Ünden bugüN


Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 75; Öz, İstanbul Camileri, I, 79. ESRA GÜZEL ERDOĞAN KADI MESCİDİ



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə522/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   518   519   520   521   522   523   524   525   ...   877
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 75; Öz, İstanbul Camileri, I, 79.

ESRA GÜZEL ERDOĞAN



KADI MESCİDİ

Taksim, Gümüşsüyü Mahallesi, Selime Hatun Camii Sokağı ile Ayaspaşa Camii Soka-ğı'nın arasında kalır. "Kutup İbrahim Efendi Mescidi", "Ayaspaşa Mescidi" veya "Selime Hatun Camii" olarak da tanınır. 17. yy'a ait yapının banisi, İstanbul Kadısı İbrahim Efendi'dir. 1933 te kadro harici bırakılarak, minaresi yıktırdmış, daha sonra yeniden ibadete açılmıştır.

Yapıya giriş, bir merdivenden sonra, yuvarlak kemerli bir kapıdan sağlanır. Kemerin ortasında çıkıntılı bir kilit taşı yer almaktadır. Kapı iki kademeli olup üzerinde kitabesi vardır. Son cemaat yeri, yamuk planlı olup, sağdaki merdivenlerle

yukarı kadınlar mahfiline çıkılır. Yapının haliminde doğu ve batı cepheleri simetrik olup, eşit aralıklarla açılmış yuvarlak kemerli üç pencere, bunların üstünde de aynı özelliği gösteren daha ufak pencereler vardır. Kuzey duvarındaki girişin sol tarafına, yapıdaki diğer pencerelerle aynı ö-zellikte bir tane pencere açılmıştır. Güney duvarının ortasında ise yarım yuvarlak niş şeklinde mihrap, mihrabın sağında ve solunda birer tane ufak dikdörtgen çerçeve bulunur. Güneydoğu köşesinde yer alan vaaz kürsüsü ile minber ahşaptır. Paravanla ikiye ayrılmış olan kadınlar mahfili ikisi kuzeyde, ikisi de doğuda yer alan pencere ile aydınlanmakta, batısında ise minareye çıkış kapısı yer almaktadır. Yapının geçirdiği onarımlar sırasında kadınlar mahfiline ve son cemaat yerine ekleme yapılmış olduğu bellidir. Çünkü kadınlar mahfilinin kuzeyinde kalan aynı özellikteki pencere, bugün dolap olarak kullanılmaktadır. Ayrıca ana mekândaki pencere altlarına gelen süslemeler buradaki-lerle aynı özelliği göstermemektedir. Orijinal kadınlar mahfilinde iki ahşap direkle, üç açıklık sağlanmıştır.

Harimin duvarları dikdörtgenlere ayrılmış ve kalem işi süslemelerle bezenmiştir. Güney duvarı dokuz tane dikdörtgene ayrılmış olup, ortadakinde mihrap bulunur. Doğu ve batı cepheleri altı dörtgene ayrılmıştır. Dörtgenlerin köşelerine mavi, sarı, kahverengi, yeşil renklerinde kalem işi bezeme grupları yerleştirilmiştir. Harimin tavanı ve orijinal kadınlar mahfilinin tavanı ahşap olup, ortada bitkisel süslemeli bir göbek bulunur. Etrafını bir ayet kuşağı çevreler. Daha sonra iç içe geçmiş daireler yer alır. Bunların da etrafı dikdörtgen olup, köşelerinde daireler vardır. Ayrıca duvarların pencere altına kadar gelen kesimi taş görünümünde boyama ile kaplanmıştır.

Yapının altı kesme taş, üzeri ise tuğladır. Dıştan iki kat görünümlü olup, cepheleri ortadan ikiye ayıran bir silme vardır. Pencerelerin etrafı sınırlandırılmış ve ortalarına da çıkıntılı kilit taşları konmuştur. Minare yivli gövdeli ve tek şerefelidir. Yapının dıştan güney cephesinde mihrap, yarım yuvarlak şeklinde dışarı taşkın olarak yapılmıştır. Bu cephede yapıyı ikiye ayıran silme yoktur. Mihrabın önünde u-fak bir bahçe olup, burada şadırvan bulunur. Yapının alt katı meşruta olarak kullanılmaktadır.



Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 84; Raif, Mir'at, 373; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 40-41, no. 164; Öz, istanbul Camileri, II, 34; ISTA, III, 1487.

N. ESRA DİŞÖREN



KADIKÖY

Kadıköy İlçesi'nin(->) tarihsel çekirdeğini meydana getiren, bugün de merkezi durumunda olan semt.

Marmara sahilleri boyunca Haydarpaşa'dan Bostancı'ya dek kuzeybatı-güney-doğu doğrultusunda oldukça uzun bir sahil şeridine sahip olan Kadıköy'de kıyı şeridi ve buna paralel uzanan ana ulaşım

Selime Hatun Camii olarak da bilinen

Kadı Mescidi.

Nurdan Sözgen/Onyx, 1994.

güzergâhlarının yerleşme yapısını belirlediği, daha geride yer alan Ankara Yolu' nün (eski E-5) ise yerleşmeyi bir anlamda sınırladığı söylenebilir. Her ne kadar Ankara Yolu'nun kuzeyinde yer alan Kü-çükbakkalköy, İçerenköy gibi yerleşmeler günümüzde gerek idari, gerekse ekonomik anlamda Kadıköy İlçesi'nin bir parçasını oluşturuyorlarsa da Kadıköy geniş anlamda kuzeyde Ankara Yolu'na, güneyde Marmara Denizi'ne kadar kıyıda ise Haydarpaşa Koyu ile Bostancı arasında kalan bir alan içinde düşünülebilir. Kadıköy'deki yerleşmenin başlangıcını oluşturan tarihsel çekirdek, Haydarpaşa Koyu çevresi ile Moda Burnu'nun oluşturduğu alanda yer almaktadır. İlçeye adını veren yerleşme merkezi ve asıl Kadıköy semti kabaca kuzey ve kuzeydoğuda demiryolu, doğuda Kurbağalıdere (Kuşdili Deresi) ve Kalamış Koyu, batıda ise Marmara Denizi ve Haydarpaşa Koyu'nun sınırladığı bir alan olarak düşünülmelidir. Bugün bu alan Kadıköy Çarşısı, Yeldeğir-meni ve Moda gibi tarihi yerleşme alanlarını da içeren Rasim Paşa, Osman Ağa ve Cafer Ağa mahallelerinden oluşmaktadır. Günümüzde bütünüyle kentsel alan içinde kalan ve yapılaşmış bulunan Kadıköy, Bostancı'ya kadar uzanan semt ve mahalleleri ile ancak 19. yy'da sürekli iskân sahası haline gelip kentle bütünleştiğinden, İstanbul'un diğer tarihi semtlerine nazaran şehir tarihi içinde oldukça genç bir yerleşme olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte geçmişi İstanbul'dan çok daha eskilere uzanmaktadır.

İstanbul çevresinin paleolitik çağın ardından iskân edildiği sanılmakla birlikte, bilmen en eski bulguların buzul çağlarında ortaya çıkan paleolojik devrin çeşitli evrelerine ait olduğu görülür. Karadeniz ve Marmara çevresinde son buzul çağı ile MÖ 6000 arasına ait oldukça yoğun iskân izlerine rastlanmasına karşın Boğaziçi çevresinde herhangi bir iz görülmemesini, bu dönemde deniz yüzeyi ve topografyanın bugünkünden farklı olmasıyla açıklamak mümkündür.

İstanbul ve çevresinin günümüzdeki doğal görünümü ve kıyı çizgisi MÖ 5500 yıllarında tamamlanmıştır. Bu dönemde İstanbul çevresindeki vadi ağızlarında koylar meydana geldiği gibi Kurbağahde-re'nin(-») ağzından da Kalamış Koyu oluşmuştur. MÖ 3000 yıllarında ise deniz yüzeyi bugünkünden 3 ila 5 m daha yükseğe ulaşır.

MÖ 5000-3000 arasında İstanbul çevresinde ilk insan yerleşmelerinin ortaya çıktığı söylenebilir. Anadolu yakasında yontma taş devrine ait ilk el baltaları İçerenköy'de bulunmuştur. Yine Pendik'te denize bakan bir tarlada 1940'ta kalkerden bir el baltası, 1959-1962 arasında yine Pendik'te bir açık hava konak yeri olduğu sanılan yontma taş aletler saptanmıştır. Aynı dönemlere tarihlenebilecek diğer buluntu yerlerine Ümraniye ve Dudullu çevresinde de rastlanmıştır. Burada açık hava konak yerleri olduğu anlaşılan 13 buluntu yeri tespit edilmiş ve bu alanlarda çoğunlukla çakmaktaşı ve kuvarsitten aletler bulunmuştur. Yine Dudullu'nun 250 m kadar batısında İstanbul'un ilk üretimciliğe geçiş evresini yansıtabilecek en eski "akeramik köy" yerleşmelerinden biri saptanmıştır.

Anadolu yakasında ve belki tüm istanbul çevresinde tarih öncesine ait en önemli yerleşme alam Fikirtepe kültürüdür(->). Kapalı bir havza özelliğine sahip Marmara ve Karadeniz'in Akdeniz ile birleşerek, tatlı sularının önce acılaşması sonra da tuzlulaşması dönemine ait olan Fikirtepe yerleşmesi, bu ekolojik değişimden büyük ölçüde etkilenmiş olmalıdır. Zira burada azman tatlı su ve acı su balıkları ile az miktarda tuzlu su balığına rastlanmıştır. Bu dönemde kıyı çizgisinin de bugünkünden çok daha geride olduğu, denizin Fikirtepe önlerine kadar uzandığı sanılmaktadır. Fikirtepe İstanbul'un bilinen en eski çanak çömlekçi neolitik kültürüdür. Tek bir kültür evresine rastlanması tarih-lendirmeye kesinlik kazandıramamıştır. Fikirtepe kültürü muhtemelen L Troya öncesine ve MÖ 4000'den 3000'e geçiş devresine ait olmalıdır.

MÖ 1000 yılları civarında Fenikeliler tarafından Fikirtepe'de çeşitli kaynaklarda Harhadon adıyla anılan bir ticaret kolonisi oluşturulduğu bilinmektedir. Bu dönemde Kuşdili Deresi bir haliç şeklindedir ve kıyı çizgisi de bugüne göre hâlâ çok içeride, Fikirtepe-Hasanpaşa arasında olmalıdır. Daha sonra bu ilk yerleşmenin karşısında Moda Burnu ile Yoğurtçu arasında Halkedon (Bakır Ülkesi) adıyla ikinci bir yerleşme daha oluşur. Kimi kaynaklar Halkedon'un Harhadon'un devamı niteliğinde bir Fenike yerleşmesi olduğunu belirtirken, bazı kaynaklar da buranın bir Grek kolonisi olarak kurulduğunu ifade etmektedirler. Halkedon deniz kıyısında ve dönemin önemli bir suyolu üzerinde kurulmuş olmasına karşın tarımsal karakteri ağır basan bir yerleşme olmalıdır. MÖ 680'de Trakya üzerinden gelen koloniza-törlerin yerleştiği Halkedon bu tarihten sonra büyüyerek Moda Burnu'na yayılır. Halkedon kısa sürede Kocaeli Yarımada-


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   518   519   520   521   522   523   524   525   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin