ÜNİte 1 hukuk ve adalet kavramlari


İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARI



Yüklə 349,97 Kb.
səhifə2/8
tarix02.11.2017
ölçüsü349,97 Kb.
#26679
1   2   3   4   5   6   7   8

İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARI

İçtihadı birleştirme kararları, yargı organı tarafından üretilen kaynaktır. İçtihadı Birleştirme Kararları Resmî Gazete'de yayınlanan, benzer konularda bağlayıcı niteliği bulunan, Yargıtay daireler arası yorum farklıları sonucu ortaya çıkabilecek görüş ayrılığının hukuk güvenliğini olumsuz etkilemesini önlemek için belirli bir içtihadın benimsendiği kararlardır. İçtihadı birleştirme kararları Yargıtay veya Danıştay üst kurulları tarafından verilmiş olan kararlardır.



  1. Yazılı Olmayan Hukuk Kaynakları: Hukukun yazılı olmayan kaynağı örf ve âdet hukukudur.

Medeni Kanunun 1. maddesinde: 'Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve âdet hukukuna göre karar verir'. Hükmü bulunmaktadır.

ÖRF VE ADET HUKUKU: Örf ve âdet hukukunun meydana gelebilmesi için 3 temel unsurun varlığı aranmaktadır. Maddi Unsur (Süreklilik): Bir davranışın örf ve âdet hukuku kuralı olabilmesi için çok uzun zamandan beri istikrarlı biçimde tekrarlanması gerekir.

Manevi Unsur: Bir davranış kuralının örf ve âdet hukuku hâline gelebilmesi için, bu davranış kuralına uyulması yönünde toplumda genel bir inanışın, genel bir kanaatin oluşması gerekmektedir.

Hukuki Unsur: Örf ve âdet hukuku kuralının devlet gücüyle desteklenmiş olması gerekir.

YARDIMCI HUKUK KURALLARI

Yardımcı hukuk kaynakları yargısal içtihatlar ve bilimsel görüşlerdir. Yargısal içtihatlar ve bilimsel görüşler hâkimin uyuşmazlığı çözerken kanaatinin oluşmasına yardımcı olur.



  • Yargısal içtihatlar : Yargı kararları diğer bir deyişle yargısal içtihatlar mahkemelerin vermiş

oldukları kararlarda bir sorunun çözümlenmesi ile ilgili olarak kabul edilen ilkelerdir. Hâkimin, hüküm verirken yargı kararlarından faydalanması, benzer konularda hangi yönde kararlar verildiğini görmesi, hem işini kolaylaştıracak hem de daha önce verilmiş yargı kararlarından esinlenmesi hukuki güvenliği sağlayacaktır.


  • Bilimsel içtihatlar : Bilimsel içtihatlar hukukla uğraşan bilim adamlarının hukuki olaylar,

sorunlar ve yürürlükteki kuralların anlaşılması için yapmış oldukları bilimsel görüş ve kanaatlerini ifade eder. Buna öğreti ya da doktrin de denmektedir. Pozitif hukukun gelişmesi açısından bilimsel içtihatların önemi büyüktür. ideal hukuk (olması gereken hukuk) açısından hukuk normları bilimsel değerlendirilmeye tabi tutulur ve normlarda değişiklik önerilerek kuralların toplumun ihtiyaçlarına daha çok cevap vermesi sağlanabilir.

Bilimsel görüşleri oluşturan kaynaklardan bazıları şunlardır:



  • Şerhler: Kanun maddelerini açıklayan ve yorumlayan eserler.

  • Monografiler: Bir hukuki meseleyi çok detaylı ayrıntılarıyla inceleyen eserler.

  • Sistematik Eserler: Hukuki kuralları bilimsel bir sıra içerisinde inceleyen eserler.

  • Makaleler: Genellikle dergilerde yayınlanan hukuki bir konuyu açıklayan, daha öz bilimsel görüş ve kanaatler.

  • İçtihat Derlemeleri: Mahkeme içtihatlarına daha kolay ulaşılabilmesi ve faydalanılması amacıyla oluşturulmuş eserler.

  • Bibliyografya: Kitap, makale, dergi gibi eserlerin adlarını, yazarlarını, basım yılları, yeri, çıkarılan yayınevi vs. bilgileri içeren derleme niteliğindeki eserler.

  • Sempozyum ve Seminerler: Bu toplantılarda sunulan tebliğ, tartışmaların yayımlanması ile oluşmuş eserler.


ÜNİTE 4

HUKUK KURALLARININ YORUMLANMASI
Yorumun Temel Prensipleri

  • Hem sözü ve hem de özü itibarıyla açık olan hukuk kuralları hakkında yorum yapılamaz.

  • Yorum; özü dikkate alınırken, hukuk kuralının sözünden ayrılmadan yapılır.

  • Genel hukuk kuralına yorum yoluyla istisna getirilemez. Kural esas alınarak, istisna dar bir şekilde yorumlanır.

  • Yetki tanıyan kural dar, özgürlük tanıyan kural geniş yorumlanır. Hiçbir kurum ya da kişiye, kuralın tanıdığı yetkinin genişletilerek yorumlanması yahut kişilere hak ve özgürlük tanıyan kuralın ise daraltılarak yorumlanması kabul edilemez.

Yorum Yapacak Kişi ve Kurumlar

  1. Kural Koyucunun Yorumu: Yasama yorumu olarak da ifade edilen bu yorumu yapan kurum,

aslında hukuk kuralını ortaya koyan kurumdur. Eğer bir kanundan bahsediyorsak, TBMM’nin yorumu, bir tüzükten bahsediyorsak Bakanlar Kurulu’nun yorumu, bir yönetmelikten bahsediyorsak, o yönetmeliği çıkaracak ilgili Bakanlığın yorumu bu kapsamdadır. Hukuk sistemimizde kural koyucu ile kuralı uygulayıcı arasında fark bulunmaktadır. Kural koymak Yasama’nın, kuralı uygulamak Yürütme’nin, uygulamadan zarar görenlerin taleplerini incelemek ise Yargı’nın vazifesidir. Yorum, kuralın uygulama aşamasında ve uygulandıktan sonra memnuniyetsizliğin ortaya çıkmasıyla gündeme gelecek bir meseledir. Dolayısıyla, gerek Yürütme’nin ve gerekse Yargı’nın, kuralın ifade ettiği anlamın ne olduğunun anlaşılabilmesi için Yasama ’ya sürekli danışması ve yorum talep etmesi gerekir. Bu ise, hem Yasama’nın faaliyetlerini zorlaştırabilecek ve hem de “Kuvvetler Ayrılığı” diye daha sonra incelenecek olan temel prensibe aykırı düşecektir. Bu sebeple, kural koyucunun yorumunu dikkate almak mantıklı bir yol olsa da, pratik ve sonuç alıcı değildir. Bu sebeple Yasama yorumu çok fazla tercih edilmemektedir. Hukukumuzda Yasama yorumu 1924 Anayasası’nda “tefsir kararları” başlığı altında yapılmaktaydı. Ancak, 1961 ve 1982 Anayasaları yasama yorumuna yer vermemişlerdir.

  1. Kural Uygulayıcısının Yorumu: Elimizde var olan bir hukuk kuralını uygulayacak olan ya

Yürütme organıdır, ya da uygulama neticesi ortaya çıkan ihtilaflarda dikkate alacak olan Yargı organlarıdır. Yürütme organı, uygulamakla yükümlü bulunduğu hukuk kuralını kendince yorumlayacak ve uygulamaya geçirecektir. Ancak bu yorum her zaman denetime açık bir yorum olacaktır. Çünkü kuralın anlaşılması ve yorumlanması nihayetinde entelektüel bir faaliyet olduğu için, yürütmenin yapacağı yoruma istinaden gerçekleştirilen uygulama her zaman hukuka uygun olamayabilecektir. Bu sebeple yürütmenin yaptığı yorum, kesin olmayan ve denetime açık yorumdur. Uygulamanın o kuralın var oluş amacı ve ortaya koyduğu değerlere uygun olup olmadığının takdiri Yargı organındadır. Eğer, açık, net ve yorumu gerektirmeyecek bir kurala aykırı bir husus var ise, yargı organı bu durumu tespit etmekte zorlanmayacaktır. Ancak, soyut ve genel hukuk normunun, önüne gelen ihtilafa nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin Yargı organının yorum yapması ve soyut kuralı somut olaya, genel düzenlemeyi özel duruma indirgemesi gerekmektedir. Bunu yaparken yargı organları, hukukî metnin anlam, içerik ve kapsamını tespit ederler ve sadece o olayla ilgili olarak bir yorumda bulunurlar. Yargı organları tarafından yapılan bu tür yoruma yargısal (kazaî) yorum adı verilir.

  1. İlmi Yorum: Doktrin adı da verilen bu yorum çeşidi, hukukçuların bir hukuk kuralına ilişkin

yaptıkları yorumlardan oluşur. Örneğin, Türkiye’de hemen hemen her hukuk fakültesinin bir hukuk dergisi bulunmakta ve çeşitli dönemler hâlinde akademisyenlerin makaleleri yayımlanmaktadır. Yahut yüksek lisans tezleri, doktora tezleri yazılmakta, şerhler kaleme alınmakta, monografik eserler üretilmektedir. İşte bu eserlerde yer alan kural yorumları İlmî yorumu oluşturmaktadır.

YORUMUN NİTELİKSEL ÇEŞİTLERİ

  1. Genişletici Yorum : Bir hukuk kuralı yorumlanarak, kapsadığı alan ve anlam daha geniş bir

alana dönüştürülüyorsa genişletici yorumdan bahsedilir. Yeni gelişen durumları kapsayacak hâlde yapılan bu genişletici yorum, daha geniş haklardan insanların yararlanması amacını güttüğünden genel bir eğilim olarak da yaygınlık göstermiştir.

  1. Daraltıcı Yorum : Bir hukuk kuralı yorumlanarak, kapsadığı alan ve anlam daha dar bir alana

dönüştürülüyorsa daraltıcı yorumdan bahsedilir. Ana amacın insanların haklardan geniş bir şekilde istifade etmesi olduğundan, bu hakların kullanımının sınırlandırılmasının dar bir çerçevede tutulması anlaşılabilir bir yaklaşım ve yorum tarzıdır.

YORUM METODLARI

  1. Sözel Yorum: Eski tabiriyle Lâfzî Yorum olarak da nitelendirilebilecek bu yorum çeşidinde,

yorumlanacak kuralın sahip olduğu kelimelerden hareketle bir sonuca ulaşmak arzulanır. Bu metodun temeli, yorumlanacak hukuk kuralının kaleme alındığı kavramların, kelimelerin yorumlanmasıdır. Bu kavramlar ve kelimeler rastgele seçilmemiş, hukuk dilinde ya da günlük dilde bir anlamı, bir karşılığı olduğu için tercih edilmiştir. Bu sebeple, kuralda yer alan kavram ve kelimelerin hukuk dilinde ya da günlük dildeki anlamları yorumlamada esas yol gösterici olandır.

  1. Özsel Yorum: Bir hukuk kuralının sahip olduğu kavram ve kelimelerden hareketle bir sonuca

ulaşılamıyorsa, bu durumda o kuralın özüne yani ruhuna bakarak bir yorum getirilmesine çalışılır. Eski tabirle Ruhî Yorum denilen bu metodun farklı şekillerde alt yöntemleri bulunmaktadır

  1. Tarihsel Yorum: Tarihsel Yorum Metodu, her ne kadar kavramsal yorum metodu ile bir

sonuca ulaşılamamış olsa da, kural koyucunun o kuralı koyarken sahip olduğu temel amacın tespiti ile bir sonuca ulaşma yöntemidir.

  1. Amaçsal Yorum: Kural koyucunun genel amacının tespit edilmesi yanında bizzat o hukuk

kuralının kendi amacının araştırılması ve kuralın yorumlanacağı dönemin ihtiyaçlarına göre uyarlanması ile o kuralın amacının gerçekleştirilmesi faaliyetine amaçsal yorum denilmektedir. Eski tabirle Gaî Yorum olarak da ifade edilen bu yöntem Mecelle’de “Bir işten maksad ne ise hüküm ona göredir.” şeklinde ifadesini bulmaktadır.

