TÜRKİYE VE YUNANİSTAN ARASINDA İMZALANAN GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASI İLE İLGİLİ ÖZELLİK ARZEDEN HUSUSLAR
Ufuk Saracoğlu MELA
I. Giriş
Globalleşme fikri ile gelişen ve mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı ile daha da hız kazanan ülkelerarası iş hacmi, devletleri, uluslararası ticari faaliyetlerin vergilendirilmesine yönelik birtakım önlemler almaya yöneltmiştir. Bu önlemlerin başında da çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları gelmektedir.
Çifte vergilendirme; birden fazla devlete ait vergilendirme yetkisinin çakışmasından veya aynı yetkinin birkaç kez kullanılmasından dolayı aynı vergi yükümlüsü ve aynı vergi konusundan, aynı vergilendirme dönemi içinde, aynı nitelikte birden fazla vergi alınmasıdır.1
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları; gelirin, ikamet veya kaynak ülkelerden yalnızca birinde vergilendirilmesi veya vergilendirme hakkının her iki ülke arasında bölüşülmesi hususunda düzenlemeler getirmek suretiyle, gelirin her iki ülkede birden vergilendirilmesini engellenmek amacını taşır. 2
Bu amaçla, ülkemiz zaman zaman diğer ülkelerle çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları imzalamaktadır. Anayasa’nın 90ıncı maddesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak anlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir.
İşte bu çerçevede; Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Cumhuriyeti, iki ülke arasında gelişmekte olan ekonomik ilişkileri göz önünde bulundurarak, gelir üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasını 02.12.2003 tarihinde Ankara’da imzalamışlardır.
5032 sayılı ve 25.12.2003 tarihli Kanun ile onaylanması uygun bulunup, her iki ülke iç mevzuatının uyumlaştırılması neticesinde, 01.01.2005 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanan gelir üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması, akit devletlerden birinin veya her ikisinin mukimi olan kişilere uygulanacaktır.
Anlaşma Gerekçesi’nde belirtildiği üzere, amaç, kişilerin aynı vergi üzerinden iki devlette birden vergilendirilmesinin önlenmesidir. Bu amaçla, vergileme hakkı, gelir unsurları itibariyle ikamet edilen veya kaynak devletlerden birine bırakılmakta veya bu mümkün olmazsa iki devlet arasında paylaşılmaktadır. Böylece Akit devletlerden birinde yatırım yapan ve hizmet sunan diğer devlet mukimlerinin, o devletin mükelleflerine göre daha ağır vergilendirilmesine engel olunmakta ve teşebbüslerin risk almadan önce ileride karşılarına çıkacak her türlü vergi ile ilgili mükellefiyeti hesaplayabilmeleri sağlanmaktadır.
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması gelir üzerinden alınan vergilere uygulanır. Bu anlamda, menkul veya gayrimenkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan kazançlara uygulanan vergiler ile sermaye değer artış kazançlarına uygulanan vergiler dahil olmak üzere, toplam gelir veya gelir unsurları üzerinden alınan tüm vergiler gelir üzerinden alınan vergiler olarak kabul edilir.
Anlaşma’nın imzalandığı tarih itibariyle; Türkiye Cumhuriyeti’nde gelir vergisi, kurumlar vergisi ile gelir ve kurumlar vergisi üzerinden alınan fon payı, Yunanistan Cumhuriyeti’nde gerçek kişilerden alınan gelir vergisi ve tüzel kişilerden alınan gelir vergisi anlaşmanın uygulama alanını oluşturmaktadır.
Bu bağlamda,
-
Gayrimenkul varlıklardan elde edilen gelirler,
-
Ticari kazançlar,
-
Deniz, hava ve kara taşımacılığından elde edilen kazançlar,
-
Bağımlı teşebbüslerin faaliyetlerinden doğan gelirler,
-
Temettüler,
-
Faiz,
-
Gayrimaddi hak bedelleri,
-
Sermaye değer artış kazançları,
-
Serbest meslek faaliyetlerinden elde edilen gelirler,
-
Bağımlı faaliyetlerden elde edilen gelir,
-
Müdürlere yapılan ödemeler,
-
Sanatçı ve sporcuların elde ettiği gelirler,
-
Emekli maaşları,
-
Kamu hizmetinden elde edilen gelirler,
-
Öğretmen ve öğrencilere yapılan ödemeler
“Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması”nın kapsamını oluşturmaktadır.
II. Anlaşmanın Kapsamı
II.1 Mukim ve işyeri kavramları
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nın esasını teşkil eden vergileme yetkisi, esasen mukim kavramına göre belirlenmiştir. Bu nedenle, öncelikle bu kavramın tespiti yapılmalıdır. Anlaşma kapsamında “mukim” terimi, bir Devlet, herhangi bir politik alt bölümü veya mahalli idaresi de dahil olmak üzere, o devletin mevzuatı gereğince ev, ikamet, kanuni ana merkez, yönetim yeri veya benzer yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle burada vergi mükellefi olan kişi olarak tanımlanmıştır. Dikkat çeken husus, mukimin tanımı yapılırken gerçek ve tüzel kişi ayrımı yapılmamış olmasıdır. Böylece, Türk Vergi sistemine paralel bir düzenleme getirilmiştir.
Benzer şekilde, Anlaşma’nın mahiyeti açısından “işyeri” tanımı da önem arz etmektedir. Zira, Anlaşma’nın ilerleyen maddelerinde yalnızca işyerine atfedilebilen ticari kazançların kaynak devlette vergilenebileceği prensibi getirilmiştir. Dolayısıyla Anlaşma’nın 5inci maddesi öncelikle işyeri kavramını genel olarak tanımlamakta, akabinde de hangi durumlarda bir işyerinden bahsedilebileceğini hükme bağlamaktadır. Buna göre ‘işyeri’ terimi, bir teşebbüsün işinin tamamen veya kısmen yürütüldüğü işe ilişkin sabit bir yer anlamına gelir. Özellikle yönetim yeri, şube, büro, fabrika, atölye, maden ocağı, petrol ve doğalgaz kuyusu, taş ocağı veya doğal kaynakların çıkarıldığı herhangi bir yer işyeri kapsamındadır. Aynı zamanda 10 ayı aşkın bir süre devam eden bir inşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri, bir teşebbüsün çalıştırdığı elemanları veya diğer personeli aracılığıyla ülke içinde herhangi bir 12 aylık dönemde toplam (6) ayı aşan bir süre ya da sürelerde devam eden, danışmanlık hizmetleri de dahil mesleki hizmet tedariklerini kapsar. Daimi temsilcilikler de belirli istisnaların varlığı ile birlikte, işyeri kapsamında sayılmış ve Anlaşma kapsamına alınmıştır.
II.2 Anlaşma’nın kapsamına giren gelir türleri
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ilk olarak “Gayrimenkul varlıklardan elde edilen gelirler” in vergilendirilmesini düzenlemiştir. Buna göre; bir akit devlet mukiminin diğer akit devlette bulunan gayrimenkul varlıklardan elde ettiği gelir diğer devlette vergilendirilebilir. Madde yalnızca gayrimenkul sermaye iratlarını değil, gayrimenkullerden kaynaklanacak her türlü gelir unsurunu kapsamaktadır.
“Ticari kazançlar” da Anlaşma’nın kapsamına giren gelir türlerindendir. Anlaşma uyarınca, ticari kazançların teşebbüsün mukim olduğu Devlette vergilendirilmesi, ancak faaliyetin diğer Akit Devlette bir işyeri vasıtasıyla yürütülmesi halinde, kazancın sadece bu işyerine atfedilen kısmının diğer Akit devlette vergilendirilmesi sözkonusudur.
Anlaşma’nın 7inci maddesi aynı zamanda işyeri kazançlarının hesaplanmasındaki esasları belirlemiştir. Buna göre; işyeri bağımsız bir teşebbüs olarak ele alınacak ve benzer teşebbüslerin benzer koşullarda elde etmesi gereken kazanç, sözkonusu işyerine atfedilecektir. Ayrıca, bir işyerinin kazancı belirlenirken, işyerinin bulunduğu Devlette veya başka herhangi bir yerde yapılan yönetim ve genel idare giderleri de dahil olmak üzere, işyerinin amaçlarına uygun olan giderlerin indirilmesi mümkün olacaktır. Ancak, teşebbüs adına sadece mal veya ticari eşya alımında bulunan işyerine, bu faaliyeti dolayısıyla kazanç atfedilemeyecektir.
Anlaşma’nın kapsamına giren diğer bir konu ise, “Deniz, Hava ve Kara Taşımacılığı’ndan elde edilen gelirler”in vergilendirilmesidir. Anlaşma hükmüne göre; gemilerin uluslararası trafikte işletilmesinden elde edilen kazançlar, yalnızca gemilerin kayıtlı olduğu Akit Devlette, bir akit devletin uluslararası trafikte uçak veya kara nakil vasıtası işletmeciliğinden elde ettiği kazançlar ise yalnızca bu devlette vergilendirilecektir. Bu düzenleme, bir ortaklığa, bir ortak teşebbüse veya uluslararası faaliyet gösteren bir acenteye iştirak dolayısıyla elde edilen kazançlara da uygulanacaktır.
Anlaşma’da örtülü kazanç ve örtülü sermaye kavramları ile ilintili olarak, “Bağımlı Teşebbüsler”in, bağımsız teşebbüslere oranla farklı ticari ilişkilere ve farklı fiyatlandırmalara yönelmeleri halinde Akit devletlerin ne tür tedbirler alacağı da hükme bağlanmıştır.
Yine “Temettüler” de Çifte vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile düzenlenen gelir türleri arasında yer almaktadır. Temettü terimi; hisse senetlerinden, intifa senetlerinden veya intifa haklarından kurucu hisse senetlerinden veya alacak niteliğinde olmayıp kazanca katılmayı sağlayan diğer haklardan elde edilen gelirler ile dağıtımı yapan şirketin mukim olduğu Devletin mevzuatına göre, vergileme yönünden hisse senetlerinden elde edilen gelirle aynı muameleyi gören diğer şirket haklarından elde edilen gelirler ile yatırım fonu ve yatırım ortaklığından elde edilen gelirleri ifade eder.
İlgili madde hükmünde, prensip olarak temettü gelirinin esas itibariyle temettü gelirini elde edenin mukimi olduğu Akit devlette vergilendirilmesi öngörülmüştür. Bununla birlikte, sözkonusu temettüler, temettüyü ödeyen şirketin mukim olduğu Akit devlette de vergilendirilebilir. Ancak temettünün gerçek lehdarı diğer akit devletin mukimi ise, bu şekilde alınacak vergi temettünün gayrisafi tutarının yüzde 15’ini aşmayacaktır. Bu düzenleme, içinden temettü ödemesi yapılan kazançlar yönünden şirketin vergilendirilmesini etkilemeyecektir.
Ayrıca, getirilen düzenleme ile işyeri kazancının ticari kazanç olarak vergilendirilmesinden sonra, kalan kazanç üzerinden bu madde uyarınca bir vergilendirmeye gidilebilmektedir.
Temettünün gerçek lehdarının, temettüyü ödeyen şirketin mukim olduğu Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunması veya sabit bir yer vasıtasıyla serbest meslek faaliyetinde bulunması ve söz konusu temettü elde ediş olayı ile bu işyeri veya sabit yer arasında etkin bir bağ bulunması halinde, sözkonusu temettüler bu madde çerçevesinde vergilendirilmeyecektir. Duruma göre, ticari kazanç veya serbest meslek faaliyetlerine ilişkin hükümler uygulanacaktır.
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nın bir diğer konusu da “Faizler”dir. Faiz, ipotek garantisine bağlı olsun ya da olmasın veya borçlunun kazancına katılma hakkını tanısın tanımasın, her nevi alacaktan doğan gelirleri ve özellikle kamu menkul kıymetleri tahvil veya borç senetlerinden elde edilen gelirlerin yanı sıra, gelirin elde edildiği Devletin vergi mevzuatına göre ikrazat geliri sayılan diğer bütün gelirleri ifade eder.
Prensip olarak; faizi vergilendirme hakkı lehdarın mukim olduğu Akit Devlete aittir. Faizin gerçek lehdarı, diğer Akit Devletin bir mukimi ise, faizin doğduğu devlete gayrisafi faiz tutarı üzerinden azami %10 vergi alma hakkı tanınacaktır. Bununla birlikte; Yunanistan Cumhuriyeti’nde doğan ve Türkiye Cumhuriyeti’ne veya TC Merkez Bankası’na ödenen faizler Yunan vergisinden, Türkiye Cumhuriyeti’nde doğan ve Yunanistan Cumhuriyeti’ne veya Yunanistan Merkez Bankası’na ödenen faizler Türk vergisinden muaf tutulacaktır.
Maddede, diğer Akit Devlette bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunulması veya sabit bir yer vasıtasıyla serbest meslek faaliyetinde bulunulması ve faizin ödendiği alacak ile işyeri veya sabit yer arasında etkin bir bağ bulunması halinde sözkonusu faizin bu madde çerçevesinde değil, ticari kazanca veya serbest meslek faaliyetine ilişkin hükümler çerçevesinde vergilendirilmesi öngörülmüştür. Ayrıca faiz gelirlerinin hangi durumlarda bir akit devlette elde edilmiş sayılacağına ilişkin de, faizi ödeyenin mukim bulunduğu Akit Devlet esas alınmıştır.
Gayrimaddi Hak bedelleri, Anlaşma’nın konusunu oluşturan diğer bir başlıktır. Anlaşma’da tanımlandığı üzere gayrimaddi hak bedeli; sinema filmleri ile radyo ve televizyon kayıtları dahil olmak üzere edebi sanatsal veya bilimsel her nevi telif hakkının, her nevi patentin, alameti farikanın, desen veya modelin, planın, gizli formül veya üretim yönteminin kullanımı veya kullanım hakkı veya sınai, ticari veya bilimsel tecrübeye dayalı bilgi birikimi için veya sınai, ticari veya bilimsel teçhizatın kullanımı veya kullanım hakkı karşılığında yapılan her türlü ödemeleri kapsar.
Prensip olarak, gayrimaddi hak bedellerinden doğan vergileme hakkı ödeme yapılan kişinin mukim olduğu Devlete aittir. Bununla beraber, gayrimaddi hak bedellerinin elde edildiği devlete de vergi alma hakkı tanınmaktadır. Buna göre, kaynak Devlette yapılacak vergileme gayrimaddi hak bedellerinin gayrisafi tutarının %10’unun aşamayacaktır. Anlaşma ile muvazaalı durumlarda vergilendirmeye ilişkin özel hükümler de düzenlenmiştir.
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nın bir diğer konusu da “Sermaye Değer Artış Kazançlarının” vergilendirilmesidir. Anlaşma uyarınca, gayrimenkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan kazançlar bu varlıkların bulunduğu Akit devlette, bir işyerinin aktifine dahil olan veya serbest meslek faaliyetinin icrasında kullanılan sabit yere ait menkul varlıkların bu işyeri veya sabit yerin elden çıkarılmasından doğan kazançlar işyerinin veya sabit yerin bulunduğu Akit devlette, uluslararası trafikte işletilen gemi, uçak veya kara nakil vasıtaları ile bunların işletilmesine tahsis edilen menkul varlıkların satışından doğan kazançlar ise gemi, uçak veya kara nakil vasıtalarının işletilmesinden doğan kazançların vergilendirildiği akit devlette vergilendirilecektir.
Bağımsız olarak yürütülen bilimsel, edebi, sanatsal, eğitici veya öğretici faaliyetler ve doktor, avukat, mühendis, mimar, diş doktoru ve muhasebecilerin bağımsız faaliyetlerini kapsayan “Serbest Meslek faaliyetleri” kural olarak, mukim bulunan Akit devlette vergilendirilir. Ancak bu kişinin diğer bir devlette bulunan sabit bir yeri kullanarak icra ettiği serbest meslek faaliyetlerinden veya bu diğer Devlette ilgili mali yıl içinde başlayan veya biten herhangi bir oniki aylık dönemde bir veya biraç seferde 183 günü aşan faaliyet icrasından elde ettiği gelirlerin sözkonusu sabit yere atfedilen miktarla ya da bu Devlette bulunulan süre içinde icra edilen faaliyetle sınırlı olmak üzere bu diğer devlette vergilendirilebileceği düzenlenmiştir.
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması “Bağımlı Faaliyetler” adı altında bir akit devlet mukiminin bir hizmet dolayısıyla elde ettiği ücret, maaş ve diğer benzeri gelirleri saymaktadır. Prensip olarak, hizmet diğer akit devlette ifa edilmedikçe yalnızca bu devlette vergilendirilecek ancak diğer devlette ifa edilirse, buradan elde edilen sözkonusu gelir bu diğer Devlette vergilendirilecektir. Bağımlı faaliyetler düzenlenirken, müdürlere, emeklilere, kamu hizmeti verenlere, öğretmen ve öğrencilere ilişkin hükümler Anlaşma’da ayrıca ele alınmıştır.
Bağımlı faaliyetlerden ayrı düzenlenen ilk başlık “Müdürlere yapılan ödemeler”dir. Buna göre, bir akit devlet mukiminin diğer bir akit devlet mukimi olan bir şirketin yönetim kurulu üyesi olması dolayısıyla elde ettiği ücret ve benzeri ödemeler bu diğer devlette vergilendirilebilir.
“Sanatçı ve sporcular”ın elde edeceği gelirler üzerinden vergilendirme yetkisi de, Anlaşma’da ayrı bir madde halinde düzenlenmiştir. Buna göre; kural olarak, sanatçı ve sporcuların faaliyetlerini icra ettiği akit devlette vergilendirilmesi esastır. Ancak aktivitelerin, diğer akit devletin fonları kaynak olmak üzere gerçekleştirilmesi halinde sanatçı veya sporcunun ikamet ettiği akit devlette vergilendirme yapılacaktır.
Bir akit devlet mukimine geçmiş çalışmalarının karşılığında ödenen “Emekli Maaşları” ve benzeri ödemeler ile düzenli ödemeler, bunları elde edenin mukim olduğu devlette vergilendirilecektir. Anlaşma uyarınca, düzenli ödeme, para ve parayla ölçülebilir bir menfaatin ömür boyu veya belirli ya da belirlenebilir bir süre, belirli zamanlarda düzenli olarak, tam ve yeterli ödemede bulunma yükümlülüğüdür.
“Kamu Hizmeti”nden kaynaklanan ve emekli maaşı dışında kalan ücret maaş ve diğer benzeri ödemeler yalnızca ödemeyi yapan devlette vergilendirilecektir. Ancak hizmet, diğer devlette ifa edildiğinde ve gelir elde eden bu devletin bir mukimi olduğunda bu kişinin aynı zamanda bu devletin vatandaşı olması veya yalnızca hizmet sunmak için bu devletin mukimi durumuna geçmemiş olması şartıyla elde edilen gelirler bu diğer devlette vergilendirilebilecektir.
Bir akit devlette oluşturulan fonlar üzerinden ödenen emekli maaşları ancak bu akit devlette vergilendirilebilecektir. Bu kuralın istisnası ise, gerçek kişinin diğer akit devlet mukimi ve vatandaşı olması halinde, vergilendirme yetkisi bu diğer akit devlete geçecektir.
Anlaşmada ayrıca Kamu İktisadi Kuruluşlarında çalışanlar açısından, Kamu hizmetine ilişkin hükümlerin değil, bağımlı faaliyetler, Müdürlere yapılan ödemeler, sanatçı ve sporcular ile emekli maaşlarına ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
“Öğretmen ve öğrenciler”in elde ettiklerin gelirlerin vergilendirme yetkisi ise şu şekilde bir düzenlemeye tabi tutulmuştur; öğrenci ve stajyerler bulundukları ülke dışından yapılan fon ödemeleri dolayısıyla, bu ödemelerin mukim oldukları ülkede vergilendirilmesi halinde, öğrenim gördükleri akit devlette vergiye tabi tutulmayacaklardır. Benzer şekilde, öğretmenlerin de iki yılı aşmayan bir süre içinde, diğer devlette yapmış olduğu öğretim ve araştırma karşılığında elde ettikleri gelirlerin bu devlette vergiden istisna edileceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca, öğrenci ve stajyerlerin öğrenim ve formasyonlarıyla ilgili uygulama deneyimi kazanmak üzere diğer akit devlette 183 günü aşmayan hizmet ifaları karşılığında elde ettikleri ödemeler bu diğer devlette vergiden istisna edilir.
Anlaşma uyarınca, yukarıda yer verilen gelir unsurlarının dışında kalan gelirler ise, “Diğer Gelirler” olarak ele alınmakta ve kural olarak, bu gelirlerin doğduğu devlette vergilendirilmesi öngörülmektedir.
Bir kişinin taraf devletlerden herhangi birinin veya her ikisinin işlemlerinin, kendisi açısından Anlaşma hükümlerine uygun olmayan sonuçlar yarattığı veya yaratacağı kanaatine varması halinde, akit devletlerin iç mevzuatlarıyla bağlı kalmaksızın, mukimi olduğu akit devletin yetkili makamına müracaatta bulunabilecektir. Ancak kişi eğer, diğer akit ülkede, o ülke vatandaşlarının sahip olduğu koşullardan farklı koşullara maruz kalma gerekçesiyle müracaatta bulunacak ise, bu müracaatı vatandaşı olduğu akit devlette yapabilir. Ancak bu müracaatın, Anlaşmaya aykırı vergilemenin bildirimini takip eden 3 yıl içinde yapılması gerekmektedir. Akit devletler, Anlaşmanın yorum ve uygulamasından doğan sorunları karşılıklı anlaşma usulü ile çözeceklerdir.
III. Sonuç
Yukarıda hükümlerini incelemiş olduğumuz ve herhangi bir akit devlet tarafından feshedilinceye kadar yürürlükte kalacak olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nın amacı, bir akit devlet mukiminin bu anlaşma hükümlerine uygun olarak diğer akit devlette vergilendirilebilen bir gelir elde etmesi durumunda ilk bahsedilen devletin bu kişinin gelirine isabet eden vergiden diğer devlette gelir üzerinden ödediği vergiye eşit bir tutarın mahsup edilmesidir. Bununla birlikte sözkonusu mahsup, diğer devlette vergilendirilebilen gelir için mahsuptan önce hesaplanan gelir üzerinden alınan vergi miktarını aşmamalıdır.
Yine Anlaşma uyarınca, Anlaşmaya taraf akit devlet vatandaşı veya teşebbüsünün diğer akit devlette o devletin aynı koşullara sahip vatandaşına veya teşebbüsüne kıyasla daha değişik veya daha ağır bir vergilemeye ve buna bağlı mükellefiyetlere tabi tutulmaması da amaçlanmıştır.
Böylece, ülkeler arasında ticaretin gelişmesi ve bireylerle birlikte ülkelerin ekonomik kalkınmasına fayda sağlanması mümkün olacaktır.
Dostları ilə paylaş: |