Jandarma Genel Komutanlığı ile 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnameyle Yapılan Değişiklikler;
Madde 105- Harp okulları, fakülte ve yüksekokullar ile astsubay meslek yüksekokullarında (Jandarma dâhil) öğrenimine devam eden öğrenciler ile Yükseköğretim Kurulunca, üniversite sınavının yapıldığı tarihte aldıkları yerleştirme puanları dikkate alınarak durumlarına uygun fakülte ve yüksekokullara, naklen kaydedilirler.
Madde 113- 2803 sayılı Kanunun 13. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 13/A maddesi eklenmiştir.
Madde 13/a - Jandarma ve Sahil Güvenlik Teşkilatlarının subay ve astsubay ve diğer personel ihtiyacını karşılamak, ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın yapmak üzere bünyesinde fakülte, enstitü, astsubay meslek yüksekokulları, eğitim ve araştırma merkezleri ve kurslar bulunan bir yükseköğretim kurumu olarak İçişleri Bakanlığına bağlı “Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi” kurulmuştur.”
Jandarma Genel Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığından tamamen ayrılmış, öncesinden de zaten var olan İçişleri Bakanlığına bağlılığı ile ilgili kanun hakkındaki kararnamelerle yeni düzenlemeler getirilmiştir. Ancak Jandarma Teşkilatındaki personelin TSK bünyesindeki askeri personelin yararlandığı tüm haklardan yararlanmasına hak kaybı olmaması açısından devam edilmiştir. Yapılan bu düzenlemelerden önce Jandarmanın görevleri; “mülki, adli, askeri ve diğer görevler” şeklindeyken, askeri görevleri; “Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halleri” veya İçişleri Bakanı ya da valilerce “askeri görev verilen jandarma birlikleri” tabiri eklenmiş, dolayısıyla Jandarmanın askeri görevleri tamamen sonlandırılmayarak gerekli şartların oluşması hali eklenmiştir.
Öncesinde Jandarma Genel Komutanlığının subay kaynağının çoğunluğu verilen bir kontenjan dâhilinde Kara Harp Okul Komutanlığı’ndan sağlanırken, yeni düzenlemeyle Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi kurularak subay kaynağı tamamen bu akademiden sağlanması yolu belirlenmiştir.
-
Siyaset
15 Temmuz Darbe Girişiminde TBMM'de temsil edilen tüm siyasi partiler darbe ve darbecilere karşı ortak tavır sergilemişlerdir. 16 Temmuz 2016’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasi partilerin FETÖ darbe teşebbüsünün karşısında ortak tavır almaları, birlik beraberlik içerisinde darbenin bastırılmasındaki katkıları ve darbe girişimine geçit vermemelerinden dolayı, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ı, muhalefet liderlerinden ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi telefonla arayarak teşekkür etmiştir.
15-16 Temmuz gecesi siyaset kurumunun bütün unsurları ile darbeye karşı tavır alması, iktidar ve muhalefetiyle siyaset kurumunun topyekûn darbe karşıtı kararlı tutumu ülke siyasetinde birlik ve kenetlenme atmosferi yaratmıştır. Bu atmosfer, 7 Ağustos 2016 tarihli Demokrasi ve Şehitler Mitingi (Yenikapı Mitingi) ile taçlanmıştır. Milyonlarca kişinin katıldığı mitinge Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski başbakan Ahmet Davutoğlu, tüm siyasi parti genel başkanları, Genelkurmay Başkanı da katılmış ve mitingde sadece Türk Bayrağı taşınmıştır. Böylece, vatan söz konusu olduğunda siyaset kurumunun ihtilafları bir kenara bırakacak olgunluk ve bilinçte olduğu gösterilmiştir.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimini müteakip siyasi hayatta oluşan birlik ve beraberlik ruhunun bir göstergesi olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye karşı açtığı tazminat davalarını geri çektiğine ilişkin ilgili mahkemelere dilekçe ile başvurmuş ve davalarından vazgeçmiştir. Bu iyi niyet göstergesi karşılıksız kalmamış CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında açtığı davaları ve şikayet dilekçelerinin tamamını geri çekmiştir.
-
Toplumsal Hayat
15 Temmuz FETÖ Darbe Kalkışmasının ülkemiz üzerinde pek çok etkisi gözlemlenmektedir. Bu etkilerin bazıları 15 Temmuzdan itibaren ülke içinde ve dışında açıkça gözlemlenebilirken bazı etkilerin daha uzun sürede ortaya çıkacağı varsayılabilir.
Yapılan bazı kamuoyu araştırmaları 15 Temmuz FETÖ Darbe Kalkışmasının ilk toplumsal sonuçlarını bize vermektedir. Çeşitli kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına göre FETÖ’cü Kalkışma can kayıplarına, yaralanmalara ve maddi yıkımlara yol açmış olmakla birlikte devlet-millet birlikteliği açısından olumlu sonuçlar da doğurmuştur.
Olayların başladığı 15 Temmuz 22.00’dan itibaren vatandaşlar olaya müdahil olmaya başlamış, 16 Temmuz sabahından itibaren bütün ülke 15 Temmuz gerçeğiyle yüzleşmiştir. Cumhurbaşkanı’nın çağrısı, TBMM Başkanlığının, Başbakan’ın, CHP ve MHP Genel Başkanları ile HDP eş başkanlarının darbe karşıtı tavırları, askeri makamların darbeye karşı tavır alması, sivil toplum kuruluşlarının çağrıları, medyanın darbeye karşı tutumu bütün ülkeyi temel değerler etrafında birleştirmiştir.
Darbe Kalkışmasını takip eden günlerde devletin bütün kurumlarıyla birlikteliği bir ayı aşan Demokrasi Nöbeti Mitinglerinin yapılmasını ve bunlara her siyasal görüşten vatandaşın katılmasını sağlamıştır. Bir ayı aşkın bir süre boyunca bütün ülkede darbe karşıtı mitingler yapılmış, birkaç küçük kaza dışında milyonlarca insanın sabahlara kadar toplandığı alanlarda herhangi bir ciddi problem meydana gelmemiştir. Bunların sonuncusu olan Yenikapı Mitingi ise halkın hemen tüm kesimlerinden kabul görmüş, ardı sıra siyasi dilin yumuşaması ve siyasi nezaket hassasiyetinin oluşması vatandaşlar arasında da barış ve kardeşlik olgusunu pekiştirmiştir.
15 Temmuz Darbe Kalkışmasının toplumsal algı açısından en kötü sonuçlarından biri TSK’nın böyle bir kalkışmaya alet edilmesidir. Kalkışma sonrası yapılan saha araştırmalarındaki en bariz sonuç TSK’nın yara aldığı yönündedir. Halkımızın büyük bir çoğunluğu bu konuda hemfikirdir. 15 Temmuz’u takip eden günlerdeki tutuklamalar, açığa almalar ve işten çıkarmalarla, TSK’nın yara aldığına dair kanaat halk nezdinde kemikleşmiştir.
Darbe kalkışmasının toplumsal hayatı zorlaştırıcı sonuçlarından biri, özellikle Anadolu şehirlerindeki sanayici ve iş adamlarının tutuklanması, bazı şirketlere ve mallara el konulmasıyla çalışanların zamanla işsiz kalmalarıdır. Bazı şehirlerde FETÖ’yle irtibatlı ve iltisaklı oldukları kesinleşen iş adamları ve sanayicilerin ekonomik gücü o şehirdeki iş gücünün % 20’ye yakınını ifade etmektedir.
FETÖ ile mücadelenin 15 Temmuz’dan önce başladığı bilinmektedir. Ancak FETÖ ile mücadele 15 Temmuz Darbe Kalkışması sonrası hızlanmış, FETÖ’cü eğitim, sağlık, medya v.b şirketlerin, kurumların hızlıca kayyum atanması sonra kapatılmasıyla sosyo-ekonomik yapımız kan kaybetmiş, yanı sıra söz konusu kurumlarla ve şirketlerle doğrudan ve dolaylı ilişki içindeki vatandaşlarımız da etkilenmişlerdir. Buna rağmen söz konusu şirketlerle ve kurumlarla ilişkiyi bitirmede vatandaşların çoğunluğunun hızlı davrandığı görülmektedir. Vatandaşların bu hususta ekonomik kaybı önemsemedikleri, sosyal kayıp açısından ise endişe duydukları gözlemlenmektedir.
Çeşitli Devlet kurumlarında görevli olduğu halde FETÖ ile iltisakı ve irtibatı olduğu tespit edilip tutuklanan, işten çıkarılan, kaçak durumda olan veya yurt dışına çıktığı bilinenlerin sayısı 150 bine yakındır. Bu kişilerin aile ve yakın akraba ilişkileri göz önüne alınırsa 15 Temmuz darbe kalkışmasının yaklaşık bir milyon insanı ailevi açıdan dolaylı etkilediği düşünülmektedir. Birçoğu üniversite eğitimi almış bu insanların FETÖ’yle irtibat içinde olmaları toplum nezdinde bir suç olarak kabullenilmiş olsa da, bu durum ülkenin yetişmiş insanlarının kaybı olarak değerlendirilmekte ve FETÖ’ye nefreti artırmaktadır.
15 Temmuz kalkışması, kimilerince iddia edildiğinin aksine dini yapılara ve kavramlara yönelik bir nefret doğurmamıştır. Kamuoyu araştırmaları ile sosyal medya ağlarının taramasından edinilen sonuçlar Türk toplumunun büyük çoğunluğunun 15 Temmuz Darbe Girişiminde bulunanların din ile gerçek manada bir ilgilerinin olmadığına inanmaktadır.
Darbe Kalkışmasının ardından ilan edilen ve uygulanmaya başlanan olağanüstü hâl, toplumu çok etkilemiş görünmemektedir. Gerek kamuoyu araştırma sonuçları gerekse açık kaynaklarda yer alan yorumlar OHAL’in Türk toplumunun genelinde toplumsal hayatı sarsmadığı yönündedir.
Darbe kalkışması ile Türk toplumunun kendine olan güveni de yenilenmiş görünmektedir. Arap Baharı ile etrafı ateş çemberine dönen Türk toplumu, 15 Temmuz askeri kalkışmasına rağmen, toplumsal bütünlüğünü ve kardeşliğini bozmayarak, hem kendine güvenini tazelediğine, hem de hinterlandına ve dünyanın diğer coğrafyalarına birlik ve beraberlik mesajı verdiğine inanmaktadır. Farklılıklara rağmen bir arada yaşama iradesi ve kültürü 15 Temmuz’dan sonra ivme kazanmıştır.
-
Darbe Girişiminin Ekonomik Etkileri
Darbe girişiminin, Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri iki ayrı fazda görülmüştür. Birincil etkiler, hemen darbe girişimin ardından 18-22 Temmuz haftasında finansal piyasalarda büyük kayıplar yaşanmasıyla gözlenmiştir. Daha sonraki haftalarda, bu kayıplar kademeli olarak giderilmiştir. İkinci faz etkileri ise, darbe girişiminin bir yan sonucu olarak Türkiye'nin kredi notunun Moody's tarafından 23 Eylül'de yatırım yapılabilir seviyenin aşağısına düşürülmesi ile daha belirgin hale gelmiştir. FETÖ'nün süregelen Türkiye'yi itibarsızlaştırma amaçlı propaganda ve lobi faaliyetlerinin de katkısıyla yabancı yatırımcılar nezdinde Türk ekonomisine olan güvenin tahrip edilmesi ve artan belirsizlik; Türkiye'nin dünya piyasalarında yaşanan dalgalanmalardan, benzer gelişmekte olan ülkelere nazaran daha olumsuz etkilenmesine yol açmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen başarısız darbe girişiminin ardından gerek Hükümet gerekse ekonomi kurumları bir takım acil tedbirler almıştır. İlk etapta alınan acil önlemler, daha ziyade finansal piyasaların sağlıklı işlemesini amaçlarken, zamanla ortaya çıkan olumsuz ekonomik etkilere karşı başka birçok tedbir kararı alınmıştır. Ayrıca FETÖ örgütünün tasfiyesi amacıyla bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın aldıkları kararlar "2.2.3. FETÖ’nün Ekonomik Gücünün Tasfiyesi" başlığı altında ayrıntılı olarak verilmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca Komisyonumuza sunulan 16 Aralık 2016 tarihli ve B.02.2.TCM.0.00.00.00-610/30053 sayılı yazıda aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir:
"Darbe girişimi sonrası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) finansal piyasaların etkin işleyişinin sürdürülmesi amacıyla aldığı tedbirleri 17 Temmuz 2016 Pazar günü kamuoyuna açıklayarak girişimin yurtiçi piyasalar üzerindeki etkilerini en aza indirmeyi amaçlamıştır. Bu kapsamda alınan tedbirler çerçevesinde, TCMB Türk Lirası depo işlemleri ile bankalara limitsiz likidite sağlamış, gün içi likidite imkânının komisyon oranı sıfır olarak uygulanmaya başlanmış, Türk Lirası likidite sağlamak amacıyla bankalara limitsiz teminat döviz depo tesis edebilme imkânı tanınmış ve piyasa derinliği ve fiyat oluşumlarının yakından takip edileceği duyurulmuştur. Ek olarak, darbe girişimi sonrasında ülkemizle ilgili yurtdışı piyasalarda ve yabancı yatırımcılar nezdinde doğru ve etkin bilgilendirme sağlamak amacıyla TCMB iletişim politikalarında yeni düzenlemelere gidilmiştir. Bu çerçevede, yabancı yatırımcı ve analistlerle teknik içerikli görüşmeler yapılmaya başlanmış, ülke ekonomisine dair kapsamlı ve yakın zamanlı bilgilendirmeler gerçekleştirilmiştir."
15 Temmuz Darbe Girişiminin doğrudan hedefleri arasında yer alan tek finans kurumu olan Borsa İstanbul'un Başkanı Sayın Himmet Karadağ iştirak ettiği 22 Aralık 2016 tarihli komisyon toplantısında "15 Temmuz Darbe Girişiminin Borsa İstanbul'a Etkileri" başlıklı bir bilgi notu sunmuştur. Bu notta396 verilen bilgilere göre, özetle:
-
Darbe girişiminin finansal piyasalara olabilecek olumsuz etkilerine karşı, Borsa İstanbul gerekli tedbirleri almış ve piyasalarımızın işleyişinde herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Borsa İstanbul 18 Temmuz 2016 Pazartesi gününden itibaren olağan faaliyetlerine devam etmiş, süreç içinde yatırımcıların açığa satış işlemleri de dahil olmak üzere alım satım işlemlerine hiçbir kısıtlama getirilmemiştir.
-
Darbe girişimi sonrası ilk iş günü olan 18 Temmuz 2016 Pazartesi günü pay piyasasında 7,4 milyar TL işlem hacmi gerçekleşmiştir. Bu hacim, piyasada bir işlem sığlığı yaşanmadığının, alım satımın rahatlıkla yapılabildiğini göstermiştir. Yine aynı gün borçlanma araçları piyasasında tahvil işlemlerinin de sorunsuz olarak gerçeklemesi, yatırımcıların ülkemiz finansal piyasalarına olan güvenini gösteren bir diğer durum olmuştur.
-
Darbe girişimi sonrası, Borsa İstanbul'daki işlem hacimlerinde piyasalarda sınırlı düşüşler gözlenmiştir. Fiyat hareketlerinin sınırlı olumsuzluklarının kısa süreli olduğu gözlenmiştir.
-
İstanbul Borsası'nda ayrıca, FETÖ ile ilişkili şirketler ve yatırımcılarla ilgili olarak çeşitli incelemeler yapılmıştır. İlgili şirketler, İstanbul Borsası kotundan çıkarılmış veya Yakın İzleme Pazarına (eski adıyla Gözaltı Pazarına) alınmıştır. Öte yandan, darbe girişimi öncesinde İstanbul Borsası piyasasında gerçekleştirilen işlemler İstanbul Borsası tarafından mercek altına alınmış ve gerek bu inceleme gerekse diğer incelemeler sonucunda ulaşılan tüm tespitler ve yapılan işlemler ivedilikle SPK'ya iletilmiştir. Borsadaki şirketler ve yatırımcılarla ilgili düzenleyici ve cezalandırıcı işlemler hususunda karar verme yetkisi SPK'ya ait olduğundan; İstanbul Borsası inceleme sonucunda elde ettiği verileri, hem SPK'ya iletmekte hem de gereğinde Sayın Başbakan Yardımcılığı'nı bilgilendirmektedir. İstanbul Borsası, tüm bu tedbirler neticesinde şeffaflık, güvenilirlik ve hukuka uygunluk noktalarında daha sağlam bir zemine oturmuştur.
-
Darbe Girişimi Sonrası Finansal Piyasalardaki İlk Etkiler
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında 18-22 Temmuz haftası finansal piyasalarda aşağı yönlü eğilimler izlenmiştir. Bloomberg verilerine göre397, Borsa İstanbul'da Bist-100 Endeksi 18-22 Temmuz haftasında %13,4 oranında değer kaybederken, aynı süreçte dolar bazında Borsa İstanbul'daki ortalama kayıp oranı %18,1 düzeyinde gerçekleşmiştir. DİBS'te yaşanan satış yönlü seyirlerin etkisiyle, 15 Temmuz Cuma günü kapanışında %8,55 düzeyinde bulunan gösterge tahvil faiz oranı, 22 Temmuz Cuma günü sonunda %9,37 seviyesine yükselmiştir.
Borsa İstanbul'dan Komisyon'a gelen sunulan bilgi notuna398 göre; 18-22 Temmuz haftasında günlük ortalama işlem hacmi 5,8 milyar TL ile önceki hafta günlük ortalaması olan 4,2 milyar TL'nin çok üzerinde gerçekleşmiştir. Yabancı yatırımcının elinde bulundurduğu pay değerinin toplam piyasa değerine oranı (saklama oranı), darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz günü ile 1 Ağustos tarihleri arasında %63,5'ten %62,2'ye gerilemiştir. Bu da yabancıların net pozisyonunda sadece sınırlı bir değişim olduğunu göstermektedir.Borçlanma Araçları Piyasası'nda Borsa İstanbul Kesin Alım Satım Pazarı işlem hacminde darbe girişimi sonrası azalma kaydedilmiş, 18 Temmuz 2016 günü işlem hacmi, bir önceki iş gününe göre %9 artışla 48,4 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 18-22 Temmuz haftasında bu piyasadaki günlük ortalama işlem hacmi 48,6 milyar TL ile önceki haftaki 46,2 milyar TL düzeyinin de üzerinde gerçekleşmiştir.
Uluslararası kredi piyasalarında risk primi olarak gösterge niteliği taşıyan, Türkiye'nin 5 yıllık ABD Doları cinsi CDS primi (kredi temerrüt takası) 15-22 Temmuz arasında 224,7 baz puandan 275,2 baz puana çıkmıştır.
Darbe girişimi sonrası döviz piyasalarında da çok dalgalı seyirler kaydedilmiştir. 15 Temmuz günü sonunda 2,89 düzeyinde bulunan Dolar/TL kuru, 22 Temmuz günü sonunda 3,07 düzeyine çıkarken, aynı süreçte Euro/TL kuru da 3,20 düzeyinden 3,37 düzeyine yükselmiştir.
18-22 Temmuz haftasında hisse senedi, devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) ve repo tarafında yoğun sermaye çıkışı yaşanmıştır. TCMB verilerine göre399; yurtdışı yerleşiklerin portföy yatırımlarının, diğer bir ifade ile sıcak paranın piyasa değeri 18-22 Temmuz haftasında 12,3 milyar dolar azalmıştır. Yabancıların portföy yatırımlarının piyasa değerindeki bu azalmanın 8,4 milyar dolarlık kısmı hisse senedi portföyünde, 3,4 milyar dolarlık kısmı da DİBS portföyünde, kalan kısmı da Repo ve Mevduat portföylerinde gerçekleşmiştir. Net nakit değişimine göre ise, yabancıların portföy yatırımlarında 18-22 Temmuz haftasında 523 milyon dolar ve 25-29 Temmuz haftasında ise 415,6 milyon dolar çıkış yaşanmıştır. Yabancıların portföy yatırımlarının piyasa değeri, 25-29 Temmuz haftası yaşanan net çıkışa rağmen hisse senedi fiyatlarındaki artış nedeniyle hafif düzeyde artmıştır. Söz konusu sıcak paranın piyasa değeri, Ağustos ayının ikinci haftasında yükselişe geçmiştir.
Darbe girişiminin ardından 18-22 Temmuz arasında birçok piyasada yaşanan kayıplar, sonraki haftalarda telafi edilmiştir. Toparlanma sürecinde, Türk halkının hain darbe girişimine karşı kenetlenmesi ve birlik içinde hareket edilmesi, Türk ekonomisine dair algıların düzelmesini desteklemiştir. Ayrıca Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında Türk Bankacılık Sektörü'nde Döviz Tevdiat hesaplarının toplam tutarında azalma kaydedilmiştir. BDDK verilerine göre400 söz konusu 3 ayda döviz tevdiat hesapları toplam tutarında kaydedilen 21,7 milyar TL'ye karşılık gelen azalmanın 18,0 milyar TL'lik kısmı vadeli mevduat/katılım fonu hesaplarında gerçekleşmiştir. Döviz kurlarındaki artışa rağmen, döviz tevdiat hesaplarının, yani yabancı para cinsi mevduat/katılım fonu hesaplarının tutarlarındaki azalma, Türk halkının darbe girişimi sonrası döviz satmak suretiyle, Türk Lirası'na destek olduğunu göstermektedir.
-
Darbe Girişimi Sonrası Türkiye Ekonomisi Üzerindeki İkinci Faz Etkiler
23 Eylül'de darbe girişiminin etkileri bahane edilerek acele ve siyasi bir kararla Moody's tarafından Türkiye'nin kredi notunun düşürülmesi, Türkiye ekonomisi üzerindeki ikinci faz olumsuz etkileri tetiklemiştir. 8 Kasım'daki ABD Başkanlık seçimlerini, küresel piyasalardaki beklentilerin aksine Donald Trump'ın kazanması, 9 Kasım 2016 tarihinden başlamak üzere gelişmekte olan ülke piyasalarını olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ'nün Türkiye ekonomisi ve finansal piyasaları üzerindeki devam eden olumsuz etkisini, 9 Kasım 2016 tarihi itibarıyla ABD Başkanlık seçim sonuçlarının etkilerinden ayrıştırmak çok güç bir hal almıştır.
Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşlarının Açıklamaları ve Kararları
Darbe girişiminin ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve birçok yatırım kuruluşu, Türkiye ekonomisi hakkında çok sayıda rapor ve değerlendirme yayımlamıştır.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P401, alelacele bir kararla, başarısız darbe girişiminin ardından artan riskleri gerekçe göstererek 20 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'nin kredi notunu bir basamak düşürerek yatırım yapılabilir seviyenin bir basamak altından (BB+), iki basamak altına (BB) indirmiştir. S&P, Hazine Müsteşarlığımız ile bir sözleşme olmaksızın Türkiye'ye ilişkin kredi değerlendirmesi yapmaktadır.
Öte yandan; Hazine Müsteşarlığımız ile sözleşme yapmış olmalarının yanısıra, Türkiye'yi yatırım yapılabilir seviyede notlandıran Moody's ve Fitch'in Türkiye hakkında aldığı/alacağı kararlar finansal piyasalarda daha etkili olabilmektedir. Fitch, Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyedeki kredi notunu muhafaza etmiştir. Fitch, 19 Ağustos 2016 tarihinde BBB- seviyesindeki ülke kredi notunu teyit ederken, kredi notu görünümünü durağandan negatife çevirmiştir402. Moody's ise aşağıda anlatılacağı üzere, çok sayıdaki ve bazen çelişen açıklamalarının ardından not indirimine gitmiştir.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, 18 Temmuz 2016 tarihinde başarısız askeri darbenin Türkiye’nin ekonomik büyümesi, karar alıcı kuruluşlar ve dış tamponlar üzerine orta vadeli etkisini değerlendirmek için kredi notunu indirim yönünde izlemeye almıştır403. Moody's, 21 Temmuz 2016 tarihindeki açıklamasında Türkiye’de artan tansiyonun zaten düşük olan yatırımcı güvenini daha da düşürebileceğini, doğrudan yabancı yatırımlarını olumsuz etkileyebileceğini ve önümüzdeki 2-3 yıllık süreçte cari açığın finansmanının sağlanmasında büyümeye destek için gerekli yabancı sermaye girişlerini olumsuz etkileyebileceğini belirtmiştir. Ayrıca, darbe girişiminin olası etkilerinin başta tüketim harcamalarındaki olmak üzere Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin 2016 yılı 3. ve 4. çeyreklerinde hissedileceğini dile getirmiştir404.
Moody's, 23 Eylül 2016 tarihinde Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyenin en alt kademesi olan Baa3 seviyesindeki uzun vadeli yabancı para cinsi ülke kredi notunu bir basamak düşürerek Ba1 seviyesine indirmiştir405. Moody's, bu not indirimine gerekçe olarak geniş dış finansman yükümlülüklerine yönelik risklerin artmasını ve önceden destekleyici olan kredi temellerindeki (özellikle büyüme ve kurumsal güçteki) zayıflamasını göstermiştir. Ayrıca, Türkiye’deki tahmin edilemeyen politik gelişmelerin ve değişken yatırımcı algısının bir sonucu olarak hassas finansal ve jeopolitik konumunun sürdüğünü, dışsal hassasiyetin yükseldiğini belirtmiştir. Fakat Moody's, bu not indirimi açıklamasından 2 gün önce yaptığı açıklamada, "15 Temmuz'da yaşanan başarısız darbe girişiminin Türk ekonomisinde yarattığı şokun büyük ölçüde dağılmakta olduğunu ancak Türkiye'nin problemlerinin uzun vadede devam edeceğini" bildirmiştir. Yine 21 Eylül 2016 tarihinde Moodys'in Ülke Kredi Riski Bölümü Başkanı Alastair Wilson yaptığı açıklamada406, "Türkiye'nin kredi notu için devam eden gözden geçirme sürecini gelecek ay tamamlayacaklarını" belirtmiştir. Buna karşın, gelecek ay beklenmeden, 2 gün içinde alelacele bir siyasi kararla, Moody's Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin aşağısına düşürmüştür.
"Türkiye'de yaşanılan olayların çok daha az miktarda bir kısmı başka bir ülkede yaşansa, o ülke ekonomileri ne hale gelirdi?" diye tersten okuma yapıldığında, aslında Türkiye ekonomisinin ne kadar sağlam olduğu görülmektedir. Türkiye, kendisinden çok yüksek seviyelerde notlandırılan pek çok ülkenin geçemeyeceği stres testlerini hayali senaryolar üzerinden değil, bizzat yaşayarak, maruz kalarak başarı ile aşmıştır. Nitekim, özellikle 17-25 Aralık süreciyle beraber türlü türlü kumpas ve manipülasyonlar ile Türkiye'ye ve Türk ekonomisine zarar vermekten hiç geri durmayan FETÖ, darbe girişimi ile de amacına ulaşamayınca; Türk ekonomisine yönelik beklentileri, algılamaları, güven ve itibarı zedelemek için özellikle yurtdışındaki lobicilik ve karalama faaliyetleri ile her türlü girişimlerine devam etmektedir.
Ülke kredi notumuzun Moody's tarafından Baa3'ten Ba1'e düşürülmesi ile birlikte, ülkemiz finansal varlıkları tam yatırım yapılabilir ülke statüsünü kaybetmiştir. Bu durum, çeşitli uluslararası kurumsal yatırımcıların içtüzükleri gereği artık ülkemize yatırım yapamamaları ve ülkemiz tahvillerinin çeşitli küresel endekslerden çıkarılması gibi sonuçlar doğurarak, piyasalarımızı ve geleceğe dönük borçlanma maliyetlerimiz ile yatırımcı kalitesini olumsuz etkileyecek gelişmelere sebebiyet vermiştir.
23 Eylül'deki not indiriminin ardından Türkiye, gelişmekte olan benzer ülkelere göre olumsuz yönde bir ayrışma göstermiştir. Özellikle, 8 Kasım 2016 tarihindeki ABD seçimlerinin uluslararası piyasalarda sürpriz olarak değerlendirilmesi ve gelişmekte olan ülkelerin bu gelişmeden olumsuz etkilendiği süreçte Türkiye diğer gelişmekte olan ülkelere nazaran daha fazla etkilenmiştir. Darbe girişiminin ilk etkilerini kısa sürede atlatmayı başaran Türkiye ekonomisi, Türkiye hakkında yapılan art niyetli propagandaların etkisiyle yabancı yatırımcılar nezdinde güven kaybına uğramıştır. FETÖ'nün manipülatif karalama faaliyetleri bu süreçte maalesef etkili olmaya devam etmiştir.
2017 yılının Ocak ayı içerisinde döviz kurlarında keskin düzeylerde artışlar gözlenmiştir. 27 Ocak Cuma gününün son saatlerinde; Fitch, Türkiye’nin BBB- olan yatırım yapılabilir seviyedeki uzun vadeli yabancı para cinsi ülke kredi notunu bir basamak düşürerek BB+ düzeyine, yani yatırım yapılabilir seviyenin aşağısına indirmiştir. Aynı gün içerisinde takviminde olmamasına ragmen Türkiye ile ilgili açıklama yapan S&P ise, Türkiye’nin BB olan kredi notunu değiştirmezken, kredi notu görünümünü durağandan negatife çevirmiştir.
Dostları ilə paylaş: |