HAYVAN TÜRLERİ
İstanbul iki kıtanın iki yakasını bir araya getiren noktalardan birinde yer almasıyla yalnızca toplumsal tarih, jeopolitik gelişmeler, kültür ve ekonomi gibi insanı ilgi-
lendiren konularda değil, hayvan varlığı ve hayvan hareketlerinde de ilginç gelişmelere sahne örmüştür. Mitolojiye de yansıyan bu hareketlilik İo efsanesinde dikkat çekici bir insan-hayvan sentezine dönüşür. Zeus'un dölünü içinde taşırken He-ra'nın lanetinden kaçan İo, inek kılığında kıtadan kıtaya atlar. Geçtiği yerlerden biri de İstanbul Boğazı'dır (bak. Bizas). İo' nün, can acısıyla koşuştururken İstanbul'a yönelmesinin bir nedeni, bu efsanenin e-/ sin kaynaklarından biri, belki de, Boğaz' dan mevsimlik geçişler yapan kuşlardı.
İstanbul'a düzenli aralıklarla gelen hayvanlar yalnızca kuşlar değildir. Kuşların göç rotasını çaprazlayan bauklar(~>) da Bo-ğaz'dan akın yaparak Karadeniz ile Marmara Denizi arasında gidip gelir.
Kuş Türleri: Göçmen kuşların genellikle deniz üzerinde en az kalmalarını sağlayacak biçimde çizdikleri rotalar, karaların birbirine kavuştuğu ya da en çok yaklaştığı yerlerde kesişir. Üreme ve beslenme bölgelerine doğru birbirinden uzaklaşan türdeş toplulukların, göç sırasında giderek yakınlaşıp kum saatinin ince belinden geçer gibi buluştukları kavşak noktalarından biri de İstanbul semalarıdır. Çarpıcı boyutlara ulaşan bu buluşma, doğal yaşamla ilgili çeşitli uluslararası kuruluşlarda görev alan kuş gözlemcilerini de İstanbul'a çeker.
İstanbul'un iyi bilinen konuklarından ak leylekler (Ciconia cicoid) Orta ve Doğu Avrupa ile Afrika arasındaki göçleri sırasında istanbul Boğazı'm kullanır. İlk ve son baharda, bir buçuk ay boyunca Boğaz' dan geçiş yapan 300.000'i aşkın leylek sayılmıştır. Avrupa'da bu tür ile çok daha az rastlanan kara leyleği (Ciconia nigrd) bir arada görmek neredeyse olanaksızdır. Ama eylül sonunda leylek sürülerini gözlemeye çıkanlar basit bir dürbünle bile ak leylekler arasına karışmış kara leylekleri kolayca seçebilirler. Yalnızca yakın akraba türler değil, an şahini (Pernis apivorus) gibi yırtıcı kuşlar da bu göç kervanının içindedir.
Türkiye'nin 400 dolayında türden oluşan kuş varlığının önemli bir bölümü de göç sırasında İstanbul'a uğramadan edemez. Sert geçen kışlarda Büyükçekmece ve Küçükçekmece göllerinde ve İstanbul Boğazı'nda tepeli batağana (Podiceps cris-tatus) rasüanabilir. Tepeli batağan yaklaşık 50 cm uzunluğunda, siyah tepeli, uzunca sivri gagalı, üst bölümleri kahverengim-si, alt bölümleri beyaz tüylü bir kuştur. Yaz geldiğinde çıkan gösterişli sorgucu ve uzun kulak tüyleri bütün görünüşünü değiştirir. Adını alnındaki beyazlıktan alan sakarca kaz (Anseralbifrons), gene benzer bir özellik taşıyan sakar meke (fulica at-rd), dalıcı ördek türlerinden elmabaş pat-ka (Aythyaferind) ve tepeli patka (Ayth-yafuliguld) İstanbul çevresi sulak alanlarının öbür konukları arasındadır. Patkala-rın bir adı da dalağandır. Elmabaş patka ya da öbür adıyla boz dalağamn erkeği elma gibi kırmızı ve yuvarlak olan başıyla dikkat çeker. Kanatlan ise bozdur. Ka-şıkgaga ya da kepçel (Anas clypeatd) yü-
Istanbul
üzerinden
ak leyleklerin
göçü.
DHKD, 1987
zeyden beslenen bir ördek türüdür. Yakın yıllara kadar Büyükçekmece Gölü'nde yapılan tespitlerde mart ayında sayılarının 1.000'e yaklaştığı bildirilmişse de, giderek azalmaktadır.
Batı'dan alınma adıyla ak pelikan, yerli adıyla ak kutan (Pelecanus onocratus), balabanlar (Botaurus stellarisve Ixobryc-hus minutus), alacabalıkçıl (Ardeola rallo-ides), mor balıkçıl (Ardeapurpured), kelaynağın kuzeni bayağı aynak (plegadis falcinellus), boz kaz (Anseransef) ve daha birçok su kuşunu İstanbul çevresinde görmek olasıdır.
Göç rüzgârı bu kuşlarla da sınırlı kalmaz. Mısır akbabası (Neophronpercnop-terus), delice doğan (Falco subbuteö) gibi yırtıcı kuşlar, ev kırlangıcı (Hirundo ur-bicd), pasgerdan incirkuşu (Anthus cer-vinus), çizgili kamışçın (Locustella na-eviâ), küçük akgerdan (Sylvia currucd) ve bülbül (Luscinia megarhynchos) gibi ötücü kuşlar İstanbul çevresine uğramadan edemezler.
İstanbul Boğazı'nın kıyılarından denizi seyreden ya da Boğaz'da yolculuk yapan hemen herkes dalgaların üzerinden seker-cesine, sürüler halinde uçan koyu renkli kuşları, yani yelkovanları (Puffinus yel-kouari) görmüştür. Yaşamlarını büyük ölçüde denizde geçiren ve karınlarını balıkla doyuran bu kuşların beslenme uçuşu yaparken İstanbul Boğazı'ndan bir saatte 7.000'e yakın sayıda geçtiği bilinmektedir.
Gelip geçenler bir yana, martılar ve güvercinler İstanbul'un görsel bütünlüğü i-çinde tartışmasız yeri olan yerli kuşlardır. Bayağı martı (JLarus cachinnans) yıl boyunca istanbul'un denizli görüntülerini sap-
tamak isteyen fotoğrafçıların vazgeçemedikleri bir ayrıntıdır. Ama bu duman mavisi kanatları ve siyah kanat uçları dışında süt beyazı kuşun yavruları, siyahımsı kahverengi lekelere bulanmış tüylerinden yıllar boyunca kurtulamaz. İstanbul'da şehir hatları vapurlarına binen birçok yolcu ise, yol boyunca vapura eşlik ederek uçuşan beyaz martılar arasında bu pasaklı kuşları görüp artan çevre kirliliğinin yeni kurban-larıyla karşılaştıklarım sanarak üzülürler.
Bütün martılar İstanbul'un yerlisi değildir. Yazın iç sularda üreyen karabaş martı (Larus ridibundus) kışın İstanbul'da eskisi gibi 10.000'i bir arada olmasa bile, geniş sürüler halinde görülebilir. Bayağı martıların yavrularından bile oldukça küçük ve beyaz tüylü bu kuşları İstanbul'da görenler, karabaş adının nereden geldiğini anlamakta güçlük çekerler. Oysa gözlerinin gerisindeki küçük siyah beneklerle a-yırt edilebilecek olan karabaş martıların başı, bahar gelince çikolata kahverengisi tüylerle örtülür. Bu değişim iç sulara doğru göç saatinin de geldiğini gösterir ve ancak aceleci piknikçiler deniz kıyılarında bahar havasını içlerine çekerken karabaş martıları kara başlı olarak görebilirler. Söz siyahta ve denizdeyken hemen akla gelen karabatak da (Phalacrocorax carbö) İstanbul'u kuşatan denizlerin iyi bilinen bir yerlisidir.
İstanbul kıyılarında martılar neyse, İstanbul cami ve meydanlarında güvercinler de odur. Evcil güvercin, kaya güvercininden (Columba liva) geliştirilmiştir. Sokak güvercinleri de evcil güvercinlerin yeniden yabanıllaşmış örnekleridir. Yeni Cami, Eyüp ve Beyazıt meydanları bu kuşların en kalabalık bulunduğu yerlerdir.
Buraya kadar çizilen tablo göz kamaştırıcı bir kuş varlığını ortaya koymaktadır. Oysa çevre kirlenmesi, düzensiz yerleşim ve kırıma dönüştürülen avlanma bu zenginliği geçmiştekiyle kıyaslanamayacak ölçüde azaltmıştır. Büyükçekmece ve Küçükçekmece göllerine uğrayan ördek ve kaz sayılan son derece düşmüştür. Bir çeşit güvercin olan tahtalıya (Columba pa-lumbus), 1980'Ierin başlarında bile İstanbul çevresindeki ormanlarda adım başı rastlanırken, artık görülmesi büyük rastlantılara kalmıştır. Çulluk (Scolopax rusticold) ve bıldırcın (Coturnix coturnix) için de benzer şeyler söylenebilir.
Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Müdürlüğü tarafından İstanbul'da Sarıyer İlçesi'nin Feneryolu mevkii ve Gaziosmanpaşa îlçesi'ne bağlı Arnavutköy yakınındaki Samlar mevkiinde sülün (Pba-sianus colchicus) için birer koruma ve ü-retme sahası belirlenmiş (kuruluş yılları 1978); Silivri İlçesi'nin Sinekli, Yalova îlçe-si'nin Termal mevkii ise sülün yerleştirme alanı olarak seçilmiştir.
Memeli Hayvanlar: İstanbul çevresinde bulunan yabanıl memeli hayvanlar arasında yabandomuzu (Susscrofa), kurt (Ca-nislupus), çakal (Canisaureus), tilki (Vul-pes vulpes), porsuk (Meles meles), kokarca (Mustela putorius), ağaçsansarı (Martes martes), gelincik (Mustela nivalis), kızıl sincap (Scirus vulgaris), kirpi (Erinaceus concolof), tavşan (Lepus europaeus) ve a-datavşanı (Oryctolagus euniculus) sayılabilir. Ayrıca Yalova yakınlarında Türkiye' nin en iri etçil memeli türü olan boz ayı (Ursus arctos) bulunur. Gene memeliler sınıfının bir üyesi olan küçük yarasanın (Pi-pistrellus pipistrellus) geniş coğrafi dağı-
Dostları ilə paylaş: |