Enderun Sistemindeki temel eğitim aşamalarını sırasıyla şu şekilde özetlemek mümkündür:
a) Devşirme : Enderun sisteminde seçim, devşirme usulü ile yani devletin tebası olan daha çok hristiyan ailelerin çocuklarının (gönüllü, hatta zaman zaman ailelerin yarışa girerek) kayıtlı olarak alınması ile başlar. (Yücel, 1988: 26) Devşirme, bir çok ayrıntıyı içeren devşirme kanunu hükümlerine göre yapılır. (Akkutay,1984 : 38) Yani, iş baştan sıkı ve ciddi tutulmaktadır. Devşirme sisteminde olabilecek her türlü suistimale karşı gerekli tedbirler yine kanunla alınmıştır. (Akkutay,1984: 39) Devşirme eğitimi, milliyetlerin değişimini esas alan bir kültürleşme ve belirli prensiplere göre devlet adamı yetiştirme (Akkutay, 2002: 187) projesinin başlangıcıdır.
b) Aileye Verme : Devşirilen çocuklar belirli seçme aşamalarını müteakip geçici bir süre için Anadolu veya Rumelideki ailelere bir program dahilinde bırakılırdı. Aileye vermeden amaç; devşirilen oğlanların Türkçeyi, Türk örf ve adetlerini ve İslam dininin temel kurallarını öğrenmesini sağlamaktır. Diğer bir deyişle eğitimin ilk ayağı buradan başlamaktadır.
c) Hazırlık Sarayları : Osmanlı devletinin gittikçe genişlemesi, saray/devlet hizmetlerinin güvenilir/nitelikli insanlarca yerine getirilmesini zorunlu kılıyordu. İşte zaruri ve stratejik olan bu insan gücünü yetiştirmek üzere Enderun literatüründe hazırlık sarayları ve/veya saray mektepleri olarak geçen bu kuruluşların sayısı dört idi. Bunlar; Edirne Sarayı, Galata Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı ve İskender Çelebi Sarayıdır. Bu kurumlarda kuramsal ve uygulamalı eğitim birlikte verilmekteydi.
d) Enderun-i Hümayun : Saray Mekteplerinden seçilerek Enderun-i Hümayun’a alınan öğrenciler burada titiz ve elemeli bir eğitimi teorik ve pratik olarak alırlardı. Okutulan derslerde hem bireysel yetenekler hem de dağılımda bir çeşitlilik hakimdi.* Burada eğitimin üç temel esası vardı: 1) Saray hizmetlerini bizzat yaparak uygulamalı eğitim alma 2) İslamî ve müsbet ilimlerin teorik eğitimi 3) Beden ve sanat eğitimi.
Enderun’un iç örgütlenmesi birbirinden derece ve fonksiyon olarak farklı hiyerarşik biçimde düzenlenmiş altı odadan ibaretti. Bunlar; Büyük ve Küçük oda, Doğancı koğuşu, Seferli koğuşu, Kiler koğuşu, Hazine odası ve Has oda’dır. (Akkutay, 1984: 86-105) Bu odaların içerisinde kademe olarak en yüksek olanı Has Oda idi. Burada diğer odalara nazaran daha seçkin bir eğitim programı uygulanmaktaydı. Bu odanın temel hedefi; öğrencileri idarecilik yönünde yetiştirmekti. Bunlar Enderun’un elit kısmı olup defalarca elemeden geçer ve yaşları genç olmalarına rağmen devlet sisteminde önemli ve fonksiyonel görevler ifa ederlerdi. Enderun sisteminin asıl ürettiği insan tipi büyük ölçüde burada şekillenirdi. Dolayısıyla en yüksek mevkilere de buradan geçişler olurdu.
Lybyer’e göre Türkler, sultanlar hariç herkesi kabiliyetleri ile değerlendirmişlerdir. (Akkutay,1984: 137) Bu çerçevede bir bütün olarak Enderun eğitim sisteminde başından sonuna kadar seçici, elemeli, nazari ve uygulamalı boyutları bulunan bir eğitim uygulanmaktaydı. Bu yüzden Has Odaya yükselebilenler gerçekten önemli nitelikleri haiz bireylerden oluşmakta idi. Bu seçkin eğitim devletin/sarayın işlerinin icrasına çok belirleyici ve olumlu yansımıştır. Seçilen yetenekler genel eğitim dışında, uhdelerine tevdi edilecek özel görevlere uygun olarak özel bir eğitimden geçirilir, bürokrasinin kilit görevlerine hazırlanılırdı. Bu uygulama geniş bir coğrafyada Osmanlı bürokrasisinin sağlam ve suistimale karşı daima korunabilecek bir dirençle uzun süre işlemesini kolaylaştırmıştır. Osmanlı bürokrasisindeki zayıflık ve dirençsizlik, zaman içerisinde Enderun Mektebinin idaredeki ağırlığını yitirmesi ile doğru orantılı bir gelişmedir.
3. ENDERUN EĞİTİM SİSTEMİNDEN
GÜNÜMÜZ EĞİTİMİNE TAŞINABİLECEK ÖZELLİKLER
Eğitim, siyasal ve sosyal bir organizasyon olarak devletlerin siyasi ömürlerini aşan bir geçerliliğe sahiptir. Bu çerçevede eğitime ilişkin tecrübeler değişerek ve dönüşerek kendi geleneğini inşa eder. Eğitimin icra edildiği kurumlar da var olan gelenekten yararlanarak bu inşada önemli rol oynarlar.
Enderun Mektebinin bir sistem ve fonksiyon olarak özgün bir prototip olduğu ve bir benzerinin olmadığı konusunda yerli ve yabancı çok sayıda eğitimci, araştırmacı, tarihçi (Miller, 1941 / Penzer, 1965 / Lybyer, 1913 / Baudier, 1624. Akkutay, 1984 /Akkutay, 2002, Akyüz, 1993 / Enç, 1979 /Ergin, 1977 / Baykal, 1953 / Tekeli-İlkin, 1999 / Baltacı, 1976) ittifak etmiştir. Bu durum mektebe yönelik eleştirilerin olmadığı ve alternatifsiz bir sistem olarak sunulduğu anlamına gelmemektedir. Şüphesiz ki Enderun’un sistem ve uygulamaları, sözgelimi sistemin kaynağı olan devşirme usulü eleştirilebilir. Ancak bu çalışmanın odağında bu tartışmalardan daha çok, başarılar kazanmış bir eğitim sisteminin analizinden yola çıkılarak günümüze taşınabilir ve uygulanabilir özellikler yer almaktadır. Bu sebeplerle birlikte bir Türk eğitim geleneği olarak görülen Enderun sisteminden günümüz eğitim sistemi açısından yararlanmak eğitime ilişkin gelenek ve inşa kavramlarına uygun düşer. Aksi, Türk Milli Eğitimi açısından da redd-i miras anlamına gelir. Enderun, yalnızca tarihsel bir olay ve kurumdan ibaret değildir. Yapılması gereken, Enderun sistemini çoklu analize tabi tutarak bugüne taşınabilecek özellikleri tespit etmek ve yararlanma yoluna gitmektir. Bu çerçevede düşünüldüğünde ve çözümlendiğinde şu neticelere ulaşılabilir:
a) Üstün Yetenekli Potansiyeli Eğitme : Enderun Sisteminin başta gelen özelliği; her ne kadar seçim belirli bir kesimle sınırlı tutulsa da ülkenin eğitilebilir potansiyelinin içerisinde yer alan ‘üstün yeteneklilerin eğitilmesi’ sorununu teorik ve uygulamalı bir şekilde ele alması ve bu potansiyelden ülke adına yararlanılması yoluna gidilmesidir. Zira bu potansiyel her toplumda vardır ve bu kesimin eğitimi çok yönlü önemi haizdir. (Bilgili, 2000: 61-64) Bu kesim eğitilmediği taktirde ise sorunlu bir alana dönüşmektedir. Aynı zamanda eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasında da üstünlerin eğitimi önemli bir adım olacaktır. (MEB, 1991: 15)
b) Üstün Yetenekli Potansiyelin Tespiti : Enderun sisteminde dönemin koşullarına göre çok ileri sayılabilecek, daha çok siyasi açıdan kendisinin yararlanabileceği bir teknikle, özel bir alana ilişkin üstün yetenekli potansiyeli seçme işini bir kanuna bağlamış ve gerçekleştirmiştir.
c) Üstün Yetenekli Potansiyelden Yararlanma : Enderun sisteminin ayırt edici özelliği; bireyin yetenekleri doğrultusunda eğitilerek geliştirilmesidir. Enderun’a alınan birey, kendi yetenekleri doğrultusunda teorik ve uygulamalı eğitim alarak geliştirilmiş ve devlet /kamu hizmetinde yararlanılmıştır.
d) Eleksiyona Tabi Yükselme : Enderun sisteminde seçme işleminin başlangıcından en üst statü olan Has Oda’ya kadar her aşamada elemeye tabi tutulan bir sistem işlemekte idi. Eleme, bir sistemin parçası olarak uygulandığı ve objektif kriterlere göre yapıldığı için her aşamada elenenler gelişimine ve yeteneğine mütenasip bir şekilde devlet hizmetlerine yerleştirilmekteydi. Bu da en üst aşamaya yerleştirilenlerin gerçekten elit bir grubu oluşturması ve bu gruptan da devletin en üst organının (Padişah/hükümdar) yine üst düzeyde yararlanmasını getirmekteydi. Böylece devlet yönetiminde üstün yetenekli potansiyel, stratejik bir işlev görmüş oluyordu.
e) Altyapı Okulları : Enderun’a öğrenci seçme olayını daha akılcı ve nitelikli hale getiren hazırlık okulları (Saray mektepleri) Enderun için çok önemli bir alt yapı teşkil ediyordu. Bunun sayesinde öğrenci seçimi daha kolay, isabetli ve rasyonel yapılabiliyordu.
f) Teorik ve Uygulamalı Eğitim : Enderun’da eğitim hem teorik hem de uygulamalı yapıldığından öğrenciler daha nitelikli yetişmekteydiler. (Tekeli, İlkin, 1999: 21 / Akkutay, 1984: 70)
g) Disiplin : Enderun’da disiplin, dönemin koşulları çerçevesinde bilinçli olarak uygulanan ve öğrencinin bireysel inşasında önemli olduğuna inanılan bir tarzdı. Öğrencilerin hem kendi aralarında hem de hocaları ile ilişkilerinde ve eğitim-öğretim sürecinde disiplin yaklaşımı titizlikle uygulanmakta idi. (Yücel, 1988: 26)
h) Motivasyon: Uygulamada cezalandırıcı üslubu dengeleyici bir şekilde öğrencileri mükafatlandırıcı, motive edici eğitim teknikleri de önem atfederek uygulanmakta idi. (Akkutay, 2002: 191-192)
i) Kütüphane : Enderun’a hazırlık okulları kabul edilen Saray mekteplerinde kitap ve okumaya büyük önem verilmesi ve Enderun-i Hümayun’da her odanın kütüphane memurunun bulunması (Akkutay, 1984: 137) bilimsel çabaları kolaylaştıran bir yaklaşımı ifade etmektedir.
j) Grup Mürebbisi: Enderun’da her odanın öğrencileri onarlı gruplara ayrılmıştı. Her grubun başına bugün pedagog denilen bir Lala bulunmakta idi (Akkutay,2002: 91). Lala’lar öğrencilerin bütün sorunlarıyla yakından ilgilenmekle görevli idiler.
k) Kıdemli ve Başarılı Öğrencilerden Yararlanma: Enderun sisteminde kıdemli ve başarılı öğrencilerden eğitim etkinliklerinin yürütülmesinde yararlanılır (Akkutay, 1984:138) ve aynı zamanda öğrenciye sorumluluk verilerek (Akkutay, 1984:153) çift yönlü bir fayda sağlama yoluna gidilirdi.
l) Güzel Sanatlar/Beden Eğitimi : Modern eğitimin bugün kabul ettiği; bireyin eğitim sürecinde beden ve ruh gelişiminin birlikte yürütülmesi ilkesinin Enderun’da başarılı bir uygulaması vardı. Bu doğrultuda Enderun’da öğrenciler eğitim süreçleri boyunca güzel sanatlar ve beden eğitimi alanında yetenekleri doğrultusunda bir ve/veya birkaç dalda (ata binmek, silah kullanmak, musiki eğitimi, hat, tezhip, şiir, edebiyat, oymacılık, resim vb.) eğitim alırlardı. (Baykal, 1953: 78)
m) Yatılılık : Cumhuriyet dönemi Türk eğitim sisteminde de var olan yatılılığın temeli Enderun sistemi ile ilişkilidir. Bu durumun bir bütün olarak eğitim açısından bireye kazandırdıkları, olumsuz etkilerinin çok üstünde bulunmaktadır. Bu sistemde bireyin yaşamının bütün süreçleri eğitime tabi tutulmuş olmaktadır.
n) Adab-ı Muaşeret : Enderun’da eğitim, sosyal yaşamın bütün yanlarını da kapsamaktadır. Adab-ı muaşerete özel bir önem verilir ve öğrenciler bu kurallara özen göstermeleri konusunda titizlikle yönlendirilirdi. (Baykal, 1953: 77,78,88) Sözgelimi, ders vermeye gelen hocaların Enderun’a giriş çıkışları ve görevli öğrenciler bu çerçevede düzenlenmiştir. (Baykal, 1953: 49 / Parmaksızoğlu, 1968: 193) Bütün bu durumlar bireysel düzeyde o kadar ileri gitmiştir ki halk arasında Enderun’lular hâl ve hareketlerinden tanınır olmuşlardı.
4. ENDERUN’UN YENİDEN İNŞASI
Bir toplumda, mevcut eğitim sistemi ile o toplumun yapısal dönüşümü, bilgi üretme sistemi, toplumsal ve siyasal meşruiyeti birbirleri ile ilişkili görünmektedir. Tarihsel süreç içerisinde bu içiçeliği görmek mümkündür. Eğitim sistemi, o toplumdaki sosyal ve siyasi meşruiyetin sağlanması kadar sürdürülmesi konusunda da uzun vadede belirleyici konumdadır. Eğitim sisteminin toplumsal taleplere cevap verebilmesi, değişimlere açık olması ve bu çerçevede kendini yeniden üretebilmesi gerekir. Bu gerçekleştirilebildiği taktirde siyasal düzenin de toplumsal dinamikleri harekete geçirerek meşruiyet sınırları içerisinde kendini dönüştürmesi mümkün olabilecektir.
Eğitim ve yönetim felsefesi ile ilişkili olarak her birey için doğuştan getirdiği yeteneklerini geliştirme ve bu doğrultuda eğitim alma, günümüzde demokratik bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede tarihsel bir Türk eğitim geleneği olan Enderun sisteminden ne ölçüde ve nasıl yararlanılabileceği tartışılmalıdır. Bu tartışmanın bugüne ilişkin sorusu; Enderun sistemini / kurumunu günümüz koşullarında işlevsel açıdan karşılayabilen ve modernize edilmiş bir sistemin / kurumun var olup olmadığı ve var olup olamayacağıdır. Aksi taktirde kurum olarak tarihteki Enderun’un yeniden diriltilmesi gibi bir düşüncenin kastedilmediği ortadadır.
Elbette Osmanlıdan günümüze eğitim sistemi ve kurumlarına ilişkin önemli ölçüde değişimler ve dönüşümler yaşanmıştır/yaşanmaktadır. Bu durum normal olmakla birlikte önemli olanın popülasyonda bulunan üstün yetenekli potansiyelin ne ölçüde değerlendirilebildiğidir. Günümüz Türkiye’sinin eğitim uygulamalarına bakıldığında bu potansiyele ilişkin özel bir politika ve uygulama bulunmamaktadır. (Bilgili, 2000:67) Fen Liseleri, Anadolu Liseleri türünden okullar ve yüksek puanla öğrenci alan üniversitelerin bazı bölümleri bu tür öğrencileri kendi bünyelerinde topluyor ve eğitiyor görünse de gerçek anlamda bir seçicilik ve yetenek doğrultusunda eğitim ve yönlendirme bulunmamaktadır. Zira bu seçme, tek kritere yani test sınavında kısa zamanda çok soruyu doğru cevaplamaya bağlı olarak yapıldığından üstün yetenekli potansiyeli seçme ve yetenekleri doğrultusunda eğitme işlevine karşılık gelmemektedir.
Dolayısıyla bugün için önemli olanın popülasyonda var olan üstünlerin özel eğitime tabi tutulup tutulmadığıdır. Bu durumda konuyla ilgili yeni açılımların yapılması gerekmektedir. Zira Enderun sistemi, bir medeniyet yaklaşımı ve perspektifini içermektedir. Bu yaklaşımın sürdürülmesi ve sürdürülebilir kılınması günümüzde daha da çok önem kazanmıştır. Her alanda yaşanan küreselleşme, hızla küresel etkilerin alanına giren toplum ve kültürler ve bunların eğitime etkileri medeniyet yaklaşımının önemsenmesini ortaya çıkarmaktadır.
Artık Enderun felsefesi; yerelliği yitirmeden küresel düşünebilen, dünya sorunlarına medeniyet tasavvuru içerisinde küresel bakabilen, bu doğrultuda küresel sorumluluk üstlenebilen, gerekli bilgilerle donatılmış öğrenciler yetiştirmek zorundadır. Sistem olarak Enderun, zaten medeniyet yaklaşımını benimseyen bir kurum olduğundan küresel düzeyde bir sistem ve yaklaşıma dönüştürmek için önemli avantajlara sahiptir. Bu açıdan Enderun sistemini, ülke ve bölge ölçekli sosyal siyasetin bir parçası haline getirip günümüz eğitimine ilişkin bir değer üretme çabası olarak görmek gerekmektedir.
İşte Enderun sisteminin bu çerçevede analizi yapıldığında, alanla ilgili genel öneriler şu şekilde formüle edilebilir:
a) Eğitme Kararlılığı: Daha önce de belirtildiği gibi, Enderun’un yeniden inşası ana tema olarak Türk toplumuna ilişkin üstün potansiyelinin tespit, eğitim ve değerlendirme aşamalarının gerçekleştirilmesidir. Bu amaçla Enderun sisteminin bilimsel bir proje dahilinde çözümlemesi yapılarak günümüz koşullarında ondan nasıl yararlanılabileceği açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu, aynı zamanda üstün potansiyelinden yararlanma kararlılığını ifade eder.
b) Tespit: Öncelikle yapılması gereken; Milli Eğitim Bakanlığının ve Üniversitelerin ilgili alanlarından oluşturulacak bir komisyon, üstün yeteneklileri seçmeye ilişkin kriterleri yeniden belirlemelidir. Belirlenen kriterler ve yöntem çerçevesinde ülke çapında yaygın olan ve görevleri arasında da zaten bu tür bir yükümlülük taşıyan Milli Eğitim Bakanlığının Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM) tarafından üstün yetenekli potansiyelin tespiti yapılmalıdır.
c) Altyapı Okulları: Rehberlik Araştırma Merkezlerinin yaptığı ilk seçme ve yönlendirmeden sonra ikinci aşama daha çok yetenek tespiti yönünde yapılır. Bu çerçevede Bilim Sanat Merkezleri (BİLSEM) daha fonksiyonel hale getirilebilir. Tespiti yapılan öğrenciler yetenekleri doğrultusunda lise öğrenimine yönlendirilirler. Bu kurumlar; Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, Teknik Lise, Spor Lisesi ve Sanat lisesidir. Gerektiğinde yeni lise formatları da açılmalıdır.
d) Yönlendirme: Bu alt yapı okullarından mezun olanlar yine başarı ve yetenekleri doğrultusunda özel statülü üniversitelere veya üniversitelerin özel bölümlerine yönlendirilir. Bu kurumlara girmede sınavdan daha çok eğitimleri boyunca elde ettikleri puanlama sistemi sonundaki durumları belirleyici olur.
e) Eleksiyona Tabi Yükselme: Aynı şekilde üniversitelerden mezun olan öğrencilerden kamu ve özel sektörde yararlanılır. Bunların içerisinde başarı ve yetenek açısından üst düzeyde bulunan öğrenciler lisansüstü eğitime alınarak gelişmelerinin devamına imkan verilir. Devlet, üstün potansiyelin eğitimini bir öncelikli politika olarak ele alır. Bu alanda teorik ve uygulamaya yönelik çalışmalar yapar/yaptırır ve çıkabilecek problemleri çözme kararlılığını ortaya koyar.
f) Yararlanma ve İzleme: Devlet, bu potansiyeli çok yakınan izler. Çoklu analiz ve değerlendirmeler sonunda belirlenen öğrenciler eğitimleri boyunca desteklenir ve lisans eğitiminden sonra içlerinden uygun bulunanlar devlet kadrolarında istihdam edilir. Aynı zamanda eğitimlerine devam etmek isteyenlere bu imkân tanınır. Böylece uygulama imkânı da vererek son derece iyi yetişmiş elit bir yönetici kadro inşa edilmiş olunur.
g) Küresel Yarar: Enderun sistemi, kaçınılmaz bir şekilde etkileri artarak devam eden küreselleşmeye paralel olarak öncelikle Türk cumhuriyetleri ve İslam ülkeleri olmak üzere tüm üstün yetenekli potansiyeli özendirici tedbirler alır, onların çalışmaları için uygun ortamlar oluşturur. Bu yeni durum Enderun’un felsefesine ve sistemine de uygun düşmektedir.
h) Sürdürülebilir Kılma: Bütün bunların sürdürülebilir hale getirilebilmesi için ilgili kurumların temsilcilerinin katılımı ile ‘Türkiye Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimi Kurulu’ oluşturulur ve bu şekilde konu Milli Eğitimin de üzerinde bir devlet politikası haline getirilir.
i) Disiplin ve Motivasyon : Eğitim ve çalışma hayatında disiplinin yeri ve önemi herkes tarafından kabul edilmektedir. Günümüzde disiplin yaklaşımları faklılaşsa da işlevselliği devam etmektedir. Disiplinle birlikte uygulanacak motivasyon üstün bireylerin başarısı için kaçınılmazdır.
j) Yatılılık: Enderun sisteminin temel özelliklerinden olan eski tabirle leyli okuma günümüzde de farklı bir yaklaşımla fonksiyonel kılınabilir. Bireyin aile ile de bağını kopartmadan yatılı okumaya ilişkin bir sistemin kurulması gerekir. Özellikle lise ve üniversite eğitimi bu şekilde yapılabilir.
k) Grup Danışmanı: Özellikle üstün öğrenciler, yapılarından hareketle daha yakın ve özel ilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Enderun sisteminde grup mürebbisi ile aşılan bu gereksinim günümüzde bu konuda uzmanlaşmış danışmanlar tarafından karşılanmalıdır.
l) Başarılı Öğrencilerden Yararlanma: Kurumun eğitim yaklaşımı içerisinde, başarı ve kıdem esas alınarak öğrenci, eğitim/öğretim sürecine aktif olarak dahil edilebilir. Diğer bir deyişle başarılı ve kıdemli öğrenciden, eğitim hizmetlerinde yararlanılarak öğrencinin daha fonksiyonel hale getirilebilmesi sağlanır.
m) Etkinliklere Aktif Katılım: öğrencinin kendi alanı dışında ilgi duyduğu konularda icra edilecek etkinliklere katılımında aktif hale getirilmesi, (Güzel sanatlar, beden eğitimi, spor, satranç, vb.) yani programa alınması öğrenciyi rahatlatan, motive eden bir fonksiyon görmektedir.
n) Sosyal Yaşama Hazırlık: Enderun sisteminde adab-ı muaşeret diye kavramlaştırılan ve öğrenciye sosyal hayatta karşılaşabilecekleri durumlarda nasıl davranacaklarının bilgisini pratik olarak sunan eğitimin boyutu günümüze uyarlanarak ciddi bir şekilde uygulanmalıdır. Üstün bireylerin sosyal yaşama ilişkin problemler yaşamaları diğerlerine göre daha yüksek olduğundan hem intibak hem de sorunlarla başa çıkma konularında eğitilmelidirler.
Küreselleşen dünyamızda nitelikli insan kaynağı en önemli ulusal servet haline gelmektedir. Bu kaynağın verimli bir şekilde yönlendirilmesi ve kullanımı, stratejik bilgi üretmedeki fonksiyonu, tarihsel dinamiklerle ilişkilendirerek motive edilmesi ve misyon yüklenmesi, dünyanın her tarafına dağılmış insan kaynağının tespiti ve yerinde kullanılması küreselleşen dünyamızda ülkemize medeniyet merkezli yeni açılımlar kazandıracak ve ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde daha güçlü ve işlevsel kılacaktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akkutay, Ü. (1984). Enderun Mektebi, Ankara, Gazi Üniversitesi Basımevi.
Akkutay, Ü. (2002) Osmanlı Eğitim Sisteminde Enderun Mektebi, Osmanlı, Cilt 5 (Toplum), Ankara, Yeni Türkiye Yayınları.
Akyüz, Y. (1993), Türk Eğitim Tarihi, İstanbul, Kültür Koleji Yayınları.
Baltacı, C. (1976), XV-XVI Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul, İrfan Matbaası.
Baykal, İ. H. (1953), Enderun Mektebi Tarihi, İstanbul, İstanbul Fethi Derneği Neşriyatı, No: 20.
Bilgili, A. E. (2000), Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimi Sorunu, Sosyal Sorumluluk Yaklaşımı, İstanbul, Eğitim Bilimleri Dergisi, Sayı:12 Marmara Üniversitesi AEF.
Enç , M. (1979), Üstün Beyin Gücü, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, No:83.
Ergin, O. (1977), Türk Maarif Tarihi, İstanbul, Cilt 1-2, Eser Matbaası.
Eryılmaz, B. (2002), Kamu Yönetimi, İstanbul, Erkam Matbaası.
İpşirli, M. (1993), Enderun maddesi, İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 11. Cilt, Türkiye Diyanet Vakfı yayını.
MEB, Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimi Raporu, Ankara, Milli Eğitim Bakanlığı, 1991.
Parmaksızoğlu, İsmet. Enderun Mektebi, Türk Ansiklopedisi, Ankara, XV. Cilt, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, 1968.
Tekeli, İ-İlkin S. (1999), Osmanlı İmparatorluğunda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Baskı.
Timur, T. (1994), Osmanlı Toplumsal Düzeni, Ankara, İmge Kitabevi Yayınları, 3. Baskı.
Türkdoğan, O. (2000), Devşirme Soyu Buharlaşmadı, Tarih ve Düşünce, İstanbul, Sayı:20005.
Yeşilova, H. (1997) Üstün Yeteneklilik ve Türkiye’de Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Van, YYÜ.
Yücel Y. (1988), Türk Devlet Teşkilatına Dair Kaynaklar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
İkinci Bölüm
ÜSTÜN YETENEKLİLERİN EĞİTİMİ
Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimi ve Satranç
Ahmet Emre Bilgili*
H. Sertaç Dalkıran**
ÖZET
Bu çalışma, üstün yetenekli çocukların eğitimi ile satrancı ilişkilendirme çabasıdır. Uygarlık tarihi ve satranç ilişkilendirmesi ile temellendirilen bu durum, günümüzde bizatihi üstün yetenekli çocukların eğitiminde sistemli olarak işlevsel hale getirilebileceği düşünülmektedir. Satrancın bireye kazandırdığı pozitif katkılar onun bir bütün olarak ‘yeteneğini’ daha fonksiyonel hale getirmektedir. Satranç, yalnız başına bir etkinlik ve yarışmadır fakat onun olumlu etkisi, birey hangi mesleği icra ediyorsa onu daha etkili kılma yönündedir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bütün toplumlarda belirli oranlarda görülen bu potansiyelin, yani kıt ve stratejik kaynağın önemi giderek artmaktadır. Küreselleşen dünyamızda kim bu potansiyeli daha iyi değerlendirir ve ülkesini bu potansiyel için ‘çekici’ hale getirirse geleceği kurgulamada ve güç olmada öne çıkacaktır. İşte bu çalışmada satranç eğitiminin üstün potansiyeli eğitmede nasıl işlevsel olduğu ve olacağı tartışılmaktadır.
1. UYGARLIK TARİHİ VE SATRANÇ
Zamanımızdan dörtbin yıl önce yaşamış Mısır Kraliçesi Nefertiti’nin piramidi üzerinde bulunan kabartma, konumuzla ilgili en eski belgedir. Ancak o devirde satrancın adının ne olduğu hakkında net bir bilgiye sahip değiliz.Yine aynı yıllarda Troya kuşatması esnasında yaşamış Palamades’in satrancı bulduğu ve meşhur tahta at fikrini uygulattığı bazı tarihçiler tarafından savunulmaktadır. Yine Troya’da bulunan ve yurt dışında bazı müzelerde sergilenen satranç taşları, o dönemde satrancın insan hayatında önemli bir yer tuttuğunun göstergesidir. Yazının bulunduğu çağda Mezopotamya’da da satranç ile ilgili bulgulara rastlanması dikkate değer diğer bir husustur.
Askeri açıdan bakılacak olursa satrancın yaşanmış savaşların çoğunda stratejik ve taktiksel açıdan etki ettiği bilinen bir gerçektir ve başlı başına incelenmesi gereken bir konu durumundadır. Satranç taşlarının aldığı şekiller ve isimler, çağlar içinde siyasetin etkisi ile önemli değişikliklere uğrarken, uygulamada oyunun genel yapısı içindeki değişikler ise son derece sınırlı olmuştur.
Tüm çağlar boyunca Türkler arasında satranç yaygın bir uğraş olmuştur. 10. yüzyılda yaşamış Assuli, o dönemin en güçlü satranç oyuncusu olarak kabul edilmektedir. İslamiyetin yayılışı esnasında hemen tüm halifelerin satranç oynaması tesadüf değildir. Tarık Bin Ziyad ve Harun Reşit aynı zamanda ünlü birer satranç oyuncusu idiler. Harun Reşit’in 9.yüzyıl sonlarında Fransa Kralı II. Charlemagne’a hediye ettiği satranç takımı ile satrancın o tarihte Avrupa’ya geçtiği kabul edilmektedir. Matbaanın bulunuşu ile yazılan ilk satranç kitabı Caxton’ın “Satranç ve Oynanışı“ adlı eseridir. 1769 yılında Macar Mühendis Baron Von Kempelen ilk satranç makinesini icad etmiş, adını “TÜRK” koymuş ve o makine ile Napolyon Bonapart da satranç oynamıştır.
Dostları ilə paylaş: |