  1. Mantıki Yorum: Mantıki yorum yöntemi aynı zamanda bir muhakeme faaliyetidir. Bu yorum

ve muhakeme esnasında yararlanılan başlıca mantık araçları kıyas, evleviyet ve aksi ile ispattır.

  1. Kıyas Yöntemi ile Yorum: Belirli bir durum veya ilişki için konulan hukuk kuralının, o duruma

veya ilişkiye benzeyen fakat hakkında hiç ya da yeterli hüküm bulunmayan başka bir durum veya ilişkiye uygulanmasına kıyas yahut örnekseme yahut da analoji denilir. Burada niteliksel olarak genişletici bir yorum bulunmakta ve mevcut bir kuralın kıyas metodu ile daha geniş alanlarda uygulanmasının sağlanmasıdır.

  1. Evleviyet Yöntemi ile Yorum: Evleviyet öncelikle anlamına gelir. Hakkında hüküm bulunan

genel kapsamlı bir duruma ilişkin kuralın daha özel ve mantıklı bir duruma uygulanabilmesini ifade eder.

  1. Aksi ile İspat Yöntemi ile Yorum: Mefhum-u muhalif, zıt kavram ya da aksi ile kanıt olarak da

ifade edilen aksi ile ispat, bir kuralda bir hususa ilişkin belli ve açık bir biçimde yapılan düzenlemeden, hakkında hiç düzenleme yapılmayan hususa ilişkin sonuç çıkarma faaliyeti için kullanılan bir mantıki yorum çeşididir. Aksi ile ispat yoluyla yapılacak bir yoruma başvurmak için metnin zıt anlamının başka bir kurala, mantığa ya da hayat deneyimlerine aykırı düşmemesi gerekir.

HAKİMİN TAKDİR YETKİSİ

Hukuk kurallarının ne ifade ettiği anlaşılmasına rağmen, bazen kanun koyucu bilerek ve isteyerek kurallarda bazı boşluklar bırakabilmekte ve hukuk kurallarını uygulamakla yükümlü hâkim tarafından olayın özellikleri, toplumun örf ve adet kuralları ile ahlaki düşünceleri dikkate alınarak, somutlaştırılıp subjektifleştirilmesini sağlamak üzere tanınmış yetkiye hâkimin takdir yetkisi denilir.

Takdir hakkının kelime anlamı olarak, “yasaların, yaşamın bütün olaylarını düzenlemeleri olanaksız olduğundan, bazı somut olaylar karşısında, yetkililere (kişilere) verilen serbestlik; örneğin, ceza yargılamasında yargıca tanınan takdir yetkisi; yargıcın bir şeyi uygun şekilde değerlendirme hakkı” anlamına gelmektedir. Hâkimin takdir yetkisine ilişkin kanuni temel Medenî Kanun’un 4. maddesinde yer almaktadır. Buna göre: “kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir” diyerek bu konuyu düzenlemiştir.
ÜNİTE 5

HUKUK KURALLARININ UYGULANMASI
HUKUK KURALLARININ ÇEŞİTLERİ


  1. Emredici Hukuk Kuralları:Buyurucu, zorlayıcı nitelikte olan, tarafların mutlaka uymak zorunda

oldukları, iradeleri ile aksini kararlaştıramayacakları, eğer kararlaştırmışlar ise bu davranışın neticesinde çeşitli yaptırımlar ile karşılaşacakları hukuk kurallarına emredici hukuk kuralları denir.

Kamu hukuku alanındaki kuralların çoğunluğu emredici niteliktedir. Bununla birlikte emredici hukuk kuralları özel hukuk alanında da mevcuttur. Hukuk kurallarının emredici nitelikte öngörülme sebepleri şunlardır;



  • Kamu düzeninin sağlanması ve korunması

  • Genel ahlak ve adabın korunması

  • Toplum içinde zayıf durumda bulunanların korunması

  • Bireylerin kişiliklerinin korunması

  1. Tamamlayıcı Hukuk Kuralları: Hukuk kurallarının bir kısmı tamamlayıcı niteliktedir. Bu

kurallara yedek hukuk kuralları veya düzenleyici hukuk kuralları da denir. Kişiler arasında aksi kararlaştırılabilen, ancak aksine bir düzenleme öngörmedikleri takdirde uyulması gereken hukuk kurallarına tamamlayıcı hukuk kuralları adı verilir. Adından da anlaşılacağı üzere bu kurallar taraf iradelerinin ön planda olduğu alanlarda, onların iradelerindeki eksiklikleri gidermek amacıyla yine kamu düzeninin korunması gayesinden hareketle kanun koyucu tarafından öngörülmüş hukuk kurallarıdır. Özel hukuk alanında geniş ölçüde irade serbestliği ilkesi benimsenmiş olduğundan birçok kural tamamlayıcı niteliktedir. Buna karşın kamu hukukunda tamamlayıcı nitelikte hüküm sayısı pek azdır. Tamamlayıcı hukuk kuralları devreye girdikleri andan itibaren emredici nitelik arz ederler. Bir hukuk kuralının tamamlayıcı nitelikte olup olmadığı genel itibarıyla madde metninden kolayca anlaşılabilir. Kanunlardaki hükümlerde yer alan “hilafı şart edilmedikçe”, “hilafına hüküm bulunmadıkça”, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça”, “aksine hüküm yoksa” gibi ifadeler açıkça o hükmün tamamlayıcı nitelikte olduğunu gösterir.

  1. Yorumlayıcı Hukuk Kuralları: Kişilerin hukuki işlemlerde ortaya koydukları iradelerin

yorumlanmasına hizmet eden hukuk kurallarına niteliği itibarıyla yorumlayıcı hukuk kuralları denir. Yorumlayıcı hukuk kurallarının da tamamlayıcı hukuk kuralları gibi aksi taraflarca kararlaştırılabilir. Ancak tamamlayıcı hukuk kuralları tarafların öngörmedikleri durumlara ilişkin boşlukların doldurulmasına hizmet ederken, yorumlayıcı hukuk kuralları tarafların kullandıkları ve yeteri kadar açık olmayan bir ifadenin ne şekilde anlaşılması gerektiğini açıklığa kavuştururlar. Borçlar Kanunu’nun 91. maddesi artık klasikleşmiş bir örnek teşkil eder.

  1. Tanımlayıcı Hukuk Kuralları: Hukuki kavram ve müesseselerin anlam ve unsurlarını ortaya

koymak suretiyle onları tanımlayan hukuk kurallarıdır. Tanımlayıcı hukuk kuralları, yorumlayıcı hukuk kurallarından farklı olarak bir beyan veya davranışın değil, bir hukuki kavram veya müessesenin lazım gelen kanuni unsur ve şartlarını ortaya koymaktadırlar.

HUKUK KURALLARININ UYGULANMASI

  1. Hukuk Kurallarının Yer Bakımından Uygulanması: Hukuk kurallarının yer bakımından

uygulanması, kanunların nerede, hangi coğrafi sınırlar içerisinde uygulanacağı meselesi ile ilgilidir. Devletlerin egemenlikleri kural olarak ülkenin coğrafi sınırları içerisinde etkili olduğundan, devletin yasama organı tarafından çıkarılan bir kanun da coğrafi şekilde sınırlandırılmış bulunan ülkede uygulanır. Kanunların yer bakımından uygulanması denildiğinde iki prensip ortaya çıkmıştır. Bunlar; kanunların mülkiliği (ülkesellik, yersellik) ve kanunların şahsiliğidir (kişisellik) . Mülkilik ve şahsilik ilkeleri tek başlarına mutlak olarak uygulanmamalıdır. Zira mülkilik ilkesi salt olarak uygulandığında kişiler hak kaybına uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler. Şahsilik ilkesinin salt olarak uygulanması hâlinde ise devletlerin egemenlik yetkisi olumsuz yönde etkilenebilir.

Mülkilik İlkesi: Kanunların ülke sınırları içerisinde bulunan yerli yahut yabancı herkese uygulanmasına, bir başka ifadeyle devletin ülkesi içinde bulunan herkesin o devletin hukukuna tabi olmasına mülkilik denir. Kamu hukuku alanında toplumun genel menfaatini koruma amacı gözetildiğinden kural olarak kanunların mülkiliği ilkesi geçerlidir.

Şahsilik İlkesi: Bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan kişilerin (vatandaş), yabancı bir ülkede bulunsa dahi yine kendi millî kanunlarına tabi olması, başka bir deyişle millî kanunların vatandaşı ülkesi dışında bile bağlamasına şahsilik denir. Özel hukuk alanında kişilerin özel menfaatleri düzenlendiğinden kural olarak ilişkilere şahsilik ilkesinin uygulanması söz konusudur.

  1. Hukuk Kurallarının Zaman Bakımından Uygulanması: Kanunların yürürlüğe girdikleri tarihten

yürürlükten kaldırıldıkları tarihe kadar geçen zaman dilimi içinde gerçekleşen olaylara ve hukuki ilişkilere uygulanmasına zaman bakımından uygulama denir. Hem özel hukuk hem de kamu hukuku için geçerli olan bu genel kural kadar, bu kuralın istisnaları da son derece önemlidir. Öyleyse bir hukuk kuralının somut olaya uygulanıp, uygulanmayacağının bilinmesi için öncelikli olarak kuralın yürürlüğe girip, girmediğinin ve yürürlükten kalkıp, kalkmadığının anlaşılması gerekir

Kanunların ve Diğer Yazılı Hukuk Kurallarının Yürürlüğe Girmesi

Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve tüzüklerin yürürlüğe girebilmesi için Resmî Gazete’de yayınlanmaları gerekir (Anayasa 98. 91. ve 115/II. m). Yönetmelikler ise kanunen yayınlanacağı öngörülenler hariç, yayınlanmadan da yürürlüğe girebilirler. (Anayasa 124/II. m).



Birinci ihtimalde kanunda veya diğer yazılı hukuk kurallarında yürürlüğe giriş tarihi açıkça belirtilmiş olabilir. Eğer kanunun yürürlüğe giriş tarihi olarak Resmî Gazete’de yayınlandığı tarih “işbu kanun yayını ………. tarihinde yürürlüğe girer” şeklinde belirtilmiş ise kanun bu tarihte, “işbu kanun yayımı tarihinden itibaren ….. ay sonra yürürlüğe girer” veya “işbu kanun …….. tarihte yürürlüğe girer” gibi ifadelerle Resmî Gazete’de yayınlandığı tarihten hesap edilmek üzere şu kadar gün, şu kadar ay sonra veya açıkça belirtilmiş ileriki bir tarihte yürürlüğe gireceğinden bahis olunuyorsa, kanun bu tarihte yürürlüğe girer. Böyle bir uygulama yapılmasındaki amaç, ilgililerin kanun hakkında bilgi edinmeleri ve hareketlerini kanuna göre düzenleyebilmeleridir.

İkinci ihtimalde ise kanun veya diğer yazılı hukuk kurallarının ne zaman yürürlüğe gireceği hususunda herhangi bir açıklama olmayabilir. Bu gibi durumlarda doğabilecek olan tereddütleri ortadan kaldırmak maksadıyla çıkarılan 1322 sayılı Kanuna göre, kanun ve tüzüklerin metinlerinde başkaca bir açıklama bulunmadığı takdirde Resmî Gazete’de yayınını takip eden günden itibaren hesap edilmek üzere 45 gün sonra yürürlüğe girdiği kabul olunur.

Kanun hükmünde kararnamelere gelince, Anayasa’nın 91/5. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere kanun hükmünde kararnameler Resmî Gazete’de yayınlandıkları gün yürürlüğe girerler. Bununla birlikte kararnamede yürürlük tarihi olarak ileriki bir tarih de gösterilebilir.

KANUNLARIN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI

Kanunların Kendiliğinden Yürürlükten Kalkması: Kanun koyucu bir kanunun yürürlükte kalacağı süreyi daha önceden açıkça belirlemiş olabilir. Böyle kanunlara süreli kanun adı verilir. Bu durumda kanun öngörülen sürenin dolması ile başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden (doğrudan doğruya) yürürlükten kalkar. Bütçe kanunları böyledir, çıkarıldıkları yıl içinde uygulanmakla kendiliğinden yürürlükten kalkarlar.

Kanunların İlga Yolu ile Yürürlükten Kalkması: Süreli olmayan hukuk kuralları ancak o kuralı kaldırmaya yetkili başka bir hukuk kuralının açık (sarih) yahut örtülü (zımni) yürürlükten kaldırma iradesi ile yürürlükten kalkar. Biz buna hukuk kurallarının ilga yolu ile yürürlükten kalkması diyoruz. Aslında her yeni tarihli kanun, çoğu zaman daha önceki tarihli kanunlardan veya onların hükümlerinden hangilerini yürürlükten kaldıracağını açıkça düzenleyebilir. Örneğin 1926 tarihli Medeni Kanun’un yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanunda işbu kanun ile Mecelle’nin yürürlükten kaldırıldığı (mülga olduğu) belirtilmiştir. Böyle hâllerde yeni tarihli kanunun açık hükmü gereği eski tarihli kanun yürürlükten kaldırılmış olur ki, buna da açık yürürlükten kaldırma (sarih ilga) denir. Kanunun tamamının veya bir kısım hükmünün yürürlükten kaldırılmasına ise üstü kapalı yürürlükten kaldırma (zımni ilga) denir.

Hangi hükümlerin yürürlükte olacağını, hangi hükümlerin yürürlükten kalkacağını belirler iken göz önünde bulundurulması gereken bazı hususlar vardır.

Bu açıklamalar çerçevesinde zımni ilgada üç çözüm yolu ön plana çıkar.


  • Eski tarihli ve yeni tarihli kanunların her ikisi de genel nitelikte ise yürürlüğe giriş itibarıyla yeni tarihli kanun eski tarihli kanunun kendine aykırı olan hükümlerini yürürlükten kaldırmış sayılır.

  • Eski tarihli kanun ve yeni tarihli kanun özel nitelikte ise yine sonraki tarihli kanun eski tarihli kanunun kendine muhalif olan hükümlerini yürürlükten kaldırır.

  • Eski tarihli kanun özel, yeni tarihli kanun genel nitelikte ise kural olarak yeni tarihli kanun genel nitelikte olduğu için eski tarihli olmasına rağmen özel nitelikteki kanunu yürürlükten kaldırmış sayılmaz. Böyle bir meselede kanun koyucunun amacı göz önünde bulundurulmalı, her iki kanunda düzenlenen menfaatlerin durumu incelenerek hangisinin yürürlükten kalkmış sayılacağı sorunu çözülmelidir.

Kanunların Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı ile Yürürlükten Kalkması: Anayasamızda düzenlendiği üzere kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetleme görevi Anayasa Mahkemesine aittir (Anayasa 148. m). Anayasa Mahkemesi bir kanunun Anayasa’ya aykırı olduğuna kanaat getirir ise o kanunun iptaline karar verir. İptal kararı Resmî Gazete’de yayınlandığı tarihte ilgili kanun yürürlükten kalkar. Gereken hâllerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayınlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. İptal kararı geriye yürümediği gibi yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamları ve gerçek ve tüzel kişileri bağlar

Kanun Hükmünde Kararnamelerin Yürürlükten Kaldırılması: Kanun hükmünde kararnameler yayınlandıkları gün TBMM’nin onayına sunulmazlar ise yayın tarihinde, Meclise sunulmasına rağmen reddedilmiş ise red kararının Resmî Gazete ’de yayınlandığı tarihte yürürlükten kalkar.

Tüzük ve Yönetmeliklerin Yürürlükten Kaldırılması: Tüzük ve yönetmelikler aynı nitelikte başka bir düzenleyici işlem ile yürürlükten kaldırılabilir. Bazen de dayandıkları kanun hükmü veya üst hukuk normunun yürürlükten kaldırılması halinde, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın yürürlükten kalkabilirler. Düzenleyici işlemler idari yargı denetimine tabi olmaları hasebiyle ve Danıştay tarafından hukuka aykırı bulunmaları gerekçesiyle iptal edilirler ise daha baştan itibaren geçersiz olurlar.


Yüklə 349,97 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin