Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə771/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   767   768   769   770   771   772   773   774   ...   877
KAVEL GREVİ

Cornelius de Bruyn'un seyahatnamesinden Anadolukavağı, 17. yy. S. Eyice, Bizans Devrinde Boğaziçi, ist, 1976



KAVAKLAR

"Kavak kaleleri", "kavak hisarları" olarak da geçer.

Boğaz'da ve Haliç'te bu adla bilinen yerler, eski çağlardan beri birer istihkâm ve tabya niteliğindeydi. Boğaz girişindeki Kavak (Selimiye) ve Kavak iskelesi, Haliç'teki Aynalıkavak, Anadoluhisan'ndaki eski Kavak iskelesi, Kanlıca sırtlarında eski bir mesire olan Kavacık, Boğaz'ın Karadeniz'e çıkışına yakın Rumelikavağı ve Anadolukavağı bunlardandır. İbn Mühennâ Lüga-fzve DivanüLügati't-Türk, "kavak" ve bunun kökü olan "kav" sözcüğünün anlamını "kavlık, çakmak kabı", "büzülmek ve dikilmek" olarak verir. Gerçi, Eremya Çelebi ve Minas Bıjışkyan, kavak denen yer ve iskelelerde iri gövdeli kavak ağaçlarının varlıklarından söz ederlerse de adı geçen yerlere, "çevirmek, kapamak, engel olmak, tutmak" anlamlarında Türkçe "kavak" adının verildiği kuşkusuzdur. Nitekim kavak ağacı da sınır çevirmek, su kenarlarında toprak tutmak için dikilir.

Kavakların en çok tanınanları Runıeli-kavağı(->) ve Anadolukavağı'dır(-»). Bu ikisi aynı zamanda Boğaziçi'nin bitiş, Karadeniz'in başlangıç noktası sayılmıştır. Karadeniz kıyılarını 19. yy'ın başında dolaşan Bıjışkyan, gezisine, Kavakhisar dediği Ana-dolukavağı'ndan başlamış, bu ilginç incelemesini Rumelikavağı'nda noktalamıştır. Bu iki yere ve yakın çevrelerine ilkçağda "ilahların koruyuculuğu umudu ile" tapınaklar yapıldığı bilinmektedir. Tapınakların yanına da Boğaz'a girişi engelleyen kaleler inşa edilmişti. Kaynaklardaki bilgilere göre karşılıklı kalelerin kıyı kuleleri arasındaki zincir, belirli aralıklarla ağaç kütüklerine bağlı olarak suyolunu kesiyordu. Bu sayede, gemiler durduruluyor, gümrük vergisi alınıyor veya yoklama yapılıyordu. Bu kalelerin bir özelliği ise düşman gemilerine hem yandan, hem cepheden atış ya-

pılabilecek konumda olmalarıydı. Böylece, barış zamanlarında geçişler kontrolde tutulduğu gibi, Boğaziçi'nin ve istanbul' un düşman saldırılarından korunması da sağlanıyordu. Bu iki istihkâmdan Anadolu yakasındaki "Hierion", Rumeli yakasındaki ise "Serapieion" adını taşımaktaydı. Kontrol ve savunma sistemi Bizans imparatorluğu döneminde de devam etti. Eski tapınakların yerine kilise ve manastırlar yapıldı. Bizanslılar, Anadolukavağı'na "Yeros/Yoros", Rumelikavağı'na ise "Im-ros" demekteydiler. 1350'ye doğru her iki istihkâmı, dolayısıyla Boğaz'ın kontrolünü ele geçiren Cenevizliler, buralarda yeni birtakım burçlar ve duvarlar inşa ettiler, istanbul'un fethi sırasında bu istihkâmlara "Ceneviz kaleleri" deniyordu. Türklerce, Anadolu yakasındakine uzun zaman "Yo-ros" ve bazen de "Eizze-i Ruhaniye Kalesi", Rumeli yakasındakine ise, "Yenihisar" dendiği gibi bu ikisiyle birlikte Yuşa ve Tellitabya istihkâmlarına askeri bir terim olarak "Kıla-ı Erbaa" (dört kale) denmekteydi. Fakat halk dilinde "Kavak Kaleleri", "Kavaklar", "Kavak Hisarları" deyimleri yaygındı.

Birer gümrüklendirme, karantina ve çevirme noktası olan Kavaklara, Osmanlılar da yeni perde duvarlar ve kuleler eklediler. Yoros Kalesi'ne bir garnizon yerleştirdiler. II. Bayezid (hd 1481-1512) kale içine bir cami yaptırdı. Hadîka'da bu mabetten "Yoros Kal'ası Mescidi der kurb-i Kavak" olarak söz edilmektedir. Kale dizdarlarından kav:1.': ustası Hacı Mehmed Ağa da bir hamam inşa ettirmişti. "Kal'a-i Atik" de denen burada, Karadeniz'den gelen gemilerin rota değiştirip karaya çarpmamaları için geceleri ateş yakılması yasaktı. Buna karşılık Rumeli yakasındaki tabyanın yukarısında bir ocak ve fanus içinde yu-nusbalığı yakılarak gemicilere kılavuzluk edilirdi. Anadolukavağı üstündeki Çekilik

denen mahalde bulunan iki tabyadan teki, Boğaz girişinden görünmediği için yaklaşan gemilere buradan kolayca atışlar yapılabilirdi.

17. yy'ın başında Kazakların "şayka" denen kayıklarla Boğaziçi'ne gelip köyleri vurmaları ve istanbul'da korku uyandırmaları üzerine IV. Murad'ın (hd 1623-1640) ilk saltanat yıllarında kavak kaleleri yenilendi ve tahkim edildi. Eski tabyaların kıyı tesisleri bu inşaat sırasında yıkıldı. Evliya Çelebi'nin anlattığına göre her iki yakada kare biçiminde, demir kapılı, yüksek kuleleri olan yeni kavak kaleleri inşa edildi. Akçahisar, Güzelcehisar adlarıyla anılan Anadolu Hisarı'na karşılık, Anadolukavağı Anadolu Hisarı dendiğini de vurgulayan Evliya Çelebi, bu kalenin içinde askerler için 80 oda yapıldığını, bir mescit ile iki buğday ambarının ve 100 topun bulunduğunu, kalede bir dizdar ile 300 askerin görevli olduğunu da açıklar. Hadîka'da da IV. Murad'ın annesi Kösem Mahpeyker Valide Sultan'ın(-0 buraya bir mescit yaptırdığı yazılıdır. Evliya Çelebi, istanbul'daki bazı kalelerde yatsıdan sonra ve sabah namaz vakti mehter takımlarının "nöbet" çaldıklarını anlatırken Rumeli Yenihisarı dediği Rumelikavağı ile Kavak Yenihisarı adını verdiği Anadolukava-ğı'nı da sayar. Yine, Üsküdar'daki Kavak Sarayı'nda(-t) nöbet vurulduğunu bildirir. Ancak bu görevi sürdürenlerin, geçimlerini sağlamak için, gündüzleri de çevre köylerde davul zurna çaldıklarım ekler.

Rumelikavağı'nın bulunduğu yerdeki eski Bizans kalesi, Rumeli Hisarı yapılırken yıkılmış olup fetihten sonra yerine yeni bir kavak kalesi inşa edilmişti. Daha sonra bunun yakınına IV. Murad zamanında "Kavakhisarı", "Avrupa Hisarı" denen yeni kale yaptırıldı. Evliya Çelebi'nin, Seya-hatname'sinde bu tabya da dört köşe sağlam bir yapı olarak anlatılmakta çevresinin l.OOÖ adım olduğu bildirilmektedir, içinde askerler için 60 odasının, l mescidinin, 2 buğday ambarının bulunduğu ve 100 topunun olduğu, burada da 300 kavak askerinin nöbet tuttuğu vurgulanmıştır. Kale dışındaki yüksek bir kule üzerinde ise geceleri fener yakılmaktaydı. Evliya Çelebi, buradaki köyü de "Kavak Kasabası" o-larak anar. Gemicilerin ve yolcuların barındığı bekâr odalarının sayısını verir. Hadîka'da. ise Karakaş Mescidi'nin "Kal'a-i Kavak" içinde olduğu, Kavak Kalesi'ni IV. Murad'm, mescidi ise Karakaş Mustafa Çelebi'nin yaptırdıkları, ayrıca IV. Mehmed'in annesi Turhan Hatice Valide Sultan'm(->) kardeşi Yusuf Ağa adına da burada bir caminin yapılmış olduğu yazılıdır.

III. Osman döneminde (1754-1757) her iki kavak kalesinde bazı onarımlar yapıldığı Anadolukavağı'na yakın Macar Kale-si'nin eski önemini yitirdiğinden, tıpkı Tokat Bahçesi gibi bir hasbahçeye dönüştürüldüğü ve Macar Bahçesi denen buraya da Bostancı Ocağı'ndan(->) kavak ustaları atandığı, 1783'te ise, L Abdülhamid'in buyruğuyla her iki kaleye yeni burçlar eklendiği ve tahkimatın geliştirildiği saptanmaktadır. Kavaklara yakın köylerin halk-

larının ise fırsat buldukça geceleri ateş yakıp Boğaz'a giren gemileri şaşırttıklarına ve karaya vuran gemileri soyduklarına i-lişkin pek çok olay bEindiği gibi I. Ahmed' in (hd 1603-1017) de bu tür soygunların önlenmesi için, kavak kıyıları boyunca mahalleler kurulmasını, nüfusun artmasını teşvik ettiği bilinmektedir. 18. ve 19. yy' larda yeni tabyalar yapılırken eski kavak kaleleri ve IV. Murad döneminde yapılan istihkâmlar büyük ölçüde yıkılmıştır. Kıyıdaki yeni istihkâmların, 1623'te yapılan kavak kalelerinin yerine yapıldığı kuşkusuzdur. 19. yy'a girerken bu tabyaların yeni baştan ve Kavak nazırlarının sorumluluğunda yapıldığını, buralarda nöbet tutan yamakların ise, Nizam-ı Cedid kadrolarına alınmak istemediklerinden ayaklandıklarını G. Oğulukyan, Ruzname'sinde yazmaktadır (bak. Kabakçı Mustafa Ayaklanması). Melling'in bir resminde bu kalelerin kuleli kapıları betimlenmiştir. Molt-ke, 1837'de Kavakları ve bunlann daha kuzeyindeki tabyaları anlatırken Rumelikavağı Kalesi'nin tamamen ortadan kalktığını, fakat Anadolukavağı'nm incir ve defne ağaçlarından bir bitki örtüsü içinde yükselen kuleleriyle ayakta olduğunu bildirir. Rumelikavağı ile eski Macar Kalesi

Rumelikavağı'nda kavak nazırlarının ve ustalarının gömüldüğü mezarlıktan günümüze kalan taşlar. Yavuz Çelenk, 1994

arasındaki Boğaz havzasının, iyi yakada 250'den fazla topun bulunduğu 4 batarya ile korunduğunu, bu nedenle bir filonun Boğaz'dan geçmesinin son derece tehlikeli olduğunu vurgular. La Baron Durand de Fontmagne, Kırım Savaşı sırasında Rumelikavağı'na yaptığı bir geziye değinirken iyi yüzlü bir paşanın kendilerini tabyada karşılayıp ağırladığım, tabyanın top ve güllelerle çevrili taraçasında herkesin kendisine bir yer bulup oturduğunu anlatmıştır. Kavaklardaki son yenileme çalışmaları ise 1894'te yapılmıştır.

Bu iki büyük kavaktan sonra, Boğaziçi'ne doğru derlendiğinde, Anadolu Hisa-rı'mn yanındaki iskeleye Kavak iskelesi dendiğini yazan Kömürciyan, buradaki bahçeye bakan bostancılara da "kavak ustası" dendiğim bildirmektedir. Yine, Kız Ku-lesi'nin karşısında, Salacak'tan biraz daha güneyde kalan Harem'in yukarı kesimi de eskiden Boğaz Kavağı olarak bilmiyordu. Burada, Osmanlı hanedanına ait yazlık Kavak Sarayı vardı.

Haliç'te Tersane bölgesinin merkezinde yer alan Kavak Burnu'nda ise buradaki tesislerin korunmasına dönük bir istihkâmla birlikte Kaptanpaşa Divanhanesi ve yine Osmanlı hanedanına ait büyük bir kasır bulunuyordu. II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) Tersane'nin ilk gözleri de burada yapılmıştı, înciciyan, buradaki sarayı "padişah köşkü" olarak adlandırır ve I. Ahmed'in son saltanat yılında (1617) onarıldığını, köşkün geniş bahçesinin Tersane'ye bitişik olması nedeniyle Tersane Bahçesi olarak adlandırıldığını anlatır. Bu saray, sonraki onarım ve eklemelerle uzun zaman korundu, III. Ahmed döneminde (1703-1730) Aynalıkavak Kas-n(->) ya da Aynalı Kasır olarak anılıyordu. Aubry de la Mortraye, bu sarayın bir bölümünün denize çakılmış direklere oturmuş olduğunu yazmaktadır. 19. yy'ın başlarında Hasbahçe Kasrı ve küçük köşkler bırakılıp Aynalıkavak Sarayı yıkılarak yerine yeni tersane tesisleri yapıldı. Yeni Divanhane, Kasr-ı Kebir, Kâhyabey Dairesi, Di-vanyeri, Sergi Dairesi, Hazine Dairesi, cami ve hamam bunlardandı. 1832'de eski kavak (istihkâm) yerleri ve saray dairelerinin bir bölümü daha kaldırılarak yerine vapur çarkları ile çalışan haddehaneler eski Aynalıkavak un değirmenin yanına da fırınlar yapıldı.

Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 46i vd; Ayvan-sarayî, Hadîka, II, 143-146; A. Gabriel, İstanbul Türk Kaleleri, ist., ty, s. 113 vd; F. Dirimte-kin, istanbul'un Fethi, ist., 1949, s. 103-104; Boğaziçi, s. 68, 101, 131 vd; E. Mamboury, Rehber, 210 vd; De Fontmagne, Kırım Harbi Sonrasında istanbul, ist., 1977, s. 83-87; G. Oğulukyan, Ruzname, 1806-1810 İsyanları, İst., 1972, s. 2; P. M. Bıjışkyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası 1817-1819, İst., 1969, s. 17-18, 110; înciciyan, İstanbul, 96-98, 120 vd; Kömürciyan, İstanbul Tarihi, 203 vd, 214, 269, 284-285; A. de la Mortraye, Tra-vels trough Europe, Asia and into part ofAf-rica, I, s. 174-175; H. vpn Moltke, Türkiye'deki Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar, Ankara, 1960, s. 64-65; Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye, 120.

NECDET SAKAOĞLU




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   767   768   769   770   771   772   773   774   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin