TüRKİYE'Nİn katilim yöNÜnde ilerlemesi Üzerine 2001 DÜzenli raporu



Yüklə 131,72 Kb.
səhifə4/4
tarix12.01.2019
ölçüsü131,72 Kb.
#95916
1   2   3   4

Şırnak bölgesinde, 12 köy inşa edilmiş olup, 4 yatılı okul ve 19 ilkokul yapılması öngörülmektedir. Ancak, yerinden olmuş geri dönen köylüler, genel olarak "merkez köyler" adıyla bilinen yeni köyler inşa etme politikasının, tam olarak ilgili insanların yararına olup olmadığını sorguluyorlar.

Hükümet, bölgede 10 özel banka şubesinin açılmış olduğunu ve altyapı projelerinin %14 oranında arttığını belirtmektedir.

* * * * *

Ankara'da ve Stockholm'de siyasi direktörlerin Troyka toplantılarıyla, Brüksel'de siyasi direktörlerin iki toplantısıyla ve 26 Haziran 2001 tarihinde Lüksemburg'da AT-Türkiye Ortaklık Konseyi çerçevesinde siyasi diyalog ile, Fransa, İsveç ve Belçika dönem başkanlıkları altında, güçlendirilmiş siyasi diyalog devam etti.

Helsinki AB Konseyi sonuçlarında, Türkiye ile güçlendirilmiş siyasal diyaloğun, özellikle insan hakları konuları, Kıbrıs sorunu ve sürmekte olan sınır anlaşmazlıklarını çözmeye yönelik çabalar üzerinde odaklanacağı belirtilmektedir. İnsan haklarıyla ilgili gelişmeler, bu raporun önceki bölümünde anlatılmıştır.

1.3. Kıbrıs

Birleşmiş Milletler'in himayesi altında Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması ihtimalleri, Kıbrıs üzerine Düzenli Rapor'ta tartışılmaktadır. Bu bölüm, yukarıda "AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler" başlığı altında atıf yapıldığı üzere, Kıbrıs konusunun, Türkiye ile güçlendirilmiş siyasi diyalog bağlamında tartışılmasına ayrılmıştır.

Katılım Ortaklığı belgesinde şöyle denilmektedir: "Helsinki sonuçlarına uygun olarak, siyasi diyalog bağlamında, Helsinki sonuçlarının 9 (a) maddesinde belirtildiği gibi, Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulma sürecini başarıyla sonuçlandırmaya yönelik BM Genel Sekreteri'nin çabalarına güçlü destek verilmesi."

Güçlendirilmiş siyasi diyalog çerçevesinde ve Türkiye ile Haziran 2001'de yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında, Türk temsilciler, Genel Sekreter'in çabalarına destek ifade ettiler. Fakat, AB temsilcileri, bu destek ifadelerini Kıbrıs probleminin çözülmesini kolaylaştıracak somut eylemlerin izlememiş olmasından dolayı hayal kırıklığı içinde olduklarını belirttiler. Özellikle, Kıbrıs Türk toplumunun lideri Bay Denktaş'ın BM himayesi altında yürütülen dolaylı görüşmelerden çekilme ve BM Genel Sekreteri'nin Eylül 2001'de New York'ta yapılacak görüşmelere davetini geri çevirme kararına Ankara'nın verdiği destekten duyulan hayal kırıklığı ifade edildi.

Güçlendirilmiş siyasi diyalog çerçevesinde, AB temsilcileri, Kıbrıs ile katılım müzakerelerinin sonuçlanması öncesinde bir çözüme varılması için fırsat penceresinden yararlanmaya Kıbrıs Türk liderini teşvik etmesini Türkiye'den istediler. Böylece, bir siyasal çözüm temelinde, Kıbrıslı Türkler AB üyelik müzakerelerine katılabilirler ve tarafların çıkarlarını yansıtan böyle bir uzlaşmanın sonuçları AB'ye katılım düzenlemelerine yansıtılabilir.

Bu amaç göz önünde tutularak, AB temsilcileri, Türkiye'yi, ilave önkoşullar olmaksızın BM sürecinin yeniden başlatılmasına pratik destek vermeye davet ettiler.

1.4. Sınır anlaşmazlıklarının barışçıl çözümleri

Türkiye ve Yunanistan arasındaki iki taraflı ilişkiler düzelmeye devam etmiştir. Bu olumlu gelişmelere, iki ülkenin dışişleri bakanları ve onların kurdukları işbirliği çerçevesi öncülük etmiştir.

Her bir tarafın Ege'deki askerî tatbikatlar konusunda diğer tarafa bilgi vermesi, kara mayınlarının sökülmesi, dışişleri bakanlıkları arasında doğrudan bir telefon hattının kurulması ve askerî tatbikatlara ilişkin programların değişilmesi gibi bir takım güven arttırıcı tedbirler kabul edilmiştir.

Haziran 2001'de, bir grup güven arttırıcı tedbir daha kararlaştırıldı. Bu olumlu gelişmeler, Helsinki AB Konseyi sonuçlarına ve Türkiye ile Katılım Ortaklığı belgesine uygun olarak, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların barışçıl yoldan çözülmesinde ilerlemeye elverişli bir iklim yaratmalıdır.

1.5. Genel değerlendirme

3 Ekim 2001 tarihinde Türk Parlamentosu tarafından kabul edilen anayasa değişiklikleri, insan hakları ve temel özgürlükler alanındaki güvencelerin güçlendirilmesi ve ölüm cezasının sınırlanması yönünde önemli bir adımdır. Söz konusu değişiklikler, ifade ve düşünceyi yayma özgürlüğü, basın özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel özgürlüklerin sınırlanması gerekçelerini daraltmaktadır. Şimdi dikkatler, bu önemli değişimlerin etkili biçimde uygulanması üzerinde toplanmıştır. Türk Hükümeti, özellikle ifade ve düşünce özgürlüğü ile ilgili olarak, bazı anayasa değişikliklerini uygulamaya yönelik yeni mevzuat tasarılarından oluşan bir pakete son şeklini vermektedir. Bu paket, Katılım Ortaklığı önceliklerinin yerine getirilmesi yönünde ilerlemeyi kolaylaştıracaktır.

Bu değişikliklere rağmen, temel özgürlüklerin kullanılması üzerinde bazı kısıtlamalar sürmektedir. Temel özgürlüklerin kullanılmasında gerçek bir iyileşmeden Türkiye'deki bireylerin ne ölçüde yararlanacakları, uygulayıcı mevzuatın ayrıntılarına ve yasanın pratikteki uygulamasına bağlı olacaktır. Genel bir ölçülülük ilkesinin kabul edilmiş olması ve reformun belirtilen genel amacının insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygıyı etkili biçimde önplana çıkarmak olması umut vericidir.

Ölüm cezasına ilişkin moratoryum sürdürülmüştür. Anayasa'nın değiştirilen 38inci maddesi, ölüm cezasını, terörizm suçlarıyla ve savaş zamanıyla veya yakın savaş tehlikesi durumlarıyla sınırlamaktadır. Terörizm suçlarına ait istisna, (herhangi bir çekinceye izin vermeyen) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) ilişik 6 sayılı Protokol ile uyumlu değildir. Savaş suçlarıyla ilgili istisna ise, Protokol kapsamında caizdir. Değiştirilen bu maddeyi yürürlüğe koymak için Ceza Kanunu'nda değişiklik yapılması gerekecektir. Bu yapıldığında, Türkiye'nin AİHS'ye ilişik 6 sayılı Protokol'ü imza etmek ve onaylamak konumunda olup olmadığını değerlendirmek mümkün olacaktır.

Ekonomik, toplumsal ve kültürel haklara ilişkin reformlar, bir takım olumlu unsurlar içermektedir. Kanunla yasaklanan dillerin kullanılmasına karşı 26ncı ve 28inci maddelerde yer alan hükümler kaldırılmıştır. Bu husus, Türkçe'den başka dillerin kullanılmasının yolunu açabilir ve olumlu bir gelişmedir. Türk makamlarının da kabul etmiş oldukları gibi, bu anayasal reformu hayata geçirmek için, mevcut kısıtlayıcı mevzuat ve uygulamaların değiştirilmesi gerekecektir. Etnik kökenlerinden bağımsız olarak, bütün Türkler için kültürel hakların gerçekten kullanılması alanında iyileşme olmamıştır.

Önemli bazı cezaevi reformları kabul edilmiştir. Türkiye, bu reformların tam olarak uygulamaya konulmasını sağlamaya teşvik edilmektedir. Cezaevi protestolarını kırmakta orantısız güç kullanılması, üzüntü vericidir. Açlık grevleri nedeniyle can kayıplarının devam etmesi, insanî açıdan kabul edilemez. İlgili kişilerin politik güdüleri ne olursa olsun, yeni ölümleri önlemek için çabalar arttırılmalıdır. Bu konularda serbest tartışmaya izin verilmelidir.

Adlî sistem reformu başlamıştır. Yargının bağımsızlığı, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin ve askerî mahkemelerin yetkileri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyulması konularında endişeler devam etmektedir.

Güvenlik görevlilerini ve adalet personelini insan haklarıyla ilgili konularda bilinçlendirmek için bazı girişimler başlatılmıştır, fakat bunların pratik etkisini değerlendirmek için henüz çok erkendir.

Türkiye'nin kamu işlerinde saydamlığı arttırmaya yönelik bir takım girişimlere rağmen, yolsuzluk ciddî bir sorun olmaya devam etmektedir. Son zamanlarda, yolsuzluk ve karapara aklama konularında önemli bazı Avrupa Konseyi sözleşmelerinin imza edilmesi, olumlu bir gelişmedir.

Bölgesel dengesizlikleri azaltmak ve bütün yurttaşlar için ekonomik, toplumsal ve kültürel fırsatları arttırmak amacıyla Güney Doğu'daki ekonomik durumu iyileştirmek için ilave tedbirler alınması gerekir. Ülkenin bu bölgesindeki dört ilde olağanüstü durum hâlâ devam etmektedir.

Türkiye'de bir demokratik sistemin temel özellikleri mevcuttur, fakat ordu üzerinde sivil kontrol gibi bazı temel konuların etkili şekilde çözüme bağlanması gereklidir.

Bir dizi anayasal, yasal ve yönetimsel değişikliğe rağmen, Türkiye'de bireyler açısından fiilî insan hakları durumu düzeltilmeye muhtaçtır.

Türkiye, bazı alanlarda ilerleme kaydetmeye başlamış olsa da, henüz Kopenhag siyasal kriterlerini yerine getirmiş değildir ve, dolayısıyla, ülkenin her yerinde, bütün yurttaşlar için, insan haklarının ve temel özgürlüklerin kanunda ve pratikte tam olarak korunmasını sağlamak üzere reform sürecini yoğunlaştırmaya ve hızlandırmaya teşvik edilmektedir.

İnsan hakları, Kıbrıs ve sınır anlaşmazlıklarının barışçıl yoldan çözülmesi gibi, Katılım Ortaklığı'nın öncelikleri arasında bulunan önemli konularda daha fazla gelişme sağlamak üzere, güçlendirilmiş siyasi diyalog daha geniş ölçüde kullanılmalıdır.

Bay Denktaş'ın BM dolaylı görüşmelerinden çekilme ve BM Genel Sekreteri'nin New York'ta yapılacak görüşmelere davetini geri çevirme kararına Ankara'nın verdiği destek dikkate alındığında, BMGS'nin Kıbrıs problemine kapsamlı bir çözüm bulma çabaları için siyasal diyalogda Türkiye tarafından ifade edilmiş olan desteği, şimdi, bir çözümü kolaylaştırmak için Türkiye'nin atacağı somut adımlar takip etmelidir.






  1. Avrupa Parlamentosu için raportör, Bay Lamassoure.

  2. "Bu ilkeler, Aralık 2000'de Nice AB Konseyi toplantısında ilan edilen Avrupa Birliği Temel Haklar Belgesi'nde vurgulanmıştır."

  3. Türkiye'ye karşı Sadak ve diğerleri, 17 Temmuz 2001.

  4. Madde 13'ün yeni metni: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." Madde 14'ün yeni metni: "Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerin hiçbiri, Devlet'in ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasa'da belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir."

  5. Kıbrıs'a karşı Türkiye, No. 25781/94.

  6. Bilgin'e karşı Türkiye, No. 25659/94.

  7. Yusuf Çelebi'ye karşı Türkiye, No. 19667/92, ve bunu müteakip aynı ihlal ile ilgili 33 karar.

  8. Basın Kanunu'nun 30. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle, Adalet Bakanlığı tarafından raporu yayımlayan "Radikal" aleyhine açılan bir ceza davası, beraat ile sonuçlandı.

  9. Maddeye, bu hakkın kısıtlanması için özel gerekçeler ilave edilmiştir: "Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması."

  10. Madde 68'in altıncı fıkrasının yeni şekli: "Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir."

  11. Refah Partisi, Erbakan, Kazan ve Tekdal'a karşı Türkiye, No. 41340/98.

  12. Resmî Gazete, 13 Temmuz 2001.

  13. Bkz. "Genişlemeyi başarıya ulaştırmak: Strateji Belgesi ve aday ülkelerden her birinin katılım yönündeki ilerlemesi üzerine Avrupa Komisyonu'nun Raporu", COM (2001) 700.

www.avrupahareketi2002.org
Yüklə 131,72 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin