HAZİRELER
Cami, mescit, tekke gibi kimi dinsel yapıların yanı başında yer alan ve etrafı duvar ya da parmaklıklarla çevrili mezarlıklar. Birkaç mezardan oluşabildikleri gibi, birkaç yüz mezan barındıran, çok daha geniş boyutlu hazireler de vardır. Hazirelerin ilk çekirdeğini genelde, yanında bulundukları yapının banisinin ya da o yapıyla bağı bulunan kimi şahısların mezarları o-luşturur. Cami ya da mescit yaptıranlar, ço-
ğu kez, adlarını verdikleri bu yapıların yanına (genelde kıble tarafına) gömülmüştür. Daha sonra, bu mezar ya da türbenin çevresinde, zamanla bir hazire oluşmuştur. Bir nazirenin boyutları, söz konusu kişinin önemi ve mezarlık olmaya elverişli alanın genişliğiyle orantılıdır. Aynı durum tekkeler için de söz konusudur. Tekkenin bağlı olduğu tarikatla ilişkili önde gelen kişilerin, tekke binasını yaptıran ya da tamir ettirenlerin türbe ve mezarları, çoğu kez bu hazirelerin nüvesini oluşturur.
Hazireler, İstanbul'un kentsel görünümünü biçimlendiren bellibaşlı öğelerden biri olmuştur. Kentte bulunan yüzlerce tekke, cami, mescidin büyük çoğunluğu bir hazireye sahiptir. Kent içindeki yeşil alanların önemli bir bölümünü servi ağaçlarının gölgelediği bu hazireler oluşturur. Özellikle, son 50 yılda, tarihi yarımadadaki bahçeli ahşap evlerden meydana gelen seyrek dokunun, yerini bitişik nizam beton apartmanlara bırakmasının ardından, mahalle aralarındaki hazireler, neredeyse, kentin bu kesimlerinde bulunan yegâne yeşil noktalar haline gelmiştir. Eski İstanbul mahallelerinde, konutlara, âdeta bahçe işlevi görecek denli yakın olan bu küçük mezarlıklar, kenti geçen yüzyıllarda ziyaret eden yabancı gezginlerin hemen hemen tümünün dikkatini çekmiştir. Bu gözlemler sonucu kimi yazarlar, İstanbul' da gündelik yaşamın âdeta ölülerle iç içe sürdürüldüğünü yazmışlardır.
Kent dışındaki geniş mezarlık alanlarının bir bölümü de aslında, ya bir hazireler topluluğu niteliğindedir ya da belli bir hazirenin zamanla son derece gelişip yayılmasıyla ortaya çıkmıştır. Örneğin, yabancı gezginlerce bir "ölüler kenti" olarak nitelendirilmiş olan Eyüp'teki mezarlıkların önemli bir bölümü, Ebu Eyyub el-En-sarî'nin türbesinin çevresinde kümelenen irili ufaklı yüzlerce hazire tarafından oluşturulmaktadır. Kent dışındaki kimi tekkelerin hazireleri de, zamanla, geniş bir alana yayılan büyük mezarlıklara dönüşmüştür: Beşiktaş'taki Yahyaefendi Mezarlığı, burada bulunan aynı adlı tekkenin naziresinin geçen yüzyılda genişlemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Erenköy'deki Merdivenköy Mezarlığı, Şahkulu Bektaşî Tekke-si'nin naziresinin çevresinde gelişmiştir. Keza, Mevlanakapı'daki Merkezefendi Mezarlığı'mn çekirdeğini, aynı adlı tekkenin haziresi oluşturmaktadır.
Kent dokusu içindeki hazireleri kabaca cami ve tekke hazireleri olarak ikiye a-yırmak mümkündür. Cami nazirelerinin en gelişkin örnekleri doğal olarak selatin camileri çevresinde yer almaktadır. Padişah ve yakınlarının türbelerinin etrafında, Osmanlı toplumunun en yüksek katmanlarından kişilerin kimi zaman son derece gösterişli olabilen mezarlarını barındıran Sü-leymaniye ve Fatih külliyelerinin hazireleri, birer mezar taşı müzesi niteliğindedir. Külliye içinde genişletmeye müsait olmayan, sınırları belli bir alan kapladıklarından bu tür hazirelerde mezarlar çok sıkışık bir biçimde inşa edilmiş, hattâ, yeni mezar yerleri açmak için, bazı eski mezarlar
kaldırılmıştır. Çemberlitaş'taki Atik Ali Camii, Aksaray'daki Murad Paşa Camii gibi bazı daha küçük boyutlu külliye ve camilerin nazireleri, şehrin merkezi bir noktasında bulunmaları nedeniyle oldukça rağbet görmüş olduklarından önemli kişilerin mezarlarını barındırmaktadır. Kimi cami nazirelerinde belli bir meslek grubuna ait mezarların ağır bastığı gözlemlenmektedir. Örneğin Kasımpaşa'daki Piyale Paşa Camii'nin naziresinde oldukça çok sayıda denizci mezarı bulunmaktadır. Mahalle a-ralarındaki küçük cami ve mescit nazirelerinin, daha çok civarda oturan kişilerin gömüldüğü birer semt mezarlığı niteliğim taşıdığını söylemek pek yanlış olmaz. Ne var ki, kent dokusu içinde sıkışmış, kısıtlı bir alan kaplayan bu nazirelerin, bulundukları semtin toplumsal yapısını eksiksiz biçimde yansıttıkları düşünülemez.
Tekke hazireleri ise, kendi içlerinde tutarlı bir sosyokültürel bütünlük gösterme-leriyle, diğer nazirelerden ayrılırlar. Belli bir tekkenin haziresinde, genellikle o tekkenin bağlı olduğu tarikatla (ya da tarikatlarla) ilişkili kişilerin mezarları bulunur. Kimi tekke yapılan günümüze ulaşmamış olmasına rağmen, mezarlıklara karşı toplumda var olan belli bir saygıdan ötürü, hazireleri bir ölçüde korunabilmiştir. Böylelikle, o tekkelerle ilgili tek bilgi kaynağı olarak hazirelerdeki mezar taşları kalmıştır, istanbul'daki irili ufaklı sayısız tekke ha-ziresinin incelenmesiyle gerek tekkelerin, gerekse bağlı oldukları tarikatların tarihçesine, hattâ tarikatlar arasındaki ilişkilere ışık tutmak mümkün görünmektedir. İlginç mezar taşlan barındıran geniş hazire-lere sahip başlıca tekkeler arasında, Tophane'deki Kadiri Âsitanesi, Halvetiye'nin Sünbüliye kolunun Kocamustafapaşa'da-ki âsitanesi, Merdivenköy Şahkulu Bektaşî Tekkesi, Galata ve Yenikapı mevlevî-haneleri, Üsküdar'daki Aziz Mahmud Hü-dayî Tekkesi sayılabilir.
Üçüncü bir grup olarak, cami, tekke gibi dinsel nitelikli bir yapıya bağlı olmadan gelişmiş hazireler ele alınabilir. Bu türün en belirgin örneği, Divanyolu'nda, II. Mahmud Türbesi'nin yanındaki haziredir. 19. yy'm ikinci yarısı ile 20. yy'm başlarında vefat eden devlet ricali ve kimi aydınların mezarlarının yer aldığı bu hazire, batmakta olan Osmanlı Devleti'nin gösteriş ve lükse duyduğu ilgiyi yansıtması bakımından dikkat çekicidir.
Bibi. F. I. Ayanoğlu, "Vakıflar İdaresince Tanzim Ettirilen Tarihi Makbereler", VD, II (1942), s. 399-403; M. O. Bayrak, istanbul'da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978), 1979; B. Çeçe-ner, "Üsküdar Mezarlıklan, Türbeleri ve Hazireleri", TTOKBelleteni, 49/328 (Eylül-Ekim 1975), s. 18-22; M. Koman, "İstanbul'un Bazı Önemli Eski Kabirleri, Yerinde Duran ve Kaybolan", TTOK Belleteni, 49/328 (Eylül-Ekim 1975), s. 28-35; H.-P. Laqueur, "Einige Anmerkungen zur Sozialgeschicte der osmanischen Friedhöfe und Grabfelder von istanbul", IstanbulerMitteilun-gen, S. 39 (1989), s. 335-339; ay, "Osmanische Friedhöfe und Grabsteine in istanbul", Istanbuler Mitteilungen, Beiheft, S. 38, Tübingen, 1993; N. Vatin, "Sur le röle de la stele funeraire et ramenagement deş cimetieres musulmans â istanbul", Melanges Professeur Robert Mantran, Zaghouan, 1988; ay, "Le cimetiere dans la vil-le â istanbul", La transmission du savoirdans le monde musulman peripherique. Lettre d'in-formation, S. 10 (Mart 1990) s. 95-103.
AKSEL TİBET
Dostları ilə paylaş: |