Uyuşmazlik mahkemesi kararlari



Yüklə 2,68 Mb.
səhifə31/86
tarix29.07.2018
ölçüsü2,68 Mb.
#62088
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   86

K A R A R


Davacılar : 1- Ö. D., 2- N. C., 3- İ. Ş.

Vekili : Av. T. D.

Davalı : Maliye Bakanlığı (Milli Emlak Genel Müdürlüğü)


O L A Y : Denizli İli Merkez İlçesi Pamukkale Köyünde, 1.derecede arkeolojik ve doğal sit alanında bulunan 165 ada 1 parsel sayılı, 3.727 m2 yüzölçümlü taşınmazın hissedarları olan davacıların, 29.04.1998 tarihinde yaptıkları başvurular üzerine; davalı idarece bu taşınmaz için kıymet takdir komisyonunca belirlenen bedel üzerinden değer tespitleri yapılarak, 18.02.2003 günlü 3229, 3230, 3231 sayılı sertifikalar düzenlenmiştir.

Davacılar vekilince, 07.11.2003 günlü dilekçe ile bedelin çok düşük belirlendiği iddia edilerek, taşınmazın rayice uygun gerçek değerinin belirlenmesi isteminde bulunulmuş ancak bu istemi, davalı idarece reddedilmiştir.

Davacılar vekili, taşınmazın rayice uygun gerçek değerinin belirlenmesi istemlerinin reddine ilişkin Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 08.12.2003 günlü, 42606 sayılı işleminin iptali ile söz konusu taşınmazın gerçek değerinin saptanması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

DENİZLİ İDARE MAHKEMESİ; 01.04.2004 gün ve E:2004/41, K:2004/313 sayı ile; 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun, 6. maddesinde, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca sit alanı ilan edilmiş ve onaylı koruma amaçlı imar planında kesin inşaat yasağı getirilmiş arsa ve arazilerin Hazineye ait taşınmazlarla değiştirilmesi işlemlerinde, taşınmaz maliklerinin kabul etmesi halinde Hazineye ait taşınmazların satış işlemlerinde ödeme aracı olarak kabul edilmek üzere taşınmazın bedelini gösteren bir belge verileceği, belgenin işleme tabi tutulacağı tarihteki bedelinin, belgede yazılı bedele, kıymet takdir tarihinden itibaren kanuni faiz uygulanmak suretiyle tespit edileceğinin hükme bağlanmış bulunduğu; diğer yandan Kamulaştırma Kanununun 10 ve 11. maddeleri uyarınca kamulaştırılacak taşınmaz malların bedel tespitlerinin, taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemelerince yapılmakta olduğu; dosyanın incelenmesinden, 1.derecede arkeolojik ve doğal sit alanında bulunan 165 ada 1 parsel sayılı taşınmazın hissedarları olan davacılarca, 29.04.1998 tarihinde yapılan başvurular üzerine davalı idarece bu taşınmaz için kıymet takdir komisyonunca belirlenen bedel üzerinden 18.02.2003 günlü 3229, 3230, 3231 sayılı sertifikalar düzenlendiği ve daha sonra davacılar vekilince 07.11.2003 günlü dilekçe ile idarece yapılan kıymet takdirine itirazda bulunarak ve bedelin çok düşük belirlendiği belirtilerek taşınmazın rayice uygun gerçek değerinin belirlenmesi isteminde bulunulduğu ve bu istemin davalı idarece reddi üzerine bakılan davanın açıldığının görüldüğü; olayda, uyuşmazlığın; sit alanında kalan taşınmaza sertifika verilmesi veya verilmemesine ilişkin olmayıp sertifikalarda yer alan bedele ilişkin bulunduğu; 4706 sayılı Yasa uyarınca verilen ve Hazineye ait taşınmaz mallarla değiştirme işlemlerinde kullanılan bir ödeme aracı olup, gerçekte sit alanında kalan taşınmazın kamulaştırma değeri olan sertifika bedellerinin tutarına ilişkin uyuşmazlıkların da kamulaştırma bedellerindeki miktar uyuşmazlıkları gibi adli yargıda çözümlenmesi gerektiğinden, bakılan davada Mahkemelerinin görevsiz bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacılar vekili aynı istekle 14.6.2004 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi; 12.5.2005 gün ve E:2004/365, K:2005/300 sayı ile uyuşmazlığın esası hakkında karar vermiş; bu karar, YARGITAY 4.HUKUK DAİRESİ'nin 9.10.2006 gün ve E:2005/11287, K.2006/10570 sayılı kararı ile, davanın nedeni olarak idari bir işlemin gösterildiği, bu nitelikteki davaların idari yargı yerinde açılması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

DENİZLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 30.03.2007gün ve E:2007/6, K:2007/119 sayı ile, Mahkemelerince yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafın sübut bulan davasının kabulü ile taşınmazın 14/06/2004 tarihi itibari ile m2.si 25,00 YTL den toplam 93.175,00YTL değerde olduğunun tespitine karar verilmiş olduğu, davalı kurum vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09/10/2006 gün, 2005/11287 esas, 2006/10570 karar sayılı ilamı ile “Dava konusu değer tespit işlemi "Kesin inşaat yasağı getirilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu sit alanındaki taşınmaz malların hazineye ait taşınmaz mallarla değiştirilmesi hakkındaki yönetmelik" hükümleri uyarınca idare tarafından oluşturulan bir komisyonca yapılmıştır. Görüldüğü gibi değer tespit işlemi, davalı idare tarafından yönetmelik hükümlerinin verdiği yetki ile yine idarenin elemanlarınca yapılmış bir idari işlem niteliğindedir. Söz konusu yönetmeliğin dayandığı 2863 sayılı yasada bu tür işlemlere karşı açılacak davaların adli yargı yerinde görüleceği hakkında bir düzenleme bulunmamaktadır. Davada Maliye Bakanlığı davalı olarak gösterilmiştir. Bu niteliği itibariyle dava nedeni olarak gösterilen işlem idari bir nitelik taşımaktadır. İdari nitelikteki eylem ve işlemlere karşı ise idari yargı yerinde dava açılmalıdır. O halde dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddi gerekir. Anılan yön gözetilmeden işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesi ile bozulmuş olduğu, usul ve kanuna uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verildiği; dosya kapsamı ve tüm deliller hep birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay bozma ilamı gereğince yargılama yapma görevinin idari yargıya ait olduğu, gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş ve bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Gürbüz GÜMÜŞAY’ın katılımlarıyla yapılan 2.6.2008 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve dava dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın Çelik’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 1.derecede arkeolojik ve doğal sit alanında bulunan taşınmazın hissedarları olan davacıların, davalı idarece belirlenen bedelinin düşük olduğu ve rayice uygun gerçek değerinin belirlenmesi istemiyle yaptıkları başvurunun reddine ilişkin davalı idare işleminin iptali ile söz konusu taşınmazın gerçek değerinin saptanması istemiyle açılmıştır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun “Kamulaştırma” başlıklı 15. maddesinin (f) bendinde, “(Ek: 17/6/1987 - 3386/5 md.) Sit alanı olması nedeni ile kesin inşaat yasağı getirilmiş korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu parseller, malikinin başvurusu üzerine bir başka arazisi ile değiştirilebilir. Üzerinde bina, tesis var ise, malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli 2942 sayılı Kanunun 11 inci maddesi hükümlerine göre belirlenerek ödeme yapılır.

    Bu hükümle ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.” denilmiş, bu madde dayanak alınarak hazırlanan “Kesin İnşaat Yasağı Getirilen Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Ve Tabiat Varlıklarının Bulunduğu Alanlardaki Taşınmaz Malların Hazineye Ait Taşınmaz Mallar İle Değiştirilmesi Hakkında Yönetmeliğin” “Değer Takdiri” başlıklı 7. maddesinde “ Listede yer alan taşınmazlara bulundukları yer ve diğer tüm özellikleri gözönüne alınarak, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 74 üncü maddesine dayanılarak çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesisi, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği uyarınca değer takdir edilir.

    Taşınmaz malın üzerinde sökülüp götürülebilecek sabit olmayan tesis ve yapılara, ağaçlardaki meyvalara, tarladaki ürüne değer takdir edilmez. Trampa yapılsa dahi, Maliye Bakanlığınca verilen süre içinde sabit olmayan tesis ve yapıların kaldırılmasına, mevsiminde meyvaların toplanmasına, ürünün hasadına bir defaya mahsus olmak üzere izin verilir.” hükmü yer almıştır.

Bu düzenlemelerden sonra yürürlüğe giren 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik  Yapılması Hakkında Kanunun “Sit alanlarında kalan taşınmaz mallar” başlıklı 6. maddesinde,  

          “21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca, sit alanı ilan edilmiş ve onanlı koruma amaçlı imar planında kesin inşaat yasağı getirilmiş arsa ve arazilerin, Hazineye ait taşınmazlarla değiştirilmesi işlemlerinde, taşınmaz maliklerinin kabul etmesi halinde Hazineye ait taşınmazların satış işlemlerinde ödeme aracı olarak kabul edilmek üzere, taşınmazın bedelini gösteren bir belge verilir.

Belgenin işleme tâbi tutulacağı tarihteki bedeli, belgede yazılı bedele kıymet takdir tarihinden itibaren kanunî faiz uygulanmak suretiyle tespit edilir.” denilmiş, Kanun hükmünün uygulanma esasları, 24.07.2001 tarih ve 24472 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 255 sayılı Milli Emlak Genel Tebliğinde belirlenmiş; Kanunda yapılan değişiklikleri kapsayacak ve bazı hususlara açıklık getirecek şekilde 269 sıra sayılı Milli Emlak Genel Tebliği düzenlenerek 26.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş; ancak, bu tebliğ 26.11.2004 tarih ve 285 sıra sayılı Milli Emlak Genel Tebliği ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Sertifikaya konu taşınmazın kıymet takdirine ilişkin 285 sıra sayılı Milli Emlak Genel Tebliğinin 7. Bölümünün (e) bendinde; “Kültür ve Turizm Bakanlığınca takas programına alınarak belgeleri (sertifikaları) Maliye Bakanlığına gönderilen taşınmazlar için 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 9 ve 13. maddelerine göre kıymet takdiri yapılacak, kıymet takdirinde, taşınmazın sit alanı ilan edilmemiş hali dikkate alınacaktır.” hükmü yer almaktadır.

Devlet İhale Kanununun 9. maddesi; tahmin edilecek bedelin tesbitini, 13. maddesi ise; bu bedeli tesbit edecek ihale komisyonunun kimlerden oluşacağını düzenlemektedir. Bu maddelere ilişkin hususlar ise, Kanunun 74. maddesine dayanılarak çıkartılan (Mülga)Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliğinin 8 ve 10. maddelerinde detaylı olarak açıklanmıştır.

Anılan hükümler uyarınca; tahmin edilen bedelin, idarece tespit edileceği veya ettirileceği, tesbitte rayiç bedelin esas alınacağı; bu bedelin, tespit genel beyan yılında yapılacaksa bu yılda, genel beyan yılından sonraki bir yılda yapılacak ise o yılda, satış veya trampada, aynı veya benzer vasıfta emsal taşınmaz mal için emlak vergisi beyannamesinde gösterilen değerden; kirada ise bir yıllık kira bedeli bu değerin %5 (Yüzdebeş)’inden az olmamak üzere idarece doğrudan; tespit, beyan yılından sonraki bir yılda yapılacak ve o yılda da aynı veya benzer vasıfta taşınmaz mal için beyanda bulunulmamış ise, bedel veya bedelin hesabında kullanılacak fiyatlar ilgisine göre belediye, ticaret odası, sanayi odası gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden soruşturularak, tespit ve hesap edileceği; tespitin idarece doğrudan yapılması halinde de gerekirse bedel veya bedelin hesabında kullanılacak fiyatların ilgili kuruluş veya bilirkişilerden de soruşturulabileceği; tespit ve hesaplamaların, bunun dayanaklarının da eklendiği “Tahmin Edilen Satış / Trampa / Kira / Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Bedeli Tesbitine Ait Hesap Tutanağı”nda gösterileceği, tutanağın asıl evrak arasında saklanacağı, bu bedelin, gerektiğinde ihale komisyonunca tahkik ettirileceği; sertifika kapsamında kalan taşınmazlara, bu taşınmazların sit alanı ilan edilmemiş hali dikkate alınarak “rayiç değer” üzerinden kıymet takdir edileceği anlaşılmaktadır.

Olayda, 1.derecede arkeolojik ve doğal sit alanında bulunan taşınmazın hissedarları olan davacıların yaptığı başvurular üzerine, davalı idarece bu taşınmaz için kıymet takdir komisyonunca belirlenen bedel üzerinden sertifikalar düzenlendiği ve daha sonra davacılar vekilince; idarece yapılan kıymet takdirine itirazda bulunarak ve bedelin çok düşük belirlendiği belirtilerek, taşınmazın rayice uygun gerçek değerinin belirlenmesi isteminde bulunulduğu ve bu istemin davalı idarece reddi üzerine bakılan davanın açıldığı görülmüştür.

Bu itibarla, Yasa ile verilen görevi kapsamındaki kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin olarak idarece kurulan Komisyon tarafından kamu gücüne dayanılarak ve tek yanlı olarak tesis edilen değer tespiti işleminin, Hazinenin yapacağı taşınmaz satış ihalelerine katılım işlemlerine esas alınacak olması nedeniyle kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem niteliğini taşıdığı ve bu işlemin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a. maddesinde yer verilen "idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davası" kapsamında bulunduğu açık olduğundan; bu işlemin yargısal denetiminin idari yargı yerlerince yapılacağı sorucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.


SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Denizli İdare Mahkemesi’nce verilen 01.04.2004 gün ve E:2004/41 K:2004/313 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.06.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2007/315

KARAR NO: 2008/36

KARAR TR : 3.3..2008

(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : Davacının hissedar olduğu kadastral parsel üzerinde bulunan kaçak bina ve eklentilerinin, imar yolunda kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : A. D.

Vekili : Av. E. G.

Davalı : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. A. Ö. R.


O L A Y : Davacıya ait, Ulubey Mahallesi, 215. Sokak, No.27 adresinde, Kadastronun 3461 ada 5 parselinde, tamamı 3923 m2 olan taşınmazda 366 m2 hissesi bulunmaktadır. Davacıya ait bina hisseli arazi üzerine yapılmıştır. Bu parselin tamamında çok sayıda hissedar mevcut olup, davacının hissesinin zeminde parselin neresine isabet ettiği belli değildir.

Davacıya ait parsel ilk olarak 80450 No.lu Planla düzenlemeye alınmış 129 m2 Düzenleme Ortaklık Payı, 7 m2'de Kamu Ortaklık Payı kesilerek kalan 230 m2'lik hissesi 22222 ada 2 parselden karşılanmış, daha sonra yapılan 81260 No.lu İmar Planı ile, davacının 22222 ada 2 parseldeki 230 m2 hissesinden önceki planla kesilen Kamu Ortaklık Payı kesintisi kaldırılmış ve 7 m2 ilave edilmek suretiyle 237 m2 olarak evinin yanındaki 23371 ada 6 parselden İmar Tapusu verilmiştir.

Davacıya ait bina İmar Planında imar yolu üzerinde kaldığından, tapulu hissesine karşılık arsa tahsis edildiğinden, kamulaştırma konusu olmamış ve kaçak yapı olarak nitelendirildiğinden, idarece bir bedel ödenmeksizin yıktırılmıştır.

Davalı idare; Davacıya ait, bina ile ilgili olarak; 2981 sayılı Yasaya göre İmar Affı müracaatının yapılmış olduğunu, 2981 sayılı Yasanın 8. maddesine göre evrakın tamamlandığını ancak, aynı Yasanın 9. maddesinin (c) bendine göre, diğer hisse sahiplerinden yapıya muvafakat edildiğine dair belge getirilmediğini, aynı maddeye göre gerekli harçların yatırılmadığını ve 15. maddeye göre de Yapı Kullanma İzin Belgesinin alınmadığını; İmar Affı Kanununa göre, söz konusu bina ile ilgili işlemler tamamlanmadığı ve bina ruhsata bağlanmadığı için, davacıya ait binanın KAÇAK YAPI konumunda bulunduğunu; "kaçak yapıların kaldırılarak yol açılması" işlemlerinin, tamamen Kamu Yararı gözetilerek yapıldığını, İmar Planında davacıya ait kaçak yapının yolda kalması hususunun daha öncesinden belli olduğunu; davacının imar planına itiraz etmemesi veya iptal davası açmaması sonucu kesinleştiğini; kesinleşmiş İmar Planının uygulanması sonucu davacıya tapulu hissesi karşılığı başka parselden yer tahsis edildiğini, yolda kalan kaçak yapısının da kaldırılmasının zorunlu bulunduğunu ifade etmektedir.

Davacı vekili tarafından, Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2005/12 D.İş sayısında açılan tespit dosyasına ibraz olunan bilirkişi raporuna göre, yapı bedeli ve eklentilerinin değeri saptanmıştır.

Davacı vekili, söz konusu bina ve eklentilerinin, imar yolu üzerinde bulunması nedeniyle kamulaştırma yapılmaksızın yıktırılmasından dolayı, 2007 yılı bayındırlık birim fiyatları esas alınarak 135.000,00 YTL değer takdirine; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla takdir edilecek bedelin şimdilik 6.000,00YTL’sinin yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 14.3.2007 günlü celsesinde E: 2007/10 sayı ile, davalı İdare vekilinin göreve ilişkin itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İdare vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayıldığı, dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığın, davacıya ait Altındağ ilçesi, Ulubey Mahallesi 215 Sokak 27 no.lu binanın, davalı idarece imar yolu üzerinde bulunması ve kaçak yapı olduğunun tespitinden dolayı yıkılması nedeniyle şimdilik 6.000.00 Yeni Türk Lirasının davalı idareden tahsili isteminden kaynaklandığının anlaşıldığı; davalı idarenin, binanın imar planı uygulaması ve kaçak yapı olması nedeniyle yıkıldığını, davacıya tapulu hissesine karşılık arsa tahsis edildiğini, herhangi bir bedel ödenmesinin mümkün bulunmadığını iddia ettiği; bu durumda, davacıya ait kaçak yapının 81320 No'lu İmar Planında imar yolu üzerinde kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı bir bedel ödenip ödenmeyeceği noktasından kaynaklanan ve sonuçta bir idari işlem olan imar planına dayanılarak sözü edilen yapıların yıktırılmasından doğan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; gerekçesiyle, 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiş ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacı vekili tarafından, müvekkilinin hissedarı olduğu Ankara ili Altındağ ilçesi, 3461 ada, 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan bina ve eklentilerinin, imar yolunda kalması nedeniyle kamulaştırılma yapılmaksızın yıktırılması nedeniyle, kamulaştırılmaksızın el atma yapıldığı iddiasıyla Asliye Hukuk Mahkemesine tazminat davası açıldığı, davalı idare tarafından görev itirazında bulunulduğu ve görev itirazının mahkemece 14.03.2007 tarihinde reddedilmesi üzerine, Danıştay Başsavcılığı tarafından olumlu görev uyuşmazlığının çıkarıldığının anlaşıldığı; davalı idare vekilinin, imar planı uygulaması sonucu imar yolunda kalan davacıya ait binanın yıkıldığını, Kamulaştırma Kanununa göre hiçbir işlem yapılmadığını, davacılara tapulu hisselerine karşılık arsa tahsisi yapıldığını, kamulaştırmasız el atma diye nitelendirilecek bir işlem yapılmadığını belirttiği; idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağının açık olduğu ve 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesine göre açılan bu davanın görüm ve çözümünün idari yarı yerine ait bulunduğu gerekçesiyle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 6. Asliye

Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 03.03.2008 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarece anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen şekilde görev itirazında bulunulduğu ve 12. maddede öngörülen süre içinde başvurulduğu, bu nedenle Danıştay Başsavcısı tarafından Yasa’da öngörülen yönteme uygun biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmakta olup, uyuşmazlığın esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının hissedar olduğu kadastral parsel üzerinde bulunan kaçak bina ve eklentilerinin, imar yolunda kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı uğranılan zararın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının hissedarı olduğu tapulu arsa üzerinde izinsiz yapılan binanın, imar planına göre yolda kaldığı ve bina ile ilgili olarak, 2981 sayılı Yasaya göre İmar Affı müracaatının yapıldığı, anıyan Yasanın 8. maddesine göre evrakın tamamlandığı, ancak aynı Yasanın 9. maddesinin (c) bendine göre, diğer hisse sahiplerinden yapıya muvafakat edildiğine dair belge getirilmediği, gerekli harçların yatırılmadığı ve 15. maddeye göre de Yapı Kullanma İzin Belgesinin alınmadığı, Yasaya göre, bina ile ilgili işlemlerin tamamlanmadığı ve binanın ruhsata bağlanmadığının idarece saptandığı; kaçak yapı niteliği taşıyan bina hakkında idarece herhangi bir kamulaştırma işlemi ve bu kapsamda bir bedel takdiri yapılmayarak, yıkılmak suretiyle kaldırılmalarına karar verildiği, davacı tarafından, kamulaştırmasız el atılan bina ve eklentileri ile ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000,00.- YTL. zararın tazmin edilmesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Davalı idare, binanın imar planı uygulaması nedeniyle ve kaçak yapı olması nedeniyle yıktırıldığını, davacıya tapulu hisselerine karşılık arsa tahsis edildiğini, herhangi bir bedel ödenmesinin mümkün bulunmadığını iddia etmiştir.

Bu durumda, her ne kadar davacı tarafından Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tespit dosyasında yapı için bedel tespiti yaptırılmış ve bu bedelin bir miktarı dava konusu edilmiş ise de, ortada idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmadığı, davanın anılan Yasa'nın 14. maddesinde işaret edilen bedel arttırma davası niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Nitekim dava dilekçesi incelendiğinde, davacının davasını idarenin uygulamasından doğan zararın giderilmesi istemiyle açtığı açıkça görülmektedir.

Belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde yer alan " İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Altındağ Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Ankara 6 Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14.3.2007 gün ve E:2007/10 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 03.03.2008 gününde Üyeler Mahmut BİLGEN ile Ramazan TUNÇ’un KARŞI OYLARI ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
ESAS NO : 2007/315

KARAR NO: 2008/36

KARŞI OY YAZISI

2981 sayılı İmar Kanunun 18/10. maddesi uyarınca" Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz"

16.5.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca "istimlak işlemlerine girişilmeksizin idare tarafından taşınmazına el atılan kişinin ilgili kamu tüzel kişiliği aleyhine el atmanın önlenmesi veya el atılan taşınmazın mülkiyetinin kamu tüzel kişiliğine devri karşılığında tazminat davası açabileceği " kabul edilmiş ve bu tür davalara bakan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin istikrarlı kararlarında da bu tür davaların kamulaştırmasız el atma davası olarak adli yargı yerinde görülmesi gerektiği kabul edildiğinden (Y5HD. 1.5.2006, E.2006/2677,K.2006/5324) uyuşmalığın adli yargı yerinde çözülmesi gerektiği, bu bakımdan da Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi düşüncesinde olduğumuzdan değerli çoğunluğun aksi yönde oluşan görüşüne katılamıyoruz. 3.3.2008
Üye Üye

Mahmut Bilgen Ramazan Tunç


* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2007/319

KARAR NO: 2008/14

KARAR TR : 4.2.2008

(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

Yüklə 2,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   86




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin