Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə70/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   66   67   68   69   70   71   72   73   ...   877
HEKİMBAŞIZADELER

18-20. yy'lar boyunca hekim, din bilgini, tarihçi, diplomat, ozan yetiştiren istanbullu aile.

Tarhan soyadını alan Abdülhak Hamid, ailenin son ünlü bireyidir, istanbul'da modern hekimlik çalışmalarına öncülük e-den hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi(->) ve Abdülhak Molla(-») ile tarihçi ve hekim Hayrullah Efendi(->), ailenin 19. yy'daki temsilcileridir.

Hekimbaşızadelerin büyük atası olan Şeyh Abdülhak Sünbatî Efendi, izmir'den Mısır'a göçmüş ve Kahire'de yerleşmişti. Tanta'da oturan Sünbatî'nin türbesi bugün de halk tarafından bir evliya türbesi gibi saygı görür. Bu türbenin bulunduğu Kahire'nin Özbekiye semtindeki cadde de Sünbatî'nin adım taşımaktadır. Oğlu Ahmed Şihabeddin de Kahire'de yaşamıştır. Abdülhak Hamid Tarhan'm anılarında belirttiğine göre baba-oğul Şaba-nîliğin Nasuhî koluna mensuptular. Bu nedenle de ailenin sonraki erkek bireylerine çoğunca "Abdülhak" ve "Nasuhî" adları verilmiştir.

18. yy'ın ortalarına doğru yaşadığı sanılan ve Ahmed Şihabeddin Efendi'nin oğlu olan Mehmed Mısrî Efendi ise istanbul'a gelerek ilmiye sınıfına katıldı. Mehmed Mısrî'nin oğlu ya da torunu olan Mehmed Emin Şükuhî, 18. yy'ın sonunda hacegân sınıfında bir aydın ve şair olarak tanındı. Eyüp'te satın aldığı bir yalıya yerleşti. Hekimbaşı (Büyük) Hayrullah Efendi'nin (1725-1796) kızı Nefise Hanımla (ö. 1797) evlendi. Ailenin hekimlikle ilgileri bundan sonradır. Hayrullah Efendi, III. Mustafa'nın (hd 1757-1774) saray hekimlerinden olup cerrahbaşılık, Rumeli kazaskerliği ve he-kimbaşılık görevlerinde bulunmuştu. Eşi ise saraydan çıkma Hibetullah Hatun'du (ö. 1796). Mezarları Üsküdar'da Nasuhî Dergâhı haziresindedir.

Şükuhî Efendi-Nefise Hanım evliliğinden Mustafa Behçet Efendi, Abdülhak Molla, Hızır îlyas, Hayrullah Efendi ile Hatice Hânım doğdu.

Mustafa Behçet Efendi Osmanlı hekimliğinde yeniliğin öncüsü oldu. Bebek'teki ünlü yalısının yamaçtaki Mahmud Efendi Tekkesi'ne kadar uzayan taraçalı arazisini, havuzlar, seralar yaptırarak İstanbul' un ilk botanik bahçesi olarak düzenlemişti. II. Mahmud, 16 Temmuz 1832'de yalıda konuk edilmiş, bu sırada ailenin genç bireyleri padişaha tanıtılmıştır. Eşi Ganime Hanım'dan doğan kızları Nefise (ö. 1837) ve Rabia'yı (ö. 1858), kardeşi Abdülhak Molla evlendirmiştir.

Döneminin çok yönlü, renkli bir aydını olan Abdülhak Molla, ağabeyi Behçet Efendi'den kendisine kalan Bebek'teki Hekimbaşı Yalısı'nda, Çamlıca'daki ve Beykoz'daki köşklerde yaşam sürdü. Sonuncu eşi Hasenetullah Hanım, Naci Efendi'nin kızı, Ahmed Vefik Paşa'nın(->) halasıydı. Bu evlilikten beş kızı ile Hayrullah Efendi ve Mehmed Emin Efendi adlı iki oğlu olmuştur.

Şükuhî Efendi'nin üçüncü oğlu Hızır llyas Efendi (1795-1864), 1812'de Ende-run'a(->) girerek eğitim gördü. II. Mahmud'a çuhadar oldu. Enderun anılarını ve tarihini Letâif-i Vekâyi-i Enderun adıyla yazmıştır. Daha sonra ilmiye sınıfına geçen Hızır llyas Efendi'nin Soyfa kadılığı, İstanbul müftülüğü, Encümen-i Dâniş(->) üyeliği yaptığı bilinmektedir. Kalabalık bir aileye sahip olup soyu, kızı Vesile Hanım ve onun oğlu Dr. Muhiddin Nuri Bey'le yürümüştür. Nasuhî Tekkesi haziresinde gömülüdür.

Şükuhî Efendi'nin dördüncü oğlu Hayrullah Efendi (1797-1844) hekimbaşılık ve Rumeli kazaskerliği görevinde bulunmuştur.

Hekimbaşızadelerin Abdülhak Molla' nın büyük oğlu tarihçi Hayrullah Efendi' den (1817-1866) süren kolu kalabalıktır. Bu kolun, İstanbul'un bir başka tanınmış ilmiye ailesi Pîrizadelerle de akrabalığı vardır. Çerkez asıllı bir cariye olan eşi Mün-teha Nâsih Hanım'dan doğan kızları Hay-rünnisa ve Neyrünnisa küçük yaşlarda ölmüştür. Fahrünnisa, Şeyhülislam Pîrizade Mehmed Saib Efendi ile Mihrünnisa Abdülhak Tarhan (1864-1943) ise Keçecizade Hikmet Fuad Bey'le evlenmiştir.

Hayrullah Efendi'nin büyük oğlu Ab-dülhalik Nasuhî (1837-1912) İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'de ve Paris'te Mekteb-i Osmani'de okuyarak subay çıkmışsa da mülkiye sınıfına geçmiş, 1863'te Tercüme Odası'na girmiştir. İstanbul'da Divan-ı Maliye, Meclis-i Maarif ve Şehremaneti Mec-lisi'nde üyelik; içel, Lazistan, Beyrut, Ca-nik mutasarrıflıkları; Halep, Beyrut, Adana valilikleri; Bulgaristan fevkalade komiserliği; ayan azalığı görevlerinde bulunmuştur. Cihan seraskeri sanıyla anılan Rıza Pa-şa'nın kızıyla evli olan Nasuhî Bey II. Mahmud Türbesi'nin bahçesinde gömülüdür. Şiirleri basdmamıştır.

Hekimbaşızadelerin Cumhuriyet döneminde de yaşayan son ünlü bireyi "şa-

ir-i azam" olarak anılan, Abdülhak Hamid Tarhan'dır (1851-1937). Öğrenimini Ro-bert Kolej'de ve Paris'te tamamladı. İstanbul'da Maliye, Şûra-yı Devlet, Sadaret kalemlerinde görev aldı. Paris Elçiliği ikinci kâtipliği, Poti'de ve Golos'ta şehbenderlik, Bombay'da başşehbenderîik yaptı. Eşi Fatma Hanimi (ö. 1885) yitirmesi üzerine Tanzimat edebiyatının en güçlü eserlerinden sayılan "Makber'l yazdı. 25 yıl kadar Londra'da elçilik müsteşarlığı yaptı. Arada kısa bir süre Lahey elçiliğinde bulundu. 1908'de Brüksel elcisi oldu. 1912'de İstanbul'a döndü ve Ayan Meclisi azalığma atandı. 1927'de İstanbul mebusu olarak TBMM'ye katıldı. Ölümüne değin İstanbul milletvekiliydi. Son yıllarım Maçka Pa-las'ın bir dairesinde, üçüncü eşi Lüsyen Hanımla geçirdi. Tarhan soyadını, babaannesi Hasenetullah Hanimin mensup olduğu Bulgar ilinden Tahranzadelerden almıştır, ilk eşi Pîrizade Fatma Zehra Hanım' dan olan oğlu Abdülhak Hüseyin (1874-1918) Violet adlı bir İngiliz kadınla evlenmiş, bu evlilikten olan çocuklara Cynthia ve Yvonne adları verilmiştir. Türkiye'deki soy, kızı Nasib Hamide Hanım'ın Tahran Büyükelçisi Emin Bey'le evliliğinden doğan çocuklarla günümüze kadar sürmüştür.

Abdülhak Hamid anılarında ailenin Bebek'teki Hekimbaşı Yalısı ile Çamlıca'daki köşkünü, Bebek Iskelesi'ne hâkim pembe yalının harem dairesinin kafesler arkasındaki sessizliğim, selamlıktaki sarıklı efendileri, şalvarlı uşakları, Ortanca Yalı ile Küçük Yalı'da oturan aile kollarını, Beykoz' daki Hekimbaşı Korusu'nu ve buradaki küçük sayfiye köşkünü, kiraz ve üzüm mevsimi gelince yalıdan Çamlıca'daki köşke taşınıldığını, ailenin 60 yıldan fazla o-turduğu bu mekânların ağır masraflarla a-yakta tutulmaya çalışıldığını, fakat fazla bir servete sahip olunmadığı için bunun uzun zaman sürdürülemediğini, eşsiz bir

çiçek ve meyve bahçesi de olan yalının satıldığını, Abdülhak Molla soyunun ise giderek genişlediğini, kızların, oğulların ve torunların zamanla birbirlerini tanıyamaz duruma geldiklerini anlatmıştır.



Bibi. F. N. Uzluk, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi, Ankara, ty, s. 11 vd; Hızır llyas Ağa, Tarih-iEnderun-Letaif-iEnderun, ist., 1987, s. 25 vd; Y. Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, II, Ankara, 1990, s. 673-675; Tarih-i Cevdet, VI, 224-225; İbrahim Necmi, Abdülhak Hamit ve Eserleri, ist., 1932; Gövsa, Türk Meşhurları, 8, 9, 69, 174; Osman Şevki, Beşbuçuk Asırlık Türk Tababeti Tarihi, Ankara, 1991, s. 215, 263-264.

NECDET SAKAOGLU




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   66   67   68   69   70   71   72   73   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin