina 1892, Mactra bulgarica Toula, Loripes (Lucina) dentatus (Basterot) (Emd. Papp 1974); microfossils: Quinqueloculina sarmatica Karrer 1877 (foraminifera); ostracods: Miocyprideis sarmatica (Zalanyı 1913), Fabaeformiscandona balotonica (Daday 1894) and numerous nannoflora taxa. New otolith records recovered during washing, screening and sorting methods composed of 16 families and 24 fish genus has updated the evidence of Sarmatian around the area. Fish otoliths from 8 Families were indentified from seven samples, each being 2kg. in weight, from Küçükçekmece shoreline as well as 9 families were indentified from three samples, each being 2kg. in weight, from Kalinoraburnu (Avcılar). Besides Clupeidae family, which is common in both area; Clupeidarum, Oligopus, Sparidarum genuses and 5 otolith species from Küçükçekmece Lake (N 40º 59′ 25,4″- E 028º 44′ 09,1″) and Sciaenidarum, Trachinus, Gobiidarum, Pomatoschistus otolith genus and 12 species from Kalinora Cape (N 40º 58′ 22,1″- E 28º 44′ 10,1″) were identified. The SEM (Scanning Electron Microscope) photos of identified samples were taken and biomineral composition (aragonite) of otoliths from Gobiidae family and some other families in the samples were presented by XRD Diffraction Pattern experiment

Carboniferous limestones within Istanbul Paleozoic form the basement of the study area. Late Eocene Ceylan formation, which is made up of limestone and sandstone, unconformably overlains the basement, while the Oligocene Gürpınar formation, which is made up of sandstone and conglomerate, unconformably overlains Ceylan formation whilst, late Miocene sediments, so-called Çekmece group (Siyako, 2006), rests unconformably over the former. Çekmece group is composed of, respectively, Çukurçeşme formation which is made up of sandstone and conglomerate; Güngören formation which is represented by succession of mudstone, marn and sandstone, and finally Bakırköy formation, which is composed of limestone. At the top of the sequence, alluvium sediments rest unconformably on the whole units.



Yüklə 2,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin