Hâce Abdullah Herevi'nin Herat yakınında Cazürgâhtaki türbesi - Iran
223
herevT, Hâce Abdullah
Ebü'l-Hasan el-Harakânîgibi cezbeli ve coşkulu sûfîlerin etkisinde kaldı. Kendisi de onlar gibi şiir söyledi, semâ yaptı. Çağdaş müelliflerden Abdülkâdir Mahmûd, Selef tarzı tasavvufun Herevî ile zirveye ulaştığını söyler (et-Felsefetü 'ş-şûflyyefı'l-İstâm, s. 107], Herevfnİn Selefi ve Hanbe-lî olduğu doğru olmakla beraber onu Selef tarzı bir tasavvufun temsilcisi saymak yanlıştır. Herevî'nin Hanbelî ve Selefi olması kelâm ilmine, kelâmcılara ve te'vile karşı çıkmasıyla ilgilidir. Bâyezîd-i Bistâ-mî, Hakîm et-Tirmizî, Zünnûn el-Mısrî, Ebü'l-Hasan el-Harakânî gibi fenaya büyük önem veren cezbeli sûfîlerin görüşünü benimseyen Herevî Tabakâtü'ş-$û-/iyye'de, Hallâc da dahil olmak üzere bütün sûfîlerden saygılı ifadelerle söz eder. Zehebî, onun Menâzüü's-sâ^irin'de "Allah'tan başkasını görmeme" anlamında mahv ve fena haline İşaret ettiğini söyler ve. "Bu eseriyazmasaydı daha iyi olurdu" dedikten sonra sahabe ve tabiînin bu tür tehlikeli görüşlere, vesveselere dalmadıklarını hatırlatır [A'lâmü'n-nübela',XVIII, 510], Herevî'ye tasavvuf tarihi kaynaklarında Hereviyye veya Ensâriyye adıyla bir tarikat nisbet edilmekteyse de böyle bir tarikat hiçbir zaman teşekkül etmemiştir.
Zemmü'l-keîâm adlı eserinde kelâm ilmini eleştiren Herevî'ye göre vahye teslim olup ona uymak doğruyu bulabilmek için şarttır. İtikadî konularda tartışmaya girmek insanı haktan sapmaya ve neticede helak olmaya götürür. Bundan dolayı Hz. Peygamber, geçmiş ümmetlerin yaşadığı tecrübeye dikkat çekerek kendi ümmetini bu konuda uyarmış ve bazı kişilerin dinî konuları tartışmak suretiyle müslürnanlara zarar vermesinden büyük endişe duyduğunu söylemiştir. Şu halde itikadî konularda derin tartışmalara girişmekten kaçınmak gerekir. Başta bazı sahâbîlerle tabiîn olmak üzere müctehid âlimler kelâm ilmini eleştirip reddetmiş ve yaptıkları te'villerle ümmeti sapıklığa düşüren kelâmcılardan ilim öğrenmeyi bile caiz görmemişlerdir. Çünkü onların kaynağı zındıkların ve filozofların düşünceleridir.
Herevfnin benimsediği itikadî görüşler ise şöyledir: Tevhid, naslarda Allah'a isnat edilen sıfatların İspat edilmesiyle gerçekleşir. Dolayısıyla sıfatların iptal edilmesi tevhide ulaşmayı engeller. Nitekim tabiînden Sabit el-Bennânî, Humeyd et-Tavîl'in sıfatlara dair nasları yorumlamak gerektiğini ima eden sözlerine şiddetle karşı çıkmıştır. Naslarda Allah'a atfedilen sıfatlara göre O haydır, asla uyumaz, şa-
hıstır ve nefsi vardır; zâtı gökte arşın üzerindedir; sınırlı bir varlıktır, bir yönde bulunur; suret, nur, yed, vech. ayn, ısba', kadem, kelâm, sem', basar, hervele, nüzul gibi sıfatları vardır. Kelâm sıfatı ve levh-i mahfuzda bulunan Kur'an mahlûk değildir. Allah mi'rac gecesinde Hz. Peygamber tarafından uyanıklık halinde "baş gözüyle" görülmüştür. Allah'ın sıfatlarını tartışma konusu yapmak yanlıştır, çünkü Resûl-i Ekrem Allah'ın zâtı hakkında düşünmeyi yasaklamıştır {Kitâbü't-Erba-'în fi delâ'iti't-teühîd.s. 45-91). Herevî, bu görüşleriyle Selef âlimlerine uymakla birlikte onların teşbih ve tecsîmi reddeden fikirlerini zikretmeyi ihmal ettiği gibi teşbih ve tecsîmi andıran tabirler kutlanmaktan da sakınmamıştır. Onun bazı rivayetlere dayanarak bütünüyle kelâm ilmine ve kelâmcılara yönelttiği eleştiriler aklî delillerle desteklenmiş değildir.
Herevî, Hanbelî mezhebine sıkı bağlılığı sebebiyle Mu'tezile ve Eş'ariyye kelâm-cılarının yanı sıra kelâm usulünü kabul eden Hanefî ve Şafiî fıkıh âlimlerini de şiddetle eleştirmiş, bu da onun Herat'tan birkaç defa sürülmesine sebep olmuştur. Ebû Saîd-i Ebü'1-Hayr ve Ebü'l-Hasan el-Harakânî gibi şathiyeleriyle ünlü sûfîlere hayran olmasına rağmen hadis ehli ve Se-lefîler tarafından saygı görmesinin sebebi, Ahmed b. Hanbel'in itikadî görüşlerini benimseyerek kelâmcılara şiddetle karşı çıkmasıdır. Muhaliflerinin aleyhinde konuşmaması için kılıçla tehdit edildiğini, fakat bu tehditlere boyun eğmediğini belirtir (İbn Receb, II, 54). Hanbelî mezhebinden başka diğer bütün mezhepleri eleştirmesi muhaliflerinin sayısını arttırmış, cesareti ve kararlı tutumu, inandıklarını kimseden çekinmeden söylemesi sebebiyle zaman zaman baskı altında tutulmuş, özellikle müteşâbih âyet ve hadislerin te'vil edilmesine karşı çıkmasından dolayı Mücessime ve Müşeb-bihe'den olmakla suçlanmıştır. Hadis sahasında geniş bilgiye sahip olan Herevî 300 âlimden hadis öğrendiğini, 12.000 hadisi senedleriyle ezbere bildiğini söyler. Zehebî bu hocalardan otuz birinin adını kaydeder ve onun hadis hafızı olduğunu belirtir. Herevî on yıl boyunca hadis okutmuş, Mütemen b. Ahmed es-Sâcî, Mu-hammed b. Tâhir el-Makdisî ve yirmi yıl boyunca kendisinden ayrılmayan müridi Ebü'1-Vakt gibi bazı âlimler ondan hadis rivayet etmiştir (Zehebî, A'lâmü 'n-nübe-/â', XVIII, 504}.
Arap dili ve edebiyatı alanında da bilgi sahibi olan Herevî'nin en önemli yönlerin-
den biri müfessirliğidir. Hayatının büyük bir kısmını tefsirle meşgul olarak geçirmiş, seçkin Öğrencilerin katıldığı derslerde Kur'ân-ı Kerîm'i birkaç defa tefsir etmiş, bu konuda bilgisi ve tecrübesi arttıkça tefsir metodunda zaman zaman değişiklikler yapmıştır. Başlangıçta Kur'an'ı tefsir ederken daha önce yazılmış 100'-den fazla tefsirden de faydalanmakla birlikte geniş ölçüde hadislere ve İslâm öncesi Arap şiirine dayanıyordu. Kendisine bir âyetin tefsirinin sorulması üzerine o âyetle ilgili olarak Câhil iye dönemi şairlerinden 400 beyit okuduğu rivayet edilir. Fakat daha sonra tefsirde takip ettiği usulü değiştirerek tasavvufî tefsire yönelmiştir. Allah sevgisinden bahseden bir âyeti (el-Bakara 2/165) yorumlamak için uzun bir zaman harcamış, Enbiyâ sûresinin 101. âyetinin tefsiri için 360 toplantı düzenlemişti. Ancak bu alandaki derslerinin öğrencileri tarafından derlenmesinden meydana gelen tefsiri günümüze ulaşmamıştır. Reşîdüddîn-i Meybüdî (ö. 520/1126] Herevî'nin bu tefsirini okuduğunu, fakat özet halinde yazılan eserin anlaşılması zor olduğundan onu şerhet-tiğini söyler. Meybüdî'nin eseri Keşfü'l-esrâr ve zöddetü'l-ebrâr Mcfrûf be Tefsîr-i Hâce 'Abdullah Enşârî adıyla Ali Asgar Hikmet tarafından neşredilmiş (I-X, Tahran 1331-1339 hş./ 1952-1 960, 1371 hş, 5. bs), Habîbullah Âmüzgâr da bu eseri Tefsîr-i Hâce 'Abdullah Enşârî adıyla özetleyerek yayımlamıştır (l-ll, yer yok 1970). Keş/û'1-esrâr Meybüdî'nin telifi olmakla birlikte ihtiva ettiği temel fikirlerin Herevî'ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu hususu genellikle, "Pîr-i tarîkat dedi ki" İfadesiyle eserin müellifi de belirtmektedir. Herevî hafızasına çok güvendiği ve her şeyden önce inançlarını yaymayı amaç edindiği için bildiklerini ve düşündüklerini kaydetmeye fazla önem vermemiş, olağan üstü hitabet kabiliyetiyle onları şifahî olarak anlatmayı tercih etmiştir. Bu sebeple eserlerinin büyük bir kısmı, anlattıklarının başkaları tarafından tesbit edilmesiyle meydana gelmiştir. Dolayısıyla muhtelif kimseler tarafından ayrı ayrı tesbit edilen bu eserler arasında büyük ölçüde nüsha farkları bulunmaktadır. Arapça ve Farsça'yı aynı derecede bilen Herevî'nin eserlerinde konuları ne olursa olsun edebî bir zevkin mevcut olduğu görülmektedir. Herevî, Arap edebiyatında daha önce başlayan kafiyeli (müsecca1) nesri Fars edebiyatına uygulayanların başında yer almaktadır.
Eserleri. A) Tasavvuf. 1. Tabakâtü'ş-
şûfiyye*. Herevî, Sülemî'nin aynı adı ta-
224
HEREVÎ, Hâce Abdullah
şıyan Arapça eserini sohbet meclislerinde bazı ilâve ve kısaltmalarla Farsça'ya tercüme etmiş, eser, bu tercümelerin müridleri tarafından not edilmesiyle meydana getirilmiştir. Sülemî'den sonra yaşayan ünlü sûfîleri, özellikle kendi şeyhlerini ve görüştüğü sûfîleri de eserine alan Herevî ayrıca çeşitli konularla ilgili görüşlerini de zikretmiştir. Tabakâtü'ş-şûfiy-yeAbdülhayHabîbî(Kâbi] 1341 hş.;Tah-ran 1362hş.) ve Muhammed Server Mev-lâî (Tahran 1362 hş.) tarafından yayımlanmıştır. 2. Şad Meydân. 100 tasavvuf! makamdan (meydan, menzil) oluşan eserin her makamı ayrıca üç dereceye ayrılmış, bunlara işaret eden âyet ve hadislere kısaca temas edilmiştir. Herevî Bâye-zîd-İ Bistâmî, Zünnûn el-Mısrî, Ebû Bekir Muhammed b. Ali el-Kettânî gibi sûfîle-rin Allah ile sâlik arasında bir makamın bulunduğunu ifade ettiklerini, bütün bu makamları kapsayan muhabbetin de dürüstlük, mertlik ve fena olmak üzere üç derecesi olduğunu söyler. Herevî'nin Me-nâzilü's-sâ'iriri'm telifine temel oluşturan Şad Meydân'm metnini ilk olarak Serge Laugier de Beaurecueil bir incelemeyle birlikte yayımlamış "Une ebauche persane des 'Manâzil as-sü'irîn': Le Kitâb-e Şad Maydân de 'Abdalları Anşöri" {Alsi, Il.Cairo 1954, s. 1-90), daha sonra Abdülhay Habîbî tarafından Şad Meydân ez Âmâlî Şeyhülislâm Hâce 'Abdullah Enşârî Herevî adıyla neşredilmiştir (Kabil 1962). Eseri Münîr Ahmed Hundred Fİelds Between Man and God adıyla İngilizce'ye tercüme etmiştir (Lahor 1983) Şad Meydân'm Serge Laugier de Beaurecueil tarafından yapılan Fransızca tercümesi, Herevî'nin Mend-zilü's-sâ'irîn ve 'İlelü'l-makâmât'\nm Fransızca tercümelerini ihtiva eden Che-min de Dieu (Paris 1988) adlı kitabın içinde de yer almaktadır. 3. Menâzilü s-sâ'irin*. Müellifin Şad Meydân'dan yirmi yedi yıl sonra müridlerine dikte ettiği eserde sâlikin seyrü sülük sırasında ka-tetmesi gereken makamlar anlatılmaktadır. Eserin Arapça metni, Beaurecueil tarafından inceleme ve Fransızca tercümesiyle birlikte Les etapes des itine-rants vers Dieu {Manâzil al-Sâ?irin) adıyla yayımlanmıştır (Kahire 1962). A. G. Revân Ferhâdî kitabın orijinal metnini ve Farsça tercümesini, Herevfnin 'İlelü'l-makâmât ve Şad Meydân adlı eserleriyle karşılaştırıp diğer eserlerinden yaptığı ilâvelerle şerhederek Menâzilü's-sâ'irîn: Metn-i 'Arabi bâ Mukayese bâ Metn-i ' İlelü'l-makâmât ve Şad Meydân Tercüme-i Derî-yi Menâzilü's-sâ-
'irin ve 'İlelü'l-makamât ve Şerh-i Ki-tâb ez-Rûy-i Âşâr-ı Pîr-i Herât adıyla neşretmiştir (Kabil !961;Tahran 1982). Eserin Arapça, Farsça ve Türkçe birçok tercüme ve şerhi vardır. 4. 'İlelü'l-makâmât. Menâzilü's-sâ'irîn'de geçen bir meseleyi açıklamak üzere kaleme alınan eserde Herevî tevekkül, sabır, hüzün, havf, recâ. şükür, muhabbet gibi bazı ta-savvufî makamları halk ve havas seviyesinde iki aşamalı olarak ele almış, bu ikisi arasındaki farkları belirtmiştir. Eser Beaurecueil tarafından Fransızca tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır {Melanges Louis Massignon I, Damascus 1956, s. 153-171). Bu tercüme, Herevî'nin üç eserinin tercümelerini ihtiva eden Chemin de Dieu (Paris 1988) adlı kitapta da yer almaktadır. S. Münâcât. Herevî'nin dua ve münâcâtlan, Keşfü'l-esrâr ve Taba-kâtü'ş-şûfiyye gibi eserlerden derlenerek çeşitli adlar altında yayımlanmıştır. Son derece samimi bir coşkunun ve dinî heyecanın tezahürleri olan bu metinler daha sonra gelişen tasavvuf edebiyatı için örnek teşkil etmiş, Senâî. Attâr. Mevlânâ ve Câmî gibi sûfîler bu münâcâtlardan etkilenmiştir. Münâcâtların ihtiva ettiği fikirlerle Harakânî ve Ebû Saîd-i Ebü'I-Hayr'ın tasavvuf anlayışları arasında büyük benzerlik vardır. Herevî'nin münâcâtlan Türk şairleri üzerinde de etkili olmuştur (Ali Milânî, "Te'şîr-iHâce'Abdullâh-ı Enşârî ber Edebiyyât-ı Şûfıyâne-i Türkî", Âşinâ, H 1995], s. 15-20). İlk olarak 1924 yılında Berlin'de yayımlanan münâcâtların (nşr. Şirket-i Mahdûdeh-i Kâviyânî) İran'da çeşitli tarihlerde birçok baskısı yapılmıştır. En son ve en geniş neşirleri ise Muhammed Âsaf Fikret (Kabil 1335/ 1976), Hâmid Rabbânî (Tahran 1361 hş.) ve Sebzali Alîpenâh (Tahran 1989) tarafından gerçekleştirilmiştir. Münâcâtlan Sir Jogendra Sing The Invocations of Shaikh Abdullah Ansâri (London 1939). L. Morris ve R. Sarfeh Munöjât: the In-
Hâce Abdullah
Herevî'nin
Menâzilü 's-
sâ'irfn adlı
eserinin
zahriyesi
(Süleymaniye Ktp.. Ayasofya, nr. 2101)
timate Prayers of Khwöjah 'Abd Allah Ansâri (New York 1975), Wheeler M. Thackston Kwâja Abdullah Ansâri: In-timate Conversations (New York 1978) adlarıyla İngilizce'ye çevirmişlerdir. 6. Muhtasar fî âdâbi'ş-şûfiyye. Sûfîlerin hırka giyme, yeme içme, semâ gibi konularda uymaları gereken kuralları anlatan eser Beaurecueil tarafından "Un opuscu-le de Khawâja 'AbdaİIâh Ansâri concer-nant les bienseances de soufıs" adıyla yayımlanmıştır {BIFAO, LIX 11960J, s. 203-228)- 7. Kenzü's-sâlikîn. Akıl-aşk. gece-gündüz gibi karşıt kavramların birbirine üstünlükleri konusunda münazara tarzında yazılan eserin adı bazı yazma nüshalarında Zâdü'l-'ârifîn olarak kaydedilmiştir. Eserin mukaddimesiyle """Akl u 'Işk", "Münâzara-i Şeb u Rûz", "Kaza vü Kader", "Fazîlet-i Şeb" adlı bölümlerini Tahsin Yazıcı bir inceleme yazısıyla birlikte yayımlamıştır (ŞM, I |1956|, s. 59-70; 111 [1959|, s. 25-49; IV [ 19611, s. 87-96; V 119631, s. 131-144). Kenzü's-sâlikîn'm "Şeb u Rûz" başlıklı bölümü bazı kısaltma ve ilâvelerle birlikte Fasîh Ahmed Dede tarafından (nşr. Muhammed Lebîb, İstanbul 1278), eserden alınan bazı parçalar ise Mebâliğu'l-hikem adıyla şair Nevres tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir (nşr. Ebüz-ziyâTevfik, İstanbul 1302). Nevres, eseri Herevî'nin Ey Derviş adlı kitabından tercüme ettiğini söylüyorsa da çeviri, başta Kenzü's-sâlikîn olmak üzere Herevfnin diğer eserlerinden derlenerek meydana getirilmiştir. Nevres'in HerevTyi eski Nak-şibendiyye meşâyihinden göstermesi de (s. 15) doğru değildir. Kenzü's-sâlikîn, Resâ'il içinde (aş. bk ) ve ayrıca Zâdü'l-'ârifîn adıyla yayımlanmıştır (Tahran 1974). 8. Makâlât fi'l-mev'iza li-Nizâ-milmülk. E. Berthels tarafından yayımlanan risale {Bulletin de VAcademie des Sciences des l'ÜRSS, 1926, XX, 1139-11 50), Berthels'in Tasavvuf ve Edebiyyât-ı Tasavvuf (trc. Sîrûş İzdî, Tahran 1354 hş.) adlı eserinde de yer almaktadır (s. 399-411). 9. Risâle-i Mufassala ber Fuşûl-i ÇihI ü Dû der Tasavvuf. Kırk iki bölümden meydana gelen eserde çeşitli tasavvufî meseleler açıklandıktan sonra her bir mesele için bir velînin hayatı örnek olarak anlatılmıştır. Risalenin bilinen yegâne nüshası Murad Molla Kü-tüphanesi'ndedir(nr 1760, vr. lb-160b). 10. Rubâ'iyyât. Câmî, HerevTnin 6000'-den fazla Arapça şiiri olduğunu söyler (Nefehât,s. 371); ancak bu şiirlerin pek azı günümüze kadar gelebilmiştir. Kâtib Çelebi, onun üç adet Farsça divanı olduğunu kaydetmekteyse de bunların hiçbi-
225
HEREVÎ, Hâce Abdullah
ri günümüze ulaşmamıştır. Herevî'nin çeşitti eserlerde yer alan rubaileri Mahmûd Müdebbiri tarafından derlenerek yayımlanmıştır (Tahran 1361 hş.).
Herevî'nin Dil ü Cân (Su3âl-i Dil ez Cân), Kenzü's-sâlikîn, Varidat, Kalen-dernâme, Heft Hisar, Mekülât, Ma-habbetnâme ve İlâhînâme adlı risaleleri Sultan Hüseyin Tâbende Gunâbâdî tarafından Resâ'il-i Hâce 'Abdullah En-şâri adıyla yayımlanmıştır (Tahran 1319 hş/1940]. Risaleleri daha sonra Vahîd-i Destgirdî Resâ3il-i Câmf-i 'Ârif-i Karn-ı Çehârum-i Hicri Hâce 'Abdullah En-şâ/î (Tahran 1347 hş./l968), Muhammed Şirvânî de Res'âil-i Hâce Abdullah En-sârî (Tahran 1352 hş.) adlarıyla neşret-mişlerdir. M. Cevâd Şerîat'm Sühanân-i Pîr-i Herât adlı derlemesinde (Tahran 2536/1977. I 365 hş.) Dil ü Cân, Varidat, İlâhînâme, Kalendernâme ve Perdeyi Hicâb (Mekülât) adlı risalelerin yanı sıra Herevî'nin Keşfü'i-esrâr'öak\ sözlerinin derlenmesinden meydana gelen "Menkülât-ı Meybüdî" adlı bir metin de yer almaktadır.
B) Kelâm. 1. Zemmii '1-kelâm* ve e/ı-lih. HerevTnin Selef yolunu ve sünneti yüceltmek, re'y ve kıyas yöntemleriyle kelâm ilmini ve bid'atçılığı kötülemek için kaleme aldığı eser Semîh Dugaym tarafından neşredilmiştir (Beyrut 1994). 2. Kitâbü'l-Erba'în fî delâ'ili't-tevhid. Herevî. Allah'a nisbet edilen isim, fiil ve sıfatlarla ilgili kırk hadisi senedleriyle birlikte kaydettiği bu eserinde daha önce aynı konularda görüş bildiren âlimlerin fikirlerini aktarmakla yetinmiş, kendisi bir yorum yapmamıştır. Eser Ali b. Muham-med b. Nasır el-Fukayhî tarafından yayımlanmıştır (yer yok, 1404/1984).
Herevî'nin Zemmü'l'kelâm'da zikrettiği Menâkıbü Ahmed b. Hanbel, Tek-fîrü '1-Cehmiyye, Kitâbü '1-Kaderiyye, Kitâbü'I-Fârûk fi'ş-şıfât, Kitâbü'1-Ka-vâ'id ve Menâkıbü ehli'l-eşer adlı eserleriyle kaynaklarda yer alan el-Erba'ûn fi'ş-şıiât ve el-Erba'ûn fi's-sünne adlı kitapları günümüze ulaşmamıştır. Hellmut Ritter'in Herevî'ye isnat ettiği ("Philolo-gika VIII", İsi,XXII |1935|, s. 100), Yûsuf ve Zelîhâ kıssasını anlatan Enîsü'I-müri-dîn ve şemsü'l-mecâlis adlı eserin ona aidiyetitartışmalıdır(R. Levy, JRAS, 1929, s. 103-106; Herevî'nin eserlerinin yazma nüshaları için bk. Ritter, aynı makale).
BİBLİYOGRAFYA :
Hâce Abdullah Herevî, Kitâbü 'I-Erba'în fi de-tâ'îti't-teuhid [nşı Ali e!-Fukayhî), [baskı yeriyok| 1404/1984, s. 45-91; Ali b. Hasan el-Bâharzî.
Dümyetü7-fcaşr(nşr. Abdülfettâh M. Hulv). Kahire 1971,11, 888; İbn Ebû Ya'lâ. Tabakât^l-Ha-nâbiie, II, 247, 400; İbnü'l-Cevzî, el-Muntazam, IX, 44-45; İbnü'l-Esîr. el-Kâmil, X, 168; Nizâ-mülmülk. Siyâsetnâme (Bayburtlugil). s. 188-189; Zehebî, A'lâmü'n-nûbeiâ*, XVIII, 503-518; a.mlf.. Tezkiretü'I-huffâz.m, 1183-1191; a.mlf., Düuelü't-İslâm (nşr Fehîm M. Şeltût-M. M. ibrahim). Kahire 1974,11, 10;Sübkî, Tabaka t, IV, 272-273; İbn Kesîr. el-Bİdâye, XII, 135; İbn Re-ceb, ez-Zeyt calâ Tabakâti'l-Hanâbite, Dımaşk 1951, I, 64-81; Siiyûti, Tabakâtü't-müfessİrin, Leiden 1835, s. 25; Cami, Nefehat, s. 318, 372; Lâmiî. Nefehât Tercümesi, s. 369-372; Dâvû-dî. Tabakâtü'l-müfessirin (nşr A. Moursinge). I, 249; İbnü'l-İmâd. Şezerât, III, 365; Harîrîzâde, Tibyân, 1, vr.104*; III, vr. 247b-252a; Fikri Sel-çûkî. Gâzurgâh, Kabil 1341, s. 10-12; Nühşa-dünün-i Sâl-i Vefât-ı Hâce 'Abdullah Enşârt-yi Hereot, Kabil 1962; 5. de Laugier Beaurecueil, Khiüâdja 'Abdullah Ansari: 396-481 h./1006-1089, Mystique hanbalİte, Beyrut 1965; a.e.: Serguzeşt-i Pir-iHerât (tre. A. G. Revân Ferhâdî), Tahran ! 360hş./1981; a.mlf.. "Les references bibliques de l'itineraire spirituel enez Abdullah Ansari", MIDEO, I (19541. s. 9-38; a.mlf.. "La place proehain dans la vie spirituelle d'apres Abdalları Ansari'1. a.e., II (1955), s. 5-70; a.mlf., "Ansariyyat", a.e., II (1955}. s. 313-320; a.mlf., "Esquisse d'un biographie de Khavvaja Abdullah Ansari". a.e., IV (1957), s. 95-140; V (1958). s. 47-119; a.mlf., "La neuvieme cente-naire de la mort d'Ansari", a.e., VII (1963). s. 218-229; a.mlf.. "Le millenaire lunaire de !a naissance de Khawaja 'Abdullah Ansari Hara-wi", a.e., XIII (1977). s. 305-314; a.mlf.. "An-şârl". El2 (İng). I, 515-516; a.mlf., "'Abdallah al-Anşâri", Elr., 1, 187-190; Abdülkâdir Mah-mûd, el-Fetsefetü'ş-şLifiyye fi'l-lslâm. Kahire 1966; M. Saîd Abdülmecîd el-Efgânî. 'Abdullah el-Enşârİ el-Hereuî: Mebâdİ'ûhü ue ârâ'ühü'l-ketâmiyye ue'r-rûhiyye. Kahire 1968; Storey, Persİan Literatüre, 1/2, s. 924-927; Schimmel. Mystİcal Dimensions of İslam, s. 89-90; Beşir Herevî - Ali Asgar, Makâmât-ı Hâce '■Abdullah Enşâri, Kabil 1976; Safa. Edebiyyât, II, 882-889, 911-915; Abdülhüseyn-i Zerrinkûb. Dün-bâle-i Cüstücû der Taşavuuf-i Iran, Tahran 1369 hş., s. 73-80; A. G. Ravan Farhadi, "The Hundred Grounds of 'Abdullah Ansan (d. 448/1056) of Herât", ClassicalPersian Sufısm: From ItsOrİ-gins to Rumi{ed. L. Lewisohn). London 1993, s. 381-399; a.mlf.. Abdullah An sâri ofHerat, London 1996; W. lvanow, "Tabagar. of Ansari in old Language ofHerat", JRAS 11923), s. 1-34, 337-382; R. Levy, "A Prose Version of Yusuf and Zulaikha Legend, Ascribed to Pir-i Ansar of Harat", a.e. {1929), s.103-106; H. Ritter, "Philologika, VIH". İsi., XXII (1935), s. 89-101; A. J. Arberry. "lami's Biography of Ansari", IQ, Vll/3-4 (1963), s. 57-82; Ahmed Ateş. "■Abdallah al-Ansâri'nin Kitâb Damm al-Kalâm wa Ahlih Adlı Eseri", ŞM, V (1965). s. 45-50; a.mlf.. "Abdailah al-Ansari'nin Ölümünün 900. Yıldönümü Dolayısıyla Kabul ve Herat'ta Yapılan Anma Töreni", a.e., V (1965). s. 191-194; A. S. Bazmee Ansari, "Khwaja Abd Allah al-Ansari al-Harawİ", Hl, V/3 (1982). s. 31-52; Mürsel Öz-türk, "Hâce Abdullah Ensarî'nin Tasavvufi Görüşleri", 2DTCF Ortadoğu Dilleri oe Edebiyatı Bölümü Dergisi, V, Ankara 1992, s. 21-32.
İRİ Tahsin Yazıcı - Süleyman Uludağ
HEREVÎ, Muhammed b. Atâullah
l_
Ebû Abdillâh Şemsüddîn
Muhammed b. Atâillâh
b. Muhammed el-Herevî er-Râzî
(ö. 829/1426)
Şafiî fakihi.
J
Aslen Reyli olup 767'de (1365) Herat'ta doğdu. Fahreddin er-Râzî'nin soyundan geldiğini ileri sürmekle birlikte bu iddia tartışmalıdır (Sehâvî, Vlll, 151). İlk tahsilini memleketinde yaptı. Sa'deddin et-Teftâzânî, Seyyid Şerîf el-Cürcânî ve diğer bazı âlimlerden ders aldı. Timur ile görüştü; önceleri onun saygı ve takdirine mazhar olmuşken daha sonra araları bozuldu. Bunun üzerine Anadolu'ya, ardından da Kudüs'e gitti (814/1411). Herevî, Hanefi mezhebine mensupken o bölgede Şâfiîler'in yönetimdeki nüfuzunu görünce bu mezhebe geçti (Ebü'1-Yümn el-Uleymî, 1!, 11!). Burada şöhretinin duyulması üzerine Şam ve Kudüs bölgesi naibi Emîr Nevruz tarafından Salâhiyye Medresesi'ne hoca tayin edildi (815/1412). Nevrûz'un öldürülmesinden sonra da Memlûk Sultanı el-Melikü'1-Müeyyed el-Mahmûdî onu bu görevde bıraktı. 818"-de (1415) Kahire'ye giden Herevî'ye Sultan Müeyyed büyük ilgi gösterdi. Ancak Herevî, hadis bilgisini denemek için sultanın kurduğu âlimler meclisinde başarılı olamayınca Kudüs'e dönerek Salâhiy-ye'deki görevine devam etti; bunun yanında Kudüs ve Halîl bölgesi nazırlığı görevini de yürüttü.
Sultan Müeyyed, Mısır Kâdılkudâtı Ab-durrahman b. Ömer el-Bulklnîyi azlederek yerine Herevî'yi getirdiyse de (821/ 1418) daha sonra Herevî yine Kudüs'teki müderrislik görevine döndü (823/1420). Müeyyed'in ölümünün ardından tekrar Kahire'ye geldi ve Cemâleddİn Yûsuf el-Kerekî'nin yerine el-Melikü'1-Eşref Bars-bay'ın sır emîni ve kâtibi oldu (827/1424). Üç ay sonra bu görevden alınan Herevî, aynı yılın sonlarına doğru İbn Hacer el-Askalânî"nin yerine Şafiî kâdilkudâtlığı-na getirildi. Ertesi yıl receb ayında (Haziran 1425} İbn Hacer tekrar kâdılkudât olurken Herevî Salâhiyye Medresesi'ne geri döndü. 19 Zilhicce 829'da (22 Ekim 1426) Kudüs'te vefat eden Herevî zâhid Ömer el-Belhfnin kabrinin yakınına defnedildi.
Herevî, Kudüs'te bulunduğu sırada bir medrese yapımını başlattıysa da bitiremedi. KâdîAbdülbâsıtb. Halîl ed-Dımaş-
226
HERİM b. HAYYÂN
kî'nin tamamladığı bu medrese ona nis-betle Bâsıtiyye olarak anılır. Hanefî ve Şafiî fıkhı yanında Arap dili ve edebiyatı, hadis ve tarih bilgisiyle de dikkati çeken He-revî"nin, akranlarıyla olan çekişmeleri yüzünden zaman zaman gözden düşmesine rağmen hayatının sonuna kadar resmî görevlerde bulunmasından yöneticiler katında itibarını koruduğu anlaşılmaktadır. Eserleri. Herevî'nin günümüze ulaştığı bilinen iki eseri Metâlihı'l-esrâr fî şerhi Meşûriki'l-envâr ile (Süleymaniye Ktp., Turhan Valide Sultan, nr. 62; ayrıca bk. Brockelmann, GAL, I, 443;Supp/., I, 614) Fazlü'l-münHm fî şerhi Sahihi Müs-Jûn'dir (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 442-443; Oriental Public Library / Banki-pûr, nr. 202). Kaynaklarda adları geçen diğer eserleri de şunlardır: Şerhu Me-şâbîhi's-sünne, et-Tenvîr fî telhîşi'l-Câmfi'l-kebîr (Hanefîfıkhı), Takrîbü'î-ahkâm (Şafiî fıkhı).
BİBLİYOGRAFYA ;
Makrîzî. es-Sûtük, X, 240, 312, 446-448, 483-485, 525; XI, 660, 664-665, 670, 687, 689, 732; İbn Kâdi Şühbe. Tabakâtü'ş-Şâfîciy-ye, IV, 104-105; İbn Hacer, İnbâ'ü'l-ğumr, VII, 299-302, 307-312; Vl]l, 40, 41, 69-70, 113; Se-hâvî, ed-Dav'ü't-tâmi1, VIII, 151-155; Süyûtî. Buğyetû't-ou'ât, 11, 5-6; Nuaymî, ed-Daris fi tâ-rifiı"/-medâris(nşr. Cafer el-Haserıî), [baskı yeri yok] 1988 (Mektebetü's-Sekâfeti'd-dîniyye). I, 329; Ebü"l-Yümn el-Uleymî, et-Ünsü'l-cettt bi-târîhn-Kuds ue'l-Halıl, Amman 1973,11, 111-112; İbnü'l-İmâd. Şezerât, VII, 189-190; Şevkâ-nî. et-Bedrü'(-(âii', il, 206-208; Brockelmann. GAL, I, 443; SuppL, 1,614; feâftu 7t-meknûn, II, 199,490; Hediyyetü'l-'ârifîn, 11, 185-186; Zirik-lî, ei-A'lâm, VII, 150-151; Kehhâle. Mu'cemü't-mû'etliltn, X, 293-294; Sezgin. GAS, I, 139.
İSİ SAFFET KÖSE
HEREVİYYE
(%#")
Hâce Abdullah-ı Herevî'ye
(ö. 481/1089)
nisbet edilen
ve Ensâriyye diye de anılan
bir tarikat (bk. HEREVÎ, Hâce Abdullah).
HERİM b. HAYYÂN
~l
L
(ö. 70/690 [?])
Tabiîn devri kumandanlarından, zâhid.
J
Irak ve İran fetihlerinde önemli rol oynayan Abdülkaysoğulları kabilesine mensuptur. Bazı kaynaklarda adı Hermâ, babasının adı Hibbân {Tâcü'l-'arûs, "hrm"
Dostları ilə paylaş: |