Timuçin yalçinkaya



Yüklə 144,08 Kb.
səhifə4/15
tarix07.01.2022
ölçüsü144,08 Kb.
#80424
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15
1. GLOBALLEŞME SORUNSALI

“Globalleşme”, 1980’lerle birlikte ivme kazanan tartışmaların başat kavramı olmuştur. Başat olması bir yana, globalleşme, üzerinde belirgin bir görüş birliğine varılamamış ve tanımlanmasından çözümlenmesine kadar bir dizi paradoksla var olmuş bir kavram, bir fenomendir. Bu bağlamda, globalleşmenin tanımlanması ve ayrıntılarına inilmesi, temelini oluşturan süreçlerin doğru anlaşılabilmesi bakımından özel bir önem taşımaktadır.



1.1. Globalleşmenin Tanımı

Bir kavram olarak globalleşmenin doğuşu, 1964 yılına, Marshall McLuhan’ın “global köy” kavramına kadar götürülebilmektedir (Robertson, 1999: 22). Globalleşme pek çok yazar tarafından da bir fenomen olarak nitelendirilmekte; yani globalleşmenin gerçekliğinin belirlenip, tanımlanmasının güçlüğünü ifade eden olayları içerdiğine dikkat çekilmektedir (Clark ve Knowles, 2003: 362), (Sklair, 1999: 147), (Chase-Dunn, 1999: 189). Bu doğrultuda, pek çok olaya globalleşme bağlamında yaklaşılmış olunduğu görülmektedir. Homo sapiens’in M.Ö.10.000’lerde toplayıcı ve avcı topluluklar halinde Afrika’dan tüm dünyaya yayılışı (Steger, 2006: 40-43), 13.yüzyılda Kore’den Macaristan’a kadar uzanan, Cengiz Han’ın önderliğindeki Moğol yayılması (Shiyuan, 2006), 1490’lı yıllarda ticaretin deniz-aşırılaşmaya başlaması, 1890’larda yoğunlaşıp Birinci Dünya Savaşı’na dek süren sanayi-ulaştırma eksenli ekonomik yapılanma ya da İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki toplumsal gelişmeler gibi olaylar globalleşmeyle ilişkilendirilmektedir. Böylesi geniş ölçekte açıklama ve yorumlamalara temel olabilen globalleşme, bir değerlendirme sorununun tam ortasında durmaktadır.

Globalleşmenin tartışmalı bir kavram olmasının nedenlerinden biri, özünü hangi toplumsal süreçlerin oluşturduğu konusunda araştırmacılar arasında bir görüş birliğinin olmamasıdır (Steger, 2006: 27). Bu bakımdan, aynı kavrama farklı anlamlar yüklenmesinden kaynaklanan bir karmaşa söz konusudur. Bu karmaşanın sonucu ise, globalleşmenin doğru anlaşılamaması bağlamında bir tür olarak “insan”ın ve toplumların dünyasına olumlu anlamlar ve olanaklar katıp katmadığının kestirilememesidir.

Globalleşme, çoğu zaman, mevcut durumu açıklayan bir olgu, eğilimleri yansıtan bir süreç ya da idealleştirilmiş bir hedef olarak sunulmaktadır. Sonuçta karmaşık bir süreç olan ve paradoksal öğeler de içeren globalleşme, herkesin farklı anlam yüklediği bir kavram haline gelmiş, böylece globalleşmeyi ekonomik ve toplumsal sorunların sebebi, sonucu ya da çözüm yolu olarak gören birçok farklı yaklaşım geliştirilmiştir (Demir, 2001: 74). Bu yaklaşımlarda paradokslar, yani birbirinin asimetriği olan önermelerin aynı anda varlığı söz konusu olabilmektedir.

Terry Clark ve Lynette L. Knowles, globalleşmenin henüz tanımlanması aşamasında bile bir karmaşıklık ve paradoks taşıdığı düşüncesinden hareketle, tüm disiplinlerin temel alabileceği ve globalleşmenin kapsadığı tüm toplumsal süreçleri anlam düzleminde içerebilecek bir tanımlama arayışına girmişlerdir. Bu girişimlerinin ilk adımı olarak da, farklı disiplinlerin globalleşmeye farklı tanımlamalar getirmelerinin doğurabileceği yüzeysel ve zayıf çözümlemelere dikkat çekmek üzere, farklı tanımları derlemişlerdir. Bu tanımlar Tablo 1’de verilmektedir. Görülebileceği gibi; yazarlar, globalleşmeden başka başka şeyler anlamakta ve/veya globalleşmeyi ağırlıklı olarak kendi uzmanlık dalları doğrultusunda bir olgu olarak düşünmektedirler.


Yüklə 144,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin