Türk ressamları daha sonra yeni arayışlar içine girmiş ve sürrealist, naif Renkçi-Lekeci, Pop-sanat eğilimleri ortaya çıkmıştır



Yüklə 1,04 Mb.
səhifə9/18
tarix30.05.2018
ölçüsü1,04 Mb.
#52156
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   18

BURHAN UYGUR (1940-1992)

Tirebolu’da doğmuştur. 1969 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü B.R. Eyüpoğlu atölyesinden mezun olmuştur. 1960’ların Yeni-Figurasyon Eğilimi içinde yer alan sanatçı, Mehmet Güleryüz’ün Varlık, Komet vb. biçimsel çözümlemelere yönelmiştir. Toplumsal ve ruhsal yaşantımızı gizemli bir anlatım ile vurgulayarak yansıtmıştır. Fantastik yapıtlarında, insanın iç yaşam gerçeklerini dile getirmiştir. Figürleri betimleme tarzı, iç dünyasının verilerini de çocuksu duyarlılığını göstermiştir. Yaşam bütünleşen yoğun bir duyarlılık ve algılama gücü onu ilişkilerinde çeşitli yorumlara ulaştırmıştır. Sanatçıda leke, çizgi ve renk anlamlıdır.433

Uygur, resimlerinde görsel değerlere verdiği önemle, insan sevecenliğinin ve acıma duygusunun görsel boyutlarını sergilemektedir.

1970 yılında Salzburg ve Amsterdam da açık hava sergileri düzenlemiştir. Yurt içi ve yurt dışında sanat etkinlikleri kişisel sergileri ve karma sergileri olmuştur.434



f- Pop anlayıştaki sanatçılar :
ÖZDEMİR ALTAN (1931- )

Konya’da doğan Altan, 1948’de G.S.A.’ne girmiştir. Zeki Faik İzer atölyesinden 1956 yılında mezun olmuştur. 1962’de ise akademiye asistan olarak kalmıştır. Altan, öğrencilik yıllarında İtalyan Primitifleri ve Ingres’e ilgi duymuş, sanata olan sevgisi onu Kübizm’e kadar ulaşan tüm büyük üslûp dönemlerini incelemiştir. 1950’den sonra “hızlı tuş tekniği” ile Dışavurumcu ve Arşitektonik bir efsane sevgisine ve doğa coşkusuna dayanan anlayışını 1950’ye kadar sürdürmüştür.

1966’da Çağdaş Ressamlar Derneği tarafından yılın en başarılı ve “Yılın Genç Ressamı” ödülünü almıştır.435

1970 yılında gerçekleştirdiği bir dizi halı çalışmasında, teknoloji ürünlerinin fotografik verilerinden yararlanmış ve pop etkili eserler ortaya koymuştur. Dokuduğu halıları, resim çalışmalarının yanında Ankara ve İstanbul’da sergilemiştir. 1984’ten sonra açtığı sergilerde ise, ağırlık kolajlar (1984), üç boyutlu (1986) tasarımlar ve dört boyutlu (1988) sanat uygulamalarındandır.16 kişisel sergi ile yurt içi ve yurt dışında olmak üzere 59 grup sergisinde yer almıştır. 1969’da TRT halı yarışmasında birincilik ödülü almıştır. 1957’de 35. DRHS Resim Başarı Ödülü, 1980’de Vakko Resim Yarışması’nda mansiyon olmak üzere bir çok ödül almıştır. Halen M.S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmaktadır.436




g- Öteki sanat anlayışındaki sanatçılar :
HAKKI ANLI (1906-1991)

İstanbul’da doğmuştur. 1932 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nden mezun olmuştur. 1941’de “D” grubuna katılmıştır. 1947 yılında da Paris’e gitmiştir. Orada Jean Metzinger atölyesinde çalışmıştır. Zadkine, Archipenko, Hartuna, Poliakoff gibi Kübist ve soyut anlayışlarda çalışan sanatçılarla tanışmıştır. En çok Picasso’dan etkilenmiştir. 1951’de Türk resminde sentetik kübizmin önemli bir temsilcisi olmuştur. Bu dönem çalışmaları üstün bir ifade gücü yansıtıyordu.

1954’de Paris’e yerleşen Hakkı Anlı, 1955’ten sonra Paris’te “Salon des Realite Nouvelles” sergilerine katılmıştır. Avrupa’nın çeşitli sanat merkezlerindeki kişisel sergilerini de 1958’den itibaren gerçekleştirmiştir. 1950’den sonra ise uluslar arası sergilere yapıtları kabul edilmiştir.

1960’larda Lirik-Soyut yapılar gerçekleştirildi. Geniş kol hareketlerinin iç güdüsel fırça darbeleri ile oluşturduğu düzenlemelerinde tek rengin açık koyu tonlarını ve karşıt renklerini kullanmıştır. Tek rengin tonları ile oluşturduğu bu tek, ikili, üçlü figür düzenlemesinde seksüel simgeciliği dramatik bir anlatımla yansıtmıştır. Bu anlatım biçimini günümüze kadar süren düz, tek renkli özellikle de çiğ sarı, bazen grileşmiş kırmızı ve eflatun yüzey karşıtlıkları içinde “Secde”, “Gülyabani”, “Düşüş”, “Sabah Tuvaleti” vb. adlı yapıtlarında figürler, enerji yüklü bir birikimi yansıtırlar. Ancak mekanın sonsuz boşluğu içinde, insan vücudunun gizemini tek figür yada birleşen figürlerin oluşturduğu kütlesel yapı içinde, en ilkel ve doğasal yaşama arzusunu yansıtmıştır. Resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.437



MAİDE AREL (1907- )

1907’de İstanbul’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Maide, burada sonradan gelini olduğu Ruhi beyden ders almış ve onun sağlam ruh yapısı yolunda sanat yolunu çizmiş değerli bir sanatçımızdır.438

1949-1950 yılları arasında Paris’te Andre Lhote Akademisi’nde çalışmış ve 1950’de Alliance Francaise Okulu’ndan mezun olmuştur. Maide Arel’in ilk çalışmaları, Gerçekçi ve İzlenimci anlayışta idi. 1950’den sonra Sentetik Kübizm’e dayalı bir anlatım geçmiştir. Geleneksel Türk yaşantısına ve folkloruna ait, çoğunluğu kadın konusunu işleyen yağlı boya yapıtlarında; düz ve eğri çizgilerin geometrik düzeniyle, Lhote Kübizm’ine bağlı fakat Fütürist anlayışta çağrışmayan bir anlatımı ortaya koymuştur. Bu anlayışını değiştirmeyen sürdüren sanatçı, figür ve portre türü başta olmak üzere resimlerini oluşturmaktadır.439

Arel, yurt dışında ilk kişisel sergisini, eşi Şemsi Arel ile birlikte Paris’te açmıştır. Aynı tarihte İngiliz Turizm Bakanlığı’nın davetlisi olarak Londra müze ve galerilerde incelemeler yapmıştır. 1962’de Viyana’da açılan Türk Grafik Sanatı sergisinde iki eserini Viyana müzesine, Mevlevi ve Ney çalan Mevlevî adlı eserini bir Fransız koleksiyoncusuna satmıştır. 1964’deki “UFACSİ” sergisine verdiği “Türk Hamamı” adlı tablosu ile de Bronz madalya almıştır.

1976’da UFACSİ sergisinde, 29 ülke arasından Büyük ödüle değer görülen Türk grubu içinde Arel’de bulunuyordu. Çeşitli karma ve grup sergilerine sürekli katılan sanatçı, 1974 ve 1982’de İstanbul’da retrospektif sergilerini düzenlemiştir. Resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.440


ŞÜKRİYE DİKMEN (1918- )

Şükriye (Ayşe) Dikmen İstanbul’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmiş ve 1948’de buradan mezun olmuştur. Bundan sonra Paris’te Ecole de Louvre’un sanat tarihi bölümüne devam ederek 1953’de buradan da diploma almıştır. Üç yıl Fernend Leger atölyesinde, iki yıl Akademide Ranson’da Singier ve R. Chatel ile çalışmıştır.

1955’de Milano’da Mandrogora tarafından yayınlanan Gabriel Mandel’in sanat tarihinde biyografisiyle birlikte iki yapıtının röprodüksiyonu yer almıştır. Dikmen, önde gelen bir sanat tarihi kitabında yer alan ilk sanatçımızdır.441

Yurt dışında Paris, Bad-Godesberg, Kudüs, Tel Aziz ve başkaca kentlerde sergiler düzenleyen Dikmen yurdumuzda da doyurucu sergiler vermektedir.

1957 Edinburg Festivalinde, 1961 Sao-Paulo bienaline katılan sanatçı 1963-1964 Paris, Brüksel ve Viyana’da düzenlenen çağdaş Türk sanatı sergilerine de katılmış ve bu üç sergide çoğunluğun aktarma işler olduğu eleştirilirken, bir kaçı geçmeyen sanatçılarımız arasındadır.442

Şükriye Dikmen Türkiye’deki ilk kişisel sergisini Fransız Kültür Merkezi’nde (1954) gerçekleştirilen Ankara Helikan Galerisi (1955) İstanbul Şehir Galerisi ve Ankara Amerikan Türk Kültür Derneği (1956) İstanbul Alman Kültür Derneği’nde açtığı 1962 ve 1965 sergileri ile sürdürmüştür. Türk figüratif resminde, çizgiyi pürüzsüz, kesin bir kararlılıkla kullanıp, kendine özgü biçim sadeleştirilmesi ile anıtsal bir yoruma giden Şükriye Dikmen: eserlerinde çizgiye birinci derecede önem vermiştir. Sadeleşmenin sınırına kadar ulaştığı portre yapıtlarında psikoloji ve kişiliği bakışları ve duruş pozu ile dile getirmiştir. İnsanın içine işleyen bakışlar, model ve izleyici arasında hemen bir diyalog kurar.

İnsan ve hayvan figürlerini, çiçek ve yaprak motiflerinde sadeleştirmeye gitmesi, tüm tabloyu kaplayan bir motif gibi büyüttüğü portrelerindeki arılık, kararlı ve kendine güvenen desen ortaya koymuştur.

Figürlerini uzun boyunları, kolye ve küpeleri ile ellerin çaprazlama işlenişi bizi Hitit kurşun figürlerini çağrıştırmaktadır.

Sanatçının boyun ve eli işleyişi, kendine özgü bir anlatım yansıtmaktadır. Az biçim ve az renkle çoğu verir portre ve doğa görümlerinde. Doğa figür soyutlamaları yanında, soyut anlayıştaki yapıtlarında, koyu fon üzerinde işledikleri karakter biçimlerle, bir nakış duyarlılığını da yansıtmıştır.

Dikmen’in sanatı, çok yönlü bir etkileşim sonucu kendi kişiliğinde ifadesini bulmuştur.443



FERİT APA (1909 - )

1901’de Pristine’de (Yugoslavya) doğmuştur. Antalya kadısı olan babasını küçük yaşlarda kaybetmiş, annesi altı çocuğu ile Bursa’ya ailesinin yanına yerleşmiştir. İlkokula burada başlayan Ferit Apa, okulun İstanbul’a taşınması ile öğrenimini İstanbul Darüleytam’a (Yetimhanede) tamamlamıştır. (1924) Aynı yıl girdiği Elazığ İlköğretmen Okulu’ndan 1929’da mezun olduktan sonra Diyarbakır’da 3 yıl ilkokul öğretmenliği yapmıştır. 1933’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nde yeni açılan Resim-İş Bölümü’ne girmiş ve 1935’de mezun olmuştur. O yıl yaz tatilinde ilkokul kitaplarının resimlenmesi işini 3 arkadaşı (Nusret Karaca, Şükrü ve Ömer) ile birlikte üstlenen Apa, askerlik görevi sırasında MEB’nın açtığı Avrupa sınavına katılmıştır.

1937 yılında gittiği Leipzığ’de Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde 4 yıl, Grafik Bölümü’nde de 2 yıl çalışmıştır. Son iki yıl grafik atölyesinde tüm grafik atölyesinde tüm baskı tekniklerini öğrenmiştir. Ayrıca fotoğrafçılık dalında da çalışmalar yapmıştır.

1943’te Türkiye’ye dönmüş ve Hasanoğlan İlk Öğretmen Okulu, Yüksek Bölümü, Teknik Resim Öğretmenliği’ne atanmıştır. 1946’da Hasanoğlan İlköğretim Okulu Yüksek Resim Bölümü’nün kapanması sonucu, Ankara Matbaacılık Okulu’nda görevlendirilmiştir. 1947’den itibaren de G.E.E.’de Grafik Sanatlar dersine girmiştir. Matbaacılık Okulu’nun 1951’de Ankara’dan İstanbul’a taşınması üzerine bu görevinden istifa etmiştir.444

Apa, sanat galerisiyle birlikte yeniden resim çalışmalarına başlamıştır. 1970’te Suluboya Ressamlar Grubu’nun kurucu üyeleri arasında yer almıştır. İlk kişisel sergisini 1984’te, ikinci kişisel sergisini de 1985 yılında açmıştır.

G.E.E.’de resim hocası Malik Aksel’den ise suluboya tekniğini öğrenmiştir. Hafif pastel renkler üzerinde çizgiyi öne çıkartan çalışmalarını gerçekleştirmiş, coşkusunu ritmik, kesik çizgilerle dile getirmiştir. Sanatçı insan figürü özellikle de portre konusu, insan psikolojisine verdiği önemle çoğunluk yapıtlarında ele alınmaktadır. Çocukların masum yüz ifadeleri ve tavırları sanatçıyı hep etkilemiştir. Almanya’da yaptığı çocuk portreleri, uçuk renk tonları ile fırçasını kullanmadaki duyarlılığını ve teknik gücünü sergilemiştir.445

Hafif sürülmüş ince renk değerleri ve şiddetli küçük renk alanları, grilerle daha sönük, ressamın gözü okşayan ren sistemi ile huzur verici bir renk uyumunu yansıtırlar. Son üç yılın ürünleri olan yapıtlarında renkleri çok şiddetli, canlı ve yoğun olarak kullanmışlardır.

Apa yaşamı boyunca, çok yoğun bir sanat çalışması içine girememiş fakat yaptığı eserlerde sayıda da olsa, sanatçı duyarlığını bize ulaştırmayı başarmıştır.446



NÜZHET İSLİMYELİ (1913 - )

Nüzhet İslimyeli 1913’te Mudanya’da doğmuştur. Eski kaymakamlardan Mestanzade İslimyeli İsmet Bey’in oğludur. 1916’da tifo salgınında anne, baba ve iki kardeşini kaybetmiştir. Ablası ile birlikte akrabaları ile beraber oturmaya başlamışlardır. İlk, orta ve lise sonuna kadar Bursa’da oturmuştur. Okul öncesi başladığı resim çalışmalarının yanı sıra, Pınarbaşı mesire yerine resim yapmak için gelen Üsküdarlı Hoca Ali Rıza ve Mehmet Ali Lâga’yı hayranlık ile izlerdi.447

İlkokuldan sonra, orta öğrenimini Burka Işıklar Lisesi’nde tamamlamıştır. 1932’de Kara Harp Okulu’na girmiştir. 1938’de buradan mezun olduktan sonra, orduda çeşitli görevlerde bulunmuştur. 1960’da albaylık rütbesi ile emekliye ayrılmıştır ve “Asker Ressamlar Derneği’ne” üye olarak Genel Sekreterlik görevini 10 yıl sürdürmüştür.

Sulu boya Ressamlar Grubu’nun (1970) kurucu üyelerinden olan İslimyeli, 1935'ten itibaren suluboya ve yağlıboya tekniğindeki çalışmalarını birlikte yürütmüşlerdir. Çoğu çalışmalarının peyzaj olmak üzere kent görüntüleri, portre, nü ve tek figürlü düzenlemelerinde, lekeci bir anlayışın egemen olduğu pek çok tablo ortaya koymuştur. Suluboya tekniğindeki çalışmaları çok açık renk tonları, yalın anlatımları; sonsuzluğu ve yalnızlığı yansıtmıştır. Yağlı boya çalışmalarında ise; parlak renk değerleri ile sıcak renkleri seçmektedir. Yapıtlarında zaman zaman, izlenimci ve dışavurumcu öğeler, duyusal ve duygusal yapısını açığa vurmaktadır.448

İslimyeli, 1970’de başlıyarak 1988 yılına kadar 9 kişisel sergi açmıştır. Son Retrospektif Sergisi’ni de 1991’de açmıştır. Sanatçı 1966’dan 1986’ya kadar “Ankara Sanat” dergisi yayını olarak 11 kitabı ile üç ciltlik “Türk Plastik Sanatçıları Ansiklopedisi” (1973) ve “Sanat Terimleri Ansiklopedisi” (1973) kendi olanakları ile gerçekleştirmiştir.

Ressam, yazar, yayıncı eleştirmen, sanat eğitimcisi olarak çok yönlü kişiliği içinde İslimyeli, Türk sanatına olumlu katkılarda bulunmuştur.449




SAİM KANRA (1897-1986)

1897’de İstanbul Kasımpaşa’da doğmuştur. Topçu kolağası Mehmet Beyin oğludur.1917’de Harbiye’den mezun olan Kanra450, I. Dünya ve Kurtuluş Savaşına katılmıştır. 1960’da Tümgeneral rütbesi ile emekliye ayrılmıştır.

Kanra, doğa tutkusu ile gerçekleştirdiği peyzaj çalışmalarında renkçi yanı ile dikkati çeker. İzlenimci eğilim içinde renk ve ışık etkilerini başarı ile vermiştir. Doğal gerçeklere daima bağlı kalmıştır. Renk ve ışık coşkusu, biçimi, diğer izlenimci anlayışta onlardan ayırmıştır.

Sanatçı, doğa karşısındaki coşkusunu natürmort çalışmalarında, gerçekçi anlayışa yaklaşan ve çizgiyi duyuran, yalın biçimi ile göstermiştir.

Suluboya ve yağlıboya tekniklerinde yapıtlar veren Kanra, “Sulu Boya Ressamlar Grubu” üyesi olup, grup sergilerine düzenli olarak katılmıştır. Sanatçının resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.451

ENVER DEMOKAN (1910-1981)

1910’da İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini İstanbul, orta öğrenimini Konya Orta Ticaret ve Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamlamış ve 1933’de Harbiye Mektebi’nden mezun olmuştur.1937’de Berlin’de “Technicsche Hochscule”de başladığı Yüksek Mühendislik öğrenimini, 1940-1945 yılları arasında Amerika’da “Michigan” üniversitesinde tamamlanmıştır. Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizde çeşitli önemli görevler almış bulunan Demokan, Yük. Müh. Tümgeneral rütbesi ile emekliye ayrılmıştır.452

Çok güçlü ve özellikle çok seri bir desenin sahibi idi ve Suluboya Ressamlar Grubu’nun da üyesidir.453

Demokan’ın resme olan yeteneği yaptığı “Atatürk” portresi ile ortaya çıkmıştır. Konya ziyareti sırasında Atatürk tarafından onurlandırılarak, İtalya’ya sanat öğrenimi için teklifler gelmiştir. Fakat Kurtuluş Savaşı yıllarının yarattığı atmosfer, onun askerlik alanını seçmesine sebep olmuştur.

Demokan ilk sanat eğitimini Kuleli Askeri Lisesi’nde resim öğretmeni Sami Yetik’ten almıştır. İzlenimci bir eğilim içinde, gölgede soğuk, ışıkta sıcak renk kullanımı ile çalışmıştır. Natürmort konulu yapıtlarında doğal gerçekliğe sıkı sıkıya bağlı tutumu ile Geleneksel-Gerçekçi bir tavır içinde görünmüştür.454

MAZHAR AYKUT (1911- )

1911’de Edirne Uzunköprü’de doğan Aykut,1936’da Mülkiye (Siyasal Bilimler Fakültesi) den mezun olmuştur. Meslek olarak bankacılık alanını seçmiştir. Henüz öğrenci iken bir fotoğraf yarışmasında ödül almıştır. Yine öğrencilik yılarında (1933-1934) Akademide misafir öğrenci olarak resim alanı yeteneklerini geliştirmeye çalışmıştır. Meslek yaşamı boyunca, bu tutkusunu aralıksız olarak geliştirmiştir. Bükreş, Atina, Roma, Lugano, Bern, Paris, Montreux, Floransa, Viyana, Münih, Londra, Edinburg, Brüksel, Anvers, Amsterdam, Den Haag, Roterdam, Otterio, Zurich gibi sanat merkezlerinin müze ve sanat galerilerini incelemiştir.455

1958, 1959, 1960, 1961 ve 1964 yıllarında davet edildiği California’daki Stanford Üniversitesi’nin resim yarışmalarının dördünde de ödül ve başarı sertifikaları almıştır. Bu ülkede uluslar arası sergilere eserler veren Aykut, kendisini bu ülkede kabul ettirmiştir.456

İlk kişisel sergisini 1961 yılında, Amerika’da “Studio 7”de açan ve üç kentte dolaştırılan bu sergiyi 1963’de Florida Paim Beach Flagler Müzesi’nde yinelemiş ve beğeni üzerine dört ay açık kalmıştır. Sanatçının natürmortu bu müze koleksiyonu tarafından satın alınmıştır.

Türkiye’deki ilk kişisel sergisini yağlıboya tekniğindeki eserleri ile 1971 yılında Ankara’da açmıştır. Aykut,, suluboya ve yağlıboya tekniğindeki çalışmaları yanında, resim sanatı üzerine yazdığı resim tekniğini konu aldığı çok sayıda yazıları ile, 1952’den beri tanınmaktadır.

Sanatçı soyut ve figüratif anlatımlarda gerçekleştirdiği yapıtlarıyla Dışavurumcu bir anlayışı yansıtır. Suluboya ve yağlıboya çalışmalarını birlikte yürüten Aykut, suluboya çeşitli tekniklerle düzenlemeye gitmiştir. Desen gücü ve renk duyarlılığı ile başarılı düzenlemeler yapmıştır. Teknik yönden yetenekliliğini son kişisel sergisinde bir kez daha kanıtlamıştır.457



MÜNİP ÖZBEN (1932- )

1932’de Erzincan’da doğmuştur. İstanbul D. Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümüne girmiştir. 1957’de Kocamemi atölyesinden birincililikle mezun olmuştur.458

Özben sanat yeteneğinin yanı sıra, Milli Kütüphane’de kurduğu Resim ve Heykel bölümü ile buradaki koleksiyonun üst düzeye ulaşmasında çabaları ile tanınmaktadır.

1957 yılında İstanbul konservatuarını da bitiren sanatçı halen M.T.A. Resimhane şefi ve Eskişehir D.M.M.A, Maden Müh. Bölümü öğretim görevlisidir. M.T.A. Doğa Müzesi’nin kuruluşunda ve geliştirilmesinde de payı vardır.459

Suluboya ve yağlıboya tekniklerindeki çalışmalarında; natürmort, enteriyor, peyzaj, portre, nü ve sokak resimleri konularına ağırlık vermiştir. 1957’den başlayarak birçok karma ve grup sergilerine katılmıştır. İlk kişisel sergisini de 1959 yılında açmıştır. 1957’de Ankara Sanat Dergisi’nin düzenlediği III. Resim Yarışması’nda Başarı ödülü almıştır. 1981’de TPAD’nın Atatürk’ün 100. Ölüm Yılı nedeni ile gerçekleştirdiği yarışmada ödül almıştır.

1957-1984 yılları arasında Türk Ressamlar Derneği’nin Ankara temsilciliğini yapmıştır. Ankara GSM, GSAM Ankara Grubu ve Sanat kurucusu üyesidir. Ankara, Bursa, İzmir ve Antalya’da altı kişisel sergi düzenlemiştir. Yurt içinde ve yurt dışında bir çok koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.460



FETHİ ARDA (1936-1996)

1936’da Elazığ’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1958’de Güzel Sanatlar Akademisini bitirmiş ve 1965 yılına kadar Ankara Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Dairesinde görevlendirilmiştir. Buradan Güzel Sanatlar Akademisine asistan olan Fethi Arda halen bu görevi başında bulunmaktadır. Mezun olduğundan beri bütün Devlet Resmi Heykel sergilerine katılmıştır.461

1959’da İstanbul’da, 1964’de de Ankara’da müstakil sergiler açmıştır. Devlet sergilerinin yanı sıra bir çok karma sergiye katılmıştır. Paris ve Salzburg’da açılan uluslar arası sergilere resimlerini göndermiştir. 1966’da Salzburg-Avusturya festivaline katılarak Prof. Ressam Emilio Vedva ile yaz akademisinde çalışmıştır.462

Paris’te incelemeler yapan Arda, 1969’da Sanat Eleştirmenleri Derneği tarafından düzenlenen “Gençlerarası Resim Yarışması”nda mansiyon kazanmıştır. 1968-1970 yılları arasında yaptığı pastel resimlerini Ankara’da sergiledikten (1970) sonra, yağlıboya pastel türünde çalışmalar yapmağa başlamıştır.463

1986’da 47. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ödül almıştır. Sanatçı “BRHB”, “Güzel Sanatlar akademisi Mezunları Ankara Sanat Grubu” ve “Türkiye Çağdaş Ressamlar cemiyeti” üyesi olup, etkinliklerine ve çeşitli karma sergilere katılmıştır. Arda, gazete ve dergilerde plastik sanatlarla ilgili yazılar yazmıştır.464

DURAN KARACA (1934- )

1934’te Ceyhan’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Tarsus Koleji’nde tamamlamıştır (1954) A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde başladığı yüksek öğrenimini resme olan tutkusu yüzünden yarıda bırakmıştır. 1956’da Güzel Sanatlar akademisi Resim bölümüne girmiştir. Halil Dikmen ve Cemal Tollu atölyelerinde çalışmıştır. 1962’de mezun olmuştur.465

1967’de bir yıl süre ile kendi hesabına Paris’e giderek müzeleri gezmiştir. Batı’nın büyük ressamlarını yakından tanıma olanağı bulmuştur. Brüksel, Amstedam, Hamburg, Kopenhag gibi kentlerde incelemeler yapmıştır.466

Yapıtlarında yöresel konuları işleyen sanatçı, Adana ve çevresindeki tarımsal kesimin yaşantısını Dışavurumcu bir anlayış içinde işlemektedir. Renkçi ve lekeci bir yorumla oluşturduğu tablolarında, zengin renk ortaya çıkarmaktadır. Rengi ve fırçayı kullanış tarzı, peyzaj ve figürlü düzenlemelerinde, Dışavurumcu tavrını ortaya koymuştur.467

İlk sergisini Lesette Zara ile birlikte 1962’de İstanbul’da açmıştır. 1968’de kişisel bir sergi daha düzenlemiştir. İlk sergisini Ankara’da 1965 yılında baskı kartları oluşturmuştur. 1972’den başlayarak ikişer, üçer yıl ara ile bütün sergilerini Ankara’da açmıştır. Çağdaş Türk resmini dış ülkelerde tanıtmak amacı ile düzenlenen karma sergilere katılmıştır. Sanatçının yurt içi ve yurt dışında resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.468

İHSAN CEMAL KARABURÇAK (1898-1970)

İstanbul’da doğan İhsan Cemal Karaburçak, orta okulu Beşiktaş Rüştiyesi’nde, liseyi Kabataş İdadisi’nde, ve yüksek öğrenimini ise PTT Yüksek Okulunda tamamlamıştır. PTT kurumunda çeşitli görevlerde bulunmuştur. 1930 yılında resimle ilgilenmeye başlayan sanatçı, kısa bir süre için gittiği “Ecolle Universelle” deki çalışmaları ile resme belli bir disiplin içinde ciddi olarak başlamıştır.469

1933 yılında Anadolu Ajansı’nda göreve başlamıştır. 1950’de 2. Kişisel sergisini geliştiren sanatçının, 2. Sergisi bir olay olarak nitelendirilmiştir. 1950’de alman Dışavurumcuları’nın renk anlayışından ve Klee’nin biçim, yorumu ve mor rengi kullanımından etkilenmiştir. Bazı tablolarında mor-lacivert ve bu tonlar içinde kullandığı sıcak açık renklerin (sarı,turuncu,kırmızı) ışık alanları halinde yansıması görülmüştür.

Tablolarında biçimleri yarı-soyut bir biçimde işleyen sanatçı, bunları çoğu kez iki boyutlu yüzeysel olarak ortaya koymuştur. 1961’de Siyah Kalem Grubu’na girmiş, birkaç yıl grup üyesi olarak grup etkinliklerine katılmıştır. 1960’ların başlarında soyut anlayışa yaklaşan çalışmalarından “Triptik” adlı tablosu ile 1961’de Avrupa Sanat Merkezleri’nde açılan Türk Sanatı Sergisi’ne katılmıştır.

1966-1967 yıllarında yaptığı “Kızılcahamam” adlı birkaç yapıtı Dışavurumcu anlayışının başarılı örneklerindendir. 1968’de “Soyut Peyzaj” adlı tablosu ile DRHS 2. Ödülünü almıştır.

Karaburçak, çeşitli zamanlarda düzenlediği konferansları ve yayınladığı yazıları ile ressamlığı kadar kültürel etkileri ile başarılı bir sanatçı portresi ortaya koymuştur. Sanatçı Türk resminin gelişmesine katkıda bulunarak belirli bir yere sahip olmuştur.470




ÜLKER MUNCUK (OKÇUOĞLU ) (1923- )

Ülker,1923’de Bingöl, Kığı’da doğmuştur. 1946’da K.T.Y.Ö.O.’dan mezun olduktan sonra, Bursa Necatibey Kız Enstitüsü’nde resim öğretmenliği yapmıştır. 1947-1949 yılları arasında Kadıköy Kız Enstitüsü’ndeki öğretmenliği yanı sıra bir yıl, Devlet Güzel Sanatlar akademisinde staj yapmıştır. Ankara K.T.Y.Ö.O.’daki görevine ise 1949’da getirilmiştir. 1953’te Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nden sertifika almıştır. Almanya’da, Münih güzel Sanatlar Akademisi’nde, Prof. Dr. Max Müller atölyesinde çalışmıştır. “batik tekniğini öğrenmiştir. Türkiye’ye dönüşte, Almanya’daki çalışmaları ile ilgili olarak verdiği rapor sonucu, Batılı sanatı, Kız Enstitüleri Resim Programlarına, daha sonra da Kız Teknik Yüksek Okulu programlarına girmiştir.

Sanatçı, 1962’de kendini geliştirmek için ABD’de seminer ve kurslarına devam etmiştir. Orada, 1963’de 2. Kişisel sergisini açmış ve bu sergisinde 3 batik çalışması “Memoral Art Museum” koleksiyonu için satın almıştır.

İlk çalışmalarında suluboya, yağlıboya ve gravür tekniklerinde eserler vermiştir. Almanya’daki eğiliminden sonra Batik tekniğini benimsemiştir. Yapraksız ağaç ve kuru dalları içeren peyzajlar, saksıda ve vazoda çiçek konulu natürmortlar, balık konulu düzenlemeler ile tablolarını gerçekleştirmiştir.

40 yılı aşkın sanat eğitimciliğin yanı sıra, çalışmalarını aralıksız olarak sürdürmüştür.1980 yılında UFACSİ karma sergilerine katılmıştır.1981’de 3. Kişisel sergisini açmıştır ve 65 Batik tablo ile açmıştır.

Muncuk, 44 yıl sanat eğitimcisi olarak görev almıştır. Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Bölümü’ndeki öğretim üyeliğini yapmaktadır.471



MÜRŞİDE İÇMELİ (1930- )

Grafik sanatçısı İçmeli, 1930 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden mezun olmuştur. 1960 yılında İspanya Hükümeti’nin verdiği bursla Madrid’e gitmiştir.472

Escuela Central da Bellas Artes de San Fernando (Güzel Sanatlar Akademisi) gravür atölyesinde Escuela National da Artes Grafikas (Güzel Sanatlar Milli Okulu)’da Litografi öğrenmiştir.

1964-1965 yıllarında illustrasyon konusunda iki diploma almıştır. 1986 yılından itibaren Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde öğretim üyesi (Prof) olarak görev yapmaktadır.

Özgün baskı resim ve illustrasyon konularında uzman olan Mürşide’nin başarılı sanat yaşamında, Madrid Sanatlar Okulu Lito atölyesi birincilik ödülü almıştır. 1969 sonrası grafik çalışmaları daha da yoğunlaşmıştır. Kadın vücudunu dokusal olarak kullanarak metafizik bir anlatım vermeye çalışmıştır. Antik Yunan Tanrılarını çağrıştıran kadın figürlerini geometrik soyut bir mekanda ikili, üçlü ve grup halinde çalışmıştır.

Soyut-somut, düz-kabartılı ya da dokulu yüzey karşıtlıkları yüzeyin boş-dolu dengesini dile getirmiştir. Figür grupları ile anıtsal boyuta ulaşmıştır. Bunaltıyı ve ezilmişliği, yalnızlığı, salt kadın kavramını ele almıştır.

İçmeli, 1970’de 25 Uluslar arası Bineal ve Trienal sergileri, 1966-1982 yılları arasında açılan DRHS’leri; 1976’dan 1990’a kadar 20 kişisel ve çok sayıda karma ve grup sergileri İllüstrasyon dalında Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi için afiş ve broşürler hazırlamıştır. 1990’da Devlet Özgün Baskı Resim sergisinde birincilik ödülü almıştır.473


DİNÇER ERİMEZ (1932- )

Erimez 1932’de İstanbul’da doğmuştur. Karikatürist Salih Erimez’in oğludur. 1951 yılında girdiği İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde galeri hocası Halil Dikmen ile atölye hocası Cemal Tollu’dan ders alan, bu arada Tollu atölyesi öğrencilerinin grup sergilerine katılmıştır. Erimez, akademiyi bitirince (1957) İstanbul’da ilk kişisel sergisini açmıştır. İki yıl sonra İstanbul’da Amerikan Haberler Merkezi Galerisi’nde ikinci sergisini düzenlemiştir.

1959-1960 yıllarında İtalya’da incelemelerde bulunmuştur. İtalya’da çalışan Türk ressamlarının yapıtları ile toplu bir sergisinin açılmasına ön ayak olmuştur.474

Roma’da uluslar arası Via Margutta Sergisi’ne katılmıştır. 1963’te Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne asistan olarak atanmıştır. 1970’te Doçent, 1981’de ise Profesör olmuştur.475

1963’te 24. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ikincilik kazanmıştır. 1965-1966 yılları arasında Paris’e giderek çalışmıştır. Londra, Budapeşte, Bükreş’te düzenlenen karma sergilere resimler vermiştir. 1967’de Türkiye Çağdaş Ressamlar Derneği tarafından “Yılın Genç Sanatçısı” seçilmiştir. 1970’te Uluslar arası Endüstri Bankası ödülünü, 1973’te Cumhuriyet’in 50. Kuruluş yıl dönümü nedeni ile Kültür Bakanlığı tarafından açılan yarışmada başarı ödülü kazanmıştır. 1976’da Girne Özgürlük ve Barış Anıtı için Rölyef ve yazı uygulamaları yapmıştır. 1977’de Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ni de “Unutulmuş Odadaki Çiçekler” adlı yapıtı ile başarı ödülü kazanmıştır.476

SANATI: Erimez, çağdaş yenilikçi Türk resminde özgün değerleri toplum yaşamımızdan aldığı konularla bağdaştıran ve bu alanda sürekli bir araştırmanın içinde olmuş bir sanatçı olarak özellikle dikkati çekmektedir. Yapıtlarında, yüzeyin geometrik bölünmesi ile boyanın kalın ve işlek dokusunun birleşmesi ile, ortaya bir renk ve çizgi bileşimi çıkar; siyah dış çizgilerle sarılmış büyük formlar, aynı zamanda renkçiliğin yoğun tadını yansıtmaktadır. Mor rengin nüanslarına dayalı renk etkinliği, sanatçının resimlerine, egemen tonların ağır bastığı bir kişisellik katmıştır.477
DEVRİM ERBİL (1937- )

1937’de Uşak’ta doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmiştir. 1959 yılında da buradan mezun olmuştur. 1962 yılından bu yana Güzel Sanatlar Akademisi asistanı bulunan Erbil, genç kuşağın güçlü sanatçılarındandır.

Akademiye asistan olduktan sonra, 1963’te Sarkis, Adnan Çoker, Altan Gürman, Tülay Tura ile birlikte bu kez de “Mavi” grubunu kurmuştur. İspanya hükümetinin verdiği bir bursla (1965) bir yıl, Madrid ve Barselona’da incelemelerde bulunmuştur.478

1969’da “Türkiye Çağdaş Ressamlar Derneği”, 1975’te “Görsel Sanatlar Derneği” başkanlıkları ile İstanbul Devlet Resim Heykel Müzesi Müdürlüğü yapmıştır (1979-1982). 1988’den beri Yıldız Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olup, Bölüm Başkanlığı görevini de yürütmektedir.479

1966’da Tahran iki yılda bir sergisinde Saray Krallık Birincilik ödülünü, 1968’de Türkiye Çağdaş Ressamlar Cemiyeti Genç Ressamlar birincilik ödülünü, 1972’de İskenderiye iki yılda bir sergisinde resim dalı ikincilik ödülünü, 1976’daki 10. DYO sergisinde Yörük Düğünü tablosu ile başarı ödülünü kazanmıştır.1960’da Venedik, Paris, Sao Paulo, Tahran ve İskenderiye iki yılda bir sergilerine, 1970’te Osaka’daki “Expo 70”, 1971’de Yeni Delhi’deki üç yılda bir sergisine, 1964-1965 yıllarında Brüksel, Paris, Berlin, Roma ve Viyana’da açılan Çağdaş Türk Sanatı Sergisi’ne, 1965’te Romanya, Tunus, Lübnan ve Cezayir’deki Çağdaş Türk Grafik Sanatları Sergisi’ne eserleri ile katılmıştır.480

SANATI: Resimlerinde çizgi, genellikle temel işlevi üstlenmiş, renkse onu ikinci planda tamamlayan bir öğe yerine geçmiştir. Ayrıca doğa gözleminin, bir tutku ölçüsünde resmine girmiş olması, sanatçıyı yöresel izlenimlere yöneltmiştir. Doğayı ve çevresini alıcı gözlerle incelerken, ondan aldığı notları bir tür modern nakış beğenisi ile yeniden düzenlemiştir. Daha çok Osmanlı Minyatür ressamı Matrakçı Nasuh’u anımsatan bir kent ve doğa planı içinde toplamıştır.481
HÜSEYİN BİLİŞİK (1923- )

1923’te İzmir’de doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmiştir. Sabri Berkel atölyesinden 1943’te mezun olmuştur. Berk, Tollu, Kocamemi, Leopold Levi ile de çalışan Bilişik, sağlam bir sanat kültürü elde etmiştir. 5 yıl kadar Tekel İdarisi Ressamlığı yapmıştır ve serbest çalışmaya başlamıştır.482

Dört özel sergi açmıştır. Yurt içinde ve yurt dışında bir çok karma sergilerde eserler vermiştir. Türkiye Ressamlar Cemiyeti’nin başkanı bulunan sanatçı, Viyana, Roma, Londra gibi sanat merkezlerinde cemiyetinin sergilerini düzenlemiştir. Aynı zamanda Güzel Sanatlar Federasyonu Başkanı, Unesco Milli Komisyonu Plastik Sanatlar Komitesi üyesi bulunan Bilişik, sanat alanında en çok çaba harcayanlardan biridir.483

Bilişik, İzlenimci anlayışı benimsemiştir ve Non-Figüratif araştırmalara yönelmiştir. Bunu soyut düzenlemelerin ağırlık kazandığı çalışmalar izlemiştir. 1989’dan beri Pop Sanatı ve Kavramsal sanat eğilimli soyut düzenlemelerinde Bilişik, yüzeyde geometrik bölüntüler içinde oluşturmuştur. Lirik-Soyut, Geometrik-Soyut ve düz yüzey-figür karşıtlığını içeren yorum ile; Kavramsal sanata ulaşan çok boyutlu düşünce dinamizmini halen sürdürmektedir.484



MUSTAFA AYAZ (1938- )

Ayaz 1938 yılında Trabzon’da doğmuştur. Çayra, ilk öğrenimi tamamlamıştır. Ve 1953’te Pulur İlköğretmen Okuluna yatılı olarak girmiştir. Çapa İlköğretmen Okulu Resim Semineri’ni 1956-1959 yılları arasında tamamlamıştır. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden 1963’te mezun olmuştur. 3 yıl Çorum İlköğretmen Okulu’nda çalıştıktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsü’nde 1966’da asistan olmuştur. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 1985-1987 yılları arasında, bir yılda Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde görev yapmıştır. Ve buradan emekliye ayrılmıştır. 1987’de Profesör unvanı alan sanatçı, halen daha Ankara’da serbest olarak çalışmaktadır.

Ayaz’ın sanatçı kişiliği, öğrencilik yıllarında DRHS’ne 2 yapıtının alınması ile olmuştur. Eserlerinde kadın gerçeğini vurgulamak isteyen Ayaz, kadın temasını, kentte ve gecekondu çevresinde yaşayan kadın karşıtlığında ele almaktadır. Kadının toplum iççindeki konumunu toplum değer yargılarından kaynaklanan baskı ve kişisel kaygılarını gözlemlemiştir.

Kadın dünyasının anlaşılması zor gizemli yapısını, özellikle çağdaş kadının kimlik arayışını, kendi düş ve fantezilerini anlatım gücü ile ortaya koymuştur. Mısır Papirüs resimlerindeki figürler arasına yerleştirilmiş hiyeroglif yazıları ya da Osmanlı minyatürlerini anımsatırlar. Mustafa Ayaz’ın yapıtlarında çizgisel anlatım egemendir.

Sanatçının, çoğu tablosunda kendi portresini çizgisel olarak olayın yanı başına işler. Fakat özgür kadına, gecekondu kadının gerisinden bakışı ile bakmıştır.485

Ayaz, Dışavurumcu-Serrealist sanat anlayışında sembollere çokça yer vermiştir. Onun dışavurumcu tavrı; içgüdüsel çizgi, soyutlama ve deformasyon, canlı ve parlak renklere yer vermiştir. Kendine özgü anlatımıyla Türk resmine kişisel düş gücü ile çeşitli karşıtlıkları incelediği yapıtları ile özgün yoruma ulaşmış bir sanatçımızdır.486



İHSAN ÇAKICI (1944- )

Akşehir’de doğan İhsan Çakıcı, ilk ve orta öğrenimini memleketinde tamamlamıştır. 1969 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden mezun olmuştur.1972 yılında gazi Eğitim Enstitüsü’ne asistan olarak atanmıştır. Halen G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi’nde Resim Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmaktadır.

Sanatçı günümüze kadar 8 kişisel sergi açmıştır. BRHD ve GESAM üyesi olarak, bir çok karma sergiye katılmıştır.

Karışık malzeme ile oluşturduğu eserlerinde; ilk çağ kültür ve sanatını özelikle kaya ve metal üzerindeki kabartmaları kendisine kaynak olarak seçmiştir. Geometrik ve Lirik-Soyut anlayışları, figür soyutlamaları ile birlikte bir çok boyutlu bir anlatım içinde ve Kavramsal Sanata yaklaşımı ile ortaya koymuştur.

Çakıcı’nın sanatında 1980 sonrası yükselen başarı grafiği; 1984’te DRHS’si; 1986’da DYO Resim Yarışması; 1987’de Yunus Emre Resim Yarışması ve 1989’da Ankara Resim Yarışması Ödülleri; 1985 ve 1989’daki Mansiyon ile kendini kanıtlamıştır.487

SABRİ AKÇA (1936- )

Eskişehir’de doğan Akça, Çifteler Köy Enstitüsü’nden sonra, Çapa Eğitim Enstitüsü Resim Seminerini bitirmiştir. 1954-1957 yılları arasında öğrenim görmüştür. GEE Resim-iş Bölümü Nevzat Akoral, Hasan Kavruk ve İlhami Demirci’nin sanatçı üzerinde etkileri olmuştur.

BRHB’nin ve Suluboya Ressamlar Grubu’nun üyesi olan Akça, 1970 sonrası çalışmalarını hızlandırmıştır. Pastel, Suluboya ve karışık teknik ile oluşturduğu eserlerinde, peyzaj konusuna yer vermiştir.1980’de 41. DRHS’si başarı ödülü ve DYO Resim Yarışması’ndan Mansiyon almıştır.

Yapıtlarında gri ve açık ton değerlerine ağırlık vermiştir. Lekeci renk kontrastlara yer veren anlayışı, gerektiğinde bir ağaç yorumu ile karşıtlık içinde uygular. Hülyalı gökyüzü ve yeryüzünün geniş alanları, ayıklanmış, yalın ama ritmik yapısı ile dile getirmiştir. Sanatçı, suluboya çalışmalarının akıcılığını, güçlü tekniği ile başarılı olarak işlemektedir.488



IŞIL ÖZIŞIK (1939- )

Kırklareli’nde doğmuştur. Suluboya sanatçısı olan Özışık, A.Ü., D.T.C.F. Arkeoloji Bölümü’nde 1963 yılında mezun olmuştur. Orta öğrenim çağında başlayan resim çalışmaları, ortaokulda UNESCO’nun açtığı uluslar arası resim yarışmasında 1. olması ve Türkiye’yi Pakistan’da temsil etmiştir. Üniversite öğrenimi yıllarında 1960 Roma Olimpiyat’larında, Türkiye’yi temsil etmek üzere seçilen 5 atletten birisi olan Özışık, bu yıllarda da resim çalışmalarını hiç aksatmadan devam etmiştir. Üniversite’deki asistanlığından sonra kendini tamamen resim ve reklamcılık çalışmalarına vermiştir.

1972’de Suluboya Ressamlar Grubu’nun Türkiye genelindeki yarışmada ödül almış ve gruba üye olma hakkını kazanmıştır. Günümüze kadar yurtiçi 24, yurtdışı 2 kişisel sergi açmıştır.489

Sanatçının yapıtlarında İstanbul, Kapadokya ve Bursa Uludağ yörelerimizde görüntüler hüzünlü bir romantizm yansıtmaktadır. Doğanın değişimlerini yumuşak, açık tonlamalar içinde valörün olanaklarından yararlanarak bir üslûp bütünüyle yalnızlık, düşler, anılar, mutluluk ve mutsuzluk birbiri içinde yeni hazlar vermektedir.

İnsan anatomisi, hayvan figürleri ve ağaç motifleri üzerindeki desen etütleri ile canlı renkleri kullanmıştır. Çini mürekkebi ve suluboyayı birlikte kullandığı bir teknik uygulamıştır. Mimari görünüş kompozisyonları, çok figürlü düzenlemeler, at arabalı günlük yaşantıyı içeren konulara ağırlık vermiştir. Şu anda Amerika’ya yerleşmiş olan Özışık, resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.490

h- Yeni dışavurumcu sanatçılar :
MEHMET GÜLERYÜZ (1938- )

Güleryüz İstanbul’da doğmuştur. Resim sergisini hat sanatı ile ilgilenen dedesinden ve ressam olan halası Bedia Güleryüz’den almıştır. İlkokulda başlayan tiyatro ilgisi onu, oyun yazmaya ve oynamaya yöneltmiştir. Orta öğrenimine önce St. Joseph Fransız Lisesi ve St. Benoit Lisesi’nde sonra da Haydarpaşa Lisesi’nde devam etmiştir. 1958’ belgeli öğrenci iken, Güzel Sanatlar Akademisi sınavını kazanmıştır. 1 yıl Neşet Günal atölyesinde devam etmiştir. Bayılan Tiyatro Grubu, Cep Tiyatrosu ve Haldun Dormen ile çalışmıştır. 1959’da yeniden akademiye dönmüştür. Cemal Tollu atölyesine girmiş ve bir taraftan da tiyatro çalışmalarını sürdürmüştür. 1966’da Neşet Günal Atölyesi’nden birincilikle mezun olmuştur.491

Bursa’da askerlik görevini tamamladıktan sonra, 1970’te burs sınavını kazanıp Paris’e gitmiştir. 1972-1973 yıllarında kişisel sergi ve karma sergiler açmıştır. 1975’ten ABD’ye gittiği 1980’ne kadar Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde ders vermiştir. 1979’da Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülünü İsmail Türemen’le paylaşmıştır. 1983-1985 yılları arasında Brüksel’de yaşamıştır. 1 yıl sonra İstanbul’a dönmüştür.492

Sanatçı, resimlerinde dışavurumculuk ile gerçeküstücülük arasında gidip gelen bir çizgidir. İnsanı ürperten, itici etkiler yaratan, insanın yabancılaşmasını, yalnızlığını vurgulayan eserlerinde çirkinliğin resmini yapmıştır. Resimler kendiliğinden bir çırpıda ortaya çıkmış gibi etkisi yaratmakla birlikte, resmin iç öğeleri arasındaki ilişki tesadüfle değil bilinçle kurulmuştur. İnsanı, doğayı, denizleri konu olarak almıştır. Çok renkli ve kalın boya ile devinim içinde yabancılaşan hayvana dönüşen ilişkiler yeni sarsıntılarla bunalan dramı ve azabı çağrıştıran beden ve yüzler resimlemektedir. Gündelik gerçekleri, öyküleri ve bilinç altı düşlerini anlatmakla, izleyeni de resmin içine alarak şaşırtmaktadır. Zaman zaman duygusal ve romantik olabildiği gibi zaman zaman da ironik alaycı ve mistik anlamlar izlemektedir.493



MUSTAFA ATA (1945- )

Ata, 1945 yılında Trabzon’da doğmuştur. 1965’te güzel Sanatlar Akademisi’ne girmiştir Yüksek Bölümü, Adnan Çoker atölyesinden 1971’de mezun olmuştur. Aynı yıl Teknoloji asistanı olarak akademiye atanmıştır. Halen Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmaktadır.494

Figür soyutlamaları ile oluşturduğu yapıtlarında bireyselliği ile toplumsal tasarılarını birleştirerek ortaya koymuştur. Kişileri gizli kalmış renk çizgileri ile şekillendirdiği figüleri uzaysal ve çoğu kez siluetler şeklinde ele almaktadır. Belli bir insanı değil de, insan kavramından yararlanılarak insanın yaşadığı dramı işlemektedir. İnsan, doğanın diyalektiği içinde uzaysal espasta bir süre yer almış ve sonra ölümle sonsuzluk içinde kaybolmuştur.

Ata’nın resmi yaşamın bu en temel karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Doğum ve ölüm, resimlerinin geri planı koyu bir renkle, suskunluk, karanlık, uçsuz bucaksız bir evreni işaret ederken soyutlanmış ve hiçbir kişisel özelliğe sahip oymayan figürlerin dinamizmini zıt bir görünüm oluşturmaktadır.495

Koyu renklerle düz olarak boyanmış geri plan üzerinde kırmız, sarı, yeşil, lacivertle şekillenen biçim yumakları, renk kontrastları, parlak canlı renkler, durgun ve karanlık yüzey üzerinde çizgisel şeritlerine dönüşmektedir.

Saydam ışık demetleri bu figürleri, hareketi ifade etmektedir. Devingen, dinamik, ışıklı ve çok renkli soyut figürler korku ve tedirginlik, yalnızlık ve yabancılaşmanın görselleşmiş halidir.496

1980’lerde bir çok ülkede birden ortaya çıkan ve uluslar arası ortak bir sanat tavrı olarak gelişen Yeni-Dışavurumcu sanat akımı, Türk resminde de bir grup sanatçı tarafından benimsenmiştir. Mustafa Ata, Yeni-Dışavurumcu anlayışını; içgüdüsel fırça vuruşları, uzun çizgiler halinde oluşturduğu boya tutkusu, canlı yoğun renk kullanımı ve figürün basit, çocuksu yapısı ile dile getirmektedir. Figür yorumunu biçim ve içeriksel olarak sergilemektedir. Geniş kol hareketleri ile çizgisel olarak yarattığı dokusal işleyiş sanatta büyük bir iç dinamizmi yansıtmaktadır.

Mustafa ata, Yeni-Dışavurumcu sanat anlayışı ile Türk resminin çağdaş sanata katılımında katkısı olan bir sanatçımızdır.497



BEDRİ BAYKAM (1957- )

1957’da Ankara’da doğan Bedri, tanınmış politikacılarımızdan Dr. Suphi Baykam’ın oğludur. Doğuştan harikulade bir kabiliyeti olan harika çocuk, 6 yaşından itibaren içte ve dışta pek çok sergiler açmıştır. Dünya sanat otoritelerini hayretler içinde bırakmıştır. Resmin Mozart’ı unvanını haklı olarak kazanmıştır.498

Orta öğrenimini tamamladıktan sonra, Paris’e gitmiştir. (1957-1980) Orada resim öğrenimi ile birlikte Sarbonne Üniversitesi’nde Ekonomi ve L’Actorat Okulu’nda 2 yıl aktörlük kurslarına katılmıştır. Yabancı öğrencilerin yaşamları ile ilgili bir arkadaşı ile birlikte senaryo Fransız Kültür Bakanlığı’nın para ödülünü kazanmıştır. 1980-1983 yılları arasında Oaklan’da California’da College Of Arts and Crafts’da resim ve sinema eğitimi görmüştür. 3 kısa metrajlı film yönetmiştir. 1987’de ABD’de, bu tarihten sonra da California Berkeley’de ve İstanbul’da çalışmalarını sürdürmektedir.499

Genç kuşak sanatçılar içinde sanatı ile olduğu kadar hareketli, canlı ve yönlü kişiliği ile sürekli gündemde kalan sanatçımızdır.

Baykam’ın sanatı sadece tuval ve boya ile sınırlı kalmayan, sürekli değişim içinde kalan bir sanattır. Sanatının kaynağını yaşamdan ve yaşamın sürekliliği içindeki değişimlerinden almakta, buna koşut olarak da boyanın yanı sıra müzik, koku, tiyatro, sinemayı birlikte kullanarak, resim sanatını dinamik bir yapı kazandırmaktadır. Sanatçıyı tek bir üslûp içinde değerlendirmek oldukça zordur. Çünkü yeni Dışavurumcu, gerçeküstücü, pop sanat öğelerinin her bir değişik zamanlarda ve değişik yapıtlarında öne çıkmıştır. Karışık teknikle resim, fotoğraf, film ses kayıtları, gazete küpürleri vs. gibi bir çok öğeyi bir araya getirerek hem kavramsal, hem düzenleme, hem dışavurumculuk özellikleri taşıyan farklı ve Baykam’a özgün canlı, dinamik sanat yapıtları oluşturmaktadır. Politika, demokrasi, işkence, erotizm, çevre ve tarih gibi yaşamın özünü oluşturan değerleri düşündürücü, korkutucu ve sorgulayıcı bir eyleme dönüştürmüştür.

“Demokrasi Kutusu”, “Günah Odası”, “Kubilay’ın Odası”, “Maymunların Resim Yapma Hakkı Üzerine Referandum” gibi isimler verdiği bu düzenlemelerinde aktif olarak olaya katılmakta ve yapıtlarla ilişkiye girerek, öfke, kızgınlık, şaşkınlık, merak duygularını yoğun bir şekilde yaşayarak toplumsal değerleri sorgulamaya yönelmiştir.500

Bedri Baykam, 1982’den 1987’ye kadar yurt içi ve yurt dışında süreklilik içinde 507ye yakın kişisel sergi açmıştır. Bir çok grup ve karma sergiye katılmıştır.501

SONUÇ

20. yüzyılın başından, hatta biraz daha öncesinden beri, Paris dünyanın başlıca bir sanat merkezi olmuştur. Yüzyılın başlarında dünyanın dört bir yanından Paris’e göç eden sanatçılar sorunu özellikle vurgulanmaktadır. Avrupa ve Paris’ten başka Almanya’daki Münih kentinin de diğer bir sanat merkezi oluşturduğunu da belirtmek gerekir.

Osmanlı resmi kurumlarının 19.yüzyıl ortalarında bilinçli bir program olarak uygulanması, sanat eğitimi için batıya öğrenci gönderilme, Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. Resmi yada özel olanaklarla Paris’e giden ve bu kentte de kendi değerlerini kanıtlama şansı arayan Türk sanatçılarının sayıca çoğalması son 35 yılın ilginç özelliğidir. Devlet parası ile Paris’e gönderilen Türk sanatçılarının yurda dönmemek için inat etmeleri ise ayrıca üzerinde durulması gereken ciddi bir konudur. Paris, yaşantısının özgürlüğü ve kültürel etkinliklerinin çok olması nedeniyle özellikle de Türk sanatçılarına çekici görünmüştür.

İstanbul’da açılan bir sergide yaşamlarını yurt dışında sürdüren sanatçılardan yirmi kadarını bir arada görme fırsatını İstanbullulara sağlamıştır.

Paris’te yaşayan sanatçıların zaman zaman yurda geldiklerini, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundan çıkarılan bazılarının, bu hakkı yeniden elde etme uğraşına girmişlerdir. Yurt dışında etkinlikler hakkında Paris, Sao Paolo, Venedik gibi bicnaller düzenlenen kentlerdeki sergilere Türk sanatçılarının katıgelmiş olmalarıdır.

Türkiye’de özellikle 1965 yılında İstanbul’daki Türk-Alman kültür merkezi galerisi Türk sanatının gelişme çabalarında önemli rol oynamıştır.

1960’lı yıllarda sanat sorunlarının kamuoyunda tartışıldığı, sanatçı hak ve hürriyetlerinin gündeme gelmiştir. Sanatçılar bu dönemde, sanatın yaygınlaşması, sanat ve sanat eserlerinin korunması için devlet desteği istemişlerdir.

Toplumların yaşamında önemli bir etken sayılan sanat olgusunun ülkemiz bakımından görüntüsü henüz arzu ettiğimiz düzeye ulaşmamıştır. Bunun sebebi ise; batı ülkelerinin yeni gelişmeleri ve yöntemleri benimsemekte geç kalmamızdandır. Kuşkusuz bunda etken, sosyal, kültürel ve ekonomik yönden yabancı bir sanat olgusunun bir çırpıda ülke sınırları içine girmesi, belli bir birikimin sonucunda oluşmamış olmasıdır.



KAYNAKLAR
Arseven, Celal Esad. Türk Sanat Tarihi, Cilt II.
Arıkan, Hadiye. Nurullah Berk’in Hayatı ve Türk Resim Sanatındaki Yeri ve Önemi,Ankara-1994
Anadolu Uygarlıkları Ansik., Görsel Yayınları, İstanbul 1982, C/6
Ana Britannica, Ana Yayıncılık A.Ş., Genel Kültür Ansik., İstanbul 1987-1995 Cilt 1, 4, 5, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 13, 17, 20, 21
Aksoy, Neveser. “Paris’te Fikret Mualla Sergisi” Sanat Çevresi, 1 Mayıs 1986, s.27
Başkan, Seyfi. 19.yy’dan günümüze Türk ressamları, kültür bakanlığı yayınları (1321, Ankara-1991, Sanat Eserleri) 14 Yücel Matbaası
Başkan, Seyfi. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Ak Yayınları.
Berk, Nurullah.-Turani, Adnan. Başlangıçtan bugüne çağdaş Türk resim sanatı tarihi, Cilt II, İstanbul-1981, İlat yayınları.
Berk, Nurullah.-Özsezgin, Kaya. Cumhuriyet dönemi Türk resmi, Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, Ankara-1983
Berk, Nurullah.-Gezer, Hüseyin. 50 yılın türk resim ve heykeli, İş bankası yayınları, 50. Yıl dizisi:-2, İstanbul-1973

Berk, Nurullah. “D grubu” Sanat Çevresi: 6 Ekim 1983,S.11

Berk, Nurullah. Türkiye’de Resim, İstanbul-1943: Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları


Berk, Nurullah. Resim Bilgisi, Varlık Yayınevi, Ankara Caddesi, İstanbul Basımevi,Ocak-1964
Berk, Nurullah. “Fikret Mualla” Milliyet Yayınları,Sıralar Matbaası, 1.Baskı, Ankara-1906-1982
Başkent Yayınları, Büyük Kültür Ansik.,Cilt:1

“Şeref Akdik” s.166

“Yüksel Arslan” s.11

“Fahir Aksoy” s.184


Büyük Kültür Ansik.,Başkent Yayınları, Ankara-1984, Cilt:12
Boyar, Pertev. Türk Ressamları, Ankara-1938, Jandarma Basımevi
Boyar, Pertev. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devirlerinde Türk Ressamlar: Hayatları ve Eserleri, Ankara-1948, Jandarma Basımevi
Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansik.,İletişim Yayınları, Cilt:6, İstanbul-1983
Cumhuriyet Döneminde Modern Sanat Eğilimleri ve Sanat Grupları : (Gönül Gültekin ders notları)
“D” Grubu (G. Gültekin ders notları)
Erol, Turan. Günümüz Türk Resminin Oluşum Sürecinde “B.Rahmi Eyüpoğlu” Yetişme Koşulları, Sanatçı Kişiliği Diapotizifler: Ara Güler-Turan Erol, Cem Yayınevi, Ankara 1971

Gazi ResimHeykel Müzesi Sergisi (Şekerbank), 1 Haziran-28 Haziran 1995


Germaner, Semra. 1960 Sonrasında Sanat: Akımlar, Eğitimler, Gruplar, Sanatçılar, 1.Baskı, İstanbul 1997, Kabalcı Yayınevi, Yayıncılık Matbaa
Grolier International Americana Encyclopdia, Sabah Yayınları Cilt 1, 2, 3
Gelişim Hachette, Alfabetik Genel Kültür Ansik. Sabah Yayınları, Cilt 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 12
Gültekin, Gönül. Batı anlayışında Türk resim sanatı, T.C. Ziraat Bankası Kültür Sanat Etkinlikleri, Ajans Türk Matbaacılık Sanayii A.Ş., Ankara-1992.
Gültekin, Gönül. “Ali Çelebi”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara-1984, Türk tarih kurumu.
İslimyeli, Nüzhet. Türk Plastik Sanatçıları Ansik.,Ankara Sanat Yayınları,Ankara-1982, Cilt:1, Cilt:2, Cilt:3
İslimyeli, Nüzhet. Türk Resim Sanatından Örnekler : II, Ankara-1985
İslimyeli, Nüzhet. Türk Resim Sanatından Desenler, Ankara Sanat Yayınları,-6, Ankara-1977
İslimyeli, Nüzhet. Ülkemize Onur Kazandıran Sanatçılar, Ankara-1980, Ulusan Matbaası,168 sf.
İskender, Kemal. “Türk Resminin Dünü Bugünü Geleceği”, Türk Resim Sanatı Özel Sayısı, 19 Eylül 1988

Kaloğlu, Orhan. “Fikret Mualla; Hayatı, Sanatı, Eserleri” 1971

Kültür, Kasım-Aralık 1993, Sayı: 102
Kübizm (G. Gültekin ders notları)
Meydan Larousse, Büyük Lügat Ansik. Cilt 1, 2, 3, 4, 5, 6, 8, 10, 11, 15, 19
Milliyet Sanat Dergisi, Sayı:22,İstanbul-1985
Özsezgin, Kaya.-Aslıer, Mustafa. Başlangıçtan Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi, Cilt-3, İstanbul-1989, Tiglat Yayınları
Özsezgin, Kaya. “Resmimizde Kadının Yeri”, Milliyet Sanat Dergisi, Sayı 150, İstanbul 1984

Özsezgin, Kaya. Türk Ressamları, Milliyet Sanat Eki


Renda, Günsel. Batılılaşma Döneminde Türk Resim Sanatı 1700-1850, Hacettepe Üniv. 1977, Türk Tarih Kurumu
Sabancı Resim Kolleksiyonu / Collection Of Paintings
Sanat Tarihi Ansik., Görsel Güzel Sanatlar Ansik., Görsel Yayınları,Cilt:4, İstanbul-1983
Türkiye’de Sanat Plastik Sanatlar Dergisi, Ocak\Şubat 1997, Sayı:27
Toros, Taha, İlk Kadın Ressamlarımız, Akbank Kültür Yayınları, Sayfa:55


Yüklə 1,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin