Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə524/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   520   521   522   523   524   525   526   527   ...   877
Bizans Dönemi

Roma hâkimiyeti, Bizantion'un, çevresindeki diğer yerleşmelere nazaran önemini iyice artırdığı bir süreci de başlatır. Bizantion'un imparator Septimius Severus ile Constantinus tarafından MS 2. ve 4. yüzyıllarda büyük ölçüde yeniden imar ve inşa edilmelerine karşın Halkedon önemi gittikçe azalan bir yerleşme olarak varlığını sürdürür. Ancak imparatorluğun kuzey sınırlarında baskısını hissettiren barbar saldırılarından etkilenir ve MS 258'de Karadeniz'den gelen Got akınlarında yağmalanır. Bunu iskit akınları takip eder. Aynı yüzyıl içinde zaman zaman şiddetini artıran Hıristiyan kovuşturmalarından Halkedon da nasibini alır. Diocletianus'un Hı-ristiyanlara karşı giriştiği sert sindirme hareketleri sırasında sonradan adına imparator Constantinus tarafından bir kilise inşa edilecek olan Ayia Eufemia(->), 49 askerle birlikte Halkedon'da katledilir. Apol-lon Tapınağı'nın yerine yapılan ve adını taşıyan ilk kilise zaman içinde yıkılmış,

daha sonra 1830'da çarşı içinde aynı adı taşıyan ikinci bir kilise inşa edilmiştir (bak. Eufemia [Ayia] Kilisesi). MS 4. yy'in başında Halkedon Roma'daki iktidar mücadelelerine sahne olur. Constantinus ile Li-cinius arasındaki bu mücadelelere son noktayı koyacak nihai karşılaşma 17 Eylül 324'te Halkedon yakınlarında gerçekleşir ve Constantinus, Licinius'u Üsküdar ile Kadıköy arasında cereyan eden bir deniz ve kara savaşıyla yenilgiye uğratarak ertesi günü sezar olarak Bizantion'a girer.

Constantinus, Bizantion'un kaderini değiştiren stratejik bir kararla başkenti Ro-ma'dan Marmara kıyılarına taşır. Bir söylenceye göre Constantinus başkent olarak önce Bizantion'u değil, Halkedon'u seçer. Ancak şehrin imarı için inşaat faaliyetleri başlayacağı sırada iki kartal gelerek inşaat halatlarını işçilerin elinden kapıp Bizantion'a taşırlar. Böylece yeni başkentin Bizantion'da kurulmasına karar verilir. Bundan sonra Bizantion'un Konstantino-polis adıyla dünya şehri kariyeri başlarken Halkedon da yavaş yavaş bir çöküş sürecine girer, imparator Valens (hd 364-368) şehir surlarını yıktırarak taşlarıyla Bozdoğan Kemeri'ni(->) yaptırırken I. Theodosius da Halkedon'daki çeşitli tapınakları, taşlarını başkentteki kamu inşaatlarında kullanmak üzere yıkar. Arta kalan taşlardan bir kısmı da I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-1566) Süleymaniye ve Mihrimah Sultan (Edirnekapı ve Üsküdar) camilerinin yapımında kullanılır.

Halkedon 451'de piskoposluk merkezi olur ve burada aynı yıl Ayia Eufemia

Kilisesi'nde 4. Evrensel Konsil toplanır, ilk konsiller arasında en büyüğü ve en iyi belgelenmişi olan Halkedon Konsili'ne(-») 520 dolayında piskopos ve piskopos temsilcisi katılır. Genel olarak Hz İsa'nın insani ve tanrısal iki doğası olduğu yolundaki görüşlerin onaylandığı konsilden, bir anlamda en kârlı çıkan, yine Konstantino-polis olur. Papa Aziz Leon'un temsilcilerinin itirazlarına rağmen Konstantinopolis ve Kudüs patriklik olarak ilan edilir ve kendilerine özel yetkiler tanınır.

Halkedon bundan sonraki yüzyıllarda bir dizi kuşatma ve saldırılara maruz kalır. 608'de şehri kuşatan Sasaniler, 6l6'da şehri ele geçirerek yakıp yıkarlar. Şehir 668' de Emevi, 718'de ise Abbasi ordularınca kuşatılır. 1080'de kısa süre için Kutalmış oğlu Süleyman Şah tarafından Anadolu Selçuklu topraklarına katılan şehir 1097' de bu kez Geodefroi de Bouillon komutasındaki ilk Haçlıları görür. 1203'te de Bizans'a karşı Latin saldırısında Venedik Do-ju Enrico Dandolo kuvvetleri ve IV. Haçlı şövalyelerine üs görevi görür. 14. yy'dan başlayarak Halkedon çevresinin Osmanlı akınlarına sahne olduğu görülür. Mayıs 1331'de Orhan Gazi ile III. Andronikos a-rasında Maltepe yakınlarındaki savaşın ardından Osmanlı ilerlemesi hız kazanır. 1352-1353'te de Halkedon çevresi büyük ölçüde Osmanlı denetimine girer. Bu süre içinde Osmanlılar, Geyikli Baba'nın öğrencilerinden Gözcü Baba, Eren Baba, Kartal Baba, Sarı Gazi gibi savaşçı din adamları ve öğrencilerini başta Göztepe Merdi-venköy olmak üzere yörede kurdukları tekkelere yerleştirirler. Böylelikle askeri ilerlemeyi pekiştirecek toplumsal ve kültürel bir taban yaratma uğraşına da girerler. İstanbul'un fethi sonrası II. Mehmed (Fatih) Halkedon'u ilk istanbul kadısı Hızır

E-5 Karayolu

ve Haydarpaşa

ilave limanı

inşaat

halindeyken



Kadıköy ve

çevresi, 1955.



M. Rıfat Akbulut

koleksiyonu

Bey'e verir. Buna izafeten yerleşme adının da Kadıköy olarak değiştiği söylenir.

Bizans dönemi boyunca Konstantinopolis karşısında yavaş bir gerileme yaşayan Halkedon'un bu süreç içinde kentsel karakterini yitirerek küçüldüğü ve çevresiyle birlikte sayfiye ve tarımsal özellikleri öne çıkan mütevazı boyutlarda bir yerleşme, bir kasaba haline dönüştüğü söylenebilir.

Haydarpaşa'da Constantinus'a ait bir sarayın varlığı kesin değildir. Ancak ortaçağda Halkedon çevresinin Bizans imparatorları ve yöneticilerinin rağbet ettikleri seçkin bir sayfiye; kaliteli şarap, meyve ve sebzeleriyle ünlü; bağ, bahçe ve bostanlarla kaplı bir yer olduğu bilinmektedir. Özellikle Fenerbahçe(->) çevresi bu dönemde gözde bir sayfiye yeri olmuştur.

Fenerbahçe ile Moda arasında yer alan Kalamış Koyu'nun eski adı Eutropo'dur. Eutropo nüfuzlu birisiydi ve Arkadios döneminde (395-408), idam edilen bakan Ru-finos'un buradaki sarayını ele geçirmişti.

Daha ileriye doğru önemli bir yapı grubu da Caddebostan'da görülür. Burası muhtemelen Arkadios'un bakanlarından Ru-finos'un daha sonra imparator sarayına dönüştürülecek olan yazlık köşkünün bulunduğu yerdi ve buna izafeten Rufinian-de olarak adlandırılıyordu. Aziz Piyer ve Paul'e adanmış bir kilise, Aziz Hypace, Aziz Mihail ve bir Latin manastırı ile bir iskele, bu çevredeki önemli yapıları oluşturur. Semavi Eyice'nin ifadesine göre 1940' lı yıllarda Şaşkınbakkal'da denize doğru inen dik sokaklardan birinin deniz tarafında bir inşaat kazısı sırasında yapı temellerine rastlanır.

Daha doğuda yer alan Bostancı(->) ve Maltepe'ye(~») doğru olan sahalar da bu dönemde önemli yerlerden olmalıdır. Bos-

tancı, şehir valisinin, imparatoru Anadolu'daki seferlerden dönüşte karşıladığı yerdir ve 718'de Arap donanmasının sığındığı bir limana sahiptir. Daha ötede Maltepe'ye doğru olan saha, Kadıköy sınırlarının dışında olsa da Bizans döneminde Kadıköy'den itibaren tüm sahile yayılmış bulunan sayfiye yerleri ve yazlık saraylar, kilise ve manastırlar, bağ ve bahçelerden oluşan yerleşim bölgesinin bir parçası olduğundan anılmaya değer yerlerdir. Burada yer alan en önemli yapı, günümüze temelleri ulaşabilmiş olan Brias Sarayı(->) olmalıdır. 9. yy'da inşa edilmiş, Aziz Igna-tios'un adını taşıyan bir manastır ile yine bir liman, buradaki diğer dikkate değer yapılardır.

Tüm bu çevrenin merkezini oluşturan ortaçağ Halkedon'undan günümüze herhangi bir fiziksel iz ulaşabilmiş değildir. Haydarpaşa ve Kalamış koyları arasındaki tepelik burun üzerinde yer alan yerleşmenin surları, bugüne göre Altıyol, Sakızağacı, Mühürdar ve Söğütlüçeşme arasında yaklaşık 500-650 m uzunluğunda kabaca bir dikdörtgen oluşturacak şekilde uzanıyordu. Muhtemelen Altıyol civarında bir kapı vardı ve şehrin Kalamış Koyu'na bakan kesiminde de mezarlıklar yer alıyordu. Şehrin iki limanından -ki bir tanesi muhtemelen bugünkü Kadıköy Meydanı'nın yerinde, diğeri de Söğütlüçeşme civarındaydı- tiyatro, hipodrom, Constantinus Sarayı, Ayia Eufemia ve Ayios Yeoryios kiliseleri ile çeşitli yapılardan bugüne herhangi bir iz kalmamıştır. Ancak bu yüzyılın başlarında Altıyol civarı ile 1970'li yıllarda Osman Ağa Camii yakınlarında yapılan çeşitli inşaat kazılarında pişmiş toprak ve mermerden su künkleri ile sur duvarlarına ait oldukları tahmin edilen sur temelleri ve duvar taşlarına rastlanmıştır.


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   520   521   522   523   524   525   526   527   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin