ÜNİte 1 hukuk ve adalet kavramlari



Yüklə 349,97 Kb.
səhifə1/8
tarix02.11.2017
ölçüsü349,97 Kb.
#26679
  1   2   3   4   5   6   7   8

ÜNİTE 1

HUKUK VE ADALET KAVRAMLARI
Toplum içerisinde bireylerin çıkar çatışmalarını uzlaştırmak, birbirleriyle olan ilişkilerini ve davranışlarını düzenlemek ve böylece toplum düzenini sağlamak ve sürdürmek amacıyla getirilmiş kurallara, toplumsal davranış kuralları (sosyal düzen kuralları ya da toplumsal hayatı düzenleyen kurallar) denir.

Goethe, eserlerinde hukuka, adalete, hürriyete ve bunlar uğrunda zulüm ve istibdada, adaletsizliklere karşı insan ruhunun yaptığı mücadeleye geniş yer vermiştir.

Bir görüşe göre hukuk; cemiyeti nizamlayan ve Devlet müeyyidesi ile kuvvetlendirilmiş bulunan kaidelerin bütünüdür.

Diğer bir görüşe göre ise hukuk; toplum hayatında kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerinin düzenleyen ve uyulması kamu kudreti ile desteklenmiş bulunan sosyal kurallar bütünüdür.

Hukukta şekil ve kuralcılık düşüncesi emniyet düşüncesiyle ilgilidir. Hukuk ölçüsüzlüklerin, düzensizliklerin ve keyfi hareketlerin zıddıdır. Bu bakımdan şekil ve düzen hukukun doğasında yer almaktadır.

Hukukun görevi, bir taraftan bireysel ve somut sorunları adil bir sonuca bağlamak, diğer taraftan sağlam bir nizamı temin etmek, kanunları herhangi bir zorlamaya maruz kalmadan yerine getirerek yargısal mekanizmayı tanzim etmektir.

Hukuk, toplumun genel yararını veya ortak iyiliğini sağlamak amacıyla insanların birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini düzenleyen, yetkili makamlarca konulmuş ve devlet müeyyidesi ile desteklenmiş olan sosyal düzen kurallarıdır.

Yapılan tanım ışığında hukukun amacı;



  • Toplumsal düzen ve barışı sağlamak,

  • Toplumda eşitliği sağlamak,

  • Hukuki güvenliği ve hürriyeti sağlamak,

  • Adaleti gerçekleştirmek olarak belirtilebilir.

Toplum üyelerinin haklarını ve hukuki ödevlerini gösteren, devletçe belirlenen, sosyal dayanışmayı korumayı ve uyuşmazlıkları çözmeyi amaçlayan, kişilerle devlet ve kişilerle kişiler ve devlet organları arasındaki ilişkileri düzenleyen, devlet tarafından sağlanan, güvence altına alınan ve uyulmaması hâlinde devletin yaptırımı ile desteklenen, hiyerarşik bir sistem oluşturan esaslara hukuk denir.

Hukuk kurallarının bazı temel özellikleri;

1- Hukuk kuralları, toplumun en üstün ve meşru gücü tarafından vaz edilir.

2- Hukuk kuralları, bir “değer yargısına” dayanır.

3- Hukuk kuralları, genel olarak hukuki sonuç doğuran insan davranışları (hukuki işlem ve hukuki fiil) ve tabiat olayları (hukuki olay) ile ilgilenir ve bu eylem ve işlemleri düzenler.

4- Hukuk kuralları objektif, sürekli, genel ve soyut bir karakter taşır.

5- Hukuk kuralları normatiftir; olumlu ya da olumsuz emirler ihtiva eder.

6- Hukuk kuralları uyulması zorunlu kurallardır.

7- Hukuk kurallarında hem hak hem de yetki bulunmasına karşılık, diğer davranış kurallarında sadece yükümlülükler vardır.

8- Hukuk kurallarının konusunu insan davranışları oluşturmaktadır.

9- Hukuk kuralları, vaz olunan konuda etkili olmak zorundadır.

Pozitif Hukuk - Müspet Hukuk - Mevzu Hukuk - Dogmatik Hukuk

Bir toplumda, belirli bir dönemde geçerli olan hukuk kurallarına yürürlükteki hukuk denir. Yürürlükteki hukuk “olan hukuktur” (de lege lata) ve doktrinde buna pozitif hukuk, müspet hukuk da denir.

Mevzu hukuk, yürürlükteki hukukun (yalnızca yazılı kurallardan oluşan) bir bölümünü teşkil eder ve pozitif (diğer bir görüşe göre müspet) hukuka nazaran daha dar bir kavramdır.

Buna göre pozitif hukuk, yazılı olsun olmasın yürürlükteki bütün hukuk kurallarını ifade ettiği halde mevzu hukuk sadece yazılı olan, diğer deyişle “yetkili organlar tarafından konulmuş bulunan” kuralları kapsar.

Pozitif hukuka ‘hukuk dogmatiği’ veya ‘dogmatik hukuk’ denildiği de görülmektedir. Dogmatik hukuk, var olan hukuk kurallarını sistemleştiren, eleştiren ve yorumlayan bir hukuk dalıdır.

Tabiî Hukuk – Doğal Hukuk – İdeal Hukuk

Tabiî (ideal) hukuk, pozitif hukuktan bağımsız, onun dışında ve üstünde (Aral, 1985: s. 44), yaşayan, ulaşılması ideal olan hukuktur.



ADALET KAVRAMI

Adalet, insanların birbirine yaptıkları haksızlıkları düzeltmeye çalışan, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya çalışma ameliyesidir. Bir diğer anlamıyla adalet; herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı vermek demektir. Daha kapsamlı bir tanıma göre adalet; hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme ve yerine getirmede doğruluk.

Hukuk kuralının niteliği olarak adalet, hukuk kuralında bulunması gereken eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı olarak algılanır.

Adalet mahkemeler ve ilgili kuruluşlar ile yargıçlar ve adalet personeline ilişkin ilke ve kurallar bütününün genel adıdır. Ülkemizde ve dünyada yargısal işlerle ilgili kurulmuş bakanlığın adının Adalet Bakanlığı (Ministry of Justice) yahut mahkemelerin bulunduğu mekanların da Adalet Sarayı (Palace of Justice) olarak nitelendirilmesi, temel ilke olarak adalet arayışına tekabül eden mekanizmaya ad olarak verilme sebebidir. Adalet; yargı bağımsızlığı, yargıçların tarafsızlığı ve dokunulmazlığı ile ilgili olarak da kullanılır.

İlk çağlardan bugüne adaletin farklı tanımları ve yaklaşımları karşımıza çıkmaktadır. Bu arayışta karşımıza Aristo, Kant, Ulpianus, Hugo Grotius çıkmaktadır.

Aristo, adalete fazilet demekte ve fazileti de; kişinin insanlık uğrunda yapması gereken görevleri yerine getirmesi olarak tanımlamaktadır. Aristo adaletin devlet idaresi üzerindeki etkisinden söz ederken dikkatleri üç temel ilkeye çekmektedir:

• Hukuk ve adalet, devletin ve toplumun temelidir.

• Hukuk ve adalet, devletin amacıdır.

• Hukuk ve adalet, devlet idaresinde egemen olan bir unsurdur.

Bu taksimatını müteakip Aristo, adalet anlayışını iki kısımda şekillendirir. Bunlardan biri dağıtıcı adalet, diğeri ise denkleştirici adalettir. Dağıtıcı adalet, malların paylaşımında herkesin yeteneğine ve toplumdaki mevkiine almasıdır. Denkleştirici adalet ise kişi ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemeyi öngörmektedir. Dağıtıcı adalette, mutlak eşitlikten ziyade izafi bir durumu ortaya çıkmaktadır. Aristo anlayışında; denkleştirici adalette hukuki işlemlerin tarafları arasında eşitlik bulunmaktadır.

Ünlü Roma hukukçusu Ulpianus ise adaleti, devamlı ve istikrarlı bir şekilde şerefli yaşamak, başkasına zarar vermemek ve herkese ait olanı vermek olarak tanımlamaktadır.

Hollandalı Hugo Grotius ise adaleti, ahde vefa olarak tanımlamıştır. İngiliz düşünür Hobbes ise sözleşmeye aykırı davranışları adaletsizlik olarak saymıştır.

Alman düşünür Kant ise adaleti; şerefli yaşamak, kimseye zarar vermemek, herkese payına düşeni vermek olarak algılamıştır. Kant, hürriyeti tabii hukukun ve adaletin en özgün ve temel birimi olarak kabul ederken Hobbes ise güvenliği tabii hukukun temel kanunun olarak kabul etmektedir.

Adalet kavramı rasyonel bir kavramdır. Kuralları önceden belirlenmiştir. Keyfi muameleye uygun bir ortam yoktur. Çünkü subjektif uygulamalar adaletle bağdaşmaz.


ÜNİTE 2

HUKU VE DİĞER SOSYAL DÜZEN KURALLARI

DİN KURALLARI

Toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar arasında, din kuralları her zaman önemli bir yer tutmuştur. Kutsal kitapların birçoğu toplumsal yaşamı düzenleyici nitelikte kurallarla doludur. Diğer taraftan din kurallarına uymamanın yaptırımının manevi nitelik taşıması da sosyal hayatın düzeninin salt din kurallarıyla sağlanamayacağını gösterir. İlk çağlara doğru gidildikçe, din kuralları ile hukuk kurallarının birbirine karıştığı; dinî görevler ile hukuki görevlerin aynı kişiler tarafından yürütüldüğü görülür. Dinin hukuk üzerindeki etkisi, laik devlet anlayışının benimsenmesi ve uygulanması ile azalmıştır.

Devlet yönetiminin ve hukuk düzeninin dinden bağımsızlığı ve birbirinin etkisinde kalmaksızın düzenlenmesini ifade eden laiklik ilkesinin benimsenmesi ile ulaşılmak istenen hedef, insanlara vicdan özgürlüğünün ve dinî inanç serbestisinin tanınmasıdır. Nitekim 1937’de Anayasa’ya laiklik ilkesini dâhil eden irade, tarihte çok kereler görüldüğü gibi, din ve mezhep duygularının siyasete alet edilmesini engellemeyi hedeflemiştir.

AHLAK KURALLARI

Ahlak, bir toplumda iyilik ve kötülük hakkında oluşan ve yerleşen değer yargılarına göre yapılması ya da yapılmaması gereken insan davranışlarına ilişkin kurallar bütünüdür.

Bireylerin bizzat kendi kendilerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini gösteren ahlak kurallarına subjektif (öznel) ahlak kuralları, ferdin diğer fertlerle ve toplumla olan ilişkilerinde nasıl davranması gerektiğini gösteren ahlak kurallarına ise objektif (nesnel) ahlak kuralları adı verilir.

Genel bir ifade ile subjektif ahlak kuralları, “namuslu ve dürüst ol, başkaları hakkında kötü hisler besleme, içini temiz tut” örneklerinde olduğu gibi iç dünyadaki tasavvurlara ilişkindir. Objektif ahlak kuralları ise “fakirlere yardım et, hırsızlık yapma, başkalarına zarar verme” örneklerinde olduğu gibi dışa vurulan davranışlara ilişkin olup toplumun bireylerden istediği davranış modellerini gösterir ki ahlak kurallarının hukukla ilgili olan kısmı da bunlardır.



GÖRGÜ KURALLARI

Sosyal hayatta bireylerin bir grup içinde ya da aynı sosyal çevreye mensup kişilerin günlük yaşamlarında ne şekilde davranmaları gerektiğini gösteren görgü kuralları, insanların belli olaylar karşısında hep aynı şekilde davranmaları neticesinde oluşur. Görgü kurallarının toplum hayatındaki temel faydası, aynı kurallara uyan insanlar arasında daha yakın ve sağlıklı ilişkilerin kurulmasını sağlamasıdır.



ÖRF VE ÂDET KURALLARI

Örf ve âdet kuralları, bugüne kadar olagelen şeylerin bundan böyle de gerçekleşmesini öngörür. Görgü kurallarına aykırılık hâlinde karşılaşılacak yaptırım örf ve âdet kurallarındaki kadar sert değildir. Örf ve âdet kurallarına uyulmamış olması durumunda birey toplumdan soyutlanabilir. Hukukun ilk ve temel kaynağı olan örf ve âdet kuralları bugün de onun biçimlenmesinde etkili olmaktadır. Örf ve âdet kuralları, hukuk normları gibi bireyin dışında toplumca istenilmiş olmasından başka, içerik açısından da hukukla geniş ölçüde benzerlik gösterir. Örf ve âdet kuralları, toplum içinde uzun zamandan beri tekrarlana gelen ve toplumun kendisine uyulmasını zorunlu kabul ettiği ortak davranış kurallarıdır. Bu tanım, örf ve âdet kurallarının iki unsuru bulunduğunu ortaya koymaktadır. Maddi unsur, manevi unsur. Bunlardan maddi unsur ya da süreklilik unsuru adı verilen unsura göre, bir davranışın örf ve âdet kuralı hâline gelmesi için toplum içinde uzun zamandan beri sürekli biçimde tekrarlanıyor olması gerekir. Örf ve âdet kurallarının manevi unsur olarak adlandırılan ikinci unsuru ise toplumda uzun zamandan beri tekrarlana gelen o davranış biçimine uymanın zorunlu olduğuna dair toplumda genel bir inancın varlığıdır. Bu iki unsurun birlikte bulunması hâlinde bir örf ve âdet kuralının varlığından söz edilebilir.

Örf ve âdet hukuku, hukukun kaynakları arasında yer alır ve yazısız kaynak olma özelliği gösterir. Örf ve âdet hukuku medeni hukuk, ticaret hukuku ve iş hukukunda önemli bir işleve sahiptir. Örneğin Medeni Kanunun 1. maddesi, hâkimin önündeki uyuşmazlığı kanuna göre, kanunda hüküm yoksa örf ve âdete göre çözeceğini belirtmektedir.
HUKUK KURALLARI

Hukuk; bir toplumda kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve devlet tarafından yaptırıma (müeyyideye) bağlanmış sosyal davranış kurallarının bütünüdür. Hukuk kurallarının ve hukuki kurumların oluşturduğu düzene ise hukuk düzeni adı verilir.

Hukuk kuralına aykırı davranmanın sonucu olarak ihlâl edilen normun türüne göre ceza, cebrî icra (zorla yerine getirme), iptal, tazminat, geçersizlik gibi maddi nitelikli yaptırımlar söz konusudur.

HUKUK KURALLARI İLE DİĞER SOSYAL DÜZEN KURALLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Hukuk kuralları din kurallarından birkaç önemli noktada ayrılmaktadır. Din kurallarının kaynağını İlahî emirler, Tanrısal irade yahut bazı kutsal varlıklar veya inanışlar oluşturur. Buna karşılık hukuk kuralları toplumsal yaşamın gereksinimlerini karşılamak için insan aklı ve iradesinin bir eseri olarak belirir. Bu niteliği, hukuk kurallarını din kurallarından daha kolay değiştirilebilir kılar. Hukuk kuralları emirler ve yasakları tespit ettiği gibi kişilere birtakım haklar ve yetkiler de sağlar.

Ahlak kuralları hukuk kurallarından bazı yönleri itibarıyla ayrılmaktadır. Her şeyden önce hukuk kurallarının kaynağı bireyin dışındaki belirli bir organdır ve hukuk dışa yansıyan davranışları düzenler. Hem içe hem de dışa dönük olabilen ahlakın başlıca kaynağını ise vicdan oluşturmaktadır.

Hukuk kuralları belirlidir ve genellikle yazılıdır. Oysa ahlak kurallarında genellikle hukuk kuralları kadar kesin bir belirlilik yoktur. Hukuk kuralları emirler ve yasakları tespit ettiği gibi kişilere birtakım haklar ve yetkiler de sağlar. Buna mukabil ahlak kuralları bireylere yetkiler sağlamaz.

Görgü kurallarının özellikleri anlatılırken de belirtildiği üzere, görgü kurallarına uymamanın yaptırımı manevi, hukuk kurallarına uymamanın yaptırımı maddi niteliktedir.

Bir hukuk kuralı hâline gelmiş olan ve örf ve âdet hukukunu oluşturan kuralların müeyyidesi, hukuk kurallarınınkinden farksızdır.


ÜNİTE 3

HUKUKUN KAYNAKLARI
Hukuku bilinçli iradenin ürünü sayan görüşe göre hukuk; bir irade, varlık tarafından düşünülüp tasarlanmış ve ortaya çıkmıştır. Bu varlık bazılarına göre ilahidir; yani tanrı hukuk kurallarının kaynağıdır(İlahi İrade Teorisi).

Bunun tersini savunanlar, hukukun kaynağının insan iradesi olduğunu savunurlar.(Beşeri İrade Teorisi). Hobbes, Locke, Rousseau gibi düşünürler ise sosyal sözleşme ile insanların yeni bir düzene geçtiklerini, bu sayede kendilerini hukuki düzen içerisinde güven içinde hissettiklerini ortaya koymuşlardır.(Toplumsal Sözleşme Teorisi ).

Bir hukuk kuralını yapan makamı kastettiğimizde organik (yaratıcı) kaynak terimi kullanılır. Yasama faaliyeti yapan TBMM veya bir tüzük çıkaran Bakanlar Kurulu organik kaynaktır. Bu hukuk kurallarının yayınlandığı Resmî Gazete, Yargıtay Kararları Dergisi gibi resmî veya özel dergiler bilgi kaynağı deyimini ifade eder.

BAĞLAYICI (ASLİ) HUKUK KAYNAKLARI

Asli hukuk kaynakları hukukun uygulanmasında öncelikli olarak başvurulan kaynaklardır. Bu kaynaklar bağlayıcı olup, yazılı hukuk kaynakları ve yazılı olmayan hukuk kaynağı olarak ikiye ayrılırlar.



  1. Yazılı Hukuk Kaynakları : Yazılı hukuk kaynakları denilince yetkili organlarca çıkarılan yazılı

hukuki metinler akla gelir. Herhangi bir konuyu düzenleyen yazılı hukuk kaynaklarının hepsine mevzuat adı verilir. Örneğin Aile Hukuku mevzuatı ifadesinden aile hukukuna ilişkin Anayasa’da yer alan hükümler, Medeni Kanun ve alakalı kanunlar, tüzükler, yönetmelikler ve tebliğler gibi kaynakların tamamı anlaşılır. Yazılı kaynaklar arasında bir hiyerarşik düzen, başka bir ifade ile altlık üstlük ilişkisi söz konusudur. Normlar hiyerarşisi, hukuk normlarının derece ve kuvvetini belirlemekte olup bu sıralamaya normlar hiyerarşisi denir. En üstte anayasa yer alır. Kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler, yönetmelikler şeklinde devam eder.

ANAYASA :

Anayasa devletin kuruluş ve işleyişini, temel organlarını, organların karşılıklı ilişkileri ve bunların görev ve yetkileriyle bireyin hak ve özgürlüklerini düzenleyen kurallardır. Devletin kişilerle ve kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerindeki temel hak ve hürriyetlerini belirler.

Anayasaya aykırı kanun çıkarılamaz. Daha önceden konmuş hiçbir hukuk kuralı ile bağlı ve kayıtlı olmaksızın bir devleti kuran, ona hukuki, siyasi statüsünü veren anayasayı ilk kez ya da yeniden yapan iktidara asli kurucu iktidar, anayasayı öngörülen usul çerçevesinde değiştiren iktidara ise tali kurucu iktidar denir. Türkiye Cumhuriyeti anayasaları sırasıyla 1921 (Teşkilât-ı Esasîye Kanunu), 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarıdır.

Anayasalar değiştirilmesinin bakımından sert anayasa ve yumuşak anayasa olarak ikiye ayrılmaktadır. Anayasanın değiştirilmesi kanunların değiştirilmesi usulüne nazaran zorlaştırılmışsa sert (katı) anayasa, değiştirilmesi daha kolay usullere tabi tutulmuş ise yumuşak anayasa olarak tanımlanır. Anayasalar ayrıntıya yer vermesi bakımından kazuistik anayasa (ayrıntıcı) ve çerçeve anayasa olarak (sadece temel hükümleri içerir) teorik açıdan ayrılır. 1961, 1982 Anayasaları kazuistik anayasaya örnektir. 1921 anayasası ise çerçeve anayasadır. Son olarak Anayasalar yazılı olması bakımından yazılı ve yazısız anayasa olmak üzere iki başlıkta incelenir. Dünyadaki birçok ülkede anayasalar yazılıdır. İngiltere anayasası teamüllere dayandığından yazılı değildir. Bu tür anayasalara geleneksel veya teamüli anayasa da denir.



KANUN

Kanunlar anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından, herkes hakkında uygulanmak üzere yazılı bir şekilde çıkarılan genel, sürekli ve soyut kurallardır. Kanunlar yasama organı tarafından yapılır. Kanun yetkili organ tarafından konulan kurallardır: Ülkemizde kanunları anayasamıza göre yasama organı olan TBMM yapar. Bu yetki devredilemez. TBMM halk tarafından seçilmiş 550 milletvekilinden oluşur. Kanun yazılı hukuk kurallarındandır: Bu özellik kanunları yazılı olmayan diğer hukuk kurallarından ayırır. Bakanlar Kurulunun hazırlayarak meclise sunduğu kanun projelerine kanun tasarısı denir. TBMM üyelerinin yani milletvekillerinin sundukları kanun projelerine ise kanun teklifi denir. Sunulan bu tasarı ve tekliflerin ne şekilde görüşüleceği meclis içtüzüğüne göre belirlenir. Kanunların genel kurulda görüşülebilmesi için üye tamsayısının üçte biri olan 550÷3= 184 kişi gereklidir. Buna Toplantı Yeter Sayısı olarak da ifade edilir.

Kanunlar Meclis tarafından toplantıya katılanların yarısından bir fazlasınca kabul edildiği takdirde kabul edilmiş sayılır. Ancak bu sayı her hâlükârda üye tamsayısının dörtte birinden, yani 550÷4=139 kişiden az olamaz. Buna ise Karar Yeter Sayısı da denir. TBMM'nin kabul ettiği kanunlar Cumhurbaşkanı tarafından 15 gün içerisinde yayınlanır. Cumhurbaşkanın uygun görmediği kanunlar tekrar görüşülmesi amacıyla meclise gönderilebilir. Uygulamada buna veto denilmektedir. Cumhurbaşkanının tekrar görüşülmek üzere meclise gönderdiği kanun hiçbir değişiklik yapılmadan kabul edilirse Cumhurbaşkanı artık bu kanunu yayımlamak zorundadır. Eğer cumhurbaşkanının tekrar görüşülmek üzere gönderdiği kanunun bazı maddeleri meclis tarafında değiştirilerek kabul edilirse Cumhurbaşkanı bu kanunu veto edip tekrar geri yollayabilir. Bütçe kanunları diğer kanunlardan farklı olarak veto edilemez. Kanunlar Cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra Resmî Gazetede yayınlanır. Aksi belirtilmemişse, yani Kanunda yürürlük tarihi ayrıca belirtilmemişse, yayımını takip eden 45 gün sonra yürürlüğe girer.

Kanunlar genel ve soyut hukuk kurallarındandır: İstisnaları olmakla birlikte kural olarak kanunlar belli bir kişi ve olay için çıkarılmazlar. Tüm kişilere ve olaylara uygulanacak nitelikte olmasına kanunların genelliği ilkesi denir. Kanunlar ülkenin tamamında ve aynı şekilde geçerlidir. Örneğin Devlet Memurları Kanunu tüm ülkedeki memurlara uygulanır.

Kanunların Anayasa’ya uygunluğunun denetimi Anayasa Mahkemesi tarafından yapılır. Anayasa’ya aykırı kanun hükümleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilir. Anayasa Mahkemesinin iptale ilişkin vermiş olduğu karar kesindir ve herkesi bağlar.

Anayasa Mahkemesine siyasal organlarca kanunun iptali için dava açılmasına soyut norm denetimi denir. Cumhurbaşkanı, iktidar partisi, anamuhalefet partisi meclis grubu, TBMM üye tamsayısının 1/5’i yani 110 milletvekili kanunun anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine yazılı olarak başvurabilirler. Diğer bir yol somut norm denetimidir. Görülmekte olan bir davada davanın taraflarından biri davada uygulanacak olan kanun hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu iddiasında bulunursa ve bu iddia hâkim tarafından ciddi bulunursa ya da hâkim uygulanacak kanunun anayasaya aykırı olduğu kanaatindeyse, hâkim dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderir. Anayasa Mahkemesi 5 ay içerisinde karar vermelidir. Hâkim, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara kadar davayı erteler. 5 ay içerisinde Anayasa Mahkemesi bir karar vermezse yerel mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükmüne uygun olarak karara bağlamak zorundadır.

ULUSLAR ARASI ANLAŞMALAR

Uluslararası antlaşmalar, yani devletler arasında imzalanmış yazılı karşılıklı yükümlülük altına sokan kurallar da hukukun yazılı kaynakları arasındadır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir. Yani kanunlarla eş değer güçtedir. Genel olarak iki tür uluslararası anlaşma bulunmaktadır. Birincisi bir yıl ve daha kısa süre için yürürlükte kalması öngörülen ticari, teknik ve ekonomik ilişkileri düzenleyen antlaşmalardır. Bu tür anlaşmalar devlete ekonomik bir yük getirmemek kişi hâllerine ve Türklerin yabancı devletlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla Bakanlar Kurulu tarafından imza altına alınıp Resmî Gazete’de yayımlanarak geçerlilik kazanmaktadır. Bu takdirde bu antlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.

İkinci türde ise antlaşmaların yürürlük kazanabilmesi için TBMM tarafından bir kanunla (uygun bulma kanunu) onaylanması gerekir. Bu şekilde onaylanarak yürürlüğe giren uluslararası antlaşmaların Anayasa’ya aykırılığı iddia edilemez. Temel haklar bakımından kanunlarla uluslararası antlaşma hükümlerinin çatışması durumunda uluslararası kanun hükümleri esas alınır.

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

Olağan – olağanüstü kanun hükmünde kararname.

Olağan dönem kanun hükmünde kararnameleri Bakanlar Kurulu çıkarır. Anayasa’ya göre temel haklar, kişi hakları ve siyasi haklarla ilgili kanun hükmünde kararnameler çıkarılamaz. Olağan dönemde çıkarılan kanun hükmünde kararnameler bir yetki kanununa dayanır. Yetki kanununda kanun hükmünde kararnamelerin amacı, kapsamı, ilkeleri, süresi ve bu kanuna dayanarak birden fazla Kanun hükmünde kararname çıkarılıp çıkarılamayacağı belirtilir. Kanun hükmünde kararnameler Resmî Gazete’de yayınlandığı gün yürürlüğe girer. Olağan dönem kanun hükmünde kararnameler yayımlandıkları gün meclise sunulurlar.

Olağanüstü dönem kanun hükmünde kararnameler ise Anayasa’da belirtilen olağanüstü yönetim hâlleri olan olağanüstü hâl, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş durumlarında çıkartılır. Olağanüstü dönem Kanun hükmünde kararnamelerin çıkarılabilmesi için bir yetki kanununa gerek yoktur. Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılır. Olağanüstü dönem Kanun hükmünde kararnameler için ayrıca anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.



TÜZÜKLER

Bakanlar Kurulu, kanunların uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere tüzük çıkarma yetkisine sahiptir. Tüzükler yürütme organınca çıkarılan genel düzenleyici işlemlerdir. Danıştay incelemesinden geçerek Cumhurbaşkanı tarafından imzalanır ve kanunlar gibi Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girerler. Yayınlanmayan tüzük yürürlüğe giremez. Tüzüklere örnek olarak Tapu Sicil Tüzüğü, Soyadı Nizamnamesi, Hayvan Rehni Tüzüğü, Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıfların Tescil Ve İlanı Hakkında Tüzük, İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Tüzüğü nü örnek verebiliriz.



YÖNETMELİKLER

Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri kendi görev alanlarıyla ilgili kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilirler. Yönetmelikler tüzüğe ve kanuna aykırı olamazlar. Yönetmelik de idarenin düzenleyici işlemlerindendir ve her yönetmeliğin Resmî Gazete’de yayımlanması zorunlu değildir. Eğer bir yönetmelik kamu personeline ait genel hükümleri içeriyorsa veya kamuyu ilgilendiriyorsa Resmî Gazete’de yayınlanmalıdır. Ülke çapında uygulanacak yönetmeliklerinin yargısal denetimi, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da yapılır. Eğer dar bir bölgede veya yerde uygulanacak yönetmelik varsa bunların yargısal denetimi o yerde buluna genel görevli idare mahkemesinde yapılır.



Yüklə 349,97 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin