1908 Öncesinde İşçi Hareketi
Osmanlı Imparatorluğu'nda kapitalist ilişkilerin 19. yy'm özellikle ikinci yarısında başlıca birkaç bölgede (istanbul, Çukurova, Selanik, izmir, Bursa, Zonguldak), genellikle birkaç sektörde, büyük bölümü-devlete ve yabancı sermayeye ait bulunan az sayıdaki orta ve büyük işletmede ileri düzeylere ulaşmış bulunması, bu bölge, sektör ve işletmelerde çalışan emekçilerin işçi sınıfının oluşumunda özel bir rol oynamasına yol açmıştır. Bu kapsamda, İstanbul'da savunma sanayii, tekstil, tütün, gıda, cam, haberleşme ve ulaşım sektörlerinde bulunan ve 20. yy'm başlarında 50.000'i bulduğu tahmin edilen İstanbul işçilerinden, toplam sayısı ancak 15.000-20.000 civarında olan ve büyük ölçekli işyerlerinde çalışan bir işçi grubu tüm Osmanlı İmparatorluğu'nda işçi hareketinin çekirdeğini oluşturmuştur. Modern teknoloji ile çalışan ve çok büyük bir bölümü Rum, Ermeni, Yahudi ve Bulgarlardan o-luşan bu çekirdeğin etrafında ikinci bir halka yer almıştır. Başta inşaat işçileri olmak üzere niteliksiz işçiler ile esnaf ve zanaatkârlıktan işçiliğe geçiş sürecini yaşayan hamal, sandalcı, fırıncı vb mesleklerden e-mekçilerden oluşan bu halkada Müslüman ve Türklerin oranı daha yüksek olmuştur. İşçi eylemlerinin 1870'lere kadar olan tarihine ilişkin çalışmalar, birkaç makine kırma ve fabrikaya saldın olayı dışında bu dönemde önemli işçi eylemlerinin var olmadığını belirtmektedir. 1872-1876 yılları ise, ağırlaşan ekonomik koşullar altında, İstanbul'da bilinen ilk grevleri birlikte getirmiştir. Tersane, telgrafhane, demiryolu yapımı, deri-kundura, tramvay, Darphane, Fişekhane, Feshane işçilerinin grevlerinde ücretlerin zamanında ödenmemesi en önde gelen neden olarak görünmektedir. İşten çıkarmalara ve yabancı mühendis ve yöneticilerin haksızlıklarına tepki ise daha sonra gelen nedenlerdir. İşçi eylemlerinin bir aşamasında hükümete, veliahta, mutasarrıflığa topluca dilekçe verilmesi, gazetelere açıklama yapılması gibi girişimler ilgi çekicidir. 1878-1880 dönemi işçi eylemlerinde (ayakkabıcılar, terziler, duvarcılar, Idare-i Mahsusa, tersane ve Haydarpaşa demiryolu işçileri) ise, ücretlerin düşük değerli para ile ödenmesine karşı çıkma, ücret artırımı ve iş saatlerinin kısaltılması, ücretlerinin düşürülmesini protesto ve birikmiş ücretlerin ödenmesi istemi başta gelen nedenlerdir. Bu iki dönem
boyunca gerçekleştirilen işçi eylemlerinin genellikle kısa süreli olması, azımsanma-yacak bir bölümünde kısmi uzlaşmaların sağlanabilmesi ve buna rağmen hükümetin birçok durumda işçilere karşı polis ya da asker kullanması dikkate değer.
1880'den 1908'e kadar işçi eylemlerine ait bilgiler son derece sınırlıdır. Bu dönemde 1882'de Tatavla Kundura ve 1885'te Odunkapı Bıçkı işçilerinin, 1886'da Be-yoğlu'ndaki bazı tezgâhtarların, 1906'da İstanbul tütün ve matbaa işçilerinin (ücretlerinin artırılması, iş koşullarının iyileştirilmesi ve pazar günü tatil hakkı için) yaptıkları grevler dışında dönemin gazetelerine yansıyan işçi direnişi haberi yoktur. Bu durum, direnişlerin durması olasılığı kadar, sözü edilen dönemde gerçekleşmiş direnişlere ait bilgilerin ancak başka kaynakların taranmasıyla ulaşılabilir olması olasılığını akla getirmektedir. Aynı dönemde Balkan şehirlerindeki işçi eylemlerine ait gelişmeler, mutlakıyet yönetiminin İstanbul'u daha sıkı kontrol altında tutabildiğinin kanıtı da olabilir.
1908 öncesi işçi eylemlerinin arkasında örgütler yoktur; bunlar kendiliğinden ve günlük ekonomik hedeflere yönelik eylemlerdir. Yine de bu dönemde büyük işyerlerinde kurulan yardımlaşma sandıklarından bazılarının işçi dayanışmasına katkıda bulunmuş olabileceği düşünülebilir. Katkısı daha kesin olan ve İstanbul'da, Tophane'de kurulmuş olan ilk işçi örgütü Osmanlı Amele Cemiyeti'nin (1894) uğradığı büyük saldırı ve baskı, rejimin hoşgörü sınırlarının darlığını kanıtlamaktadır. Daha 1845'te, çeviri kokan bir polis yönetmeliği ile işçi grevleri ve örgütlenmeleri yasaklanmıştır (bak. işçi örgütlenmesi). II. Abdülhamid rejimi, Eylül 1896'da yeni ve daha genel bir yasaklama getirerek her türlü örgütlenme ve toplantıyı yasadışı i-lan etmiştir. Kuruluşundan bir yıl sonra kapatılan ve kurucuları tutuklanıp sürgüne gönderilen Osmanlı Amele Cemiyeti 1901'de yeniden oluşturulmasına karşın, artan bir sertliğe başvurulması, sınıfsal temelli bir kararlılığın ifadesidir.
Bu dönemde işçi eylemlerinde yer a-lan işçilerin bir bölümü Osmanlı vatandaşı olmayan işçilerdir. Örneğin Hasköy Tersanesi grevi İngiliz işçilerin grevidir. Yine birçok grevde Müslüman olmayan azınlıklara mensup işçilerin önemli rolü olmuştur. Önemli sanayi, ulaşım ve hizmet işyerlerindeki çeşitli azınlıklara mensup işçilerin kendi cemaatlerinin aktif bir kesimini oluşturduklarını gösteren birçok belirti vardır. Ermeni sol örgütleri daha 1907' de II. Enternasyonal'e üyelik için başvurup ileride kurulacak Osmanlı Seksiyonu' nün alt bölümü olarak tanınacak kadar gelişkin ilişkilere sahiptiler. Yahudi işçi hareketinin en önemli merkezi Selanik'tir; yine de Yahudi işçiler İstanbul'da da hayli güçlü bir ilişkiler ağı kurmuşlardır. Aynı durum Rumlar ve Bulgarlar için de geçerlidir. 1908 öncesinde nitelikli ve direnişlerde aktif işçiler arasında Türkler, hattâ bir bütün olarak Müslüman unsurlar bir azınlıktır.
Dostları ilə paylaş: |