Bir Açık Toplum Oyunu: Şeffaflık!
Denetlenebilirlik, Açık Toplumcuların dilinden düşmeyen bir kavramdır. İşte bu yüzden Açık Toplum ile birlikte yaygınlaşmış bir kavram vardır: Şeffaflık. İngiliz derin devletinin himayesindeki kurumlar, şeffaflaşma kavramına özel bir önem atfeder ve dillerinden düşürmezler. Bu kurumlara göre, ülkelerin ve kamu kurumlarının, dini, sosyal, sanatsal tüm toplulukların tüm faaliyetlerinin açıkça görülebilir, hatta denetlenebilir olması gerekmektedir.
Kapalı yapılar elbette rahatsız edicidir, fakat burada farklı bir oyun vardır. Buna göre her ülke, her yönetim ve bir ülkü adına bir araya gelmiş her topluluk İngiliz derin devletinin hükmetmesine ve müdahalesine açık olacaktır; amaç halkı tam anlamıyla kontrol altına almaktır. Örneğin Chatham House, Çin'in yaptığı yardımlardan1, Angola'da elde edilen gelirlere2 değin pek çok şeyi bilmekte, dahası bütün bunları denetlemektedir. Söz konusu kuruma bu yetkiyi kimin verdiği, hangi hak ile başka ülkelerin özgürlük alanlarına müdahale ettiği meçhuldür. Fakat ortaya atılan "şeffaflık ideolojisi" altında bunu dünyanın gözü önünde yapabilmektedir.
Özellikle son dönemlerde bu Açık Toplum ideolojisi altında "cemaatlerin ve tarikatların şeffaflaştırılması" talebi İngiliz derin devletinin çeşitli yancı kurumları, bilerek veya bilmeyerek bunların etkisi altında kalan bazı yazarlar ve televizyon yorumcuları tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. Şeffaflaştırmaktan kasıt ise hiçbir gayri hukuki eylemi olmayan Müslümanların her anlarının takip altına alınması, tüm Müslümanlara potansiyel suçlu muamelesi yapılmasının sağlanmasıdır. Modern hukuk devletlerinde her kurum, vakıf veya oluşum yasal denetim altındadır. Ancak hiçbir suça karışmadıkları halde, "her an suç işleyebilirler fobisi" oluşturarak bireylerin özgürlüklerini ihlal etmek makul değildir. "Cemaatlerin ve tarikatların şeffaflaştırılması"ndaki asıl amaç da masum Müslümanların hukuka aykırı olarak fişlenmesi ve iyi niyetli samimi topluluklara yönelik bir izleme, dinleme ve takip politikasının başlatılmasıdır. Bu şekilde Müslüman camialar içinde tedirginlik yaratılmak istenmekte, Müslümanların bir araya gelmeleri engellenmeye çalışılmaktadır. Bu toplulukların İngiliz derin devletinin kontrolü altında, derin devletin isteklerini yerine getiren kurumlar haline gelmeleri beklenmektedir. Buna karşı çıkanların ezileceği ima edilerek bir araya gelmiş masum Müslüman toplulukları ayırma, parçalama, küçültme ve etkisizleştirme politikası izlenmektedir.
Ne var ki; her fırsatta, her kurumda şeffaflaşma talep eden Açık Toplum teorisyenleri ve Chatham House gibi İngiliz derin devletinin himayesindeki kurumlar, kendileri söz konusu olduğunda bir gizlilik perdesine bürünmektedir. Bu kurumlarla veya onların kollarıyla ilgili şeffaf olan hiçbir şey yoktur. Örneğin, Chatham House düzenlediği toplantı, seminer ve çalıştaylarda kullanılan bilgi kaynaklarını ve bu aktiviteler sırasında konuşulanları açıklamayı yasaklamıştır. Bu yasak, daha önce de incelediğimiz gibi, "Chatham House kuralı" (Chatham House rule) olarak ün yapmıştır. Kuralı ihlal edenlerin Chatham House ile bağı kesilmekte ve bu kişiler etkinliklere katılmaktan men edilmektedirler.3 Kural bu derece sıkıdır.
Açık Toplum zihniyetini destekleyenler de, proje ve çalışma destekçisi olarak Chatham House Kuralı'na uymaktadırlar. "Şeffaflık" adı altında tüm dünyanın denetlenebilir olmasını ister ve bunu bir zorunluluk olarak dünya çapında uygulatırken, bu kurumların kendileri müthiş bir ketumiyet içinde dünyayı yönlendirmektedirler. Oysa, şeffaflık uygulamasının önce bu kurumlarla başlaması gerekmektedir. Önce bu kavramı ortaya atan taraflar şeffaflaşmalı, toplantılarından gelirlerine kadar her detayı topluma açık hale getirip bir model oluşturmalı, şeffaflıktan neyi kastettiklerini kendi örnekleri üzerinden göstermelidirler.
Fakat bunu hiçbir zaman yapmamışlardır ve yapacak gibi de görünmemektedirler. Çünkü bu kurumlar, İngiliz derin devletinin dayatması altında görev yapmakta ve oradan gelen gizli emirleri uygulamaktadırlar. "Şeffaflık" konusu, İngiliz derin devletinin sinsice ortaya attığı bir başka kontrol ve yıldırma sistemidir. Bu gerekçeyle dilediği yönetimi veya kurumu kendince hedef gösterebilecek veya üzerlerinde baskı uygulayabilecektir. Bu, özellikle dini ve ahlaki gelişmeleri önlemek, hayırlı işler yapan kurumları engellemek, halkı mevcut yönetimden uzaklaştırıp soğutmak bahanesiyle ortaya atılmış bir kavramdır. İngiliz derin devleti, söz konusu hükümetlerin bu kurumları baskı altına almasını talep etmekte, kurumların bu şekilde hükümetlere mesafe koyacaklarını düşünmekte ve söz konusu hükümetleri bir yalnızlaştırma politikasına itebileceğine inanmaktadır. Liderleri dindar olan ülkeler de yıldırma politikasının bir parçasıdır. Zamanı geldiğinde, örneğin bir ülke, yeterince şeffaflaşmadığı ve dolayısıyla terör örgütlerine destek verdiği gibi bir yaftalama ile karşı karşıya kalabilmektedir. Kara propagandanın sınırı olmadığından, İngiliz derin devleti hayasızca bu iftirayı atabilmektedir. İşte bütün bu sebeplerle, İngiliz derin devletinin ortaya attığı "şeffaflaşma" suçlamalarına dikkat etmek ve ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir.
1. Myth Busting? The Transparency of Chinese Aid, https://www.chathamhouse.org/publications/papers/view/178337
2. Reaping the Revenue in Angola: Extractive Industries Transparency and Governance, https://www.chathamhouse.org/events/view/193821
3. Chatham House Rule, https://www.chathamhouse.org/about/chatham-house-rule
Dostları ilə paylaş: |