Sözlükçülük Tarihinde Farsça-Türkçe İlk Çeviri Sözlüklerinin Ortaya Çıkması / Dr. Cemile Alikızı Sadıkova [s.838-844]
Bakü Üniversitesi / Azerbaycan
Aynı coğrafi mekânda oturan Azerbaycan Türkleri ile Farsların çok eskiden birbirleriyle toplumsal, ekonomik ve kültürel ilişkide bulunmaları ilim aleminde bilinmektedir. Şüphesiz ki, herhangi bir halkın diğer halklarla kültürel ilişkisi onun mânevi gelişimini de etkiler. Azerbaycan Türkleri’yle Farslar arasındaki asırlardır süren çok yönlü edebî-kültürel ilişkiler sonraki kuşaklarda etkili olmuştur. Bu durum Fars dilbilim tarihinde sözlükçülüğün oluşması ve gelişimi sürecinde de açıkça izlenilmektedir.
Farsça sözlükçülük geleneğinin ortaya çıkması ve gelişiminde Doğu halklarının aydınları ile birlikte Azerbaycan Türklerinin de hizmeti inkar edilemez. Bu ilmin araştırılmasında Azerbaycan bilginlerinin birçok katkısı vardır. Çeşitli ilim alanlarında onların yararlı faaliyeti Orta Çağlarda daha fazla gözükmektedir. Bu bakımdan Fars dilinin sözlükçülük tarihini ele almak, onu araştırmak kaçınılmaz olduğu kadar aktüeldir de.
Orta Çağlarda Yakın Doğu’da İslam kültürünün geniş yaygınlaştığı İran ve diğer Doğu ülkelerinde Arap dili yalnız devlet dili, din dili olarak kalmıyor, aynı zamanda edebiyat ve bilim diline, diğer bir ifadeyle, İslâm dünyasının iletişim diline (Lingua Franca) dönüşüyordu. İşte bu yüzdendir ki, Arapların kuvvetli etkisinde bulunan ülkelerin aydınları da Arapşinaslığın gelişimine katkı yaptılar.
Samanilerin hakimiyete gelişiyle canlanmağa başlayan Fars dili daha Gazneliler Dönemi’nde oluşmuş bir dil olarak, devlet dili düzeyine yükselmişti. X. yüzyıldan başlayarak, İran’da yazı dili iki farklı alanda iki farklı dilin kullanımı şeklinde karşımıza çıkar. Devlet dili düzeyine kalkan Farsçayı ve ilmi çalışma dili olarak Doğu’da yaygınlaşmış olan Arap dillerini araştırmak ve genç kuşağa öğretmek Türk dünyası aydınlarını daha fazla düşündürmeğe başlamıştır. Onlar bu dilleri öğrenmenin esas temel yollarından biri olarak çeviri sözlükleri hazırlamağa başlamışlardır.
Bin yıllık bir gelişim yolu olan Fars sözcüklüğü çağdaş Fars dilinin oluştuğu dönemden sonra meydana gelmeğe başlıyor. Arap sözlükçülüğünün en yüksek gelişim aşamasında bu ilimden kaynaklanıp ilk adımlarını atmağa başlayan Fars sözlükçülüğünün meydana gelmesinde en büyük ağırlık Azerbaycan bilginlerinin üzerindedir. Onlar Fars sözlükçülüğünün temelini oluşturan ve ilerideki gelişiminde büyük önemi olan çok sayıda değerli sözlükler ortaya çıkarmışlardır. Asırlardır Azerbaycan halkının ilim ve sanat doruğunda bulunan bilginlerinin ortaya çıkarmış oldukları ve şimdiki varislere ulaştırılamamış benzersiz eserleri bulunup incelenmemiştir. Azerbaycan Türklerinin ilim alanında pek az bilinen veya tam unutulan eserlerini keşfedip, onun kültür tarihindeki yerini tespit etmek oldukça kıymetlidir.
Türkoloji ve İranşinaslıkta ilk çeviri sözlüklerinin ortaya çıkması aynı döneme rastlar. İlk kez XI. yüzyılda Türkolojide Türkçe-Arapça, İranşinaslıkta Arapça-Farsça sözlüklerin hazırlandığı görülür.
Mahmut Kaşgari XI. yüzyıl’da Türkçe-Arapça ilk çeviri sözlüğü olan ünlü “Divanü Lüğat-it Türk” adlı eserini yazmakla, yalnız Türk dilinin değil, aynı zamanda Yakın Doğu sözlükçülüğü tarihinde çeviri sözlüklerinin temelini atmış oldu.
XI. yüzyıl Fars sözlükçülüğünde çeşitli (Arapça-Farsça iki dilli ve Farsça yorumlu) sözlüklerin hazırlandığını görmekteyiz. Bu dönemde filolojik yorumlu Farsça sözlüklerin hazırlanması daha çok tercih edilmiştir. Bu tür ilk yorumlu sözlüklerden “Tefasir fi lügat-il Furs”u Tebriz’de Azerbaycan şairi Katran Tebrizi, “Lügat-i Fors”u Nahçıvan’da İran şairi Esadi Tusi yazmışlardır.
Fars sözlükçülüğünün ilk döneminde (XI. yüzyıl) Farsça-Türkçe sözlüklere rastlanmaktadır.
Fars sözlükçülük tarihinde XII. yüzyılda pek fazla çalışma yapılmamıştır. Temeli XI. yüzyılda Azerbaycan’da atılan Fars lügatçiliğinin XII. yüzyılda kaydedilen boşluğunu bu dönemde yeni bir yönde ansiklopedik sözlükler yazan Azerbaycan bilgini Hubeyş Tiflisi doldurmuştur. Bu dönemde Fars sözlükçülüğünde ansiklopedik Fars sözlüklerinin meydana gelmesi ünlü bilgin Hübeyş Tiflisi’yle başlamıştır.
Azerbaycan halkının Orta Çağlarda yetiştirdiği ünlü kişiler arasında Hübeyş Tiflisi’nin kendine has bir yeri bulunmaktadır. Ama ne yazık ki, onun hayatı ve eserleri üzerine mufassal bilgi veren bir kaynağa henüz rastlanmamıştır. O’nun hayatı ve eserleri üzerine üstünkörü bilgiyi zaten kendi eserlerinin önsözlerinde verilen kısa notlardan ve bilginin eserlerine dayanan kimi kaynaklardan almak mümkündür. İşte bu büyük bilginin hayatının Tiflis Dönemi, çocukluk ve gençlik yılları üzerine bilgiler, ne eserlerinin önsözlerinde olsun ve ne de diğer bilimsel kaynaklarda bulunmamıştır.
E. N. Munzevi’nin yazdığına göre Hübeyş Tiflisi’nin adları kaydedilen 16 eserinden 9’u elimizdedir. Bu 9 eserden 8’i Fars, biri Arap dilinde yazılmıştır. Geriye kalan belirsiz 7’sinin dili üzerinde bir fikir söylemek zordur.1 O’nun Arap ve Fars dillerini mükemmel bildiğini eserlerine dayanarak söylemek mümkündür.
Hübeyş Tiflisi hayatının gençlik yıllarından sonra gelen esas kısmını Türkiye’nin Konya şehrinde Anadolu Selçuklarının sarayında geçirdiği, ömrünün sonuna kadar II. Kılıç Arslan bin Mesut’un Sarayı’nda yaşayıp, eserlerinin çoğunu da burada yazdığı eserlerinde kaydedilmiştir. O, eserlerinin önsözünde bu eserini siparişiyle yazdığı kişiyi veya eserini ithaf ettiği kişiyi belirtmiş, fakat H. 550 yılından önce yazdığı eserlerinin önsözünde bu kayda rastlanmamıştır. O, yalnız H. 550 yılında tamamladığı “Kifayet-et-Tıp” eserinin önsözünde kitabı II. Kılıç Arslan bin Mesut’un oğlu şehzade Kutbettin II. Melikşah’a ithaf ettiğini kaydediyor. O’nun H. 550-551 yılları sonrası yazdığı eserlerinin önsözlerinde II. Kılıç Arslan’ın adına sıkça rastanılır. Bu kayıtlar Hübeyş’in H. 550-551 yıllarında II. Kılıç Arslan’ın hakimiyeti döneminde Konya’ya geldiğini kanıtlıyor.
Kendi döneminin yetenekli astronomi uzmanı, astrolog, tabip, sözlük uzmanı, matematikçi olarak tanınan ve ilmin çeşitli alanlarında kalemini deneyen Hübeyş Tiflisi tıbba ait “Kifayet-et-Tıp”, “Beyan-et-Tıp”, “Takvim el-Edviyye”, sözlükçülüğe ait “Kanun-e-Edep”, “Vücuh-el-Kur’an”, “Tercüman-e Gevafi”, astronomi ve astrolojiye ait “Medhel ile ilim-in-Nücum”, “Beyan-en-Nücum”, “Melhemeye Daniyal”, “Kamil-et-Tabir” vs. gibi eserler yazmış, fakat onların çoğu bizlere ulaşmamış, belli olanları ise araştırmacılarca detaylı olarak araştırılıp incelenmemiştir.
Hübeyş Tiflisi’nin eserlerinin el yazmaları eski Sovyetler Birliği ülkesinde pek az bulunmaktadır. Onlardan “Kifayet-et-Tıp” (S. Petersburg, Taşkent), “Melhemeye Daniyal” (S. Petersburg), “Kamil-et-Tabir” (Taşkent, Bakü), “Lügat-i-Gevafi”nin (Bakü) el yazması nüshaları bulunmaktadır.
Kaydetmek gerekiyor ki, Selçuk sultanları sarayında yazılan eserlerin dilinin Farsça olması tercih edildiği için başarılı ve verimli dönemini bu saraylarda ortaya koyan Hübeyş Tiflisi eserlerinin ekseriyesini Fars dilinde yazmış, düşüncelerini halkın anlayabileceği sade bir dilde ifade etmeğe çalışmıştır. O’nun Türk dilinde yazdığı eserlere rastlanmamıştır.
Tüm bu söylenenlere dayanarak, şu kanıya varmak olur ki, derin zeka, zengin deneyim sahibi Hübeyş Tiflisi sözlük çalışmalarıyla Fars sözlükçülüğüne birçok yenilikler getirmeği başarmıştır. Farsça ansiklopedik sözlüklerin, alfabe dizisiyle sözlük hazırlamanın özünü, temelini atmış, geleneksel Arapça-Farsça çeviri sözlüklerinin gelişimine öncülük etmiş ve yazdığı sözlüklerle XII. yüzyıl Fars sözlükçülüğündeki açığı kapatmıştır. XI-XII. yüzyıllarda hazırlanan eserler de dönemin talebi uyarınca Arap, Fars dillerinde yazılmıştır.
XIII. yüzyıl, Azerbaycan tarihine çalkantılar, çelişkiler yüzyılı, Moğol saldırıları dönemi olarak geçmiştir. Zaten bu dönemde çok karmaşık ve ilginç bir gelişim yolu izleyen Fars sözlükçülüğü yeni bir aşamaya girmiştir. XI. yüzyılda temeli atılmış, XII. yüzyılda yeni tip sözlüklerle zenginleştirilmiş Fars lügatçilik gelenekleri, XIII. yüzyılda yeni bir aşama oluşturarak, yeni yöntemde, yeni tipte sözlüklerin meydana gelmesine zemin hazırlamıştır.
Hülaguların hakimiyeti ele geçirmesiyle Türk dilinin etkinliği bu coğrafyada artmıştır. Azerbaycan’da yazı dilinin üçe çıkması (Arapça, Farsça, Türkçe) müşahede olunur. Bu dönemde eser veren Azerbaycan bilgin ve şairleri eserlerini bu dillerde yazmamışlardır. Türk dilinin etkinliğinin arttığı böyle karmaşık tarihi koşullar Farsça-Türkçe, Arapça-Türkçe sözlüklerin yazılmasına zemin hazırlamıştır.
Blochet, Moğol Dönemi’nde Türkçe sözlüklerin tertibi fikrini reddetmiştir.2 S. İ. Bayevski’nin fikrince Farsça-Türkçe sözlükler XV. yüzyıldan başlayarak, Türk sultanlarının sarayında Fars dilinin yaygınlaşması ve Farsça edebiyatın oluşmasıyla aynı dönemde meydana gelmiştir.3 Fakat bu türden sözlüklerin meydana gelmesi tarihi XIII. yüzyıla rastlamaktadır.
İlim aleminde XIII. yüzyıl başlarında araştırmacı Şemseddin Muhammet bin Kays Razi’nin Türk diline ait “Tibyan -el- Lügati-t-Türki ile Lisani -l- Ganglı” adlı eseri yazdığı bilinse de, şu zamana kadar bulunamamıştır.
XIII. yüzyılda Farsça-Türkçe çeviri mensur ve manzum sözlük çeşitlerinin meydana geldiği müşahede edilir:
1. Farsça-Türkçe Mensur Sözlükler.
2. Farsça-Türkçe Manzum Sözlükler.
XIII. yüzyılda yazılan ve bize ulaşan en eski Farsça-Türkçe mensur çeviri sözlüklerinden birisi “Es-Sıhah el-Acemiyye”dir. Son dönemlere kadar kayıp sözlük gibi araştırmacıların dikkatinden kaçmış bu sözlüğün adı, biçimi, tertip prensipi, kapsamı ve yazarı üzerine İranşinaslıkta uzun süre tartışmalara neden olan düşünce ve mülahazalar ileri sürülmüştür.
Çeşitli tarihi dönemlerde yazılmış kaynaklarda bu sözlüğün adı farklı şekillerde geçmektedir: “Es-Sıhah-el-Acemiyye”,4 “Sıhah-el-Acemiyye”,5 “Sıhah-i Acemiyye”,6 “Sihah el-Acem”,7 “Lügat-i Sihah el-Acem bi-l-Lisani-l-Farisi” 8 vs.
Adı geçen sözlüğün el yazması nüshalarını tespit etmek amacıyla çeşitli ülkelerin kütüphanelerindeki el yazmalar arasındaki sözlüklerle ilgilenip, onun çok sayıda el yazması nüshalarını belirledik. Yapılan çabalara rağmen, sözlüğün çeşitli dünya kütüphanelerinde bulunan el yazması nüshalarından yalnız üçünü -S. Petersburg (XV.), Bratislava (XVI.) ve Batı Berlin (XVIII.) nüshalarını- elde edebildik. Yukarıda adları geçen el yazması nüshaların elde edilmesi onun adını, biçimini, düzenlenme kaidesini, kapsamını kesin olarak saptamaya ve çeşitli kaynaklarda ileri sürülen yanlış mülahazalara son vermeye yardım etti.
Sözlüğün elde edilen el yazmalarına müellifin yazdığı önsözde kitabın adı üzerine şu cümlede açıkça, şekilde verilmiştir: “Kitap Cevherinin ‘Es-Sıhah el-Arabiyye’sinin üslubunda olduğu için onu ‘Es-Sıhah el-Acemiyye’ adlandırdım”.9
Eserin müellif önsözünden alınan bu kayıt ilmi kaynaklarda sözlüğün adı üzerine ileri sürülen yanlış fikirlere son vermek için etkin bir kanıttır.
“Es-Sıhah el-Acemiyye” el yazması nüshalarının tespiti yalnız onun adı üzerine söylenen yanlış düşüncelere son vermekti. Aynı zamanda onun dili, türü, biçimi, derleme prensibi, kapsamı vs. hakkında da birçok hususun aydınlatılmasına ışık tuttu.
Önsözde gösterildiği gibi sözlükte Farsça kelimeler Cevheri’nin üslubunda -kafiye üslubunda sonuncu ve birinci harflere dayanarak alfabe sırasıyla- sıralanmış, karşılığı Türkçe verilmiştir. El yazmalardan belli olduğu gibi “Es-Sıhah el-Acemiyye” Farça-Türkçe çeviri sözlüğü olsa bile, yorumları ve gramer denemeleri Arapça yazılmıştır.
Biçimine ve gramer kaidelerine göre hazırlanan bu sözlük üç kısımdan -1. Adlar; 2. Mastar; 3. Fars diline ait Arapça yazılmış gramer deneme prensipinden- oluşmaktadır. Birinci ve ikinci sözlük kısımlarında kelimeler sonuncu harflerine göre bablara, birinci harflerine dayanılarak bölümlere ayrılmıştır. Kapsamına göre sözlükte 4280 Farsça kelimenin Türkçe karşılığı verilmiştir.
Sözlükte müellif kendisini tanıtmadığı için İranşinaslıkta onun Hinduşah Nahiçevani, Muhammet ibn Hinduşah Nahiçevani, Tagiaddin Muhammet ibn Pir Ali Birgevi tarafından yazıldığına dair zıt fikirler mevcuttur.
Araştırma sırasında rastlanan bir sıra kanıtlar “Es-Sıhah el-Acemiyye”nin Muhammet ibn Pir Ali Birgevi tarafından kaleme alınmasını söyleyen bilginlerin fikrini doğrulamamaktadır. Böyle ki, bu sözlüğün dünyanın çeşitli kütüphanelerinde bulundurulan el yazmalar sırasında H. 926 yılında doğmuş Muhammet İbn Pir Ali Birgevi’nin doğum yılından önce, henüz 822/1419 (S. Petersburg), 868/1463-64 (Kembriç), 900/1494-95 (Bodlean), 916/1510 (Kahire), 918/1512 (Meşhet Kutsi Rezevi) vs. yıllarında kopya edilen el yazması nüshaları mevcuttur.10
“Es-Sıhah el-Acemiyye”yi yanlış olarak “Sıhah el-Furs”la karıştıran bilginler onu yorumlu sözlük sanmışlardır. Fakat onlar birbirine benzemeyen iki türden- iki dilli ve yorumlu sözlüklerdir. “Sıhah-el-Furs”un eleştirel metnini hazırlayan E. Taeti onu neşrettikten sonra Muhammet İbn Hinduşah’ın “Sıhah el-Furs” adlı yorumlu sözlük11 yazdığı kesin olarak kanıtlandı.
Yukarıda söylenenlerden şu kanıya varmak olur ki, “Es-Sıhah el-Acemiyye”yi Hinduşah Nahiçevani kaleme almıştır.
Döneminin ünlü tarihçisi, tercümanı, yazarı, dilcisi olarak tanınmış ünlü Azerbaycan bilgini, devlet adamı Hinduşah Nahiçevani Arapça, Farsça ve Türkçeyi mükemmel olarak biliyordu. O, kalemini her üç dilde denemiş, ayni dillerde birbirinden kıymetli eserler yazmıştır. O, Arapça yazdığı “Mevarit-el-Arap” (H. 707/1307) adlı antolojisini, Farsça yazdığı “Tecarip es-Selef” (724/1323) adlı ünlü tarihi eserini, “Es-Sıhah el-Acemiyye” adlı Farsça-Türkçe çeviri sözlüğünü bir takım şiirlerini vs. kendisinden sonra miras bırakmıştır.
Hindüşah Nahiçevani’nin hayatı üzerine bilgi pek azdır. Bunun üzerine çok az bilgiyi kendisinin “Tecarip es-Selef” eserinde ve kimi kaynaklarda verilmiş kısa notlardan almak mümkündür.
Hinduşah soy kökeninin Nahçıvan’dan olmasına şiirlerinde de işaret etmiştir. O, kendisini “Tecarip es-Selef”te Hinduşah İbn Sencer İbn Abdullah es-Sahibi Girani (Giran Azerbaycan’da Tebriz ile Beylegan arasında Nahçıvan’a ait bir bölge) adı ile tanıtmıştır.
Kemaleddin el-Fuvati’nin yazdığına göre Fahreddin Hinduşah’ın babası Sencer İbn Abdullah en-Nahiçevani’nin dört oğlu olmuştur: 1. Nasireddin Kutlukşah, 2. İzzettin Devletşah, 3. Hüsameddin Tuganşah ve 4. Fahreddin Hinduşah.
Kemaleddin İbn el-Fuvati onun Arap, Fars dillerinde nefis şiirler yazdığını kaydediyor: “O’nun Fars dilinde güzel şiirleri var ve Arap dilinde şiir yazdığını duymuşumdur”12
Hinduşah Nahiçevani’nin Farsça şiirlerinden yaklaşık 50 kıta (beyt) oğlu Muhammetin “Sıhah el-Furs” sözlüğünde ayrı ayrılıkta her bir kelimeye ait verilmiş örnekler arasında korunup kalmıştır.
Kaydetmek gerekir ki, Fars dilciliği tarihinde gramer üzerine yazılan en eski eserler XIII. yüzyıla rastlar. Hinduşah Nahiçevani Fars dili kuralları üzerine ayrıca gramer deneme eseri yazan ilk Azerbaycanlı bilgindir. Fars sözlükçülüğü tarihinde fonetik ve gramatik yönden açıklama üsulleri de ilk kez olarak “Es-Sıhah el-Acemiyye”de bir takım Fars kelimelerinin açıklamasında kullanmıştır.
Fars dilciliği tarihinin mühim önemini anlayan, fakat tek bir eksik Bratislava nüshasını ender bir buluntu gibi elde eden ve diğer el yazması nüshalarından habersiz olan G. Begdeli aynı nüshalarda eksik babları ve bölümleri diğer araştırmacıların sözlükleri hesabına onararak, “Es-Sıhah-el-Acemiyye”yi yayım için hazırlayıp, “Sıhah-el-Acem” adı ile Tahran’da neşrettirmiştir.13 Tebatebai’nin yazdığı gibi bu kitap eserin müellif önsözünde “Sıhah-el-Acem” değil, “Sıhah el Acemiyye” adı ile yayımlamıştır.14
G. Bigdeli kendi yazılarında sözlük üzerine ikinci bir yanlışlığa yol açarak yazıyor: “Müellif bu eseri Farsçayı yeni öğrenen aşıklara hediye ettiği için kendi eserinin diğer adını ‘Tuhfet el-Uşşak’ koymuştur”.15
Nitekim gerek tezkireler, gerek de katalog bilgileri olsun, gerek ilmi okullar ve gerekse de sözlük yazarının kendisinin yazdığı önsözünde G. Bigdeli’nin gösterdiği “Tuhfet-el Uşşak” adına rastlanmamıştır. “Es-Sıhah el-Acemiyye” ve “Tuhfet-el-Uşşak” birbirine benzemeyen ve çeşitli tarihi dönemlerde yazılmış iki ayrı sözlüktür.
“Es-Sıhah el-Acemiyye”nin Türk, Fars dillerinin sözlükçülük tarihindeki emsalsız katkısını göze alıp lügat üzerine çeşitli kaynaklarda ileri sürülen karmaşık fikirlere, Tahran yayımında yapılan gözle görülür kusurlara ve yanlışlara son vermek amacı ile S. Petersburg, Bratislava ve Batı Berlin’den getirilen el yazması nüshalarına dayanılarak “Es-Sıhah el-Acemiyye”nin (T. Aleskerova ile beraber) ilmi eleştirel metnini hazırlayıp, 1993 yılı’nda Bakü’da “Doğu-Batı” Basımevi’nde 3000 tirajla bastırdık.
Hacı Halife’nin yazdığına göre Fahreddin Hinduşah 1330 yılında vefat etmiştir.16 Fakat oğlu Muhammed’in 1328 yılında bitirdiği “Sıhah el-Furs” sözlüğüne müellifin yazdığı önsözdeki “Kendi babam marhum Fahreddin Hinduşah” gibi kaydından malum oluyor ki, o daha 1328 yılına kadar hayattadır.
Çeviri sözlükleri tarihinde Farsça-Türkçe mensur sözlüklerin hazırlandığı XIII. yüzyıl dönemini tek bir “Es-Sıhah-el Acemiyye” ile sınırlamak doğru olmaz.
XIII.-XIV. yüzyıllarda Farsça-Türkçe sözlüklerin meydana gelmesine kendi öz yeri ve katkısı olan müelliflerden biri de Moğollar döneminde yaşamış ve zamanının ünlü bilgini olarak tanınmış İbn-i Mühenna’dır. O’nun Fars, Türk, Moğol dillerine ait yazdığı sözlük yüzyıllardan beri Doğu’da meydana gelen olayların etkisine uğramadan zamanımıza kadar gelmiştir.
Dönemi açısından mükemmelliği ile dikkat çeken İbn Mühenna Sözlüğü XIX. yüzyıla kadar uzmanların incelemeleri dışında kalmıştır. Aynı sözlüğe ilk kez temas eden kişi Baron V. R. Rozen olmuştur. Üç kısımdan oluşan eserin Türk ve Moğol dillerine hasredilmiş parçaları üzerine üç Oksfort elyazmasına dayanarak malûmat vermiştir.17 Oksfort elyazmalarına Berlin ve Paris nüshalarını da ekleyen P. M. Melioranski beş elyazma nüshasına dayanarak aynı eserin Türk diline hasredilmiş II. kısmını 1900, Moğol diline ait III. kısmını 1903 yılında Petersburg’da bastırmış. Fars dilinden söz eden I. kısmını elde edemediği için yayınlatmamıştır. P. M. Melioranski mevcut beş elyazmasında bulunduğu gibi eseri “Ketab-e Tercomane Farsi ve Torki ve Moğoli” adlandırmıştır. Eserin adı ve müellifin ismi tam şekilde kaydedilen, hem de tüm kısımları el yazmasına yansıyan diğer bir nüshayı Kilisli Rıfat elde etmiş ve eserin tam nüshayı oluşturan aynı elyazması esasında XX. yüzyılın başlarında neşrettirmiş, onu “Hilyet el-İnsan ve Helbet-el Lisan”, müellifini ise Cemalettin ibn el Mühenna ismi ile tesmiye etmiştir. O eserin kendisi üzerinde şöyle yazıyor: “Bu eser üç kısımdan oluşuyor ki, I. kısım Farsçadan, II. kısım Türkçeden, III. kısım Moğolcadan bahsediyor.”18
İbn Mühenna’nın sözlüğünde Fars, Türk ve Moğol dillerine hasredilmiş kısımların XIII-XIV. yüzyıllarda bu dilleri araştıran bilginin dilcilik tarihindeki tutumunun belirlenmesinde ve gramer ilmi tarihinin araştırılmasında büyük önemi vardır.
Elde edilen el yazması nüshalarında sözlüğün yazılma tarihi, mekanı ve müellifin milliyetinin kaydolunmamasına rağmen, P. M. Melioranski böyle bir kanaate varmıştır ki, eser XIV. yüzyıldan geç olmayarak, hatta
XIII. yüzyılın sonlarında Hülagular döneminde Kuzeybatı İran’da yazılmıştır.19
Kilisli Rıfat da P. M.Melioranski’nin düşüncesini tespit ederek şöyle yazmaktadır: “Eserin mezkurun on üçüncü yüzyıl milat sonunda veyahut on dördüncü yüzyıl milat öncesi milliyeti ve kişiliği meçhul bir zat tarafından telif edildiği söylenebilir”.20
İbn Mühenna’nın eserini şimdiki Azerbaycan’da yazdığına ait inandırıcı deliller getiren P. M. Melioranski’nin fikrini kabul etmek daha doğrudur. “…öyle olaylar var ki, onun aslen şimdiki Azerbaycan’da vuku bulmasını varsaymak hakkını bize kazandırabilir…
Bizim söz konusu eserimiz gerek Mısır, gerek Anadolu, gerek Avrupa Türkiyesi’nde ve gerek de Orta Çağ İspanyası’nda olsun yazılamazdı, çünkü bu ülkelerde hiçbir zaman Moğol Hanedanı bulunmamıştır”.21
XIII-XIV. yüzyıllarda Fars dili gramerinin araştırma bakımından büyük önemi olan bu sözlüğün gramer kaidelerine dayanan birinci kısmında Farsça kelime hazinesi söz bölükleri üzere gruplara ayrılmış, fiil bahsine Arap dilinde yazılmış kimi notlar eklenmiş, geriye kalan söz bölükleri sözlükçük şeklinde sunulmuştur. Kendi orijinalliğiyle önceki sözlüklerden ve gramerlerden farklı olan İbn Mühenna sözlüğünü biçimine göre gramer sözlük adlandırmak da mümkündür.
Fars sözcüklüğünde yeni türden çeviri sözlüklerinin meydana çıktığı dönem olarak bilinen XIII. yüzyılda Farsça-Türkçe çeviri sözlüklerinin yalnız mensur çeşidinin değil, hem de ilk manzum örneklerinin meydana çıkması müşahede edilir. Manzum sözlüklerin hazırlanmasına ilk gayret harcayan kişi XIII. yüzyıl ünlü Fars şairi Abu Nasr Ferahî olmuştur. O, kendisinin “Nisap es-Sibyan” isimli Arapça-Farsça çeviri sözlüğünü ilk defa nazme çekmekle, Yakın Doğu sözlükçülük tarihinde manzum sözlüklerin temelini atmıştır.
Manzum sözlükler tarihinde kendisinden sonra okul bırakan Abu Nasr Ferahi taraftarları onun Yakın Doğu’da çok geçmeden yaygınlaşmış “Nisap-es-Sibyan” eserine pek çok nazireler yazmışlardır. Bu esere ilk nazire yazan kişi Ferahi’nin çağdaşı XIII. yüzyıl ünlü Azerbaycan şairi ve bilgini Hüsameddin Hasan bin Abdül Mümin’dir. O Arapça-Farsça “Nasip-el-Fityan ve Nasip et-Tibyan” (Gençlerin Kısmeti ve Hayırsever Açıklama) sözlüğünü Farsça ve “Töhfeyi Hüsam” adlı ilk Fars-Türk Sözlüğü’nü ise Azeri Türkçesinde kaleme almıştır.
Kaynakların verdiği bilgiye göre, Hasan İbn-Abdül Mümin -mahlası “Muzafferi”- Hicri VII. yüzyılda Hoy şehrinde doğmuş, çocukluk ve gençlik yıllarını burada sürdürmüş, eser vermeye burada başlamış, sözlüklerini ve ilk edebî eserlerini burada yazmıştır. O, Yakın Doğu ülkelerine gezi yapmış, bir süre Mardin’de yaşamıştır.
Kaynaklarda Hüsam Hoyi’nin Konya’da Anadolu Selçukları’ndan Sultan Rukneddin Kılıç Arslan’ın Sarayı’nda oturduğu kaydedilir.22
Daha sonraları o, Kastamonu’da Çobaniler dönemi’nde üçüncü hükümdar Muzaffereddin Yolug Arslan (1284-1304) ve dördüncü hükümdar Nasireddin Mahmut Bey bin Yolug Arslan’ın (1304-1320) hakimiyeti döneminde sarayda oturmuş, yazdığı eserleri onlara hasretmiş, Muzaffereddin Yolug Arslan’ın meddahı olmuş, kendisine taktığı “muzafferi” mahlasını da onun isminden almıştır.
Yaşamının en verimli yıllarını Çobanoğullarının Sarayı’nda geçiren Hüsameddin Hoyi tezkire, katalog ve ilmi kaynakların verdiği bilgiye göre şu eserleri yazmıştır:
1. “Nasip el-Fityan ve Nasip et-Tibyan”.
2. “Töhfeyi Hüsam”.
3. “Nüzhet el-Küttap ve Tuhfet el-Ahbap”.
4. “Gevayet er-Resayel ve Fevayet el-Fezayel”.
5. “Gunyet el-Küttap”.
6. “Mültemesat”.
7. “Divan” (Fars dilinde).
İlim alemince Hüsam Hoyi’nin şimdilik yukarıda adları geçen eserleri bilinmektedir.
Ferahi’nin “Nisap es-Sibyan”ına Hüsam’ın nazire olarak yazdığı “Nasip-el-Fityan ve Nasip et-Tibyan” sözlüğü’nün el yazmalarının geniş çapta yaygınlaşmasının ve çeşitli ülke kütüphanelerindeki el yazmaları arasında korunup sağlanmasının şahidi olursak da, “Töhfeyi Hüsam”ın el yazmalarının çok az yayılmasından dolayı birçok Azerbaycan bilginlerini ve Rus Şarkiyatçılarını eserin kaybolduğu fikrine inandırmıştır.
Araştırmalar süresi son dönemlere kadar kaybolmuş sözlük sanılan “Töhfeyi Hüsam”ın dünyanın çeşitli memleketlerinin kütüphanelerinde korunup sağlanan beş el yazması (Kahire, Musul, Berlin, Sarayevo, Konya) saptanmış, zor da olsa onlardan iki nüsha -Kahire ve Berlin nüshalarını- elde etmek mümkün olmuştur.
Sanatkarlık bakımından eski poetik üslup gelenekleri bulunan klasik Azerbaycan şiir dili üzerine fikir veren bu dilin eski döneminin sözlük tutumu, fonetik (sesbilim) sistemi, gramer biçimine ait zengin materyel bulunan en kıymetli anıt olarak biz (T. Elesgerova ile beraber) bu eserin ilmi-eleştirel metnini yayıma hazırladık.
“Töhfeyi Hüsam”ın Berlin ve Kahire’den getirilen her iki el yazma nüshası hattı-nesihle kopya edilmiş, fakat hiçbir nüshada el yazmasının kopya edilme tarihi belirtilmemiştir.
Aruz’un remel, hezeç, recez, müctes, seri, mutegarip, müzare, münsarih, hafif, müktezep bahirlerinde 20 kıta’da nazma çekilmiş bu eserde kıtaların sayısı Berlin nüshası’nda 302, Kahire nüshası’nda 295’tir. Sözlüğün diğer el yazması nüshaları elde bulunmaması dolayısıyla, yedi farklı kıtanın (beyt) müellife ait bulunup bulunmamasını kanıtlamak zordur.
“Töhfeyi Hüsam”ın iki el yazmasının ilmi-eleştirel metnini hazırlarken nüshaların sayısı bizleri memnun etmediğinden çeşitli dönemlerde hazırlanmış yorumlu ve iki dilli Orta Çağ sözlükleri karşılaştırmağa celbedilmiş, Türk kelimelerini kesin olarak vermek için onlar eski Türkçe anıtların (“Orhon-Yenisey”, “Divan-i Lügat-it-Türk”, “Kutadgu Bilik”, “Es-Sıhah el-Acemiyye”, “Oğuzname”, “Abu Hayyan’ın sözlükleri”, “İbn Mühenna sözlüğü” vs. sözlüklerindeki leksik birimleriyle karşılaştırılmış ve kesinleştirilmiştir.
Sözlüğün Türkçe bölümünde 1300 Türkçe kelime, kelime birleşmeleri, cümlelerin ve onların Farsça karşılığının transkripsiyonu verilmiştir.
Sözlüğün ilmi-eleştirel metni 1996 yılında 500 tirajla yayımlanmıştır.23
Husam Hoyi şiirlerinin dili daha o dönemde zengin kelimeler kadrosuna sahip gelişmiş bir dilin eskiliğini yansıtıyor olsa da günümüz için de dili anlaşılabilecek kadar sadedir. “Töhfeyi Hüsam’dan alınan şu şiir parçaları bu fikri kanıtlıyor:
Hoda tanrı, tovanger menisi bay,
İşe buyrug edici karfermay.
Bozorg ulu, peyemberdür haberçi
Fereştedür soruş, önden keçen ray.
Setare ıldız o horşid güneş,
Zemin yer, Asoman gök, mahdur ay…
(Birinci kıta).
Cah mensep, çah kuyı, kah saman, rah yol,
Morden ölmek, kerden etmek, nan ekmek, an ol.
Neğz gögçek, meğz beyni, çeğz yani kurbağa,
Ab su, sorhap agıt, ahu geyik, kahu merul…
(IV. kıta).
Balçığa gel deyenler gılçığa dase derler,
Kürage iki dürlü parü vo mase derler.
Dellaledür yorıcı, kehbod barım derici,
İlduzdan oy verici ehterşenase derler…
(XIV. kıta)
Hüsam Hoyi’nin yüksek sanatkarlıkla manzum olarak yazdığı “Töhfeyi Hüsam” manzum çeviri sözlüklerinin kullanma kaynağına dönüşmüş, ona birçok nazireler yazılmıştır. İbrahim Hodaydat Şahidi’nin “Töhfeyi Şahidi”, Şahidizade Hüsami’yin “Töhfeyi Hüsami” vs. eserler “Töhfeyi Hüsam”a nazire yazılan manzum sözlüklerin en bilinen örnekleridir.
Azerbaycan dilciliği tarihine Türkçe dilli manzum sözlüklerin meydana çıktığı XIII. yüzyılda nazma alınmış “Töhfeyi Hüsam” şiir dilimizin eski dönemi üzerine bilgi veren ilk yapıt olarak pek kıymetlidir.
Ünlü Türk bilgini Zeki Velidi Toğan Hüsam Hoyi’nin İslam kültür tarihindeki hizmetini övgüyle değerlendirir. O yazıyor: “…Arapça ve Farsçanın “fasih divan dilini ve her ikisinin edebiyatını mükemmel bilen bu müellif (aslen Hoylu olan Hasan bin Abdilmümin), Selçuklular ve İlhanlılar Devri’nde Anadolu’da inkişaf etmiş olan İslam medeniyetini Kastamonu’da layıkıyla temsil etmiştir”.24
Arap dilinin ilim dili olarak yaygın olduğu, Fars dilinin devlet dili düzeyine yükseldiği ve edebî dil olarak oluştuğu XI-XII. yüzyıllarında Arapça-Farsça iki dilli, Farsça yorumlu ve ansiklopedik sözlüklerin; Türk dilinin etkinlik ve otoritesinin arttığı, yazı dilinin üçleştiği ve Türk dilinde yazmak imkanının meydana çıktığı XIII. yüzyılda Farsça-Türkçe sözlüklerin yazılma temelinin atıldığı ve geleneğe dönüştüğü XV. yüzyıla kadar, başlıca olarak Azerbaycan’da sürdürülmüştür.
XV. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun politik yaşamındaki ciddi değişiklikler, Türk dilinin devlet dili, şiir dili düzeyine yükseldiği bu dönemde Türkiye’de ilim ve kültürün gelişmesine kuvvetli etki yapmış, Farsça-Türkçe sözlüklerin hazırlanması ve gelişiminde radikal dönüş yapmış, bu türden sözlüklerin hazırlanması kendi coğrafi arazisini değiştirmiş ve Türkiye’ye göç etmiştir. XV. yüzyıldan itibaren Farsça-Türkçe sözlüklerin yapılması alanında yeni bir aşama başlamıştır. XV. yüzyılda güçlü gelişim yoluna adım atan Farsça-Türkçe çeviri sözlükleri XVI. yüzyılda zirveye ulaşır.
“Behr el-Garayip”, “Lügat-i Halimi”, “Vesilet el-Megasit ile Ehsen il-Merasit”, “Şamil el Lügat”, “Töhfeyi Şahidi” vs. eserler aynı dönemde ortaya çıkan iki dilli sözlüklerin en iyi örnekleri sayılmaktadır.
Farsça-Türkçe çeviri sözlüklerinin gelişim tarihinde Osmanlı sahasında ortaya konan eserlerin araştırılması ayrıca bir araştırma konusu olarak kendi araştırmacısını beklemektedir.
1 Munzevi A., Ferhenghaye Arabi be Farsi, Tehran 1337, s. 68.
2 Blochet E., Cataloque de la collection de Manuscripts Orientaux Arabes, Persans et Turcs Bibliotheque Nationale, Paris 1900, s. 234.
3 Baevskiy S. İ., Arabsko-Persidskiy i persidsko-Tyurkskie Slovari i ix znaçenie dlya İranskoy filologii (na materiale rukop. Sobr. In-ta Narodov Azii AN SSSR), sb. İran, fil. Taşknet 1966, str. 310.
4 Pertsch G. W., Die Persischen Handschriften der Herzoglichen Bibliothek zu Gotha, Wien 1859, s. 36; Rieu Ch., Cataloque the Persian Manuscripts British museum, II, London 1881, p. 790; H. Ethe., Cataloque of the Persian, Turkish, Hindustani and Pushtu manuscripts in the Bodleian library, part II, 1899, p. 1589.
5 Karatay F. E., Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar Kataloğu, İstanbul 1961, s. 113.
6 Baevskiy S. İ., Opisanie persidskix i tadjikskix rukopisey instituta Narodov Azii, dvuxyazıçnıe slovari, vıp. 5, Moskva 1968., str. 73.
7 Katib Çelebi, Keşf ez-zünun, el-celd es-sani, İstanbul, 1943, s. 1044; Zerinezade H., “Sıhah el-Acem” ve “Sıhah el-Furs”un mükayesesi, İran Filolologiyası Meseleleri, II cild, Bakı, 1973, s. 197.
8 Arabische, Turkische and Persische Handschriften der Universitatsbibliothek in Bratislava, 1961, s. 401.
9 Hinduşah Naxçıvani., Es-Sıhah el-Acemiyye, Bakı, Edareye enteşarate “Şerg-Gerb”, 1993, s. 2.
10 es-Sıhah el-Acemiyye, s. 5.
11 Mehemmed bin Hinduşah Naxçıvani, Sıhah el-furs, be ehtemame Ebdüleli Taeti, Tehran 1341.
12 Buniyatov Z. M., Svedeniya Kamal ad-Dina ibn al-Fuvati o predstavitelyax semyi Sandjara ibn Abdullaxa AN Naxiçevani. DAN Az. SSR. No: 5, 1978, str. 78.
13 Sıhah el-Acem, be ehtemame Ğolamhüseyn Bigdeli, enteşarate “Vehid”, çape evvel, 1366.
14 Seyid Mehemmed Mühit Tebatebai. Sıhah el-Acem, ketabi nasaxte ve naşenaxte, mecelleye Ayende, şomare 14, sale 1362, s. 903.
15 Doktor Qulamhüseyn Bigdeli. Hinduşah Naxçivani “Sıhah el-Acem lüğati ya Tuhfet el-Üşşak”, mecelleye Varlık, dey. 1959, şomare 9, s. 13.
16 Keşf ez-Zünun, s. 1074.
17 Melioranskiy M., Arab Filolog o Tureskom Yazıke, Spb., 1900. st. 12.
18 Seyid Camal ed-Din ibn el-Mühenna. Ketabe Hilyet el-insan ve helbet el-lisan (Farsi, Türkçe, Moğolca) İstanbul, 1338-1340, s. 1.
19 Arab Filolog o Tureskom Yazıke. s. 16.
20. Ketabe Hilyet el-insan ve helbet el-lisan s. ç.
21 Arab Filolog o Tureskom Yazıke. s. 18.
22 Munzevi A., Fehreste nosxehaye xattiye Farsi, celde sevvom, Tehran, 1350, s. 2145.
23 Elesgerova T., Sadıkova C., Hüsameddin Hoyi “Töhfeyi Hüsam”, Bakı, “İrşad” İslam araştırmaları merkezi, 1996.
24 Zeki Velidi Togan, Ümumi Türk Tarihine Giriş, c. 1, İstanbul, 1970, s. 325.
Elesgerova T., Sadıkova C. Hüsameddin Hoyi “Töhfeyi Hüsam”, Bakı, “İrşad” İslam Araştırmaları Merkezi, 1996.
Zerinezade H. “Sıhah el-Acem” ve “Sıhah el-Furs”un mükayisesi, İran Filologiyası meseleleri, II cild, Bakı, 1973.
Sadıkova C., Elesgerova T. Fars Dilini Tedgig Eden Azerbaycan Alimleri, Bakı, Elm, 1990.
Baevskiy S. İ., Opisanie persidskix i tadjikskix rukopisey instituta Narodov Azii, Dvuxyazıçnıe Slovari, vıp. 5, Moskva, 1968.
Baeveskiy S. İ., Arabsko-persidskiy i Persidsko-Tyurkskie Slovari i ix znaçenie dlya İranskoy filologii (na materiale rukop. Sobr. In-ta Narodov Azii AN SSSR), sb. İran, fil. Taşkent, 1966.
Buniyatov Z. M. Svedeniya Kamal ad-Dina ibn al-Fuvati o predstavitelyax semyi Sandjara ibn Abdullaxa AN Naxiçevani. DAN Az. SSR. No: 5, 1978.
Melioranskiy M. Arab Filolog o Tureskom yazıke, Spb., 1900.
Munzevi A. Ferhenghae Arabi be Farsi. Tehran, 1337.
Munzevi A. Nosxehaye Xattiye Farsi, celde sevvom, Tehran 1350.
Katib Çelebi, Keşf ez-zünun, el-celd es-sani, İstanbul, 1943.
Mehemmed bin Hinduşah Naxçıvani. Sıhah el-furs, be ehtemame Ebdüleli Taeti, Tehran, 1341.
Hinduşah Naxçıvani, Es-sıhah el-Acemiyye, Bakı, edareye enteşarate “Şerg-Gerb”, 1993.
Sıhah el-Acem, nosxeye Gazan, be ehtemame Golamhüseyn Bigdeli, enteşarate “Vehid”, çape evvel, 1366.
Doktor Qulamhüseyn Bigdeli. Hinduşah Naxçıvani “Sıhah el-Acem lüğeti ya Tuhfet el-Üşşak”, mecelleye “Varlık”, dey. 1959, şomare 9.
Seyid Mehemmed Mühit Tebatebai. Sıhah el-Acem, ketabi nasaxte ve naşenaxte, mecelleye Ayende, şomare 14, cale 1362.
Karatay F. E. Topkapı Sarayı Müzesı Kütüphanesi, Farsça Yazmalar Kataloğu, İstanbul, 1961.
Karatay F. E. Topkapı Sarayı Müzesı Kütüphanesi, Tarsça El Yazmalar Kataloğu, c. II, İstanbul, 1961.
Zeki Velidi Togan, Ümumi Türk Tarihine Giriş, c. 1, İstanbul, 1970.
Seyid Camal ed-Din ibn el-Mühenna. Ketabe Hilyet el-insan ve helbet el-lisan (Farsi, Türkce, Moğolca) İstanbul, 1338-1340.
Arabische Turkische und Persische Handsehriften der universitatsbibliothek in Bratislava, 1961.
Blochet E., Cataloquz de la Collection de Manuscripts Orientaux Arabes, Persans et Turcs Bibliotheque Nationale, Paris, 1900.
Pertsch G. W. Die Persischen Handschriften der Herzoglichen Bibliothek zu Gotha, Wien, 1859.
Rieu Ch. Cataloque the Persian Manuscripts in the British Museum, II, London, 1881.
Ethe H. Cataloque of the Persian, Turkish, Hindustani and Pushtu Manuscripts in the Bodleian library, Part II, 1899.
Dostları ilə paylaş: |