KALYONCULAR KIŞLASI CAMİt 402
Kalyoncu sınıfı l682'de teşkil edilmiş, 19. yy'da buharlı gemilerin kalyonların yerini almasına kadar devam etmiştir.
Kalyoncular gerek muntazam tahsisat (ödenek), gerek idare tarzında bahriyenin diğer sınıflarından tamamen ayn idiler. Bu nedenle kalyoncular başlıbaşma bir ocak sayılmışlardır. Kalyoncuların elbiseleri de gözleri okşayacak biçim olup, başlarına külah, üstüne de ucu saçaklı puşide (mak-dem) sararlar, arkalarına fermene denilen kolsuz kısa bir salta, bacaklarına şalvar giyerler, bellerine kuşak sararlardı. Bu kuşağın, başlarındaki puşi türünden olması şarttı. Kuşaklarında bir çift tabanca ile biri kısa, diğeri uzun iki bıçak taşırlardı. Gerek tabanca ve gerekse bıçaklar gümüş kaplı ve altın yaldızlı olurdu. Yağmurlukları çuhadan ve bornoz biçiminde idi. Yakadan bir düğme ile iliklenir, genellikle sağ eteği sol omuz üzerine atılırdı. Kalyoncu deyimi sonraları bütün bahriyeliler için kullanılmıştır.
Yelkenli gemi döneminde kalyoncu a-dı altında gemilerde kürek çekmek ve yelken kullanmak üzere alınanlara verilen gündeliğin karşılığı olarak halktan alınan paraya "kalyoncu bedeliyesi" deniyordu. Bu vergi yerine göre dört, yedi, sekiz, dokuz, on eve bir kürekçi hesap edilerek tahsil edilirdi. İstanbul'da Kasımpaşa ve Galata semtlerinde kalyoncuların nöbet tuttukları "kalyoncu kulluğu" denen karakollar vardı. Bu karakolların yerini ve kalyoncu kadrolarım Kasımpaşa ve Galata bölgelerinin zabıta işlerinden sorumlu kaptan-ı derya belirlerdi. Kaptan paşa semtlerin gereken yerlerinde karakolhaneler kurarak yeter sayıda kalyoncuyu kolluk işleriyle görevlendirirdi. Bundan dolayı bu kara-kolhanelere "kalyoncu kulluğu" adı verilmiştir. Günümüzde Beyoğlu'nda Kalyon-cukulluğu denilen semt, adını aynı yerde bulunan eski karakoldan almıştır.
Galata'daki kalyoncu kulluğunun komutanına "Galata başağası", kulluklarda-ki kalyonculara da "kalyoncu çavuşları" a-dı verilmekteydi. Kalyoncu çavuşları, kara kullukçular gibi halka yapmadıkları fenalık bırakmadıklarından, Yeniçeri Ocağı' nın kaldırılmasında, bunların pek çoğu da kullukçuluktan uzaklaştırıldı. Yerlerine Tersane tüfekçi neferleri alındı. Kalyoncu çavuşluğu da yasaklandı. Karakolhanelere Tersane askerleri yerleştirildi.
Kalyoncu çavuşlarının bir kulaç kadar uzun yatağan bıçakları, kendilerine özgü çifte tabancaları vardı. Başlarına ve bellerine lahur şallar sararlar, omuzlarına mevsimine uygun bornozlar atarlardı. Bazen başlarına sırmalı puşi sararlar, sırmalı ve düz kaytandan işlemeli Cezayirkâri (Cezayir işi) fermene ve şalvar giyerlerdi. Ayakkabıları burunları kesik, Galata biçimiydi; üstünden ayak parmaklarının dipleri görünürdü.
BibL Pakalın, Tarih Deyimleri, II, 155; Uzun-çarşılı, Merkez ve Bahriye, 68-69, 529-533; Re-simli-Haritah Mufassal Osmanlı Tarihi, c. III, ist., 1959; Osmanlı Deniz Ordusu, s. 1511-1527.
MEVLÜT OĞUZ
Dostları ilə paylaş: |