BÖLÜM 2
TÜRK KÜLTÜR TARİHİNE GİRİŞ
2.1. ANADOLU (KÜÇÜK ASYA) KÜLTÜR TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ:
Amasyalı Strabon, Samsun-Tarsus hattıyla Kızılırmak Nehri’nin batısında kalan bölgeye “Asya” adını vermiştir. Asya, Elence “Asia” kelimesinden geliyordu. M.Ö. 1200’lerde Kuzey Ege kıyılarında, Troya’nın hemen güneyinde bir “Assuva” krallığı veya bölgesinden bahsedilir16. Bu bölgenin adının zamanla Elence’de Asya’ya dönüşmüş olabileceği söylenmektedir. Yarımadanın yönetimini M.Ö. 130’larda Bergamalılar’dan devralan Romalılar, buraya “Asya Vilâyeti” adını verdiler. Zamanla da bu bölgeye “Küçük Asya” demeye başladılar.
Ege adaları halkı, “Asya”ya, doğudan yükselen Güneş’in yönü, Güneş’in yurdu anlamında “Anatolia” (Doğu’nun ışığı) demişlerdir17.
Coğrafî ad olarak Türkiye (=Turkhıa) tâbirine ilk defa Bizans kaynaklarında rastlanmaktadır. 6. yüzyılda “Türkiye” tabiri Orta Asya için kullanılıyordu. 9. ve 10. yüzyıllarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar olan geniş sahaya Türkiye denilmekteydi. 13. yüzyılda, Mısır ve Suriye’ye Türkiye deniliyordu. Anadolu ise, 12. yüzyıldan itibaren Türkiye (=Turcıa) olarak tanınmıştır18.
Türkçe konuşan Anadolu halkına, Türkiye (Turchia) adı Haçlı Seferleri sırasında Batılılar tarafından verilmiştir. Haçlı seferinin 1090 yılına ait “Ansbert Günlüğü”19’nde “Turchia” ya da “Turkhia” adına yer verilmiştir. Haçlılar Türkler’le savaştıklarını söylüyordı. Anadolu Türkleri ise 1920 yıllarına kadar bu adı hemen hiç kullanmadı. Ancak Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonradır ki; Türk politikacı ve milletvekilleri biraz da batı ağzıyla “Türkiya” demeye başladılar.
Arap tarihçisi el-Mesudi’ye (X. yy.) göre, Türkler, Nuh Peygamber’in üç oğlundan biri olan Yafes (diğerleri Ham ve Sam)’in soyundan iniyordu. Tac-üt Tevârih yazarı Hoca Sadettin Efendi dahil bütün Osmanlı vak’anüvis (resmî devlet tarihçi)leri bu görüşü aynen benimsemiştir.
Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan herkes Türk’tür.” tanımını yaparak Türk’ün kimliğini ortaya koymuştur20.
Romalı Çiçero; “verimlilik, çeşitlilik, bolluk-bereket açısından Küçük Asya’dan üstün ülke yoktur” demiştir. Anadolu’nun üstünlüğünü her ne kadar doğal çevre ve iklim özelliklerine bağlamak doğru olamazsa da çevre şartları tarihin gidişini etkilemiştir.
Anadolu Yarımadası (Küçük Asya), dünyadaki tarım kültürlerinin oluştuğu ılıman bölgeler kuşağı üzerinde yer alır. Kuzey yarımküreyi yaklaşık olarak ikiye bölen 40° kuzey paraleli, Alacahöyük, Boğazköy (veya Hitit başkenti Hattuşaş) Gordiyum, Yazılıkaya ve Truva üzerinden geçer ve kuzey ile güney ülkelerinin de sınırını oluşturur. Aynı paralel dairesini batıya doğru izlersek Atatürk’ün doğum yeri Selânik, Roma, Madrid, Amerika kıtasında Bağımsızlık Bildirgesi (1776)’yle ünlü Philadelphia, Çin’in binlerce yıllık başkenti Pekin, Pamir (Turan) Yaylası, Türkistan, Azerbaycan ile bugün kanlı savaşlara sahne olan Dağlık Karabağ, ekvatora paralel uzanan bu çemberin hemen üzerinde yer alır. Bu kuşak üzerindeki kültürler rastlantı değildir ve doğal çevrenin tarım kültürlerine etkisini yansıtır. Yabanî buğday, koyun, keçi Anadolu’da evcilleştirildi.
Anadolu’yu beş ana bölgeye ayırarak inceleyebiliriz:
-
Bölge, Güneydoğu Düzlükleri veya Verimli Hilâl’in21 Tepesi'dir. Tarım Devrimi, yaklaşık 11 bin yıl kadar önce bu bölgede, Diyarbakır Çayönü dolaylarında başladıktan sonra, güneye, batıya, doğuya yayılmıştır. Bugünkü Güney Anadolu Projesi (GAP) ile bu bölgelerin sulanması hedeflenmektedir. (Bak.Verimli Hilâl’i gösteren haritalar.)Bölge, Bozkır (step) Karakterinde Orta ya da Merkez Yayla'dır. Tahıl üretimine, küçükbaş hayvan otlakçılığına ve dağ eteklerinde bağ ve bostancılık ile meyveciliğe elveren, kurakve çorak bozkır bölgesi. Eski çağlarda yükselmiş bir iç deniz tabanıdır. Tuz Gölü ve Göller Bölgesi iç denizden bugüne kalanlardır.
-
Bölge, Orta Yayla’yı Çevreleyen Toroslar Bölgesi. Hitit, Frigya, Kilikya, Selçuklu Devleti, Beylikler ile Türkiye bu dağların eteklerinde veya vâdilerinde kuruldu.
-
Bölge, Kıyı Düzlükleri, Vâdi ve Yamaçları. Bu düzlüklerde Pontus, Amazon, Bizans, Truva, Lidya, Bergama, İyonya, Efes, Karya, Kilikya kültürleri yeşerdi ve gelişti.
-
Bölge, Yüksek Doğu Yaylası' dır ki burada da Urartu (Van), Ermeni Krallıkları ile ufak tefek beylikler, göçebe aşiretler dışında, önemli değişme ya da gelişme göze çarpmamaktadır. Bölgede yaşayanlar, doğu, batı ve güneyden gelen güçlere karşı pastoral göçebeliğe dayalı kültürel özelliklerini sürdürdüler.
Dünya Tarihi içinde Anadolu’ya tamamen egemen olabilenler Persler, Hellenler (Büyük İskender), Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu olmuşlar ve adı geçen devletler, sahibi oldukları bu coğrafyanın kültürel değerlerini korudukları gibi çeşitliliğini de değiştirmemişlerdir.
2.2. TÜRK ADI:
Türk adına gerek kaynaklarda, gerekse araştırmalarda çeşitli anlamlar verilmiştir: T’u-küe (Türk)=miğfer; Trk (Türk)=terk edilmiş; Türk=olgunluk çağı; Takye=deniz kıyısında oturan adam, cezbetmek gibi. A. Vambery, “Türk” kelimesinin “türemek”ten çıktığını iddia eder. Bu izah ilmî açıklamaya doğru atılan ilk adım olarak kabul edilir. Z. Gökalp, Türk adını “türeli” (kanun ve nizâm sahibi) diye açıklamıştır.
Türk adı, bir siyâsî teşkilâtın adı olarak ilk defa MS. 6. yüzyılda, Göktürkler tarafından kullanılmış, daha sonra, özel devlet sahiplerine sahip oldukları halde, Türk soyu’na mensup bütün insanları ifade etmek üzere, “millet adı” seviyesine yükselmiştir.
2.3. TÜRKLERİN ANAYURDU:
Genel olarak “Türkler’in anayurdu Orta Asya”dır denilmekle beraber, Türkler’in bu geniş coğrafyanın tam olarak neresinde yerleşik oldukları tartışma konusudur. Bunun sebepi Türkler’in daha ilk zamanlarından itibaren geniş bir coğrafyaya yayılmış bulunmaları ve kültürlerini çok uzaklara kadar götürmeleri olsa gerektir. Son linguistik araştırmalar ise, bu sahanın Altay-Ural Dağları arasında alınması, hatta Hazar Denizi’nin kuzey doğu bozkırlarının aslî Türk yurdundan sayılması ihtimalini kuvvetlendirmiştir.
Türkler, Orta Asya’nın kuzey doğu bölgesinde bulunan Baykal Gölü’ne dökülen Orhun ve Selenga Irmakları boylarında ortaya çıkmış, ancak atı bir ulaşım aracı olarak kullanmayı başardıklarından, bütün Orta Asya’ya yayılmışlar ve egemen olmuşlardır. Bu sebeple, yontma taş çağına kadar uzanan eski devirlere ait, Türk Kültürü izlerine Orta Asya’nın bir çok yerinde aynı anda rastlanmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |